Nuri Pakdil belgeseli : "Asla ve Daima"

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
ORHAN TURAN / İSTANBUL
Yaşayan bir çınar dersek yeridir onun için... 76 yaşındaki o dev, belgeselle yüreklerde yad ediliyor. Bir elinde hüznü, diğerinde direnişi taşıyor Nuri Pakdil... Yaşamayı, "bildiği her şeyden sorumlu olanların hakkı" olarak gören ve "kalbinin çektiği sonsuz ıstıraptan güç bulan" o dev, şimdi adına hazırlanan bir belgeselle bir kez daha ölümsüzleşiyor. TRT ve Kırk Yapım ortaklığında hazırlanan "Asla ve Daima" belgeselinin galası, yarın Harbiye'deki TRT İstanbul Radyosu'nda yapılacak. Galaya TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'in yanısıra siyaset ve sanat dünyasından çok sayıda davetlinin katılması bekleniyor

12_Mart_2010_23_25_27_4656183124.jpg


HER ZAMAN EYLEM ADAMI OLDU

Belgeselin senaryo ve konsept danışmanı edebiyatçı Mevlana İdris Zengin, Türkiye'nin en yetkin edebiyatçılarından birinin belgeselini yapmanın onur verici olduğunu söyleyerek "Onun susuşu da konuşması kadar anlamlı... O yaşarken, bu belgeseli yaptığım için onur duyuyorum..." dedi. Zengin Pakdil'in her zaman eylem insanı olduğunu söyleyerek, "Onun sözleri yaşamını ortaya koyuyor. "Bir damla yağmur bir eylem yapıştı pencereme" diyor. "Okumadığın gün karanlıktasın" diyor, "Her insan çağından sorumludur" diyerek vuruyor bizi. En güzel sözü de "Ey insan, seni savunuyorum sana karşı" ifadeleridir bana göre... Pakdil aklımızda yer etmesi gereken isimlerden biri oldu her zaman" dedi.Yazın hayatıyla lisedeyken tanışan Pakdil İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra ilk çalışmalarını, şiir ve deneme türlerinde verdi. 1964'te Edebiyat dergisini kuran Pakdil 1969 yılında da Edebiyat Dergisi Yayınları'nı kurdu. Pakdil, ilk kitabı Batı Notları'ndan sonra bugüne kadar 35'i aşkın eser kaleme aldı. Halen Ankara'da ikamet eden Pakdil yazınsal çalışmalarını sürdürüyor.

İlk gösterim 29 Aralık'ta TRT'de

Pakdil'in hayatının anlatıldığı "Asla ve Daima" belgeselinin galası yarın Harbiye'deki TRT İstanbul Radyosu'nda yapılacak. Saat 18.30'da yapılacak bu ilk gösterim sonrasında 29 Aralık saat 23.30'da TRT1 ekranlarında gösterilecek. Yeni Şafak'a konuşan belgeselin danışmanı Necip Evlice, Nuri Pakdil'i belgeselleştirmenin zor ve bir o kadar da heyecan verici olduğunu ifade ederek "Çok zor bir işti. Biz zoru başardık" diyerek duygularını paylaştı.

Eserleriyle çağı aşan adam

Pakdil'in aralarında Biat, Harikalar Tablosu, Ay Operası, Bağlanma, Bir Yazarın Notları, Put Yapımevleri, Kasırganın Çatırtıları, Guillevic, Kalbimin Üstünde Bir Avuç Güneş, Edebiyat Kulesi, Sükût Sûretinde, Derviş Hüneri, Batı Notları, Arap Saati, Umut, Ahid Kulesi, Korku, Klas Duruş, Kalem Kalesi, Osmanlı Simitçiler Kasîdesi gibi 35'i aşkın eseri bulunuyor.

Yenişafak
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Mevlana İdris anlatıyor Pakdil'i


Asla ve Daima için Mevlana İdris tarafından yazıldığını düşündüğümüz metni ç-alıntılıyoruz..



Çok küçük yaşlardan itibaren şu cümleyi söyler: "Ben oyumu sanata, edebiyata ve bunları tutuşturacak büyük ateşe veriyorum."

