Kaptan
Mecra Yazarı
-Ne empati kalmış, ne sempati!
-‘Miş’ gibi yaşamak yol olmuş!
-Kulluk süreci, mükellefiyet/sorumluluk meşguliyetlerden herhangi biri derekesine indirilmiş!
-Mazeretler çoğaltılmış, çokluk yarışı istikameti kaybettirmiş!
-Allah telakkisi, ahiret bilinci, peygamber tasavvuru, din bilgisi ters yüz edilmiş!
-Takva bilinci, mücahede şuuru yitirilmiş!
-Samimiyet, Allah eri olmak, adanmışlık, fedakârlık olguları unutulmuş!
-Sahih kaynakla irtibat kesilmiş, başka yapay kaynaklar icat edilmiş!
ÇAĞRI 3 ‘BERİKİLERE’ SON ÇAĞRI
MUSTAFA BOZACI 22 Ocak 2015
Hatırlayacaksınız, iki çağrı yaptık/yazdık önce müstekbirlere, sonra da müstez’aflara/zayıf bırakılmış, böyle olduğu zannına kapılmış olanlara… Sıra,’berikilere’ geldi; bize, içimize ve aramıza…
Aslında en zor kısmı da bu kesim:
-Zira daha yekpare olması gerekirken, daha dağınık!
-Bir ve beraber olması gerekirken ayrı gayrı!
-Birlik, beraberlik içinde olması gerekirken bölük pörçük!
-Dirlik içinde, diri olması gerekirken üzerine ölü toprağı serpilmişçesine baygın, şaşkın!
-Tevhid üzere olması gerekirken, tefrika içinde!
-Kardeşlik/uhuvvetle hareket etmesi gerekirken, kavga, nizaa, kargaşa ve karmaşa içinde! -İtidal, iktisat üzre olması gerekirken ifrat tefrit içinde!
-Kitaba uyması gerekirken kitabına uydurmuş halde!
-Kitabın tamamına sarılması gerekirken, onu parça parça kılmış, bir kısmını alır, diğerini ardına atar olmuş durumda!
-Kitapla kurtulmak hakikatine rağmen kitabı kurtarmak vehmine kapılmış; onu sarıp sarmalamış, üstünü örtmüş durumda!
-Son elçiyi, elçiliği örnek alacağına türedi varisler edinip nereye sürüklendiğinin farkında olmadan, sorgusuz sualsiz, peşin bir kabulle peşlerine takılmış vaziyette!
-Gerçeklerin yerini algılar almış!
-İletilen sahih dinin yerine üretilen zanlar yerleştirilmiş!
-Eklemecilik ve eksiltmecilik yol olmuş!
-Kulluk elHakk olan Allah’tan sahte ilah ve rablere tevdi edilmiş!
-İctihad kapısı kapatılmış(!), düşünce dumura uğratılmış, akıl emanete verilmiş halde!
-Gelenekçilik her şeyin üstünü sarıp sarmalamış, üretileni muhafazaya soyunmuş, akletmeyi kerih görür, gösterir olmuştur!
-Her tarafı mezhepçilik/meşrepçilik kuşatmış, dahası belli başlıcaları ile donuklaştırılıp mezhep/yol ihtimali de kapatılmıştır!
-Bir tarafı ‘saltanat’, bir tarafı ‘imamet’ teorileri hakikatten kopartmıştır!
-Tevekkül ve kadercilik hastalığı, sorumlulukları unutturmuştur!
-Ne sabite kalmış, ne de değişkenlerle ilgili endişe!
-Ne eleştiri var, ne istişare!
-Ne muhabbet kalmış, ne hoşgörü!
-Kullar kendi hesaplarını unutmuş, karşısındakini hesabını tutar olmuş!
-İyiliği başkalarına emrederken kendimiz unutulur olmuş!
-Neme lazımcılık, ‘bana ne’, ‘beni ilgilendirmez’ umarsızlığı yaygınlaşmış!
-İnsanların umuru umursanmaz olmuş!
-Ahiret ertelenir, dünya ve dünyalıklar öncelenir olmuş!
-Yarış mecrasından çıkarılmış, kolay, ucuz ve geçici olanların peşinden koşmaya indirgenmiş!
-Ne empati kalmış, ne sempati!
-‘Miş’ gibi yaşamak yol olmuş!
-Kulluk süreci, mükellefiyet/sorumluluk meşguliyetlerden herhangi biri derekesine indirilmiş!
-Mazeretler çoğaltılmış, çokluk yarışı istikameti kaybettirmiş!
-Allah telakkisi, ahiret bilinci, peygamber tasavvuru, din bilgisi ters yüz edilmiş!
-Takva bilinci, mücahede şuuru yitirilmiş!
