müzik haram değil mi ?

islamveinsan

Doçent
Katılım
28 Eyl 2006
Mesajlar
1,360
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Suvas
s.a

Müzik haram mı dır ?
Bugün islami müzik yapan; Dursun Ali Erzincanlı yada Ahmet Özhan yada Mustafa Demirci .....yada ?

Müzik helal haram diye ayrılabilir mi ?
Haram mı Helal mi ?

Selametle..
 

DJ MESNEVI

Doçent
Katılım
17 Haz 2006
Mesajlar
1,462
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Simdi burada söz galiba bana düsüyor..

eğer dinlenilen şeyler size allahı hatırlatıyorsa caizdir! [Hadis'i serif]


Simdi diğer tarzlara gelince Ney Hakkında Bile islam alimleri 2 ye bölünmüs durumda.. ama Dediğim gibi İSterseniz electro gitarla isterseniz disco müzikleriyle icra edin yeterki allah'u zülcelali Hatırlatsın selametle..
 

Bedrin_Aslanı

Profesör
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
1,792
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Şuanda piyasada ki pop türü olan şarkıları söylemiyorum bile...

Rock, jazz, yabancı hepsi aynı...

Şahsen her türlü çalgı aletiyle yapılan ilahi! leri bile dinlemiyorum. Öyle gördük öyle devam ediyoruz çok şü,kür.
 

meyve

Asistan
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
762
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Ben din musıkisi almıştım bir dönem ve hocamız telli çalgıların haram olduğuna dair olan rivayetlerin sahih olmadığını söylemişti. Ve bikaç dakikalık ilahi bir müziğin saatlerce anlatılan bir iman dersinden veya sohbetinden daha fazla etkileyebileceğini dile getirmişti.
 

meyve

Asistan
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
762
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Aslında haram mı tartışması biraz yanlış mantıklı düşününce. Çünkü kainata baktığımızda her şeyde var bir ritim, ilahi bir nağme...Fıtrî yani bence.
 

islamveinsan

Doçent
Katılım
28 Eyl 2006
Mesajlar
1,360
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Suvas

S.a
Bir çokları yine müziğe bile haram diyen adam olarak görecekler beni...
Sosyal hayat bu kadar da sınırlandırılmaz ki diyenlerde olabilir...
Ben az biraz delil verecegim isteyen alsin....

İbni Ömer Radıyallahu Anh’ın kölesi Nâfi anlatıyor: İbni Ömer’in peşinden gidiyordum. Kaval çalmakta olan bir çobana rastladık. İbni Ömer hemen ellerini kulaklarına tıkayarak yürümesini hızlandırdı ve bana “Ey Nâfi! Bir şey duyuyor musun?” dedi. Ben de, hayır dedim. Bunun üzerine ellerini kulaklarından çekerek şöyle dedi: “Bir gün Rasulullah (S.A.V.) ile beraberdim. O da bunun gibi bir şey işitince böyle yapmıştı.” (Ebu Davud) Müfessir Kurtubi Rahmetullahi Aleyh, İbni Ömer’den bu rivayeti naklettikten sonra şöyle diyor: “Böyle bir ses karşısında bile onlar bu tür bir tavır takınıyorlarsa, çağımız şarkı ve çalgı aletleri karşısında durum ne olur?! ..”

Bu ümmet içerisinde zillet, zulüm ve çöküntü olacak”. Müslümanlardan biri, “bunlar ne zaman olacak” diye sordu. Rasûlullah (S.A.V.) “içki içilip, kadın oynatıldığı, çalgı aletleriyle şarkı söylenip eğlenildiği zaman diye cevap verdi.” (Tirmizi)

“Rasûlullah (S.A.V.) çalgı aletleriyle para kazanmayı yasakladı.” (sahih, El-Beğavi;”şeru’s-sünne”8/22)

Rasûlullah (S.A.V.) “Zil Şeytanın çalgısıdır” demiştir.(Müslim). Bir başka rivayet de, “Köpek ve zilin bulunduğu yere melekler girmez” şeklindedir. (Müslim)


Ebu Bekir Sıddık Radıyallahu Anh, iki küçük cariyenin tef çalıp şarkı söylediklerini gördü ve onları azarlayarak “Rasulullah’ın yanında şeytanın çalgısını mı çalıyorsunuz?” dedi. Rasulullah (S.A.V.)’de bunu ikrar etti. (Buhari)


Sürekli Allah’ın zikriyle meşgul olan Osman Radıyallahu Anh, Allah’ın kendisine bir lütfu olarak hiçbir zaman bu masiyete bulaşmamıştır. Şöyle demektedir: “Ne şarkı söyledim, ne de boş hayallere daldım (bu iki masiyetten uzak kaldım).” (İbni Ebi Asım, 2/595)

İbni Mes’ud Radıyallahu Anh, “şarkı, kalpte nifak bitirir” demiştir.

A’işe Radıyallahu Anhâ validemiz, bir ziyarette bulunuyordu ki evde başını sallayarak şarkı söyleyen bir adam gördü ve ona, “Yazıklar olsun sanâ. Bu şeytandır, bunu çıkarın dışarı” dedi, o da çıkartıldı. (Buhari, “Edebü’l-müfred”)

İmam Ebu Hanife Radıyallahu anh, şarkı ve müziğin haram olduğunu oldukça sert bir şekilde savunuyor ve onu dinlemeyi günah sayıyordu. (İbni’lCevzi, “Teblisu’l-İblis’)

İmam Ahmed Radıyallahu anh, “Kâval, ney, zurna, tanbur, saz, kemençe ve benzerleri haramdır” dedi.

İmamı Kurtubi Rahmetullahi Aleyh, “şarkı, Kitap ve Sünnetle yasaklanmıştır” demektedir.

İmam Şâfi Radıyallahu anh, “Şarkı batıla benzeyen, insanı oyalayan boş ve çirkin bir sözdür. Kim onu çok dinlerse sefihtir (beyinsizdir) ve şehadeti kabul edilmez. Şarkı çirkin ve haramdır. Nitekim Allahu Telâla ×Allah küfrü, fıskı ve isyanı size kötü göstermiştirØ (Hücurat, 7) buyurmaktadır. İmam Şâfi sözüne şöyle devam etmiştir: “Irak’ta şarkı -tağbîr- denilen bir şey terk ettim ki, onu insanları Kur-’ân’dan uzaklaştırmak için zındıklar keşfetmiştir.”

İmam Mâlik Radıyallahu anh’a şarkıdan soruldu. O da “bizim oralarda bu işi günah içinde yüzenler (fasıklar) yapar” dedi. (İbni Ebi’d-Dünya, “Zemmü’l-Melâhi”)

“Ümmetimden bazı insanlar, içkiye başka isimler vererek içerler. Şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleriyle başlan iner kalkar. Allah, onları yerin dibine batırır da domuzlar ve maymunlar kılar.” (İbni Mace)


Bir zil, meleklerin nefret etmelerine sebep oluyorsa, insanda her türlü his ve duyguyu uyandırıp harekete geçiren çağdaş elektronik müzik aletleri karşısındaki durum ne olur acaba?!.. Bunun tahribatını varın siz düşünün...

Sanırım deliller yeterli... Selametle...
 

meyve

Asistan
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
762
Tepkime puanı
1
Puanları
0
1- İslam, fıtrat dinidir ve selim (bozulmamış) fıtrata muhalif olmayan hiçbir şeye karşı çıkmaz. Bu nedenle yaratılışın derinliklerinde yatan hisleri harekete geçiren ve sahibini ruhen lahuti alemlere götüren ahenkli, ölçülü güzel seslere yani musikiye haram demenin imkanı yoktur. Zaten bu anlamda böyle bir hüküm, İslami kaynaklarda mevcut değildir.

2- Musiki; bilumum ahenkli ve ölçülü sesleri ifade eden bir kelimedir. Bu itibarla; musiki-müzik dar bir anlayışla değerlendirilmemelidir.

3- Fıkıh kaynaklarında şartları belirlenen, doğrudan haram işlemeye ya da vesile olmaya sevk eden şeyler dışında kalan beste, güfte ve icra, şahsın vicdanına yaptığı tesire göre hüküm alır. Yani, İlahi ve müsbet hisler uyandırıyorsa helaldir. Menfi duyguları kamçılıyorsa haramdır.

4- Kur'ân-ı Kerim'de bir ses sanatı olarak "müzik" kavramını ifade eden özel bir kelime ve kavram bulunmamaktadır. Ancak müziğin muhtevası, icrası ve sonuçlarını ilgilendiren ve bu hususlarda temel ölçü sayılabilecek şekilde müziğin, insanları Allah yolundan alıkoymaması, din ve dince mukaddes kabul edilen şeyleri alay konusu etmemesi, dini sorumluluk ve görevleri ihmal edecek seviyede olmaması, dini değerlere aykırı konularda propaganda özelliği taşımaması, söz veya icrâsında yalana, iftiraya, zinaya teşvik gibi din tarafından yasaklanan hususların yer almaması, ibadet olarak telakki edilmemesi, Kur'ân okuma ve dinleme kültürünün önüne geçmemesi, insanları nefsânî arzularına esir edecek bir muhtevada olmaması, insanları faydasız şeylerle meşgul etmemesi, maddi ya da manevi herhangi bir zarar unsuru taşımaması gibi kurallardan söz eden bir çok ayet-i kerimenin yer aldığı söylenebilir.

