Mürşidin Sahtesi Gerçeği Nasıl Seçilir?

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Niyazi Mısri Hazretleri nazmen buyurmuş:

Her mürşide meyil verme, yolun sarpa uğratur
Mürşid-i Kamil olanların yolu gayet asan imiş..


Meyil verme, kapılma yani..

"Asan", yani kolay, çabuk diyor.. Mürşid-i Kamil'i bulanların, ona ulaşanların yolları gayet kolay akar gider.. Hedefine de vardırır..

İlk dizede, ancak önemli bir uyarı var:

Demek ki her mürşidim diyen gerçekte ehil, Kamil Mükemmil Mürşid-i Kamil olmayabiliyor.. Allah muhafaza etsin, Kamil olmayan, ehil olmayan Mürşidlerin yolu da sarpa sarır, yokuşa çıkar diyor.. Ama bu yokuş, öyle aşılabilecek bir yokuş değil.. Sarp bir yokuş.. Çıkmak, aşmak imkansız.. O kadar dik bir yokuş.. Hani dilimizde vardır ya.. Sarp kayalık deriz.. Yani dik bir kayalık.. Çıkmak aşmak imkansız olan bir kayalık..

Sahteleri var diye, içinde Mürşid arzusu uyananların imtina edip çekinmesi ise doğru değildir..

Eğer kendine bir gerçek Mürşid ararsan önüne çıkan fırsatlara bir bak.. Mürşidim diyenin meclisinde otur biraz da olsa konakla.. Etrafına, hal ve tavırlarına bak.. Onu kendi derununla hissetmeye çalış..

O meclisde dünya nakışları kalbinden çıkıp hatırına gelmiyorsa; Şeyh Efendinin cismaniyetine baktığında içinde ulvi duygular uyanıyorsa; Allah'a olan sevginin kalbinde canlanmaya başladığını hissediyorsan; göğsünde İslam'a karşı bir genişleme ve şevk duyuyorsan bil ki doğru yerdesin...

Hele bir de o mübarek, sohbet ederse can kulağıyla dinle.. "Elest" bezminde Allah'a verdiğin Kulluk sözünü hatırlatacaktır kelamlarıyla, eğer hakiki bir Mürşid ise..

Kimse sana kolay tarif edemez.. Eğer hissedersen, sen de kimseye tarif edemezsin! O mübarek kelamların tesiriyle "Elestu bi Rabbikum" emr u fermanı ruhunda çınlamaya başlar..

Muhtemeldir ki o güne kadar yapamadıklarından ve işlediklerinden bir pişmanlık ateşi düşer ciğerlerine..

"Ah ben ne yaptım? Nasıl da ömr-i nazeninimi böyle boşu boşuna geçirdim.. Halbuki ben Allah'a söz vermiş idim.. Kalbime O'nun sevgisinden ve O'nun arzusundan başka hiç bir hevesi sokmayacak, cismimle ve ruhumla Ona kulluk edecektim.. Ya Rabbi, sen beni bağışla! Ya Rabbi, sen beni bağışla! Ya Rabbi, sen beni bağışla!" nidaları yükselecektir vicdanından..

Bir de o mübareğin silsilesini sor.. Kesintisiz, atlamadan tariki geldiği gibi Aslına yani Peygamber Efendimize dayanıyor mu? O filancadan almıştır icazetini, yetkisini.. O da Ondan önce gelenden.. O da kendinden önce gelenden.. Böyle böyle Peygamber Efendimizin mübarek kademlerine kadar giden yolu izle, Silsiledeki mübareklerin tümünü baş tacı et.. Şüphesiz silsilenin sonundan el tutan, Peygamber Efendimizin elinden tutmuş gibidir.. Çünkü, o silsile bir "urvetul vuska" (sapasağlam bir kulp) tur.. El ele bağlı, ama el de kola bağlı...

Eğer arada bir kesinti varsa.. Atlama varsa çekin o kimseden.. Yolu sağlam değildir..

