Nur cemaati mensubu kardeşlerime bir hatırlatmadır.

halukgta

Asistan
Katılım
16 Ara 2011
Mesajlar
334
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Allah Kur’an da, yarattığı kullarının özelliklerinden bahsederken, çok dikkat çekici üç özelliğinden bahseder.

—Tartışmaya meyillidir.

—Aceleci tabiatta yaratılmıştır.

—Zayıf yaratılmıştır.


Tüm bu özelliklerin üzerinde bir güç olarak da bizlere, akıl ve muhakeme gücü verdiğini ve bunu kullanarak tüm güçlüklerin, zayıflıkların, boş tartışmalardan kurtulmanın, hata ve yanlışların üstesinden geleceğimizi söyler. Aklını Kullanmayanlarında, pislik içinde kalacaklarının, yanlış yollara sapacaklarının örneğini verir. Allah bizlere çok önemli bir uyarıda da bulunup, bizlere rehber olsun diye Kur’an ı gönderdiğini, sakın velilerin ardına düşmeyin diye tembihlerde bulunarak, Kur’an a sarılmamızı bütün şan ve şerefimizin Kur’an da olduğunu söyler. Kur’an dan imtihan edileceğimizi de bizlere hatırlatır.


Allah gönderdiği ayetler üzerinde dahi düşünmemizi, aklımızı kullanmamızın öneminden bahsederek, bizlere aslında çok önemli bir işaret verir. Benim gönderdiğim ayetler üzerinde dahi düşünmenizi, aklınızı kullanmanızı istiyorsam, beşerin sözleri, kitapları ve sizlere anlatılan rivayetler üzerinde, çok daha dikkatli olmamız ve düşünmemiz gerektiğini anlatmaya çalışır bizlere. Aklını kullanmadan iman edenlerinde akıbetini, çok açık örneklerle verir.


Yunus 100: Allah'ın izni olmadıkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün değildir. Akıllarını güzelce kullanmayanları Allah, pislik içinde bırakır.



Bizler günümüzde inancımızı yaşarken, çok büyük bir hata yaptığımızın, farkında bile olamıyoruz. Ne yazık ki aklımızı devreye sokmadan inancımızı, imtihanımızı yaşıyoruz da ondan. Hatırlayınız bizlere, sizler Kur’an ı anlayamazsınız, Kur’an da her şey yoktur, onu veli insanlar anlar diye öğretmişlerdir. Bu Kur’an öğretisine tamamen aykırıdır.


Bizlerin Kur’an dan habersiz oluşumuz, Kur’an ile aramıza soktuğumuz veliler, bu yanlışın ardı sıra gitmemizi sağlamıştır. Tabi Kur’an ve akıl devre dışı kaldığından, Rahmanın sakın velilerin ardı sıra gitmeyin ayetlerinden de habersiz aklın, mantığın, düşüncenin gücünden uzak kalmamız nedeniyle, yaratılışımızın özelliklerinden olan, tartışmaya meyilli oluşumuz, nefsimizdeki zayıflıklar, aceleci olmamız, bizlerin din ve iman adına büyük hatalar yapmamıza neden olmaktadır.



Eğer Rabbim bizlerin bu Dünya da imtihanda olduğumuzu söylüyorsa, her beşer kendi imtihanı için çaba göstermeli, kendi imtihanını asla başkalarına havale etmeden, kendisi bizzat Kur’an ve akıl ekseninde imtihanını vermelidir.


Kur’an ile doğru bir bağ kuramayan bizler, aramıza Onunla inanılmaz yüksek bir duvar ördüğümüzden, din adına öğretilenleri, bunlar Allah katındandır denilen bilgileri, Kur’an ile karşılaştırma imkânını da bulamıyoruz. Böylece çok büyük hatalar yapmaktan da kurtulamıyoruz. Hâlbuki Allah çok açık bir şekilde bizlerin sarılacağı kitabın, bütün şanımızın şerefimizin Kur’an olduğunu, bakın nasıl hatırlatıyor bizlere ve aklını kullanmayanlara bakın ne diyor Rabbim?


Enbiya 10: Andolsun ki, size öyle bir kitap indirdik ki, bütün şanınız ondadır; Hala akıllanmayacak mısınız?


Bu ayetleri indiren ve tüm şan ve şerefimizin Kur’an olduğunu söyleyen Allah ın sözlerini, hala duymazdan mı geleceğiz?


Tüm bu yazdıklarımı, neden sizlere hatırlatma gereğini duyduğuma gelince. Bazı din kardeşlerimizin farkında olmadan, günümüzde yaptıkları büyük bir hatayı, Allah ın izniyle sizlere, dilim döndüğünce anlatmak, hatırlatmak istiyorum.


Ne yazık ki İslam ı yaşarken bizler bazı cemaat, tarikat eksenli oluşumlara kendimizi öyle kaptırıyoruz ki, eğriyi doğrudan ayıran FURKAN dan habersiz oluşumuz, bizim yaptığımız affedilmeyecek, ÇOK AMA ÇOK BÜYÜK yanlışı fark etmemizi önlüyor.



Sizlere şöyle bir teklifte bulunsam ve desem ki, sizlere Kur’an ı aratmayacak, Kur’an ın geldiği yerden gelen bilgileri içeren bir kitap var elimde desem. Hatta elimdeki kitap, Kur’an ayetlerinin ayetidir ve gelin onu okuyalım, bunları okuduğunuzda imanla kabre girip, cennete gireceksiniz, bu kitaptan başka kitap aramanıza gerek yoktur, desem ne dersiniz? Aslında birçoğunuzun bu sözlerim karşısında, neler düşündüğünüzü duyar gibiyim.



Acaba bazı din kardeşlerimiz, farkında olmadan bu söylediğim kitapların olduğuna inanıp, böyle bir toplumun içinde imanını, inancını yaşayıp bu kitapların peşi sıra gidiyor olabilir mi?


Evet, bu söylediklerimi iddia eden ve günümüzde de, belki de farkında olmadan, bu düşüncenin ardı sıra giden din kardeşlerimiz ne yazık ki var. Bana düşen değerli din kardeşlerimi FURKAN ile uyarmak ve Kur’an gerçekleri ile yüzleşmelerini sağlamaktır. Gerisi kendilerine kalmıştır. Kimin doğru yolda gittiğini yalnız Rabbim bilir.


Benimde geçmiş yıllarımda kısmen girip çıktığım, değerli Nur cemaati mensubu kardeşlerim, acaba bahsettiğim kitaplarla ilgili, aşağıda yazılan bilgileri, düşünceyi biliyorlar mı? Ya da bu düşünceleri Kur’an süzgecinden geçirdiler mi? Yazdıklarım üzerinde lütfen dikkatle düşünmelerini, ondan sonra kararlarını vermelerini rica ediyorum. Çünkü herkes hesabını Rahmana, bizzat kendisi verecektir. Geri dönüşü olmayan yola girdiğimizde, eğer pişman olmak istemiyorsak, bugün çok ama çok dikkatle düşünmenin zamanıdır. Bir Müslüman a düşen, din kardeşini yalnız ve yalnız KUR’AN ile uyarmaktır.


Bakın Risale-i Nur kitaplarının, nereden geldiği söyleniyor.


( Resail-in Nur da aynı şekilde, ne doğunun kültüründen ve ilimlerinden nede batının felsefe ve fen bilimlerinden gelmiş bir mal ve onlardan iktibas edilmiş (alıntılanmış) bir nurdur. Ama semavi olan Kur’an ın, doğu ve batı nın üzerinde olan Arş’ da ki yüksek yerden alınmıştır.)


