Mürşid-i Kamile İntisabın Gerekliliği

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

furkan

Asistan
Katılım
7 Haz 2010
Mesajlar
486
Tepkime puanı
21
Puanları
0
Allah-u Zülcelâl âyet-i kerimede şöyle buyurmuştur:

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun." (Tövbe, 119)

Sadıklarla beraber olmak nefsin temizlenmesi ve güzel sıfatlarla bezenmesidir. Bu sayede takvada muvaffak olmak mümkündür. Bunu başarabilmek için de bir Mürşid-i Kâmile intisab etmek ve onların sohbetlerinde bulunmak şarttır. Çünkü sadıklarla beraberlik cismani olarak sohbetle, ruhani (manevi) beraberlik ise rabıta ile olur.

Sadıklarla beraber olmanın ve bir Mürşid-i Kâmile intisab etmenin faydası ve tesiri; hem ameli olarak zahire iktida etmesiyle, hem de ruhi olarak kendisine tesir etmesiyle meydana gelmektedir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Ashab-ı Kiram'ı, Adab-ı Ders ve Adab-ı Nefs olmak üzere iki şekilde terbiye etmişlerdir. Allah-u Zülcelâl Habibini bu iki adab ile adablandırmıştır. 0 da ashabını böylece adablandırmıştır.

Adab-ı Ders; zâhirî olarak yapılan bütün ibadetlerin Allah-u Zülcelâl'in istediği şekilde yapılmasıdır.

Adab-ı Nefs; nefsin ve ruhun kötü sıfatlardan temizlenmesi ve güzel sıfatlarla muttasıf (bezenmiş) olmasıdır.

Allah-u Zülcelâl'in veli kulları da bu iki Adabla Adablanmışlar ve kendilerine tâbi olanları da bu şekilde adablandırmaktadırlar. Çünkü Mürşid-i Kâmiller, bir silsileye dayalı olarak günümüze kadar gelmişlerdir. İşte bu sebeple, Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in gerçek manada varisleri olan Mürşid-i Kâmillere intisab etmek ve onlardan istifade etmeye çalışmak son derece faydalı ve gereklidir.

Şeyh İsmail Bursevî (ks) hazretleri şöyle buyurmuşlardır:

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun" âyet-i kerimesinden murad, Mürşid-i Kâmillerdir. Ciddiyetle bir insan onların kapılarında hizmet eder, muhabbetiyle nazarlarında kabul olunursa, onların feyz ve bereketlerinden dolayı mâsivayı (kötülüğü) terk etmeye muvaffak olur. Allah-u Zülcelâl'in yolunda olan, istikamette basarılı olur ve ilahi huzura kavuşur."

Sadıklarla beraber olmak emrinin hikmeti şudur: İnsan halini, suretini, fiilini başka bir zatın iradesiyle icra etmez ise şüphesiz heva ve hevesinden ayrılamaz, ayrılamadığı için de kısa olan ömrünün hepsini beyhude harcar, gerçek maksadına ulaşamaz. Ancak kendisini başka bir zatın emrine verirse, nefsi ölmüş olur, kalbi var olur. Nasıl ilim tahsil eden bir genç, alim bir kim-senin nezaretinde cehaletten kurtulursa; kişi de kâmil mürşidin emri altında amel ve ihlasta başarılı olabilir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Ashab-ı Kiram'ı sohbetleriyle birlikte feyz vererek yetiştirmiştir. İşte Mürşid-i Kâmillerde hakiki varisler olmalarından dolayı, muridlerini sohbet, teveccüh ve nazarlarıyla yetiştirirler.

Ebu Derda (ra)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v):

"Muhakkak alimler peygamberlerin varisleridir. Onlar dinar ve dirhemlere varis olmamışlardır. Ancak ilme varis olmuşlardır" (Buhari; Müsned) buyurmuştur. Bu hadis-i şeriften açıkça anlaşılacağı üzere sadece ilmi, zâhirî ilim olarak alıp, manevi ilmi gözardı etmek, ancak büyük bir cehaletin eseridir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) Ashab-i Kiram'ı nasıl küfür bataklığından, zulmetten ve cehaletten kurtarmış ise Mürşid-i Kâmiller de kendileriyle beraber olanları, kendi vasıflarıyla donatırlar.

