Ölüler Konuşunca.....

fedora__

Üye
Katılım
21 Ağu 2006
Mesajlar
26
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ben bir ölüyüm.. ve bu sıfatla yazıyorum size. Ölüler yazar mı demeyin. Şayet şairse yazar.. ya da biraz deliyse. Ben şair değilim. Varın gerisini siz anlayın artık. Hem ölür hem de yazabiliriz biz. Ölmeden ölebilir.. kendimizi ölmüş gibi de hissedebiliriz. Hakikaten ölmüş olmamız da muhtemel. Az önce ya da az sonra başımıza isabet eden/edecek bir şarapnel parçasıyla mesela. İnanmayacağınız için, zannediyorsun deyip geçiştirebilirsiniz. Bunun fazla bir önemi yok. Umurumda da değil ayrıca. Önemli olan anlatacaklarım ve onların birer gerçek oluşu. Ben bir ölüyüm. Aslında ‘siz yaşadığınızı mı sanıyorsunuz sanki!’ diye başlayıp devam edebilirim sözlerime. Sadece felsefe yaptığımı düşünüp, yazdıklarımı önemsemeyecek olmanızdan korkuyorum. En çok da bu gibi sebeplerle ölürüz aslında. Ama böyle söylemeyeceğim. Verdiğiniz karşılığı duyar gibi olup, kızabilirim. Bunu hiç tavsiye etmem ayrıca. Bizi kızdırmanızı yani. Pek belli etmeyiz ancak, kızgın insanlarız biz. Sinirli değil.. sadece kızgın. Etkileşim halindeyiz çünkü..

Ben bir ölüyüm işte. İster inanın ister inanmayın ama Filistin’deydim ve İsrail askerleri tarafından az önce öldürüldüm. Çocuktum. Çocuğum demiyorum çünkü insanlar ölünce böyle şeylerden azade oluyor. Evet çocuktum.. hem de Mengüşoğlu’nun şiirindeki çocuk. Hani şu, tanklara taş atmadan önce ustasının kızına bakan. O daha önce yazmıştı ama bugün öldürüldüm ben. Hayır hayır! Sizi kandırmış değil. Çünkü o bir şair. Yazacağı zamanı şaşırmış sadece. Unutmadan söyleyeyim! hakikaten ustamın kızına bakıyordum. O’nun ben olduğumu bu mısradan çıkarmıştım zaten. Öldürüldüğüm gün yine bakmıştım ustamın kızına. Adı Aksa’ydı. Çok güzel bir kız. Şair beni nereden tanırdı, benden nasıl haberi oldu, bilmiyorum. Ve işte vuruldum. Televizyonda gördüğünüz o ölü yüzlerden biri olacağım. Ya da tabutumu göreceksiniz sadece. Bunun önemi yok. Ustamın kızına baktıktan sonra tankları taşlamaya gitmiştimyine.
Geçen sene de füze düşmüştü evimizin üzerine. Küçük kardeşim ve ağabeyim ölmüştü. O zamandan beri her gün giderim. Bundan sonra, giderdim demek daha doğru olacak sanırım. Ustamın kızına da altı aydır bakıyordum. Ama işte bugün son oldu. Ölmek umurumda değil de, ustamın kızını bir daha görememek endişesi yok mu!
Bunu yaptığım için bana kızmıyorsunuz değil mi? Siz küçükken hiçbir kıza bakmadınız mı sanki. Ben sadece ustamın kızına baktım. Bazılarının, şehadetimize leke düşürmek için bahane aradığını düşünüyorum da, o nedenle söyledim bunu. Bu yine iyi. Ağabeyimden için terörist diyenler dahi olmuş. Televizyonda söylemişler.
Ölümü, kader deyip sineye çekmek kolay ama terörist yaftası öyle mi ya. Öldüğüm halde zoruma giden tek şey bu. Çocuklarla, büyükler ayrıymış. Çocuklar tanklara taş atarlar da, büyükler vatanlarını korumak yerine armut mu toplar.
Olur.. bazen hoşunuza gitmeyen şeyler de vuku bulabilir elbet. Ve bu bize yakışmayabilir. Ama işgale uğrayan ve her gün ölüm tehlikesi ve binbir eziyet altında yaşayan kimseleriz biz. O öldürülen bebekler bizim minik kardeşlerimiz. İsrail askerlerinin esareti halet-i ruhiyemizin üzerine kabus gibi çökmüş. Misket yerine mermi çekirdekleriyle oynayarak büyüdük. Miğferlere top diye vurduk. Tamam hatalarımızı onaylamanızı istemiyorum sizden. Anlayış bekliyorum sadece. Şimdi siz, tavşan tüyü kanepelerde bacak bacak üstüne atmış.. mücadelemizdeki kusurları ortaya dökerek takva yarıştırmayı mı yakıştırıyorsunuz kendinize. Bu hiç de adilane değil. Vatanı işgale uğramış oldu halde göze batan da terörist olan da biziz öyle mi?. Halbuki, el altından soykırıma tabi tutuluyoruz. Analarımız, soyumuz tükenmesin diye doğuruyor bizi.
Bu Yahudiler, soykırımın ne olduğunu bilen bir millet aslında. Bunu anlatan bir filmi seyrederken ağlamıştım. Doğru mu yaptım yoksa aldanmış mıydım, çözemedim. Bizim bir hoca var, o dedi; fundamenlistmiş bunlar. Tevrat böyle diyor, onlar da yapıyormuş. Çoluk çocuk ayırt etmemeleri, hamile analarımızın karnını deşmeleri bu yüzdenmiş. Hangi din böyle bir şeyi emreder.. söylesenize. Tamam, bizim de bazen kusur ettiğimiz olmuyor değil. Peki, kusursuz savaş olur mu!? artık bunu da siz söyleyin. Her neyse.. ben öldüm ve sınav bitti. Bundan sonrasını siz düşünün artık.

