Nakşibendi Haznevi Yolu

mitun

Üye
Katılım
26 Ocak 2008
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Nakşibendî Haznevi tarikatı hakkındadır.

Nakşibendî-Haznevi tarikatı müridin tevhid derecesine ulaşması için en kolay ve en kısa yoldur. Salik noksan kabiliyetli olsa dahi, Mürşid ondaki muhabbete göre tasarruf eder. Bu tarikatın esası Peygamber Efendimizin (s.a.v.) varisi olan mürşidin, müridin ıslahı için tasarruf etmek üzerine kurulmuştur. Efendimiz (s.a.v.) ‘in mirasından en fazla payidar olan Ebu-Bekir Es-Sıddık (r.a.) bu mübarek silsilenin vasıtası ve sadat-ı kiramın başıdır.

Hz. Peygamber’e (s.a.v.) tereddütsüz ve ilk iman edenlerden olması, Peygamber Efendimize (s.a.v.) birçok önemli seferde ve hayatının her anında refakat etmesi, Ebu Bekr’in (r.a.) fazilet ve büyüklüğüne en büyük delildir. Yüce Allah (c.c.) onun efendimizle beraber olduğunu şu ayeti kerimede açık belirtmiştir. “İkinin ikincisi (Peygamberin arkadaşı Hz. Ebu Bekir) ile (Sevr dağında) mağaradaydılar. O vakit Peygamber, arkadaşına şöyle diyordu: Mahzun olma, zira Allah’ın yardımı bizimle beraberdir.” [1]

İşte bu yol Hz. Ebubekir (r.a.) ile başlayarak, büyükten büyüğe, intikal ederek Şeyh Muhammed (k.s.) hazretlerine, ondanda necli, Haremeyn şehidi, sadatların eşiğinin hizmetkârı, vakur, sabırlı, hîlm sahibi, kamil ve mükemmil efendimiz, büyüğümüz ve üstadımız Eş-Şeyh Muhammed Muta’ El- Haznevi (k.s.) hazretlerine intikal etmiştir.

Yüce Allah (c.c.) buyurur: Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir.[2]

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Allah’ın (c.c.) yeryüzündeki halifesi, Kuran-ı Kerimin hükümlerini insanlara öğreten bir öğretmen, hak ve hidayet rehberi örnek bir şahsiyettir.

Bu açıdan yaptıklarıyla, ilmi ile amel eden hakiki âlimlere önder ve kendisine uyulan âli bir şahsiyet olmuştur. Hakiki âlim, Zahiri ve Bâtıni ilimleri kendinde cem’ eden âlimdir.

Buna örnek olarak çağımızın büyük mürşidi Şeyh Muhammed El- Haznevi (k.s.) hazretlerini ve zamanımızın mürşidi, kâmil ve mükemmil Şeyh Muhammed Muta’ El-Haznevi (k.s.) hazretlerini gösterebiliriz.

Bil ki kıymetli kardeşim: Peygamber Efendimizin varisine biat etmek gerekli ve vaciptir. Çünkü sahabe-i kiram (r.a.) efendimize biat etmişler ve bu suretle Allah’a (c.c.) bağlılıklarını ifade etmişlerdir. Çünkü hakiki manada biat, Peygamber Efendimize (s.a.v.) veya varisinin şahsı huzurunda, Allah’a (c.c.) verilen söz ve gösterilen bağlılıktır.

Bazı cahil kimselerin mürşitlik ve şeyhlik için ilmin gerekli olmadığını savunmaları, tamamen taassup ve mübarek yolun çizgisinden uzaklaşmanın yarattığı buhrandır. Çünkü gidilen yol manasına gelen tarikat İslam dinini en güzel bir şekilde, tam manasıyla yaşamak demektir. Buda ancak, ilim, amel ve ihlâs’la mümkündür. İlim, ehlisünnet vel-cemaatin itikadında olmaktır. Amel şeriatı uygulamaktır. İhlâs ise, ilmi, İslam-i yaşamı ve Peygamber sevgisini kendine düstur edinen Salihlerin meclisinde bulunup, onlardan faydalar elde etmektir. Bu üç hasleti uygulamayan tasavvuf yolundan uzaktır.

