Mevlevi
Paylaşımcı
- Katılım
- 22 Eki 2006
- Mesajlar
- 382
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Konum
- Manavgat
- Web sitesi
- www.abdullahbaba.net
Üstadimiz Abdullah Baba Hazretleri buyurdular ki:
�Mürsid-i Kamil olan zâta Peygamberler (as), Piranlar ve diger Evliyaullahin huzurunda görev tevdi edilir. Bu görev �IRSAD� vazifesi hakkindadir. Bundan maksat, hepsinin bu zâti tanimasi ve bilmesidir.�
Bütün Mürsid-i Kamil zâtlar bu mana ikliminde Maneviyat ehlinin huzurunda, Rasulullah (sav)'in onayi ile bu yüce vazifeye tayin olmuslardir. Nitekim Üstadimiz dahi bu usul ile vazifelendirildigini söylerdi. Ehlullahin bu durumunu adeta tasvir eder manada buyurulan bir hadis vardir ki söyledir:
- Allah bir kulunu sevdiginde Cebrail (as)'a, söyle seslenir:
- Ben filan kulumu sevdim. Onu sen de sev!� der. Cebrail (as)'da o kimseyi sever. Ve ayni seyi Semada ilan ederek:
- Allah (cc) filan kimseyi seviyor, siz de seviniz� der. Sema ehli de onu severler. O kimsenin sevgisi, dünyada bulunanlara arz edilir. Allah bir kuluna bugz ettigi zaman da Cebrail (as)'i çagirir ve:
- Ben filan kimseye bugz ediyorum, sen de bugz et!� der. Cebrail (as)'da bugz eder. Sonra sema ehli arasinda:
- Allah filan kimseye bugz ediyor, siz de bugz ediniz!� diye çagrida bulunur. Onlar da bugz ederler. Sonra bu kisi, yeryüzündekilere bugz edilmek üzere arz olunur. ( Tacü'l-Usul)
Allah dostlarina karsi insanlarin sergiledikleri sevgi, esas olarak bu hadiste bahsi geçen noktadir. Özellikle Kamil Mürsit'lerin halk üzerindeki nüfuzlari, böyle manevi bir destek sebebi iledir. Tasavvuf ehli bu konuda bu hadisi delil getirmislerdir. Üstadimizin bahsettigi bu husus, Rasulullah (sav) Efendimizin belirttigi bu hadisin pratik bir yorumu niteligindedir.
Bundan sonra Üstadimiz Mürsid-i Kamil zâtlarin, Manevi Ameliyat oluslarindan bahsederek söyle buyurur:
�Mürsidi Kamillere görev verildigi zaman, Allah Teâlâ kendi evlatlarina olan sevgisinin bir baska boyutunu, kendisine uyan Talib ve Müridleri hakkinda kendisine verir. Böylece Taliplerini de kendi evlatlari gibi severler. Kamil-i Mürsidlik göreviyle birlikte, Taliblerine karsi cinsel bir duygu hissetmez. Kendisinden bu tür sevgiler tamamen alinir.�
Üstadimiz Abdullah Baba Hz.leri, Kamil Mürsidlerin gerçekten çok ayri bir özelligini belirtmistir. Eskiden Osmanli Devleti zamaninda, Mesihat Dairesi tarafindan bütün Seyhler teste tabi tutulur ve bu testin neticesinde O Seyh hakkinda müsbet veya menfi bir karara varilirdi. Ele alinan meselelerden biri de bu �Manevi Ameliyat� konusudur. Bu gün böyle bir müessesenin yoksuzlugu sebebi ile bu müesseseler basibos bir halde seyredip gidiyor.
Bu nokta oldukça mühim bir noktadir. Dinde kendisine güven duyulacak, yüzüne bakildigi zaman Allah ve Resulü hatirlanacak, bakislarinda ibret, halinde heybet, sözlerinde hikmet olgusu olacak kimseler, iste bunlardir. Buna da manevi bir lütuf olmazsa, insanin bu kivami elde etmesi mümkün degildir.
Her safiye makamina gelen zatlar Mürsid-i Kamil olmaz. Ancak Peygamber (sav) Efendimizin vazife verdigi kisiler müstesna. Iste nefsi safiye makamin da olup ta irsad ile görevlendirilmeyen fakat nefis meratiplerini tamamlamis zevata �Kümmeliyni Veliyullah� denir.
Bir kâmili mürside manen görev verilmesi su sekilde açiklanmistir.
Hazreti Seyyidil Enbiya aleyhisselatü vesselam Efendimiz'in izin ve icazetleri ile bütün ümmeti Muhammed'in terbiyesi hususu, kendisine Allah-u Telanin ihsani olur. Bu göreve memurlardir.
Böyle bir zâti serife, bu görev ihsan olunacagi zaman, Cenabi Zül Celal ve Tekaddes Hz.leri tarafindan Hizir Aleyhissselama isaretle:
� Falan oglu filan kuluma, ihsan eyledim. Var müjde eyle� emri ile Hz. Seyyid-il Enbiya'ya gelir:
- Ya Resulallah! Ümmetinden filan oglu filana, Allah-u Teâlâ hilafeti ihsan buyurdu. Ne emriniz olur? der.
