“Oğlum, ben mahşerden geliyorum!"

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Osman Nuri Bağdadi Hazretlerinin oğlu Es-seyit M. Latif Lütfü Efendi'nin (k.s.) Anılarından...

***

İkindi zamanı sobayı yakmak için bir kucak odun aldım yukarıya çıktım. Kapıyı açtım, içeriye girdim. Şeyh ikindi namazını kılmış rabıta alemine dalmıştı...

Bir ara döndü bana baktı: “Kimsin?” dedi. Şaşırarak: “Lütfüyüm.” dedim. Bana: “Nerelisin?” dedi. Ben:”Bağdatlıyım.” dedim. “Kimin oğlusun?” dedi. “Osman'ın oğluyum.” dedim.... ”Allaahhh! Huuuu!, Baakiii!, Allaahhh!” dedi. Tekrar ikinci bir sefer rabıtaya geçti...

Aradan yarım saatten fazla bir zaman geçti. Ondan sonra gözünü açtı. Dedi ki:

“Oğlum ben mahşerden geliyorum. Suphanallah! Cenab-ı Hakk bize öyle bir selahiyet bahşetmiş ki... Arkadaşlarımızı aldık. Saf halinde sıratı geçtik. Bir müddet sonra bir tepenin başında bize bir seda aksetti:

“Osman bu tarafa, Osman bu tarafa!”

döndüm baktım bizim şeyh rahmetullah-ı aleyh Şeyh Ömer... O da arkadaşlarını toplamış; sancağını bir ağacın başına dikmiş... Haşir saatini bekliyor... Arkadaşlar birbirimize karıştık... Ben de şeyhimin sancağının altına sancağımı diktim. Yanı başına oturdum. Haşir saatini bekliyordum... Bir müddet sonra yine yüksek bir tepeden bir seda aksetti kulağıma... Şeyh Ömer rahmetullah-ı aleyh:

“Abdülkadir Geylani Hazretleri (r.a.) seni istiyor... Ses yok; oraya git! Bir müddet sonra hep birlikte Allah’ın(cc), Peygamberin(sav) huzuruna çıkacağız!”

dedi.. Arkadaşlarımı aldım... Gavs-ı Azam Abdulkadir Geylani Hazretlerinin (r.a.) arkadaşları arasına karıştık. Sancağımı sancağının altına diktim. Bir müddet sonra tekrar oradan sancağımı aldım arkadaşlarla beraber Haşir yerine gittik. Allah bize o kadar büyük bir selahiyet verdi ki... Haşir meydanında dolandık, dolaştık. Hiç kimse bize nereden geldiniz, nereye gidiyorsunuz? demedi... Fazl-ı Bari Cenab-ı Hakk bize na-mütenahi selahiyet bahşetmiş... Bununla beraber, yer gök melekleri bir ara tespih ettiler. Oradakilerden sorduk:

“Bu ne ki?” diye... Dediler ki:

“ Rabbi’l Azze Cenab-ı Hakk zuhur edecek!”

dediler. Hakikaten bir müddet sonra Rabbil Azze Cenab-ı Hakk zuhur etti ve arkadaşlarıma da ferden ferda Cenab-ı Hakkı gösterdim... Bir müddet sonra yine yer gök melekleri tespih etti.

“Bu nedir?” diye onlara sordum. Dediler ki:

“ Peygamber aleyhisselat-ı vesselam zuhur edecek!”

Neticede bir müddet sonra Peygamber aleyhisselat-ı vessellem zuhur etti ve arkadaşlarıma gösterdim. Ondan sonra Peygamber aleyhisselat-ı vessellem bana bir anahtar uzattı. Anahtarın üzerinde “La ilahe illalah Muhammeden Resullah” ibaresi yazılıydı:

“Osman, cennetin kapısını sen açacaksın!”

dedi. Hakikaten Cennetin kapısını açtım ve arkadaşlarla beraber içeriye girdik. Cenneti, Kur-an'da Cenab-ı Hakk az methetmiş; cennet daha fazla methe şayan bir yer. İçeri girdik ve herkesin makamına göre çalışması nispetine göre yerini ayırdık ve yerleştik. Vaziyet bundan ibaret.