5- Hadis kaynaklarında ise Resulullah'dan (s.a.s) çeşitli yorum ve uygulamalar nakledilmektedir. Sahih rivâyetlerde Resulullah'ın (s.a.s.) müziği Kur'ân-ı Kerim'de belirtilen ölçüler ışığında değerlendirdiği, dini açıdan sakıncalı gördüğü müzik icralarını yasakladığı, dini açıdan herhangi bir sakınca görmediği müzik icralarına ise izin verdiği hatta bizzat kendisinin de bu gibi müzikleri dinleyip, Ashabını teşvik ettiği ifade edilmektedir.

Eserlerinde müzik konusuna yer veren (özellikle) fıkıh ve hadis alimleri bu hususta farklı görüşler belirtmişlerdir. Bu bağlamda kimi İslâm alimleri müziği bütünüyle haram sayma yoluna giderken, kimisi mekruh kabul etmiş, kimisi de bütünüyle mübah olduğunu savunmuştur. Bütün bunların yanında müziği çeşitli yönleriyle tahlil ederek olumlu/mübah olanını, olumsuz/haram olanından ayıklamaya çalışarak, gerek muhteva gerekse icrasında dinin temel kurallarına aykırılık bulunmayan ve insanlarda olumlu sonuçlar doğuran müziğe cevaz verip, bu özellikleri taşımayan müziği haram sayanlar da olmuştur.

Aslında kaynaklar dikkatli incelendiği zaman müziği haram, mekruh ya da mübah sayan alimlerin hemen bütününün konuyu yaşadıkları toplumların sosyo-kültürel yapısına göre değerlendirdikleri anlaşılmaktadır. Kanaatimizce doğru olan da budur.


http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=67
 

ebumusab

Üye
Katılım
9 Eki 2006
Mesajlar
252
Tepkime puanı
90
Puanları
28
1- İslam, fıtrat dinidir ve selim (bozulmamış) fıtrata muhalif olmayan hiçbir şeye karşı çıkmaz. Bu nedenle yaratılışın derinliklerinde yatan hisleri harekete geçiren ve sahibini ruhen lahuti alemlere götüren ahenkli, ölçülü güzel seslere yani musikiye haram demenin imkanı yoktur. Zaten bu anlamda böyle bir hüküm, İslami kaynaklarda mevcut değildir.
sa sormak istiyorum
islam ve insan kardeşim bütün mezheb imamlarımızın görüşlerini bildirdikten sonra bu yazıyı nasıl kaleme aldınız acaba bir mezheb mi kurmalısınız zannediyorum bayağıda bağlılarınız olur
selametle
:crying:
 

yyunuss

Üye
Katılım
16 Eki 2006
Mesajlar
112
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şuanda piyasada ki pop türü olan şarkıları söylemiyorum bile...

Rock, jazz, yabancı hepsi aynı...

Şahsen her türlü çalgı aletiyle yapılan ilahi! leri bile dinlemiyorum. Öyle gördük öyle devam ediyoruz çok şü,kür.

Allahu Teala razi olsun. Aynen... :shake2[1]:
 

meyve

Asistan
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
762
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Arkadaşım yukarıdaki yazımı okumadınız sanıyorum. Biz bu hadisleri inceledik ve müziğin helal olduğunu ifade edenler daha sahih ve ağır basmakta. Ayrıca hiç hoş değil ifadeleriniz. Lütfen dikkat ediniz..:( Ayrıca verdiğim linki tıklarsanız ravileri ile beraber hadisleri de görebilirsiniz.
 

berdan66

Üye
Katılım
21 Haz 2006
Mesajlar
70
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ÇALGI ÇALMANIN VE DİNLEMENİN GENEL OLARAK GÜNAH OLDUĞU

“Mesela bir kimsenin devamlı gıybet etmesi, yahut devamlı ipek giymesi, yahut devamlı çalgı aletleri dinlemesi gibi. Çünkü devam eden bir amel kalbi iyice nurlandırdığı gibi, böyle günahlara devam da kalbin kararmasına büyük tesir eder.” (Küçük Günah Ne İle Büyük Olur başlıklı kısımdan; Kimya-yı Seadet, s.580)

“Bu günahlar şayet başkasını ilgilendirmeyip kendisi ile Rabbi arasındaki kusurlarsa, cünüp olarak mescidde oturmak, abdestsiz mushafı tutmak, bidat şeylere inanmak, içki içmek ve çalgı dinlemek gibi, kul hakkı ile ilgili olmayan günahların hepsinden hasret ve nedametle tevbe eder.” (İhya, c.4, s.65)

“İnsanlar dünyâdaki işlerine göre haşr olunur. Bir kavim ki ud çalmakla iştigal etmiştir. Hayâtlarında çalgı çalmağa ve dinlemeğe devâm etmişlerdir. Kabrinden kalkdığı vakit, sağ eliyle onu alır ve atar. O çalgıya der ki, (La’net olsun sana! Beni Allahü teâlânın zikrinden meşgûl etdin!). O çalgı ona geri gelir. Der ki, (Allahü teâlâ, aramızda hükm edinceye kadar, ben senin arkadaşınım. O vakte kadar ayrılamam). Kezalik dünyâda alkollü içki içenler, serhoş olarak haşr olunur. Başları, kolları, bacakları açık olarak sokağa çıkan kadınlar, kızlar, buralarından kanlar, irinler akarak haşr olunur. Zurnacı zurna çalarak haşr olunur. Her kimse, böyle Allahü teâlânın yolundan hangi tarik üzere ayrılırsa, o hâl üzre haşr olunur.” (Dürre-tül Fâhire fî-keşf-i ulûm-il-âhıre –Kıyamet ve Ahiret, s.36)

ŞARKICININ VE ÇALGI DİNLEYENİN ŞAHİD OLAMAYACAĞI HAKKINDA

“Çalgı dinleyen, ipek giyen, altın yüzük kullanan ve gümüş kaplarda su içen kimsenin şehadeti kabul edilmez.” (İhya, c.4, s.41)

“[Taberi’den naklen:] Şafii Adabü’l-Kaza adlı kitabında şöyle der: (Teganni batıla benzeyen mekruh bir oyundur. Buna fazla devam eden ahmaktır ve şehadeti merduttur.)” (İhya, c.2, s.677)

“Şayet teganniyi [nağme ile okumayı] sanat edinmez ve onun için uğraşmazsa, ancak bazı zamanlarda teganni etmekle mürüvvetini kaybetmez ve şehadeti batıl olmaz.” (İhya, c.2, s.704)

MESCİDLERDE YASAK OLANLAR

“Kendisini süsleyip, şehvetine mağlup olanların, nağmeli ve şarkılı sözler söyleyenlerin, genç kadın ve kızların mescidde bulunmaları en büyük günahlardandır. Bunlar mescidde değil, mescidin dışında bile bulunmazlar. “ (Kimya-yı Seadet, s.351; Mesciddeki Münkerler)

ŞARKICININ SERVETİNİN HARAM OLDUĞU HAKKINDA

“İnce bir noktaya daha işaret etmek isterim. O da, bütün bu [bir kişinin malının helalden mi haramdan mı olduğuna dair şüphe etmeye sebep olan] delillerin, adamın servetinin çoğunun haram olmasına delalet etmeleri lazım olması keyfiyetidir. Mesela asker, sultanın amili, şarkıcı veya ağıtçı olmak gibi. Yoksa deliller ancak malında bir miktar haram bulunduğuna delalet ediyorsa, soruşturmak vacib değil belki vera’dandır...Ancak, tecrübe ile adamın cündi yani asker, şarkıcı veya ribacı olduğunu bilir ve heyet, şekil ve elbise ile buna delil aramaya da ihtiyacı kalmazsa, o zaman, malından sormak vacib olur.” (İhya, c.2, s.304)

ŞARKI VE ÇALGI BULUNAN DAVETE İCABET EDİLMEYECEĞİ HAKKINDA

“Çağrıldığı yerde günah bir şey varsa, ipek halı, gümüş buhurdan, duvarda veya tavanda canlı resimleri varsa, yahud şarkı söyleniyor, çalgı çalınıyorsa, yahud birisi hokkabazlık yapıyorsa veya çirkin sözler söylüyorsa, kadınlar erkekleri görmeye geliyorsa, bütün bunlar kötü şeylerdir ve böyle bir davete gitmek icabetmez.” (Kimya-yı Seadet, s.207; Muamelat Kısmı, Daveti Kabul Etmenin Edebleri, İkinci Edeb). (Ayrıca bkz. İhya, c.2, s.38, s.41.)