Ey Allah’ın (c.c.) rızasını talep eden mürid kardeşim! Bil ki; Nakşibendî Sadatları ehlisünnet itikadındadır. Tarikatın esası Hz. Peygamber’in (s.a.v) pak yolunu ve prensiplerini yaşamak ve uygulamaktır. Büyük veli ve mürşidimiz müceddit, Şeyh Ahmet Faruk Es-Serhendi (k.s.) bu konuda şöyle buyurur: Edeplerden birine riayet edip ve mekruhtan sakınmak, zikir, tefekkür, teveccüh ve murakabeden daha efdaldir. Evet, bu güzel vasıflarla birlikte edebe riayet eden, gerçekten büyük bir kurtuluşa ermiş demektir. Bu da ancak insanın yaratılış gayesi olan kulluğu hakkıyla ifa etmesiyle mümkündür. Kişinin kulluğuna gerçek manada ulaşabilmesi için, Allah’a (c.c.) ve Peygamber Efendimize (s.a.v.) bağlılık ve samimiyetiyle kullukta zirveye ulaşmış, mürşidimiz Şeyh Muhammed Muta’ (k.s.) hazretleri gibi Salihlerin sohbetinde bulunmak büyük yardımcı olacaktır.

Tarikatta en önemli esaslar, ihlâs, muhabbet ve teslimiyettir.

Mürşid hakkında ihlâsın en düşük derecesi, Müridin, dünya kutuplarla dolu olsa dahi feyiz kapısını ancak şeyhinin açabileceğini ve bütün ibadetlerinin şeyhin bir tek nazarına ( bakışına ) eşit olamayacağına inanmasıdır.

İhlâsın En Yüksek Derecesi, Şeyhinin tüm hareketlerinin, sözlerini ve hatta latifelerinin (esprilerinin) nefsi, dünyevi ve uhrevi ( ahret için) yarar değil, ancak ruhani ve Allah’ın ( c.c) rızası için olduğuna inanmasıdır.

Muhabbetin En Düşük Derecesi, Şeyhinin tüm isteklerini kendi isteklerinden daha üstün tutmasıdır.

Muhabbetin ( sevginin ) en yüksek derecesi, Kendi arzularını şeyhinin arzularında yok etmesi, herhangi bir istek belirtmemesidir. Şeyhin bir isteği ve emri olursa onu istemesi, bir şey emretmezse hiçbir dilekte bulunmamasıdır. Öyle hale gelmeli ki onun emri olmadan hiçbir şey yapmamalıdır. Bununla beraber şeyhiyle zahirde kavuşmayı şiddetle istemelidir. Zahirde kavuşunca, manen kavuşmayı yanık kalple şiddetle arzu ederek kendisini hiçbir şeyin oyalamasına izin vermemelidir; kalbindeki aşkı hiçbir şey alıkoymasın. Allah’a ( c.c) yaklaştıkça ilahi makamlardan ne kadar uzak olduğunu anlar. Çünkü yakınlığın ve kavuşmanın dereceleri sonsuzdur.

Mürşidine teslim olmanın en düşük derecesi
Müridin kendi üzerinde şeyhinin tasarrufunu ( etkilemesini ) görmesidir. Böylece mürşidinin emri altında olduğunu bilir.

Teslim Olmanın En Yüksek Derecesi, Yok olacağını bilse dahi; dünya ve ahret yararı olmaksızın duraksamadan şeyhinin emrini yerine getirmesidir. Bununla birlikte beraber olduğu veya daha önce yaşamış olan kardeşlerinin ve sadıkların ibadetlerine bakmamalıdır. Çünkü bu teslimiyeti engeller. Zira teslim olmanın anlamı; “ Her kim silahını efendisinin kapısına asarsa rahat eder” sözünden anlaşılmaktadır. Buradaki silahtan gaye, müridin çalışması ve şeyhinin nazar etmesidir.

İşin gerçeği şu ki; bilgili bir şeyh, müridinden fazla müridini tanır ve nefsinin tedavisinin bilir. Çünkü kâmil mürşit, müridini birçok yollarda yürütür ve yetiştirir. Örneğin bazen yalnız rabıta bazen yalnız sohbet bazen yalnız murakabe, bazen yalnız fikir, bazen yalnız cezbe, bazen de bunların birkaçı veya hepsiyle yetiştirir. Sözün özü mürit tam teslim olmazsa, şeyhten yol gösterme ve yetiştirme olamaz. Allah ( c.c) ve O’nun Resulü gerçeği daha güzel bilir.