Bazılarının yaptığı gibi zâhirî ilmi kabul edip, manevi ilmi reddetmek suretiyle tasavvuf ehline dil uzatmak, bunlara bir menfaat sağlamadığı gibi o tasavvuf ehline de bir zarar veremez. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Benim ümmetimden hak üzere bir cemaat olacaktır. Bir kimsenin onları Hak yoldan çevirmeye çalışması onlara zarar vermez, ta ki Allah-u Zülcelâl'in emri gelinceye kadar bu böyle devam eder." (Müslim; Kitab'ul İmare, Buhari, Kitab'ul İ'tisam, İbni Mace; Kitab'us-Sünne, Tirmizi.)

Bu hadis-i şerifin bize çok açık mesajı vardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in varisleri, Hak üzere Ümmet-i Muhammed'i kıyamete kadar irşad edeceklerdir. 0 varisler ki hakiki Mürşid-i Kâmillerdir. Çünkü onlar hem zâhirî, hem de manevi irşad yapabilenlerdir.

Bu yüzden onlarla beraber olmak, büyük bir ilaç olduğu gibi onlardan ayrılmak da acı bir zehirdir. Öyle ki Mürşid-i Kamillerle beraber olan kimseler, şaki de olmazlar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Mu'minin ferasetinden korkun. Çünkü onlar Allah'ın nuruyla bakarlar" ( Tirmizi. Kitabuttefsir)

Mürşid-i Kâmiller avcıya benzerler. Nasıl ki avcılar ince hünerlerle, türlü tuzaklarla vahşi hayvanları avlayarak, onlardaki vahşet sıfatını terbiye ile giderip, hüner ve marifet öğretirlerse; Mürşid-i Kâmiller de sohbet teveccüh, himmet ve nazarlarıyla, azgın nefislerin, tuğyan ve isyanlarını giderip ıslah ederek, itaat sıfatını kazandırırlar. Kulluk edebini öğreterek ilahi sırlara vakıf kılarlar.

Zâhirî ilimle, eğitim ve Kur'an okumakla manevi ilim elde edilmez. Ve de kötü sıfatlarla muttasıf olunduğu için gurur, kibir, riya gibi hastalıklar insanın helakına bile sebep olabilir.
Rivayete göre bir kimse tek başına 60 yıl bir adada Allah-u Zülcelâl'e ibadet etmiş ve birçok ihsanlara sahib olmuştu. Netice olarak Allah-u Zülcelâl ona bir melek gönderip şöyle demiştir:

"Sana ibadetinle mi muamele edeyim, yoksa kendi rahmetimle mi?" 0 adam uzun yıllar ibadet ettiği için kendisinde bir gurur hasıl olduğundan; "Amelimle muamele et" dedi. Allah-u Zülcelâl de onun hesabını gördü. 0 adamın ameli bir göz nimetinin bile karşılığını veremedi. Ve adamı Cehenneme götürürlerken, adam hatasını anladı ve rabbinden mağfiret diledi. Allah-u Zülcelâl de merhamet ederek ona kendi rahmetiyle maumele etti. Ve cennetine gönderdi.
İşte bu yüzden, insan ne kadar çok ibadet ederse etsin, bir Mürşid-i Kâmile bağlanıp onunla beraber olursa, daima yapmış olduğu ibadetini az görür ve Rabbine daha fazla ibadet etmeye gayret gösterir. Eğer mürşidi olmazsa, nefis ve şeytan insanı çok kolay aldatır. Az olan ibadetini bile çok görür ki Allah muhafaza helak olur.

