OECD, İsrail'i üyeliğe kabul etti

_sercan_

Doçent
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
687
Tepkime puanı
89
Puanları
0
2010 Mayısı neresinden bakarsanız bakın unutulmaz gündemleri ile hep hafızamızda kalacaktır.

Bugün Avrupa Birliği resepsiyonda gazetecinin biri CHP ve ülkeyi sarsan kasetlerin devamından bahsediyordu. Garip yanı bu kasetlerin AK Partililerle alakalı kısmı idi.

İki gün içinde bütün ülke gündemini alt üst eden ve ardından Deniz Baykal’ın istifasına kadar varan mahrem görüntülerin kamuoyuna açık sitelere düşmesi ile birlikte kirlenen siyasette boyutun nerelerde olduğunu siz düşünün

Kasetle alakalı konuşacak çok şey var Baykal kendiside veya onun adına yapılan açıklamalarda işin değişik senaryoları konuşuldu, yazıldı.

CHP ile yakinen hiç konuşmadım henüz ama bence bu iş devletin işidir kanaati içerisindeyim. CHP ya iktidara hazırlanıyor yâda cezalandırılıyor. Deniz Baykal’ın bu şekilde tavsiye edilmesi CHP içerisinde radikal değişimlerin göstergesidir.

Türkiye siyasi hayatı, bu tip karanlık olaylarla, komplolarla, entrikalarla doludur hep. Derin devlet yâda yeni adı ile Ergenekon bu tip yapılanmaların ana merkezidir. Ergenekon yıllarca hükümetler kurmuştur. Her kurduğu hükümeti de yıkacak elinde dosyaları sürekli bulundurmuştur. Başbakanların, bakanların, bürokratların aktör olacakların birçoğunun ya kaseti, ya dosyası, ya yolsuzlukları bir şekilde elinde bulunuyor. Bunlarla şantajlar ve hükümet kurma pazarlıkları, muhalefet çökertme, iktidara besili adamları yetiştirme işleri vaz geçilmez alışkanlığıdır bu yapının

Demirel diyor ki; “devlette evrak kaybolmaz” evet, bu kasetlerin çeşitlerini düşününsene, 28 Şubat sürecinde yaşamıştık, Şevki Yılmaz’ın kamuoyuna açık sohbetleri sonradan suçmuş gibi her TV kanalında gösterilmeye başlamıştır. Dini kasetler suçtu, sonra savuna kasetleri, siyasilerin rakiplerini alt etme kasetleri falan filan

Önceki yazımızda yazmıştık OCED’le alakalı olarak AK Parti bir samimiyet sınavında diye! Düşününsene iç siyasette ki serkeşlik ve karmaşa aynen dışta da devam ediyor. İsrail’le, ABD ile aramızda ki ilişki bir türlü su yüzüne çıkmıyor. Yazılıyor, çiziliyor, ama tam nedir ismi hiç yok.

Son 4 yılda İsrail’e yönelik sert sözlerin hâkim olduğu dış politikamız, fiili olarak hiç sözlerin seviyesine ulaşmadı. Van munit devrimi asla ilişkilerin boyutunda hayat bulmadı.

Bundan 4 yıl öncede yazmıştık, acaba Türkiye BOP çerçevesinde yeni bir görevmi aldı diye, bu görev; yumuşak, sert oyunlarla “İsrail’i terbiye etme görevimidir” diye. Aslı olmayan sözlerle aynı zamanda Arap kamuoyunu kendi bağlıyarak yürüttüğü politikaya kolay bir şekilde İslam dünyasını angaje ederek böylelikle kamuoyunun da gazını alarak BOP’a kusursuz hizmet etmek midir?

İşin aslı öğrenilerek bilinmeyecekse eğer, eylemlere dikkat etmek doğru olur.

Bir yandan Filistin dostu politik tavırlar, diğer yandan İsrail’i yeren söylemler. Ama politik durum ve işleve gelince İsrail’le ticari hacmimizde genişlemesi, savunma antlaşmalarının devamı, toprak satma işleri, TBMM’de bir İsrailli katilin Nutku… Ardından İsrail’in uluslar arası meşruiyet zeminine hizmet edecek bir eylem hem de üyelik kriterinde insan hakları şartı olan bir örgüte OECD vay be İsrail bu şartıda bizim okeyimizle geçmiş oldu.

“Kısa” yazımızda Azerbaycan ile İsrail ilişkisini bile Türkiye’nin oluru ile olduğunu yazmıştık.

AK Parti tarihi bir hata yaptı, ilk kez de gizleyemeyeceği bir açık verdi. Önceki antlaşmalara falan halk önünde yapılmadığı için sadece eleştiri yapıyorduk. Ama şimdi ne yapalım ne diyelim bilmiyorum.

Şimdilik bu kadarla giriş yapalım.