ÇALGI ALETLERİNİN ALIM-SATIMI VE İMALATI HAKKINDA

“Ud, harp ve sazın satışı batıldır. Çünkü bunların faydası haramdır.” (Kimya -yı Seadet, s.231; Kesb ve Ticaretin Edebleri)

“Satışta yalan söylerler, malın kusurunu, kötü tarafını göstermezler, teraziyi, taşı ve ölçüyü doğru tutmazlar, mala başka şey katarlar, çalgı aletleri satarlar, bayramlarda canlı resimleri satarlar, yeni yıl için tahtadan kılıç ve kalkan satarlar, erkekler için ipek başlık ve elbise satarlar, yıkanmış temizlenmiş elbiseleri, yeni diye satarlar. Hiçbiri şeriate uygun değildir.” (Kimya-yı Seadet, s.351; Çarşılardaki Münkerler)

“Ud, zenc, düdük ve diğer oyun ve çalgı aletlerinin alım satımı caiz değildir. Çünkü şer’i bakımdan bunların bir faydası yoktur.” (İhya, c.2, s.174)

“Çalgı ve benzeri yasak olan aletleri imal etmekten kaçınmak, zulümden kaçınmak demektir.” (İhya, c.2, s.218)

ÇALGI ALETLERİNİN KIRILMASI VE ÇALGI ÇALANA MANİ OLUNMASI HAKKINDA

İmam-ı Gazali “Emir ve Nehyin Şartları” başlığı altında, çalgıların kırılmasının veya çalgı çalanlara mani olunmasının caiz veya lazım olduğu durumlara ait birçok misal vermekle beraber, şu iki örnek yeterlidir:

“Bilmiş ol ki: Kapılarını kilitleyip evinin duvarları arasında gizlice isyan eden bir kimsenin günahını araştırmak ve yakalamak için kendisinden müsaade almadan evine girmek yasaktır. Ancak dışarıdan duyulacak şekilde içeriden çalgı ve oyun sesleri yükselirse, bunu duyanların içeri girip çalgıları kırması caizdir.” (İhya, c.2, s.802)

“Şayet silah çekme zarureti hasıl olur ve bu sayede ancak kötülüğü önlemeye muktedir olacaksa, fitneyi mucib olmayacak derecede silah da kullanabilir. Mesela, kötü bir insan bir kadına çullanmış veya orada çalgısını çalmaya devam ediyor ve arada ırmak veya duvar gibi bir mani varsa, okunu eline alır ve adama: (Bu işten vazgeç, yoksa seni öldürürüm) der. Şayet vazgeçmezse öldürmemek şartıyle ayaklarına nişan almak suretiyle nişanını alır ve bu hususta da tedrice riayet eder...İmkan nisbetinde kötülüğü önlemek vacibtir.” (İhya, c.2, s.815)

GÜZEL SES (sema, yani çalgısız ilahi, kaside vs.) KİME YASAKTIR?

“Bir kalbin Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerden birine bağlılığı varsa, onu [güzel, düzgün, ahenkli sesleri] dinlemesi, o kimse için öldürücü zehir olur ve haram olur.” (Kimya-yı Seadet, s.321)

“İnsana zevk veren ahenkli nağmeler, gönüllerde saklı olan güzellik ve çirkinlikleri açığa çıkarır. Her bardak içinde olanı gösterdiği gibi, sema halinde de kişinin içinde ne varsa dışına o çıkar...Sema kalbe ulaşınca, kalbde galib olan ne ise, onu harekete geçirir.” (İhya, c.2, s.675)

“Kalbinde haller hasıl olmayan, hasıl olsa da nefsi şehvetten kesilmemiş tasavvuf yolcularına güzel ses, nağme faydadan ziyade zarar verir......Ali Hallac, Şeyh Ebu’l Kasım-ı Gürgani’nin (kuddise sirruh) müridlerinden idi. Sema için izin istedi. (Hiç bir şey yeme, sonra lezzetli yemekler yap. O aç halinle sema’ı yemekden çok istiyorsan, sema yapmanda bir mahzur yoktur. Davanda haklısın.) buyurdu. Kalp hallerine kavuşmayan, hak yolu, halleri ile anlayamayan, yahut bazı hallere kavuşup henüz şehvetten kesilmemiş olan müridlere üstadları sema’ı yasaklamalıdır. Çünkü ziyanı faydasından çoktur.” (Kimya-yı Seadet, s.325)

“Sema’ı eğlence ve oyun şeklinde adet etmek haramdır. Ancak bunu meslek edinmemek ve devamlı yapmamak şeklinde olursa haram değildir. Nitekim bazı küçük günahlar vardır ki, devam edilirse büyük günah olur. Bazı şeyler ara sıra ve az olursa mübah olur. Çok olunca haram olur.” (Kimya-yı Seadet, s.329)

SEMA YAPARKEN ÇALGININ HARAM OLDUĞU HAKKINDA

"Ses dinlerken, ud, keman, ney, saz, kaval gibi hiç bir çalgı çalmamalıdır. Her çalgıyı çalmak ve dinlemek haramdır. Hoş olduğu, hoşa gittiği için haram değildir. Bir kimse hoşa gitmeyecek şekilde (çalsa da) ve ustalıkla çalmasa da yine haramdır." (Kimya-yı Seadet, s.326)

İMAM-I GAZALİ’YE GÖRE MÜBAH OLAN TEGANNİ VE ÇALGILAR

“Kalbde helal olan şeyin sevgisi varsa, sema onu artırıyorsa o kimsenin teganni [çalgısız ilahi, kaside] dinlemesi helal olur. Kalbinde, şeriatin yasak ettiği bir şey olanın teganni dinlemesi günah olur. Kalbinde, iyi ve yasak olan bir bağlılık yoksa, eğlence kabilinden dinliyorsa, bunun güzel sesden lezzet alması mübah olur.” (Kimya-yı Seadet, s.322)

“Bayramda ve arada bir olursa [Bayram günü mescidde Hazret-i Aişe’nin seyrettiği zencilerin oyunu gibi] oyunlar, teganniler ve bunları seyretmek haram değildir.” (Kimya-yı Seadet, s.322)

“[Bayramda Hazret-i Aişe’nin seyrettiği ve dinlediği gibi] tef çalmak ve teganni etmek mübahtır.” (Kimya-yı Seadet, s.323)

“Bazı şeyler ara sıra ve az olursa mübah olur. Çok olunca haram olur. Zira zenciler bir defa mescidde oynadılar ve Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) men’etmedi. Eğer o mescidi oyun yeri haline getirselerdi men’ederdi. Hazret-i Aişeyi (radıyallahü anha) bunlara bakmaktan men’etmedi. Bunu adet haline getirseydi men’ederdi. Bir kimse daima onlarla dolaşır ve bu işi meslek haline getirirse caiz değildir.” (Kimya-yı Seadet, s.329-330)

“Bayram günü Habeşilerin mesciddeki oyunlarını Resul-i Ekrem kapı üzerinden Hz. Aişe’ye seyrettirmiş ve ikisi beraber bakmışlardır. Şüphesiz bu Habeşiler mescidi oyuncak haline getirseler elbette men’edilirdi. Çok ender olduğu için, Resul-i Ekrem de onlara baktı ve hatta Hz. Aişe’nin gönlünü hoş etmek için onlara (Devam edin!) diye emretmiştir.” (İhya, c.2, s.827)

“Kusurları, azabları bildiren [çalgısız] kasideleri, ilahileri dinleyerek üzülmek, ağlamak sevabtır. [Ama,] Allahü teâlânın kaza ve kaderini beğenmeyip, ona üzülüp, üzüntüsünün artması haramdır. Bunun için böyle şiirleri okumak haramdır.” (Kimya-yı Seadet, s.324)

“Hacca gidenlerin, Kabe, hac, Mekke, Medine şiirleri dinlemesi ve böyle şiirleri güzel sesle okuyup para kazanması helaldir.” (Kimya-yı Seadet, s.323-324)

“Hacıların uğurlanışı sırasında çalıp söylenenlerdir. Onlar önce kasabalarda davul, şahin çalıp şiirler söyleyerek memlekette dolaşırlar ki, bu mübahtır. Zira bunların söyledikleri Kabe, Makam, Hatim, Zemzem ve diğer mübarek makamları öven ve arab çölünü anlatan şiirlerdir...Kötülerin kullandığı nefesli ve telli çalgılar bu işe katılmayınca, bütün bunların hepsi caizdir.” (İhya, c.2, s.690)

“Allahü teâlânın düşmanları ile harb etmeyi ve O’nun sevgisi uğruna canını seve seve feda etmeyi kuvvetlendiren askerlerin harp ve kahramanlık şarkılarını dinlemek mübah olur. Buna sevab bile verilebilir.” (Kimya-yı Seadet, s.324)

“Düğün, ziyafet, sünnet, akika çocuk doğması ve sefer dönüşü gibi sevinmesi lazım olan yerlerde ses ile [tef ve teganni ile] neşelenmek mübahtır. Bunun gibi Bayram günlerinde sevinmek, neşelenmek caizdir. Teganni de bu şekilde caiz olur.” (Kimya-yı Seadet, s.324)

“[Sema esnasında] Kadın, kız veya parlak oğlan sesini yanında dinlemek haramdır. Çirkin kızın sesini de yanında dinlemek haramdır. Ne şekilde olursa olsun, kadınlara kızlara bakmak haramdır. Perde arkasından sesini duyuyorsa ve şehvet korkusu varsa, yine haramdır. Yoksa mübahdır.” (Kimya-yı Seadet, s.326) (Not: Hanefi mezhebine göre, hür kadınların teganni ile seslerini yabancı erkeklere duyurmaları, hatta bir ihtiyaç olmadan yabancı erkeklerle konuşmaları haramdır.)