Mürit gayesinden başka her şeyle ilgisini keserek, nefsini tüm yaratıklardan daha aşağı görmelidir. Kendisi nefsi için hiç kimseden bir hak istememeli, aksine üzerine geçmiş olan kişilerin haklarını ödemelidir. Hal, maka, keramet, fena ve beka gibi isteklerde bulunmamalıdır. Böyle amacı olan nefsine uymuş sayılır. Ayrıca makam ve keşiflere ait kendisinde bir durum oluşursa tek başına karar vermemeli ve buna güvenmemelidir. Kendisini tembelliğe ve aşağılık duygusuna kaptırmamalıdır. Tarikatın anası edeptir. İnsan Allah'a (c.c) ancak edeple erişir. Allah’a kavuşamayan da edebe uymadığı için kavuşamaz.(Adab-ı Fethullah)

Arifbillah Şeyh Ali Dakkak (k.s.) şöyle buyurur: Kendi kendine yeşeren ağacın meyvesi olmaz, olsa dahi lezzetsiz olur. Sünnettullah (Allah’ın yeryüzündeki değişmez kanunu) gereği nasıl ki hiçbir şey sebepsiz olmuyorsa, kâmil bir mürşid ve rehbere bağlanmadan manevi doğuşun olması da mümkün değildir. Mürşidi olmayanın yol göstericisi şeytandır.

Şeyh Abdülvahhab Eş-Şerani (k.s.) Meşarikul-Envar adlı meşhur kitabında şöyle buyurur: Kişinin Allah’a (c.c.) yaklaşmasına engel olan sıfatların giderilmesi için, kâmil bir mürşide intisabın gerekliliği konusunda, Meşayıh ittifak etmiştir. Vacibin kendisi ile tamamlanan şeyde vaciptir. Şüphesiz haset, gıybet, koğuculuk, kibir nifak vb. manevi hastalıklardan kurtulmak üzerimize farzdır. Hadislerde varid olduğu gibi ihlâs, takva ve vera’ sahibi olarak şeriatı Muhammediyeyi yaşamak gerekmektedir. Hakiki Allah dostlarına bağlanmak gereklidir, çünkü bu yol Allah’ın (c.c.) ve Peygamberinin (s.a.v.) yoludur. Buna karşı çıkmak Allah’a ve Peygambere karşı çıkmak demektir. Kişi kitap dahi ezberlerse, nefsini terbiye edecek kâmil mürşide tabi olmazsa, maksuda oluşması son derece zordur.

Kişinin mürşidinden fayda alıp, nefsini terbiye edebilmesi, sadık ve samimi olmasına bağlıdır.Kamil mürşitler elhamdülillah her zaman var olmuşlardır, ama önemli olan sadık mürit olabilmektir, kişi fayda elde etmek istiyorsa, Allah’ın (c.c.) yolunu kalben ve bedenen arzulamalı ve bu uğurda sadâkatle gayret etmelidir.Asrı saadette net bir şekilde görüyoruz ki, en büyük mürşid Muhammed Mustafa (s.a.v.) hayatta olup söz ve davranışlarıyla insanları hak yola çağırdığı halde bir kısmı iman edip kurtulmuş, diğer bir kısım ise açıkça yalanlayıp veya münafıklık yaparak helak olmuşlardır.Önemli olan kişinin samimi, sadakatli ve istekli olmasıdır.Allah (c.c.) dilediğine hidayet verendir.

“Göğsümdeki marifetlerin, bilgilerin hepsini, Ebu Bekir’in göğsüne akıttım.”[3] Buyuruyor Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), Nakşibendî tarikatı silsilesinin başı Hz. Ebu Bekir’dir (r.a.). Bu manada kişiyi, nefsini terbiye edip, farz ve vaciplere, helal ve haramlara riayet ederek, Allah’a (c.c.) ulaştıracak en bereketli ve kolay yol Nakşibendî tarikatı sadatlarının (k.s.) yoludur. Bu yol, insanı Hz. Peygamberin istediği gibi sadık, samimi, güzel ahlak sahibi, kötü hasletlerden arınmış ve şeriatı Muhammediyeye (s.a.v.) tam bir şekilde bağlı bir kul yapmayı gaye edinir.

Yapılan her şeyde amaç Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmaktır.

Şah-ı Nakşibendî (k.s.) buyurur: Kim bizim tarikatımızdan yüz çevirirse dini konusunda tehlikededir.(Çünkü bu yolun amacı dini samimice yaşamaktır.)

Kıymetli kardeşim bu yola girdikten ve büyüklerin kapısına geldikten sonra, sana düşen görev onlara tabi olmak ve dediklerine muhalefet etmemektir. Sana gereken şeyler, birinci olarak itikadını ehlisünnet vel-cemaate uygun hale getirmendir. İkinci olarak şer-i hükümleri (ilmihâl) bilgilerini öğrenmendir. Üçüncü olarak, Öğrendiğinle amel etmendir. Dördüncü olarak, Tasavvuf yolunda gitmen ve nefsini terbiye etmendir. Zahiri ve Bâtıni anlamda kendini yetiştirmezsen, elde etmeyi umduğun güzellikleri elde edemezsin.