Uzeyir YİĞİT

velfecr
 

_sercan_

Doçent
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
687
Tepkime puanı
89
Puanları
0
gündemde baykal ve chp, siyonist israi ile işbirlikçiliğe devam eden akp

evet akp iktidarı yaklaşık 9 yıllık iktidarında her yaptığı yanlışı chp ile kapattığı gibi en sonda siyonist devletin 'OCED' üyeliğinde gösterdiği samimiyetsizliği yine chp ile kapatma çalışması yapmıştır,aslında son günlerdeki gündem özelliklede İslami medya ve forumlarda siyonist devletin 'OCED'üyeliğini Türkiyenin ne yönde değerlendireceği konusunda olması gerekirken akp nin imdadına yine chp ve baykal yetişti ve gündem değişti..!
ve ne yazıkki akp hükümeti yine samimiyetsizlik göstererek ve gündemin chp ve baykal ile dolu olmasındanda faydalanarak siyonist israil in 'OCED' üyeliğine onay vermiştir...

sevinin ey eli kalem tutan akp yandaşı sözde yazar çizer takımı! sevinin ey forumlarda akp hükümetinin yanlışlarına toz kondurmayan İslami görüşteki arkadaşlar...
''akp hükümetinin bir yanda Filistin dostu tavırlar ve siyonist israili yeren açıklamalarından sonra
TBMM’de bir İsrailli katilin Nutku… Ardından İsrail’in uluslar arası meşruiyet zeminine hizmet edecek bir eylem hem de üyelik kriterinde insan hakları şartı olan bir örgüte 'OCED'İsrail bu şartıda bizim onayımız ile geçmiş oldu.''
sizde işte buna sevininki gündemde chp ve baykalın olması işinizi kolaylaştırdı... sevinin sevinmesine ama şunu unutmayın sizlerin ve desteklediğiniz akp hükümetinin bütün bu yanlışlarıda bir yerlerde kaydediliyor ve günü gelince önünüze konulacak...
 

paspas

Yeni
Katılım
19 Eyl 2009
Mesajlar
111
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
44
One minute!

one minute, one minute..! :kilit:
 

Azimli

Ordinaryus
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
2,408
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Konum
bursa
AK Parti İsrail'i Veto Etmedi; Nerede Kaldı 'One Minute'?

Kurtulmuş, bütün uyarılara karşın İsrail'in OECD üyeliğini veto etmeyen Ak Parti Hükümeti'ni eleştirdi: 'Marifet otel lobilerinde değil OECD'de one minute demektir'

Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, İsrail’in OECD üyeliğine karşı çıkmayan Ak Parti Hükümeti’ni sert bir dille eleştirdi. Kurtulmuş, üyeliğin kabul edilmesini büyük bir tutarsızlık ve çelişki olarak niteleyerek, “Ne kendilerine, ne millete, ne tarihe, ne de İslam dünyasına izah edebilirler. O zaman niye ‘one minute’ çıkışını yaptınız. Esas marifet otel lobilerinde ‘one minute’ demek değil, BM salonlarında, OECD salonlarında ‘one minute’ demektir” dedi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, İsrail’in OECD üyeliğinin Türkiye tarafından veto edilmesi için temaslarda bulunmak üzere Türkiye’ye gelen Avrupalı heyeti Parti Genel Merkezi’nde kabul etti. Kurtulmuş, Avrupa’da belli çevrelerce İslamafobiya’nın pompalandığını vurgulayarak, bunun bütün Müslümanları zan altında bıraktığını ifade etti. Kurtulmuş, “Gelişen İslamofobya’ya karşı Müslümanların üzerine nasıl bir görev düşüyorsa, aynı şekilde demokratik ve insan haklarına uygun davranışları geliştirmek de bütün Avrupalı siyasetçilere düşmektedir. Müslüman dünyasının siyasi hassasiyetlerinin en başında Filistin sorunu gelmektedir. Filistin sorunu sadece Müslümanların değil, demokrasiden bahseden bütün Batı dünyasının da en temel sınavıdır” dedi.

İSRAİL’İN KARŞISINDA DİPLOMATİK GÜÇ YOK

Filistin sorunun belli yerlerde dile getirilmesinin çözümü için katkı sağlamadığını da vurgulayan Kurtulmuş, “Filistin sorununu belli platformlarda dile getirmek, haksızlıkları söylemek meselenin çözümü için kafi değildir. Yapılması gereken husus İsrail’in bu saldırgan tavırlarının Filistin halkı üzerine yoğunlaşan baskılarını diplomatik yollardan önleyecek çabanın ortaya konması gerekir. İsrail’in en büyük gücü sanıldığı gibi askeri gücü değil, karşısında uluslar arası bir diplomatik bariyerin çıkartılamaması olduğunu her zaman dile getiriyoruz” dedi.