Bir de o mübareğin sevenlerine, bağlılarına bak... Halleri düzgün, sıfatları ve ahlakları üstün mü? Ben nerden bilirim, anlarım deme! Ruhun ve kalbin üstün olan sıfatı mutlaka celbedecek, hissedecektir.. Kamil sıfat kendini belli eder.. sen elinde olmadan onlara hayran olursun.. Onlar arasındaki hürmet, sevgi, tevazu, fedakarlık ve hatır gözetmeyi görünce istemeden o cazibeye kapılacak; dünyada ahirette bu güzel insanlardan ayrılmamaya ahd edeceksindir..

***

Sevenleri bir gün Sultan Baba'ya (Hacı İhsan Tamgüney Efendi'ye) sordular:

"Sağlam bir tasavvuf çizgisinde hangi özellikler bulunmalıdır?"

Sultan Baba, talebelerinin sorularına şu cevabı verdi:

"Bugün tasavvuf konusunda sapla saman birbirine karıştığı, şeyhlerin sahtesi ile gerçeği yaygın bir biçimde her yanda bulunduğu için bunları birbirinden tefrik etmek zordur. Bunların doğrularını tanımak için şu ölçülere ihtiyaç vardır:

1- Ehl-i sünnet ve ve'l-cemaat çizgisinde sağlam bir inanç,

2- Kitap ve sünnete uygun derin bir ibâdet hayatı (sâlih amel),

3- Düzgün bir muâmelât ,

4- Muhammedî bir ahlâk. (Güzel ahlak)

Sultan Baba, yine Tasavvuf'un ölçüleri içinde taşıdığı özellikleri talebelerine ve sevenlerine anlatırken şöyle sıralardı:

a- Tasavvuf manevi tecrübe ile anlaşılan hal ilmidir,

b- Tasavvufi bilginin konusu ma'rifetullah'tır,

c- Tasavvuf tatbiki bir ilim olduğundan mürşid vasıtasıyla öğrenilir,

d- Tasavvuf kitaptan okuyarak öğrenilebilecek bir ilim değildir, çünkü tecrübe ilmidir.

e- Tasavvufun bilgi kaynağı felsefe ve kelâm gibi akılla sınırlı değildir. İlham ve keşf de bilgi kaynağı olarak kabul edilir.

f- Tasavvufi eğitim, "tarikat" denilen özel yollarla kat'edilir.

***

Bir gün, genç bir üniversite talebesi Sultan Baba'yı ziyarete gider. Elini tazimle öper ve Sultan Baba'ya sorar:

Sultan Baba, sahte dervişleri gerçek dervişlerden nasıl ayırabiliriz. Yani ölçü nedir?

Sultan Baba, O'na şefkat nazariyle bakarak şu cevabı verir:

Bak evladım, sana üç tane temel ölçü söyleyeceğim. Bunlara uyanlar gerçek, diğerleri sahte derviştir:

1- Gerçek dervişler, haramlardan kaçınırlar,

2- Gerçek dervişler, farz olan ibadetleri mutlaka yerine getirirler. Sünnetleri de terk etmezler.

3- Gerçek dervişler, dünya işleriyle de ilgilenir ancak, hiç bir zaman ahireti unutmazlar.


(alıntıdır)

***

Evet, gerçek Mürşidler hali, fiili ve ameliyle insana Allah'ı hatırlattıkları gibi; gerçek dervişler de Allah için her arzularından geçmiş olarak; hallerinde, fiillerinde ve amellerinde Allah'ı hiç unutmazlar.. Asla.. Uyurken dahi..

Bu zamanda bunlar olur mu, yaşanır mı ki demeyesin.. Allah, zamandan da mekandan da münezzeh olandır.. Onu zikretmenin de, sevmenin de devr u zamanı olmaz!

Bu yüksek hale ulaşmak için ehil bir yol göstericiye ihtiyaç var..

Bu yüksek hale ulaşmak için ehlinden zikrullah almaya ihtiyaç var

Bu yüksek hale ulaşmak için Mecnun'unkinden, Ferhat'ınkinden büyük bir Aşkullah'a ihtiyaç var..

Bu aşkı, Evliyaullah'ın (Allah dostlarının) kalbinde bulacaksın.. Orda makam ve karar kılmıştır..
 