Çocukluğunu atlaslarla geçirir. İkinci Dünya Savaşı haberlerini radyodan dinlerken, duyduğu her coğrafya terimini, her milliyet kavramını annesine sorar. Annesi sorularına yetişmeye çalışırken bir de atlas verir eline. Kocaman, renkli bir atlas... Yüzüne o atlası kapatarak uyuduğu da olur.
1958'in Temmuz ortalarında, Maraş'ta, Rasim Özdenören'e, Çocuk Bahçesi'nin önünden geçmekte olan genç bir adamı işaret ederler: "İşte Nuri Pakdil bu?" dedikleri zaman gördüğü kişiye hem hayret eder, hem hayran olur. Bu kişi âdeta yürüyen bir kafadan ibarettir. Bu kafa, usturayla kazıtılmış saçlarıyla beyaz, parıldayan bir tunç yontu halinde önlerinden, seri adımlarla ve kararlı bir amaca doğru yürür. Yürüyen o tunç yontuyu bir daha unutamaz. Ama unutamadığı imge yalnızca bu tunç kafadan ibarettir. Ne üstündeki giysisi, ne başka bir şey… Hatırlayabildiği başka hiçbir şey kalmamıştır o enstantaneden.
Lise son sınıfta Cevat Fehmi Başkut'un “Paydos” oyununda "Muallim Murtaza" rolünü oynar. Boş sınıftaki öğrencileri ile konuşma sahnesi seyredenleri derinden etkiler. Zihinlere bir "Nuri Pakdil!" imgesi yerleşir. Boş salonlarla, boş sınıflarla konuşmayı bir yazgı olarak hep yanında taşır.
Lisede “Hamle” adında lise ölçülerinin çok üzerinde dergi çıkaran aykırı bir öğrencidir. Öğretmenlerini de örgütleyebilen, onları eğitebilen tuhaf, ayrıksı biri öğrenci… Dergi çıkartmak için öğretmenleri ona değil, o öğretmenlerine görev verir, onlardan yazı ister. Nuri Pakdil adı, sonraki dönemlerde aynı lisede okuyan edebiyat heveslisi gençler arasında bir efsane halinde büyür.
1965'te Ankara'ya gider. Bir bakanlıkta hukuk müşavirliği yapar. 1967'de Devlet Planlama Teşkilatı'na geçer. Aynı yıl Rasim Özdenören de fakülteyi bitirip aynı teşkilatta işe başlamıştır. 1967 Mart'ında Diriliş dergisi tatile girmiştir. Diriliş, uzun bir tatil dönemi yaşar. Bu arada Pakdil ve ekibi de, Diriliş dergisinin çıkartılması için Sezai Karakoç'un teşebbüsünü bekler. Ankara'da Sezai Karakoç, derginin daha bir süre çıkartılamayacağına dair telmihlerde bulunur. Pakdil ve ekibi, bir dergi ortamı içinde bulunmaları gerektiğini düşünürler Ankara'nın yeni dörtlüsü (Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Erdem Bayazıt, Akif İnan) yeni bir dergi için her gün buluşurlar. Adı “Edebiyat” olacaktır.
Edebiyat dergiciliğinde ve kitap yayıncılığında biçimsel bir devrim gerçekleştirir. Harf karakterinin seçimi, sayfa düzeni, içerik kadar, hatta yerine göre içerikten daha çok önem taşır.
Kitaplarında enteresan olaylara atıfta bulunduğunda hamiş olarak 'doğrudur, dizgi, düzelti hatası yoktur' ibaresini ekleyen, günümüz olanaklarına göre ilkel sayılabilecek dizgi-baskı tekniklerinde 'nesne' olarak da mükemmel kitaplar yayımlayan her yönüyle özgün bir aydındır.
22661.jpg


Bir kitap kapağını beğenmeyip defalarca değiştirdiği, matbaalarda sabahladığı olur. Kapaktaki bir çizginin, noktanın anlam taşımasına önem verir.
İlân için koyduğu ilkeler vardır. "Reklam için ayırdığımız yer, her biri için, bir kibrit kutusu büyüklüğünü geçmemeli" der. Edebiyat, sanki dünyanın her yerine dağıtılıyormuş gibi, jenerikte şöyle bir duyuru yer alır: "Orta Doğu, Asya, Avrupa, Afrika ülkeleri için yıllığı 100 lira, Amerika için 150 lira." Gene aynı jenerikte şu duyuruya yer verir: "İlkelerimize uygun ilanların tek sütun santimi 100 liradır. Klişe konmaz. Banka ve içki ilanları alınmaz." Daha sonraki yıllarda, tek sütun santimi 100 lira olan ilan bedeli 12.000.000.000.000 (on iki katrilyon) lira olarak belirlenir. Kimsenin reklam vermeye yanaşmadığı bir dergiye, kimsenin reklam vermeye gücünün yetmeyeceğini anlatmak ister.
Askerliğini yaptığı Bitlis'ten Rasim Özdenören'e şöyle yazar: 'Rasim; / anladın mı Bitlis'tir burası. / hep dağlık, kayalık, tepe. / bunların üstünde, / eteklerinde evler. / duruk. sönük. çökük. mistik. / insanları kaba, munis, sert. / bir tezat. / bu şehir mutlaka / yazılmalıdır. yazılacaktır / şarttır bu…' Erdem Bayazıt'ın Sana, Bana, Vatanıma ve Ülkemin İnsanlarına Dair şiiri sanki Pakdil'in bu çağrısına bir yanıttır.
"Bir Yazarın Notları"adlı kitabında: "İnsan! Seni savunuyorum; sana karşı!" der. Bu tümce okuru Pakdil'in düşün coğrafyasına götürecek temel izlektir.
Edebiyat Kulesi'nde: "Susmak da konuşmak kadar önemlidir bazen." diye bir anekdot düşer, sonra da uzun süre (13 yıl) susar. On beş yıl boyunca birçok sıkıntıya göğüs gererek çıkardığı dergiyi şu kısa açıklamayla sona erdirir: "Beşinci dönemin 111 ayı boyunca hiç olmayan 'ara' aksama bu 1984 yılında tam dört kez oldu. Şimdi bu sayıyı Edebiyat'ın Mayıs 1984, Haziran 1984, Kasım 1984 ve Aralık 1984 sayılarının tümü için çıkarıyorum. İçinde bulunduğum koşullarda, ancak böyle tamamlayabiliyorum 1984'ü". Edebiyat dergisinin son sayısıyla devrimci suskusuna bürünür tam on üç yıl. Bu süre sonunda "Sükût Sûretinde" konuşmaya başlar. 28 Şubat 1997'de Edebiyat Dergisi Yayınları'ndan çıkardığı "Sükût Sûretinde" isimli kitabıyla sadece yazıdaki suskunluğunu bozar ve art arda kitaplar yayınlamaya başlar.

Yani ;
1934 Maraş doğumlu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. İlk çalışmalarını, şiir ve deneme türlerinde Maraş'ta, Demokrasiye Hizmet gazetesinde yayımladı. Lisedeyken Hamle adında bir dergi çıkardı (1954/55). İstanbul'da bir haftalık dergide sanat sayfaları düzenledi (1964).