BU DAVOS’UN GERİ ADIMIDIR
Kurtulmuş, yapılacak diplomatik çabaların en önemlilerinden birinin İsrail’in OECD üyeliğine karşı gelinmesi olduğunu söyleyerek, “Maalesef bu gün geç kalındı. Çünkü dün OECD tarafından yapılan açıklamada, 1961 yılından itibaren OECD üyesi olan Türkiye’nin İsrail’in OECD üyeliğini kabul ettiği açıklanmıştır. OECD kurallarına göre herhangi bir üye eğer aday üyeyi veto ederse bu ülke üye olamamaktadır. Türkiye hükümeti 3 yıl öncede İsrail’in aday olması halinde bir çekince koymayacağını deklare etmiştir. 26 Mayıs tarihinde Paris’te yapılacak olan toplantıda Türkiye hükümetinin onayıyla ve oluruyla İsrail OECD üyeliğine kabul edilecektir” diye eleştirdi.

BU VEBALİ ÖDEYEMEZSİNİZ

Hükümetin almış olduğu bu kararla tarihi bir vebal altına girdiğini de vurgulayan Saadet Lideri, “Bütün İslam dünyasının meselesi olan İsrail’in saldırganlığının durdurulması konusunda Türkiye tarihi bir vebal altına girmiştir. Hükümet bu kararla millet ve tarih karşısında, Allah indinde asla hesabını veremeyeceği bir büyük sorumluluğa imza atmıştır. Başbakan Erdoğan’ın Davos’taki çıkışı bütün Müslümanların gönlüne su serpmiştir. Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı’na karşı ‘one minute’ diyenler, İsrail’in nükleer faaliyetleri konusunda BM’de çekimser kalanlar, şimdi de İsrail’in OECD üyeliği konusunda olur vermiştir. Davos’ta gösterilen ‘one minute’ tavrını fiili olarak diplomatik olarak tamamiyle geri aldığımızı icraatlarımızla ortaya koyduk. Böylesine büyük bir çıkıştan sonra tamamen İsrail’in lehine olacak bir mekanizmaya onay vermek, Davos’ta söylenen sözlerin tamamının geri aldım demektir” açıklamasında bulundu.

Ak Parti Hükümeti’nin İsrail konusunda çelişkili davranmasını da eleştiren Kurtulmuş, “Davos sonrası Türkiye’nin bu adımı atmış olması karşısında İsrail yöneticileri ellerini ovuşturuyorlar. Ve diyorlar ki, ‘Bize İslam dünyasının yöneticileri ne söylerlerse söylesinler. Biz bildiğimiz yoldan gidiyoruz. Her türlü tavizi alıyoruz’ diye bir sevincin içerisindedirler” dedi.

KİŞİSEL KARARIDIR, SAYGI DUYUYORUZ

Bir basın mensubunun ‘CHP Lideri Baykal’ın istifasını nasıl değerlendiriyorsunuz’ sorusuna da yanıt veren Kurtulmuş, “Baykal’ın tamamen kendi şahsi tercihidir. Yakın çevresiyle danışarak bu tercihi yaptı. Tercihine saygı duyarız. Bütün Türkiye’nin de bu tercihe saygı duyması gerekir. Böyle bir atmosferde kendisini ve partisini sıkıntıya sokmadan istifa etmek erdemini göstermesi olumlu ve sorumlu bir davranıştır” dedi.

Avrupa İnsan Hakları örgütü olan IHRC adına açıklamayı örgütün genel başkanı yaptı. IHRC Genel Başkanı Massoud Shadjareh, Avrupalı Müslümanların Türkiye ile olan ilişkilerinin gelişmesinden yana olduklarını ifade ederek, “Türkiye geçtiğimiz döneme göre ekonomik ve insan hakları adına büyük gelişmeler kaydetti. Avrupa’daki Müslümanların sorunlarının çözülmesi için Türkiye ile ilişkilerin sağlıklı olarak gelişmesinden yanayız. Bu işbirliği sonrası Müslümanların en önemli sorunu olan Filistin sorununun çözümünün sağlanması gerektiğine inanıyoruz” dedi.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Hükümet, İşgal ve Katliam Politikalarına Onay Verdi!

Türkiye'nin İsrail Sınavı

font_01.gif
font_02.gif
font_03.gif
font_04.gif

Önümüzde başka bir test alanı var: İsrail, OECD'ye üye olmak istiyor. Müslüman ülkeler ise, bunun gerçekleşmesi halinde Müslüman ülkelere engel çıkaracağından kaygı duyuyorlar, Türkiye'den bunu veto etmesini talep ediyorlar. Bakalım Türkiye İsrail'in üyeliğini veto edecek mi, etmeyecek mi? Ali Bulaç’ın yorumu:


Türkiye'nin İsrail sınavı / Ali BULAÇ
Türkiye'nin İsrail politikasında bir değişiklik olduğu gözleniyor. Bunun "temel-stratejik bir değişiklik" mi, yoksa bir "taktik" mi olduğu sorulmaya değer. İki ihtimal söz konusu: Değişiklik ya geleneksel stratejiye bağlı kalınarak yapılıyor ki, bunun anlamı Türkiye'nin İsrail'in bölgedeki en iyi müttefiki ve koruyucusu pozisyonudur veya sahiden artık İsrail ve Türkiye bölgede iki farklı -hatta karşıt- tutum ve vizyonu temsil ediyorlar.
Bazılarına göre değişiklik "stratejik" değil, taktikler seviyesindedir. Her iki ülke arasındaki askerî ve stratejik ilişkiler en üst seviyede devam ediyor. Eğitim uçuşları konusunda sorunlar çıkmışsa bile, çok daha temel bir konuda, mesela Ekim 2008'de Arap Birliği ülkelerinin UAEK genel kuruluna sundukları, 'İsrail'in nükleer yetenekleri' başlıklı karar tasarısının, üzerinde oylama yapılmasını öngören oylamada, katılımcı ülkelerden 46'sı evet derken, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 7 ülke çekimser oy kullanınca gündemden çıkarıldı. Bu stratejik bir tutumdu.
Davos'taki çıkıştan sonra çok şeyler değişti. Bölge Türkiye'nin nazım rol oynayacağı bir alan olarak düşünülmüşse, İsrail faktörü bütün ağırlığıyla öne çıkar. Bu faktörün önümüzde orta vadedeki muhtemel gelişmeleri olumsuz yönde etkilememesi için, öncelikle Arap kamuoyu ile İran arasındaki bağın koparılması gerekir. Davos çıkışı, İsrail'e karşı duyulan bölgesel düzeydeki öfkenin ifade edilmesinde rol oynayan İran'ın yanına Türkiye'yi de katmış oldu. Bu, Arap kamuoyu sempatisinin İran'dan Türkiye'ye doğru kaymasını sağladı. Nihayetinde iki ana kutba bölünmüş olan bölgede İran, cepheden ABD'ye karşı retçi tutumu temsil etmektedir. Bölge 1) İran, Suriye, bölgenin Şii yoğunluklu nüfusu, Lübnan-Hizbullah'ı, Hamas ve Sünni kamuoyu; 2) Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün vd. olmak üzere iki kutba bölünmüş bulunmaktadırlar. Türkiye'nin bu kombinezonda Batı ittifakının bir üyesi ülke sıfatıyla bölge ve İsrail'le ilişkileri hayli hassastır. Davos çıkışı, İsrail'e duyulan öfkenin açığa vurulmasında Türkiye'yi en azından İran'ın ortağı kılmış, Arap kamuoyunu Sünni bir ülkeye doğru yönlendirmiştir. Hem İsrail'le en üst düzeyde dostane ilişkilerin olacak hem bölgede nazım rol oynayacaksın, bu inandırıcı olmaz.
Bugün Türkiye'nin Ortadoğu'da yükselen prestijinin iki ana faktöre dayandığını söylemek abartı olmaz: 1 Mart tezkeresinin TBMM'de reddedilmesi ve Davos çıkışı. Ama Türkiye'nin İsrail'e ilişkin bir tutum değişikliğine gitmesinin iç politika ve toplumsal algıyla da yakın ilgisi gözden kaçırılmamalıdır.
Hatırlanacağı üzere Gazze'de İsrail'in giriştiği katliama karşı bütün dünyada öfkenin en çok kabardığı ülkelerden biri Türkiye idi. Söz konusu öfkeyi Çağlayan Meydanı'na 1 milyonun üstünde insanı toplayarak Saadet Partisi açığa çıkarma başarısını gösterince -ki buna Diyarbakır'da Müstaz'af Der'in yaklaşık 300 bin insanı meydana döktüğü gösteriyi de eklemek gerekir- birçok çevrede şafak attı. İsrail-karşıtlığı toplumda politik eksen kaymalara sebebiyet verebileceği gibi, İslami politik hassasiyetlerin artmasına da yol açabilirdi. Davos çıkışı bunu regüle etti
Türkiye'nin İsrail'e ilişkin değişen tutumunun stratejik mi, yoksa taktik mi olduğunu anlamanın bazı ölçütleri var. Mesela 2 Mayıs'ta yapılan KPDS sınavında sorulan bir soru konuyu test edebileceğimiz önemli alanlardan biridir: 65. soruda "İsrail Mayıs 1948'de bağımsızlığını ilan eder etmez beş komşusu tarafından işgal edildi" deniyordu. Muhtemelen bu soruyu hazırlayanlar "yeni politikanın salt bir taktik adım" olduğunu düşünmenin engin güveni içindedirler.
Önümüzde başka bir test alanı var: İsrail, OECD'ye üye olmak istiyor. Müslüman ülkeler ise, bunun gerçekleşmesi halinde Müslüman ülkelere engel çıkaracağından kaygı duyuyorlar, Türkiye'den bunu veto etmesini talep ediyorlar. Bakalım Türkiye İsrail'in üyeliğini veto edecek mi, etmeyecek mi? Bu, İsrail politikasının hangi seviyede değiştiğinin de önemli bir göstergesi olacak.
ZAMAN
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
KPDS’den Sonra OECD Sınavı: 0+0=0