M

Murat Sâki

Guest
Malesef şu zamanda böyle insanlar varmı tartışılır.Ama bu gerçek,şu sahte demeyide doğru bulmuyorum.Yani komik bir boyut alıyor olay ''Nerde O eskinin mürşidleri'' diyesi geliyor insanın.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Bizler mürid/evlad olabildik de mürşid beğenmiyoruz! Siz Mevlana oldunuz da Şems'e mi denk gelemediniz, varlığınızı bu yolda teslim etmeye azmettiniz de Allah sizi (haşa) rehbersiz mi bıraktı...

Lütfen samimi olalım...
 

MiHRiMaH

Son gülen... :/
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
2,752
Tepkime puanı
769
Puanları
0
Konum
İstanbul...
Bazen de talebe mürşide uyamaz... Yani meşreb farklılığı olur... Bu talebenin, mürşidden uzaklaşmasına doğru gider... Bunu da yanlış anlamamak lazımdır... Celal sıfatıyla terbiye olunmuş, set mizaçlı mürşide, kendi sıfatlarına uygun müridler yakın olur... Cemal sıfatıyla terbiye olunmuş mürşide ise yine o sıfatlara yakın müridler yakınlaşır... Mürşidi beğenmemek gibi bir durum cahillikten ileri gelir... GÜleryüzlü hatta yeri gelince esprili görünen mübarekleri hafife almak, aşşağı görmek, "hadi canım bundan mürşid, evliya, alim olmaz" demek çok büyük bir yanlıştır...Her mürşid, seyyid, alim, evliya kimseler sarık ve cübbeyle gezecek diye bir zorunluluk yoktur... Müzayaka ehlinden Allah'a sığınalım!... Çeken müslümanın yeri daim Allah katında başkadır... Bazen hiç ummadığınız kimseler, seyyid veya mürşid olabiliyor!... Bizler ancak görünenle hüküm verenleriz... Bu sebeple dikkatli olmak kaydıyla daima saygılı ve edepli olalım böyle insanlara karşı...
 

AşK_€r

arabeskçi
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
3,711
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Yaş
44
Konum
yersiz-yurtsuz
Bizler mürid/evlad olabildik de mürşid beğenmiyoruz! Siz Mevlana oldunuz da Şems'e mi denk gelemediniz, varlığınızı bu yolda teslim etmeye azmettiniz de Allah sizi (haşa) rehbersiz mi bıraktı...

Lütfen samimi olalım...


çok teşekkürler kardeşim....
evet....eğer samimiyetle bu konulara eğilirsek bir gün bulurlar....veya buldururlar mürşidi......
 

ebumusab

Üye
Katılım
9 Eki 2006
Mesajlar
252
Tepkime puanı
90
Puanları
28
Her mürşide meyil verme, yolun sarpa uğratur
Mürşid-i Kamil olanların yolu gayet asan imiş..

selamun aleyküm
kardeşim yukarıdaki sözün altında benim çıkardığım fakat yazınızın içinde göremediğim bir takım şeyler var ölçülerden kimisi insanın kendisini iyi hissetmesi ve yahutta mürşidin bir takım nebevi hasletlerle donatılmış olması gerektiği
sultanı embiyayı sav tanımayan ahlakını bilmeyen sünnetini bilmeyen kuranın anafikrine vakıf olmayan asgari ibadetleri yapabilecek seviyede ilmihal bilgisine sahib olmayan ve akidesi olması gerektiği gibi olmayan insanlara nasıl hepimize bir mürşid lazım diyecez. e bunları ondan öğrenecek ya derseniz o zaman bu kişinin bu şeyh efendi hakkında sağlama yapması bu ilmi tekamülünden sonra mı olacak
ala külli hal kanaatimce bu mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır gibi sözleri bir kenara bırakıp (hele bu çağda) herkese; dinini öğrenebileceği bir hoca lazımdır sözleri türetmeliyiz sonra kişi ibrahim olunca güneşte bir şey söyler ay da
selamunaleyküm
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Her mürşide meyil verme, yolun sarpa uğratur
Mürşid-i Kamil olanların yolu gayet asan imiş..

