neden ATATÜRK

AdigeBatur

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
1,678
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Ayıntab
Web sitesi
www.blogcu.com
nickinize bakılırsa sanırım sizde çerkes ethem soyundansınız.kurtuluş şavasında yaptıkları tabiki takdir edilir Kendisine resmen "Milli Kahraman" ünvanı verilerek TBMM'nde ayakta karşılandı. ama ya yapmadıkları.birliklerinin kendine özgü yapısı ve genellikle Kafkas göçmenlerinden oluşması kuşkular yarattığı gibi, ayaklanma bölgelerinde verdiği yersiz idam kararları ve köyleri yaktırması hemşehrileri arasında da kendisine karşı antipati uyandırmadımı?kusursuz insan yoktur.

Çerkez asıllı olduğum doğrudur. Ama bunu bir milliyetçi tavır olarak görürseniz bu yanılırsınız. Hiç bir zaman bu şekil bir milliyetçilik yapmam.
İkinci husus: verdiğiniz bilgiler tarihi gerçeklerle örtüşmemektedir. Hele Ankara hükümetiyle ters düştükten sonra hakkında yoğun bir karalama kampanyası başlatıldığı düşünülürse bu tarz iddiaların Çerkez Ethem hakkında söylenmesi doğal karşılanmalıdır. Milli Kahraman ilan edilip "Ethem Bey" diye anılırken köyleri yaktırması (!) yada verdiği yersiz idam kararları (!) kimsenin dikkati çekmiyordu nedense...

Sonra bilnçli olarak Ethem Bey, "Çerkes Ethem" oldu. Neden çerkezliği aşağılama unsuru olarak kullanıldı dersiniz... Kafkas göçmenleri bu vatan için canlarını veririken hiç de kuşku uyandırmıyorlardı (!) Bir Çerkez devleti hayali içinde olsalar bu ülke için ölmezlerdi sanırım.

Çerkez Ethem'in sözde isyandan sonra düzenli orduya karşı savaşmaması ve kardeş kanı dökülmemesi için kendi bağlı birlikleri dağıtıp düzenli ordu tarafına geçmelerini emretmesi bile onun kötü niyetler içinde olmadığının en büyük kanıtıdır... Ama yine de hain ilan edilmekten kurtulamamış, düzenli ordu ile yunan ordusu arasına sıkışıp durumu anlatmak üzere gönderdiği mektup ve telgraflar kâle alınmamış, ve bu "Milli kahramana" hain muamelesi reva görülmüştür. Ankara hükümetinin ihanetini içine sindiremeyerek son haddine kadar kaçmış ve sonunda yunan ordusuna teslim olmuştur.
Yeni nesiller Tarihin bu puslu döneminin gerçeklerini iyi bilmeli ve anlamalıdır.
Önemli olan diğer bir soru da şudur:
Çerkez Ethem acaba Mustafa Kemal'e rakip olacak şekilde sivrildiği için mi hain ilan edilip devre dışı bırakılmıştır ?

.
 

sadık78

Asistan
Katılım
28 Ara 2006
Mesajlar
400
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
www.muratciftka
Web sitesi
www.gulturkiye.com
"Rivayette var ki, "Âhirzamanın dehşetli bir şahsı sabah kalkar, alnında 'Hâzâ kâfir' yazılmış bulunur."
Allahu a'lem bissavab, bunun tevili şudur ki: O Süfyan, kendi başına frenklerin serpuşunu koyup herkese de giydirir. Fakat cebir ve kanunla tâmim ettiğinden,
o serpuş dahi secdeye gittiği için, inşaallah ihtida eder; daha herkes-yalnız istemeyerek-onu giymekle kâfir olmaz."
Risale-i Nur
 

erdost

Üye
Katılım
5 Şub 2007
Mesajlar
44
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
ANKARA
Web sitesi
www.erdost-koc.av.tr
Şualar-14. Şua