“[Mevlid, ilahi, tekbir, dua, salevat, vaaz gibi ciddi sözlere karıştırmadan] Davul, zurna ve tef çalmak haram değildir. Hacılar ve askerlerin davul veya bando çalması adettir. Ahlakı bozuk gençlerin davul çalması da haramdır.” (Kimya-yı Seadet, s.326)

“Bilesin ki, çalgı âletleri üçe ayrılır: (1) Haram olanlar. Bunlar ud, tanbur, düdük ve davul - zurna gibi şarkı okuyucularına eşlik eden âletlerdir. (2) Mekruh olanlar. Bunlar tek başına çalınmadığı halde şarkıcıyı çoşturan kaval gibi âletlerdir. (3) Mübâh olanlar. Bunlar da eğlence âleti değil de boru ve harp davulu gibi haberleşme âletleri ile nikâh için çalınan tef gibi toplantıya çağırma ve herhangi bir hususu ilân etmek için kullanılan âletlerdir.” (“Bid'at ve Nefsi Arzûlara Uymanın Haram Oluşu” başlıklı kısmın sonundaki metin - Mükaşefetü´l Kulub - Kalplerin Keşfi)

“Ud [saz], Sanc [zil], Rebab [bir nevi telli çalgı], Berbed ve benzeri Irak çalgılarının hepsi yasak edilmiştir. Fakat bunlardan başka sarhoşların kullanması mutad olmayan ve sarhoşlukla alakası bulunmayan, vezinli güzel ses çıkaran davul ve benzeri çalgılar [düğünlerde, bayramlarda] yasak değildir.” (İhya, c.2, s.685).

“Semanın haram olmasına sebep olan ikinci arıza musiki aletlerindedir. İçki alemlerinde kullanılan çalgılar gibi. Bunlar da Mezamir [nefesli çalgılar], Evtar [telli çalgılar] ve Tablü’l-Kıbe [küçük davul ve trambet] gibi çalgılardır. Bu üç nevi çalgılar yasak, diğerleri ise mübah olarak kalmışlardır. Bunlar da tef, her ne kadar tefde ziller bulunsa bile, Davul, Şahin, Kadib [Nay] gibi çalgılardır” (İhya, c.2, s.701).

Hanefi ve Hanbeli mezheblerinde düğünlerde bile çalınan tefin zilsiz/pulsuz olması şartı vardır. Mükaşefetü´l Kulubdaki yazısından, burada mübah dediği davul, zurna, kaval gibi aletlerin eşliğinde şarkı söylenmesinin günah olduğu anlaşılıyor. Yani bunların mübah olmasını beraberlerinde şarkı okunmaması, adet veya meslek haline getirilmemesi ve ibadete karıştırılmaması şartlarına bağlıyor.

“Vezinli güzel ses de haram değildir. Şayet kötü sözlerden meydana gelmişse, ister lahn [nağme] ile okunsun, ister lahinsiz okunsun, o [manalı insan sesi, mesela şiir] haram olur.” (İhya, c.2, s.686).

ŞAFİİ MEZHEBİNE MENSUB OLMAYANLAR, İMAM-I GAZALİ’NİN MÜBAH DEDİĞİ FAKAT KENDİ MEZHEBLERİNDE HARAM VEYA MEKRUH OLAN İŞLERİ YAPABİLİR Mİ?

Çalgı dinlemenin ve musikinin genel olarak mübah olduğunu söyleyenler sıklıkla İmam-ı Gazali’nin yazılarını delil olarak gösteriyorlar. Buraya kadar yaptığım iktibaslar, bu davalarında haklı olmadıklarını gösteriyor. Üstelik, İmam-ı Gazali şunları yazıyor:

“Fetva isteyen kimsenin, mezheblerden en genişini, en kolayını ve en çok lehinde olanını aramak hakkı değildir.” (İhya, c.2, s.290)

“Hiçbir müctehid, başka bir müctehidin sözü ile amel edemiyeceği gibi, hiçbir mukallid, taklid ettiği, uyduğu mezheb İmamının sözünün dışına çıkamaz! Çıkar diyen kimse yoktur. Alimlerin en faziletlisi sayarak İmam diye tanıdığı mezheb kurucusuna bağlandıktan sonra, hoşuna gidenleri başka taraflardan alamaz. Her yönden ona uyması lazımdır. Uyduğu İmama muhalefeti münker bir harekettir ve bu muhalefeti sebebiyle günahkardır. ” (İhya, 9. Kitab, 2.Bab, Emir ve Nehyin Şartları; c.2, s.803)

“İctihad mevkiine yükselemiyenler, bu asırda olanlar gibi, kendilerine sorulan meseleye, ancak bağlı bulundukları mezheb imamından naklederek cevap verirler. Eğer imamının ictihadını zayıf bulursa, onu terk etmesi caiz değildir. Binaenaleyh başkasının ictihadıyla cevap veremeyeceğine, mezhebi de bilinmiş olduğuna göre, daha mücadele etmesinde ne kâr var? Eğer bir meselede şüphe ederse uygun olan (Ben bunu anlayamadım, belki bağlı bulunduğum mezheb imamının bu babda bir cevabı var, fakat ben bilemiyorum; çünkü ben başlı başına bir müctehid değilim.) demesi lazımdır.” (İhya, 1. Kitab, 4. bab, Hilaf İlmi ve Münazaranın Afetleri; c.1, s.113)

Yukarıdaki sözler İmam-ı Gazali hazretlerine ait. Değişik mezheblerdeki ictihadlardan işine gelenleri ve keyfine uyanları toplamak, yani telfik ve mezhebsizlik, müzik dinlemekten daha büyük günahtır. Hindistanlı Ehl-i Sünnet alimlerinden Allame Muhammed Abdurrahman Silheti diyor ki,

“Mişkat’ı şerheden Tayyibi (Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız) kelamını açıklarken diyor ki: Mezheblerin ruhsatları ile amel etmek –ki buna telfik denir- zındıklık yoludur. Celalüddin-i Suyuti rahmetullahi aleyh Tevarih-i hulefa’sında, Abbasi halifelerinden Mu’tedid-i Billah’ın hal tercümesini bildirirken diyor ki: (Kadı İsmail buyurur. Bir gün Mu’tedid-i Billah’ın yanına gittim. Bana bir kitap verdi. Açıp okuyunca ne göreyim. Halife için alimlerin yani her mezhebin ruhsatlarındaki zellelerden, hatalardan derlenmiş. Bunu derleyen zındıkdır, dinsizdir dedim. Uydurma mıdır? dedi. Hayır, lâkin bir kısım sarhoş eden şeylere mübah diyen, mü’ta nikahına mübah demedi; mü’taya mübah diyen, şarkıya çalgıya mübah demedi. Her alimin bir zellesi, yanılması olabilir. Alimlerin zellelerini, yanılmalarını alanın dini gider dedim. Bunun üzerine kitabın yakılmasını emretti. Yaktılar.)” (Seyf’ül Ebrar, s.24)

SEMA ESNASINDA İSTEYEREK RAKS ETMEMEK GEREKTİĞİ HAKKINDA

İmam-ı Gazali’nin yazılarının tümü dikkatle okununca ve Hadis-i şeriflerden, Sahabe’den, Tabiin’den ve tasavvuf ehlinden verdiği misallere bakılınca, (1) Tasavvuf ehlinin sema sırasında vecd halinde, ihtiyari olmayarak yaptıkları raksa benzer hareketlerin günah olmadığı, (2) Bayram günlerinde def ile yapılan teganninin veya kılıç-kalkan oyunu gibi içinde raks bulunan oyunların günah olmadığı anlaşılıyor. Yoksa, İmam-ı Gazali hazretlerinin sözlerinden gece kulübüne gidip dans etmenin veya sema yapıyoruz diye çalgı eşliğinde hoplayıp zıplamanın veya topaç gibi dönmenin mübah olduğunu çıkarmak mümkün değil.