selamun aleyküm
kardeşim yukarıdaki sözün altında benim çıkardığım fakat yazınızın içinde göremediğim bir takım şeyler var ölçülerden kimisi insanın kendisini iyi hissetmesi ve yahutta mürşidin bir takım nebevi hasletlerle donatılmış olması gerektiği
sultanı embiyayı sav tanımayan ahlakını bilmeyen sünnetini bilmeyen kuranın anafikrine vakıf olmayan asgari ibadetleri yapabilecek seviyede ilmihal bilgisine sahib olmayan ve akidesi olması gerektiği gibi olmayan insanlara nasıl hepimize bir mürşid lazım diyecez. e bunları ondan öğrenecek ya derseniz o zaman bu kişinin bu şeyh efendi hakkında sağlama yapması bu ilmi tekamülünden sonra mı olacak
ala külli hal kanaatimce bu mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır gibi sözleri bir kenara bırakıp (hele bu çağda) herkese; dinini öğrenebileceği bir hoca lazımdır sözleri türetmeliyiz sonra kişi ibrahim olunca güneşte bir şey söyler ay da
selamunaleyküm

aleyküm selam abim..

Bizim yazımızda:

"Herkese mutlaka bir mürşid lazımdır" denilmemiştir.. Böyle bir sözü kullanmadık da kullanamayız da.. Çünkü farz-ı ayn bir mesele değildir..

Yazımızda dedik ki:

"İçinde Mürşid arzusu olan, içine bu arzu düşen kimseler.."

Yani şarta bağlıdır.. Yazımız bu gibi kimseler içindir..

Sizin söyledikleriniz de isabetlidir..

Eskiden, önceki asırlarda evvela 11 yüksek ilim tahsil edilir, medrese çarkından geçtikten sonra 12. yüksek ilim olarak Tasavvuf tavsiye edilirmiş.. Medrese tahsilini bitirenler eğer içlerinde bu son yüksek ilme bir ihtiyaç bir arzu duyarlar ise diyar diyar gezerek kendilerini Hakikate irşad edecek, Marifet ilmini (yani sadır ilmini yani kalb ilmini) öğrtecek Kamil ve ehil bir Zat ararlar imiş..

Ama artık, ahir zamanın da ahirindeyiz.. Zamanın şartları şedidleşmiş, ilim tahsili iyiden iyiye zorlaşmış.. Hatta bir görüşe göre ilim cihandan kaldırılmış..

Herkesin alim olması, sizin bahsettiğiniz niteliklere Tasavvuftan önce sahip olması imkansızlaşmıştır.. Şimdi insanlara sadece fıkhın 12 dalından biri olan İlmihal ilmi şarttır.. Bunu öğrendikten sonra diğer ilimleri isterse zaman emek harcayıp öğrenmeye çalışabilir ama ilmihal şartı en başta..

Yani ilmihal ilmini tamamlayıp ondan sonra Tasavvufa girmesi yeterli oluyor.. Bu zamana mahsus bir kolaylık olarak bu gibi olanlara da inanıp ihlas ettikten sonra, sadakat ile yolda yürüdükten sonra gine Kalb ilimlerini maneviyattan tahsil ettiriyorlar..

Hatta bazı büyük meşayihler, ilmihal ilmi olmasa da talipliyi kabul ediyorlar.. Bağlandıktan sonra hayranlık uyandıracak biçimde ilmihal ilmini de taliplerine tamamlatıyorlar ki sen ben istesek de böyle bir işi başaramayız.. Mesela adam yıllarca dinden diyanetten uzak durmuş, büyük günahlara bata çıka yaşamış.. Onu da kabul ediyorlar.. Onu büyük günahlardan alıkoydukları gibi, ilmihal ilmini de hem de kısa zamanda tamamlatıyorlar..

Tabi bizim şimdi bu hususta bilgimiz yok da bize sıradan geliyor.. Manevi tasarruf, Evliyaullah'ın nefesi ve nazarı dağları hallaç pamuğu gibi savurur.. Kaldı ki insanlara Allah'ın emirlerini ve yasaklarını; Resulullah Efendimizin mübarek sünnetlerini öğretemesinler!

Bizzat şahit oldum.. Eğer yalansa hepinizin vebali boynuma olsun:

Dediler ki bir mübarek Şeyh Efendi filanca beldeye gelmiş.. Tabi içimizde onu görme, meclisinde bulunma isteği hasıl oldu.. Gerçekten çok mübarek ve güzel bir insandı.. Sohbeti feyizli ve aşk doluydu.. Sonra cemaatten birinin ders alacağını söylediler.. Adamın elinden tuttu, söylemesi gerekenleri talim ettirdi.. Sonra yapacaklarını anlatmaya başladı.. Bir yere gelince ders alan adam dedi ki:

"Hocam, ben Fatiha dediğinizi bilmiyorum ki!"

