Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Öğretim Görevlisi Dr. Muhammet Çakmak'ın Elazığ ve Siirt'teki Halidi-Nakşi dergahları mensupları hakkında yaptığı araştırmada müritlerin suçluluk profilleri de ortaya çıkarıldı. Buna göre müritlerin yüzde 95'i hiçbir kovuşturma geçirmedi. Müritlerin yüzde 3.1'i sadece polis soruşturması geçirdiğini belirtirken, "tutuklandım ama hüküm giymedim" diyenlerin oranı yüzde 0.8, "hem tutuklandım hem hüküm giydim" diyenlerin oranı ise yüzde 1.1. Müritlerin yüzde 97'si dergaha mensubiyetlerinden itibaren hiçbir kovuşturma geçirmediklerini ifade ediyorlar. Kovuşturma geçirdiğini ifade eden yüzde 2.3 oranındaki müritler ise kovuşturmaların dini ya da cemaat mensubu olmakla ilgili bulunmayıp, daha çok basit kavgalardan kaynaklandığını belirtiyorlar. Bu veriler genel olarak değerlendirildiğinde suç olgusuyla derin dindarlık arasında ters orantı olduğu gözleniyor.
Etnik milliyetçi söyleme yer yok
Araştırmada Elazığ ve Siirt'teki Nakşi-Halidi müritlerin siyasal eğilimleri de belirlendi. 1999 seçimlerinde, müritlerin yüzde 38.2'si FP, yüzde 16.8'i MHP, yüzde 13.7'si ANAP, yüzde 11.9'u DYP, Yüzde 3.9'u DSP, yüzde 4.2'si BBP, yüzde 2.17'si HADEP'e oy verdiler. Elazığ'da MHP'ye verilen oy oranı Siirt'e göre çok daha fazla iken Siirt'te Fazilet Partisi'ne oy verenler daha fazla. Aynı şekilde müritlerin yüzde 50.9'u 2002 seçimlerinde AK Parti'ye, yüzde 7.4'ü Saadet Partisi'ne, yüzde 5.3'ü DYP'ye, yüzde 1.8'i MHP'ye, yüzde 1.4'ü BBP'ye, yüzde 0.4'ü DSP'ye oy vereceklerini söylediler. Müritlerin yüzde 11.7'si oy vermeyi düşünmediklerini, yüzde 14.1'i ise kararsız olduklarını söylemişler. Buna göre müritler arasında SP, MHP ve ANAP'ın oy kaybı büyük. 2002 seçimlerinde AK Parti'nin Elazığ ve Siirt'te aldığı toplam yüzde 40'lık oy bu verileri doğruluyor. Öte yandan Her iki ilde de HADEP'in Nakşibendiler arasında ilgi görmediği, dolayısıyla etnik milliyetçliğe dayalı söylemlerin dini gruplar arasında fazla yer bulmadığı ortaya çıkıyor.
Devlete itaatı savunuyorlar
Araştırmada müritlerin devlet, devlet-din ilişkilerine bakış açıları da irdelendi. Ankete katılanların yüzde 35.6'sı "devlet ulusal bütünlüğümüzü temsil eden bir kurum" derken, yüzde yüzde 12.5'i "Can ve mal güvenliğimizi sağlayan bir kurum", yüzde 18.6'sı "Her şartta itaat edilmesi gereken bir kurum", yüzde 29.2'si "Bu seçeneklerin tümü" diyorlar. "Devlet her şartta itaat edilmesi gereken bir kurum" diyenlerin oranı Elazığ'a kıyasla Siirt'te daha fazla çıktı. Müritlerin yüzde 50.5'i "Devlet dine hiçbir şekilde müdahale etmesin" derken, yüzde 44.8'i "devlet din hizmetlerini desteklemelidir", yüzde 4.7'si ise "Devlet zaman zaman dini hayata müdahale edebilir" diyorlar.
Erzurumlu Tabur İmamı Harput'ta
Elazığ'daki Nakşi Hâlidi hareketi, Erzurumlu Osman Bedrettin tarafından Harput'ta, geniş bir mürit topluluğuyla zenginleştirildi. Kars'ta Üçüncü Tabur imamlığı yapmasından dolayı "İmam Efendi" olarak bilinen Osman Bedrettin aslen Erzurumlu. 1858'deErzurum'da doğdu, 1922'de Harput'ta vefat etti. Hayatına ilişkin en önemli belge, onun Osmanlıca el yazması eseri olan "Sohbetname" adlı kitabıdır. Sohbetname, İmam Efendi'nin İslam Ahlakı, fıkıh ve çeşitli konulardaki hadislerin yorumlarından ibaret bir çalışmadır. Bir anlamda Gazali'nin "İhyâü Ulûmîd-din" adlı eserini çağrıştırıyor. Sohbetnamenin orijinal el yazması bugün Halit Hoca'nın kütüphanesinde bulunuyor.