Yukarıdaki sözlere dikkatle baktığımızda, bahsedilen kitapların Kur’an ın geldiği yerden geldiği söylenebilmektedir. Bu apaçık Kur’an a şirk değil midir sizce?


Ne yazık ki Risale-i Nur kitaplarının kendisine, gaibi bir şekilde vah yedildiğini, bildirildiğini, kalbine geldiğini söyleyen Said-i Nursi, bakın bu konuda neler söylüyor.


( Ben gönderilen risaleleri mütalaa ettim. Bir kısım hakikatleri mükerrer gördüm. Makam münasebetiyle tekrar edilmiş. Benim arzu ve belki ihtiyarım olmadan niçin böyle olmuş, kuvve-i hafızama (hafıza gücüme) gelen nisyondan (unutmadan) sıkıldım. Birden şiddetle bir ihtar ile ( On dokuzuncu sözün ahirine bak) denildi.


Birden bir ihtar-ı gaybi (gaybi bir uyarı) ile kati kanaat verecek bir surette kalbime geldi.


Denildi ki: Ciddi alaka ile senin eskiden beri tekrar ettiğin bir ışık var, bir nur göreceğiz diye müjdelerin tevili ve tefsiri ve tabiri, sizin hakkınızda belki iman cihetiyle, alem-i İslam hakkında dahi en ehemmiyetlisi Risale-i Nur dur.)



Değerli din kardeşlerim, bu işler asla şaka götürmez. Allahın kitabına şirk koşmak, adeta Kur’an ın karşısına, Allahtan geldiğini söyleyerek kitaplar koymak, insanı dinden çıkartır.


Son cümlenin üzerinde biraz düşünen, yapılan yanlışı sanırım anlayacaktır. İslam âlemi için en ehemmiyetli kitabın, bakın hangisi olduğunu söylüyor? Peki, Allah Kur’an da onlarca, yüzlerce kez ne diyordu bizlere? Kur’an ın ipine sarılın, bu kitapta sizlere, her şeyden nice örnekler verdik ki anlayasınız. Hadi bir benzerini getirsinler bakalım. Bütün şanınız ondadır. Bu kitap sizler için bir rehber, bir güneş, bir nurdur. Sizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum diyordu.


Allahın ayetleri, yukarı da ki söylenenleri onaylıyor mu? Elbette kime inanıp inanmayacağımız, herkesin kedisine kalmıştır. Buna kimse karışamaz. Lütfen hatırlayalım, Kur’an da Rabbim bir örnek veriyor ve bakın mahşer günü peygamberimizin, ümmetinin nasılda Kur’an ı terk ettiğini söyleyeceği, şimdiden bizlere iletiliyor. Bu ayeti Allah boşuna bizlere iletmiyor, yaptığımız onca yanlışın farkına varmamız için bizleri şimdiden uyarıyor. Bu ayet üzerinde düşünüp ders almayanların halini, huzuru mahşerde düşünmek bile istemiyorum.



Furkan 30; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular.


Peygamberimiz mahşer günü, benim ümmetim Kur’an ı devre dışı bıraktılar sözünü söyleyeceğini, Rabbim bizlere şimdiden hatırlatıyorsa, gelin bu ayetten büyük dersler çıkartalım. Yoksa son pişmanlık fayda etmeyecektir.


Said-i Nursi bu kitapların kendi düşünceleri, kendi yazıları olmadığını, kendisine gaybi bir şekilde Allah tarafından bildirildiğini, bakın bir başka hangi sözlerle anlatıyor.


(Bu gelen Mukaddime, lüzumundan fazla izah edilmekle beraber, bir derece uzun olması, ihtiyarsız (iradem dışında) olmuştur. Demek ki ihtiyaç var ki, öyle yazdırıldı.


Olan Risale-i Nur un harika yüksekliklerini ve ilmi tahkikatını benim fikrim den zannedip dehşet almuşlar.


Yazdığım vakit irade ve ihtiyarım ile olmadığını hissettiğimden, kendi fikrimle tanzim veya ıslah etmeyi muvafık görmedim.)



Çok açık bir şekilde bu kitapların iradesi dışında, Allah tarafından yazdırıldığını söylüyor. En son cümlede söylenen, bu kitapları kendi fikirleri ile yazmadığı için, onları tanzim ve ıslah etme yetkisini kendisinde görmediğini belirtiyor. Bugün bu kitapların anlaşılır Türkçeye çevrilmemesinin asıl nedeni, bakın nasıl açığa çıkıyor.


Allahın gönderdiği Kur’an ı, anladığımız dile ya da dillere çevrilmesine ses çıkarmayanlar, itiraz etmeyenler, Risale-i Nur kitaplarının günümüz diline çevrilmesine asla izin vermiyorlar. Doğrusu bunun karşılaştırmasını yapmak bile, bana azap ve üzüntü veriyor. Rabbim affetsin.


Yine bu kitapların özellikle anlaşılması için Türkçe indirildiğini, fakat bazen Arapça ve kısmen de Farsça kendisine indirilmesini bakın nasıl açıklıyor.


(Şu fıkra (bölüm) Arabî geldiği için, Arabî yazıldı.)

(Yani bu münacat, kalbe Farisi olarak tahattur ettiğinden Farisi yazılmıştır.)


Bu düşünce ve fikirler için, benim söyleyecek çok fazla sözüm yok. Allah tarafından Arapça ya da farsça indirildiğini söyleme cesaretini, doğrusu ben izah edemiyorum, bu sözler karşısında adeta ürperiyorum. Hepimiz Allahın imtihanından geçiyoruz. İsteyen istediğini seçmekte özgürdür. Yine aynı düşünce ve inanç, bakın bu kitaplar için neler söylüyor.



(Kimin haddidir ki, bu nurlarda yanlışlık bulsun…. Onun için bir harfe dokunmayı azim bir günah işliyorum telakki ediyorum.)


Hatırlarsanız bu sözleri Allah Kur’an için söylüyordu. Hadi bir benzerini getirsinler diye de meydan okuyordu. Gerçekten Kur’an eşi benzeri olmayan, tek harfine dahi dokunamayacağımız bir güneş, bir rehberdi. Ya bahsedilen kitaplar? Doğrusu ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Yapılan karşılaştırmalardan, Yüce Rabbim e sığınırım. Bakın Allah kendisine vahiy geldiğini söyleyenlere karşı, nasıl bir ayetle bizleri uyarıyor? Anlayana anlamak isteyene.



Enam 93: Yalan düzüp Allah'a iftira eden veya kendine bir şey vah yedilmediği halde "Bana vah yedildi" diyen kişi ile "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden daha zalim kim vardır! Bir görsen o zalimleri ölüm dalgaları içindeyken. Melekler ellerini uzatmış, "Çıkarın canlarınızı!" diye! Bugün zillet azabıyla cezalandırılacaksınız; çünkü Allah'a karşı gerçek dışı şeyler söylüyorsunuz ve çünkü O'nun ayetlerine karşı büyüklük taslıyordunuz.



Risale-i Nur kitaplarına girmiş, ona inanan kişilerin bazı düşüncelerinden de örnek vermek istiyorum. Bu sözlerin bahsettiğimiz kitaplara girmesine de, Said-i Nursi bizzat hayattayken onay vermiş ve kitaplarda yerlerini dahi kendisi tespit etmiş. Bakın neler söylüyorlar.