Yüce Allah (c.c.) buyurur: Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihat edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.[4]

Şüphesiz insan, nefsin eksik ve kötü yönlerini tebdil etmeye ehildir. Aksi takdirde Peygamberlerin ve onlardan sonra ilmi ile amil varislerin varlığı bir anlam ifade etmezdi. Nefsin kötü ve eksik yönlerini tebdil etmekten maksat, Allah’ın (c.c.) razı olduğu duruma getirmektir.

Kişi kendi şahsı için kızdığı için eleştirilmiş, Allah (c.c.) için kızdığı zaman medh edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) Allah’ın (c.c.) emirleri çiğnendiği zaman, kızmıştır. Kendisine yapılan bir eziyet veya hakaret karşısında kızmamış, Taif’te yaptığı gibi, şu şekilde dua etmiştir. “Allah’ım kavmimi hidayete erdir, çünkü onlar bilmiyorlar.”[5]

Yüce Allah (c.c.) buyurmuştur: O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.[6]

Müridin istifade etmesi ancak Mürşidin sohbetine devam etmesine ve (hastanın doktoruna teslim olması gibi) ona teslim olmasına bağlıdır. Şeytan müridin nefsine gurur, kibir ve kendi ile yetinme illetini koyar. Bu halde mürid adeta iflas etmiştir. Geriye gidip, hakiki manada mürşidinden yüz çevirmiş olduğu halde kendini maksuda varanlardan görür.

Allah’a (c.c.) giden yol sayılamayacak kadar çoktur. Bu yolun erbabı, içinde dört mertebe barındıran bir yolu tercih etmişlerdir.

1- Şeriat,

2- Tarikat,

3- Marifet,

4- Hakikat, bu dört mertebenin temel noktası şeriattır.


Şeriata uymadan diğer mertebeleri kat etmek muhaldir. Bu anlamda şeriat asıl, diğerleri fer’dir. Asıl olmadan fer’ olmaz. Kişi şeriatın dışına çıkıp ve doğru yolda olduğunu iddia ederse, o hüsrana uğrar ve helak olur. Dalalettedir ve insanları da yanlışa götürür, maksuda ulaşamamış şeytana tabi olmuştur. Yüce Allah’ın (c.c.) buyurur: İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.[7]

Bu dört mertebede kırk makam vardır. Kul bu makamları kat etmeden Allah’a (c.c.) ulaşamaz. On makam şeriatta, on makam tarikatta, on makam marifette ve on makam da hakikattedir.


[1] Tevbe,40.ayet

[2] Fetih, 10

[3] Reddi Revafıd

[4] Tevbe, 41

[5] Buhari, Müslim, Taberani, İmam Ahmed

[6] Cuma, 2.ayet

[7] Hac, 11.ayet


[/FONT][/COLOR][/SIZE]
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Tarikat istilahında Nakşibendi Haznevi Yolu diye bir istilah yoktur.Hele Nakşibendi Haznevi tarikatı diye bir şey yoktur!!.Doğrusu, Nakşibendi halidiye kolu dur..Haznevi halidiye kolunun silsilesindeki lerden biridir..Bu detay dır diye geçiştirilemez.istilahları bilmeyenler öğrenerek, bahis açmalıdır..Acizane tavsiyemiz..
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Nakşibendî Haznevi tarikatı hakkındadır.

Nakşibendî-Haznevi tarikatı müridin tevhid derecesine ulaşması için en kolay ve en kısa yoldur. Salik noksan kabiliyetli olsa dahi, Mürşid ondaki muhabbete göre tasarruf eder. Bu tarikatın esası Peygamber Efendimizin (s.a.v.) varisi olan mürşidin, müridin ıslahı için tasarruf etmek üzerine kurulmuştur. Efendimiz (s.a.v.) ‘in mirasından en fazla payidar olan Ebu-Bekir Es-Sıddık (r.a.) bu mübarek silsilenin vasıtası ve sadat-ı kiramın başıdır.


[/FONT][/COLOR][/SIZE]

yarabbi yalanlardan iftiralardan senin rahmetine sığınırız..
peygamber hidayet veremiyorda senin şeyhin tasarrufu ile hidayet veriyor...:blink:
peyberimizi bile nakşi yapmış..

İşte bu yol Hz. Ebubekir (r.a.) ile başlayarak, büyükten büyüğe, intikal ederek Şeyh Muhammed (k.s.) hazretlerine, ondanda necli, Haremeyn şehidi, sadatların eşiğinin hizmetkârı, vakur, sabırlı, hîlm sahibi, kamil ve mükemmil efendimiz, büyüğümüz ve üstadımız Eş-Şeyh Muhammed Muta’ El- Haznevi (k.s.) hazretlerine intikal etmiştir

bu şeyh tasarrufunu cihaddan kaçmak için kullanan değilmi?:Cool:

adana'da millete cihaddan nasıl kaçılır derseleri veriyordur..

