Mustafa İslamoğlu Nereye Koşuyor ?

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Ontane itikad olur mu? Dinin esaslari Allah´in kitabinda kayitli .
Bu kafayla bu ümmet nasil birlik olacak. A´nin, B´nin , C´nin degil Allahin koydugu itikattan sorumluyuz.

Ama her biri Kur'an-ı kerimi değişik yorumluyor. O zaman değil on tane, insan sayısı kadar "itikad" ortaya çıkıyor. Dikkat çekmeye çalıştığımız zarar budur. Ana caddeden (Ehl-i sünnetten) ayrılmamak lazımdır. Ayrılan sapıtır.

Mesela, İslamoğlu gibiler Cennet ve Cehennem'in sonsuz olmayacağını söylüyorlar:

http://muratyazici.blogspot.com.tr/2014/01/cennet-ve-cehennemin-ebedi-oldugunu.html

Buna karşı, Bayındır gibi birisi bu tavrın dinden çıkmaya sebep olacağını söylüyor.

http://www.ihvanforum.org/showthrea...uhların-Gücü&p=1529497&viewfull=1#post1529497

Daha evvel şöyle yazmıştım:

Şunu tekrar tekrar gördük ve görmeye devam ediyoruz: Bu zamane din adamlarının Kur'an-ı kerimden anladıkları birbirini tutmuyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Bunları başbaşa bıraksanız, birbirlerini tekfir ederler.

Nitekim, A. Bayındır, İ. Eliaçık'ı tekfir etti (ona "tevbe et Müslüman ol!" diyor).

Bazı diğerleri de "Allah geleceği bilmez" (haşa) diyen Bayındır'ı tekfir ettiler.

Bu tiplerin her biri kendi kısa aklıyla, kısıtlı bilgisiyle "Kur'an böyle diyor!" diye ileri geri konuşuyor.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
en-Nevevî bu konuda kendisine sorulan "Buhari ve Müslim'de, meşhur musnedlerde, Ebû Davud'un, et-Tirmizî'nin, en-Nesâî'nin sunenlerinde veya bunların bir kısmında sahih olmayan veya batıl hadisler var mıdır?" sorusuna şöyle cevap vermiştir:

''Buhârî ile Müs-lim'deki hadisler sahihtir. Diğer mezkur sunenlere ve musnedlerin çoğunluğuna gelince bunlarda sahih, hasen, zayıf, munker ve batıl hadisler vardır''

İbnu'l-Attâr, Fetâvâ, s. 246-7.

Hadisçiler arasında da genelde kabul gören yaklaşım, es-Sahihayndeki hadislerin sahih oldukları yönündedir. İbnu's-Salâh (643/1245), en-Nevevî (676/1277) ve es-SuyÛtî(911/1505) gi-bi usûl yazarları bunu ifade ederler.

İbnu's-Salâh, Ulûmu'l-Hadis, s. 24; en-Nevevî, İrşâd, s. 62; es-Suyûtî, Tedrib, 1/144.
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Ama her biri Kur'an-ı kerimi değişik yorumluyor. O zaman değil on tane, insan sayısı kadar "itikad" ortaya çıkıyor. Dikkat çekmeye çalıştığımız zarar budur. Ana caddeden (Ehl-i sünnetten) ayrılmamak lazımdır. Ayrılan sapıtır.

Mesela, İslamoğlu gibiler Cennet ve Cehennem'in sonsuz olmayacağını söylüyorlar:

http://muratyazici.blogspot.com.tr/2014/01/cennet-ve-cehennemin-ebedi-oldugunu.html

Buna karşı, Bayındır gibi birisi bu tavrın dinden çıkmaya sebep olacağını söylüyor.

http://www.ihvanforum.org/showthrea...uhların-Gücü&p=1529497&viewfull=1#post1529497

Daha evvel şöyle yazmıştım:

Şunu tekrar tekrar gördük ve görmeye devam ediyoruz: Bu zamane din adamlarının Kur'an-ı kerimden anladıkları birbirini tutmuyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Bunları başbaşa bıraksanız, birbirlerini tekfir ederler.