Geçen gün de Amerikalılar vurmuştu beni. Irak’taydım o zaman. İhtiyardım, nineydim. İlla çocuk olacak değilim ya. Sadece çocukların canı acımaz ayrıca. Tamam, torunum öldürüldüğünde ‘ne istediniz sübyandan’ diye ben de çok üzülmüş, ‘anası yetmedi miydi’ diye hüngür hüngür ağlamıştım. Ancak sıra bana da geldi işte. Önce yaralandım ve bir süre böyle kaldım. Canım çok yandı. Bizim de canımız var.. ve yanar. Ardımda bıraktıklarım ne yapar diye ne kadar endişelendiğimi de bilemezsiniz . Savaşla falan bir alakam da yoktu ayrıca. Pazara çıkmıştım.
Alışveriş yapacak param da yoktu ya. Artıklardan toplamak için gitmiştim.. o da düşerse. Mecbur! uhdemde beş tane torun.. hem öksüz hem yetim. Annelerini söylemiştim ama babalarından bahsetmeyi unutmuşum. Ebu Gureyb’den çıktıktan sonra kendini toparlayamadı. Geceleri bağırıp duruyor.. gündüzleri ise tek kelime etmeden bir noktaya öylece bakıyor. Yok saymam bu yüzden.
Neyse.. hem analık hem de babalık ettiğim torunlarım için Pazar tezgahlarının etrafına bakınırken ne olup bittiğini anlayamadım bile. Amerikan askerleri ateş açmış ve benimle beraber on iki kişi daha ölmüş. Hepimiz insanız ve aynıyız.. ha birimiz ha binimiz, fark eden pek bir şey yok. Bizi neden öldürdüklerini bilmiyorum. Demokrasi için diyorlar ya! Demek göze sokulan bir şeymiş. Sözün kısası; ben öyle demokrasiden neyi anlamam. İyi bir şey yapmadıkları belli. Gelişi böyleyse, kalışı evlerden ırak olsun. Sadece şeyi duydum. Ülke televizyonlarına çıkıp, utanmadan iyi bir şey yaptıklarına ikna etmeye çalışıyorlarmış halklarını. Kimi kandırdıklarını sanıyorlar, bilmiyorum. Ancak kananların olduğunu duydum. Neyse artık ben öldüm. Dua da, beddua da bitti. Geresini siz düşünün artık.