İmam-ı Gazali sema sırasında ney ve kaval dahil her türlü çalgıyı çalmanın günah olduğunu bildiriyor (Kimya-yı Seadet, s.326 ve Mükaşefetü´l Kulub) ve ihtiyari olarak, şuurlu olarak raks etmenin de yasak olduğunu yazıyor:

“O halde sema’a ehil olup, sema’a oturan kimseler edebe riayet edip, başını önüne eğip durmalı, kimseye bakmamalı, elini başını sallamamalı, zorla hiçbir hareket yapmamalı, namazda teşehüdde oturur gibi, kalbini tamamen Allahü teâlâya vermeli, sema sebebi ile gaaipten nasıl keşif ve açılmalar olacağını gözetmeli, isteyerek kalkmaması ve hareket etmemesi için kendini tutmalıdır.” (Kimya-yı Seadet, s.335)

“Semanın üçüncü edebi: ...İstiğrak halinde oturduğu gibi, başını önüne eğerek oturmak, titreşme, oynaşma, sun’i ve riya olan diğer hareketlerden sakınmak, lüzumsuz sözlerden vaz geçmektir. Şayed vecd hali kendisine galebe çalarak ihtiyarsız hareket ederse, mazurdur, yerilmez. İradesine sahip olduğu anda, yine eski sükununa döner. Ne çabuk vecdi geçti, bunun kalbi katıdır diyeceklerinden utanarak vecde devam etmesi uygun olmaz.” (İhya, c.2, s.745)

“Sema’da hareket, raks etmek ve elbise yırtmakdır. İstemeden, kendi kendine yaptığı işlerden sual yoktur. Amma... başkaları hal sahibi sansınlar diye bile bile bunları yaparsa haram işlemiş olur. Bu ise nifakın ta kendisidir....Bile bile elbise yırtmak caiz değildir. Çünkü bu, malı zayi etmektir.” (Kimya-yı Seadet, s.333-334)


TASAVVUF EHLİ OLMAYANIN KENDİSİNİ ONLARA BENZETMESİNİN YANLIŞLIĞI HAKKINDA

İmam-ı Gazali hazretleri İhya kitabında “Kitabu Adabi’s-Sema’ ve’l-Vecd” başlığı altında tasavvuf ehlinin hallerini, sema’nın mübah olduğunu ve sema’nın edeblerini uzun anlatıyor. Burada kalbini temizlemek, tasavvuf yolunda ilerlemek, Allahü teâlânın rızasını kazanmak gibi ulvi maksadlara yönelmiş müslümanların halleri anlatılmakta ve bunlar müdafaa edilmektedir. Oyun ve eğlence için müzik ve çalgı dinleyen ve icra edenlerin bu yazılardan kendilerine ruhsat çıkarmaya çalışmaları pek abestir. İmam-ı Gazali buyuruyor ki:

“Hakikaten bilmek lazımdır ki, tasavvufçuların işleri büyük, tehlikeli ve gayet gizlidir. Bunda olduğu kadar hiçbir şeyde yanılma olmaz. Bu kadarına işaret etmekle onların mazlum olduklarını belirtmek istedik. Zira o tasavvufçuları insanlar, bu zamanda ortaya çıkanlara benzetiyorlar. Bu benzetme ile hakikatte kendilerine zulmediyorlar. Onlar hakkında konuşmak veya onları münasebeti olmayan birine benzetmek, kendine zulmetmek olur.” (Kimya-yı Seadet, s.329)

Bu husus hakkında İmam-ı Sühreverdi’nin şu yazıları da aydınlatıcıdır:

“Ehl-i insaf birisi, zamanımızdaki insanların toplantılarındaki durumu, şarkıcının defiyle oturup diğer çalgıcıların aletleriyle katılımını bir düşünse; böyle bir toplantı şeklinin, Hazret-i Resulullah’ın huzur-ı seadetlerinde vaki olduğunu söyleyebilir mi? Allah Resulü ve Eshabının, ortaya bir takım söz sanatçısı çıkararak başına toplanıp onu dinledikleri ileri sürülebilir mi? Tabii ki hayır.” (Avarifü’l-Mearif, s.241)

KUR’AN-I KERİMİ TEGANNİ İLE OKUMANIN HARAM OLDUĞU HAKKINDA

"Kur'an-ı Kerimi ise nağme ile okumak doğru değildir. Kur'an-ı Kerimi makaam ile okuyup, istediği şekle sokmak haram olur." (Kimya-yı Seadet, s.333)

“Mescidlerde görülen hatalardan biri de, Kur’anın teganni ile okunmasıdır. Bundan da nehyetmek ve doğruyu telkin etmek farzdır.” (İhya, c.2, s.823)

Kur’an-ı kerimi güzel sesle ve tecvide uygun olarak okumak manasında olan “Kur’anı teganni ile süslemek” sevaptır. Burada bahsedilen yani yasak olan, şarkı okur gibi okumak, tecvid kaidelerine aykırı olarak harfleri uzatmak, sesi musiki perdelerine uydurmaktır.

CİDDİ SÖZLERE (İBADETE) ÇALGI KARIŞTIRMANIN YASAK OLDUĞU HAKKINDA

İmam-ı Gazali nikah ve bayram gibi belli zamanlarda tef çalınmasının mübah olduğunu söylemekle beraber, Peygamberimizi övmek (mevlid) gibi ibadetlere ve (salevat, tekbir, dua, ilahi, vaaz vs.) ciddi sözlere bu çalgının dahi karıştırılmaması gerektiğini bildiriyor:

"Nağmeye başka sesler katıp, değişik ses tonlarında çıkarmak icabeder ki, tesiri fazla olsun. Davul, zurna, tef gibi. ...Kur'an-ı Kerimi ise korumalı, böyle şeylerle beraber okumamalıdır. Çünkü Kur'an-ı Kerimi okumak ibadettir. ... Peygamberimiz aleyhisselam Rebi' binti Muavvizin radıyallahü anha evine geldi. Cariyeler tef çalıyor, şarkı söylüyorlardı. Onu görünce kesip, kasidelerle onu medhetmeye başladılar. (Susun, söylediğinize devam edin) buyurdu. Çünkü onu övmek ibadettir. Oyun aleti olan tef ile söylemeğe gelmez." (Kimya-yı Seadet, s.333)

Bu hadis-i şerifi İmam-ı Buhari bildirmiştir. İmam-ı Gazali İhya kitabında da bu hadis-i şerifi yazıyor ve şunları ilave ediyor:

"Bu suretle onu bu gibi sözlerden [Peygamberimizi övmekten] men’ederek, kendi sözlerine çevirdi. Çünkü bu, ciddi bir söz, onun yaptığı ise oyun ve eğlence idi. Ciddi sözler eğlence arasına giremez. Bu cariyeye gerçeklerden ayrılarak oyuncağa dönmesi ihtar edildiği gibi, Kur’an-ı Kerime hürmeten tegannilerde ondan uzak kalmak da vacibdir.”(İhya, c.2, s.741)

İMAM-I GAZALİNİN NAKLETTİĞİ BAZI HADİS-İ ŞERİFLER

“Hadis-i şerif: (Allahü teâlâ İblis’e “Bütün çalgılar senin müezzinindir” buyurdu.)” (İhya, c.3, s.77)

Mükaşefetü’l Kulub, Sıla-i Rahim başlıklı kısmındaki hadis-i şerif tercümesi:

“İbni Ebü Dünya ile Beyhaki'nin ve kısaltılmış olarak İmamı Ahmed'in rivayetinde Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurdular:
"Bu ümmetin içinden öyleleri gelecektir ki, bunlar bir gece her insan gibi yiyip içip oynayacaklar, fakat maymun ve domuz kılığına girerek sabahlayacaklar, sarsıntıya uğrayıp yerin altına geçecekler veya üzerlerine taş yağacaktır." Halk “Dün gece filân oğulları yerin dibine battı, falan dünyâperestin evi alt üst oldu” diyecektir. Lût kavminin bazı kabileleri üzerine yağdığı gibi onların ve evlerinin üzerine de taş yağacaktır. Hz. Âd'in bir kısım kavmini kavuran kasırga gibi bir kasırgaya tutulacaklardır. Bu âfetlerin sebebi şu günahları işlemeleridir:
1 — Devamlı içki içmeleri,
2 — Erkeklerin ipekli elbise giymesi,
3 — Oyuncu ve şarkıcı ve kadınlar edinmeleri.
4 — Faiz alıp vermeleri,
5 — Akrabalık haklarını savsaklamaları."

Mükaşefetü’l Kulub, Faiz başlıklı kısmındaki hadis-i şerif tercümeleri:

“Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«Nefsimi kudret elinde tutan Allah (C.C) adına yemin ederek söylüyorum ki, ümmetimden bazı kimseler aksam şen - şakrak ve eğlenceden sonra yatacak, fakat sabaha maymun ve domuz kılığına girmiş olarak çıkacaklardır. Sebebi, haramları helâl saymaları, çalgıcı kadın edinmeleri, içki içmeleri, faiz yemeleri ve ipekli giymeleridir.»

Aynı konuda Ahmed îbni Hanbel ile Beyhakî'nin rivayeti söyledir:
«Bu ümmetin bir kısmı yiyip içip gülerek eğlenerek yatar. Fakat sabaha maymun veya domuz şekline girmiş olarak çıkar. Yine onlardan bir kısmının başına yerin dibine batma ve taş yağmuru gibi âfetler gelir. Sabahleyin halk, «Falangiller yerin dibine battı, geceleyin falangillerin evleri yıkıldı» diye konuşurlar. Yahud da Lût kavminin bir kısım kabileleri ile onların evlerine olduğu gibi üzerlerine gökten taş yağar. Sebebi, içki içmeleri, çalgıcı kadın edinmeleri, faiz yemeleri, akrabalara yakınlık göstermemeleridir.»”


