İbn Hişam şunu nakleder:
Uhud günü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, ashabına:
Sa'd bin Rabi'nin ne yaptığını, onun canlılar arasında mı, yoksa ölüler arasında mı bulunduğunu görüp, bana kim haber getirir? diye sordu. Ensar'dan bir zat:
Ya Rasulallah! Ben Sa'd'ın ne yaptığını görüp, sana bir haber getireyim, dedi.
Ensari sağa sola bakındı. Bir de ne görsün, Sa'd yaralı olarak, ölüler arasında henüz ruhunu teslim etmemiş..
Ensari ona: Rasulullah senin sağlar arasında mı, yoksa ölüler arasında mı bulunduğunu görüp kendisine haber götürmemi bana emretti, dedi.
Bunun üzerine Sa'd:
Ben artık ölüler arasındayım! Rasulullah'a selamımı ilet ve de ki:
Sa'd bin Rebi': Senin için; ümmetlerini doğru yola kılavuzlayan Peygamberlerin alacakları mükafatların en hayrlısı ile Allah Seni bizden dolayı mükafatlandırsın, diyor. Kavmine de selamımı ilet ve de ki:
Sa'd bin Rebi', vallahi gözleriniz kımıldarken Peygamber aleyhisselam'ı düşmanlardan korumazsınız da, ona bir musibet erişirse; sizin için Allah katında ileri sürülebilecek hiçbir mazeret yoktur, diyor, de. Ensari:
Ben onun yanından henüz ayrılmamıştım ki o ruhunu teslim etti, dedi.
İddia ediyorum ki:
Şu asrımızda müslümanları, şehvetlerinden ve enaniyetlerindoen birazcık uzaklaştıracak olan bu gibi muhabbet onların gönüllerini doldurduğu ve ruhlarını kapladığı gün, onlar yeniden başka halk olurlar ve ölümün pençesinden kurtulmaya yönelebilirler.
Önlerinde ne kadar yokuş ve engel olursa olsun, düşmanlarını bozguna uğratabilirler.
Bu muhabbetin yolu nedir? diye sorulduğu zaman bilmeli ki:
Onun yolu zikri çoğaltmak, Rasulullah'a salavatları artırmak, Allah'ın sana olan ni'metleri ve bereketi hususunda düşünmek ve tefekküre dalmak, bir de Rasulullah'ın siyretini, ahlakını ve yaşayışını öğrenip, benimsemektir.
Ama bunların hepsi, huzur ve huşu içinde, ibadetleri dosdoğru yaptıktan ve her saniye kendini Allah'a ve ibadete adadıktan sonradır.
İktibas: Dr. M. Said Ramazan el-Buti Fıkhu's Siyre
Uhud günü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, ashabına:
Sa'd bin Rabi'nin ne yaptığını, onun canlılar arasında mı, yoksa ölüler arasında mı bulunduğunu görüp, bana kim haber getirir? diye sordu. Ensar'dan bir zat:
Ya Rasulallah! Ben Sa'd'ın ne yaptığını görüp, sana bir haber getireyim, dedi.
Ensari sağa sola bakındı. Bir de ne görsün, Sa'd yaralı olarak, ölüler arasında henüz ruhunu teslim etmemiş..
Ensari ona: Rasulullah senin sağlar arasında mı, yoksa ölüler arasında mı bulunduğunu görüp kendisine haber götürmemi bana emretti, dedi.
Bunun üzerine Sa'd:
Ben artık ölüler arasındayım! Rasulullah'a selamımı ilet ve de ki:
Sa'd bin Rebi': Senin için; ümmetlerini doğru yola kılavuzlayan Peygamberlerin alacakları mükafatların en hayrlısı ile Allah Seni bizden dolayı mükafatlandırsın, diyor. Kavmine de selamımı ilet ve de ki:
Sa'd bin Rebi', vallahi gözleriniz kımıldarken Peygamber aleyhisselam'ı düşmanlardan korumazsınız da, ona bir musibet erişirse; sizin için Allah katında ileri sürülebilecek hiçbir mazeret yoktur, diyor, de. Ensari:
Ben onun yanından henüz ayrılmamıştım ki o ruhunu teslim etti, dedi.
İddia ediyorum ki:
Şu asrımızda müslümanları, şehvetlerinden ve enaniyetlerindoen birazcık uzaklaştıracak olan bu gibi muhabbet onların gönüllerini doldurduğu ve ruhlarını kapladığı gün, onlar yeniden başka halk olurlar ve ölümün pençesinden kurtulmaya yönelebilirler.
Önlerinde ne kadar yokuş ve engel olursa olsun, düşmanlarını bozguna uğratabilirler.
Bu muhabbetin yolu nedir? diye sorulduğu zaman bilmeli ki:
Onun yolu zikri çoğaltmak, Rasulullah'a salavatları artırmak, Allah'ın sana olan ni'metleri ve bereketi hususunda düşünmek ve tefekküre dalmak, bir de Rasulullah'ın siyretini, ahlakını ve yaşayışını öğrenip, benimsemektir.
Ama bunların hepsi, huzur ve huşu içinde, ibadetleri dosdoğru yaptıktan ve her saniye kendini Allah'a ve ibadete adadıktan sonradır.
İktibas: Dr. M. Said Ramazan el-Buti Fıkhu's Siyre