Gayrimüslimler de seviyor
İmam Efendi'nin hayatı ile ilgili bilgilerin büyük bölümü, onun yakın talebelerinden olan Sürsürü'lü Molla Hüseyin'in Halit Hoca'ya anlatımına dayanıyor. Molla Hüseyin, Harput'ta medrese eğitimi alırken, İmam Efendi'nin talebesi oluyor. İmam Efendi'nin hayatına ilişkin önemli bilgi kaynaklarından biri de emekli Ağır Ceza hakimlerinden oğlu Ziyaeddin Efendi. İmam Efendi'nin Harput'ta, hem yerli Müslüman halk hem de, gayr-ı Müslim Ermeni ve Süryaniler tarafından da sevildiği ve saygı gördüğü, oğlu Ziyaeddin Bey tarafından anlatılıyor. Öyle ki, Harput'a, ilk defa bir Ermeni tarafından getirilen otomobile İmam Efendi bindirilerek hayır duası alınıyor. İmam Efendi'nin 1922'de vefatından sonra Nakşibendilik, talebesi Hoca Sadettin Efendi tarafından temsil ediliyor.
Sadettin Ünlü Hoca
Elazığ'ın Tinezit köyünde imamlık yapan Hoca Sadettin, İmam Efendi'nin yakın müritlerinden biri olarak Nakşibendi Hâlidiliğini devam ettiriyor. Sadettin Ünlü hocanın, hayatına ilişkin yazılı bir belge bulunmuyor. Onun kişiliği, hayatı, talebesi Halit Hoca'nın anlattıklarıyla sınırlı. Hoca Sadettin Efendi, cami imamlığının yanı sıra, Elazığ'ın hemen her yerinde talebeleri ve müritleri olan bir Nakşibendi şeyhi. Talebesi Halit Hoca, Sadettin Ünlü Hoca'yı anlatırken, onun zarafetine, hoşgörüsüne ve mütevazılığına sürekli olarak vurgu yapıyor. Sadettin Ünlü Hocafendi 1968'de vefat edince, Harput'ta şeyhi İmam Efendi'nin türbesinin yanına defnedildi.
Elazığ Halidiliği Şeyh Ali Septi ile başladı
Dr. Dr. Çakmak Elazığ'da Nakşi-Halidi geleneğini oluşturan üç önemli ismin sırasıyla Şeyh Ali Septi, Şeyh Osman Bedrettin Erzurumi ve Şeyh Halit Hoca olduğunu belirterek bu şahsiyetleri anlatıyor: Elazığ Nakşibendiliği, Mevlana Halid-i Bağdadi'nin halifelerinden, Şeyh Ali Septi'nin tarikat faaliyetiyle oluşmuştur. 1777'de Diyarbakır'da dünyaya gelen Ali Septi, yörenin tanınmış alimlerinden ders aldı. Uzun bir süre, Diyarbakır'da ilim ve irfanla meşgul olan Ali Septi, Mevlana Halid'in, Hindistan dönüşü Diyarbakır'da kendisine misafir olmasıyla, Hâlidiliğe intisap ediyor. Şeyh Ali Septi, Mevlana Halid'le birlikte Şam'a yerleşerek, onun hizmetinde talebeliğine devam etti. Bağdadi'nin vefatına kadar Şam'da ikamet eden, Ali Septi, daha sonra Elazığ'ın Palu ilçesine yerleşiyor. Şeyh Ali Septi, Hâlidiliğin, Elazığ'daki ilk nüvesi olarak, hilafetini talebelerinden Mahmud Samini'ye veriyor. Bu anlamda Mahmud Samini Elazığ Nakşibendi geleneğini devam ettiren silsilenin ikinci halkası konumundadır. Şeyh Ali Septin'in, icazet verdiği diğer talebeleri şunlardır: Şeyh Süleyman, oğlu Mehmet; Mahmut, Seyyid Ahmet Çabakçuri. Mahmud Samini ise Şeyh Ali Septi'nin halifeleri arasında Elazığ kolunu devam ettiren kişidir.. Mahmud Samini 1895'de Elazığ Palu ilçesinde vefat etti.
Son Halidi şeyhi Halit Hoca
Elazığ'da Halidi şeyhi Halit Hoca 1927'de Sivrice ilçesine bağlı Güney köyünde dünyaya geldi. 14 yaşında gençlik çağına adım attığı döneminde, Sadettin Efendi'nin talebesi oldu. Oda şeyhi Sadettin Ünlü gibi, Elazığ merkez mahallelerinden Sürsürü Camiinde 32 yıl imamlık yaptı. Elazığ'ın alim müftilerinden Ömer Bilginoğlu'ndan ve Hafız Abdullah'tan ders alan Halit Hoca, çevresinde ahlaki değerleri yüksek tutan biri olarak tanınıyor. Haftanın iki günü, Cuma ve Pazartesi akşamları "Hatm-ı Hacegan" toplantısı yapan Halit Hoca, bu gün mescit olarak kullanılan dergahında, beş vakit namaz kıldırıyor, boş vakitlerinde misafirlerine, İmam Efendi'nin sohbetnamesinden bölümler okuyor. Sohbetname'nin okunması Nakşi geleneğine mensup olma duygusunu güçlendiren bir durumdur.