Üçüncü esas: Sabık mahkememizde bir müddeiumumînin yanlış bir mânâ ile Beşinci Şuaya dair suallerinde kanun hesabına değil, belki bir ölmüş şahsın dostluğu taassubu hesabına mânâsız ve lüzumsuz itirazları sebebiyle bu gelecek uzunca tafsilâtı vermeye mecbur oldum.
Evvelâ: Bu Beşinci Şuayı hükümetin eline geçmeden evvel biz mahrem tutuyorduk. Hem bütün taharrilerde bende bulunmadı. Hem maksadı yalnız avâmın imanlarını şüphelerden ve müteşabih hadisleri inkârdan kurtarmaktır. Dünya cihetine üçüncü, dördüncü derecede, dolayısıyla bakar. Hem verdiği haberler doğrudur. Hem ehl-i siyaset ve dünya ile mübareze etmiyor, yalnız ihbar eder. Hem şahısları tayin etmiyor. Küllî bir surette, bir hakikat-i hadîsiyeyi beyan eder. Fakat, o küllî hakikati bu asırdaki dehşetli bir şahsa tam tatbik etmişler. Onun için bu senelerde yeni telif edilmiş zannıyla itiraz ettiler. Hem o risalenin aslı, Dârü'l-Hikmetten daha eskidir. Yalnız bir zaman sonra tanzim edildi, Risale-i Nur'a girdi. Şöyle ki:
Bundan kırk sene evvel ve Hürriyetten bir sene evvel(*)İstanbul'a geldim. O zaman Japonya'nın Başkumandanı, İslâm ulemasından dinî bazı sualler sormuştu. Onları İstanbul hocaları benden sordular. Hem çok şeyleri o münasebetle sual ettiler.
Ezcümle, bir hadiste, "âhir zamanda dehşetli bir şahıs sabah kalkar, alnında 'Hâzâ kâfirün' yazılmış bulunur" diye hadis var deyip benden sordular. Dedim: "Bir acîp şahıs bu milletin başına geçer ve sabah kalkar, başına şapka giyer ve giydirir."
Bu cevaptan sonra bunu sordular: "Acaba o zaman onu giyen kâfir olmaz mı?" Dedim: "Şapka başa gelecek, secdeye gitme diyecek. Fakat, baştaki İmân o şapkayı da secdeye getirecek, inşaallah Müslüman edecek."
Sonra dediler: "Aynı şahıs bir su içecek, onun eli delinecek ve bu hadise ile 'Süfyan' olduğu bilinecek." Ben de cevaben dedim: "Bir darb-ı mesel var. Çok israflı adama eli deliktir denilir. Yani elinde mal durmuyor, akıyor, zâyi oluyor deniliyor. İşte o dehşetli adam bir su olan rakıya müptelâ olup, onunla hasta olacak ve kendisi hadsiz israfata girecek, başkalarını da alıştıracak."
Sonra birisi sordu ki: "O öldüğü zaman İstanbul'da dikili taşta şeytan dünyaya bağıracak ki, filân öldü." O vakit ben dedim: "Telgrafla haber verilecek." Fakat bir zaman sonra, radyo çıkmış işittim. Eski cevabım tam değilmiş bildim. Sekiz sene sonra Dârü'l-Hikmette iken dedim: "Şeytan gibi radyoyla dünyaya işittirecek."
.............
Sonra bazı zâtlar, âhirzaman hâdisatını haber veren müteşabih hadîsleri suâl etmek münasebetiyle, o eski risalenin aslını tanzim ettim. Risale-i Nur'un Beşinci Şuası namını aldı
*Hürriryet denilen 1908 yılı 2. meşrutiyettir.
 

erdost

Üye
Katılım
5 Şub 2007
Mesajlar
44
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
ANKARA
Web sitesi
www.erdost-koc.av.tr
"Rivayette var ki, "Âhirzamanın dehşetli bir şahsı sabah kalkar, alnında 'Hâzâ kâfir' yazılmış bulunur."
Allahu a'lem bissavab, bunun tevili şudur ki: O Süfyan, kendi başına frenklerin serpuşunu koyup herkese de giydirir. Fakat cebir ve kanunla tâmim ettiğinden,
o serpuş dahi secdeye gittiği için, inşaallah ihtida eder; daha herkes-yalnız istemeyerek-onu giymekle kâfir olmaz."
Risale-i Nur(BEŞİNCİ ŞUA)

Bu cevap izaha muhtaçtı (forumu açan arkadaşımız için), o yüzden 14. Şua'dan alıntı yaparak cevap yazdım. Ayrıca foruma konu olan şahıs, öyle bir konuma gelmiş ki..... neyse bu hamur çok su götürecek. Son kelam: HAKKIN HATIRI ÂLÎDİR, HİÇBİR HATIRA FEDA ETMEMEK GEREKTİR.
 