Nitekim, A. Bayındır, İ. Eliaçık'ı tekfir etti (ona "tevbe et Müslüman ol!" diyor).

Bazı diğerleri de "Allah geleceği bilmez" (haşa) diyen Bayındır'ı tekfir ettiler.

Bu tiplerin her biri kendi kısa aklıyla, kısıtlı bilgisiyle "Kur'an böyle diyor!" diye ileri geri konuşuyor.

Bunu biraz daha açayım. M. İslamoğlu'nun bozuk inancının vesikası:


Halbuki, İmam-ı a'zam Ebu Hanife rahimehullah diyor ki:

"Cennetlik ve cehennemlikler girdikten sonra cennet ve cehennem yok olacaktır diyen kimse de orada ebedî kalışı inkâr ettiği için, kâfir olur." (Fıkhu'l Ebsat)

Nitekim, mezhebsiz A. Bayındır bile İslamoğlu ve Okuyan gibilerin bu bozuk yorumlarına isyan ediyor:


Sonra diyor ki:

"bazı insanlar kendi kafalarına göre ayetlere mana veriyorlar..."

"en çirkin davranış, dini karşısındakinin arzusuna uydurmak..."

"dinden çıkıyorsun farkında değilsin..."

Bunları "Cennet ve Cehennem son bulacaktır, sonsuz değildir" diyenlere (isim vermeden) söylüyor.

Bunlar arasında M. Okuyan ve M. İslamoğlu da var.

Bazıları da bunların hepsinden karıştırıp çorba yapıp besleniyor.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Mustafa İslamoglu merak edilen tum sorulara cevap verdi lakin sabah gazetesine verdigi bu röportaj nedense yayinlanmadi ama ben birazdan burada paylasacagim ins.
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
biz şahıslara nefret gütmeyiz, bugün islamoğlu tövbe edip ehli sünnete girsin derhal kardeş bilir sever sayarız.

Velilere peygamberlerden daha fazla ilim verilir derken ve uydurma bi sözü hadis olarak görüp Allah'a ve rasulune iftira atarken siz mi sünnetten bahsediyorsunuz?!
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
İslamoğlu'nun yayınlanmayan röportajı

Cüppeli Ahmed ile yaşadığı tartışmaya ilişkin Sabah gazetesi internet sayfası yayın yönetmenine röportaj veren Mustafa İslamoğlu'nun, internet sitesi tarafından yayınlanmayan röportajı...

İnternet sitesinin yayınlamaktan vazgeçtiği röportaj:

-Sabah gazetesi internet sitesi: Meal çalışmanızda Abese Suresinde Peygamberimize “kibirli” dediğiniz iddia ediliyor. Bununla ilgili olarak belli bir çevreden eleştiriler aldınız. Bu konuda bir yanlış anlaşılma mı var?

-Mustafa İslamoğlu: Peygamberimize “kibirli” demek ona iftira olur. Bunu Kur’an’a dedirtmek ise Allah’a ve Kur’an’a iftira olur. Hepsi de bana iftira olur. Bu cübbesiyle şöhret bulmuş bir şahsın iftirasıdır. Bu iftirayı eğer Abese 1 ve 2’ye düştüğüm notu göre göre yaptıysa, kasten ve taammüden haysiyet cellâtlığınyapmıştır. Yok, ayete düştüğüm notu görmeden yaptıysa, cehaletinin ve husumetinin kurbanı olmuştur.