Edebiyat dergisini (Şubat 1969) ve Edebiyat Dergisi Yayınları'nı (1972) kurdu. Nuri Pakdil'in ve Edebiyat Dergisi Yayınları'nın ilk kitabı Batı Notları'dır. Edebiyat Dergisi, kimi aralıklarla uzun yıllar sürdürdüğü yayınına, Aralık 1984'te ara verdi. Edebiyat Dergisi Yayınları, 1972-1984 yılları arasında, 18'i Nuri Pakdil imzasını taşıyan, 45 kitap yayımladı.

Nuri Pakdil, 28 Şubat 1997 tarihinde Edebiyat Dergisi Yayınları'ndan yeniden kitap yayımlamaya başladı.

“bir kalbi daha olanlar gerekli.”


31 Aralık 1984.
Ankara'da, Akay Yokuşu'nda, Edebiyat Dergisi'nin kalbinin attığı ve Demirler Pasajı'nda yer alan bürodan dışarı taşan kuyruk yokuştan aşağı iniyor. Çünkü Nuri Pakdil, iki kamyon dolusu dergi ve kitabını, o çok bilinen titizliği ile dikkatle paketledikten sonra dağıtmaya başlamıştır. Bu "halktan aldığını halka veren" Pakdil'in protestosudur aynı zamanda. Çünkü o zamana kadar Edebiyat Dergisi'ne ve yayınlarına dönüp bakmayan insanlar "bedava"ya hücum etmişlerdir. Edebiyat Dergisi'nin Aralık 1984 tarihli son sayısı şu notla çıkmıştı: "Beşinci Dönemin 111 ayı boyunca hiç olmayan ‘ara' aksama bu 1984 yılında tam dört kez oldu. Şimdi bu sayıyı Edebiyat'ın Mayıs 1984, Haziran 1984, Kasım 1984 ve Aralık 1984 sayılarının tümü için çıkarıyorum. İçinde bulunduğum koşullarda, ancak böyle tamamlayabiliyorum 1984'ü" Edebiyat Dergisi 1984 ortasında "bunalımını" okura duyurmuş; ancak Pakdil'in deyişi ile bu açıklama "kimseyi ırgalamamıştı." Bu duyarsızlık Pakdil'e şu satırları yazdırır: "31 Aralık 1984. Yarın 1 Ocak, Edebiyat olmayacak"


http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=5177
 

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0
Asla ve daima!

NURİ PAKDİL BELGESELİ
22663.jpg

Asla ve Daima!
Kentlileri Tanrı korusun. Doğayı sürmüşler kentin dışına, uzaklara... Şimdi şurdan on tane geyik geçse, baksak, dağılırdı ıssızlığı sokağın.

21 Aralık 2010 Salı 16:29
"Kentlileri Tanrı korusun. Doğayı sürmüşler kentin dışına, uzaklara... Şimdi şurdan on tane geyik geçse, baksak, dağılırdı ıssızlığı sokağın."
“İnsan! Seni savunuyorum; sana karşı!” Nuri Pakdil
Nuri Pakdil, yıllardır “Sükût Suretinde” yaşayan bir üstad. Elimizdeki fotoğrafları bile sınırlı olan Nuri Pakdil’i yazdıklarından ve yaşadıklarından tanıdık yıllar yılı. Şimdi onu daha yakından tanımak için bir fırsat daha sunuluyor. Nuri Pakdil Belgeseli: Asla ve Daima.
Kırk Yapım tarafından Aslıhan Aydın ve Mehmet Akif Aydın yapımcılığında Mehmet Akif Aydın’ın yönetmenliğinde hazırlanan belgeselin metin yazarı sevdiğimiz yazar ve şair Mevlana İdris. Belgeselin metin seslendirmelerini İbrahim Sadri yapmış. Müzikler, Yücel Arzen’e ait. Belgeselin danışmanlığında da Necip Evlice var.
Bugüne dek hiçbir tv programına çıkmayan, hiçbir gazeteye röportaj vermeyen ve kendisi ile ilgili görsel anlamda sadece üç-beş fotoğrafına ulaşılabilinen Nuri Pakdil’i hiçbir yerde yayınlanmamış görüntülerle görmek başlı başına insanı heyecanlandırıyor. Üstelik belgeselde geçmiş yıllara ilişkin hiçbir yerde yayınlanmamış görüntü ve fotoğrafların yanı sıra, kendisiyle temas edilerek bugünkü haliyle de çekimler yapılması çok önemli.
Belgeselin bir başka güzel tarafı ise Nuri Pakdil’in, onu tanıyan, sevdiğimiz, güzel ağabeyler tarafından anlatılması... Belgesele İsmail Kılıçarslan, Ali Göçer, Şaban Abak, Hakan Albayrak, Sefer Turan, Şükrü Karatepe, Salih Tuna, İbrahim Paşalı, Hasan Seyithanoğlu, Arif Ay, Atasoy Müftüoğlu, Tarık Tufan, Turan Koç, Haydar Ergülen, Rasim Özdenören, İbrahim Demirci, Osman Sarı, Necip Evlice, Ali Karaçalı, Gökhan Özcan anlatımlarıyla katkıda bulunmuşlar.
Belgeselin ilk özel gösterimi 22 Aralık Çarşamba günü saat 19.30’da Harbiye’deki TRT İstanbul Radyosu binasında.
Belgeselin TV yayını ise 29 Aralık Çarşamba günü saat 23:30’da TRT1’de.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Nuri Pakdil'in belgeseli yoğun ilgi gördü

