Enes
İhvan Forum Üye
http://www.coolkul.com/neden-hayir-olsun-ki/
Yaklaşık 8 yıldır Türkiye olağanüstü hızda gündem değiştiriyor, neredeyse her gün bambaşka bir konu tartışılıyor ve çoğu zaman dünün gündemi dünde kalıp bugünün gündemi bambaşka olay ya da olaylar üzerine oluyor. Bu durum 25 yaşındaki bir vatandaş olarak benim oldukça hoşuma giden bir durum.
Neden mi?
Çünkü sürekli tartışılan ortamlar her zaman iyidir ve sürekli tartışılan bir şey varsa demek ki gelişme sürecine girilmiş değişimin ayak sesleri duyulmuştur. Hele ki bu değişime ayak direyen güruh daha önce bu ülke için tek çivi çakmayan bir grüh ise bu tartışma ortamı tadından yenmez en güzel ortamların tepesine yerleşiveriyor. Bu ayak seslerini ilk 17 yaşımda duyduğumda delikanlı çağların verdiği esaslı heyecana fevkalade heyecan kattığını söylemek isterim. Şimdilerde ise yaş biraz daha kemale erdi ve olayları biraz daha sakin bir ruh hali ile karşılama sendromuna çoktan girmiş bulunmaktayım.
Sözü çok fazla dallandırıp budaklandırmadan bugüne geliyoruz;
Şimdilerde ise ülkemizin gündeminde öncekilere nazaran çok daha başka, çok daha önemli bir konu var; Anayasa değişikliği. Otuz yıl önce bir askeri müdahale ile başa geçen darbeci güçlerce oluşturulan Anayasa’yı, daha önce mağdur olan, dışlanan, başa gelmemeleri için olmadık oyunlara maruz bırakılan sivil bir iktidarın değiştirme çabaları var.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde daha önce oylanan ancak muhalefetin topyekûn karşı çıkması ile Anayasa Mahkemesi badiresini de atlatarak halkın takdirine sunuluyor olması son derece mühim bir olay. Hele ki bu oylamanın 1980 askeri darbesinin yıldönümüne denk gelmesi de sembolik dahi olsa büyük bir anlam taşımasına sebep oluyor.
Bendeniz ilk defa sandık başına gidecek ve ilk defa bir seçimde oy kullanacağım ve oyumun rengi tabii ki de EVET! Neden evet diyeceğim konusunda uzun uzadıya yazabilirim çünkü Evet demek için oldukça fazla neden var. Ben o yüzden “Neden Evet?” sorusundan ziyade “Neden Hayır olsun ki?” sorusuna yoğunlaşmak istiyorum.
Gerçekten de neden hayır olsun ki?
Şimdi kalkıp Yüksek Askeri Şura kararlarına yargı yolu açılmasına nasıl hayır diyeyim? Nasıl yüzlerce belki de binlerce YAŞ mağduruna “büyüklerimiz böyle takdir etmiş ne halin varsa gör” diyeyim? Hangi vicdan ölçütüne sığar bu?
Ya da memurların yıllardır istediği “Toplu Sözleşme Hakkı”na nasıl muhalefet edeyim ki? Memurların da almış olduğu kurum içi cezaların yargı denetiminden uzak olmasına nasıl göz yumabilirim ki?
Sivil bir vatandaşın hâlihazırda askeri mahkemelerde süründürülmesine, askeri konularda düşüncesini beyan eden gazetecilerin dâhi Askeri Mahkemelerce mahkûm edilmesine nasıl razı olayım ki? Askerin sivil mahkemelerce yargılanma yolunu Anayasa Mahkemesi’ne iptal ettiren zihniyetin aynı duyarlılığı Siviller için göstermemesine nasıl alkış tutayım ki?
Peki, insan hakları açısından hukuk eliyle mağdur edilen vatandaşların haklarını arayabilecekleri bir yüce mahkemenin kurulmasına nasıl karşı çıkabilirim? Buna nasıl hayır diyebilirim? Her yıl onlarca dava ile AİHM’ de mahkûm olan ülkemin bu utanç arenasına varmadan kendi yarasına pansuman yapmasına nasıl muhalefet edebilirim ki? AİHM’ ye gidebilenin hakkını alabildiği gidemeyenin ise çaresizlik içinde haksızlığa razı olduğu bir düzeni içime sindirmemi bekleyenlerin var olması ne kadar normal?