şu adamı aldında resulullahın emanetcisi görüyorsun..!




Bu savaş kaçkınına hürmetmi olur..allah akıl versin..
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Tarikat istilahında Nakşibendi Haznevi Yolu diye bir istilah yoktur.Hele Nakşibendi Haznevi tarikatı diye bir şey yoktur!!.Doğrusu, Nakşibendi halidiye kolu dur..Haznevi halidiye kolunun silsilesindeki lerden biridir..Bu detay dır diye geçiştirilemez.istilahları bilmeyenler öğrenerek, bahis açmalıdır..Acizane tavsiyemiz..
halidi bağdadi ekolunun ondan ne farkı var ..?
inigliz işgalinde senin nakşi halidi bağdadi ekolun ne yaptı ?
hç bir şey..gıkları çıkmadı..
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
halidi bağdadi ekolunun ondan ne farkı var ..?
inigliz işgalinde senin nakşi halidi bağdadi ekolun ne yaptı ?
hç bir şey..gıkları çıkmadı..


Biz istilahlardan bahsediyoruz sen ise konuyu kendi mecrana çekmeye çalışıyorsun..Olsun sanada cevabımız var!!! Dinle!!

Dünyanın neresinde bir cihad hareketi olduysa başında ya bir tarikat şeyhi veya onlardan etkilenmiş kimseler vardır..

Kafkasya'da Şeyh/İmamŞamil, Rus istilâsına karşı Nakşî ve Kadirî dervişlerini askerî bir düzene sokmuş ve uzun yıllar boyunca, akıl almaz zorluklar içinde cihad etmiştir. ŞeyhŞamil hem icazetli bir Şeriat alimi, hem icazetli bir Nakşî şeyhi, hem de Emîrülmü'minîn idi


Seyyid Muhammed Abdullah Somali'de Müslümanları İngilizlere ve İtalyanlara karşı direnişe geçirmiş, 1899'dan 1920'ye kadar cihad fi sebilillah yapmıştır. Bu zat Salihiyye tarikatına mensuptu.

Nijerya'nın kuzeyinde Kadirî şeyhi Osman ibn Fodio 1804 ile 1809 yılları arasında sömürgeci ve emperyalistlerle cihad etmiştir.

Şeyh Abdülkadir Cezairî Cezayir'de 1832 ile 1847 yılları arasında Haçlı Fransızlarla cihad etmiştir. Bu zat da hem din alimi, hem tarikat şeyhi hem de Müslümanlarınİmamı ve Emîri idi ve Halidi Bağdadî'den icazet almıştı.

Mısır'da Şazelîliğin bir kolu olan Darkavîliğe mensup el-Hac Muhammed el-Eşrak Fransız saldırganlarla 1799'da cihad etmiştir.

Ticanî şeyhi el-Hac Ömer Tal, 1852 ile 1864 yılları arasında Gine'de, Senegal'de ve Mali'de cihad bayrağını yükseltmiştir.

Kadirî şeyhi Ma'al-'ayneyn el-Qalkamî 1905 ile 1909 yılları arasında Kuzey Moritanya ile Güney Fas'ta Fransızlarla cihad etmiştir.


20 asrın büyük davetçisi imam Hasan El bennanında Şazeli tarikatında yetiştiğini biliyoruz..
İmamı rabbaninin Hindistanda Ekber şaha karşı cihadıonıda unutmuyoruz..


Havas bu kadar örnek susmana yetermi yoksa devam edeyim mi?
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Tatar istilasında Anadolu'da büyük katliyamlar oldu. Aşiret yapısı büyük zararlar gördü. Deliren, başı boş dolaşan, kaçan, tecavüzlerden hamile kalan, cinnet geçiren insanlarla dolup taştı ortalık. Feodal yapı neredeyse tamamen bozuldu diyebilriz. Aşiret modeli akrabalık üzerine kuruludur ve artık bu model iflas etmişti.

İşte bu ortamda Horosan Erenleri'nin misyonu başlar. Kurdukları Tekkelerde ruhani akrabalık paydası üzerine kurulu feodal modeller geliştirdiler. Bu konseptin ana başlığı, kapıya gelen geri çevrilmez, düsturuna dayalıdır.

Başı boş insan eşkiya olur. Onu bir yerde tutmak lazım gelir. Eşkiya olmak var, birde alternatifsizlikten eşkiya olmak var.

İşte Anadolu kıt'asını bu konsept kurtarmıştır. Allah onlardan razı olsun..