Her insan manevi olarak mezmum (kötü) olan gurur, kibir, riya, hased, gıybet gibi hastalıklara müpteladır. Bunların temizlenmesi için de bir Mürşid-i Kâmilin manevi terbiyesine girmek şarttır. Bazı insanlar bu türlü hastalıklara müptela odukları halde, kendilerinin hastalıklarını bilmezler ve tedavi etmek için de herhangi bir çaba göstermezler. Bunlar cehl-i mükerrep (kendilerini alim olarak gören cahiller) içindedir. Şeriat zahirdir, ancak bu hastalıklar manevidir.
Allah-u Zülcelâl bu cehl-i mükerrep içinde olanlar hakkında şöyle buyurmuştur:

"De ki: size amelleri en çok hüsrana gidenleri haber vereyim mi? Kendilerinin gerçekten sanat yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa gitmiş olanları. (Kehf 103-104)

İnsanın kendi yüzünü görebilmesi icin güzel bir aynaya bakması lazımdır. Ayna olmadığı zaman nasıl kendini göremezse, hatalarını görebilmesi ve bunları iyileştirmeye çalışması için de bir Mürşid-i Kâmile gitmesi ve hatalarını, sıkıntılarını anlatarak çarelerini bulup bu manevi hastalıklardan kurtulması lazımdır. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v):
"Mü'min mü'minin aynasıdır" (Buhari; Kitab'ül Edep) buyurmuştur. Yine bu konuda Allah-u Zülcelâl de şöyle buyurmuştur:

"Muhakkak size; Allah'a ve son güne ümit besleyip te, Allah'ı çokça ananlar için Allah'ın Rasulünde pek güzel bir örnek vardır."(Ahzap;2l )

Bu âyet-i kerimede Allah-u Zülcelâl, Peygamber Efendimiz (s.a.v)'e tabi olmayı ve ona ittiba etmeyi Ashab-ı Kiram'a öğretmektedir. Nasıl Asr-ı Saadet'te Peygamber Efendimize (s.a.v) iktida edip tabi olunmuş ise günümüzde de O'nun varislerinin yanında olup, onlara uymak suretiyle Allah-u Zülcelâl'e yönelmek icab etmektedir. Allah-u Zülcelâl'in işareti ve emri bu yöndedir.

Bundan dolayı hakiki varislerle beraber olmak, sohbetle-rine devam etmek ve irşadları altına girmek şarttır. Böylelikle imanımız kuvvetlendiği gibi, emraz-i kalbiye (kalbi hastalıklar) ve nefsimizin kusurları kaybolmaya yüz tutarak güzel sıfatlarla bezenmeye başlarız

Seyyid Muhammed El Konyevi Hz.leri
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
Zamanın son mürşid-i kamil'i Said Nursi mi dir? Said Nursi Efendi'nin neden bir silsilesi yok?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;
Öncelikle bu mesele kati ve muhkem bir mesele değildir. Bu sebeple herkes kendi meslek ve meşrebinin bakışı ile bu meseleyi değerlendiriyor. Bundan dolayı kati bir üslupla, bu şahıs odur, o şahıs budur demek uygun değildir. Sadece kanaatler bildirilebilir. Diğer meslek ve meşreplerin kanaatlerine de saygı duyulması gerekir.
Bizim kanaatimize göre; Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu son asrın müceddid ve Mürşid-i Kamil’idir. Bunun en güzel delili; Risale-i Nurlar ve onun insanlığa yaptığı iman hizmetidir. Bu asrın gerekleri ve şartları iyi okunduğu zaman, bu asrın hekiminin de kim olduğu gayet açık bir şekilde anlaşılır. Zaten bu asrın alimleri Üstad'ın müceddidliğini kabul ediyorlar. Bu sebeple Bediüzzaman unvanını bihakkın vermişler.
Üstad'ın şecere ve silsilesi hakkında tam bir bilgi elimizde mevcut değildir; lakin seyid olduğunu ifade eden şöyle bir hatıra mevcuttur:
"Bediüzzaman Hazretlerinin varislerinden Seyyid Salih Özcan'ın naklettiğine göre, bir gün Üstad'la aralarında şu konuşma geçer:"
- Salih sen seyyidsin, değil mi?
- Evet! Üstadım.
- Peki Seyyid Salih, sence ben seyyid olabilir miyim?
- Muhakkak Üstadım, siz seyyidsiniz.
- Seyyid Salih, ben anne tarafından Hüseyni, baba tarafından ise Haseni’yim."
(1)
(1) bk. Son Şahitler, III. Cilt
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editör
 