"Nasıl bilmiyorsun.. Hiç namaz kılmadın mı sen???"

"Hocam kılmadım.. Bilmem.. Hiç dua filan ezberlemedim.."

Herkes pür dikkat Şeyh Efendinin ne diyeceğini merak ediyordu:

"Neyse, zararın neresinden dönersen kârdır.. Sen, yanındakileri takliden 'Allah' de yat, 'Allah' de kalk, şimdilik.. Allah bilmediklerini öğretir, öğrenirsin hepsini inşallah.."

Yani adam, yıllarca abdest, gusül, namaz bi haber yaşamış.. İçki alemlerinden çıkmamış biri..

1 sene sonra aynı beldeye yolum düştü.. Merak ediyordum bu adam ne oldu diye.. Sordum, dediler ki:

"Vallahi, o hepimizi geçmiştir.. Bütün ibadetlerini en incesine kadar öğrendiği, onları uyguladığı gibi şimdi Kur'an öğrenmeye başladı.. Epeyce de söktü.. Allah nasip ederse Tecvidini de öğreneceğim deyip duruyor.. Zaman zaman açılan konularda bilgisini ve maharetini de ortaya koyuyor, gösteriyor.."

İşte bu ancak üstün bir şevk ile, üstün bir hal ile açıklanabilir.. Şimdi Velilerin Tasarrufunu bilmediğimiz için bize tabi garip gelir bu anlattığım.. Bir sene bu hale gelmek için yeterli bir zaman değildir.. Ama itimad ediniz bu durumda olup bir ayda ilmihalini öğrenen ve titizlikle işleyen insanlar da olabilir.. Rastlayanımız olmuştur..
 

ebumusab

Üye
Katılım
9 Eki 2006
Mesajlar
252
Tepkime puanı
90
Puanları
28
selamun aleyküm
eyvallah kardeşim bilmeden isabet olunmuşsa aliyyulala
yazınız her şeyh şeyh değildire bina edildiği için bunları yazdım bende mahmud efendinin bir sözünü nakletmek istiyorum bir sohbetinde ihvanlara ben sizin yerinizde olsam burdan çıkınca hemen bir hoca bulur önünde diz çökerdim
başka bir sohbetinde ise ruhul beyan tefsirine atıfta bulunarak buyuruyorki önce zahiri ilimlere çok çok çalışın sonra tasavvufi ilimlere çalışın buyuruyor
gözgözü görmediği bir zamanda akla karanın birbirine karıştığı hani hz ömerin ra rasulullah sav bize gecesi gündüz gibi bir din bıraktı dediği günlerden eser kalmadığı bir zaman kesitinde insanlar ilme yönlenmedikçe ALLAH azze ve celle nin müslümana yüklediği misyon vucuda gelmeyecektir
rabbi zidni ilma ve fehma
selamun aleyküm
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
aleyküm selam benim efendim..

Hani derler ya, Her yiğidin ayrı bir yoğurt yeyişi var.. Mahmud Efendinin usulü ve tarzı sizin söylediğiniz gibi..

Burada dikkat etmemiz gereken bir şey var ama:

Kendi anlayışımıza, kendi uygulamalarımıza uymayan ama Kur'an Ve Sünnet dairesinde olan başka bir Hak yol, başka bir Meşayih görür isek; hemen red etmeyelim.. Olabilir, haktır diyelim..

Çünkü müridi üç cihetten götürürler:

1- Kimine muhabbetullah vererek, noksanlarını tamamlamasını, bilmediklerini öğrenmesi ve tatbik etmesini beklerler.. Bunların yolunun sonunda nefsine muhalefet aşaması başlar..

2- Kimine muhabbetullah vermezler, bolca zikr u evrad çektirirler.. Nefsine muhalefet ede ede, çokca zikr u evrad çeke çeke gün gelir noksanlarını tamamlar; sonunda muhabbutullah'a kavuşur..