ÖZET

İmam-ı Gazali (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine göre:

1. İçki içenlerin dinlediği nefesli çalgıları ve bütün telli çalgıları çalmak ve dinlemek her zaman haramdır. Bunları imal etmek ve alıp-satmak caiz değildir.
2. Şarkıcının (şarkı söyleyerek para kazananın) serveti haramdır. Şahidliği kabul edilmez, kendisinden mal veya hediye alınmaz.
3. Belli zamanlarda (bayramlarda, düğünlerde) ve belli şartlarla (mesela, ibadete karıştırmamak kaydıyla) tef, davul, zurna, ney gibi çalgılar mübahtır. Bunlara da içki içenlerin adeti olan diğer nefesli ve telli çalgıları karıştırmak caiz değildir.
4. Hacca gidenlerin davul çalması ve hac şarkıları dinlemesi/söylemesi, harbe gidenlerin de cesaretlerini arttırıcı şarkılar ve marşlar dinlemesi caizdir.
5. Müslümanların bayramlarda sevinmeleri, sevinçlerini göstermeleri caizdir. Bayramlarda tef ile söylenen şarkıyı dinlemek ve içinde raks bulunan kılıç-kalkan oyunu gibi oyunları seyretmek mübahtır. Bunları âdet haline getirmek, her zaman yapmak caiz değildir.
6. Bayramlarda, düğünlerde, hac yolunda çalınması mübah olan çalgıları bile, her zaman dinlemeyi ve çalmayı adet haline getirmek caiz değildir. Çalgıcılığı meslek edinen kıyamette azab görecektir.
7. Kur’an-ı kerim okumak veya Peygamberimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) övmek (mevlid) gibi ibadetlere çalgı karıştırmak yasaktır. Tef dahil hiçbir çalgıyı ciddi sözlere karıştırmak caiz değildir.
8. Tasavvuf ehlinin terakki etmek, kalblerini temizlemek için sema dinlemesi (ilahi, kaside gibi nağmeli insan sesi ve şiir dinlemesi) caizdir. Sema sırasında bunlara çalgı karıştırmak haramdır. Sema, henüz kalbi tam temizlenmemiş, kalb hallerine kavuşmamış müridlere yasaktır.
9. Tasavvuf ehli sema yaparken hareketsiz durmalı, raks etmemelidir. Ancak, aşk sarhoşluğu ve vecd halinde, ihtiyari olmayarak yapılan hareketler onlar için günah değildir. Bunları gösteriş olarak yapmak da günahtır.
10. Müctehidlerin fetvalarından hoşuna gidenleri seçip toplamak (mezhebsizlik) caiz değildir. Böyle yapan günahkardır.


MEHAZLAR

1. İmam-ı Gazali, Kimya-yı Seadet, 9. Baskı, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1976, Farsça aslından tercüme eden: A. Faruk Meyan.
2. İmam-ı Gazali, İhyau ‘ulumi’d-din, 4. Baskı, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1975, Arapça aslından tercüme eden: Ahmed Serdaroğlu.
3. İmam-ı Gazali, Mükaşefetü’l Kulub (Arapçadan tercümesi www.ihya.org sitesinden alınmıştır). Bu kitabın Yaman Arıkan tarafından İlahi Nizam adı verilerek yapılmış değişik bir tercümesi de vardır (Uyanış Yayınevi, İstanbul, 1986).
4. Muhammed Abdurrahman Silheti, Seyf’ül Ebrar, Berekat Yayınevi, İstanbul, 1978.
5. İmam-ı Gazali, Dürre-tül Fâhire fî-keşf-i ulûm-il-âhıre tercümesi: Kıyamet ve Ahiret, Hakikat Kitabevi, İstanbul, 1983.
6. İmam-ı Sühreverdi, Avarifü’l-Mearif, 4. Baskı, Tercüme: Dr. Dilaver Selvi, Semerkand Yayınları, 2005.
 

berdan66

Üye
Katılım
21 Haz 2006
Mesajlar
70
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Risale-i Birgivi (Birgivi Vasiyetnamesi), Bedir Yayınevi, İstanbul, 1992; s.42:

"KULAKLARIN AFETİ: Kulaklarınıza şeşta [bir çeşit saz], zurna, davul, tambura, kopuz, çenk, kanun, ney gibi çalgı aletleri ve yalan, gıybet, fuhuş, teganni ile yapılan zikir ve yine teganni ile okunan Kur'an ve aşir dinletmekten sakının."


Tarikat-i Muhammediyye, Demir Kitabevi, İstanbul, 1996; s.336-338:

"Dil afetlerinin on yedincisi, gınadır (şarkı ve türküdür). Ebu Davud ve Beyheki'nin İbni Mesud'dan (radıyallahü anh) yaptığı rivayette, Peygamber aleyhisselam buyurdular ki: (Suyun baklayı yeşerttiği gibi, gına kalbde nifakı yeşertir.) İbni Ebi Dünya ve Taberani'nin Ebu Ümame'den (radıyallahü anh) yaptıkları rivayette, Peygamber aleyhisselam buyurdular ki: (Sesini şarkı ve türküyle yükselten bir kimsenin omuzları üzerine Allahü teâlâ iki şeytan gönderir, o şarkıdan kendini alıncaya kadar onlar tabanlariyle onun göğsüne vururlar.) Tatarhaniyye fetva kitabında deniliyor ki: (Teganni bütün dinlerde haramdır.) İmam-ı Muhammed (rahmetullahi aleyh) Ziyadat adlı kitabında (Dinimizde ve diğer dinlerde günah sayılan şeyler vasiyet olunursa) faslında bu konuyu izah ediyor ve şarkıcılarla çalgıcılara vasiyette bulunmanın da bu kabilden olduğunu kaydediyor. Zahirüddin'den [Hidaye kitabının sahibinden] şöyle dediği hikaye olunmuştur: (Zamanımızın şarkıcı ve türkücülerine "güzel okudun" diyen kimse kafir olur.) Çünkü halkı eğlendirmek için şarkı söylemek bilicma' haramdır. Bunda kat'ıyyet vardır. Çünkü haramın iyi ve güzel olduğunu söylemek, haramı helal kabul etmek demektir. Bunun gibi kesin olarak kabih [kötü, çirkin] olan bir şeyi beğenip alkışlamak da küfürdür. Ama Hidaye sahibi ile Zahire sahibi bunu kebire [büyük günah] olarak nitelemişler. Netice olarak, bayram ve düğünler haricinde halkı eğlendirmek için şarkı ve türkü söylemek haramdır. Zamanımızın sofilerinin camilerde ve ziyafetlerde şiir, zikir ve kasideler okuyup teganni etmeleri ve bir sürü hayasız, bid'atçi, tüysüz genç ve sapıklarla bağırıp çağırarak zikir yapmaları da haram olan teganniye dahildir. Ve belki sofilerin bu hali diğer tegannilerden daha şiddetlidir. Çünkü bunda bir de ibadet ediyorum itikadı vardır. Ama, yalnız başına oturup şarkı-türkü söylemek, düğün ve bayramlarda tegannide bulunmak ihtilaflı bir konu olmakla beraber, zamanımızda bundan da men'etmek en doğru yol olsa gerek. Teganniyi şiir, şarkı ve türküyle takyid etmemizden [ilişkilendirmemizden] maksad, Kur'an, zikir ve duanın teganni ile okunup yapılması görüş farkı olmaksızın haramdır. Güzel ses manasına olan teganni, [yani] lahn [nağme, şarkı-türkü makamları] olmadan [teganni] yapılması menduptur."


Ahmed Kadızade rahmetullahi teâlâ aleyh (vefatı m.1783), meşhur Osmanlı alimlerindendir. Birgivi Vasiyetnamesi Şerhi'nde çalgı ve musiki hakkında geniş bilgi veriyor (Bedir Yayınevi, 1988; s.182 ve s.223-225). Mesela:

"İmam Kurtubi rahmetullahi aleyh buyurdu ki: Teganni etmek def ve dümbelek çalmak ve raks etmek icma ile haramdır. Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafii ve İmam Ahmed bin Hanbel mezheblerinde haram olduğunda ittifak vardır...Teganni ile diğer çalgılar, saz, ney, zurna ve kaval aynı şeydir." (s.224)

Not: İmam-ı Birgivi rahmetullahi teâlâ aleyh Anadolu'da yetişip şöhreti bütün İslam dünyasına yayılmış alimlerden biridir (m.1522-1573). Birgivi Vasiyetnamesi (Risale-i Birgivi) en meşhur eseridir. Bedir Yayınevi'nin tekrar yayınladığı kitabın arka kapağında şöyle yazıyor: "Mübalağasız diyebiliriz ki, bu küçük kitap saraydaki padişahtan köydeki çobana kadar asırlar boyunca türkçe konuşan müslümanların temel islami kitabı, el altında bulundurulan bir ilmihal ve irşad risalesi olmuştur."
 

berdan66

Üye
Katılım
21 Haz 2006
Mesajlar
70
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İMAM-I RABBANİ HAZRETLERİNE GÖRE ÇALGI, MÜZİK VE RAKS

İmam-ı Rabbani kuddise sirruh, Mektubat, c.1, m.266 son kısmı:

Tesavvuf, ehl-i sünnet i'tikâdından ve islâmiyyetin emrlerinden başka şeylere kavuşmak için değildir. Ehl-i sünnet i'tikâdının yakînî ve vicdânî olması, ya'nî sağlamlaşması, şübhe getiren te'sîrlerle sarsılmaması içindir. Akl ile, delîl ile kuvvetlendirilen îmân, böyle sağlam olamaz. Ra'd sûresi otuzuncu âyetinde meâlen, (Kalblere îmânın sinmesi, yerleşmesi ancak ve yalnız zikr ile olur) buyuruldu. Tesavvufun ikinci gâyesi, ibâdetlerde kolaylık, lezzet hâsıl olması, nefs-i emmâreden doğan tenbelliklerin, sıkıntıların giderilmesidir. Şunu da iyi anlamalı ki, tesavvufa sarılmak, herkesin bilmediklerini görmek, gaybden haber vermek, nûrları, rûhları ve kıymetli rü'yâlar görmek için değildir. Bunların hepsi, boş ve fâidesiz şeylerdir. Her zemân görülen zıyânın, çeşidli renklerin ve tabî'atdeki güzelliklerin ne kusûrları vardır ki, insan bunları bırakıp da, başka şeyler görmek için, birçok sıkıntılara katlansın. Çünki bu zıyâ da, o nûrlar da, bu güzel şekller de, o şeyler de hepsi, Allahü teâlânın yaratdığı şeylerdir ve hepsi Onun varlığını ve kudretinin sonsuzluğunu gösteren şâhidlerdir.

Tesavvuf yolu çokdur. Bunların içinde en lüzûmlusu ve en uygunu sünnete yapışan ve bid'atlerden kaçan büyüklerimizin yoludur. Bu büyükler, her sözlerinde ve her hareketlerinde, sünnete uyup da, kendilerinde hiçbir keşf, kerâmet, hâl, görüş ve bilişler hâsıl olmaz ise, hiç üzülmezler. Fekat bunların hepsi hâsıl olup da, sünnete uymakda gevşek davranırlarsa, bunları hiç beğenmezler. İşte bunun içindir ki, bunların yolunda simâ' ve raks, [ya'nî mûsikî ve dans gibi şeyler] yasakdır. Böyle şeylerden hâsıl olacak lezzet ve hâllere kıymet vermemişlerdir. Hattâ, yüksek sesle zikr etmeğe bid'at demişler. Bundan hâsıl olan şeylere dönüp bakmamışlardır. Birgün büyük üstâdımın huzûrunda, sofrada hizmet ediyordum. Kendilerini sevenlerden, şeyh Kemâl yemeğe başlarken, huzûrlarında yüksek sesle Besmele çekdi. Bu hâl, kendilerine çok tadsız gelip şiddetle men' etdiler ve (Bir dahâ, bizimle berâber yemekde bulunmamasını ona söyleyiniz!) dediler. Üstâdım hazretlerinden duymuşdum ki, hâce Muhammed Behâeddîn-i Buhârî "kuddise sirruh", Buhârâ âlimlerini toplayıp, üstâdı, seyyid Emîr Gilâl hazretlerinin evine götürdü. Yüksek sesle zikr etmek bid'atdir, bundan vaz geçiniz dediler. Seyyid hazretleri de, doğru sözü, her nerede olursa olsun, anlayıp seve seve aldıkları için kabûl buyurup, artık yapmayız dediler. Bu yolun büyükleri, zikrin bile yüksek sesle yapılmasını bu derece men' edince, simâ' ve raks, coşmak, zıplamak, na'ra atmak gibi şeylere, bağırmağa ne demezler?

Bu fakîre göre islâmiyyetin izn vermediği şeylerin, hâsıl edeceği bütün hâller, zevkler, hep istidrâcdır. Zîrâ, kâfirlerde ve fâsıklarda da böyle hâller hâsıl olmakda ve bu kâinât aynasında, onlar da, tevhîd, keşf gibi şeyler öğrenmekde, içlerine doğmakdadır. Eski Yunân felesoflarından ve Hindistândaki cûkiyye [Berehmen dînindeki dervîş] ve Berehmen papaslarında da, bu hâller görülmekdedir. Hâllerin doğru olmasına alâmet, islâmiyyete uygun olmaları ve harâm şeylerden hâsıl olmamalarıdır. Simâ [mûsikî] ve raks [dans], lehv ve la’bdır, ya’nî oyundur. Lokmân sûresi altıncı âyetinde, (Lehv-el-hadîs) tegannî ile okumağı yasak etmek için indi. Abdüllah ibni Abbâsın “radıyallahü anhümâ” talebesinden olan, imâm-ı Mücâhid, Tâbi’înin büyüklerindendir. Bu âyet-i kerîmenin, tegannîyi yasak etdiğini bildirdi. (Medârik tefsîri)nde, [ve büyük âlim Senâullah-i Pânî Pûtî hazretlerinin on cild olan (Tefsîr-i Mazharî)sinde], (Lehv-el-hadîs) musikî demekdir diyor. Abdüllah ibni Abbâs ve Abdüllah ibni Mes’ûd “radıyallahü anhüm”, bu âyet-i kerîmenin, tegannîyi yasak etdiğine yemîn etmişdir. İmâm-ı Mücâhid, Furkan sûresi, yetmişikinci âyetinin meâl-i şerîfinin, (Günâhları afv ve magfiret edilecek olanlardan biri, tegannî, şarkı okunan yerlerde bulunmıyanlardır) olduğunu bildirdi. İ'tikâdda mezhebimizin imâmı olan, Ebû Mensûr-i Mâ-Türîdînin, (Zemânımızdaki, tegannî ile okuyan hâfızların, nağmelerini işiterek, Kur'ân-ı kerîmi ne güzel okudun diyen kimse, kâfir olur. Karısı boş olur. O zemâna kadar, yapdığı ibâdetlerinin sevâbı gider) dediğini, kitâblar yazmakdadır. Ebû Nasr-ı Debbûsî buyuruyor ki, kâdî Zahîreddîn-i Hârezmî buyurdu ki, (Bir şarkıcıdan veyâ başka bir yerden tegannî dinliyen veyâ başka, herhangi bir harâm işi gören kimse, harâm olduğuna inanarak veyâ inanmıyarak, bunlara, ne güzel dese, o anda îmânı gider. Çünki Allahü teâlânın emrine ehemmiyyet vermemiş olur. İslâmiyyete kıymet vermiyen kimsenin, kâfir olacağını, bütün müctehidler, sözbirliği ile bildirmişdir. Böyle kimselerin ibâdetleri kabûl olunmaz. Önce kazanmış olduğu sevâblar yok edilir. Böyle felâketden Allahü teâlâya sığınırız!).

Mûsikînin harâm olduğunu bildiren, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler ve fıkh âlimlerinin yazıları o kadar çokdur ki, saymak güçdür. Tegannînin câiz olduğunu gösteren, mensûh bir hadîs veyâ bir fetvâ görülürse, ehemmiyyet vermemelidir. Çünki hiçbir âlim, hiçbir zemânda, tegannînin mubâh olduğuna fetvâ vermemiş, raks [dans] etmeğe izn verilmemişdir. İmâm-ı Zıyâeddîn-i Şâmî "rahmetullahi aleyh", (Mültekıt) adındaki kitâbında böyle bildirmekdedir.

Tesavvufcuların birşeyi yapıp yapmaması, halâl veyâ harâm olmasını göstermez. Onlara bakılmaz. Yapdıklarına da birşey demeyiz. Ma'zûr görürüz. Onların hâlini, Allahü teâlâ bilir ve bildiği gibi karşılar. Birşeyin halâl veyâ harâm olduğunu anlamak için, imâm-ı a'zam Ebû Hanîfenin, imâm-ı Ebû Yûsüf Ensârînin ve imâm-ı Muhammed Şeybânînin sözlerine bakılır. Ebû Bekr-i Şiblî ve Ebül-Hüseyn-i Nûrî ve Cüneyd-i Bağdâdî "rahmetullahi aleyhim" gibi, tesavvuf büyüklerinin yapıp yapmadıklarına bakılmaz. [Fekat, bunların islâmiyyetden verdikleri haberler çok doğrudur. Bildirdiklerinin hepsine inanmak ve uymak lâzımdır.] İslâmiyyetden ve tarîkatden haberi olmıyan, ham sofular, pîrimiz böyle yapdı diye, behâne ederek, hayhuy etmeği, tegannî ve dans etmeği, din ve ibâdet hâline sokmuşlar. Bunlarla sevâb kazanıyoruz sanmışlar. En'âm sûresinin yetmişinci ve A'râf sûresinin ellinci âyetinde meâlen, (Ey sevgili Peygamberim "sallallahü aleyhi ve sellem"! Dinlerini, ibâdetlerini, [şarkı ile, mûsikî ile] oyun ve eğlence hâline sokanlardan uzak ol! Onlar Cehenneme gideceklerdir) buyurulmuşdur.