Sivil iktidarın tüm üyeleri yanlış yaptıkları zaman tıpış, tıpış gitmek zorunda kaldıkları Yüce Divan’a neden diğer üst düzey devlet görevlileri hesap vermesin? Bir Genelkurmay Başkanı ya da Meclis başkanı bir başbakandan daha mı fazla “vatansever”dir?
Bizim kuşak pek bilmez belki çünkü o zamanlar henüz 90’lı kuşağın çocuklarıydık biz. Mehmet Moğultay adında bir Adalet Bakanı geçmiş bu ülkeden ve bu sayın bakanımız HSYK eli ile binlerce “taraftar”ını hukuk kurumlarına yerleştirmiş. O taraftarlar zaman geçmiş yeni hukukçuları seçen mercilere yükselmişler yani daha önce siyasallaşan hukuk sayesinde aynı zihniyetin üyesi hukukçulara mahkûm bırakılmış bu ülke. Ülkenin adalet kadroları 7 kişilik bir “Beyefendiler” yahut “Hukuk Baronları”nın takdirine terk edilmiş. Bu hukuk baronları canları istemiş kendilerine ters düşen savcıları görevden atmış, canları istemiş tam dava sürecinin ortasında tüm iddia ve karar heyetini değiştirmiş, bir savcı yüksek rütbede bir asker için iddianame hazırladığı vakit soluğu sokakta almış hem de artık avukatlık dahi yapamayacak bir ceza ile!
Şimdilerde bu baron efendilerin tahtları sallantıya giriyor. Şimdi ben bu baronların koltukları tehlikeye giriyor diye ve istedikleri mahkemeye artık istedikleri gibi müdahalede bulunamayacakları için mi “hayır” diyeceğim?
Nasıl ideolojilerini ve dünya görüşlerini hemen her işlerine karıştırmaktan geri durmayan hukuk adamlarına güveneceğim? Nasıl “böyle gelmiş böyle gider” haleti ruhiye sine bürünüp köşeme çekilecek ve değişimlere karşı geleceğim?
Siz söyler misiniz lütfen bütün bunlara rağmen bu HAYIR’ da var mı bir hayır? Vereceğim oy neden hayır olsun ki?
Enes Ali
14-08-2010
http://www.coolkul.com/neden-hayir-olsun-ki/
Yaklaşık 8 yıldır Türkiye olağanüstü hızda gündem değiştiriyor, neredeyse her gün bambaşka bir konu tartışılıyor ve çoğu zaman dünün gündemi dünde kalıp bugünün gündemi bambaşka olay ya da olaylar üzerine oluyor. Bu durum 25 yaşındaki bir vatandaş olarak benim oldukça hoşuma giden bir durum.
Neden mi?
Çünkü sürekli tartışılan ortamlar her zaman iyidir ve sürekli tartışılan bir şey varsa demek ki gelişme sürecine girilmiş değişimin ayak sesleri duyulmuştur. Hele ki bu değişime ayak direyen güruh daha önce bu ülke için tek çivi çakmayan bir grüh ise bu tartışma ortamı tadından yenmez en güzel ortamların tepesine yerleşiveriyor. Bu ayak seslerini ilk 17 yaşımda duyduğumda delikanlı çağların verdiği esaslı heyecana fevkalade heyecan kattığını söylemek isterim. Şimdilerde ise yaş biraz daha kemale erdi ve olayları biraz daha sakin bir ruh hali ile karşılama sendromuna çoktan girmiş bulunmaktayım.
Sözü çok fazla dallandırıp budaklandırmadan bugüne geliyoruz;
Şimdilerde ise ülkemizin gündeminde öncekilere nazaran çok daha başka, çok daha önemli bir konu var; Anayasa değişikliği. Otuz yıl önce bir askeri müdahale ile başa geçen darbeci güçlerce oluşturulan Anayasa’yı, daha önce mağdur olan, dışlanan, başa gelmemeleri için olmadık oyunlara maruz bırakılan sivil bir iktidarın değiştirme çabaları var.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde daha önce oylanan ancak muhalefetin topyekûn karşı çıkması ile Anayasa Mahkemesi badiresini de atlatarak halkın takdirine sunuluyor olması son derece mühim bir olay. Hele ki bu oylamanın 1980 askeri darbesinin yıldönümüne denk gelmesi de sembolik dahi olsa büyük bir anlam taşımasına sebep oluyor.