3- Pek çok kimsenin haberi yoktur ki bir de manevi şuğul ile terakki ettiriler.. Yani buna deruni bir azab, deruni bir çile verirler.. Onun verdiği sıkıntılara katlana katlana manevi olgunluğa ulaşırlar.. Bu tarz hepsinden zordur ve buna herkes dayanamaz.. Çünkü, bu manevi ıstırab hallerinde kişinin nefsini atlayıp Allah'a ibadet etmesi, itaat etmesi; yasaklanmışlardan kaçınması çok çok çetindir..

Hadi öbürünün içinde muhabbetullah'tan dolayı bir lezzet bir zevk var da itaatini ediyor.. Onun için kolaylaşıyor yani.. Diğeri fazla zikrinden lezzet gıda alıyor da ibadeti itaati sürdürebiliyor.. Bunun için de kolaylaşıyor.. Ama, manevi şuğul sahibi için itaat etmek, yasaklardan kaçmak çok çok çetindir.. Yaptığı fiillerden, ibadetlerden lezzet duymuyor çünkü.. Duymasa da Allah'ın emridir diye, Onun hatırına işliyor..

Güzel yanı; bunların üçü de Hak olan usullerdendir.. Üçü de maksada ulaştırıcıdır..
 

serdAR-

Üye
Katılım
18 Kas 2006
Mesajlar
86
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bizler mürid/evlad olabildik de mürşid beğenmiyoruz! Siz Mevlana oldunuz da Şems'e mi denk gelemediniz, varlığınızı bu yolda teslim etmeye azmettiniz de Allah sizi (haşa) rehbersiz mi bıraktı...

Lütfen samimi olalım...

arkadasima katiliyorum cok güzel yazmissin.

Mutlaka sahte seyhler vardir sahte peygamberler de ortaya cikip ben peygamberim dedikleri gibi.

Hatta Peygamber efendimizin (sav) bir hadisi var kelime olarak aklimda degil suan ama söyle buyuruyor: Benden sonra kendini peygamber ilan edecek sahte peygamberler gelecek onlara inanmayin..

Sahte Peygamberler var ise mutlaka sahte seyhler de vardir.


Adamin biri bi seyh görmüs ve demiski: Oh ne güzel bende kendimi seyh ilan edeyimde herkez bana hizmet etsin.
Kendine bi tekke acmis ve kendini seyh ilan etmis. Buna 3 4 genc baglanmis ve hizmette kusur etmemisler. Seneler Gecmis bu seyh bir kere bile "müridlerinle" cemaatle namaz kilmamis. Bu gencler okadar sIkI ve ihlasla bu adama baglanmislar ki bu yolda cok ilerlemisler ve kalp gözleri acilmasina az kalmis...

Gece Peygamber efendimiz (sav) bi adamin rüyasina girmis:

"Uyan Zindik!, genclerin zamani geldi, kalp gözleri acilacak, kalk tövbe et ve abdest al!"


Adam tövbe edip abdest aliyor veilk defa sabah namazini o genclerle beraber kiliyor.


Allah o genclerin ihlasindan bu zindigi da müslüman ediyor....
 
S

SaLtan

Guest
mürşidin sahtesi olup olmaması önemli değil zira herkes kendi mürşidini haklı görüyor.. genel itibariyle herkesin doğru yada yanlış mürşidine bağlanış tarzı hemen hemen aynı..dolayısıyla sahtesi dürüstü farketmiyor. öncelikle müridin mürşidine bakış açılarını kırmak gerekiyor.
 

Sofuoglu

Ordinaryus
Katılım
29 Tem 2006
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
254
Puanları
83
mürşidin sahtesi olup olmaması önemli değil zira herkes kendi mürşidini haklı görüyor.. genel itibariyle herkesin doğru yada yanlış mürşidine bağlanış tarzı hemen hemen aynı..dolayısıyla sahtesi dürüstü farketmiyor. öncelikle müridin mürşidine bakış açılarını kırmak gerekiyor.

haklisin ,
bu dediklerin sadece murid-mursid icin degil,talebe-hoca icinde gecerli olsa gerek;)

selametle
 

rumi

Üye
Katılım
21 Tem 2006
Mesajlar
81
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Selamün Aleyküm değerli kardeşlerim

Mürşide tabiyet Kuran da emredilmiştir..

