Nur Talebelerİ

Erhan

Profesör
Katılım
21 Tem 2006
Mesajlar
2,115
Tepkime puanı
42
Puanları
48
Konum
Ankara
Web sitesi
www.softajans.com
NUR TALEBELERİNİN İMAN İLE KABRE GİRECEKLERİ VE CENNET EHLİ OLACAKLARINA DAİR....

YİRMİYEDİNCİ MEKTUP’TAN..
Birinci Şua'da iki-üç âyetin işârâtında (işaretlerinden) , Risalet-in-Nur'un sâdık talebeleri îmanla kabre gireceklerine ve Cennet ehli olacaklarına dair kudsî bir müjde ve kuvvetli bir beşaret (müjde) bulunduğu gösterilmiştir. Fakat bu pek büyük mes'eleye ve çok kıymetdar işarete tam kuvvet verecek bir delil ister diye beklerdim. Çoktan beri muntazırdım (bekliyordum). Lillâhilhamd iki emare (belirti) birden kalbime geldi:
Birinci Emâre (belirti, işaret): İman-ı tahkikî (araştırılarak elde edilen iman) ilmel-yakînden (ilmen bilmekten) hakkal-yakîne (hayata geçirmeye) yakınlaştıkça daha selbedilmeyeceğine (kaybedilemeyeceğine) ehl-i keşf ve tahkik (bu işin ihtisas sahibleri) hükmetmişler; ve demişler ki: «Sekerat (ölüm ânı) vaktinde şeytan vesvesesiyle ancak akla şübheler verip tereddüde düşürebilir.» Bu nev'i îman-ı tâhkikî ise yalnız akılda durmuyor. Belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra, hem öyle letaife (lâtifelere) --Letaif-i eşare: kalp,ruh,sır,hafa-gizli kalmışlık-ihfa-gizlenmişlik--anasır'ı erbaa-nefsi natıka: akli ve nakli olarak olayları ve münsabetleri irdeleme yetisi kazanmış cevher/hakikat pusulası--sirayet ediyor, kökleşiyor ki, şeytanın eli o yerlere yetişemiyor; öylelerin îmanı, zevalden (kaybetmekten) mahfuz (muhafaza edilmiş) kalıyor.
Birinci yol : Bu îman-ı tahkikînin (kuvvetli imanın) vusûlüne (ulaşılmasına) vesile olan bir yolu, velayet-i kâmile (tam evliyalık) ile keşf (bir şeyin görülmesini engelleyen perdeyi açma, perdenin arkasındaki gizli manaları ve hakiki hâlleri görme ve bilme) ve şuhud (şahid olma) ile hakikata yetişmektir. Bu yol ehass-ı havassa (ilimde, marifette, hizmette en yüksek derecelere gelen kimseler) kullara, mahsustur, îman-ı şuhûdîdir (görür gibi inanmaktır).
İkinci Yol: İman-ı bilgayb (görünmeyene iman) cihetinde sırr-ı vahyin (ayetlerin sırrı ile) feyziyle bürhanî (delillere dayalı) ve Kur'anî (Kur’an’dan gelen) bir tarzda, akıl ve kalbin imtizaciyle (birleşmesi, birlikte hareket etmesiyle) hakkalyakîn (en yüksek olan, imanın yaşantıya geçirilmiş mertebesi) derecesinde bir kuvvet ile, zaruret (zorunluluk) ve bedâhet (apaçıklık) derecesine gelen bir ilmelyakîn (ilmî olarak bilmek) ile hakaik-i îmaniyeyi (iman hakikatlerini) tasdik etmektir. Bu ikinci yol; Risalet-in-Nur'un esası, mâyesi, temeli, ruhu, hakikatı olduğunu has talebeleri görüyorlar. Başkalar dahi insafla baksa, Risalet-in-Nur, hakaik-ı îmaniyeye (iman hakikatlerine) muhalif (zıt, karşısında) olan yolları gayr-ı mümkin (imkansız) ve muhal (olanaksız) ve mümteni' (mümkünatı olmayan) derecesinde gösterdiğini görecekler.