Erhan

Profesör
Katılım
21 Tem 2006
Mesajlar
2,115
Tepkime puanı
42
Puanları
48
Konum
Ankara
Web sitesi
www.softajans.com
Bilinenler Bilinmeyenler bazı kişilerin bazı yaptıkları bizi alakadar etmez biz islama hizmetimize bakalım ve şunu demek den de kendimi alı koyamıyorum atatürk hakkında başı şeyleri tüm Türk Milleti biliyor

ama üstadım ne diyor...

Her Söylediğin Doğru Olsun Ama Her doğruyu her yerde söyleme
 

İmandanihsana

Doçent
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
1,048
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
36
Konum
istanbul/kadıkö
Bilinenler Bilinmeyenler bazı kişilerin bazı yaptıkları bizi alakadar etmez biz islama hizmetimize bakalım ve şunu demek den de kendimi alı koyamıyorum atatürk hakkında başı şeyleri tüm Türk Milleti biliyor

ama üstadım ne diyor...

Her Söylediğin Doğru Olsun Ama Her doğruyu her yerde söyleme

eyvallah....
 

sadık78

Asistan
Katılım
28 Ara 2006
Mesajlar
400
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
www.muratciftka
Web sitesi
www.gulturkiye.com
Üstad "her doğru herde söylenmez"diyor ama malum şahsa "ortak değer" demiyor,bazıları gibi.Üstelik o sözün bir de başı var."Her söylediğin doğru olmalı ama" diye başlar.Yalan söyleyin anlamına gelmez o söz..
 

dayi

Profesör
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
1,918
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
69
Rivayette var ki, "Âhirzamanın dehşetli bir şahsı sabah kalkar, alnında 'Hâzâ kâfir' yazılmış bulunur."
Allahu a'lem bissavab, bunun tevili şudur ki: O Süfyan, kendi başına frenklerin serpuşunu koyup herkese de giydirir. Fakat cebir ve kanunla tâmim ettiğinden,
o serpuş dahi secdeye gittiği için, inşaallah ihtida eder; daha herkes-yalnız istemeyerek-onu giymekle kâfir olmaz."
Risale-i Nur

Dervişlik olsaydı ..
Cüppeyle sarıkla..
Alırdı cümle alem..
Otuz kırka..

:D..böyle bir şiirmiydi..tam hatırlayamadık.....

Şapka devrimi :D..kim giyiyor şapka..kim giyiyor Fes..:D..söyleştiğiniz konu üstü kapalı olarak ATATÜRK ve Devrimleriyse,şapka kısmını geçin..:D

HU..
 

esvednur

Üye
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
114
Tepkime puanı
0
Puanları
0
bir A4 kağıdı önünüze alın.

bembeyaz ve boş...

üzerinde hiçbir leke yok!

şimdi:

bir kalem ile tam orta yere sadece bir nokta koyun!

ve çekilin geriye bakın:

ne görüyorsunuz?

noktayı mı?

dikkatinizi nokta mı çekiyor?

A4 kapıdı ebatınca o beyazlık ve safiyet hiç nazarınızı celbetmiyor mu?

sadece nokta mı sizin ilgi odağınız?

insan

A4 kağıdına benzer.

saf ve temiz büyük bir sathı vardır.

arada da noktalar!

maalesef insanlar insanlara bakarlarken

sadece lekelere dikkat ederler.

ondaki menfi huylara...

değerlendirirken bir kara nokta bütün sathı mahfeder sanki.

halbuki:

insan muazzam bir saflığı ve temizliği de bünyesinde bulundurur.

lekeli taraflarına dikkat edince bu temizlik görünmez haliyle...

ama, dikkati çekmedi diye, o temiz ve lekesiz bölümler hiçbir zaman yok olmaz.

değerlendirirken birilerini,

bir de bu gözle bakılması temennisiyle...

ayrıca

Allah Teala'nın lekeleri silen bir silgisi vardır.

pişmanlık damlaları, en kuvvetli leke sökücüdür.

O'nun affettiğini affedememek, ancak bedbahtlık olacaktır.

ona belki denilecek ki:

seni neden affedeyim, sen kimi affettin?

seni neden setr edeyim, sen kimi setr ettin?

seni neden esirgeyeyim, sen kimi esirgedin?

kim bu dünyada kime ne ile muamele etmiş ise onunla muamele olunacaktır.