Kehf 17 de ; Allah kime hidayet etmişse o hidayete ermiştir.Kim de dalalette ise onun için bir VELİ MÜRŞİD yoktur...

diyor, Allah cc. ayeti kerimeye göre hidayet üzere olanların veli mürşide tabi olanların olduğunu görüyoruz..

bir başka ayette ise

Cin 16 ; kim Allaha teslim olmayı isterse mürşidini arar...diyor..

ayette REŞEDA kelimesi geçiyor..yani irşad eden kişi demektir...

peki Allahın tayin ettiği hak mürşidlere nasıl ulaşacağız, bunun cevabı ise Rabbimizdedir..Rabbimiz asla sahtekarların eline düşmemizi istemiyor...

Maide 35 te ; vebtegu ileyhi vesilete ....buyuruyor...Vesileyi Allahtan isteyin ...diyor...

nasıl isteyeceğiz ? cevabı ise

bakara 45 te ; sabırla ve namazla Allhtan istianeyi isteyin, bu zor bir iştir ancak huşu sahipleri için zor değil .....diyor...

iki namaz var inşallah..1- istihare namazı 2- hacet namazı
hacet namazı kılan her insana Allah cc mürşidini mutlaka gösterir..

işte bu yol Rabbimizin tarif ettiği hak mürşide ulaşma yoludur...
kişi sağlam zeminde hidayet üzere olur inşallah...

Allah hepinizden razı olsun değerli kardeşlerim
Selamün Aleyküm...
 

Gülzar-ı İrfan

..............
Katılım
24 Eki 2006
Mesajlar
6,736
Tepkime puanı
436
Puanları
0
Bizler mürid/evlad olabildik de mürşid beğenmiyoruz! Siz Mevlana oldunuz da Şems'e mi denk gelemediniz, varlığınızı bu yolda teslim etmeye azmettiniz de Allah sizi (haşa) rehbersiz mi bıraktı...

Lütfen samimi olalım...

ÇOK DOĞRU SÖYLEMİŞSİN KARDEŞ,BİZLER MÜRİD OLAMADIK Kİ.........:wallbash[1]:
 

hamra-a

Üye
Katılım
4 Ocak 2007
Mesajlar
26
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
hazır bu konuya değinilmişken necip fazıl kısaküreğin kitabı geldi aklıma (o ve ben)bu kitabı okuduktan sonra insanın hayatında bi mürşidi kamilin olması ve ona gereğince mürid olabilmenin ne kadar meşakkatli aynı zamanda zor bi nefis terbiyesi gerrektiğini anlıyor insan

aslında şunu sormamız gerekiyor o uslanmaz nefsimizi ıhlah etmeyi gerçekte ne kadar istiyoruz

bir küheylana biner gibi onun üstünde yol alırken her gitmek istediği yere bizi sürüklerken acaba ne zaman be hey nefsim dur artık diyeceğiz:thinking:

selametle fiemanillah
 

İmandanihsana

Doçent
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
1,048
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
36
Konum
istanbul/kadıkö
Bizler mürid/evlad olabildik de mürşid beğenmiyoruz! Siz Mevlana oldunuz da Şems'e mi denk gelemediniz, varlığınızı bu yolda teslim etmeye azmettiniz de Allah sizi (haşa) rehbersiz mi bıraktı...

Lütfen samimi olalım...

Allah razi olsun abi haklısın...Mübareklerden Mevlamız bizleri ayırmasın..Tabiki günümüzdede Elhamdülillah Peygamber efendimizin (s.av) gül varisleri var...
Birde büyüklerimden öğrendigime göre Mürşidin Bildigimiz özellikleri dışında 5büyük temel özelligi varmış...

1-Kesinlikle esnemez(Bilirsiniz esnemek gaflettir..Ve mürşid te gaflet olmaz..Bu konu ile ilgili bir kıssa Necip Fazıl ın Şerhinde yer almaktadır..Olay kısaca şöyledir..Hasan Basri hazretleri idi yanlış hatırlamıyorsam..Zamanında Bir Mürşid duyuluyor onu görmek için 1 aylık yol gidiyor..Yanına vardıgında esnerken görüyor ve diyorki Havada bagdaşta kursan sen şeyh degil seytansın diyor...)
2-Ellerini arkadan bağlamaz(Buda Gaflete işarettir)
3-Başka cemaatin muridine gel bana demez..Çagırmaz..
4-Kıbleye karşı kesinlikle tükürmez..
5-Biz avam tabaka gibi yemek yemez(burda kast edilen bizim gibi çok yememesi olabilir..biz acıktıgımız için yerken onlar Daha iyi kul olabilmek için.halden ayaktan düşüpte kulluktan geri kalmamak için yiyor olabilir..tam olarak ne kast ediliyor burda bende bilmiyorum...
 