-Samimiyet, Allah eri olmak, adanmışlık, fedakârlık olguları unutulmuş!
-Sahih kaynakla irtibat kesilmiş, başka yapay kaynaklar icat edilmiş!
-Bilgi ile imanın, iman ile amelin arası ayrılmış!
-Salih amel yükümlülüğü ritüellere indirgenmiş!
-İbadet olgusu adetlere, alışkanlıklara bırakılmış; adetler ibadetleştirilmiş!
-Ne kendini tanımak kalmış; ne ötekini, ne berikini!
-‘Sömürü ne, sömürüye müsait olmak ne’ anlamını yitirmiş!
-Düşünsel safiyet, kavramlarla doğru irtibat endişesi kalmamış!
-Zındıklık ve /veya saflık ürünü uydurmacılık, Yahudilik ve Hıristiyanlık kaynaklı rivayetler hiçbir elemine çabasına başvurulmadan olduğu gibi alınır, savunulur olmuş!
-Hadis ve sünnet algısı yanlış kurgulanmış; ravi ile uğraşmaktan, metnin ne dediğine, Kur’anla uyumuna bakılmaz olmuş!
-‘İyilik’ olgusunda geridekine, ‘dünyalık yarışında’ öndekine bakılır olmuş!
-Yaratılış gayesi ve imtihan olgusu hakikatleri unutulmuş!
-Netlik, nitelik kaygısı unutulmuş; çokluk peşinde savrulmak çare zannedilir olmuş!
-Şeytanın varlığı günah işlemek için mazeret sayılmış!
-‘Nereden geldik’, ‘nereye gidiyoruz’ sualleri terk edilmiş!
-‘Din’ nedir, ‘benden ne istiyor, neleri yasaklıyor’, ‘hayatımın neresinde ve ne kadar’ arayışları bırakılmış!
-‘Hikmet, sözün en güzelini hatırlatma, en güzel yöntemle mücadele etme’ vazifeleri arkaya atılmış!
-İbadetle siyasetin arası ayrılmış!
-İnsanlar arası ve varlıklarla ilişki kesilmiş!
-‘Amaç’, ‘murad’ sorgulaması yapılmaz olmuş!
-Türedi ve amaçla uygun olmayan, Allah’ın rızasının dışında arayışları içeren, eklektik, reaksiyoner, pazarlıkçı, tavizci yol ve yöntemler benimsenir olmuş!..
-‘Miş’ gibi yaşamak yol olmuş!
-Kulluk süreci, mükellefiyet/sorumluluk meşguliyetlerden herhangi biri derekesine indirilmiş!
-Mazeretler çoğaltılmış, çokluk yarışı istikameti kaybettirmiş!
-Allah telakkisi, ahiret bilinci, peygamber tasavvuru, din bilgisi ters yüz edilmiş!
-Takva bilinci, mücahede şuuru yitirilmiş!
-Samimiyet, Allah eri olmak, adanmışlık, fedakârlık olguları unutulmuş!
-Sahih kaynakla irtibat kesilmiş, başka yapay kaynaklar icat edilmiş!
ÇAĞRI 3 ‘BERİKİLERE’ SON ÇAĞRI
MUSTAFA BOZACI 22 Ocak 2015
Hatırlayacaksınız, iki çağrı yaptık/yazdık önce müstekbirlere, sonra da müstez’aflara/zayıf bırakılmış, böyle olduğu zannına kapılmış olanlara… Sıra,’berikilere’ geldi; bize, içimize ve aramıza…
Aslında en zor kısmı da bu kesim:
-Zira daha yekpare olması gerekirken, daha dağınık!
-Bir ve beraber olması gerekirken ayrı gayrı!
-Birlik, beraberlik içinde olması gerekirken bölük pörçük!
-Dirlik içinde, diri olması gerekirken üzerine ölü toprağı serpilmişçesine baygın, şaşkın!
-Tevhid üzere olması gerekirken, tefrika içinde!
-Kardeşlik/uhuvvetle hareket etmesi gerekirken, kavga, nizaa, kargaşa ve karmaşa içinde! -İtidal, iktisat üzre olması gerekirken ifrat tefrit içinde!
-Kitaba uyması gerekirken kitabına uydurmuş halde!
-Kitabın tamamına sarılması gerekirken, onu parça parça kılmış, bir kısmını alır, diğerini ardına atar olmuş durumda!
-Kitapla kurtulmak hakikatine rağmen kitabı kurtarmak vehmine kapılmış; onu sarıp sarmalamış, üstünü örtmüş durumda!
-Son elçiyi, elçiliği örnek alacağına türedi varisler edinip nereye sürüklendiğinin farkında olmadan, sorgusuz sualsiz, peşin bir kabulle peşlerine takılmış vaziyette!