İkinci Emâre: Risalet-in-Nur'un sâdık (sadakatli) şakirdleri (talebeleri), hüsn-ü âkibetlerine (güzel sonlarına, iman ile ölümlerine) ve îman-ı kâmil (mükemmel bir iman) kazanmalarına o derece kesretli (çok) ve makbul (kabul edilir) ve samimî dualar oluyor ki, o duaların içinde hiçbiri kabul olmamasına akıl imkân veremiyor.
Ezcümle: Risalet-in-Nur'un bir hâdimi (hizmetkarı) ve bir tek şakirdi, yirmidört saatte, Risalet-in-Nur talebelerinin hüsn-ü âkibetlerine (iman ile ölmelerine) ve saâdet-i ebediyeye (ebedi saadete) mazhar olmalarına, yüz def'a Risalet-in-Nur talebelerine ettiği duaları içinde hiç olmazsa yirmi-otuz def'a selâmet-i îmanlarına (imanlarının kurtulmasına) ve hususî hüsn-ü âkibetlerine (iman ile ölmelerine) ve îmanla kabre girmelerine aynı duayı en ziyade kabûle medar (kabul olunmaya en yakın) olan şerait (şartlar) içinde ediyor.
Hem Risalet-in-Nur'un talebeleri bu zamanda her cihetten (yönden) ziyade hücuma mâruz îman hususunda, birbirine selâmet-i îman (imanlarının selameti) hakkındaki samimî, mâsum lisanlarıyla dualarının yekûnu (toplamı) öyle bir kuvvettedir ki, rahmet ve hikmet onun reddine müsaade etmezler. Faraza mecmuu (tamamı) itibariyle reddedilse, tek bir tane onların içinde kabûl olunsa, yine her biri selâmet-i îman ile kabre gireceğine kâfi geliyor. Çünki herbir dua umuma bakar. (Son kısımda her namaz sonunda yapılan TESBİHAT içinde, dualarımıza tüm Nur Talebelerini katmak sırrı ile, dünyadaki bütün Nur Talebelerinin, her namaz sonunda BİRBİRLERİNE dua etmeleri öyle bir kuvvet oluyor ki, Cenab-ı Hakk’ın sonsuz rahmetinin, onları geri çevirmeyeceği kuvvetli ümid ediliyor
 

derya

Üye
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
178
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
35
Çok sağol kardeş bizimle paylaştığın için...
 
M

Murat Sâki

Guest
Tabi bu mektup'taki söylenilenler Kurana has şakirdler içindir.
İnşAllah bizlerde o meşru daireye girmiş
has şakirdlerden oluruz,
Amin..
 

Erhan

Profesör
Katılım
21 Tem 2006
Mesajlar
2,115
Tepkime puanı
42
Puanları
48
Konum
Ankara
Web sitesi
www.softajans.com
zınar' Alıntı:
Tabi bu mektup'taki söylenilenler Kurana has şakirdler içindir.
İnşAllah bizlerde o meşru daireye girmiş
has şakirdlerden oluruz,
Amin..

evet kardeş çok dogru Allah razı olsun....

binlerce kez aminler olsun....

selam ve dua ile.....
 

_Berceste_

bir tutam delilik...
Katılım
21 Eyl 2010
Mesajlar
6,798
Tepkime puanı
1,525
Puanları
0
hicbisey anlamadim ben.nurcu talebesi olmadigim icin mi acaba
 

Duha

Profesör
Katılım
13 Ocak 2007
Mesajlar
794
Tepkime puanı
34
Puanları
0
Web sitesi
www.risaletalim.com
Risale-i Nur Talebesi olmanın şartının ağır olduğunu söyleyen de kim?

Hiç de öyle bir şey yok.

Risale-i nur herkeze şamildir.

Nur Talebesi olmak için tek şart Risale-i nur'u okumak ve amel etmektir.

Biri Ehl-i Tarik de olsa Risale-i nur'u okuyup talebe olabilir.

Amma Nurcu olmanın şartları vardır.

Nurcu, Kur'an'a Risale-i nur kaideleri ile hizmet edendir. Yani, Risale-i Nur mesleğine münasib cihad edendir.

Aradaki farkı anlamak için misal verelim: Ben Risale-i Nur talebesiyim. Nurcu olmak nasib olur inşaallah.

Mesela, Sungur Abi, Zübeyir Abi ise Nurcudur. Nur Mesleğini meslek edinmişlerdir.

Evet, Risale-i nurun gayesi olan imanının kurtarmak için herkez talebe olmak lazımdır. Ama herkez Nurcu olmak lazım değildir.

Nasıl ki kapı yapabilmek için Maragozcu olmak lazımdır. Ama her kapıya muhtaç olan Maragoz olmak lazım değildir. Bir marangoza gitmesi icab eder. Aynen öyle Nur Talebesi müşteridir. Risale-i Nur'un iman hakikatlerinin müşterisidir. Nurcu ise Marangoz hükmünde kabul edilebilir.