7960.jpg

Hükümet bu olayın ardından OECD sınavına girdi ve yapılan çağrılara rağmen korsan Siyonist devletin üyeliğine itiraz etmeyerek bu sınavdan da “0” aldı. İki sıfırın toplamı sıfır olduğu için arka arkaya gelen bu iki önemli sınavdan çıkan sonuçların toplamı da sıfırdır. Ahmet Varol'un yorumu:

KPDS'den Sonra OECD Sınavı: 0+0=0 / Ahmet VAROL
Bu sıralarda Türkiye'nin dâhili gündemini Deniz Baykal kaseti meşgul ettiğinden diğer bazı önemli gelişmeler bu hadisenin gölgesinde kaldı. Fakat biz gölgede kaldığını düşündüğümüz önemli bir gelişme üzerinde durmak istiyoruz.
O da işgalci Siyonist devletin OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development - Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü)'ne kabul edilmesi ve Türkiye'nin veto hakkının olmasına rağmen bunu Siyonist devlete karşı kullanmamasıdır.
10 Mayıs 2010'da, Siyonist işgal devleti, Estonya ve Slovenya'nın OECD üyeliği karara bağlandı. Türkiye'nin veto hakkı olduğundan, Siyonist devletin saldırgan tutumunu, insan hakları ihlallerini, Gazze'ye uyguladığı insanlık dışı ambargoyu, Kudüs ve Batı Yaka'daki Yahudileştirme faaliyetlerini, Mescidi Aksa'yı hedef alan yıkımları gerekçe göstererek bu hakkını kullanabilirdi. Kullanması için önceden çağrılar yapıldı. Sivil toplum kuruluşları 7 Mayıs 2010 Cuma günü Mazlum-Der'in İstanbul şubesinde basın toplantısı düzenledi ve yaptıkları basın açıklamasında hükümete veto hakkını kullanması çağrısında bulundular. Sadece bu çağrı bile hükümetin veto hakkını kullanması için yeterli gerekçeydi. Çünkü basın açıklamasında çağrının dayanakları ortaya konmuştu. Ama hükümet gerekçelerin hiçbirini kullanmamayı ve "İsrail" adlı işgalci korsan yönetimin OECD'ye kabulüne itirazda bulunmamayı tercih etti. Bu durum karşısında hükümetin sergilediği tutuma tepki göstermek, eleştiride bulunmak da bizim en tabii hakkımızdır. Buna tepki gösterenlere, karşı çıkanlara önce kendi yanlışlarına bakmalarını öneririz. Çünkü yanlışlarını düzeltmeleri ve Filistin davası konusunda samimi bir politika izlemeleri en başta kendi yararlarına, siyasi geleceklerinin lehine olacaktır.
KPDS sınavında tamamen uluslararası siyonizme ve işgalci korsan devlete ait bir söylemin kullanılması ciddi skandaldı. Bu skandalın açığa çıkarılmasından sonra hükümete düşen görev olayın üzerine gitmek ve söz konusu söylemin sorulara yansıtılmasından sorumlu olanları sorgulamaktı. Şu ana kadar bu yönde bir şey yapıldığına dair bir bilgi medyaya yansımadı. Sergilenen tutum hadisenin küllendirildiğini, üstünün örtüldüğünü ve unutulmaya terk edildiğini gösteriyor. Bu tutum, skandalın üzerine gitmeyenlerin KPDS sınavını kaybettiklerini ve "0" puanla çıktıklarını gösterir.
Hükümet bu olayın ardından OECD sınavına girdi ve yapılan çağrılara rağmen korsan Siyonist devletin üyeliğine itiraz etmeyerek bu sınavdan da "0" aldı. İki sıfırın toplamı sıfır olduğu için arka arkaya gelen bu iki önemli sınavdan çıkan sonuçların toplamı da sıfırdır.
Siyonist korsan devletin OECD üyeliği başvurusunun karara bağlanacağı tarihten yaklaşık on gün önce Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu bir "İsrail" ziyareti gerçekleştirdi ve korsan yönetimin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Yossi Gal ile görüşme yaptı. Sinirlioğlu, ziyaretiyle ilgili açıklamasında görüşmelerin olumlu geçtiğini dile getirmişti. Burada kastedilen olumluluğun kim hesabına olduğunu tespit etmek zordu. Fakat bugün ortaya çıkan durum "olumlu" havadan istifade eden tarafın işgal yönetimi olduğunu gösteriyor. Çünkü pragmatist yani faydacı açıdan bakıldığı zaman Türkiye'nin, Siyonist korsan devletin OECD üyeliğine sessiz kalması onun aleyhine olduğundan çıkan sonuç Türkiye açısından olumlu değildir. Bu olumsuz cihetle ilgili değerlendirmeyi inşallah müteakip yazımızda yapacağız.
Siyonist korsan yönetim bugünlerde kuruluşunun 62. yıldönümünü kutluyor. Filistinliler nezdinde Nekbe yani büyük felaket olarak adlandırılan bu olayın yıldönümü işgalci saldırganlar için bayram günüdür. Ama tahmin ediyoruz işgal yönetimi OECD'ye kabul edilmesinden dolayı bu yıl kuruluş yıldönümünde iki bayramı birden kutluyor. Belki 20 yıldan beri uğraştığı OECD'ye üyelik talebinin kabul edilmesinden dolayı yaşadığı bayramı diğerine nispetle çok daha fazla önemsiyordur. Yaptığı açıklamalar da bunu gösteriyor.
Şimdi Filistin davası ve Siyonist korsan devlet karşısında izlenen politikayla ilgili hükümetin önünde üç sınav daha var: Birincisi: İHH temsilcisi değerli kardeşimiz İzzet Şahin'e diplomatik düzeyde sahip çıkılması ki bu konuda henüz söze gelir bir adım atılmamıştır. İkincisi: Korsan devletin kuruluş yıldönümüyle ilgili davetlerin reddedilmesi. Üçüncüsü: Gazze'ye insanî yardım götürecek gemi filosuna destek verilmesi. Eğer bu konularda da bariz bir şey ortaya koyamazsa 2010 yılının birinci döneminde "Filistin" dersinden girdiği sınavlarda alacağı puanlar 5x0=0 olabilir. O zaman hükümetin Filistin politikası durduğu yerde ses çıkarmaktan ibaret kalır, hiçbir ilerleme kaydetmiş olamaz.
VAKİT
 