Olayın aslı şundan ibarettir: Tefsirlerin klasik yorumunun aksine Kur’an içi deliller, Abese 1 ve 2’nin muhatabının Peygamberimiz değil, Velid b. Muğire adlı kibirli müşrik olduğunu göstermektedir. Bunun iki açık delili vardır: Kur’an’da “Abese” (yüzünü astı) fiili bunun dışında bir yerde (Müddessir 23) daha gelir, orada Velid b. Muğire için kullanılır. Bir müşrik için kullanılan fiilin Peygamberimiz için kullanıldığını söylemek, Peygamberimize haksızlıktır. Bunu teyit eden ikinci delil, Abese 1 ve 2. ayetlerde sözün muhatabı
üçüncü tekil şahıs olan “o”dur. Fakat 3 ve 4. Ayetlerde sözün yönü değişir ve doğrudan Hz. Peygamber’e hitap edilir. Yani Hz. Peygamber 3 ve 4. ayetlerde uyarılır, 1 ve 2. ayetlerde surat astığı ve sırt döndüğü için kınanan kişi müşrik elebaşı Velid b. Miğiredir. Mealimizde bu yüzden şu manayı verdik: 1 “(O kibirli kişi) surat astı ve sırtını dönüp uzaklaştı, 2 Elçi’ye âmâ geldi diye… 3 Ve (sana gelince ey Nebi!) Sen nereden bileceksin o (müşriğin) arınacağını, 4 veya alacağı dersin kendisine yarar sağlayacağını?” Bu mealin verildiği sayfanın altına da “Kibirli adam”ın müşrik Velid b. Muğire olduğu notunu ekledik.

Malum şahıs, kendi televizyonunda eline mealimi alarak sadece Abese 1 ve 2’nin mealini okudu, fakataltındaki notu okumadı ve perdeledi. Bununla yetinmedi, bir de “Kibirli” sözü ile Hz. Peygamberi kasdettiğim iftirasını Allah’tan korkmadan ve kuldan utanmadan attı. Sözün bittiği yerdeyiz. Tuz kokmuştur. Bu tür bir yaklaşım için ne diyebilirim ki? Bunun yanlış anlaşılma mı, yoksa kasıtlı olarak yapılmış bir haysiyetncellâtlığı mı olduğunun takdirini, kamuoyunun vicdanına havale ediyorum.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
-Sabah gazetesi internet sitesi:Cübbelinin size yönelttiği “Peygamberimize ‘kibirli’ dedi” ithamını Samanyolu televizyonu evire çevire haber yaptı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

-Mustafa İslamoğlu: Bu durum gerçekten de enteresan. Malum şahıs önceleri cemaate ve nurculara demediğini bırakmamıştı. Araları kanlı bıçaklıydı. Daha sonra kamuoyunun bildiği bir sürü tatsız olaya şahit olduk. Fakat birden bire cemaatle malum şahıs arasındaki buzlar eriyiverdi ve can ciğer kuzu sarması oldular. Sahiden de ne oldu da böyle oldu? Bu soru önemli ve bu sorunun cevabını ben bilmiyorum? Ama ortada bizim bilmediğimiz bir şeylerin döndüğü kesin. Peki, cemaat medyası malum şahsı birden bire
keşfederek onun göz göre göre aleyhimize, Peygamberimize “kibirli” dedi iftirasına çanak tutmasına ne diyeceğiz?

Burada başka bir enteresan nokta daha var: Abese 1 ve 2. ayette muhatabın Hz. Peygamber değil müşrik elebaşı olduğu görüşü, aynen cemaatin hocası Fethullah Gülen’in de görüşüdür. Gülen’in bu konuda internete düşmüş makaleleri de vardır. Sonsun Nur adlı eserini açıp bakabilirler.

Yine Fethullah Gülen’in “takdim” yazısını yazdığı ve cemaatine tavsiye ettiği meal olan Ali Ünal mealindeAbese 1’e aynen şöyle meal verilmiş: “(Mağrur kafir) yüzünü ekşitti ve sırtını döndü” Allah’tan korkmadan ve kuldan utanmadan Peygamberimize “kibirli adam” dedi iftirasına alet olan Samanyolu televizyonuna sesleniyorum:

Cemaatinizin hocası Ali Ünal, Sevgili Peygamberimize –haşa- “Mağrur kafir” mi dedi? Biri çıksa da cemaatin mealinde –binlerce hâşâ- Hz. Peygambere “Mağrur kâfir” deniliyor dese, ne dersiniz?