İcazet verecek mürit yok
Halit Hoca ilme ve ilim adamlarına son derece önem veriyor. Politika dışında kalma veya herhangi bir siyasi partiye mensup olmama durumu, Halit Hoca'nın son derece geniş bir toplum kesimine hitap etmesini sağlıyor. Bu durum, siyaset olgusu ve siyasilerle içli dışlı olan Halidiliğin geleneksel yapısına aykırı bir gelişme. Hocanın müritleri genelde, eğitim düzeyi yüksek şehirli insanlardan oluşuyor. Elazığ'daki Nakşibendi dergahı, Halit Hoca'nın vefatından sonra, varlığını devam ettirecek bir konumda olmayacak. Çünkü Halit Hoca, Nakşibendi Halidi icazetini verecek yeterliliğe sahip bir müridi olmadığını ifade ediyor.
Nakşi müritler marka gözetiyorlar
Siirt ve Elazığ'daki Nakşi müritlerin yüzde 36.3'ü tasarruflarını dövizle, yüzde 2.6'sı borsada, yüzde 7'si faiz ve repoda değerlendiriyor. Müritlerin yüzde 10.'i "diğer" seçenekleri işaretlerken, yüzde 30'u "hiçbiri" diyor. Öte yandan müritlerin yüzde 19.9'u altını tasarruf aracı olarak görüyor. Müritlerin yüzde 45.2'si alışverişlerde bazen marka gözettiklerini belirtirlerken, yüzde 44.1'i "hiç gözetmem" diyor. Çoğunlukla gözetirim diyenlerin oranı ise yüzde 10 civarında. Dr. Çakmak'a göre müritlerin zaman zaman markaya önem vermesini nakşilerin toplumla bütünleşmeye doğru yöneldiklerine işaret ediyor. Bu durum aynı zamanda müritlerin dış dünyayı önemsediklerini gösteriyor. Müritlerin yüzde 42.2'si kredi kartı kullanıyor. Buna göre modern dünyanın ekonomik imkanları tarikat mensupları arasında hızla yaygınlaşıyor. Müritlerin önemli bir kısmının kredi kartı kullanması, sosyal yaşamlarında önemli bir açılım olrak değerlendiriliyor. Yine müritlerin yüzde 46.4'ü tutumlu olduklarını belirtirken, yüzde 32.6'sı "az tutumluyum", yüzde 9.4'ü ise "tutumlu değilim" diyor.
Müritlerde ayinlere katılım düzeyi düşük
Nakşi müritlerin dini bilgilenme olarak başvurdukları kaynaklar olarak yüzde 12'si Kur'an-ı Kerim, yüzde 1.9'u İslam tarihi, yüzde 1.5'u Hadis, yüzde 5.6'sı Fıkıh, yüzde 9.4'ü İslam İlmihali, yüzde 19.2'si Şeyhinin irşadını, yüzde 50.4'ü ise "hepsi" seçeneğini işaretlemiş. Müritlerin yüzde 65.8'i ibadetlerini düzenli olarak yerine getirdiğini ifade ederken, yüzde 27.9'u "bazen yerine getiriyorum", yüzde 6.3'ü ise "çoğu zaman yerine getiremiyorum" diyor. Nakşiliğin temel araçlarından olan rabıta konusunda da, müritlerin yüzde 24.8'i rabıta yapmadıklarını ifade ediyor. Yüzde 24.4'ü sürekli rabıta yaparken, yüzde 50.8'i ise ara sıra rabıta yaptıklarını belirtiyor. Müritlerin tarikat ayinlerine katılım düzeyleri de araştırmada konu edildi. Buna göre müritlerin yüzde 38.3'ü tarikat ayinlerine çoğunlukla katılıyorlar. Yüzde 44.1'i ara sıra katıldıklarını söylerken, yüzde 17.6'sı hiç katılmıyor.
Tarikata özgü kıyafet yokmuş
Nakşi müritlerin yüzde 92.2'si tarikata özgü bir kıyafet olmadığı görüşünü paylaşıyor. Yüzde 7.8'lik grup ise sarık, şalvar vb. gibi Anadolu'da giyilen bazı kıyafetleri tarikata özgü bir kıyafet olarak değerlendiriyor.Bu verilere göre tarikatın benimsediği özel dini kıyafet bulunmuyor. Diğer taraftan müritlerin yüzde 94.7'si tarikat mensupları arasında iletişimi sağlayan sembolik bir dilin olmadığını ifade ediyor. Yüzde 5.3'lük bir grup ise sembolik dilin varlığına inanıyor. Söz konusu küçük grubun sembolik dilden kastettiği, müritlerin kendi aralarında kullandıkları "ihvan", "Efendi hazretleri", Sofi" gibi kelimeler olduğu belirtiliyor. Tarikat mensuplarının yüzde 41'i cemaate taraftar kazandırmak ya da insanları aydınlatmak amacıyla tebliğ vazifesi yaptığını belirtirken, yüzde 50'lik grup böyle bir faaliyet içinde olmadıklarını söylüyorlar.