oguz

Yeni
Katılım
29 Eki 2006
Mesajlar
1,560
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Marifet, otel lobilerinde değil OECD’de one minute demektir

nerede kaldı 'one minute'
gündem baykalla çalkalanırken israil yine AKP hükümeti sayesinde muradına ermiş oldu .
kim bilir ,şu baykal video olayıda bir mossad işi olmasın ?
çünkü gündem değiştirmek için iyi bir plan .
Amerikan ve İsrail çıkarlarına kimler hizmet ederse etsin tarihe işbirlikçi olarak geçecektir....
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Özgür-Der: Hükümet, İşgal ve Katliam Politikalarına Onay Verdi!

font_01.gif
font_02.gif
font_03.gif
font_04.gif

Özgür-Der: “Filistin’e söylemleriyle, Siyonist İsrail’e ise diplomatik, askeri ve iktisadi eylemleriyle destek olanlar adalete ve kardeşliğe hizmet edemezler.”

Siyonist İsrail'in OECD'ye üyelik müracaatının Türkiye dahil olmak üzere hiçbir ülke tarafından veto edilmediği için kabul edilmesi hakkında bir açıklama yapan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, AK Parti Hükümetinin gayri ahlaki ve pragmatik tutumu açık bir işbirlikçilik suçu olarak niteledi. OECD'nin meşru olmamakla birlikte Siyonist işgal devletine uluslararası arenada alan açma işlevi görecek bu üyeliğin veto edilmemesini AK Parti'nin, kamuoyuna yönelik sürdürdüğü popülist siyasetin duvara çarpması olarak betimleyen Kaya, olayın İsrail ırkçılığına ve işgalci militarizme zımnen de olsa onay vermek anlamına geldiğini söyledi.
Filistin'e söylemleriyle; Siyonist İsrail'e ise diplomatik, askeri ve iktisadi eylemleriyle destek olanların adalete ve kardeşliğe hizmet edemeyeceklerinin de altını çizen Rıdvan Kaya, işbirlikçilik anlamına gelen bu tavrın sahiplerinin halkımıza yaşattığı utancın asla unutulamayacağını ifade etti.
Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklama:
İsrail'in OECD Üyeliğini Veto Etmeyen Hükümet
İşgal ve Katliam Politikalarına Onay Vermiştir!

18853.jpg


Bir süredir Türkiye gündeminde yer alan İsrail'in OECD üyeliği meselesinde Türkiye Cumhuriyeti devleti yeni bir yanlışa, zulme imza atmıştır. Uzun bir zamandır OECD üyeliği için uğraş sarf eden Siyonist İsrail'in üyelik müracaatı, Türkiye de dahil olmak üzere hiçbir OECD üyesi tarafından veto edilmediği için kabul edilmiştir. Şüphesiz İsrail'e üyelik yolunu açan bu utanç verici tutum ırkçı işgale ve Siyonist katliamlara dolaylı destek anlamına gelmektedir.