( Risale-i Nur yirminci asrın Müslümanlarını ve bütün insanları, koyu fikir karanlığından kurtarmak için müellifinin kendi ihtiyarıyla (iradesiyle) değil, büyük yaratıcımızın ihtiyarıyla yazılmış bir şaheseridir.)


Çok zorlu bir imtihandan geçtiğimizin, lütfen artık bilincinde olalım. Eğer Kur’an ın ışığı kalbimize bir nebze yansımadıysa, Kur’an ile aramıza beşeri soktuysak, elbette gerçekleri görmemizde mümkün olmayacaktır. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim, BU APAÇIK KUR’ANA ŞİRKTİR. Bunu sakın unutmayalım. Bu suç Allahın asla affetmeyeceği suçlar arasındadır. Lütfen dikkatle düşünelim ki, yaptığımız onca ibadetler, boşa gitmesin Allah korusun.



Şimdide bu kitaplarda geçen, bu kadar da olmaz dedirtecek sözleri, sizlerin yorumunuza bırakıyorum. Bakın bu kitaplar için, Kur’an ayetlerine atfedilerek neler söyleniyor.


( Resail’in-Nur denilen otuz üç adet söz ve otuz üç adet mektup ve otuz bir adet lem’alar, bu zamanda Kitab-ı Mübindeki ayetlerin ayetleridir.)


Yukarıdaki sözleri doğrusu tekrar etmekten bile Rabbim e sığınırım. Anlayan anlayacaktır, anlamayana ne yaparsanız yapın fayda etmeyecektir.


Bu kitapları okuyanların cennete nasıl gideceklerini ve başka kitaplar aramalarının hata olacağını bakın nasıl söylüyor.


( Risale-i Nur dairesi içine girenler, tehlikede olan imanlarını kurtarıyorlar ve imanla kabre giriyorlar ve cennete gidecekler….


Zannederim ki hakaik-ı aliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok.

Risale-i Nur talebeleri, Risale-i Nur un dairesi haricinde nur aramamalı ve aramaz. Eğer ararsa Risale-i Nur’un penceresinden ışık veren manevi güneşe bedel, bir lambayı bulur; belki güneşi kaybeder.)



Tüm bu bilgileri, düşünceleri lütfen herkes bizzat kendisi, Kur’an ile karşılaştırmalıdır. Kur’an ı devre dışı bırakıp, aramıza beşeri ve kitaplarını sokarsak, huzuru mahşerde inanın çok kötü bir sürprizle karşılaşacağımızı da unutmayınız. Allah yukarıda ki sözleri, gönderdiği Kur’an için kullanıyordu hatırlayınız. Sizce aynı övgüye laik başka kitap, rehber olabilir mi? Karar sizlerin.



Allah bizleri apaçık rehberiyle öyle uyarıyor ki, onu anlayarak birkaç kez okuyan, yanlış inançların ardı sıra asla gitmeyecektir. Hâlbuki Allah gönderdiği rehberinde, apaçık hak olarak peygamberimize indirilene inananların günahlarını, Rabbimin affedeceğini bakın nasılda söylüyor?


Muhammet 2: İman edip yararlı işler yapanların, Rableri tarafından hak olarak Muhammed'e indirilene inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.


İsra 88: De ki: "Yemin ederim eğer insanlar ve cinler bu Kur'an'ın benzerini getirmek üzere toplansalar, birbirlerine yardımcı bile olsalar onun bir benzerini getiremezler.

Bakara 2: Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici bir kitaptır.



Bu ayetler üzerinde çok fazla değil, biraz düşündüğümüzde bizlere nasıl bir ders verdiğini ve hangi kitabın bizlere yol gösterici olduğunu, dikkatlice düşünen anlayacaktır?



Yaratan madem eşi benzeri olmayan Kur’an ı bizlere gönderdi, o zaman yine Allah katından geldiği söylenen Risale-i Nur kitaplarını neden göndersin? Hâşâ Kur’an da her şey yok mu, Kur’an anlaşılması zor bir kitap mı? Kur’an bizlere yetmiyor mu? Bu düşünceler Rahmanın yüzlerce ayetine sizce ters düşmüyor mu? Kur’an ın ipine sarılın, sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim ayetleri ile bu sözler bağdaşıyor mu sizce?



Sizlere Rabbin rehberinden, bazı ayetler hatırlatmak istiyorum son olarak. Acaba Allah bizleri, Kur’an dışından gelen tehlikeler için nasıl uyarıyor? Tüm bunları aramak bulmak ve üzerinde düşünmek bizlere düşer. Eğer bu Dünyada imtihan olduğumuza inanıyorsak, imtihan olacağımız kitabında Allah KUR’AN olduğunu söylüyorsa, sizce bu kitap anlaşılması zor ve her şeyin açıklanmadığı bir kitap olabilir mi?


Gerisi sizlere kalmış. Allah elçisine bile, tebliğ etmek sana, hesap sormak bana düşer diyorsa, gelin imtihan olacağımız kitabı, anlayarak okuyalım ve ona sarılalım.


Çok önemli bir konu hakkında da, kardeşlerimin dikkatini çekmek isterim. Said-i Nursi yazdığı kitaplarda, ayetlerin bir kısmını, öyle bir açıklamıştır ki, ayetleri okuduğunuz zaman, yazılanlarla hiç bir bağlantısını göremezsiniz. Çünkü ayetleri Yahudilerin ve büyücülerin kullandığı bir yöntemle anlamaya çalışmış ve açıklamıştır, buda EBCED VE CİFİR yöntemidir. Yahudilerde bu yöntemle Allah ın halis dinini bozmuşlardır.



Sizce aşağıdaki ayetlerde Rahman bizleri, hangi kitaba yönlendirip, nasıl dikkatimizi çekiyor? Düşünen, aklını kullanan, daha da önemlisi velilere ve kitaplarına değil, Rabbine ve onun kitabı Kur’an a güvenen, onun ipine sarılan, her şeyi çok açık ve net anlayacaktır.



Kamer 17: Andolsun biz, Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?


İsra 36: Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.


Bakara 79: Artık vay hallerine; kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için 'Bu Allah katındandır' diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına.



Furkan 1: Furkan’ı âlemlere bir uyarıcı olsun diye, kuluna indiren (Allah) ne yücedir.




Araf 185: Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah'ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar.



Araf 3: Rabbinizden size indirilene uyun, O'ndan başka velilere uymayın. Ne az öğüt alıyorsunuz.



Araf 52: Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.



Zümer 3: Dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez.


Ankebut 51: Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.


Zümer 60: Allah'a yalan isnat edenleri, kıyamet günü yüzleri simsiyah halde görürsün. Kibirliler için cehennemde bir barınak mı yok.

Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.


Allah ın ayetlerini tebliğ alan ve yazdığım Rabbin bu ayetlerine iman ettiğimizi söyleyen bizler, acaba yukarıda belirtilen kitapların, Allah katından gönderildiğine inanırsak, halimiz hesap günü nice olur dostlar? Karar ve seçim sizlerin. Hiç kimsenin buna müdahale etme hakkı yoktur. Çünkü her beşer, kendi yaptıklarından sorumludur.


Allah kulları için, yemin olsun ki bu kitabı sizler için kolaylaştırdım diyorsa, bizleri aldatmak isteyenlerin kapanına lütfen düşmeyelim. Çünkü Allah anlaşılması zor bir rehber gönderip, daha sonra kullarını zorda bırakıp, O kitaptan asla hesap sormaz. Bunu söylemek Rabbin adaletine büyük saygısızlıktır, bunu da unutmayalım.