furkan

Asistan
Katılım
7 Haz 2010
Mesajlar
486
Tepkime puanı
21
Puanları
0
Bu zamanın Sultanlarından Sami Efendi hz.leri en çok Pakistanlı Kadiri Şeyhi Mevlana Ziyaeddin Hz.lerini severdi. Bir misal olarak getirelim. Yoksa yegane olarak Saidi Nursi hz.lerini kabul etmemiştir. Sami Sultanın suratına doğru sen zamanın Abdülkadir Geylani'si değil misin diye bağırıldığı zaman, hayır da diyememiştir.

Tüm ulema, meşayih Saidi Nursi hz.lerini tek kabul etmişlerdir demek, göründüğü gibi nurcuların yalanlarından bir tanesidir. Hazret büyük bir velidir, sevilir, değer verilir. Hikmet kutbu idi denilebilir. Asrın sorularına cevaplar vermiştir. Ama zamanın yeganesi manasında mürşidi kamili değildir. Yedilerden belki üçlerdendi. Asrın kutbu değildi.

Ricalullahtan Gönenli Mehmed Efendi, Sami Efendi için, bu ümmetin en büyüğüdür demiştir.

Ladikli Ahmet Ağa, yalnızca Sami Efendi'yi işaret etmiştir.

Cemaat dahilindeki tabi ki "en" bilebilirler ama görülüyor ki zamanın büyüklerinin işareti bellidir.

Yalan ortaya çıksın diye yazdık.

Ve bu sözlerde Saidi Nursi hz.lerini hazreti küçümsemek değil aksine yüceltmek vardır. Yedilerden olmak öyle kolay bir iş midir?
 

furkan

Asistan
Katılım
7 Haz 2010
Mesajlar
486
Tepkime puanı
21
Puanları
0
Konuyu bozmaya da gerek yoktur. Mürşid istemeyen her kişi gerek yok diye buraya gelse forum forum olmaz. Seyyid hz.lerinden mürşidin gerekliliğini okuduk. Ümmetin seçkinlerinin çoğundan okuduğumuz gibi.
 

furkan

Asistan
Katılım
7 Haz 2010
Mesajlar
486
Tepkime puanı
21
Puanları
0
Raif Cilasun merhum anlatır. Hasan Basri Çantay Hoca'ya intisab etmek istediğim zaman bana iki kişi tavsiye etti. Birisi Sami Efendi hz.leri diğeri Zahid Kotku Efendi idi. İkisi de haktır. İstediğine git buyurdu diyor.

En önemli türkçe Kur'an mealinin sahibi, merhum muhterem Hasan Basri Çantay Hoca da böyle dermiş.
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
"Altıncı Mukaddeme"

"Meselâ, tefsirde mezkûr olan herbir emir, tefsirden olmak lâzım gelmez. İlim ilme kuvvet verir. Tahakküm etmemek şarttır. Şöyle müsellemattandır ki: Hendese gibi bir san'atta mahir olan zat, tıp gibi başka san'atta âmî ve tufeylî ve dahil olabilir. Ve kavaid-i usuliyedendir ki: Fakih olmayan, velev ki usûlü'l-fıkıhta müçtehid olsa, icmâ-ı fukahada muteber değildir. Zira o, onlara nispeten âmîdir."
(1)

Üstad'ın bu ifadelerinden, her müçtehit kendi sahasında muteber ve hüccettir, diğer sahalarda ise muteber ve hüccet olmayabilir. Bu noktadan Üstad Hazretleri, kendi sahası olan iman ve akaid noktasında asrın müceddidi ve müçtehididir. Lakin dinin diğer alanlarında müçtehit olmayabilir, o konuda başka müçtehitlere tabi bulunabilir.

