Katarlı yazar Casim Sultan, “Stratejik Tarih Yorumu” ismiyle Türkçe’ye çevrilen eserinde Campbell Belgesi’nden bahseder. Henry Campbell 1905-1908 arası İngiltere’de yani güneşin batmadığı imparatorlukta başbakanlık yapmış bilge bir liderdi.
Tarih felsefe tezine göre bir gün muhakkak İngiltere’nin de güneşi sönecekti. Campbell, buna bir çözüm arıyordu. İngiltere ve Fransa üniversitelerinin bu konu üzerine çalışıp raporlar üretmesini sağladı. Bu raporlardan bir Avrupa Stratejisi hazırlattı. Buna “
Campbell Belgesi” deniyor. Bu belge Dünyayı üç alana ayırıyor.
Birinci alan Mavi Bölge. Yani Hristiyan Batı. Tüm devlet ve medeniyetler bir gün gelir son bulur. Bu bir kaderdir. Campbell, Batı medeniyetinin alternatifinin yine Batı’dan olmasını istemektedir. Planlamalar buna dönüktür. Yani İngilizler’den sonra Batı medeniyetini sürdürecek yedek bir ülke olması gerektiğini düşünüyordu.
İkinci alan Sarı Bölge. Yani “çıkarlar” anlamında çatışsa da “değerler” anlamında çatışmayan tarafsız bölge. Çin, Japonya ve Rusya gibi. Bu alandaki ülkelerle kültürel alanda da mücadele edilmelidir. Hristiyan Batının çıkarları doğrultusunda ilişki kurulmalıdır. Bizi daha çok ilgilendiren
üçüncü bölge; yani Yeşil Alan. Bu alan Müslüman dünyayı ifade ediyor. Bu alanla ilgili üç tedbir öneriliyor. Bir,
Bu bölgeler bilim ve teknolojiden mahrum bırakılmalı. Buralardaki bilgi birikimi kontrol altında tutulmalı. İki, bu devletler sınır problemleriyle meşgul edilmeli. Üç, bu devletlerdeki azınlıkları sürekli olarak kışkırtmak ve söz konusu devletlerin toplumsal dokularını zedelemek ve onları sürekli dış müdahalelere açık bir halde yaşamaya mahkum etmek.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Dünyanın, İngiliz hakimiyetinden ABD hakimiyetine geçmesi bu tezin en azından o yıllarda işler olduğunu kanıtlamaktadır. Zaten Anglosakson kültürde de mavi renk dostu, sarı renk tarafsızlığı, silik ve etkisiz olmayı, yeşil renk ise düşmanlığı sembolize ediyor. Şüphesiz 1900’lerin başında üniversitelere hazırlatılan bu rapor Dünyayı yüz yıldır mutlak anlamda şekillendirmektedir iddiasında değiliz. Ama Batılı aklın nasıl çalıştığını anlama noktasında bu belgenin önemli ve hatta pek çok kez revize edilerek işler olduğunu düşünmekteyiz.
Bizim Mehmet Hocadan alıntıladım
Kırmızı bölüme bakarsak ve Abdullah ÇİFTÇİ nin kaos teorilerini hatırlarsak kıvılcımı yakalama çabası olarak da yorumlamak mümkün.