***


Mühim bir hatayı göstermek lazım:


Bazı Hocalar Nurcu tabirinin bir nevi ayrışım olarak görüyor ve-veya gösteriyor.

Oysa bir meslektir. Ayrışma değil, ittihaddır.

Yani gayesi kapı üretmek olan kişilerin ayrı ayrı mesleklere sahi olması gibi.

Mesela, biri oduncudur. Kapı için odun keser. Biri odunu işler. Biri odunu kapcı yapar. Biri kapıya menteşe üretir. Menteşeci denir. Biri kilit üretir kilitçi olur.

Oducu, kapıcı, menteşeci, kilitçi bir ayrışma değil aynı maksatta meselek farklılığdır. Mecburi bir ihtiyaçtır. çünkü, her şeyi yapan hiç bir şey yapamaz.

Aynen öyle Nurcu da iman mesleğinin bir erbabıdır. Fıkıhçı veya Tarikatçi de farklı meslek erbablarıdır. Her biri İslam Kapısının meslek erbablarıdır.


Evet, Nurculuğa farklılaşma diyenler şunu bilsin: Risale-i nur'da 183 kez Nurcu tabiri geçiyor
 

Duha

Profesör
Katılım
13 Ocak 2007
Mesajlar
794
Tepkime puanı
34
Puanları
0
Web sitesi
www.risaletalim.com
Herhangi bir Risale-i Nur içinde arama programı olan siteye gir. Arama motoruna "Nurcu" yaz. Bulunan sonucun 183 olduğunu göreceksin.

Nurcu ifadesini bizzat kullanan Üstad'tır. Ancak, mesleki manada kullanmıştır.

Eğer ki dediğiniz gibi olsa idi Risale-i nur'da Nurcu ifadesi olmazdı.

Mesela bizza Üstad'ın ağzından şöyle bir ifade vardır

Üçüncüsü: Benim mahkemedeki dâvâmı tasdikleridir. Yani, mahkemeye dedim: Kusur varsa bütün o kusur benimdir. Nur talebeleri hâlis ve mâsum olup imanları için Nurlara çalışmışlar. İşte o ehl-i vukuf dahi Nurcuları kurtarıyorlar. Şualar 14.Şua

yada

İddia makamı, benim de Nurcular cemiyetine dahil olup halkı hükûmet aleyhine teşvik ettiğim iddiasıyla cezalandırılmamı istiyor.
Evvelâ: Nurcular cemiyeti diye bir cemiyet yoktur. Ve ben böyle bir cemiyete mensup değilim. Ben bin üç yüz elli seneden beri her asırda üç yüz elli milyon mensupları bulunan ve kâinatın medar-ı iftiharı olan Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın kurduğu muazzam ve nuranî ve bütün insanlık için ebedî saadet ve selâmeti müjdeleyen kudsî ve İlâhî İslâmiyet cemiyetine mensubum. 14. Şua

Ey Nurcular! Sizin hakiki vazifeniz dünyaya bakmak değildir. Farz-ı muhal olarak dünyaya da bakılsa, bakınız ve görünüz ve zuhuru muhtemel dehşetli yangınlar sebebiyle ve o yüzden karşılaşmanız ihtimali bulunan tehlikeler dolayısıyla katiyen sarsılmayınız, fütur getirmeyiniz. Emirdağ Lahikası -Vasiyetnamedir
 

merozu

Üye
Katılım
18 Kas 2006
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
kardeşler talebe olmanın bir şartıda hatt-ı Kuran ı muhafaza etmektir.
üstadımızın ömrünü vakfettiği bu davada bizde ona eğer talebe olmak istiyorsak bunun yolu risale-i nuru Kuran harfleri ile yazmaktan geçer.
tıpkı üstadımızın en sadık talebelerinden ahmet hüsrev altınbaşak abi gibi....
çünkü o risale-i nur ve Kuran ı yazmak için 50 senede sadece 2 kez evinden çıkmıştır
hakiki talebe olmak için onun hayatını araştırmanızı tavsiye ederim
hüsrev abiden pek bahsedilmez o yüzden kendiniz biraz araştırma yapın bakalım
vesselam
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Evet Nurcu tabirini üstad kullanıyor.Usame zannediyorum, Rejimin bu kelimeye yüklediği olumsuz manayı eleştiriyor.Aynen Müsbet ve menfi milliyetçilikte olduğu gibi..
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
kardeşler talebe olmanın bir şartıda hatt-ı Kuran ı muhafaza etmektir.
üstadımızın ömrünü vakfettiği bu davada bizde ona eğer talebe olmak istiyorsak bunun yolu risale-i nuru Kuran harfleri ile yazmaktan geçer.
tıpkı üstadımızın en sadık talebelerinden ahmet hüsrev altınbaşak abi gibi....
çünkü o risale-i nur ve Kuran ı yazmak için 50 senede sadece 2 kez evinden çıkmıştır
hakiki talebe olmak için onun hayatını araştırmanızı tavsiye ederim
hüsrev abiden pek bahsedilmez o yüzden kendiniz biraz araştırma yapın bakalım
vesselam