Rabbim cümlemizin yardımcısı olsun. Gerçek doğruları bir gün Rabbin huzurunda göreceğiz. Kimin takvaca üstün ve doğru yolda olduğunu, yalnız ben bilirim diyen Rabbim e lütfen kulak verelim. Allah ortaya kitabın konup, hesabın görüleceğini söylüyorsa, gelin ortaya konacak ve hesabını vereceğimiz kitabın çevresinde toplanalım ve onu anlamaya çalışalım.


Amacımız hiç kimseye ne saygısızlık yapmak, nede hakaret etmektir. Gerçek amaç Kur’anın hakkını vermek, onu layık olduğu yere taşımak, ona iman edenleri onun çevresine davet etmektir. Gerçek amaç Allah a ulaşan en doğru yolu bulmak ve din kardeşlerimizle birlikte, bu doğru yolda güç birliği yapmaktır. O da bölünmeden Kur’an ın çevresinde, tek yumruk olmaktan geçer.


Rabbim cümlemizi kendi imtihanını bizzat kendisi vermek için, çaba gösterip mücadele eden, aklını kullanıp Kur’an ın ipine sarılan, onun nuruyla nurlanan, yaşayan kulları arasına girmemizi, nasip etsin inşallah bizleri.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Haluk Gümüştabak acaba Risalei Nur okumu mu diye sormak istiyorum...Bir kitabın ilhamlanarak yazıldığını söylemek niçin şirk olsun..Birkere Risalei Nur okumalarında belli bir usül takib edilmeli, mesela önce ehli sünnet akaidini iyi bir nüshadan takip etmeli, öğrenmeli, sonra risalei Nurları smimiyetle okumalı, ve anlaşılmayan yerler olduğunda bu yerleri ya Risalei Nurun mufassal yerleri veya ehli sünnetin muhakkik ulemasının düsturlarını mikyas ederek anlamaya çalışmalıdır...Bütün hayatını islam davasına adamış, dünayaya beş kuruşluk değer atfetmemiş, takva sahibi, harika bir zatın, haşa islama , kurana şirk koşmuş mutalaasında bulunmak bir cinayettir..Üstad dahi risalesinde, kendi sözlerinin dahi mihenge vurulup öyle kabuledilmesini söylüyor..Cifir , ebced hesabını yapmayı sen meşrebine muvafık görmüyorsan, o kısımları okumazsın...Asrın birçok büyük ulemasının, üstad için müsbet şeyler söylemeleri bizim için yeterli birer şahittirler..zaten üstadın hayatı dahi bizim i,çin yeterli bir şahit hükmündedir..
 

alanyali07

Kıdemli Üye
Katılım
11 May 2008
Mesajlar
6,968
Tepkime puanı
845
Puanları
0
Arkadaşın birinci sorunu "Sünnet"i delil olarak kabul etmemesi hakkındadır,açtığı diğer konulara bakıldığında ..Peygamberimizin (sav) sünnetini,alimlerin nakillerine itibar etmeyen birisinin Risale-i Nuru kabul etmesi beklenebilir mi zaten ?
Sünnet gibi büyük bir şer'i kaynağı yok sayan birisi Risale-i Nurları elbette kabul etmeyecektir ki zaten..
yazıya bakılırsa "Yalnız Kuran" diyenlerin etkisinde kaldığı görülüyor arkadaşın..
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Yaw, adamın avatarına da bir bakmak aklınıza gelmiyor mu ?
"Kuran bize yeter" deyicilerden olduğu anlaşılmıyor mu ?
 

halukgta

Asistan
Katılım
16 Ara 2011
Mesajlar
334
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Bir kardeşimiz benim için, Risalei Nur hiç okudumu diye sorumuş. Bu arkadaşımızın yaşını bilemem ama, ben 1970 yıllarda İzmirde Işık evlerinde başladım okumaya. Onun için kitabın içinden cımbızlama yapılan bir düşünce değildir yazdıklarım.

Bir arkadaşımızda benim düşünce ve fikrimin ne olacağına dair bir yorum yaparak şöyle demiş;

( adamın avatarına da bir bakmak aklınıza gelmiyor mu ?
"Kuran bize yeter" deyicilerden olduğu anlaşılmıyor mu ?)


Size Kur'an yetmiyebilir, elbette bu sizin sorununuz. Kur'anı elbirliğiyle laik olduğu yere getirmeyi simgeleyen, o muazzam fotoğrafa, böyle küçümser bir düşünceyle karşı çıkmanız, benim düşünce ve fikirlerimde ne kadar haklı olduğumumu, bana birkez daha Rabbim gösterdi. Allah a e şükürler olsun.
 

alanyali07

Kıdemli Üye
Katılım
11 May 2008
Mesajlar
6,968
Tepkime puanı
845
Puanları
0
Bir kardeşimiz benim için, Risalei Nur hiç okudumu diye sorumuş. Bu arkadaşımızın yaşını bilemem ama, ben 1970 yıllarda İzmirde Işık evlerinde başladım okumaya. Onun için kitabın içinden cımbızlama yapılan bir düşünce değildir yazdıklarım.

Bir arkadaşımızda benim düşünce ve fikrimin ne olacağına dair bir yorum yaparak şöyle demiş;

( adamın avatarına da bir bakmak aklınıza gelmiyor mu ?
"Kuran bize yeter" deyicilerden olduğu anlaşılmıyor mu ?)


Size Kur'an yetmiyebilir, elbette bu sizin sorununuz. Kur'anı elbirliğiyle laik olduğu yere getirmeyi simgeleyen, o muazzam fotoğrafa, böyle küçümser bir düşünceyle karşı çıkmanız, benim düşünce ve fikirlerimde ne kadar haklı olduğumumu, bana birkez daha Rabbim gösterdi. Allah a e şükürler olsun.
Bana Kurandan namazın nasıl kılınacağını anlatırmısın..hiç açıklama yapmadan ? sadece ayet ile göstereceksin..
Namaz kaç vakit, bu vakitlerin başlangıç ve bitişleri, kaç rekat,ve namaz nasıl kılınır ,kıyam kıraat rukü secde nasıl yapılır ? hangi miktarda yapılır ? hangi sırayla yapılır ???
veya bazı "Kuran bize yeter" diyenler Kuranda namaz yoktur diyor,dua vardır ? hangisi doğru ? niye ?
bunları hiç açıklama yapmadan sadece ayet ile göstermeni bekliyorum..
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Haluk,gizli yada açık ne yazmak istediğini anladık da sen girip çıktığın bir camiayı hiç anlayamamışsın.
Nurun ne yakın ne de uzak dairesinde olan hiçkimse Risalelerin Üstada vahyedildiğini düşünmez aklına getirmez iddia etmez,Kur'ana eş tutmaz denk tutmaz haşa ki sen bu tür evhamla bu insanları kötü zan altında bıraktın..
Sen satır aralarında KOMPLO TEORİLERİ üretmişsin.
Allah dini İslamın inkişafı için kullarını kullanır onları vesile kılar hepsi bu problem ne
Üstad Risale okuyun Kur'an okumayın mı demiş.
Böyle bir de takıntı var.Risale okunur evet ki kur'andan daha çok istifade edilsin
Tüm kitaplar sadece bir kitap daha iyi anlaşılsın içindir
Problem ne
Nurların çok okunması mı?

 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
halukgta

Eee hoşgeldin

Eski bir üye olarak HOŞGELDİN dedim ee şimdi bu yeni üye nin ilk mesajdaki alıntının sahibin bir yazısını getirelim değilmi ?