Harbiye'deki TRT İstanbul Radyosu gösteri salonunda gerçekleştirilen ''Nuri Pakdil Asla ve Daima'' belgeselinin galasına, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, belgeselin yönetmeni Mehmet Akif Aydın, konsept danışmanı ve metin yazarı Mevlana İdris, seslendirmesini yapan İbrahim Sadri, Haber 7 Genel Yayın Yönetmeni Yaşar İliksiz, Milli Gazete yazarı ve Kültür Sanat Yönetmeni Bünyamin Yılmaz, Yazar Salih Tuna, İsmail Kılıçaslan, Selahattin Yusuf, Eskader Başkanı Mehmet Nuri Yardım, Programcı ve yazar İbrahim Paşalı, Gezgin Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Halit Ömer Camcı, Cafcaf Dergisi Yayın Yönetmeni Asım Gültekin, Ünlü şairler Arif Ay ile Şaban Abak'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda davetli katıldı.
Galada konuşan İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Necip Fazıl Kısakürek ve Nuri Pakdil gibi yazarların, medeniyet bakışı olan büyük yazarlar olduğunu söyledi ve Pakdil'in, keskin çizgilerle yaşayan, kendine has bir kişilik olduğunu ifade ederek, yazar için kolay bir tasnif yapmanın mümkün olmadığını kaydetti.
Pakdil'in, gençlik döneminde kendisine çok önemli ufuklar açtığını belirten Atalay, ''Nuri Pakdil, bizim birikimimizde, hayatımızda rolü ve katkısı olan, yetişmemizde emeği geçen, farklı okumalara yönelmemizde rolü olmuş insanlardan birisi. Dolayısıyla bu belgeselin yapımından çok heyecan duydum'' dedi.
Bu tür belgesel çalışmalarını, ''toplumun yetiştirdiği insanlara vefa borcunun ödenmesi'' olarak değerlendiren Atalay, ''Nuri Pakdil Asla ve Daima'' belgeselinin büyük bir iş ve yapılan işin Nuri Pakdil'e yakışır bir eylem olduğunu anlattı.
Pakdil'in son yıllarda pek görünmediğini ifade eden Atalay, ''Ama biz Pakdil'in konuşmayı da keskin bir eylem olarak kabul ettiği zamanlarda birlikte olduk. Rabbime hamd ediyorum. Ne kadar büyük bir zenginlik içinde yetişmişiz. Kendimi öyle şanslı görüyorum ki. Hayatımızdaki bütün bu görüşmeler, dostluklar, faydalanmalar bizim yetişmemize vesile oldu'' diye konuştu.
TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin de, Türkiye'ye değer katan isimlerin hep ölümünden sonra kıymete
-TRT GENEL MÜDÜRÜ ŞAHİN-
bindiğini belirterek, ''Birileri öldüğünde başlarız arkasından mersiyeler, methiyeler dizmeye, ama o kişi hayattayken arkasından da hep olumsuz şeyler söyleriz. Batılılar, söz konusu kişi hayattayken ona hak ettiği değeri vermeyi film, belgesel, yazılı biyografik eserlerle çok daha iyi beceriyorlar. Bizde biraz doğu toplumu olmamızdan, biraz kıskançlıklarımızdan, belki bazı ilkel duygularımızı hala köreltmemiş olmamızdan kaynaklanan olumsuzluklar var. Biz de TRT olarak zaman zaman bu hataya düşüyoruz. Ne mutlu ki, Nuri Pakdil belgeseli, söz konusu isim hayattayken çekilen nadir eserlerden biri. Bunun için de çok mutluyum'' diye konuştu.
''Nuri Pakdil Asla ve Daima'' belgeselinin 29 Aralık Çarşamba gecesi saat 23.30'da TRT 1 ekranlarından yayınlanacağını ifade eden Şahin, böyle bir belgeselin TRT arşivlerine girmesinden ve gelecek kuşaklara aktarılabilecek olmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Şahin, daha önce hazırladıkları Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek ve Cahit Zarifoğlu belgesellerinin toplumun algısındaki pek çok şeyi yıktığını ve bu yazarların toplum tarafından artık daha fazla sevildiğini söyledi.
TRT'nin açtığı yeni kanallara da değinen Şahin, şöyle konuştu:
''3 yıl önce 4 kanal vardı, şu an 14 kanalımız var. TRT Çocuk, çocuk kanalları arasında birinci sırada. Biz bu kanalı açarken ABD'den çizgi film getirerek yayın yapmanın bir anlamı olmadığını düşünmüştük. Kendi halk kahramanlarımızın yer aldığı çizgi filmler tasarladık ve bunları şu an dünya üzerindeki pek çok televizyon kanalına satıyoruz. TRT 6'nın zorluğunu hala zaman zaman yaşıyoruz. Tek bir kelime bile Türkçe bilmeyen annelerimizin olduğu ülkede böyle bir yayın yaptığımız için eleştirenlere sadece gülüp geçiyoruz. TRT Haber kanalımız, haber kanalları içerisinde birinci sıraya oturdu. Arapça kanalımızla 22 ülkeye yayın yapıyoruz. Yakında TRT Eğitim kanalını kuruyoruz. 12 saat açıköğretim dersleri olacak. Geri kalan 12 saatte de müzikten sağlığa kadar pek çok alanda eğitim programları yer alacak. Bu işi halleder halletmez de İngilizce bir kanal için kolları sıvayacağız.''
-''NURİ PAKDİL, ESERLERİYLE VAR OLAN BİR İSİM''-
Belgeselin danışmanlığını üstlenen Necip Evlice de, Nuri Pakdil'in eserleriyle var olan bir isim olduğunu söyledi.
Projenin, 2 yıl önce Mevlana İdris ve İbrahim Sadri tarafından kendisine anlatıldığını ifade eden Evlice, Pakdil'in bugüne kadar hiçbir televizyona görüntü ve röportaj vermemesi, hiçbir gazetede söyleşisinin yer almamasından dolayı çok zorlandıklarını belirtti.
Evlice, kendi arşivi için oluşturduğu görüntülerin bu belgeselde kullanıldığını kaydederek, ''Projeye başlamadan önce, bunu Nuri Pakdil'e sunmanın anlamsız olduğunu düşündük. Çünkü Pakdil, tıpkı bizden önceki hiçbir röportaj talebini kabul etmediği gibi, bizi de kabul etmeyecekti. Zaten kendisi sadece yazılarıyla var olmayı isteyen, hatta bu sebeple kitaplarında biyografisine bile yer vermeyen bir insan. Biz de projeyi tamamlayınca Nuri Pakdil'in kapısını çalmayı kararlaştırdık. Belgesel tamamlandığında da kendisine götürdük ve onayını aldık'' diye konuştu.
Konuşmaların ardından belgeselin gösterimi yapıldı. Ünla şiir yorumcusu ve sunucu İbrahim Sadri'nin seslendirdiği belgeselde Ünlü Edebiyatçı Nuri Pakdil'in dili, düşüncesi ve tavrına vurgu yaparak, onun sessiz direniş ve eylemci tavrının tahliline ağırlık veriliyor...
(Haber 7)
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
ASLA VE DAİMA!