Bendeniz ilk defa sandık başına gidecek ve ilk defa bir seçimde oy kullanacağım ve oyumun rengi tabii ki de EVET! Neden evet diyeceğim konusunda uzun uzadıya yazabilirim çünkü Evet demek için oldukça fazla neden var. Ben o yüzden “Neden Evet?” sorusundan ziyade “Neden Hayır olsun ki?” sorusuna yoğunlaşmak istiyorum.
Gerçekten de neden hayır olsun ki?
Şimdi kalkıp Yüksek Askeri Şura kararlarına yargı yolu açılmasına nasıl hayır diyeyim? Nasıl yüzlerce belki de binlerce YAŞ mağduruna “büyüklerimiz böyle takdir etmiş ne halin varsa gör” diyeyim? Hangi vicdan ölçütüne sığar bu?
Ya da memurların yıllardır istediği “Toplu Sözleşme Hakkı”na nasıl muhalefet edeyim ki? Memurların da almış olduğu kurum içi cezaların yargı denetiminden uzak olmasına nasıl göz yumabilirim ki?
Sivil bir vatandaşın hâlihazırda askeri mahkemelerde süründürülmesine, askeri konularda düşüncesini beyan eden gazetecilerin dâhi Askeri Mahkemelerce mahkûm edilmesine nasıl razı olayım ki? Askerin sivil mahkemelerce yargılanma yolunu Anayasa Mahkemesi’ne iptal ettiren zihniyetin aynı duyarlılığı Siviller için göstermemesine nasıl alkış tutayım ki?
Peki, insan hakları açısından hukuk eliyle mağdur edilen vatandaşların haklarını arayabilecekleri bir yüce mahkemenin kurulmasına nasıl karşı çıkabilirim? Buna nasıl hayır diyebilirim? Her yıl onlarca dava ile AİHM’ de mahkûm olan ülkemin bu utanç arenasına varmadan kendi yarasına pansuman yapmasına nasıl muhalefet edebilirim ki? AİHM’ ye gidebilenin hakkını alabildiği gidemeyenin ise çaresizlik içinde haksızlığa razı olduğu bir düzeni içime sindirmemi bekleyenlerin var olması ne kadar normal?
Sivil iktidarın tüm üyeleri yanlış yaptıkları zaman tıpış, tıpış gitmek zorunda kaldıkları Yüce Divan’a neden diğer üst düzey devlet görevlileri hesap vermesin? Bir Genelkurmay Başkanı ya da Meclis başkanı bir başbakandan daha mı fazla “vatansever”dir?
Bizim kuşak pek bilmez belki çünkü o zamanlar henüz 90’lı kuşağın çocuklarıydık biz. Mehmet Moğultay adında bir Adalet Bakanı geçmiş bu ülkeden ve bu sayın bakanımız HSYK eli ile binlerce “taraftar”ını hukuk kurumlarına yerleştirmiş. O taraftarlar zaman geçmiş yeni hukukçuları seçen mercilere yükselmişler yani daha önce siyasallaşan hukuk sayesinde aynı zihniyetin üyesi hukukçulara mahkûm bırakılmış bu ülke. Ülkenin adalet kadroları 7 kişilik bir “Beyefendiler” yahut “Hukuk Baronları”nın takdirine terk edilmiş. Bu hukuk baronları canları istemiş kendilerine ters düşen savcıları görevden atmış, canları istemiş tam dava sürecinin ortasında tüm iddia ve karar heyetini değiştirmiş, bir savcı yüksek rütbede bir asker için iddianame hazırladığı vakit soluğu sokakta almış hem de artık avukatlık dahi yapamayacak bir ceza ile!
Şimdilerde bu baron efendilerin tahtları sallantıya giriyor. Şimdi ben bu baronların koltukları tehlikeye giriyor diye ve istedikleri mahkemeye artık istedikleri gibi müdahalede bulunamayacakları için mi “hayır” diyeceğim?
Nasıl ideolojilerini ve dünya görüşlerini hemen her işlerine karıştırmaktan geri durmayan hukuk adamlarına güveneceğim? Nasıl “böyle gelmiş böyle gider” haleti ruhiye sine bürünüp köşeme çekilecek ve değişimlere karşı geleceğim?
Siz söyler misiniz lütfen bütün bunlara rağmen bu HAYIR’ da var mı bir hayır? Vereceğim oy neden hayır olsun ki?
Enes Ali
14-08-2010
http://www.coolkul.com/neden-hayir-olsun-ki/