Yukarıda bildirilenlerden anlaşılıyor ki, harâm olduğu kat'î olan işleri, beğenen kâfir olur. Müslimân değildir, mürted olmuşdur. [Hâlbuki harâmları, tatlı gelse dahî, çirkin bilerek, üzülerek yapanlar kâfir olmaz.] O hâlde, düşünmeli ki, harâmlara kıymet verenlerin ve bunları ibâdet bilenlerin hâli ne oluyor? Cenâb-ı Hakka sonsuz hamd ve şükr olsun ki, bizi yetişdiren büyüklerimiz, bu pisliğe bulaşmadı. Kendilerine uyarak, bu şenî' şeyleri yapmakdan bizleri kurtardılar. İşitdiğime göre, büyük üstâdımın kıymetli oğulları, tegannîye tutulmuş. Cum'a geceleri toplanıp, ilâhîler, kasîdeler okumağı âdet edinmiş. Orada bulunan tanıdıklarımızın çoğu da, bunlara uyup, geliyormuş. Bunu duyunca çok, hem de pekçok hayret etdim. Başkalarının talebesi, kendi üstâdlarının yapdığını behâne ederek, onlar da yapıyor. İslâmiyyetin yasak etdiğini, pîrlerinin yapması ile örtbas ediyorlar. Hakları olmamakla berâber, kendilerine pîrlerini siper ediyorlar. Hâlbuki, bizim arkadaşlarımız, bu kabâhatlerine acabâ neyi behâne edebilecekler? Hem islâmiyyet harâm etmiş, hem de büyüklerimiz kaçınmışdır. Bu işi, islâmiyyet de, tesavvuf da beğenmiyor. İslâmiyyet men' etmeseydi bile, yalnız büyüklerimizin yolunda bulunmıyan şeyleri yapmak, ne kadar çok şenî' olurdu? Ayrıca, islâmiyyet de harâm etdiğinden, şenâ'atin büyüklüğünü düşünmelidir. Hepinize selâm ederim.

İmâm-ı Rabbânî kuddise sirruh hazretleri, 3.cildin 72.mektûbunda, hâce Hüsâmeddîn Ahmede buyuruyor ki:

"Kur'ân-ı kerîmi, kasîdeleri ve mevlidi güzel sesle okumak câizdir. Harâm olan, nağme yapmak, ya'nî sesi mûsikî perdelerine uydurmakdır ki, harfler değişmekde, ma'nâ bozulmakdadır. Bunları, nağme yapmadan ve Allah rızâsı için okumak şartı ile, güzel sesle okumak câizdir. Fekat, dinlerini kayırmıyanlar, bu şartları gözetmiyeceklerinden, buna da müsâ'ade etmemek, bu fakîre dahâ uygun geliyor."

3. Cilt, 34. mektubdan:

"Kıymetli ömrü, lüzûmsuz mubâhlara bile harcamamalıdır. Harâm ile geçirmemek, elbette lâzımdır. Tegannî ve şarkı ile meşgûl olmamalı, bunların nefse verecekleri lezzete aldanmamalıdır. Bunlar bal karışdırılmış, şekerle kaplanmış zehrdir."
 

islamveinsan

Doçent
Katılım
28 Eyl 2006
Mesajlar
1,360
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Suvas
s.a

Berdan66; konuyu irdeleyip inceledigin ve paylaştığın için tşk ederim..
İman için birtane hadis bile yetecek iken; biz/sen yüzlerce yazsan sahih değil diye işin içinden çıkacaklardır... Kendi keyfiyetleriyle örtüşen alim bulmakta da zorlanmayacaklardır...

Selametle... Müzik haramdır...
 

Hasan

Kardeşiniz
Katılım
9 Eki 2006
Mesajlar
6,112
Tepkime puanı
279
Puanları
0
Yaş
53
Konum
KALU BELA
Sevgili islam ve insan kardeş konuyu ayrı bir başlığa taşıman iyi olmuş .Diğer arkadaşlarda güzelbilgiler eklemiş.Devamlı olarak konuya yüzeyden ve tanımlamadan bakıyorsunuz.İslamda müzik nasıl tanımlanmıştır,islam da müzik (teganni) olarak adlandırılır.Din alimlerinin ortak görüşü ALLAH ı ,islam ı,hak olan hamasi duyguları öven ve anlatan müzik sakıncalı değildir.Müziğin sakıncalı olduğunu anlatan hadis ve fetvalarda devamlı müziğin yanında kullanılan eğlence ,zevk,içki ,kötü kadın ve bunun gibi şeyler vardır.Dolayısı ile sakıncalıdır.Kadınlar ise kendi aralarında veya helal daireleri içinde yine aynı şartlarla söyleyebilirler.Müzik veya şarkı esnasında şımarıkça coşmak ve kendinden geçerce oynamak doğru değildir.Yani sizinde örnek verdiğiniz hadislere göre bu sonuçlar çıkar.Dursun AliERZİNCANLI nın yaptığı da dolayısı ile yanlış değildir.Daha çok detay istersen google de teganni diye arama yap birçok kaynak detayı ile çıkıyor.bUNLARIN DŞINDA KALAN HER TÜR MÜZİK VE ÇALGI HARAMDIR .
Bide bir konu hakkında haram veya din dışı derken dikkatli olmak grekiyor çünkü genelleme yaparak hak etmeyen insanları mürted ilan etmiş olursunuz buda çok tehlikeli.Bir müslüman diğerine kafir olduğunu söylerse o ikisinden biri mutlaka kafirdir,idda eden haklı ise karşısındaki kafirdir ,haksız ise kendisi dinden çıkar ALLAH muhafaza lütfen daha dikkatli olalım.SELAMETLE.
 

islamveinsan

Doçent
Katılım
28 Eyl 2006
Mesajlar
1,360
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Suvas
s.a
Kardeş; sözlerine değil arka fonda çalan müziğe diyorum ben ....
Biz buna iman ediyoruz... Haram diye biliyoruz... Delillerle destekliyoruz..
Selametle..
 

ebumusab

Üye
Katılım
9 Eki 2006
Mesajlar
252
Tepkime puanı
90
Puanları
28
Arkadaşım yukarıdaki yazımı okumadınız sanıyorum. Biz bu hadisleri inceledik ve müziğin helal olduğunu ifade edenler daha sahih ve ağır basmakta. Ayrıca hiç hoş değil ifadeleriniz. Lütfen dikkat ediniz..:( Ayrıca verdiğim linki tıklarsanız ravileri ile beraber hadisleri de görebilirsiniz.

üslubum için özür dilerim bunu herhalde dini sulandırma girişimlerinden biri olarak gördüğümden olacak
her neyse verdiğiniz link okudum oradan ve diğer araştırmalarım sonucunda bugün islamın ilk yıllarından getirilen örneklere benzer bir uygulama örneği gösterebilirmisiniz(ney kaval dışında buda herhangi bir vacibi engellemediği veya şer-i bir ibadeti uygulama aracı olarak kullanılmadığı sürece) yada kilise müziğinin aletlerini kullanmadan yapılan bir müzik türü yani kafiri taklit etmeden yapılan
birde ALLAH azze ve celle kalpler yalnızca allahın zikri mutmain olur derken müzik ruhun gıdasıdır gibi ve buna benzer sözleri nasıl anlıyacağız aşağıda ibn kayyımın bir yazısını fayda veriri düşüncesi ile alıntılıyorum
selametle


İbn Kayyim teğannînin haram olduğuna dair iddiasını şu üç kaide üzerine bina eder:

Birinci Kaide: Zevk, hal ve vecd şeriatın hükmüne mahkûmdur. Bunları hakim yapan, sapar ve fesada uğrar. Dine ait olarak Allah'ın muradına muhalif olan her şey kulun haz ve şehvetidir. Bu ister mal, ister riyaset, ister şekil, ister hal, ister zevk ve vecd olsun aynıdır (İbn Kayyim, Medâricü's-Sâlikîn, I, 238).

İkinci Kaide: Fiillerden bir fiilin, hallerden bir halin veya zevklerden bir zevkin hükmüne sahih mi, yoksa fasid mi, hak mı, yoksa batıl mı diye ihtilâf olursa, Allah katında ve O'nun mümin kulları katında makbûl olan delile dönmek vacip olur. Kim ilmini, sülûkünü ve amelini bu temel üzerine bina etmezse, dinden hiçbir şey üzerinde değildir (İbn Kayyim, Medâricü's-Sâlikın, I, 496).

Üçüncü Kaide: Bir şeyin hükmünün mubah mı, haram mı olduğu sâlik tarafından bilinemezse, onun fesada uğrattığı şeye, onun semeresine ve gayesine baksın. Eğer o şey apaçık bir fesadı içeriyorsa, Şeriat sahibinin onu emretmesi veya mübah kılması muhaldir. Hem de onun haram olduğu onun Şeriat vasıtasıyla biliniyorsa. Teğannî ise, İbn Mes'ûd (r.a)'in dediği gibi, "Zinanın efsûnudur" (İbn Kayyim, Medâric, I, 498).
 

islamveinsan

Doçent
Katılım
28 Eyl 2006
Mesajlar
1,360
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Suvas
Kardeş arayan bulurmuş ya buluyorlar...
Keyfiyet herşeye çare oluyor...

Bizim itirazımız "hakiki islam da " böyle bişi yok...
bugün ki light islamda var... onada bizim taraftarlığımz yok...
Selametle..
 
Üst