İşgal ve katliamlarla bölgede yer edinmeye çalışan İsrail'in sık sık "insan hakları karnesi"ndeki zayıflarını hatırlatan AK Parti Hükümetinin, İsrail'in OECD'ye üyelik sürecinde takındığı bu gayri ahlaki ve pragmatik tutumu açık bir işbirlikçilik suçu olarak görüyoruz. AK Parti Hükümetinin Siyonist İsrail ile ciddi hiçbir hesaplaşmaya girmeden, askeri ve diplomatik yaptırımlar alanına asla girmeksizin sürdürdüğü kamuoyuna yönelik popülist siyaset Siyonist çetenin OECD üyeliğinin veto edilmemesi ile resmen duvara çarpmıştır. Bu tavrıyla Hükümet, İsrail'e karşı sadece söylem düzeyinde kalan bir siyaset yürüttüğünü ve zulme karşı ciddi, cesur ve samimi olmadığını ikrar etmiştir.
Şüphesiz kapitalist dünya sisteminin bir organı olarak OECD'nin varlığını ve işlevini asla meşru görmemekle birlikte, Siyonist çetenin uluslararası arenada kendisine alan açma çabalarının bir adımı olarak gördüğü bu üyelik girişiminin geri çevrilmesinin gerekliliğini vurgulamıştık. İsrail'in ırkçı ve işgalci militarizmine uluslararası alanda yeni bir meşruiyet ve hareket imkanı açarak diğer üyeler gibi TC Hükümeti de ırkçı ve işgalci militarizme zımnen onay vermişlerdir. Hükümetin bu onay karşılığında İsrail'den birtakım taleplerde bulunulduğuna ilişkin söyleminin hiçbir tutarlılığının olmadığının ve İsrail isimli çetenin hiçbir şartta meşrulaştırılmaması gerektiğinin altını çiziyoruz. Filistin halkının beklentisinin, İsrail'den sadır olabilecek birtakım lütuflar olmayıp, Siyonist çeteye ilkesel tavır almak olduğu görmezden gelinemez.
Filistin'de yaşanan işgal ve cinayetlerden sadece Siyonist çeteciler değil bu suçlara diplomatik ve iktisadi destek verenler de sorumludur. Filistin'e söylemleriyle, Siyonist İsrail'e ise diplomatik, askeri ve iktisadi eylemleriyle destek olanlar adalete ve kardeşliğe hizmet edemezler. Filistin, siyaseten pirim yapmak için bir atlama taşı olmadığı gibi Siyonist İsrail ile yakınlaşmak da ahlaken, siyaseten faturası kolayca ödenebilecek sıradan bir konu değildir. İnsan olmanın, Müslüman olmanın bu çirkin hesaplardan uzak durmakla ve bu çirkin hesaplara savaş açmakla mümkün olduğunu hiç kimse unutmamalı, işbirlikçilik anlamına gelen bu tavrın sahiplerinin halkımıza yaşattığı bu utancın asla unutulamayacağı akıldan çıkarılmamalıdır.
ÖZGÜR-DER
 

_sercan_

Doçent
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
687
Tepkime puanı
89
Puanları
0
yapay gündemden çıkıpta gerçek gündem olması gereken siyonist terör devletinin Türk hükümetinininde onay vermesi ile OECD ye girmesine karşı bir kaç kalem erbabının yazmasına sevinsekmi aceba,yoksa sessizliğe gömülen İslami medya ve forumlara üzülsekmi..!
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
yapay gündemden çıkıpta gerçek gündem olması gereken siyonist terör devletinin Türk hükümetinininde onay vermesi ile OECD ye girmesine karşı bir kaç kalem erbabının yazmasına sevinsekmi aceba,yoksa sessizliğe gömülen İslami medya ve forumlara üzülsekmi..!

İçerideki yani evinin önünü temizlemeden başaka mahalledeki evlri temizlemeye kalkarsan DOMKİŞOTLUK yapmış olursun BUDA GEÇMİŞTE GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE 4 SİYASİ YENİLGİ dir.
 

paspas

Yeni
Katılım
19 Eyl 2009
Mesajlar
111
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
44
yapay gündemden çıkıpta gerçek gündem olması gereken siyonist terör devletinin Türk hükümetinininde onay vermesi ile OECD ye girmesine karşı bir kaç kalem erbabının yazmasına sevinsekmi aceba,yoksa sessizliğe gömülen İslami medya ve forumlara üzülsekmi..!


E ne desinler şimdi be kardeşim?

van minüt yalan oldumu desinler..
 

Duha

Profesör
Katılım
13 Ocak 2007
Mesajlar
794
Tepkime puanı
34
Puanları
0
Web sitesi
www.risaletalim.com
@ Agbi

Kabul et!
Denildiği gibi, İsrail çökmeye başlamamış.
Dedenildiği gibi AKP İsrail'in haddini bildirmiyor.

Artık her şey gün yüzüne çıktı. Mağduriyet siyasetleri , mağruriyet oyunları bitti.

Artık belli oldu: AKP-İsrail bir senaryo üzere oynuyorlarmış. O senaryonun adı "One Minute" imiş.