3 Kasım 2010 11:25

Bugün sizlere Hanefi mezhebinin kurucusu olduğu bilinen, İmamı Azam Ebu Hanife’nin nasıl bir düşünceye sahip olduğu ve insanları hangi noktalarda aydınlatmak isteyip, onlara adeta doğrunun şifrelerini hayatı boyunca vermeye nasıl çalıştığını, bazı özel düşüncelerinden yola çıkarak, belki de hiç bakılmayan bir pencereden bakmaya çalışacağım, Allah yanıltmasın. Hayatını okuduğunuzda kendisinin devrimci, demokrat, adalet timsali, insanlara insan olduğunu unutturmadan hitap eden, açık fikirli ve karşısındaki düşüncelere değer veren bir bilim adamı olduğunu göreceksiniz. Yüzlerce yıl önce yaşamış bir bilim adamının hakkındaki bilgiler elbette birçok insanlar tarafından eklemeler ve değişiklikler yapılarak günümüze kadar geldiği aşikârdır, zaten benim de bahsetmek istediğim detaylar değil, tam tersine bu bilim adamının hayat görüşü, davranışları, kuranı anlamaya çalışma ve yaşama yöntemleri olacaktır. Diğer konularda sevenlerin istemeden ekledikleri, ya da düşmanlarının düşmanlıkla ilavelerinin neler olduğunu yalnız Allah bilir.

İmamı Azam Ebu Hanife gerçek bilim adamı olduğunu araştırmacı ve özgür iradesini kullanması ile ön plana çıkmış, o devrin en önemli âlimlerinden olduğunu kanıtlamıştır. Ebu Hanife'nin yaşadığı yer ve çağda itikâdı fırkalar çoğalmış onları inceledikten ve bir müddet takip ettikten sonra hiçbirisine tabi olmadan, ilim ve araştırmalarına özgürce devam etmiştir. Ebu Hanife’yi anlatanlar bakın nasıl tarif ediyor.

(Tefekkürü çok, konuşması az, Allah'ın hududunu olabildiğince gözeten, dünya ehlinden uzak duran, faydasız ve boş sözlerden hoşlanmayan, sorulara az ve öz cevap veren çok zeki bir müctehid ve ilim adamıydı.)

İyi bir eğitim alan, sonunda Hocalık mertebesine eren güvenilir bir insandı. Şunu da söylemeliyim ki bu kadar özgür düşünceleriyle, saygınlığıyla hayatı boyunca zorluklarla karşılaştığı gibi, çok düşmanda edindi. Sağlığında kıymeti bilinmeyen bir ilim adamıydı dersek yanlış olmaz.

Şimdide öğrencilerini nasıl bir yöntemle yetiştirdiğini anlatmak istiyorum. Vereceğim örneği lütfen iyice düşünün, acaba günümüzde İmamı Azam Ebu Hanife’nin yolunu takip ediyoruz diyenler bu yolumu takip ediyorlar dersiniz?

(Talebelerine verdiği dersleri ise mükemmel bir usul ile yürütürdü. Bir taraftan fıkhın eski hadiselere ait bilinen hükümleri takrir edilir (anlatılır) ve müzakere yapılır, diğer taraftan yeni hadiselere ait hükümler bulunurdu. Geçmiş ve yaşanmakta olan hadiselerin hükümleri takrir edilirken, bunlara benzeyen veya aynı cinsten olup da gelecekte vuku bulabilecek hadiselere ait hükümler de araştırılırdı. Dolayısıyla imam-ı Azam'ın derslerinde geçmiş ve yaşanmakta olan halin meselelerinden başka, geleceğe ait meselelere de yer verilirdi.)

Yukarıdaki yazıyı anlamaya çalışalım önce. Önce fıkıh kelimesine açıklık getirelim. (İnsanlar arasındaki ilişkilerle ilgili olarak dinî hükümleri ayrıntılı delilleriyle bilmek.) Burada geçen delil hiç kuşkusuz Kuran. Demek ki Büyük Âlim Ebu Hanife bakın öğrencilerini nasıl yetiştiriyormuş. Önce, eski hadiselere ait bilinen hükümleri anlatılır, müzakere edilir yani konuşulur, tartışılır ve o devrin koşullarına göre niçin böyle bir karar verilmiş önce anlaşılması sağlanır, daha sonra yeni hadiselere ait hükümler bulunurmuş. Daha sonrada geçmişte olanlar ile yaşanmakta olan hadiseler karşılaştırılıp tartışılırken, ileride oluşabilecek olayları dahi tartışma konusu edilip doğru bulunmaya çalışıldığını söylüyor. Düşünebiliyor musunuz? Günümüzde İslami konular bu yöntemle mi anlatılıyor dersiniz? Araştırmaya bakar mısınız, önce bir olayın ilk devirlerde ne şekilde anlaşılıp uygulanıldığı araştırılıyor, daha sonra kendi yaşadıkları döneme onu aynen almayıp, günün şartlarına göre uyarlıyorlar, İşte İslamı yaşamak böyle olur. Allah ta bunu istiyor, ya günümüzdeki anlayış ne dersiniz böylemi yapılıyor?

İmamı Azam Ebu Hanife’nin İslam a bakışına ve çok özel mantığına bakmaya devam edelim. Şimdi vereceğim örnek bir insanın kuranın ışığından, onun rehberliğinden ne kadar faydalanıp, kalbinin kuran aşkıyla çarptığına güzel bir örnek olduğunu göreceksiniz, lütfen ibretle okuyunuz.

(Talebesi Züfer'den nakledilen şu rivayet de onun sabit fikirli olmadığını ortaya koyması ve istişareye verdiği önem bakımından dikkat çekicidir. Züfer şöyle der: "Ebu Hanife'nin derslerine devam ederdik, Ebu Yusuf ve Muhammed ibnu Hasan da bizimle birlikte okurlardı. Biz Ebu Hanife'nin görüşlerini yazardık. Bir gün Ebu Hanife, Ebu Yusuf'a hitaben: "Ey Yakup vay haline! Benden her işittiğini yazma. Ben bugün böyle düşünüyorum. Yarın onu bırakabilirim. Yarınki görüşümü ertesi gün terk edebilirim" dedi." (İbnu Muin, Tarih, II. Cilt, sh. 607; Bağdadi, Tarih, XIII. Cilt, sh. 402)

Düşünebiliyor musunuz bu örnek ve âlim insanın sözlerini, söylediğim sözler bugün için doğru olabilir, yarın için doğruları o gün şartlarına göre değiştirebilirim diyor. Onun için söylediklerimi yazmayın, bu sözleri ileride dinin değişmez temeli sananlar olabilir demeye çalışıyor adeta, ondan dolayı yazmanızı istemiyorum diyecek kadar ileri görüşlü bir âlim olduğunu gösteriyor bizlere. Günümüzde anlatılanlarla bu sözleri karşılaştırın bakalım, onun düşüncelerimi anlatılıyor topluma? Bu sözleri duyunca peygamberimizin de aynı şekilde söylediği sözler geldi aklıma. (Ey Yakub vay haline! Benden her işittiğini yazma.) İşte ilim adamı ve kuranın vermek istediği tebliği çok iyi anlayan bir âlim. Peygamberimizin izinde olduğunu, nasılda kuran dışından söylenen sözlerin kesin doğru olamayacağını, ancak o günkü şartlarda yol gösterebileceğini, hatta dinin değişmez kuralları olmadığını anlatıyor bizlere, anlayana anlamak isteyene tabi. Bu gün günün şartlarına ve devrine göre bir konu hakkında böyle düşünebilirim diyor, ama yıllar sonra hatta yakın bir zaman sonra, olayın oluşu ve şartların değişmesinden dolayı bu fikrimi değiştirebilirim diyerek, aslında çok şeyler anlatıyor bizlere. Peki, bizler bu sözleri anlamış ya da günümüz yaşamımızda uyguluyor muyuz dersiniz?