Arkadaş haklı.Kemalist inkılaba karşı(özellikle harf inkılabı) , hattı Kur'an-ı muhafaza çalışmasıyla Nur mektebi (meşrebi) , önemli bir direnç göstermiştir.Bu meseleye önem vermeyenlerin nurculuğu, hakikate inkılab etmemiş demektir.Bunun yanında Üstadın nemalandığı İslami eserlerin okunduğu medrese eğitimininde es geçilmemesi önemlidir.Bu yeterince özümsenmediği için , farklı risale okumalarıyla karşı karşıya kalıyoruz.
 

HENGAMe

Yeni
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
1,386
Tepkime puanı
268
Puanları
0
Yaş
41
yirmi altıncı lema,onbirinci şua,onüçücü şua,ondördüncü şua ..devam edergider..
risaleinurlarda pek çok yerde bahsi geçen bir ağabeyimiz merozu kardeşim..nasıl bahsi pek geçmez diyebilirsiniz?
diğer bir husus...
''hakiki talebe olmak için onun hayatını araştırmanızı tavsiye ederim''
sözü nur mesleğine düsturlarına sığışmaz sığıştıramam.
hakiki bir nurtalebesi olmak,kuranıkerimin hüzmesinden gelen nurları okuyarak,iman hakikatlerini benimsemek ve benimsettirerek olur..
üstadın talebelerinin bilmek,sadece gıbta ile bakıp saygı duymak gerektirir..

bende ovakit diyebilirimki sizin mantelitenize dayanarak,
zübeyir gündüzalp üstadın en has en çelik iradeli,en sadık talebelerindendir..
mediüzzaman bile kendine mal etmediği üzerinde itina ile durduğu bu mesleği nurlara dayandırırken bu söyleminizi hiç doğru bulmadım...
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
kardeşler talebe olmanın bir şartıda hatt-ı Kuran ı muhafaza etmektir.
üstadımızın ömrünü vakfettiği bu davada bizde ona eğer talebe olmak istiyorsak bunun yolu risale-i nuru Kuran harfleri ile yazmaktan geçer.
tıpkı üstadımızın en sadık talebelerinden ahmet hüsrev altınbaşak abi gibi....
çünkü o risale-i nur ve Kuran ı yazmak için 50 senede sadece 2 kez evinden çıkmıştır
hakiki talebe olmak için onun hayatını araştırmanızı tavsiye ederim
hüsrev abiden pek bahsedilmez o yüzden kendiniz biraz araştırma yapın bakalım
vesselam

Hemşehrim olan seyyid Ahmet Hüsrev Abimiz 15-16 sene odasındaki yüklük - ahşap dolapta risale-i nurları çoğaltmış...

tevafuklu kur-an-ı kerimi Üstad (RA) Hazretlerinin himmetiyle yazarak hayrat vakfı aracılığıyla tüm dünyaya ulaşılmasını sağlamıştır..

Acizane alem-i nevmde kısacıkda olsa kendisinden ders aldığımız ağabeyimiz gerçekten ismi az zikredilen ama daima dualarımızda ve günlük teheccütten sonra okuduğumuz yasin-i şeriflerle yad ettiğimiz risale-i nur hizmetinde saff-ı evvel büyüklerimizdendir..

Rabbim (CC) zamanımızın çilekeşleri adına başta helaketler ve felaketler asrının adamı Üstadımız (RA) olmak üzere, Isparta kahramanları, Denizli kahramanları ve Barla sıddıklarından razı ve memnun ve mesrur olsun inşaallah...
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Arkadaş haklı.Kemalist inkılaba karşı(özellikle harf inkılabı) , hattı Kur'an-ı muhafaza çalışmasıyla Nur mektebi (meşrebi) , önemli bir direnç göstermiştir.Bu meseleye önem vermeyenlerin nurculuğu, hakikate inkılab etmemiş demektir.Bunun yanında Üstadın nemalandığı İslami eserlerin okunduğu medrese eğitimininde es geçilmemesi önemlidir.Bu yeterince özümsenmediği için , farklı risale okumalarıyla karşı karşıya kalıyoruz.

kardeşim bence siz kendi mesleğiniz meşrebinizle meşgul olunuz.. Biz size karışmıyoruz bakın.. Bir kaç kez külliyat bitirmiş iseniz belirtin ona göre sizle muhatap olup cevap hazırlayalım...
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Benim mesleğim, meşrebim seni enterese etmez, bayım! Risalei Nur, şu meşrebtekinler okusun, müzakere etsin diye yazılmadı!Babanızdanda miras kalmadığına göre, mesele yok?! Kaldıki , yazılarımı seni muhatab alarakda yazmıyorum.Burası forum ortamı, isteyen istediği konuda yazar.Oldumu bayım!
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Okuyabilir müzakere edebilirsiniz ama meslek dusturları yani iç işlerimiz hakkında fikir beyan etmek haddinizi aşmak demektir.. Sifil hocanız bile bu meselede cahil kalmışken size susmak düşer.. Ayrıyeten söylediğiniz her cümlenin vebali olabilir kaygısı taşıyın ayrıca da o kadar... uzatmaya gerek yok...
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Risalei Nur konusunda müzakere yapmak, senin nereden içişlerin oluyor?!! Tapulu malınmı, babandan mirasmı?? Ebubekir Sifil hocayı cehaletle suçlamak , senin haddin ve hakkın değil? Klasik İslami eğitim görmemiş olanların , Risalei Nurdan faydalanmaları şekil A da görüldüğü gibi İlimle cehli karıştırmak mesabesinde kalmaktadır.
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
şekil çizerken ceza alan ablalar aklıma geldi nedense

serdengeçtiye katılıyorum.
iki hadis öğrenenin nasıl susması gerekiyorsa
bir alimin iki lafını ezberleyenin haddi değil ki

bak kadircik tarikat hakkında açtığın ve seni nurcu diye bellettiğin konunu tamamı hakkında sana daha o dönemde eksik bilgi sahibi olduğunu ifade etmiştik.
iki hadisle amel edilemeyeceği gibi
iki cümle ile de nurcu olunmaz
ki sizin risale okuduğunuzu bile sanmıyorum
ekledikleriniz başka sitelerden alıntılar sadece
 

merozu

Üye
Katılım
18 Kas 2006
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
selamün aleyküm kardeşim
birincisi ben risale nurlarda geçmez demedim pek bahsedilmez dedim
pek bahsedilmezden kastım şimdiki nurları okuyanlar arasında
üstadın bu davadaki yol arkadaşının risale nurda pek tabi bahsi geçecek hemde şiddetle geçecek
ikincisi tabiki hakiki talebe olmak için onun hayatını incelemek gerekiyor
biz peygamber mesleği yapmıyormuyuz kardeşim
peygamber efendimiz(asm) hadis-i şeriflerinde dava arkadaşları hakkında buyurmuyorlar mı
ashabım gökteki yıldızlar gibidir , hangisine uyarsanız hidayete eresiniz, diye
bizde hüsrev üstada bu nisbetle bakmamız gerektir
çünkü o üstadın Rabbine kavuşmasında sonra tabiri caiz ise üstadın ayak izlerine basa basa yürümüştür
en ufak bir sapma olmamıştır
artık ben susayım risale-i nur konuşsun
Bana hizmet eden Ali geldi, dedi: “Ben rü’yada gördüm ki, sen HÜSREV’le beraber Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ınelini öptün.” Birden bir mektub aldım ki, HÜSREV’in hattıyla yazılan Asâ-yı Musa mecmuasını kabr-i Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm üzerinde hacılar görmüşler. Demek benim bedelime Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın manevî elini,HÜSREVkaleminin vasıtasıyla öpmüş ve rıza-yı Nebeviyeye mazhar olmuş (Şualar 488)
Gizli düşmanlarımız iki plânı takib edip.. biri beni ihanetlerle çürütmek; ikincisi, mabeynimize bir soğukluk vermektir. Başta Hüsrev aleyhinde bir tenkid ve itiraz ve gücenmek ile bizi birbirimizden ayırmaktır. Ben size ilân ederim ki; Hüsrev‘in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım. Çünki şimdi onun aleyhinde bulunmak, doğrudan doğruya Risale-i Nur aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azîm hıyanettir.
(Şualar – 517​
 
Üst