Senaryo sahnelenirken

500 km2 toprak İsraile verildi.

60 tereyağlı ihale İsrail'e verildi.

Bir de OECD
Kimbilir daha bilinmez neler neler???

Daha "Haberin kaynağını araştırın" deyip dur.

AKP'nin bozuk işlerine hadisiz deliler olması rağmına sen git sadece "Bekara karı boşamak" gibi tuhaf bir sözün peşinde git.
Pes!
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
@ Agbi

Kabul et!
Denildiği gibi, İsrail çökmeye başlamamış.
Dedenildiği gibi AKP İsrail'in haddini bildirmiyor.

Artık her şey gün yüzüne çıktı. Mağduriyet siyasetleri , mağruriyet oyunları bitti.

Artık belli oldu: AKP-İsrail bir senaryo üzere oynuyorlarmış. O senaryonun adı "One Minute" imiş.

Senaryo sahnelenirken

500 km2 toprak İsraile verildi.

60 tereyağlı ihale İsrail'e verildi.

Bir de OECD
Kimbilir daha bilinmez neler neler???

Daha "Haberin kaynağını araştırın" deyip dur.

AKP'nin bozuk işlerine hadisiz deliler olması rağmına sen git sadece "Bekara karı boşamak" gibi tuhaf bir sözün peşinde git.
Pes!

Ben İsrail gerçeğini etkisini kabulediyorum bu bataklığı kurutmak içinde bataklığı besleyen kaynakları kurutmamız gerek.

KURTULMUŞ ta ne dedi Dünyanın en etkin lobisi siyasi etkisi SİYONİZM yani İSRAİL demedimi ?
 

paspas

Yeni
Katılım
19 Eyl 2009
Mesajlar
111
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
44
Ben İsrail gerçeğini etkisini kabulediyorum bu bataklığı kurutmak içinde bataklığı besleyen kaynakları kurutmamız gerek.

KURTULMUŞ ta ne dedi Dünyanın en etkin lobisi siyasi etkisi SİYONİZM yani İSRAİL demedimi ?

Ohhooo! Sen hem dalına hem mıhına konuşuyosun.

Madem bataklığı besleyen kaynakları kurutmak lazım o zaman ne diye OECD ye vize verilip kanına kan katılacak olan israili buraya alan hükümet için asla ihanet değil diyosun?

Bu ne perhiz, bu nasıl one minüte?
 

Duha

Profesör
Katılım
13 Ocak 2007
Mesajlar
794
Tepkime puanı
34
Puanları
0
Web sitesi
www.risaletalim.com
Ben İsrail gerçeğini etkisini kabulediyorum bu bataklığı kurutmak içinde bataklığı besleyen kaynakları kurutmamız gerek.

KURTULMUŞ ta ne dedi Dünyanın en etkin lobisi siyasi etkisi SİYONİZM yani İSRAİL demedimi ?

Yok bu kadar basit değil.

O zaman Davos Fatihi demeyecksin. Demek hepsi senaryoymuş.

Ortada Sözle İsraile hasım olup fiilen dost olma meselesi vardır.

Yahu, sözle İsraile bu kadar çatabiliyorsan, 60 ihaleden birine diren bari. Ben "Katillere ihale vermem" de. Sonra yine ihale ver, bari. O da yok!

Siz AKP'nin İsraile fiili olarak direndiğine dair bir emare görebiliyor musunuz?

AKP Davosta sadece Türkiye'ye değil, Alem-i İslam'a oyun oynadı. Ama yıldız böceği yüz sene yıldız taklidi yapamaz. Bir seneden biraz fazla yaptı. Artık bitti.
 

Duha

Profesör
Katılım
13 Ocak 2007
Mesajlar
794
Tepkime puanı
34
Puanları
0
Web sitesi
www.risaletalim.com
Evet, İsrail bataklığının kurutulmasının yegane çeresi İttihad-ı İslam'dır.

İttihad-ı İslam'da böyle particilik ile kurulmaz.

Nasıl kurulur?

Halkın süfyani ve deccale ait ölçüleri yerine Kur'an ölçülerini koymak ile olur.

Halk kendi değerlerini ne zaman siyasiyunlara emanet etmekten vaz geçerse; İsrail Bataklığını kurutmak Allah'ın vazifesidir. AKP'nin değil.
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,062
Tepkime puanı
1,416
Puanları
113
Konum
Muamma...!
Siyasetin peşinden gidenler gitmeye devam etsinler..Daha nice kanların canların vebali altına gireceklerini bilerekten rahat ediyorlarsa oy vermeye devam etsinler...
 

.::zeynep::.

{MİLLİ GÖRÜŞ}
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
711
Tepkime puanı
152
Puanları
0
Konum
Karaman
tek bir ülke bile veto verse israil giremiyordu,yazıklar olsun...! bu vebale ortak olanlara yazıklar olsun!
 
Üst