“Allaahhh!, Huuu!, Bakii!, Hayyy!” diyerek gözünü açtı bana baktı ve döndü dedi ki: “Oğlum biraz evvel buraya kim gelmiş?” dedi. “Bendim baba.” dedim... “Ne dedim?” dedi... “Nerelisin?” dedin, ben de “Bağdatlıyım.” dedim. “Kimin oğlusun?” dedin, ben de “Osman'ın” oğluyum... “İsmin?” dedin, ben de “Lütfü”dedim... Bunun üzerine, “Ya Rabbi şükür! Ya Rabbi şükür!”... dedi. Üç defa şükür ettikten sonra tekrar secdeye kapandı, Allah'a hamdü sena etti... Sonra “Oğlum, ben elli altı sene evvel tekkedeyken bu hal Şeyhimin başından geçti... Şeyhim Rahmetullah-ı aleyh Şeyh Ömer (r.a.); oğlu Necmettin’den (r.a.) bu suali sormuştu.. Allah bize de nasip etti. Dolayısıyla, Allah’a şükrederiz, vaziyet bundan ibaret. Allah büyüklerimizin şefaatine nail eylesin...


****

Şeyh Osman Rahmetullah-ı aleyh bir gün tekkede Şeyh Ömer'in (r.a.) yanında otururken Rıfayi şeyhlerinden birisi Şeyh Ömer'in (r.a.)ziyaretine geliyor. Bir müddet sonra cebinden bir yılan çıkarıp ortaya atıyor... O anda Şeyh Ömer (r.a.) Rahmetullah-ı aleyh halifelerinden birine emrediyor: “Bahçeden git bir gül getir!” diyor. Gülü getiriyorlar ve oğlu Alaaddin kucağında: “Oğlum Alaaddin, bu gülle o yılanın kafasına bir dokun.” diyor. Alaaddin gülü yılanın kafasına dokundurunca yılan ölüyor: “Bunu götürün bahçeye defnedin!” diyor... Rıfayi şeyhi bu vaziyet karşısında mahcup bir durumda kalıp özür diliyor. Şeyh Ömer: “Zararı yok. Bundan böyle terbiyeni muhafaza et, bir daha da bizi bil, öyle gel!” diyor... Şeyh Ömer'in (r.a.), Şeyh Osman'ın (r.a.), Şeyh Necmettin'in (r.a.) ruhlarına fatiha olsun Allah şefaatlerine nail etsin...(Amin)

---------------------------------------------

(alıntıdır)
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Allah c.c. razi olsun, Allah c.c. cümlemizi ilk önce Sevgili Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) sonra salih kullarinin sefaatine nail eyler insallah, amin.

Hocam kaynak var mi kaynak? :)

Selam ve dua ile insallah...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Çok önce açtığım konulardan biriydi.. Demek ki gün gelip yeniden okunabiliyormuş.. Allah razı olsun..

Kaynak başında belirtilmiş, Osman Nuri Efendinin oğlundan nakildir..

Nakli aldığım yer ise, Müridanının açtığı web sayfası idi.. Ama gel gör ki bugün adresini hatırlamıyorum.. Üzgünüm.. (Bu forumda Osman Nuri silsilesinden olan Müridandan var ise onlar teyid edecekler ya da yalanlayacaklardır mutlaka..)
.
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Evet hocam, kaynak Osman Efendi'nin Oglundan nakledilmis diye okudum ama dedim bu anlatilan bir kitaptan alinmistir, o kitabin ismi var mi acaba diye sordum, yanlis anlasilmadim insallah...

Selam ve dua ile insallah...
 
Üst