Böyle aşağılık bir iftiraya bir tv. Kanalı çanaklık yapsa, ona nasıl bakarsınız?
Samanyolu’nu yönetenlerin gözünü kin bu kadar bürüdüyse, hakkımızı rûz-i mahşerde alırız. Eğer kinle hareket etmedik diyorlarsa, kendi haberlerini tekzip etmek onların boynuna borçtur. Aynı zamanda yasal zorunluluktur.

Ah!.. Hoşgörü… Nerdesin sen? Anladım, kâfirlere cömertçe sundukları hoşgörüden bize küçük bir parça bile düşmüyor, ama bari televizyon kanallarını böyle şen’i ve deni bir iftirayı yaymaya alet etmeseydiler. İstedikleri kadar eleştirseydiler, ama canımdan aziz bildiğim Peygamberime “kibirli adam” dediğim iftirası üzerinden beni vurmaya kalkmasaydılar. Seviye bu kadar düşmemeliydi… Şimdiye kadar Gülen ve Cemaat’i ben de eleştirdim, ama onlara atılmış iftiralara da hiç iltifat etmediğim gibi, muarızlarını hep adalet ve itidale davet ettim. Demek ki Kur’an’ın koyduğu sınırlara riayet için Risaleleri yutmuş olmak
kafi gelmiyormuş.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
-Sabah gazetesi internet sitesi: Birkaç gündür Risale-i Nur talebesi çevresinden size yönelik bazı eleştiriler var. Bediüzzaman ile ilgili eleştirilerinizin yanlış anlaşıldığını düşünüyor musunuz?

-Mustafa İslamoğlu: Evet, hem nurcularla ilgili sözlerim, hem de Said Nursi ile ilgili sözlerim yanlış anlaşılmış. En azından sözlerimin, maksadının dışına taşırıldığını düşünüyorum. Fakat bunda benim de kusurum var. Zira ben daha sonra bir televizyon programındaki sözlerimi izlediğimde, ilkelerim ve alışkanlığım hilafına genelleme yapmışım. Oysa genellemeler daima haksızlığa yol açarlar. Bir Kur’an
talebesi olarak bizler, hiçbir kişi ve zümreyi eleştirirken iyi yanlarını da süpürüp atmamayı, kabul ederken ise hatalarını da süpürüp almamayı şiar edindik. Biz temyiz ekolüyüz. Biz denge ekolüyüz.

İlgili programda söylediklerimden genelleme yaptığım sonucu çıkarılmış. Bunu bir genelleme olarak alıp da beni bunun üzerinden eleştirenlere haksızsınız diyemiyorum. Mesela Senai Demirci’nin adalet ve itidal dairesinde yaptığı eleştirilerden bir kısmı böyle. Bu türden insaflı eleştirilerden istifade ettim. Bazı nurcuların tepkileri ise beni resmen şaşırttı. Tahkir eden, tehdit eden, küfür eden ve hatta tekfir eden nurcuların
varlığını da bu sayede öğrenmiş oldum.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
-Sabah gazetesi internet sitesi: Bediüzzaman ile ilgili eleştiriler amacını aşmış olabilir mi? Bu çevre sizden bir helallik istiyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

-Mustafa İslamoğlu: Said Nursi’nin mücadelesine ve Kur’an hizmetine hep saygı duydum. Bu mücadeleyi hep minnetle yad ettim ve edeceğim. Fakat ben Said Nursi’nin de her insan gibi hataları olduğunu ve eleştirilebilir olduğunu söylüyorum. Said Nursi eleştirilemez değildir. Hepimiz gibi o da kuldur. Kul kusursuz olmaz. Biz de yanılabiliriz, o da yanılabilir.

Nitekim bazı hususlarda yanılmıştır da. Onu ebced-cifr türü şeyler üzerinden söylediklerini Kur’an’a arz ederek eleştirdim. Peygamberimizin önünden geçen çocuğa
onun beddua etmesi üzerine çocuğun ömür boyu kötürüm olması türünden asla kabul edilemez rivayetleri eserlerine aldığı için eleştiriyorum. Fakat bu eleştirim onun Kur’an davasına hizmetlerini ve ömürlük mücadelesini yok saymak anlamına asla gelmez.