-Gerçeklerin yerini algılar almış!
-İletilen sahih dinin yerine üretilen zanlar yerleştirilmiş!
-Eklemecilik ve eksiltmecilik yol olmuş!
-Kulluk elHakk olan Allah’tan sahte ilah ve rablere tevdi edilmiş!
-İctihad kapısı kapatılmış(!), düşünce dumura uğratılmış, akıl emanete verilmiş halde!
-Gelenekçilik her şeyin üstünü sarıp sarmalamış, üretileni muhafazaya soyunmuş, akletmeyi kerih görür, gösterir olmuştur!
-Her tarafı mezhepçilik/meşrepçilik kuşatmış, dahası belli başlıcaları ile donuklaştırılıp mezhep/yol ihtimali de kapatılmıştır!
-Bir tarafı ‘saltanat’, bir tarafı ‘imamet’ teorileri hakikatten kopartmıştır!
-Tevekkül ve kadercilik hastalığı, sorumlulukları unutturmuştur!
-Ne sabite kalmış, ne de değişkenlerle ilgili endişe!
-Ne eleştiri var, ne istişare!
-Ne muhabbet kalmış, ne hoşgörü!
-Kullar kendi hesaplarını unutmuş, karşısındakini hesabını tutar olmuş!
-İyiliği başkalarına emrederken kendimiz unutulur olmuş!
-Neme lazımcılık, ‘bana ne’, ‘beni ilgilendirmez’ umarsızlığı yaygınlaşmış!
-İnsanların umuru umursanmaz olmuş!
-Ahiret ertelenir, dünya ve dünyalıklar öncelenir olmuş!
-Yarış mecrasından çıkarılmış, kolay, ucuz ve geçici olanların peşinden koşmaya indirgenmiş!
-Ne empati kalmış, ne sempati!
-‘Miş’ gibi yaşamak yol olmuş!
-Kulluk süreci, mükellefiyet/sorumluluk meşguliyetlerden herhangi biri derekesine indirilmiş!
-Mazeretler çoğaltılmış, çokluk yarışı istikameti kaybettirmiş!
-Allah telakkisi, ahiret bilinci, peygamber tasavvuru, din bilgisi ters yüz edilmiş!
-Takva bilinci, mücahede şuuru yitirilmiş!
-Samimiyet, Allah eri olmak, adanmışlık, fedakârlık olguları unutulmuş!
-Sahih kaynakla irtibat kesilmiş, başka yapay kaynaklar icat edilmiş!
-Bilgi ile imanın, iman ile amelin arası ayrılmış!
-Salih amel yükümlülüğü ritüellere indirgenmiş!
-İbadet olgusu adetlere, alışkanlıklara bırakılmış; adetler ibadetleştirilmiş!
-Ne kendini tanımak kalmış; ne ötekini, ne berikini!
-‘Sömürü ne, sömürüye müsait olmak ne’ anlamını yitirmiş!
-Düşünsel safiyet, kavramlarla doğru irtibat endişesi kalmamış!
-Zındıklık ve /veya saflık ürünü uydurmacılık, Yahudilik ve Hıristiyanlık kaynaklı rivayetler hiçbir elemine çabasına başvurulmadan olduğu gibi alınır, savunulur olmuş!
-Hadis ve sünnet algısı yanlış kurgulanmış; ravi ile uğraşmaktan, metnin ne dediğine, Kur’anla uyumuna bakılmaz olmuş!
-‘İyilik’ olgusunda geridekine, ‘dünyalık yarışında’ öndekine bakılır olmuş!
-Yaratılış gayesi ve imtihan olgusu hakikatleri unutulmuş!
-Netlik, nitelik kaygısı unutulmuş; çokluk peşinde savrulmak çare zannedilir olmuş!
-Şeytanın varlığı günah işlemek için mazeret sayılmış!
-‘Nereden geldik’, ‘nereye gidiyoruz’ sualleri terk edilmiş!
-‘Din’ nedir, ‘benden ne istiyor, neleri yasaklıyor’, ‘hayatımın neresinde ve ne kadar’ arayışları bırakılmış!
-‘Hikmet, sözün en güzelini hatırlatma, en güzel yöntemle mücadele etme’ vazifeleri arkaya atılmış!
-İbadetle siyasetin arası ayrılmış!
-İnsanlar arası ve varlıklarla ilişki kesilmiş!
-‘Amaç’, ‘murad’ sorgulaması yapılmaz olmuş!
-Türedi ve amaçla uygun olmayan, Allah’ın rızasının dışında arayışları içeren, eklektik, reaksiyoner, pazarlıkçı, tavizci yol ve yöntemler benimsenir olmuş!..