çok mu şerlidir insan acaba şeytandan?

o bile ' acaba Rabb'im bana merhamet edecek mi' diye ümitlenirken

'lekesi çok bunun diye birinden tiksintiyle yüz çevirmek'

aynaya küsmek sadece aslında...

halbuki

biz lekeye küseriz, lekeliye değil...

bu yazıyla tartışmaya son demek istiyorum saygılar.
 

Satuk Buğra

Profesör
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
1,121
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
"Rivayette var ki, "Âhirzamanın dehşetli bir şahsı sabah kalkar, alnında 'Hâzâ kâfir' yazılmış bulunur."
Allahu a'lem bissavab, bunun tevili şudur ki: O Süfyan, kendi başına frenklerin serpuşunu koyup herkese de giydirir. Fakat cebir ve kanunla tâmim ettiğinden,
o serpuş dahi secdeye gittiği için, inşaallah ihtida eder; daha herkes-yalnız istemeyerek-onu giymekle kâfir olmaz."
Risale-i Nur

Üstad Bediüzzaman Hadisi Şerif bir güzel tefsir etmiş. Bundan daha açık ne olabilir. Ama hala seccadelerinin üzerinde, kıbleye dönük olarak, Allahtan, Allaha isyan eden süfyanlara dua eden müslümanlara rastlamaktayız, daha iflah olurmu millet.
 

PUTYIKAN

Paylaşımcı
Katılım
24 Şub 2007
Mesajlar
175
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şeytan Onlari Istilâ Etmiş, Onlara Allah’ı Anmayı Bile Unutturmuştur. Onlar Şeytan Taraftarı Olanlardır. İyi Bilin ki Asıl Kayba Uğrayanlar Şeytan Taraftarı Olanlardır.” (Mücâdele: 19)
Allah’tan Tarafa Olan “Hizbullah” Ayrı,
Şeytandan Tarafa Olan “Hizbüşşeytan” Ayrıdır.
Hazret-i Allah’a ve Gönderdiği Peygamber Aleyhimüsselâm Hazerâtına Karşı Gelen, İnkâr Edip İsyan Eden Şeytanın Hizipleri Küfür ve Şirk İçindedirler. Ebedî Cehenneme Gireceklerdir.

“Onlardan Önce Nuh Kavmi, Âd Kavmi ve Sarsılmaz Bir Saltanatın Sahibi Firavun da Yalanlamıştı. Semûd, Lût Kavmi ve Eyke Halkı da (Yalanladılar). İşte Bunlar (Hakk ve Hakikate Karşı İsyanda) Birleşen Fırkalardır. Hepsi de Peygamberleri Yalanladılar ve Azabımı Hakettiler.” (Sâd: 12-13-14)
 