Nurcuların ona bakışıyla ilgili eleştirilerim de var. Bazı nurcular, Risaleleri Kur’an’a perde ediyorlar. Bazıları daha da ileri gidip Risalelere tek harfi bile değiştirilemeyecek olan Kur’an muamelesi yapıyorlar. Fakat biz müslümanların eleştiri kültürü maalesef yok. Ya övgü ya sövgü. Ya melek ya şeytan. İkisinin ortası yok.

Hal böyle olunca, sizin yaptığınız en masum eleştiriler bile “hakaret”, “saldırı”, “hadsizlik” olarak damgalanıyor. Oysa Kur’an bize eleştirinin hem değerini, hem gerekliliğini, hem de adabını öğretiyor. Mesela “Bediüzzaman” ünvanının kullanılmasını Fatiha’nın ilk ayeti olan “Övgülerin tümü Allah’a mahsustur” ayetine istinaden şık bulmadığımı söyledim. “Bedi” Allah’ın Kur’an’da geçen esma-i hüsnasındandır. Ben bunun kul için kullanılmasını İlahi esmaya edebimiz çerçevesinde hoş karşılamıyorum.

Bu hafif eleştirimi bile birileri Üstad’a hakaret sayıyorlar. Bunun neresi hakaret? Fakat risalelere ve nurculara dair eleştirilerimde toptancılıktan Allah’a sığınırım. Kimseye haksızlık yapmak istemem, zira haksızlığa uğramak istemem. Risalelerin Kur’an’la ayaklaşır bulduğum söylemlerini ve kabir başında risale tilavet edecek kadar kendinden geçen ve risaleyi Kur’an’a perde yapan bazı nurcuları da eleştiriyorum.

Fakat bu konuda da toptancı ve genellemeci bir tavra karşıyım. Benim sözlerim böyle anlaşılmışsa -bu bir yanlış anlama dahi olsa- bu yanlış anlamaya mahal verdiğim için incinen tüm kardeşlerimden özür dilemekten imtina etmem.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
-Sabah gazetesi internet sitesi: Genellikle sizin peygamberi devre dışı bırakarak bir islam anlayışı geliştirdiğiniz yönünde bir iddia var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

-Mustafa İslamoğlu: Buna en güzel cevabım hayatım, kitapların ve televizyondan yayınlanan ve internette her isteyenin kolayca ulaşacağı derslerimdir. Kamuya açık fi sebilillah 16 yıl tefsir 5 yıl Esma dersi verdim.

Bir tek dersime Sevgili Peygamberimize “salat” etmeden başlamadım, ama malum çevre beni salevat düşmanı ilan etti. İçinde hadise ve sünnete atıf yapmayan bir tek konuşmam ve bir tek eserim yoktur. Fakat malumlar beni hadis ve sünnet düşmanı ilan ettiler. Neden? Çünkü ömrümü,“indirilen din” ile “uydurulan din” arasındaki farkı fark ettirmeye adadım. Çünkü ibadet ile adet, din ile gelenek, iman ile inanç, hakikat ile hurafe, ilahi olan ile beşeri olan arasındaki ayrıma hep dikkat çektim. “Melek peygamber” algısının yerine örnek alınabilir “insan peygamber” algısını yerleştirmek için gayret ettim. 15 yıl önce
yazdığım Üç Muhammed adlı eser buna şahittir. O eserde yer alan “Kur’an’ın Peygamberi” bölümü şahittir.