Sonradan soy sop çoğalınca aşiretler tekrar güçlendi. Tekkelerin misyonu buna rağmen kimsesiz dışlanmış kimselerin kapısı olmaya devam etmiştir. Devletle içli dışlı olmaktan sakınmışlardır. Ellerinden geldiğince nötür kalmaya çalışmışlardır. Devlet nizamının sert tavrı karşısında halkçı bir mizaç edinmişlerdir. Belki de ehli beyt mizacı bu.. Belki de Hz. Muaviye ve Hz. Ali'den beri şekillendi bu. Ve orta yol bulundu. Tam olarak bilemiyoruz. Sosyologların kulağı çinilesin ve boş geze dursun!

Bu misyon metropollerde 19. asrın başlarına kadar böyle devam etti. Köylerde 20. yüzyıla kadar dayanabildiler. Gazete, radyo, tv gibi yayımların tesiriyle onlarda bozuldu.

Peki 19. asra nasıl gelindi? Matbuatın icadıyla neşriyat çoğaldı, yeni fikirler türedi. Bu fikirler köylüye, yani üreticiye kadar ulaştı. Üretici düşünmeye başladı. Düşünen sorgular! Sorgulayan ise aksiyona geçer. Ekini buğdayı elinde tutan bu sorgulayıcılar fransız devrimini doğurdu. Fransız devrimi ile uyum toplumundan başarı toplumuna geçildi. Yani en iyi hristiyana değil en başarılı insana iş verildi. Başarı, yeni icadlar doğurdu. Yeni icadlar üretilmeye başlandı. Ham madde lazım oldu. Bu ihtiyaçtan sömürü düzeni oluştu.

Şimdi geliyoruz işin en civciv yönüne !!!

İlk başta tatar istilası demiştim ya.. İşte orada kopan ip bu sefer ikinci kez başka bir nicelik tarafından kopmuştur. İkinci istila dönemi diyorum ben buna. İlk istilada horosandan gelen erenler tekke konseptini geliştirirken ikinci istilaya takılınca oturup düşünmeye başladılar. Halidi Bağdad-i Hazretlerini Zülcenaheyn yapan işte bu değişimdir. Halidi kolu diye yeni bir ekol oluşturmuştur. Buna ihtiyaç vardı. Tartışılır. Hatalar olabilir. Bu tip büyük erenleri ihtiyar heyeti gibi düşünmek gerek. Boş iş yapmazlar. Misyonları vardır. Lakin günümüzde bu bilinçte olan var mıdır tartışılır. İş siyasete bulaşmış, politize olmuş bir halde. Genel çerçevede büyük resmi görüp hareket eden Şeyh efendiler var mıdır? Devlet adamı gelince azarlayan, ayar çeken, ders veren, nasihat eden şeyh var mıdır? Tartışılır..

Bence kalmadı. Bu kurulan büyük konsept, kendi içinde kendi misyonunu unutup farklı bir sorun olmaya başladı.

Bu değerlendirme tamamen realist bir bakış açısıyla yapılmıştır. Şimdi şeriate tekrar dönelim inşallah; Allah hiç bir şeyi sebepsiz yaratmaz. Belki de farkında olmadan sebep halkalarını tespit ettik. Allahu alem..
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
@AHMET YAzıyı çok gereksiz sildin...semerakant yayınlarının yalanlarını burada nakşilik cihadı adı altında millete yutturuyorlar.
nakşilikde terku dunya terku ukba terku terk ,ilkesiyle ahiretini dünyasın kendisini terk etmeyi ilke edinenden mucahid olurmu?

böyle zırvaların islam ile ne alakası var?


halidi bağdadi hindistanda işi ne?


resulullahı öğretisi yetmedide gitti hind inancından yogacılığı, rabiıta günecellemesiyle dine soktu..








çok mudahil oluyorsunuz..........bırak millet ne yazarsa yazsın.. o yazıda silinecek hiç bir şey yokdu..


h.z ebubekiri bile nakşi nakş yapmışlar ..ulan f.gülen bunların islama yaptıklarının %1 ini yapmamıştır..

nakşilik islam kisvesinde kulakulluk sanatı adeta bir kıtmir köpek olma sanatıdır...

böyle köpeklerde ancak sahibi için tepki verir.toplum için tepki vermez!cihad ruhu yoktur..
 

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
@AHMET YAzıyı çok gereksiz sildin...semerakant yayınlarının yalanlarını burada nakşilik cihadı adı altında millete yutturuyorlar.
nakşilikde terku dunya terku ukba terku terk ,ilkesiyle ahiretini dünyasın kendisini terk etmeyi ilke edinenden mucahid olurmu?

böyle zırvaların islam ile ne alakası var?