Nitekim tarihte bir alanda müçtehit iken, başka alanlarda mukallid olan çok müçtehitler vardır. Mesela; hadis sahasında müçtehit olan İmam Buhari (ra) fıkıh noktasında mukallittir. Dinin bir çok sahasında müçtehit olan İmam Gazali (ra) fıkıhta İmam Şafi (ra) tabidir.

Diğer bir husus; imkan ile vukuatı birbirine karıştırmamak gerekir. İmam Gazali fıkıh sahasında muteber bir müçtehit olmak imkan dahilindedir; ama vakada böyle bir şey yoktur. Sırf imkan dahilinde diye, onu her sahada müçtehit kabul etmek ilmi bir yaklaşım olmaz.

Üstad Hazretleri hem fıtrat hem de kabiliyet noktasından, belki bütün sahalarda içtihat kabiliyetinde idi, lakin vaka bakımından böyle değildir. Üstad Hazretleri bu kabiliyetini, bu asrın ihtiyaç ve gereği olan iman ve kelam sahasında sarf etmiştir. Üstad Hazretlerinin diğer alanlarda herhangi bir içtihat ve mezhebi söz konusu değildir, zaten meydanda böyle bir şey yoktur.

Özet olarak; Üstad Hazretleri potansiyel ve kabiliyet olarak her sahada müçtehittir; lakin vaka ve realite noktasında sadece iman ve kelam noktasında müçtehittir. Bunu iyi ayırmak lazımdır.

(1) bk. Muhakemat, Birinci Makale.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Bu zamanın Sultanlarından Sami Efendi hz.leri en çok Pakistanlı Kadiri Şeyhi Mevlana Ziyaeddin Hz.lerini severdi. Bir misal olarak getirelim. Yoksa yegane olarak Saidi Nursi hz.lerini kabul etmemiştir. Sami Sultanın suratına doğru sen zamanın Abdülkadir Geylani'si değil misin diye bağırıldığı zaman, hayır da diyememiştir.

Tüm ulema, meşayih Saidi Nursi hz.lerini tek kabul etmişlerdir demek, göründüğü gibi nurcuların yalanlarından bir tanesidir. Hazret büyük bir velidir, sevilir, değer verilir. Hikmet kutbu idi denilebilir. Asrın sorularına cevaplar vermiştir. Ama zamanın yeganesi manasında mürşidi kamili değildir. Yedilerden belki üçlerdendi. Asrın kutbu değildi.

Ricalullahtan Gönenli Mehmed Efendi, Sami Efendi için, bu ümmetin en büyüğüdür demiştir.

Ladikli Ahmet Ağa, yalnızca Sami Efendi'yi işaret etmiştir.

Cemaat dahilindeki tabi ki "en" bilebilirler ama görülüyor ki zamanın büyüklerinin işareti bellidir.

Yalan ortaya çıksın diye yazdık.

Ve bu sözlerde Saidi Nursi hz.lerini hazreti küçümsemek değil aksine yüceltmek vardır. Yedilerden olmak öyle kolay bir iş midir?

YALANCI olan sensin BEDÜÜZAMAN ın RAMAZANOĞULLARI ks ile Ruh bağlantısını bilmediğinden bazı dökümanları getiriyorsun bu getirdiğin dökümanları ben 2006 da Ömer ÖNGÜT ün iddialarına karşı getirdim.

Sami Efendinin İç Erenköydeki Zihni Bey Camisin karşısındaki evinin önünde ( Şimdi apt oldu ) Rahmetli Bahettin Teziç vardı ( Dede ) ( Mes vb satardı Apt önünde ) ondan ilk ağız dinledim BEDÜZZAMAN Hz leri ile RAMAZANOĞULLARI ks arasında Ruh bağı var birbirleri ile sohbet ederlerdi.

AYRICA

Her ikiside M.Esat Erbili Hz lerinden dersli idi

Konuyu bozmaya da gerek yoktur. Mürşid istemeyen her kişi gerek yok diye buraya gelse forum forum olmaz. Seyyid hz.lerinden mürşidin gerekliliğini okuduk. Ümmetin seçkinlerinin çoğundan okuduğumuz gibi.