Açıkça ifade ediyorum: Kur’an, Peygamberimizin ahlakıdır. Kur’an’ı bize Hz. Peygamber getirmiştir. Peygamberi devre dışı bırakanın Kur’an ile ne işi olur? Ne alakası kalır? Fakat bunu iddia edenler, Kur’an’a bir ayet ilave edemeyince Hz. Peygamber’in ağzından öyle yalanlar söylemektedirler ki, küçük dilimizi yutmaktayız. Asıl Peygamberi devre dışı bırakmak budur. Peygamber’i devre dışı bırakanlar, onun idrarını içirmeyi marifet bilenlerdir? Kur’an kanı haram kıldığı halde, onun atık kanını içene cenneti vacip kılanlardır. Onu Zerdüştlükten alınma “Nur-u Muhammedi” teorisi ile ışınlayıp hayattan kovanlardır. Hepsinden öte, müşriklerin şirkini arattıracak tarzda “Muhammed Mustafa eşittir Allah; sadece eti kemiği var” diyenlerdir.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
-Sabah gazetesi internet sitesi: Geleneksel İslam üzerinde yaptığınız eleştirilerinizin zaman zaman o islam anlayışını savunan insanlar tarafından rencide edici bulunabiliyor. Bu hassasiyet konusunda ne söylemek istersiniz?

-Mustafa İslamoğlu: Gelenek “din” değildir. Müslümanların ürettiği gelenek, olsa olsa “dini kültür”dür. Geleneksel dini kültür elbette eleştirilmek zorundadır. Bu hepimizin bizatihi görevidir. Bu, hakkı söylemektir.

Bakın, peygamberlerin hiçbiri ateistlere gönderilmemiştir. Hepsi de Allah’a inanan fakat bu inancına şirk ve ataların dinini karıştıran, tevhidden uzaklaşanlara gönderilmiştir. Peygamberlerin varisleri olan âlimlerin görevi de budur. Benim gibi Kur’an talebelerine düşen de onların izinden gitmektir.

Din Allah’ındır ve Allah dinini tamamladığını Maide 3’te açıkça buyurmaktadır. Eksik olan şey ilaveye ihtiyaç duyar. Tamamlanmış olana ilave ise fazlalıktır. Bu dine ilave edilen her fazlalık, bu dini sürdürülemez, yaşanamaz hale getirmiş, müslümanların din algısını tahrif ve tahrip etmiştir.

İşte İslam dünyasının hali pürmelali… İşte halimiz…. Şu halimizden memnun olan beri gelsin. Halimizden memnun değilsek, halimizi değiştirmek boynumuza borçtur. Değişmek için “tevbe” ve “istiğfar” sadedinde bir özeleştiri yapmak şarttır. Yunus Nebi gibi bir tevbe… “Biz zalimlerden olduk” diyecek bir samimiyet ve açıkyüreklilik. Ancak o zaman Yüce Allah, Ra’d 11’deki vaadini yerine getirir ve bizim halimizi değiştirir.

İşte benim yaptığım gelenek eleştirisinin amacı da bundan ibarettir. Bundan rahatsız olanlar, kendi tezgahlarının bozulacağı endişesine kapıldıkları için “Peygamberimize kibirli dedi” türünden şen’i ve deni iftiralara başvuruyorlar. Korkuları, tezgâhlarının ellerinden gitmesi.

Kur’an bizi uyarıyor: “Sakın aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın!” Onlar Allah ile aldatmayı, dini bir uyuşturucu olarak kullanmayı meslek edinmişler. Biz ise insanlara Allah ile aranıza aracı sokmayın. Rabbiniz şahdamarınızdan yakın. Rabbinizle aranıza girmek isteyen din tacirlerine fırsat vermeyin diyoruz.

İftiralarının biri bitip diğeri başlasa da, hakkı söyleme konusunda bir adım geri atmayacağız. Bu günler gelir geçer, “geriye kalan ise salih amellerdir”. Salih amel, toplumun ıslahına yönelik ameldir. En büyük ıslah, inancın ıslahıdır. Allah’ın ve hakikat ehlinin şahitliği bize kafidir.
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
Benim iddam ehli sünnet alimlerinin iddasıdır. Ehli sünnet alimleri buhari hadisleri hakkında ne demişse aynını derim.

Hadis: “Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.”
Müslim-İman 302; Buhari 97/24, 10/29; Hanbel 3/1

bunu vahhbinin birisi söylese, Allaha uzuv isnad ediyor diyecek olanlar mı yoksa.
 
Üst