Bu örnek insanın bizlere anlatmak istediği ve takip edilmesi gereken yolun nasıl olacağını şu güzel örneğinden çıkarmak, aklı başında olan bir insana zor olmasa gerek;

(Yine onun: "Bu bizim söyleyebildiğimiz en güzel sözdür. Kim bizim sözümüzden daha doğru bir söz getirirse, o hakikate bizimkinden daha yakındır" dediği; "Senin bu verdiğin fetvalar doğruluğunda hiç şüphe olmayan hakikatler midir?" diye sorulunca da: "Bilmiyorum belki de yanlışlığında hiç şüphe olmayan yanlıştır" şeklinde karşılık verdiği nakledilmektedir. (Bağdadi, Tarih, XIII: Cilt, sh. 352)

Yukarıda verdiğim örnek, günümüzde hiç bahsedilmeyen, anlatılmayan ama İslamı yaşamak ve anlamanın en doğru yöntemi olduğunu daha o zamanlar bu örnek Âlim insan anlamıştır. Düşünebiliyor musunuz benim sözüm en doğrusu olmayabilir, eğer daha doğru ve daha güzel bir söz bizim sözümüzün üstüne gelirse o hakikate, doğruya bizim sözümüzden daha yakındır diyerek, hem kendi büyüklüğünü göstermiş, hem de bizlere gerçek doğruyu nasıl bulacağımız hakkında yol göstermiştir. Yazının sonundaki soruya verdiği cevap ise bence büyük bir asalet ve âlicenaplık örneği; Sizin verdiğiniz fetvalar gerçek doğrular mıdır diye kendisine sorulduğunda verdiği cevaba ve alçak gönüllülüğe bakar mısınız? Bilmiyorum belki de yanlışlığında hiç şüphe olmayan yanlıştır" Doğrusu bu cevabın bile ne demek istediğini, ne anlattığını anlayamayan o kadar âlim var ki aramızda.

Ebu Hanife’yi daha iyi anlayabilmek için öğrencilerine gösterdiği yolu bilmemizde yarar var, bakın öğrencilerine nasıl bir yöntem öneriyor? (Onun talebelerine verdiği öğütlerde, ilimde hür düşünce ve araştırmanın yollarının tutulması, cahil ve mutaassıplardan uzak durulması gibi önemli kayıtlar vardır: "Halka yaklaş, fâsıklardan uzaklaş. İnsanlığında kusur etme, kimseyi küçük görme. Bir meselede görüşünü sorana bilinen görüşü tekrarla ve sonra o meselede şu veya bu şekilde başka görüşler de bulunduğunu zikret.)

Yukarıda önerilen yöntemin günümüzde sözü bile edilmez. İşte örnek ilim adamı ve sözleri. Hür düşünceli ve araştırmacı olunmasını öneriyor. Acaba günümüzde dergâhlarda, cemaatlerde, dinin anlatıldığını söyledikleri toplantılarda, böyle bir yol mu izleniyor, yoksa Büyük âlim İmamı Azam Ebu Hanife’nin, özellikle benim söylediklerimi yazmayın sakın, bu gün söylediğimi günün şartlarına göre yarın değiştiririm dediği sözlerin hiç anlaşılmayıp, o günkü devirde söylenenler mi günümüzde din ve iman adına değişmeyen kurallar diye öğretiliyor dersiniz? Yorum sizlerin. Düşünebiliyor musunuz öğrenciye verilen öğüde bakar mısınız, size bir meselede görüşünüz sorulursa, bilinen görüşü tekrarla, ama o meselede konuşulan diğer görüşleri de onlara anlat diyebilecek kadar akıllı ve her görüşe saygılı bir insan. Peki, günümüzde ne yapılıyor? Kendi görüşüne katılmayanlara, bırakın başka görüşün olduğunu söylemeyi, diğer görüşlere inananları Müslüman kabul etmeyen bir zihniyet hâkim ne yazık ki İslam âlemine. Her kez Kuran dışında kendi sözlerinin gerçek doğru olduğunda inatla iddia edip, ona inanmayı sürdürmekte o konuda taviz vermeyip birbirinin canını bile almaktan çekinmemektedir.

İmamı Azam Kuranı anlamak için aklın ön plana çıkması gerektiğini anlayan ve kuranı anlamaya çalışırken hiçbir tesir altında kalmadan düşüncelerini söyleyen bir âlimdi, onun için sağlığında alışılmamış çıkışlarda ve açıklamalarda bulunduğu için, özellikle yöneticilerle arası pek fazla iyi gitmemiştir. Kendisine Kadılık teklifini kabul etmemiş ve bir âlimin özgürce konuşabilmesi için, siyasilerden uzak kalması gerektiğini o devirde anlayabilen nadir bilim adamlarından olduğunu göstermiştir. Devrin sultanları ve yöneticileri birçok ilim adamını kendi çıkarlarına kullanmış ve fetvalar verdirmiş, günümüze kadar gelen birçok yanlış inancın, belki de farkında olmadan mimarları olmuşlardır. İşte tüm bunlara karşı çıkan İmamı Azam ne yazık ki düşüncelerinden, fikirlerinden dolayı söylendiğine göre zindanlarda can vermiştir. Bu sona ulaşmasının en büyük nedeni bence, İslâm'ın esaslarına uymayan haber ve bilgileri reddetmesidir.

İmamı Azam Ebu Hanife ye sağlığında birçok haksızlıklar yapılarak o devirde hiç ayrım yapılmadan değer verilen hadisler konusunda, kendisini küçük düşürmek için, onun hadis bilmez, bildiği hadisler 17 ya da 50 taneyi bile geçmez diyerek akıllarınca toplumun gözünden düşürmek adına birçok sözler söylemişlerdir. Önemli olan çok yanlışı bilmek değil, arasındaki doğruları ayırt edebilmektir. Ama ne yazık ki hem o devirde hem de günümüzde iyi Müslüman’ın ölçütü ne kadar hadise, kuran süzgecinden geçirme gereği duymadan iman etmekle ölçülür hale gelmiş. İşte İmamı Azam her gelen söze değil, kurana uyan sözlere inanmış ve kabul etmiş örnek bir ilim adamıdır.

Sonuç olarak şunu söylemek isterim. Hayatı boyunca hiçbir itikati fırkaya tabi olmadan yaşayan araştırmacı, özgür düşünceye sahip, kendisinin bile yanılabileceğini açık yürekle söyleyen bir insanın, kendisi acaba bir fırka, mezhep kurup kurmayacağı konusuna gelmek istiyorum. Ebu Hanife sağlığında asla böyle bir şeye niyetlenmemiş, tek yaptığı kendi ilmini öğrencilerine vermeye çalışmak olmuştur. Kendi söylediklerini, o günkü şartlara göre olaylar sonucunda verdiği kararlarından, daha sonra vazgeçeceğini açık yüreklilikle söyleyen bir insan, sözlerinin yazılmasına bu doğrultuda izin vermeyen bu örnek âlim, isteseydi sağlığında bir mezhep kurabilirdi ama kesinlikle kurmamıştır. Peki, günümüzde kurulan Hanefi mezhebini kim kurmuştur o zaman diye soru geliyor akla. Bakın nasıl kurulmuş bir alıntıyla aktaralım.