Konuyu bozan sizsiniz Bilmediğinizden deyip Hüsnüzanla düşünüyorum.

EĞER RAMAZANOĞULLARI ks bu yazdıklarınızı değerlendirecek kapasiteniz olsa Musa Efendi yi ve Osman Efendiyi kabul etmeniz gerek.Burdan da sizin niyetiniz belli.


Raif Cilasun merhum anlatır. Hasan Basri Çantay Hoca'ya intisab etmek istediğim zaman bana iki kişi tavsiye etti. Birisi Sami Efendi hz.leri diğeri Zahid Kotku Efendi idi. İkisi de haktır. İstediğine git buyurdu diyor.

En önemli türkçe Kur'an mealinin sahibi, merhum muhterem Hasan Basri Çantay Hoca da böyle dermiş.

Raif amcaya da değinmişsiniz İmam Hatip okullarının TEMELİNİ sahte imza atarak temellerine vesile olan yaşarken ALLAH cc bana tanışma nimeti bahşettiği kişi de buraya getirmişsiniz.

Raif Amca yı arabama alırken bir Kermes e malzeme getiriyorduk eşimle birlikte ogün onun seftesi nin bereketi GÖRMİYEN GÖZLERE BİLE GÖRDÜRDÜ


Sami Efendi ile BEDÜZZAMAN arasında ihtilaf varmış gibi mesajlar yazmayın ONLARIN ALLAH DOSTLUĞU çok enderdir

YALANLARINLA FİTNE lerinle kişiler arasına bilgisi az olan kişiler arasına HİZİPLEŞ meye vesile olma.

Ben senin bu Fitnelerine ENGEL olucam.
 

furkan

Asistan
Katılım
7 Haz 2010
Mesajlar
486
Tepkime puanı
21
Puanları
0
agbi anlayışında ne gibi bir kusur var anlamadım. neyi yanlış yazmışız ve nasıl bir ihtilaf ortaya koymuşuz!?

en çok Saidi Nursi hz.lerini sever değildi. Ziyaeddin Efendi yegane sevdiği idi. burdan ihtlaf anlaşılmaz. manevi meclislerin başkanlığını yapardı Ziyaeddin Efendi. Sami Efendi de en çok onu severdi. hazret herkesi severdi. derece derece tabi. Asrın sultanın sevgisinde de ölçü olsa gerek.

Ömer Öngüt merhumun tekfir anlayışını sevmem. Hesabı Allah'adır.

Mücaz tüm şeyhleri kabul ederim.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
YALANCI olan sensin BEDÜÜZAMAN ın RAMAZANOĞULLARI ks ile Ruh bağlantısını bilmediğinden bazı dökümanları getiriyorsun bu getirdiğin dökümanları ben 2006 da Ömer ÖNGÜT ün iddialarına karşı getirdim.

Sami Efendinin İç Erenköydeki Zihni Bey Camisin karşısındaki evinin önünde ( Şimdi apt oldu ) Rahmetli Bahettin Teziç vardı ( Dede ) ( Mes vb satardı Apt önünde ) ondan ilk ağız dinledim BEDÜZZAMAN Hz leri ile RAMAZANOĞULLARI ks arasında Ruh bağı var birbirleri ile sohbet ederlerdi.

AYRICA

Her ikiside M.Esat Erbili Hz lerinden dersli idi



Konuyu bozan sizsiniz Bilmediğinizden deyip Hüsnüzanla düşünüyorum.

EĞER RAMAZANOĞULLARI ks bu yazdıklarınızı değerlendirecek kapasiteniz olsa Musa Efendi yi ve Osman Efendiyi kabul etmeniz gerek.Burdan da sizin niyetiniz belli.




Raif amcaya da değinmişsiniz İmam Hatip okullarının TEMELİNİ sahte imza atarak temellerine vesile olan yaşarken ALLAH cc bana tanışma nimeti bahşettiği kişi de buraya getirmişsiniz.