Arifane

Profesör
Katılım
27 Kas 2006
Mesajlar
843
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Bursa
dostlar! mürşidi anlamak okadar kolaymı! nasıl yorumlar yapmışsınız kişide ne kapasite varki mürşit beğenicek yapmayın allah aşkına biz mecazi aklımızla allah dostlarını seciçez yıllar geçti hala müşidimin vasıflarını anlamakta sıkıntı çekiyorum bu insanlara ulaşmanın tek yolu onların talebeleriyle olur. önce onlardan biriyle sıkı bir dostluk kurulur biz buna temmüm abdesti deriz. bakalım bu talipli bu lokmaları yiyebilicek mi 3.ile 5. ay arası sohpetlere girer eğer bir ateşleme başlarsa temmüm biter gerçek ab dest verilir. yani ab su dest el temiz elden hakkın ilmi alınır. allah yolunu açık eder dostlar.


arama hakkı sen nerde
çu mevçuttur o her yerde
arada sen iken perde
allah nerde sen nerde
 

İmandanihsana

Doçent
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
1,048
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
36
Konum
istanbul/kadıkö
mürşidin sahtesi olup olmaması önemli değil zira herkes kendi mürşidini haklı görüyor.. genel itibariyle herkesin doğru yada yanlış mürşidine bağlanış tarzı hemen hemen aynı..dolayısıyla sahtesi dürüstü farketmiyor. öncelikle müridin mürşidine bakış açılarını kırmak gerekiyor.

Boşuna demiyorlar zaten Şeyh uçmaz murid uçurur diye....
Birde Mürşid Zırt pırt keramet göstermez..Çünki mübarekler kendi sermayesinden yiyorlar ozmn..onlar gizlerler kerametlerini...Tabiki burdaki kerametten kasıt olaganüstü hallerdir..Hangi Mübarekti unuttum..Bir nehirden geçeçek nehrin iki yakası birleşiyor..Ama o ordan geçmiyor ve diyorki Halkın 5 kuruşa gectigi yerden ahiret sermayemi verip gecmem diyor( burda tam olarak ne dıyordu unuttum bu yada benzeri bişeydi..Geniş bilgi için Hasan Kamil Yılmaz Hocanın Altın Silsile adlı kitabına bakınız.. ) birde www.altinoluk.com (burdada var)
 

noktacı

Üye
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Malesef şu zamanda böyle insanlar varmı tartışılır.Ama bu gerçek,şu sahte demeyide doğru bulmuyorum.Yani komik bir boyut alıyor olay ''Nerde O eskinin mürşidleri'' diyesi geliyor insanın.
Dem bu dem, eski de vardı hala var ve hep de olacak.Mürşidi Kamil-i anlayanlara sorarsan , fark apaçık nasıl diğerleri de göremiyor diye hayret ederler, anlamayanlara sorarsan diğerlerinden bir farkı yok derler.Öyle mürsidi imtahan etme düşüncesiyle başlarsan işe zaten hiçbir yere varamassın.Mürşid gözükenlerin çoğu kamil değildir zaten ama sahte de demek yakışmaz.Dışardaki zina yapıp , kumar ,dedikodu yapacaklarına biraz doğru yolda tutabildiği için onlar da lazım.

Boşuna demiyorlar zaten Şeyh uçmaz murid uçurur diye....
Efendilerin dediği: Ben de istesem uçarım onda birşey yok , önemli olan kaç kişiyi uçurabildiğim.Müridlerin azlığı çokluğunun önemi de yok.Kamili bulduysak:
Şükür bize aba düştü.
 

zaman

Asistan
Katılım
3 Eyl 2006
Mesajlar
520
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Hissedilir ve bu kullar Allah'ın görevli kulları olduğu için keramet gösterebilir, rüyada söylenebilir.
 
Üst