(Ölümünden sonra ders halkasını Ebû Yusuf sürdürdü. Vefatından sonra fetvaları yazılıp, doktrini sistemleştirildi. Hanefilik kanun ve asıllarıyla İslâm dünyasının dört bucağına yayılmıştır. Mezhebi sistematik hale getiren, İmam Muhammed eş-Şeybânî'dir. el-Asl, el-Câmi'ü's Sağır, el-Câmi'ü'l-Kebîr, ez-Ziyâdât, es-Siyerü'l-Kebû'i yazan odur. Bu kitaplar güvenilir rivayetler olarak zikredilerek "Zâhirü'r Rivâye" veya "Mesâilü'l-Usûl" adıyla mezhebin ana kaynakları sayılmıştır (Bk. Hanefi mezhebi). Talebelerinin toparladığı "el-Fıkhu'l Ekber", kesin olarak İmam Âzam'a aittir ve ehli sünnet akidesinin temel kitabıdır.)

Yazımda aktarmaya çalıştıklarım İmamı Azam Ebu Hanife nin hayata bakışı, fikirleri, topluma vermek istediği mesajı içermekteydi. Tüm yazdıklarımı tekrar hatırlayınız lütfen. Kendi sözünün en doğru söz olmayabileceğini söyleyen, daha iyisini getirenin sözlerini kabul edeceği mesajını vererek ilme açık olduğunu anlatan, hatta belki de kendi sözlerinin yanlış olabileceği büyüklüğünü söyleyerek insanların uyanık olmasını sağlayan, bugün söylediğini yarın günün şartlarına göre değiştirebileceği mesajını veren, söylediği sözlerin yazılmasına izin vermeyen bir Âlim, acaba öğrencilerinin yaptığı yani, fetvalarının yazılıp bir doktrin haline getirilmesine müsaade eder miydi? Yazıda söylenen söz çok düşündürücüdür bakın neler yapılmış. (Vefatından sonra fetvaları yazılıp, doktrini sistemleştirildi. Hanefilik kanun ve asıllarıyla İslâm dünyasının dört bucağına yayılmıştır. . Bu kitaplar güvenilir rivayetler olarak zikredilerek "Zâhirü'r Rivâye" veya "Mesâilü'l-Usûl" adıyla mezhebin ana kaynakları sayılmıştır) Bu sözleri çok iyi düşünmeli ve analiz etmeliyiz. Bu kitapların güvenilir rivayetler olduğunun söylenmesi yukarıda yazdığım, yine kendi sözleriyle ne kadar uyumlu olduğunu sizlerin yorumuna bırakıyorum. Tek kanun KURANDIR, beşerin sözleri ise gelip geçici sözlerdir. Bunu İmamı Azamın sözlerinden açık yüreklilikle anlıyoruz. Yorum sizlerin Âlim insan sağlığında eminim şu ayetleri hatırlayarak hiçbir fırkaya tabi olmadan Allahın verdiği aklı kullanarak çalışmış ve yaşamıştır. Bunu anlatmak içinde elinden geleni yapmış sonunda zindanlarda vefat etmiştir.

(Enam sur.159. ayet: Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir)

(Rum Suresi 32 Ayet; Onlardan ki, dinlerini parçalayıp hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür.)

Yukarıdaki Rabbin sakın bölünmeyin ayetlerini gören âlim İmamı Azam, yaşamı boyunca asla bir mezhep ya da fırka ya bölünmemiş ya da kendisi tabi olmamıştır. Ölümünden sonra onun adına öğrencilerinin kurduğu mezhep, fetvalarının yazılıp doktrinleştirilmesinden doğmuştur. Yorum sizlerin. Rahmanın kuran ışığını kalbimizden eksik etmemesi dileklerimle.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
 

halukgta

Asistan
Katılım
16 Ara 2011
Mesajlar
334
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Hala bir arkadaşımız namazın nasıl kılınacağı Kur'anda yoktur diyerek, farkında olmadan Kur'anı yetersiz görebiliyor. Allah yüzlerce kez namaz kılın diye bir emir verdikten sonra, sizce bu konuda gerekli açıklamaları yapmaz mı? Her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyen Rahman a lütfen iyi kulak veriniz. Tabi iş işten geçmeden.


Bu sitede bu konuya cevap vermek için bir yazı eklemiştim. Lütfen aşağıdaki lingte belirtilen yazıyı dikkatle okuyunuz.


Kur'anın açıklamalarını yeterli görmüyorsanız, size sözüm olamaz. Hatırlatırım namaz konusu her mezhepte farklılık göstermektedir. Acaba hangisi peygamberimizin uyguladığı namaz diye kendimize bir soralım. Bakalım nasıl bir cevap alacağız.

http://www.ihvanforum.org/showthread.php?t=109547
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
ben şahsen nedense risleleri hiç okumadım hiçte ilgimi çekmedi.bu sebeble hakkında bir şey de söyleyemem.halukgta nın ne olduğunun bir öenmi yok bence bu mevzuda .iddialar vahim doğrusu.mesela bu iddia
Kimin haddidir ki, bu nurlarda yanlışlık bulsun…. Onun için bir harfe dokunmayı azim bir günah işliyorum telakki ediyorum
mesela ben ebced,cifirgibi şeyleri tasvib etmiyorum .hadsizlikmi bu .
mesela risalelerde geçermi başka kaynaktamıdır bilmem cevşenide kabul etmiyorum. nasıl ilhamla yazılmış olur anlamadım.
bilenler anlatırsa bende aydnlanmış olurum.



 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Kimin haddidir ki, bu nurlarda yanlışlık bulsun…. Onun için bir harfe dokunmayı azim bir günah işliyorum telakki ediyorum

Nerede geçiyormuş bu ifade,orjinal metni görelim de ondan sonra sallayın bence.Vahim iddia falan yok karnından konuşuyor
Ebced inan yada inanma imanla yada inanmayla alakalı bir mevzu değil.Arabi harflerle ilgili algoritmadır.
Burada iftira boyutundan iddialar var ki,insanları kendinize güldürürsünüz.
Okumadığınız bilgi sahibi olmadığınız mevzularla ilgili yazmayın
Ben mesela MESNEVİ ile ilgili tek satır yazmış değilim
Çünkü elime almışlığım yok
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Bana NAMAZ ın rekatlarının Farz ve Sünnetlerin olduğu Kuran da gösterebilirmisin.

Örnek Akşam namazında önce farz sonra sünnet i bizlere öğretmesi gibi.
 

Faraklit

Paylaşımcı
Katılım
25 Tem 2010
Mesajlar
134
Tepkime puanı
3
Puanları
0

  • [*]
    Sizlere şöyle bir teklifte bulunsam ve desem ki, sizlere Kur’an ı aratmayacak, Kur’an ın geldiği yerden gelen bilgileri içeren bir kitap var elimde desem. Hatta elimdeki kitap, Kur’an ayetlerinin ayetidir ve gelin onu okuyalım, bunları okuduğunuzda imanla kabre girip, cennete gireceksiniz, bu kitaptan başka kitap aramanıza gerek yoktur, desem ne dersiniz? Aslında birçoğunuzun bu sözlerim karşısında, neler düşündüğünüzü duyar gibiyim.