Raif Amca yı arabama alırken bir Kermes e malzeme getiriyorduk eşimle birlikte ogün onun seftesi nin bereketi GÖRMİYEN GÖZLERE BİLE GÖRDÜRDÜ


Sami Efendi ile BEDÜZZAMAN arasında ihtilaf varmış gibi mesajlar yazmayın ONLARIN ALLAH DOSTLUĞU çok enderdir

YALANLARINLA FİTNE lerinle kişiler arasına bilgisi az olan kişiler arasına HİZİPLEŞ meye vesile olma.

Ben senin bu Fitnelerine ENGEL olucam.

Furkan adlı üye konu açmış

Mürşid-i Kamile İntisabın Gerekliliği

Bunları yazıyorda İntisab ettiği yok.

RAMAZANOĞULLARI ks bahsediyoor ama Musa Efendiyi bilmiyor ve Osnman Efendiye bağlı değil.

Furkan Ben senin bu Fitnelerine ENGEL olucam.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
agbi anlayışında ne gibi bir kusur var anlamadım. neyi yanlış yazmışız ve nasıl bir ihtilaf ortaya koymuşuz!?

en çok Saidi Nursi hz.lerini sever değildi. Ziyaeddin Efendi yegane sevdiği idi. burdan ihtlaf anlaşılmaz. manevi meclislerin başkanlığını yapardı Ziyaeddin Efendi. Sami Efendi de en çok onu severdi. hazret herkesi severdi. derece derece tabi. Asrın sultanın sevgisinde de ölçü olsa gerek.

Ömer Öngüt merhumun tekfir anlayışını sevmem. Hesabı Allah'adır.

Mücaz tüm şeyhleri kabul ederim.

Bak okuduğunu anla

Önce RUH BİRLİĞİ vardı diyorum bugünkü sosyal deyimle aralarında paslaşırlardı.

BEDÜZZAMAN Hz leri imanı dereceye gelmiş yanına gelen çok kişiyi RAMAZANOĞULLARI efendiye yönlendirmiştir.
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,062
Tepkime puanı
1,416
Puanları
113
Konum
Muamma...!
Aranızdaki ihtilaf nedir merakımı mazur görün.. Benim kıt aklım anlamaya yetmedi.. Sanki temelde aynı şeyleri taraf gibi görünen iki ihvan da tekrarlıyor gibi geldi ama... Aydınlatan birisi olacaktır herhalde beni bu konuda..
 

furkan

Asistan
Katılım
7 Haz 2010
Mesajlar
486
Tepkime puanı
21
Puanları
0
Fakir de öyle diyorum. Yazdıklarım gayet açık ve net iken agbi geliyor farklı bir şey demişim gibi bir şeyler yazıyor. Tekrar edelim, agbi ile tarikat noktasında bir sıkıntımız yok. Ama diğer nurcu taifesi öyle değildir. Pek çoklar tarikat, meşeyih, Allah dostları münkiridirler.
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
furkan ın
google nin başına geçip üstad, risale ve şakirdler hakkkında ne kadar olumsuz yazı varsa forumda yayınlaması dışında bir ihtilaf yok.
gereken cevaplar verilmesine rağmen
hatasını kabullenmekte güçlük çekiyor
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Aranızdaki ihtilaf nedir merakımı mazur görün.. Benim kıt aklım anlamaya yetmedi.. Sanki temelde aynı şeyleri taraf gibi görünen iki ihvan da tekrarlıyor gibi geldi ama... Aydınlatan birisi olacaktır herhalde beni bu konuda..

Bak ben sizi aydınlatayım.

Bu konun ana fikri nedir ?

Mürşid-i Kamile İntisabın Gerekliliği

Çok doğru

Peki bu konuyu açan kişi nin Mürşid-i Kamile İntisabın Gerekliliği gereği Bir MÜRŞİD i olması gerekmezmi ?