22719.jpg

Bir adam var putlarımızı kıran!


Asla ve Daima belgeseli Zeki Bulduk’un en unutkan anında geldi karşısına ve utanarak yazdı Nuri Pakdil’i özlediğini.



Yalnızlık ve yürümenin en devrimcisi!
Harbiye’ye doğru yürürken, sadece, bir adam için gittim Radyo binasına. Sanırım gelenlerin de gelmeyenlerin de sebebi “o adamdı”. Gelenler, yanında durmak için, gelmeyenler ise yanında durdukları için gelmediler.
Mesela N. Ahmet Özalp o adamın yanında durduğu için Radyo binasına gelmişti. Mesela Mürsel Sönmez o adamın yanında olduğu için gelmemişti.
Bizi daha bir adam kılan, oyuncaklarımızdan arındıran, dünyaya bulaştığımızda ayıplayan, nefsimize yürümeyi ve oyalanmamayı öğreten Sükût Sûretinde bomba yalımı sözler patlatan bir adam tanımış olmanın vebali verildi. Ve biz bu veballe dolaşıyoruz dünya denen cenabetin üzerinde. Yürüye yürüye, yaza yaza, kavga ede ede bulacağız Tanrımızı.
Evet bayım, sık sık unuttuğumuz Tanrımızı!


Mevlana İdris’in kelimelerle tavsif ettiği “asla ve daima” diye cem ettiği bir hikâye vardı perdede. Bu hikâye yalnız kalmayı göze alanların ve yürümekten asla vazgeçmeyenlerin hikayesiydi. Kitaba köküne kadar inanan köklü bir adamın hikâyesiydi. Adam olmanın Adem’i hissetmekle, Kudüs’ü bilmekle, İstanbul gibi dimdik ayakta durmakla mümkün olduğunu söylüyordu belgeseldeki tüm sesler.

22720.jpg


Utandım

Sevdiğimi unuttuğum için utandım.
Dayanamayıp çürüyenler arasında olduğum için utandım./ Hiçbir zaman az sevmemiş bir adam. Portakal aldığında bir-iki değil de; kasayla alıp, dayanamayanların çürüdüğünü gören bir adam/ Sonra, birden; oyuncaksız zamanlarımı, o adımı okuduğum zamanları özledim. Yalın bir şekilde özlemek nedir bir daha hatırladım. Yusuf’un babasını özlemesine râm oldum.
Uzun uzun konuşan kurum yöneticisinin devlete bulaşmış dilinden; bir dervişe dokunmanın erdemindeki bakanın konuşmasıyla ayıldım. Ne diyordu Gökhan Özcan; Ankara’da yürürken birden Nuri Pakdil’in sessiz sedasız yanınızdan geçmesini hissedersiniz! Evet, bir derviş kapkara bir şehri aydınlatabilir. Bunu da öğretmişti o adam.


Tanrı’ya yürüyen adam
Birden Anadolu, birden dünyaya bırakılan Adem’in yalnızlığı, birdenbire kıyamet vardı Nuri Pakdil yürürken gözlerimizin önünde. Kudüs’e doğru yürüyen adam sabırla yürüyen insanın eninde sonunda Tanrı’ya ulaşacağını öyle sakin anlatıyordu ki; dışarıdaki kıyamet kılımıza bile dokunamıyordu.
Gönenmek, kelimelerin verdiği bir devrimdi. Eylemi yazmak olan bir adam mı vardı karşımızda; yoksa baştan ayağa eylem kesilmiş bir adam mı… Durdum kaldım. Tüm unuttuklarıyla insan insandır, deyip, unutkanlığıma kırıldım.

22721.jpg


Asla ve Daima’yı izlemek; Güneş Kasaplarını hatırlamaktı. Ne demişti Usta: “Güneş Kasapları gün boyu insan etiyle karın doyuruyorlar. İnsanların yüzleri de kan sızan mezbahalardır.”
Bir Yazarın Notları’nın baskısının olmadığı zamanlarda, ne güzel bir eylem yapmıştı bir ağabeyimiz. O kitaptan sınırlı sayıda fotokopi kitap yapmıştı ya, biri de benim nasibime düşmüştü. Şimdi, anlıyorum ki yazma eylemini hırsızlama öğrenmişim. Nuri Pakdil’i okumak insanı yazmaya sevk eder; hırsızlama okunsa dahi insan ondan bir nasip kapabiliyormuş…


Ya o atlar öyle mahzun dururken
Cezayir’e doğru koşan atlar vardı… O atların ayaklarını kaç zamandır kırık bıraktığımı hatırladım. O atların yelelerini nicedir okşamadığımı hatırladım. “Ali’nin hücum kurallarını” nice zamandır unuttuğumu görüp nefsimi kınadım.
Bana, beni hatırlatan bir yazar, yapmıştır yapacağını... Yazıyla dünyayı yeniden kuran az yazar vardır. Kelimeleriyle insanı depremin ortasına götürüp, “işte dünya! Kurtar kurtarabildiğini deyip, dert her ne ise, işte onu öğretebilen ve oyuncaklarla oyalananların eline kağıdı, kalemi ve kitabı verendir.
Asla ve Daima’yı izlerken ellerimdeki oyuncaklarıma baktım; dünya, iyi yaşamak, unutmak, oyun oynamak, ağlayayım diye yazı yazmaktan başka bir şey yoktu elimde. Oysa, yazının aydınlattığı bir dünyada tüm kara güçlere karşı güneşi parlatmak değil miydi görevim?!
Elime bir kalem alıp onarmalıyım kendimi yeniden! diye çıktım Radyo binasından.
Sahi, ne kadar da yalnızmışız; ne kadar güzel bir yalnızlık seninki be usta!
“Sımsıkı bir dayanışma içerisinde insanı düşünen” bir adam var Ankara’da. Ve onun da yaşadığı bir dünyada yaşıyor olmaktan öte övüncüm yok: Utancım ve özlemim var; namuslu, dirençli, duyarlı ve köklü kelimelere dokunmadan geçirdiğim günlere dair.
Ne çok özlemişiz be Usta, yanı başımızda dursan da!
(Programdan sonra, arkadaşlarla “eğer şimdi eylem yapabilecek hale gelmişsek belgesel amacına ulaşmıştır,” dedik. Evet, birçoğumuzda Nuri Pakdil eylemlerinden yapmak fikri vardı. Ama, eylemi birkaç kişi yaptı. En güzelini de Asla Ve Daima’nın afişlerini söküp yanına alarak İbrahim Paşalı yaptı. Kıskandım.)

http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=5198
 

Asr-i SaadeT

Asistan
Katılım
8 Ara 2006
Mesajlar
370
Tepkime puanı
78
Puanları
0
Konum
Munih
Izlemek isterim Ins,

TRT ´de gercekten iyi belgeseller yayinlaniyor...
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Türkiye'nin yetiştirdiği önemli fikir adamlarından Nuri Pakdil'in hayatını anlatan Asla ve Daima belgeselinin tanıtımı yapıldı.


Yakın tarihimizin en önemli fikir adamlarından büyük usta Nuri Pakdil'in hayatını konu alan belgeselin galası yapıldı. TRT ekranlarında yayınlanacak belgeselde Nuri Pakdil'in hayatı tüm yönleriyle aktarılıyor. TRT ve Kırk Yapım tarafından çekilen 'Asla ve Daima' isimli belgeselin galası Harbiye'de bulunan TRT İstanbul Radyosu'nda yapıldı. Galaya İçişleri Bakanı Beşir Atalay, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ve çok sayıda yazar şair ve gazeteci katıldı. Mehmet Akif Aydın'ın yönettiği belgesel TRT'de 29 Aralık'ta izleyiciyle buluşacak. Belgeselde yaşayan usta edebiyatçılarımızdan Pakdil'in Türk edebiyatında bıraktığı izler ekrana yansıtılıyor.

KAHRAMANMARAŞ'TAN ÇIKAN BİR AYDIN
Belgeselde Nuri Pakdil'in 1934 yılında Kahramanmaraş'ta doğuş yıllarındaki hayat serüveninden şimdiki durumuna gelene kadar geçirdiği hayat hikâyesi kronolojik bir dille anlatılıyor. İbrahim Sabri tarafından seslendirilen belgeselde Pakdil'in hayata yalın bakışı, döneminde Marksist yazarları şaşırtan emeği savunan ve emperyalizmi eleştiren yapısı anlatılıyor. Yazı çalışmalarına ilkokul sıralarında başlayan Pakdil'in belgesel yapımında bu özelliği de irdelenerek veriliyor. Yazar çevreleri tarafından 'durmadan bir şeyler karalayan ve durmadan yazan' biri olarak değerlendirilen Pakdil'in kelime ve onun arkasındaki manayı anlatma kaygısı veriliyor. Edebiyat, Büyük Doğu Dergisi gibi Nuri Pakdil'in hayatında önemli yeri olan yayınların anlatıldığı belgeselde Pakdil'in Mescid-i Aksa'ya olan aşkı da belgesel de geniş bir şekilde veriliyor. Edebiyatçı Aydın Nuri Pakdil'i anlatan belgesel TRT'nin önemli kültür hizmetleri arasında gösteriliyor.

Yetişmemizde katkısı var

İçişleri Bakanı Beşir Atalay belgesel gösterimin öncesinde kısa bir konuşma yaptı. Bakan Atalay, Nuri Pakdil için "Büyük bir şemşiyenin altındaki büyük bir topluluk" tanımlamasını kullandı. Pakdil'in hiçbir zaman heyecanını yitirmediğine işaret eden Bakan Atalay,"Yetişmemizde katkısı olmuştur. Burada bulunmasını arzu ettim" diye konuştu. Nuri Pakdil'in Türkiye'nin büyük değeri olduğunu vurgulayan Atalay, yapılan belgeselin önemli bir vefa örneği olduğunu sözlerine ekledi. Atalay, Necip Fazıl Kısakürek ve Nuri Pakdil gibi yazarların, medeniyet bakışına sahip insanlar olduğunu söyledi. Atalay, Pakdil'in, keskin çizgilerle yaşayan, kendine has bir kişilik olduğunu ifade ederek, yazar için kolay bir tasnif yapmanın mümkün olmadığını kaydetti. Pakdil'in, gençlik döneminde kendisine çok önemli ufuklar açtığını belirten Atalay, 'Nuri Pakdil, bizim birikimimizde, hayatımızda rolü ve katkısı olan, farklı okumalara yönelmemizde rolü olmuş insanlardan birisi. Dolayısıyla bu belgeselin yapımından çok heyecan duydum' dedi.
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Bu gece 23.30'da TRT1'i mutlaka izleyin!

Rahmetli Erdem Bayazıt amcasının oğluyla cadde boyu yürürken Nuri Pakdil çıkagelir.

Erdem abi henüz Nuri Pakdil'le tanışmıyordur. Yıl 1955, aylardan Temmuz'dur.

Amcasının oğlu (Aralarında nahoş bir hadise geçmiş olacak ki) "Aman görmesin!" düşüncesiyle Erdem abinin kolundan çekerek caddenin karşısına geçer.

Yolu değiştirdikleri Nuri Pakdil'in gözünden kaçmaz. Bir çırpıda caddenin karşısına geçerek önlerine dikilir ve Erdem abinin amcasının oğluna çıkışır:

"Niye yolunu değiştirdin oğlum?.."

"Yolun sağından yürümek için..."

Nuri Pakdil ustamız lafı şappadak yapıştırır:

"Biz de yolun sağından yürüyoruz ama senin gibi yolumuzu değiştirmiyoruz..."

Bu gece saat 23,30'da, gencecik bir adamken yollar yolunu bulmuş ve o günden bu güne yolundan milim sapmamış bir "çelik adam"ı, Nuri Pakdil'i anlatan bir belgesel var TRT 1 ekranlarında.

"MARAŞDER"in "Erdem Bayazıt'a Armağan" kitabından aklımda kaldığı kadarıyla aktardığım bu "anekdot" belgeselde yok.

Lakin birçok müthiş "anlatının" yanı sıra Nuri Pakdil ustamızın şu harikulade sözü var: "Ben bir şeyi hiç mi hiç az sevemedim, hele orta hiç sevemedim: Hep çok sevdim. Arkadaşlarımı da çok severim. Yeryüzüne biterim. Eve portakal aldığımda kasayla alırım, dayanamayanlar çürür..."

Çürümemek için direnmek, sürgit direnebilmek için de sabretmek gerekti.

Ve, "asra andolsun ki" sabretmeyen insan apaçık ziyandaydı.

Kesintisiz direnen "Klas Duruş" ustası Nuri Pakdil'i, on küsur yıl "Sükût Sûretinde" direndiği dönemde, Gökhan Özcan kardeşimle birlikte ziyaret etmiştim.

Galiba 80'li yılların ortasıydı.

Kimseciklerle görüşmüyordu ama bizi huzura kabul etmişti.

Kısa süre önce "dar-ü'l - bekâ'ya" hicret eden Kemal abinin selamını getirmiştim ona. Edebiyat dergisinin has şairlerinden "Satranç Dersleri"nin sahibi rahmetli İlhami Çiçek'in babasının selamını...

"Akay Yokuşu"nda, oturduğu o ahşap masanın başında kartal gözlerine dolan hasretle, "Ayaklarınla sürükleyip getirdin İstanbul toprağını!.." deyişini dün gibi hatırlarım.

İstanbul'u bitimsiz seviyordu!

Paris'in köpeklerinin karşısına Sultanahmet'in güvercinlerini koymuştu "Batı Notları"nda.

Kudüs'e bitiyordu.

Kudüs'e...

Mescid-i Aksa'ya...

Bitimsiz sevgisinden kaynaklanan "soylu bir öfke"nin ifadesi olarak "Bu kitabı da namluya sürün!" diyordu; faşizme, karasiyasaya, anamalcılığa karşı...

"Biri, kimseyi iplemeden duruyorsa, o toplum mutlaka sarsılır..." diyordu.

Şükür ki şükür aramızda böyle "biri" yaşıyor!

Adam olmak ve adam kalmak isteyen herkesin ona bakarak kendisini temize çekebileceği "biri!"

Nuri Pakdil ustamızı anlatan "Asla ve Daima" adlı belgeseli bu gece mutlaka izleyin.

TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin başta olmak üzere, "Asla ve Daima"nın metin yazarı şair dostum Mevlana İdris'e, seslendiren (vaktiyle birlikte tiyatro tozu yuttuğumuz arkadaşım) İbrahim Sadri'ye, büyük ustayı anlatan Rasim Özdenören'den Atasoy Müftüoğlu'na, Arif Ay'dan Sefer Turan'a kadar emeği gecen herkese çok teşekkür ederim.

NOT:

"Mehmet Ali Birand'ı kastetmiyorum" başlıklı yazıma Sayın Birand'dan mail yoluyla itiraz geldi.

Noktasına virgülüne kadar şöyle diyor: "Sevgili Tuna / Cumhuriyet mitinglerine ne katıldım, ne de övdüm. Aksine bu mitinglerde eleştirildim. Benim duruşum için fazla komplo teorisine ihtiyaç yok. Olduğum gibiyim / Saygılarımla / M.A.Birand"

Demek ki "Artık sıra sivil kuvvetlerde" (14 Nisan 2007) başlıklı yazısını unutmuş!

Olabilir. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.

Mezkur yazısından şu satırları iktibas etsem "anımsar" mı acaba: "Bundan böyle, rejimi kollama ve koruma görevi sivil kuvvetlere geçiyor. Rejime bizler sahip çıkacağız. Bunun ilk denemesi de bugün Ankara'daki yürüyüş olacak..."