Hani Kana’da öldürülen bir bebek vardı ya! O da bendim. Hakkımda bir sürü şey yazıldı. İşte, şu gün doğduğumda şurda katliam olmuş, diğer gün burada. Geleceğim ellerimden alınmış falan. Hiç de öyle değil. Zaten hiçbir şeyin farkında değildim. En az acıyı ben çektim. Bina üzerimize yıkılmış ve bir anda ölmüşüm. Anlayamadım bile. Öyle gözlerime giren kumlardan rahatsız olmuş falan da değilim.. üzülmeyin. Yaralı kaldıktan sonra ölen çocuklar var burada. Onların durumu başka tabi.
Küçüktüm. miniciktim ama annemin göğüslerinin üzerinde öldüm ben. Kokusuna hasret kalacak değilim. Daha varlığımın farkına varamadan öldürüldüğüme sevindiğimi dahi söyleyebilirim. Şayet yaşamış olsaydım neler görürdüm diye düşününce vardım bu kanaate. Ölünce her şeyi öğreniyor insan. Böyle bir dünyada.. ve bir de üzerine Ortadoğu gibi netameli bir yerde daha neler gelirdi yoksa başıma yoksa. Siz bunu hiç düşündünüz mü pekala. Böyle bir coğrafyada yaşamayı, çocuğunuzu orada büyütmeyi ister misiniz. Tabi, kiminiz iş, kiminiz aş başında. Uzaktan davulun sesi hoş gelir adama. Bu böyledir. Ama akrabalarım çok üzülmüş öldüğüme. Çünkü onlar savaşın beşiğinde yaşıyorlar ve ben öldüğümde yanı başımdaydılar.
Bombardımanın ardından mahallemiz yok olmuş. Enkazı kalmış sadece. Yan yana oldukları belli olmayan yıkılmış binaların enkazı. Yaşasaydım nerede kalır, ne yer ne içerdik acaba? Annem benim için ne çok üzülür, babam ne kadar endişelenirdi. Alıkoyardım onları yapacaklarından. Buna dayanamam. Tamam, bebektim bilmiyordum ama bu böyle. Bombaların ve savaşın yanı başında.
Ve işte öldüm. Minik ellerimi hayal edip yas tutuyorlarmış şimdi. En çok da dedem üzülmüş ölümüme. ‘Vaad koyarken adını neler düşünmüştüm ben’ deyip ağlıyormuş. Çok sevinmiş doğduğuma. Kendisine benzediğim söylenirmiş. O’nun için mi, bilmiyorum. Ben de çok sevmiştim onu. Göremiyordum ama sevgisini hissedebiliyordum. O sevgiyi tekrar arzu ettiğimde öğrendim. Üzüntüsü uzun sürmeyecekmiş. O bilmez tabi. Bana söylediler.. bir namaz vaktinde mahalle camiini vuracakmış askerler. O zaman yanıma gelecekmiş. Dedem için üzülmenize de gerek yok artık. Bir de şey! Dedem ve benim gibileri dahi öldürmekte bir beis görmeyenler var ya. Bence onlar için de üzülün biraz. Asıl acınacak halde olan onlar. Kendiniz için de üzülebilirsiniz ayrıca. Neden mi? Ben imtihan, tâbî olmadan atlattım da ondan. Düşününce, iyi ki ölmüşüm diyorum.