Verilen desturu halen iftiralarında doldurmaktasın Havas.

Semerkand Yayınları'nın yalan - yanlış - uydurma kelamı olmaz, olursa da düzeltirler.

Semerkand Yayınlarında CİHAD yada MÜCAHİD ne demekmiş, şurayı oku :

http://www.ihvanforum.org/showthread.php?138982-Bugünün-Cihâdı-!
 

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
Allahü Teala, Haznevilerden razi olsun.

Sayılarını artırsın, ilim ve irşadlarını âli eylesin inşallah.

En son Ahmed'ül Haznevi Hz.lerinin k.s. türbelerinin bombalandığını duymuştur, Esed tarafından.
 

Ahmet

Çöl Aslanı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,764
Tepkime puanı
224
Puanları
0
Yaş
38
Havas kardeş şansını fazla zorlama istersen. Burayı bir ev gibi düşün, sokak ağzını burada kabul etmiyoruz. Fikrimiz ne olursa olsun, ilk önce ahlaklı olmak zorundayız.
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Verilen desturu halen iftiralarında doldurmaktasın Havas.

Semerkand Yayınları'nın yalan - yanlış - uydurma kelamı olmaz, olursa da düzeltirler.

Semerkand Yayınlarında CİHAD yada MÜCAHİD ne demekmiş, şurayı oku :

http://www.ihvanforum.org/showthread.php?138982-Bugünün-Cihâdı-!

bizim iftira attığımız yok .bu yazılanlarda iftra değil gerçek ..
konuyu açmıycamda,suriyede cihaddan kaçan bir nakşi şeyihini gelmişsin bana kutsuyorsun..
sen gitte resulullahın yetiştirdiği sahabeye bak,sahabe kör (ümmü mektum r.a)
taa bin beşyuz km uzakta cihad için şama gelmiş orada vefat etmiş..


sizin şeyh de gelmiş adana nefs cihadı yapıyor..


yazık çok yazık!
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
sadece bir örnek verim

"GAV-I GEYLANİ' NİN KERAMETLERİ
Kabrin birinden birgün sesler geliyor,defnedilmiş bir adam bağırıp çağırıyordu.Öyle ki insanlar bundan rahatsız olmuştu.Bu durum,Gavs-ı Geylani' ye bildirildi.Gavs:
-"Aslında o, beni bir defa görmüştü.Allah bu yüzden onu mutlaka affeder," dedi.
Gavsın bu sözünden sonra adamın bağırışı,sesi hiç duyulmadı.
(Ehli Beyt İmamları,Semerkand Yayınları,Siraceddin Önlüer,Mart 2011 3.baskı,sayfa 86)"




isrtersen sana tek tek çıkarım verim.yayın evine söyle düzeltsin...ilk başta sen be gavs inancını dinde hiç bir yerinin olmadığından başlasan...
gersini biz tamamlarız
 

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
sadece bir örnek verim

"GAV-I GEYLANİ' NİN KERAMETLERİ
Kabrin birinden birgün sesler geliyor,defnedilmiş bir adam bağırıp çağırıyordu.Öyle ki insanlar bundan rahatsız olmuştu.Bu durum,Gavs-ı Geylani' ye bildirildi.Gavs:
-"Aslında o, beni bir defa görmüştü.Allah bu yüzden onu mutlaka affeder," dedi.
Gavsın bu sözünden sonra adamın bağırışı,sesi hiç duyulmadı.
(Ehli Beyt İmamları,Semerkand Yayınları,Siraceddin Önlüer,Mart 2011 3.baskı,sayfa 86)"

isrtersen sana tek tek çıkarım verim.yayın evine söyle düzeltsin...ilk başta sen be gavs inancını dinde hiç bir yerinin olmadığından başlasan...
gersini biz tamamlarız

Aynı mevzuuları defalarca konuştuk Havas

Sohbeti eniyle boyuyla alacaksın, cımbızlayarak bir yere varamazsın.

Seraceddin Önlüer hocayı şahsen de tanır ve bilirim, seyyiddir, molladır.

Din, diyanet vs. bizim en kutsalımızdır. Bu kutsiyetlere zarar verecek kimse yoktur.

Siz hadislere uydurma, evliyalara şakik dediğiniz sürece bağdaşamayız.
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Aynı mevzuuları defalarca konuştuk Havas

Sohbeti eniyle boyuyla alacaksın, cımbızlayarak bir yere varamazsın.

Seraceddin Önlüer hocayı şahsen de tanır ve bilirim, seyyiddir, molladır.