    Acaba bazı din kardeşlerimiz, farkında olmadan bu söylediğim kitapların olduğuna inanıp, böyle bir toplumun içinde imanını, inancını yaşayıp bu kitapların peşi sıra gidiyor olabilir mi?
  • Bunu siz derseniz delil isteriz buyrun ispat edin deriz bakarız yazdıklarınıza saçma sapan şeylermi yoksa manası nedir doğrumu yanlış mı eğer derseniz Allah size akıl vermemiş doğru ile yanlışı muhakeme edip ayırd edemiyorsunuz o zaman bizim gibilere laf anlatmaya çalışmanız beyhudedir sizde akıl yoktur yahut sizde muhakeme yoktur çünkü muhakemesi olmayan insanlara anlatıyorsunuz eğer kur'an yetse idi islamiyetin ilk yıllarında başlayan harbleri nasıl açıklarsınız madem kur'an yetiyordu cemel vakası ve Vak'a-i Sıffîn neden olmuştur müslüman araplar neden halen zavallı durumdalar ve siz kendinizi hangi makamada görüyorsunuz da kur2anı en iyi ben anlarım uslubu ile bazıların anlamadığını söyleyebilirsiniz daha yazılabilir divanelerle uğraşmayı divanelik bildiğimizden bu uzunlukta kısa keselim
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Hala bir arkadaşımız namazın nasıl kılınacağı Kur'anda yoktur diyerek, farkında olmadan Kur'anı yetersiz görebiliyor. Allah yüzlerce kez namaz kılın diye bir emir verdikten sonra, sizce bu konuda gerekli açıklamaları yapmaz mı? Her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyen Rahman a lütfen iyi kulak veriniz. Tabi iş işten geçmeden.


Bu sitede bu konuya cevap vermek için bir yazı eklemiştim. Lütfen aşağıdaki lingte belirtilen yazıyı dikkatle okuyunuz.



Kur'anın açıklamalarını yeterli görmüyorsanız, size sözüm olamaz. Hatırlatırım namaz konusu her mezhepte farklılık göstermektedir. Acaba hangisi peygamberimizin uyguladığı namaz diye kendimize bir soralım. Bakalım nasıl bir cevap alacağız.

http://www.ihvanforum.org/showthread.php?t=109547

Anlamadım haluk,Kur'an ilmihal kitabımı ki gerekli açıklamalar olsun
Peygamber ne işe yarar ,haşa konu mankenimidir?
Kur'andan öğreneceğin şeyler var Peygamberden öğreneceğin şeyler var
Problem ne,hangisinin öğretmenliğini reddediyorsun?
Namazın kaç rekat kılınacağını Allah sana niye kur'an da yazsın ki
HAŞA peygamberi SÜS için mi göndermiştir
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
Nerede geçiyormuş bu ifade,orjinal metni görelim de ondan sonra sallayın bence.Vahim iddia falan yok karnından konuşuyor
Ebced inan yada inanma imanla yada inanmayla alakalı bir mevzu değil.Arabi harflerle ilgili algoritmadır.
Burada iftira boyutundan iddialar var ki,insanları kendinize güldürürsünüz.
Okumadığınız bilgi sahibi olmadığınız mevzularla ilgili yazmayın
Ben mesela MESNEVİ ile ilgili tek satır yazmış değilim
Çünkü elime almışlığım yok
bence bir iğne al kendinede öyle yaz .ben bilmem dedim bilgilenmek istiyorum dedim bundan sana ne var anlamadım .
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Nerede geçiyormuş bu ifade,orjinal metni görelim de ondan sonra sallayın bence.Vahim iddia falan yok karnından konuşuyor
Barla Lahikası 53-69. Mektuplar' Alıntı:
Duanızın cümlemiz muhtacı ve duanızda bulunmak hepimizin borcudur. Sabri Efendi kardeşimiz ne güzel takdir etmiş; mâşâallah, mâşâallah! Kimin haddidir ki, bu Nurlarda yanlışlık bulsun. Evet, bazı ibareler belki edebiyat denilen şeye tam muvafık düşmüyormuş. Bunda da isabet var. Çünkü edebiyat satılmıyor, Kur'ân'dan nurlar gösteriliyor. Bu fakir kardeşiniz bu Sözler'i okuduğum zaman Üstadımı temsil eder bir hal alıyorum. Tâbiratınızla, şivenizle okumak bana o kadar zevkli, lezzetli geliyor ki, tarif edemem. Onun için bir harfe dokunmayı azîm bir günah işliyor telâkki ediyorum. Bazan verdiğiniz salâhiyetin manevî kuvvetiyle namınıza olarak bir harfin yerini değiştiriyor veya kaldırabiliyorum. İşte bendeki telâkki ve tesir bu mahiyettedir.
http://risaleler.com/wwwroot/turkish/nurlar-tr/g-barla/metin/1431.htm

İşte burada geçiyor
 

halukgta

Asistan
Katılım
16 Ara 2011
Mesajlar
334
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?
29-Ankebut Suresi 51
 

alanyali07

Kıdemli Üye
Katılım
11 May 2008
Mesajlar
6,968
Tepkime puanı
845
Puanları
0
Hala bir arkadaşımız namazın nasıl kılınacağı Kur'anda yoktur diyerek, farkında olmadan Kur'anı yetersiz görebiliyor. Allah yüzlerce kez namaz kılın diye bir emir verdikten sonra, sizce bu konuda gerekli açıklamaları yapmaz mı? Her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyen Rahman a lütfen iyi kulak veriniz. Tabi iş işten geçmeden.


Bu sitede bu konuya cevap vermek için bir yazı eklemiştim. Lütfen aşağıdaki lingte belirtilen yazıyı dikkatle okuyunuz.


Kur'anın açıklamalarını yeterli görmüyorsanız, size sözüm olamaz. Hatırlatırım namaz konusu her mezhepte farklılık göstermektedir. Acaba hangisi peygamberimizin uyguladığı namaz diye kendimize bir soralım. Bakalım nasıl bir cevap alacağız.

http://www.ihvanforum.org/showthread.php?t=109547
arkadaşım bana açıklama verme..bahsettiğin konuda kendi açıklamaların da var..bana sadece ayet ver..Kuran yetmiyor mu da açıklama yapıyorsun..sadece ayet ile namazın başından sonuna kadar nasıl kılınacağını göster? namaz vakitlerini,başlangıç ve bitişlerini,hangi sırayla,ne kadar sürede gibi hepsini ayetlerle sıra sıra ver..ama hiçbir açıklama yapmayacaksın..verdiğin yazıda kendi açıklamaların var..ben açıklama istemiyorum..çünkü Kuran yeterli diye sensin !!!!!!
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Bir arkadaşımızda benim düşünce ve fikrimin ne olacağına dair bir yorum yaparak şöyle demiş;

( adamın avatarına da bir bakmak aklınıza gelmiyor mu ?
"Kuran bize yeter" deyicilerden olduğu anlaşılmıyor mu ?)

Size Kur'an yetmiyebilir, elbette bu sizin sorununuz. Kur'anı elbirliğiyle laik olduğu yere getirmeyi simgeleyen, o muazzam fotoğrafa, böyle küçümser bir düşünceyle karşı çıkmanız, benim düşünce ve fikirlerimde ne kadar haklı olduğumumu, bana birkez daha Rabbim gösterdi. Allah a e şükürler olsun.


halukgta,
Edille-i şeriyye yi biz ulemamızın beyanlarıyla 4 olarak biliyoruz. Sen ise, tutmuş bunu 1' e indirmeye çalışıyorsun. Bu mezhebimizi sen "Kuran size yetmez !" diye ifade etmişsin ! Bence bu zat-i sungurluktan vaz geç derim sana ! Çünkü, kesin olarak belli ki, bu tür zat-i sungurluklar insanı cehenneme sürükler.Vesselâm.
 
Üst