Necip Fazıl Kısakürek Kimdir?

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
SAKARYA'M BENİM!


26559.jpg

Hem davası hem paltosu büyük adam!
O hem pimi çekilmiş bombadır, hem düşünce örgüsünü sicim gibi, gemici halatları gibi sağlamca ören bir fikir üstadıdır.




Uzun süren bir uykudan uyandıktan sonra fasılasız, düşmana saldırmaktır.
İmanın diriltici ırmağında yıkanmaktır.
Cephede diri, gür, heyecanlı, korkusuz olmaktır.
Zindanlarda ışıyan umut olmaktır. Sesini kısmamaktır. Her kelimesini, her cümlesini, aldığı her nefesi davaya adamaktır.
Aşılması güç barikat!
Duasız, merhametsiz, aşksız, bilinçsiz, samimiyetsiz yürüyüşün ibda, inşa, imar değil imha olduğunu, ihanet olduğunu haykırmaktır.
Çiledir, ızdıraptır, beynin zonklamasıdır. Aklın yok’a değmesidir.
Laf değil hakikattir. Yalan değil gerçektir.
Kötülerin, Hakk düşmanlarının önünde aşılması güç barikattır.
İyilerin, Hakk dostlarının yolunu kalemiyle, mücadelesiyle, çarpışmasıyla, düşüncesiyle açan öncülerdendir.
Dava aşkıyla büyüyen palto!
Sigarayı tutuşuna, içişine hayran olduğum şairdir. Acayip güzel bir artisttir. Paltosu ve davası birlikte büyüktür.
Düşüncesi, şiiri evdir, ağaçtır. Kendisi barınmaz o evde. Kendisi gölgelenmez o ağacın altında. O, şeyhinin gölgesine sığınır, Resulullah’tan şefaat dilenir.
Hem gölgedir hem ışık. Hem nurdur hem ateş. Hem kaledir hem meydan. Hem bozkırdır hem şehir.
26560.jpg
Hem pimi çekilmiş
bomba hem hablü'l-metin!

Hem pimi çekilmiş bombadır, hem düşünce örgüsünü sicim gibi, gemici halatları gibi sağlamca ören bir fikir üstadıdır. Hablü’l-metindir. Götürüp her şeyi O’na bağlar güzelce. Çünkü ancak sağlam bir bağlanışla, adanışla başlar gerçek özgürlük. Diğer bütün bağlanışlar sefil ve rezil köleliklerdir.
Abdülhamid'in müzikay-ı hümayunu
Abdühamid'in en cesur müzikay-ı hümayunudur.
Fatih'in fethettiği yerden İstanbul'a yeniden girerek Ayasofya'nın kapısında bir ömür boyu ezan sesi bekleyendir.
Altın halkanın aşığı, Arvasi'nin bendesidir.
Hırçın ve derin ırmak!
Nil ve Tuna gelip O'nda buluşuyor; Sakarya oluyor. Sakarya eski günlere, eskimez hakikate ulaşmak ve aradaki mesafeyi çabucak kapatmak için bunca hırçın, delişmen, dinginlenemez. Ben bu taşkınlıkta, bu başkaldırışta, bu coşkun imanda yıkanırken öğrendim ve sevdim Türkçe'yi. O'na yetişemedim ve dünya gözüyle O'nu göremedim. Ben İstanbul'a küçük bir çocuk olarak göç ederken, O, çok boğuştuğu bu dünyayı terk eylemiş. Şimdi bakıyorum da o boğuşmada güç yetirebildiklerinin hepsini fethetmiş. Bunları mümin benliğine, düşüncesine, şiirine mal etmiş.
O'na niçin borçluyuz?
İlk gençliğimizden itibaren müphem, mevhum zindanlardan bizi bir Mektup'la, bir Şarkı'yla, bir Nehir'le çıkaran muzdarip, çilekeş. 'Üzülecekseniz, dert çekecekseniz; bunlara üzülün, bu davanın derdini çekin, yükünü yüklenin!' diyen Müslüman. O'nu okudukça kaldırımlardan, yağmurlardan en zor sorulara, en zorlu nefs muhasebelerine, iç hesaplaşmalara ulaştık. Ne çok şey borçluyuz O'na.
Sultan'a binlerce selam!
O'nun sesi, kelimeleri, sabrı, cesareti, direnç ve dirayeti, hakikat peşinde koşarken bıraktığı izler bize ulaşmamış olsaydı muhtemelen kazandığımız bu mevzilerin epeyinden mahrum olacaktık. Kentin çirkefinde, karmaşasında, giriftliğinde kaybolmamışsak, boğulmamışsak O'na çok şey borçluyuz. Allah O'ndan razı olsun ve O'nun cesaret, zekavet, hitabet, belağat ve irfanından bizleri de nasiplendirsin. Kendini adayarak Sultan olan Necib'e, Fazıl'a binlerce selam!

Mustafa Nezihi de kervana katılmak istedi
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
BU OYUNLAR OYNANSA YA!


26586.jpg

Üstadın tamamlanmamış oyunları
Üstad'ın bilmediğimiz, okumadığımız iki oyunu daha var: Kumandan ve Sır.




Necip Fazıl Kısakürek.. Birkaç sözle anlatılamayacak fikir ve aksiyon insanı. Üstad'ın oyunları denilince, şüphesiz ilk aklımıza gelenler Bir Adam Yaratmak, Püf Noktası gibi birbirinden değerli oyunlar. Ama onun, ömrü vefa etmediği için yahut farklı nedenlerle yarım bıraktığı oyunları var. Oldukça ilginç bir öykü üzerine kurulmuş, farklı sahneleme teknikleri gerektiren, şüphesiz yine çok kıymetli oyunlar bunlar.
Kumandan o denizaltından hiç çıkmadı
26587.jpg

Bu oyunlaran birincisi “Kumandan”. Bu oyunda olay, bir denizaltında geçer. Ana karakterler ise, sağlam karakteri ve ağırbaşlı hareketleri ile çevresinden takdir toplayan Yüzbaşı ve her zaman Yüzbaşı'nın gölgesinde kalmış, zaaflarından kurtulamamış olan Teğmen. Bir görev esnasında, denizaltı bozulur. Yardım çabaları her defasında sonuçsuz kalmıştır. Artık sadece 3 saatlik oksijene sahip olan denizaltındaki görevliler panik olurlar. Yüzbaşı onları sakinleştirmeye çalışır. Teğmen ise, ölüm karşısında sağlam bir duruş sergileyemez. Üstelik Yüzbaşı'nın bu durumda daha sakin olmasını sağlayan Allah inancı konusunda da daha önce neredeyse hiç düşünmemiştir. Oyun esnasında, bir önceki gün yaşananlara da parça parça tanık olur seyirci. Teğmen'in nişanlısı ve kız kardeşi Yüzbaşı'na hayrandırlar. Öyle ki, nişanlısı nişanı atar, Yüzbaşı'na olan aşkını itiraf eder.
Bu yönüyle Kumandan, bir yandan olay örgüsüyle izleyiciyi meraklandıran, bir yandan da insan olmanın getirdiği zaaflarla dalga geçen bir oyun.
Müjde, Allah var!
Denizaltında adım adım ölüme giden insanlar yardım haberi beklerken, Yüzbaşı kadere iman etmiş bir halde, isyandan ve panikten uzaktır. Yanında “Allah! Allah!” sözleriyle çaresizliğini dile getiren insanları uyarır. Gündelik yaşamda bu kadar içten söylenmeyen “Allah” sözü, Yüzbaşı'na göre bir müjde niteliğindedir. “Müjde!” der insanlara. O anda en büyük müjdeyi kurtulma haberi sayan insanların şaşkın bakışları arasında ekler: “Allah var! Bu! Dünyanın en eski ve en yeni haberi! Kavrayamadınız mı? Her ân yeniden öğrenmişçesine öğrenin: Allah var! Hâlâ mı kavrayamadınız? Allah var diyorum! Şimdi öğrenmiş gibi öğrenin! Müjde Allah var!..”
Oyun, flashbacklerde Teğmen'in nişanlısının Yüzbaşı'na aşkını itiraf ettiği yerde kalır. Son sahnede Teğmen, Yüzbaşı, Teğmen'in kızkardeşi ve nişanlısı bir odada, hesaplaşma halindedirler. Dolayısıyla, denizaltındakiler kurtulacak mı, nişanlının hali ne olacak, Yüzbaşı ve Teğmen'in kızkardeşi arasında başlayan ilişki nasıl bir nihayete erecek, bilmeyiz.
Sırrın sırrı
İkinci yarım kalmış oyun olan “Sır” ise, tam anlamıyla bir sır. Oyunda, bir Başyücelik Devleti ve bu devletin Başkomutanı görülür. Başkomutan, çok gizli bir iş için, aynı zamanda damadı olan Yüzbaşı'yı uzaklara göndermek üzeredir. Geride kendi öz kızını ve henüz doğmamış olan torununu bırakma pahasına damadını yollayacağı bu görev, devletin bekası için gereklidir. Üstad, bu oyunda farklı bir tarz da denemiş. Oyunun başında gördüğümüz Koro, Yeşiller gibi sembolik anlatımların dışında, kesik baş gibi seyirciyi sarsacak iddialı görseller de mevcut. Oyunun sonu hakkında bir fikir yürütmek oldukça zor.
Bu görev hepimize
Üstad'ın gençliğe bir emanet olarak bıraktığı yazılarını biliyoruz. Ama biraz da bilinmeyen yazıları görmek olsa gayemiz. Üstad'ı sadece birkaç şiiriyle anmasak, vasiyetinin detaylarındaki gizli kaygısını görsek örneğin... Ya da Üstad'ın oyunları deyince akla sadece birkaç oyun gelmese… Tamamlanmamış oyunlar, arada kaybolup gitmese. Basılsa bu oyunlar, dramaturgisi yapılsa. İşin ehli isimler toplansa ve tamamlamaya çalışsalar bu oyunları... Üstad'ın söyledikleri bir değil, beş değil. Biz, az duyulmuş, ama kıymeti asla az olmayan diğer sözlerini de görsek.

Sümeyye Karaarslan, bu oyunları sahnede görmek istiyor
 
Üst