Ben de geçen hafta öldürüldüm Lübnan’da. Kim olduğumu bilmezsiniz ancak vakayı hatırlayacağınızı tahmin edebiliyorum. İnsani yardım taşıyan beş araçlık konvoyun şoförlerinden biriydim. Bizim şirket teklif etti. Uzun uzun düşündüm. İki sebepten ötürü eşim ve çocuklarım gelmişti aklıma. Lübnan’ın başına gelen bizim de başımıza gelebilirdi. O halde yardıma koşmalıydım. Peki ya bana bir şey olursa, onlar ne yapardı! Kendimi de düşünmüyor değildim elbet. Eee kolay değil ölüm tehlikesine göğüs germek. İmtihan bu ya!
Bu gün onlara, yarın bize dedim, sonunda. Aslında onlar dediğim de bizden başkası değil. İsimlerimiz farklı sadece. Korkarak bir yere varılmaz dedim. Yoksa, bu zulüm böylece sürer gider dedim. Gerçi siz bizleri değil de konvoyu duydunuz ama yine de hem üzülmüş hem de köpürmüşsünüzdür. Bir insan, adı insani olan, yani kendini temsil eden bir konvoyu nasıl vurabilir demişsinizdir. Sonra, İnsanlık hakları, BM, beynelmilel savaş kuralları falan yani. Köpürmekte haklısınız ve hatta üzülmekte de.. ancak benim için üzülmeyin. İmtihanı verdiğimi öğrendim.
He! bu arada. BM’ye baskı yapılıyormuş ateşkes ve müdahale için. Siz siz olun sakın ne böyle yerlere, ne de bu tür sözlere kanmayın. Srebrenitsa’da öldürülenlerle tanıştım. Danışıklı dövüşmüş hepsi. Her yerde aynı şeyi yapıyorlarmış. İş işten geçtikten sonra Barış gücü falan.. o da karıştırdıkları yeri düşman lehine düzenlemek için. Burada değil tabi ancak orada güçlü olmak haklı olmakmış. Gerisi palavra ve bir oyundan ibaret diyorlar. Birebir görüp, yaşamışlar bunu. Güvenli bölge ilan edildiği için falan değil , sadece mecburiyetten ötürü silahlarımızı teslim etmiştik.. sonra, düşmanın eline bıraktılar bizi dediler. Onlar yalan söyleyemez. Burada olmuyor böyle.. söyleyemiyorsun. Başkalarıyla da görüştüm. O kadar çoklar ki! duyduğuma göre bir süre sonra sizin oralara da geleceklermiş. Söyleyecekleri varmış size, dinleyin;

Bu günkü düşmanlarınız tarafından seneler önce Hiraşima’ya atılan atom bombasıyla öldürüldük biz. Çocuktuk, gençktik, yetişkindik, nineydik. Tarlasını süren çiftçiydik. Aynı sizlerinki gibi kendine özgü hayat hikayelerine sahiptik. Ve öldürüldük.
Şimdi Irak’ta, Filistin’de, Beyrut’ta öldürülen yirmiyiz, biniz, onbiniz.
Önce vatanımıza girdiler.. sonra, emzikli cesetlerimiz için ‘savaştır’ dediler.
Oysa işgal ve katliamdan öte geçmediği için bir savaş dahi yoktu ortada.

Ebu Garip’de ağır işkenceye maruz kalan ve tecavüze uğrayan kadınız biz.
Afganlılır tarafından ABD askerlerine satılan ve suçu ispatlanamadığı halde Guantanamo’da üç yıl geçirmeye dayanamayan herhangi biriniziz.
Tamam! Popüler insanlariz. Holywood isteseydi eğer Rambo’dan daha kahraman, Schindler’in Listesi’nden daha dramatik hayat hikayelerimizi izleyebilirdiniz.
Holywood sahnelerinde, mazlumları kurtaran kahramanlar olarak gösterdiler kendilerini.. ve sonra işimize giderken, evde uyurken, okuldan dönerken öldürdüler bizi. Oysa gerçek senaryo böyle değil. Ah bir de bizim senaryomuzu izleyebilseydiniz.

Yaşadık ve şimdi birer ölüyüz işte. Öldürüldük. Öldürülüyoruz. Sıraya koydular bizi. Küçük bir kız çocuğuyken öldürüldük.
Askerlerden biri beni kucağına alıp, gözlerimin içine bakarak, seni küçük fahişe demiş ve sonra başıma kurşun sıkmıştı. Duydum ki; şimdi bir şarkının sözleri yapmış bunu. Gitar çalıp, beni nasıl öldürdüğünü söylerken İnsanlar! insanlar gülüp eğleniyormuş. İşte en çok da o zaman öldürüldük biz.

Ben
İnsan!
Ölüyüm
Öldürüldüm.
İleri ya da genç yaşımda
Bebeğim koynumda
Direksiyon başında.
Kofi Annan’ın demeç verdiği sırada öldürüldüm
Ezan okunmadan hemen önce
Tarlamı sürerken
Ve bazen çan sesleri arasında.

Azalmadık ama tükeniyoruz.
-İnsanlık
 
Üst