PUTYIKAN

Paylaşımcı
Katılım
24 Şub 2007
Mesajlar
175
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Tâğut’u Reddetmek İslâm’ın Emri, İmanın Şiârıdır:
Tâğut’u yani ilâhî hükümlerle çatışan nefsi, fertleri, düzenleri reddetmedikçe, hakimiyetin yalnız Allah-u Teâlâ’ya âit olduğunu tasdik etmedikçe, Tevhid kulpuna yapışılamaz.
İslâm’ın hak din olduğu, imanın insanı aydınlığa çıkardığı; küfrün ise sapıklık olduğu, insanları karanlıklarda bıraktığı apaçık ortadadır.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“İman ile küfür kesin olarak birbirinden ayrılmıştır.” buyuruyor. (Bakara: 256)
Güneşin varlığına delil, yine güneşin kendisidir.
İman ile küfür, hak ile bâtıl, hidayet ile dalâlet, nur ile zulmet, saâdet ile felâket apaçık delillerle birbirinden ayırt edilir haldedir.
İlmin nuru ile münevver olan “Hakikat ehli”, iman yolunu seçtiği için dünya saâdetine ahiret selâmetine kavuşacak; küfür karanlığında kalan “Dalâlet ehli” ise dünyada ve ahirette ceza ve mücâzat görecektir.
“Kim Tağut’u inkâr edip de Allah’a inanırsa muhakkak ki o, kopması mümkün olmayan en sağlam bir kulpa sımsıkı sarılmış olur.” (Bakara: 256)
İman, aslâ kopmak bilmeyen sağlam bir kulp gibidir. O kulpa sarılan kişi kurtuluş yolunu aslâ kaybetmez, şaşkınlıklar içinde bocalamaz.
İman ile küfrün bu derece açığa çıkmasından sonra, kendilerine tutunanları küfre kaydıracak olan Tâğutlar’ın, imansız imamların çürük kulplarına yapışanlar ise Hakk’tan, hakikatten ve doğruluktan uzaklaşırlar, hidayeti dalâlete değişirler, sapıklık içinde bocalar dururlar.
“Allah işitendir, bilendir.” (Bakara: 256)
Hem sözleri işitir, hem de niyetleri bilir. Dili ile: “Ben de müslümanım.” deyip, içinde inkârı saklayan kâfirlerin, münâfıkların sapıklıklarından Allah-u Teâlâ habersiz değildir.
“Allah iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan kurtarıp nura çıkarır.
İnkâr edip kâfir olanların dostları ise Tâğut’tur. Onları nurdan alıp karanlıklara götürür. İşte onlar cehennemliklerdir, orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara: 257)
İmanın nur ile ifade edilmesinden daha derin ve şümûllü bir tâbir bulunamaz. Küfrün ise zulümat ile ifade edilişi de aynıdır. Hakk’ın nurundan başka bütün yollar hiç şüphe yok ki zulümatın tâ kendisidir.
Allah-u Teâlâ hiçbir müminin kendi yolundan başka yollara gitmesine asla izin vermez.
Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurur:
“Allah ve Peygamber’i bir işe hüküm verdiği zaman, mümin bir erkekle mümin bir kadın için artık o işte kendi arzularına göre seçme hakkı yoktur. Allah’a ve Peygamber’ine baş kaldırıp isyân eden kimse hiç şüphesiz ki apaçık bir şekilde sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzâb: 36)
Resulullah Aleyhisselâm’ın verdiği hüküm, Allah-u Teâlâ’nın verdiği hükümdür. Çünkü o, hevâ ve hevesine uyarak konuşmaz.
Bu Âyet-i kerime hususi bir hadise hakkında nâzil olmakla beraber hükmü umumidir. Buradaki emir ve talimat kıyamete kadar geçerlidir.
Hiçbir müslüman fert ve milletin, Allah-u Teâlâ’nın ve Peygamber’inin hüküm verdiği bir hususta kendi isteğine göre seçme hakkı yoktur. Müslüman kalmak, müslümanca yaşamak ve müslüman olarak ölmek isteyen bir kimse mutlaka Allah-u Teâlâ ve Resulü’nün emir ve arzusuna boyun eğmek: “İşittim ve itaat ettim!” demek zorundadır. Boyun eğmeyi kabul etmezse, ne kadar müslüman olduğunu iddiâ etse de boştur. Bu gibi kimseler İslâm dairesinden çıkmış, kalbinde imandan bir eser kalmamıştır.
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
esvednur ; bu yazıyla tartışmaya son demek istiyorum saygılar.
Bu okadar kolay olmayacak sanırım...
Esasen ben kendi adıma konuşayım..
Bir yabancının ATATÜRK'e hakaret etmesini içime sindiremem , en nihayetinde dışa karşı o bir milleti temsil ediyor yani bizi. o hakareti bana yapılmış gibi sayarım..
Atatürk bir dehadır savaşçıdır liderdir önderdir..
Ama bir mücevherlerin ölçüldüğü HASSAS terazi vardır birde kantar..
Ölçümü ne ile ve neye göre yaptığınız ile alakalı olarak farklı ATATÜRK ler karşınıza çıkacaktır..
Özgürlük ne pahasına ? herşeye değer.. , ümmetten ULUS çıkarma çabası.., devrimler , inkılap yılları... bağımsızlığımıza karşılık inancımız.... Bağımsızlık elbet milletin eseridir..