Din, diyanet vs. bizim en kutsalımızdır. Bu kutsiyetlere zarar verecek kimse yoktur.

Siz hadislere uydurma, evliyalara şakik dediğiniz sürece bağdaşamayız.

sercaddin hocayı tanıman molla ve seyyid olması onun din adına yanlışlarını görmememizimi gerektiriyor?
şimdi bu hikayenin islam ile ne alakası var..hatta kuranın ayetini bile inkar anlamını taşıyor.
Allah taala bize siz onlarla işittiremezsiniz diyor.fakat bizim geylani sohbet ediyor..:blink:

sen şimdi ayetleri bırkıpta bu menkıbelere din adına onaymı veriyorsun.?



saniyyen


kimsenin doğru hadise itirazı yok..fakat sizde hadis kritiği yok..yeterki bir hadis kitabında yazsın..böyle hadiscilik olurmu?




ben sadece bir örnek verdim..daha neler var !



bu tip şahsiyyetlerinde burlarda kutsanma hakkı varsa ,bizimde eleştiri hakkımız olmalı..,


stop loss!
 

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
"Bu tip şahsiyet" dediklerin Allahü Teala dostlarıdır, evliyaullahtandır, sâdık kullandandır.

Elbette bu işi soytarılık haline getiren şarlatanlar da vardır.

Mevzuu eğer Allahü Tealanın ayetlerini yalanlama yada muhalefete düşmüşse SANA GÖRE, arayacağın DOĞRU burada değildir.

Sen ve hocaların ne kadar da çırpınsanız, Allah'ın izniyle ehl-i sünnet ve'l cemaat fırkası kıyamete kadar devam edecektir.
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
"Bu tip şahsiyet" dediklerin Allahü Teala dostlarıdır, evliyaullahtandır, sâdık kullandandır.
allahın dostlarını belirlemek sanamı kaldı ?
allah dostlarını elbette bilir..
senin veya benim allah dostu diyerek bir şahsı kutsamanın ,allah taalanın indindeki değeri nedir?..hiç bir şey..
islama göre bende allahın dostuyum her muminde allahın dostudur..
siz burada islam düşüncesi altında bir kast sisitemi oluşturup ,allahın dostu dediklerinizi en üste diğerlerinide aşağıda görüyorsunuz..böyle bir inanç olurmu?
senin şeyhine bakalım..
en buyuk nakşi cemaatine sahib...fakat nedense evliyalık babadan oğula geçmiş .koskoca cemaatinde onun sülalesinden daha takva adam yokmu?
cenabı hak'da bu gözlemi bakıyor ?sadece o sülaledenmi veli çıkarıyor?
bak bunlar çok sakat işler!

Mevzuu eğer Allahü Tealanın ayetlerini yalanlama yada muhalefete düşmüşse SANA GÖRE, arayacağın DOĞRU burada değildir
bunun sanası banası diye bir şey varmı?aynı allaha ve kitaba inanıyoruz.tefferuatlar zaten örtülür.açık nas ortada iken ,nasıl davranmak lazım?

Sen ve hocaların ne kadar da çırpınsanız, Allah'ın izniyle ehl-i sünnet ve'l cemaat fırkası kıyamete kadar devam edecektir.
ben bir müslümanım..ehlisunetinde doğrularını alırım yanlışlarını red ederim.benim mezhebimde yok..
sizinle anlaşamadımız tek konu şirk!
yoksa fıkhi konularda çok sorun değil..
benim sorgulanacağım tek kitab var oda kuranı kerim..
ne fıkhı ekber den soracaklar
nede kutubu sitteden
ne siyeri nebiden
ne mesneviden
nede semerkand yayınlarından
nede diğerleri...
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Sen bildiğin gibi yaşa, biz bildiğimiz gibi.

zaten öyle oluyor..insanlara anlatmakla hemen düzeltebilsem,en başta chp ye tapan her zaman tatlı laf dalaşları yaptığım amcamı siyasi görüşünden dönderebilirdim..
adam gelmiş 80 hala daha chp de chp!:D

buurada her kes birbirini tanır oldu..biri olumlu ,biri olumsuz yazar..


her kes hesabını verecek..
 

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
zaten öyle oluyor..insanlara anlatmakla hemen düzeltebilsem,en başta chp ye tapan her zaman tatlı laf dalaşları yaptığım amcamı siyasi görüşünden dönderebilirdim..
adam gelmiş 80 hala daha chp de chp!:D

buurada her kes birbirini tanır oldu..biri olumlu ,biri olumsuz yazar..

her kes hesabını verecek..

Evet, ömründe hiç görmediğin adamların arkasından "şakik" demenin hesabını vereceksin :)
 
Üst