Ayrıca Sami efendi ile Bedüzzaman ı karşı karşı ya gibi göstermiş cevaplarımı verdim lütfen anlamak için okuyun.

Raif amca ya değinmiş onunda cevabını verdim.

Tekrar ediyorum

RAMAZANOĞULLARI ks ile BEDÜÜZAAMAN arasında Allah cc görevlendirmesi vardı İMANI DERECE gelmiş kişiler Üstad Ramazanoğulları ks gönderirdi.

Lütfen Furkan ın açtığı konuları ve mesajları tekrar tekrar okuyun.
 

furkan

Asistan
Katılım
7 Haz 2010
Mesajlar
486
Tepkime puanı
21
Puanları
0
Burada olumsuz yazı gördü iseniz o sizin gözlerinin şaşılığındandır. Size göre Üstad en büyük, risaleler en değerli eserler denilmediği, tarikat zamanı değildir gevezeliğine düşülmediği sürece bir hakaret var! O da sizin hastalığınız.
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,062
Tepkime puanı
1,416
Puanları
113
Konum
Muamma...!
Şimdi ilk mesaj ile risaleler ve cemaat arasında ne gibi bir bağlantı var sizce gösterebilir misiniz ? Ayrıca eklenen yazıyı kaleme alan kimsenin sohbetlerinde Risale okuttuğuna dair bilgimiz mevcuttur...
 

furkan

Asistan
Katılım
7 Haz 2010
Mesajlar
486
Tepkime puanı
21
Puanları
0
:)

Komedi gibi. Kim dedi Üstad değersiz, vazifesi yok ve Sami Efendi ile arasında ihtilaf var. Var ise nurcular ile vardır. O da herkesin malumu. Sami Efendi asırların yetiştirtiği ender bir şahıs olduğundan kimseye cevap vermez idi.
 

furkan

Asistan
Katılım
7 Haz 2010
Mesajlar
486
Tepkime puanı
21
Puanları
0
Niye her tarikat konusuna nurcular atlıyorlar hemen, anlamış değilim. Ya Hu gidin başka işiniz yok mu?

Tarikat inkarı olamayan yerlerde fakir kimseyi itham etmiyoruz.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Fakir de öyle diyorum. Yazdıklarım gayet açık ve net iken agbi geliyor farklı bir şey demişim gibi bir şeyler yazıyor. Tekrar edelim, agbi ile tarikat noktasında bir sıkıntımız yok. Ama diğer nurcu taifesi öyle değildir. Pek çoklar tarikat, meşeyih, Allah dostları münkiridirler.

SIKINTIMIZ HEMDE ÇOK VAR.

Ben Osman Efendiden Dursun Baba vesilesi ile dersliyim.

Tarikatın temeli bir efendiye bağlı olmaktır SİZ BAĞLI DEĞİLSİNİZ

Ayrıca Bedüzaaman ı Sami efendi ile karşı karşıya getirmek istemen FİTNE ye ortam dır gereken cevapları verdim.

Raif amca ya da değinmişsin Raif amca yaşamımda Allah cc tarafından tanıma ile nimetlendirildiğim kişidir yakınen tanırım CENAZESİ İNANIN SANKİ UÇTU ELLERİN YAKLAŞIK 10 CM ÜSTÜNDEN.

Dursan Aksoy ( Baba) ile de allah cc tarafından nimetlendirildim.

İç erenköy ü , Ümraniye Aziz Mahmud Hüsai yurdunuda çok iyi bilirim.

Bana anlatma Furkan

Şimdi yöneticiler BENİ YASAKLARLAR başta EFRUZ ama onlarada hakkımı helal etmiyorum.

Senin için FİTNE ci dedim.

Kendine güvenen yönetici varsa FİTNE ci dememin temnellerini Furkan ın mesajlarındaki çelişkilerle İSPAT EDEBİLİRİM Daha evvel Efruz 7 + 7 x 24 + 190 dk YASAKLADI beni.

Not : Dersle nimetlendirildim ama Allah cc bağışlasın kimi zaman nefsimi yenemiyor derslerimi yapamıyorum.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst