zülcenaheyn
Asistan
- Katılım
- 2 Tem 2013
- Mesajlar
- 202
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
Böyle idik.
Son olarak Sultan II. Abdülhamid Han devrinde (1876-1909) 33 sene böyle idik.
İç ve dış düşmanların mahareti ile cihan harbini kaybettik. Mondros'u imzaladık. Daha sonra Sevr Projesi sunuldu fakat uygulanmadan iptal oldu. Millî Mücadele'yi yaşadık. Ardından Lozan'da Misak-ı Millî sınırlarımıza göre bu olmamız gerekirdi.
Fakat Lozan Antlaşması'nda hilafet ile beraber topraklar da İsmet Paşa tarafından peşkeş çekilince bu olduk.
Ardından Hatay ve Kıbrıs adasının kuzeyi de sınırlarımız içine girdi.
*
Bir ihtimal.
Yükselen Çin ile Yahudi sermayesinin Çin'e akması sonucu İsrail'den kurtulan ve bizimle müttefikliğine artık engelsiz olarak daha sıkı sarılan Amerika (Obama bile bıktı İsrail'den, açık mikrofonda ağzından bunu kaçırmıştı) bize yol verirse şeriatın, hilafetin gelmesi gibi şu topraklar da geri gelir ve böyle oluruz. Aslında yol verse de vermese de artık Türkiye kendi özüne dönüş sürecinde. Sadece İsrail güdümlü karışıklıkları atlatırsa artık sandık ve ordudan umudunu kesmiş olanların da hiçbir engel teşkil edememesi ile Amerika yol verse de vermese de bu yola girer fakat Amerika yine de en esaslı müttefiktir.
Ortada birkaç kehanet de var.
Sınırlarımız içindeki Kürdistan bölgesinin devletleşip sınırlarımızdan kopma kehaneti ya da aynı kehanetin Ermenistan için olanı, vs.
Eğer İsrail güdümlü karışıklık politikaları atlatılırsa barış sürecinde daha çok yol katederiz ve sınırlarımız içindeki Kürdistan bölgesi ile barıştığımız gibi sınırlarımız dışındaki Kürdistan bölgesi ile de barışırız ve yukarıya koyduğum haritanın gerçekleşmesinin psikolojik alt yapısı da hazırlanmış olur. Elbette ortak birleştirici unsur: İslam.
İşte ana felsefe.
TC damgalı aşağılık duygusundan kurtulup şahsiyetimize dönmek.
Kemalizm narkozundan kurtulmak. Sünepe küçük Türkiye olmaktan kurtulmak.
İşte Osmanlıcılık felsefesini güden Dış İşleri Bakanı Ahmed Davutoğlu'nun felsefesi.
İşte Üstad Kadir Mısıroğlu'nun elinde büyüyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın felsefesi.
Son olarak Sultan II. Abdülhamid Han devrinde (1876-1909) 33 sene böyle idik.
İç ve dış düşmanların mahareti ile cihan harbini kaybettik. Mondros'u imzaladık. Daha sonra Sevr Projesi sunuldu fakat uygulanmadan iptal oldu. Millî Mücadele'yi yaşadık. Ardından Lozan'da Misak-ı Millî sınırlarımıza göre bu olmamız gerekirdi.
Fakat Lozan Antlaşması'nda hilafet ile beraber topraklar da İsmet Paşa tarafından peşkeş çekilince bu olduk.
Ardından Hatay ve Kıbrıs adasının kuzeyi de sınırlarımız içine girdi.
*
Bir ihtimal.
Yükselen Çin ile Yahudi sermayesinin Çin'e akması sonucu İsrail'den kurtulan ve bizimle müttefikliğine artık engelsiz olarak daha sıkı sarılan Amerika (Obama bile bıktı İsrail'den, açık mikrofonda ağzından bunu kaçırmıştı) bize yol verirse şeriatın, hilafetin gelmesi gibi şu topraklar da geri gelir ve böyle oluruz. Aslında yol verse de vermese de artık Türkiye kendi özüne dönüş sürecinde. Sadece İsrail güdümlü karışıklıkları atlatırsa artık sandık ve ordudan umudunu kesmiş olanların da hiçbir engel teşkil edememesi ile Amerika yol verse de vermese de bu yola girer fakat Amerika yine de en esaslı müttefiktir.
Ortada birkaç kehanet de var.
Sınırlarımız içindeki Kürdistan bölgesinin devletleşip sınırlarımızdan kopma kehaneti ya da aynı kehanetin Ermenistan için olanı, vs.
Eğer İsrail güdümlü karışıklık politikaları atlatılırsa barış sürecinde daha çok yol katederiz ve sınırlarımız içindeki Kürdistan bölgesi ile barıştığımız gibi sınırlarımız dışındaki Kürdistan bölgesi ile de barışırız ve yukarıya koyduğum haritanın gerçekleşmesinin psikolojik alt yapısı da hazırlanmış olur. Elbette ortak birleştirici unsur: İslam.
İşte ana felsefe.
TC damgalı aşağılık duygusundan kurtulup şahsiyetimize dönmek.
Kemalizm narkozundan kurtulmak. Sünepe küçük Türkiye olmaktan kurtulmak.
İşte Osmanlıcılık felsefesini güden Dış İşleri Bakanı Ahmed Davutoğlu'nun felsefesi.
İşte Üstad Kadir Mısıroğlu'nun elinde büyüyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın felsefesi.