Üstad 5.şuasında ben deccalın/süfyanın tarifini yapıyorum demiş , tarifin bir adresi var...
 

sadık78

Asistan
Katılım
28 Ara 2006
Mesajlar
400
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
www.muratciftka
Web sitesi
www.gulturkiye.com
Şair de böyle demiş

"Ezan sesi duyulmuyor
Haç dikilmiş minbere
Kâfir Yunan bayrak asmış
Camilere, her yere

Öyle ise gel kardeşim
Hep verelim elele
Patlatalım bombaları
Çanlar sussun her yerde


Çanlar sustu ve fakat
binlerce yılın yabancısı bir ses
değdi minarelere:
Tanrı uludur Tanrı uludur
polistir babam
Cumhuriyetin bir kuludur."
 

golge

Üye
Katılım
22 Eki 2006
Mesajlar
388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
DENİZLİ-ÇİVRİL-GÜRPINAR
atatürk içki içiyormuş-bana ne,
atatürk her gece eğleniyomuş-bana ne
atatürk zevk sefa içinde yaşıyormuş,günahkarmış,asiymiş,osmanlıy karşı hainmiş vs..vs. bana ne
bütün bu olanlar için benim yapabileceğim bir şey yoktur.

siyaset kavas,ilim köle sanat ihtilaç
serbest verem ve sıtma mahpus gümrükte ilaç
 

melih

Üye
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Web sitesi
www.temkur.blogcu.com
Mustafa Kemal, vatanın kurtuluşunda büyük işler yapmıştır. (..............................)

Herkese hakkını vermek gerekir, fazlasını değil. Ama önce hakkı verilmeyenlerden başlanmalı...

Bir Anı ve Bir Hikaye:

Yıllar önce bir "polis sorgusu"ndayız.Bizim meselemiz değil ama,polis ısrarla Mustafa Kemal'e geliyor.

-Memleketi Atatürk kurtarmıştır,denilirse,kafir olunur mu?

-Bi-la kayd-u şart manasında söylerseniz,haza olursunuz.

-Ne demek istiyorsun?

-Bakın...Bir kaç gün önce Büyük Taarruz'un yıl dönümü idi.TRT televizyonunda bu savaşın kahramanları anlatılıyordu.Anlatılana göre,askerlerimiz,vurulduklarında son hamle ile kendilerini Yunan İstihkamlarını oluşturan tel örgüler,dikenli teller üstüne atıyorlarmış ki...arkalarından gelen askerler,kendi üstleine bassınlar da geçsinler diye...Şimdi..O askerin ve askerlerin hakkını vereceksin.Geriye ne kalırsa..önemli değil..Hepsi Mustafa Kemal'in olsun...Ama,o askerlerin de hakkını ona vermeye kalkarsanız,haksızlık edersiniz.Cehennem de zaten haksızlar için inşa edilmiştir.

-hı?

....

HİKAYE:

Adam,uçakla,Ankara'ya gidecek.

Birisi gelip,ona,uçağa binmemesini,çünkü,uçağız düşeceğini söylemiş...Adam,söz dinlemiş ve uçağa binmemiş...Gerçekten de uçak düşmüş ve kurtulan olmamış.

Adam,Ankara'ya gidecek ya...Otobüs'e bilet almış.Tam arabaya bincekken,aynı kişi,"Bu otobüse binme bu araba Bolu Dağında kaza yapacak!" demiş.Adam,sözü yine dinlemiş...Otobüs de gerçekten kaza yapmış ..Kurtulan bir kaç kişi...

Adam,Tren'e binmek istemiş...Aynı kişi gelmiş.."-Bu tren,Pamukova'da kaza yapacak...yetmiş kişi ölecek...Sen bu trene binme!" demiş...Adam,yine söz dinlemiş...Trene de binmemiş...Ama,onu üç kere ölümden kurtaran adama sormuş.

-Beni üç kere ölümden kurtardın.Sen kimsin?

Adam cevap vermiş.

-Ben,senin iyilik meleğinim.Ben seni başına gelecek tehlikelerden korumakla görevliyim.

Adam şaşkınlıkla ve biraz da hiddetle,sorusunu sormuş.

-Ulan!...Demiş...Madem,sen beni tehlikelerden korumakla görevlisin...Peki,lan..sen...ben evlenirken neredeydin?

...

Esas soru:

Bu adam nerede yaşıyormuş?

Herkeslere selamlar.
 

Satuk Buğra

Profesör
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
1,121
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Batı emperyalizmi ve kültürünün boyunduruğuna girmek kurtulmak ise kurtulanlarda kurtarıcılarda bellidir tabi.
 
Üst