Maksadım Birand'ı incitmek olmadığı için İzmir'deki Cumhuriyet Mitingi'ni anlatan "Uykudaki dev uyanıyor" (15 Mayıs 2007) yazısını uzun uzadıya hatırlatmak istemem.

"Olduğum gibiyim" diyor ya, buna bir şeycikler diyemem.

Ne de olsa beyan esastır.

Hem bir öyle bir böyle olmak da nihayetinde olmaktır.

Ama...

"Olunması gerektiği gibi dosdoğru olmak" mıdır, orası biraz netameli işte.

Salih Tuna
Yenişafak


Bu akşam unutmayalım arkadaşlar, 23.30...
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
PAKDİL BİR DAHA!
23393.jpg

Daima nazik, asla ödün vermedi!
Nuri Pakdil Usta'yı anlatan 'Asla ve Daima' muhteşemdi. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz ve Mevlana İdris'ten yeni isimleri anlatmasını bekliyoruz.

Belgesel yayına girmeden önce epey haber yapıldı. Fakat sonrasında üzerinde pek yorum yapılmadı. Mustafa Nezihi belgeseli seyretti ve dunyabizim.com adına emeği geçenlere teşekkürlerini kısa bir değerlendirmeyle sunmak istedi.

Pakdil'e yakışır bir dille...

Nuri Pakdil’i anlatan Asla ve Daima muhteşemdi. Mevlana İdris sağlam, sahih, çekincesiz, doğrudan bir anlatımla anlatmış Usta’yı. Yönetmen Mehmet Akif Aydın da kendisine verilen metni iyi değerlendirmiş. Diğer pek çok televizyon programında gördüğümüz ancak imalarla, göndermelerle anlatılabilen hakikatleri Pakdil’in üslubuyla dolaysız anlattı bize bu belgesel. ( Çocukluğunda okula gönderilmeyiş sebebi ve cumhuriyet devrimlerinin sert bir muhalifi oluşunun sebepleri devlet televizyonunda anlatılabilir miydi? ) Yaşayan bir büyük adamın İslam’ı, Kudüs’ü, İstanbul’u, ümmeti, insanları dert edinişine şahit olduk.

O'nu dostlarının anlatması ne güzeldi!
Pakdil Usta’yı da doğru kişiler anlattı. Her ne kadar bazı genç isimlerin daha fazla konuşması sağlandıysa da genelde uzun yıllar Edebiyat çevresinde bulunmuş ve Usta’nın dostları olan kişilerin O’nu anlatması çok önemliydi. Ayrıca Nuri Pakdil’in video görüntülerinin olması da belgeseli daha da canlandırmıştı. Böylece Usta’nın onu bizzat görememiş olanlar da duruşuna, yürüyüşüne, insanla konuşmasına, elinden bırakmadığı tesbihine şahit oldular.

6333.jpg


Durmadan Kudüs'e, Tanrı'ya, insana yürüyen...

Bu uzun sayılabilecek belgeselden zihnimize, kalbimize nakşolunan güzelliklerden bazıları: Nuri Pakdil durmadan Kudüs’e, oradan da Tanrı’ya ve insana yürüyen ve yorulmayan Yürüyüşçü. Hiç durmadan, büyük bir özveri ve bilinçle yeni bir dil yaratan İnşacı. Gerektiğinde bir tek cümle için yüzlerce deneme yapmayı farz gören bir anlayışın sahibi. Pakdil’in ‘Daima’ nazik bir uyarıcı ve belletici oması. Ama ‘Asla’ ilkelerinden taviz vermemesi. Ki o ilkeleri yüzlerce kez okuduğu Kur’an’dan ve Büyük Önderimiz’in, Peygamberimiz’in yaşamından devşirmiştir, özümsemiştir. Yazmaya çok değer veren bir insanın suskusunun da bir konuşma olduğunu öğrendik. Dostlarla yazışmanın, onlarla buluşup muhabbeti arttırmanın gerekliliğini hatırladık bir daha.

23395.jpg


Nuri Pakdil sadece şunun için bile sevilir: İsim vererek kimsenin arkasından konuşmamıştır. Çünkü gıybet ‘ölü kardeşinin etini yemek gibi kerihtir.’

Belgeseli yeniden izleyebilsek
Velhasıl bu belgeseli en az bir kaç kez seyretmek, can kulağıyla dinlemek gerekiyor. Keşke TRT bizlere bu programı yeniden izleme imkanı sunsa. Biz de yeni baştan Nuri Pakdil’in kitaplarını O’nun yazdığına yakın bir bilinçle, dikkatle usanmadan okuyabilsek. Bu arada Mevlana İdris de bize başka güzel adamlarımızı anlatmak için kolları sıvamalı. Kendisinden ricamızdır.
Umarım Pakdil Usta’yı ve eserlerini çok iyi bilen GYY, bu haberin sonunda, özellikle yeni başlayacaklar için, onun kitaplarından hangilerini nasıl bir sıralamayla okuyacaklarını belirtme nezaketini gösterir.

Mustafa Nezihi TRT'nin çok kanalı var dedi!
GYY'nin nazik notu: Mustafa Nezihi Pesen kardeşimizin emri vakisi ile Nuri Pakdil Usta'nın Bir Yazarın Notları1,2,3,4; Umut, Korku, Biat1,2,3 isimli kitaplarını öncelikle önereyim. İki dizelik şiirlerini ilk başta okumak kimilerine dokunabilir. Bir Yazarın Notları'nın 1. ciltten sonraki ciltleri de bir türlü yeniden yayınlanmadı. Biat'ın ise ne 1. ne 2. ne de 3. cildi mevcut! 20 yıldır bu kitaplar yok. Biz de bu kitapların (efendim kitap mı, hazine bunlar, bir okusanız) tekrar yayınlanmasını dileyelim!

dunyabizim.com
 
Üst