Fahr-i Âlem (sav) Efendimiz Hz.leri, Hizir (as)'a yesil bir hilat vererek;
- Var, bu hil'ati o zâta giydir ve kendisini alip buraya getir, diye emir buyurur.
Hizir (as), hil'ati alarak o zâta götürür ve:
- Rasulullah (sav) Efendimiz size selam etti. Bu hil'ati gönderdi. Tarafi Ilahiden size hilafet ihsan olundugunun müjdesi ile geldim. Buyurun sizi bekliyorlar, der.
O zât-i Serif; �Bas üstüne� diyerek, hiç beklemeden Rasulullah'in huzuruna varir ve görür ki; bir yüce divan kurulmustur. Kalem yazmaga, dil anlatmaga kaadir olamaz Hz. Peygamber Aleyhi vesellem Efendimiz, türlü mücevherler ve kiymetli taslarla bezenmis bir yüce kürsü üzerinde oturmaktadirlar. Saglarinda ve sollarinda bütün Enbiya-i-Izam ve Resulü Kiram aleyhimüsselatü vesselam, Cihari Yâri Güzin ve bütün ashabi kiram ridvanullahi aleyhim ecmaiyn Efendilerimizle, bütün pirler, kutuplar ve Ehlullah (ks) Hz.leri, her biri mertebelerine göre gayet süslü birer kürsü üzerinde oturmaktadirlar.
O anda; Hazreti Fahri Kâinat Efendimiz, huzuru saâdetlerine getirilen zât-i serif'i bizzat karsilarina alip teveccüh buyururlar. Bu teveccühlerinde, bütün fiillerini, sözlerini ve amellerini, yani siyret-i seniyyelerinin tamamini ihsan buyururlar ve kendi hallerini bütün, bütün giydirirler.
Daha sonra, o zâta mücevherle süslü yesil bir Hilat-i serif giydirerek, mübarek baslarina yine mücevherli bir Tac-i Serif koyarlar ve üzerine bir de mücevherli sorguç takip, buyururlar ki;
� Cenabi Kadir-i Kayyum, tarafi ilahiyyesinden sana Mürsidi Kamillik ihsan buyurdular. Bizim dahi halifemizsin. Bütün ümmetimin terbiyesi, uhdene verilmis ve havale edilmistir.�
Daha sonra eline, terbiye aletlerinden bir cendere, bir kamçi, ayaktan ve boyundan baglamak için birer kement ihsan buyurur. ( Bunlar birer tabirdirler. Bunlari, dünya aletleri ile kiyaslamamalidir. Bu aletlerle terbiye edilmeleri gerekenler, batida olsalar, dogudan yetisip ayni anda icra buyurabilirler.)
O zâti serif için büyük mecliste hazirlanmis bulunan makami Mürsidi Kamil olan irsat postudur ki, ona oturmasi emrolunur ve esrefi mahlûkat (sav) Efendimiz Hz.leri, el kaldirarak bir yüce dua ederler;
Bismillahirrahmanirrahim
Allahümme yâ mâlik-er-rikab. Yâ müfettih-el-ebvâb.. Ve yâ müsebib-el-esbâb heyyi lenâ sebeben lâ nestatiy'u lehu taleben.. Allahümmec'alnâ mesguliyne bi-emrike âminiyne bi-ahdike âyisiyne min halkike ânisiyne bike müstevhisiyne an hayrike radiyne bi-kada'ike sâbiriyne alâ belâ'ike sâkiriyne le-ni'mâ'ike mütelezziziyne bi-zikrike ferihiyne bi-kitabike münâciyne bike fi ânâ'il-leyli ve etraf-in-nehâr mübgiziyne lid-dünya muhibbiynelil-âhireti müsyakiyne ilâ lika'ike müteveccihiyne ilâ cenâbike müsta'iddiyne lil-mevti.. Rabbenâ âtina mâ ve adtenâ alâ rüsûlike ve lâ tuhzinâ yevm-el-kiyameti inneke lâ tuhlif-ül-mi'âd..
Allahümmec'al tevfike refikenâ ves-sirat-el müstakime tarikenâ.. Allahümme evsilnâ ilâ makasidinâ ve tüb aleynâ inneke ent-et-tevvâb-ür-rahiym.. Allahümme bike asbahnâ ve bike emseynâ ve bike nahyâ vi bike nemûtü ve ileyk-el-masiyr.. Allahümme erinel-hakka hakkan verzuknâ ettiba'ahu ve erinel-bâtila bâtilen verzuknâ ectinâ-behu teveffenâ müzlimiyne velhiknâ bis-salihiyn.. Vedfâ'annâ serrez-zâlimiyne ve esriknâ fi dua-il-mü'miniyn.. Ve kinâ Rabbenâ serre mâ kadayte.. Allahümmagfir li-ümmeti Muhammed.. Allahümmansur ümmete Muhammed.. Allahümmerham ümmete Muhammed.. Allahüm-mahfaz ümmete Muhammed.. Allahümme ferric an ümmeti Muhammed.. Allahümme tecavez an ümmeti Muhammed.. Allahümme yâ Habib-et-tevvâbiyne tüb aleynâ ve yâ emân �el-ha'ifiyne âminnâ va yâ delil-el-mütehayyiriyne düllenâ ve yâ hâdiyeel-mudilliynehdinâ ve yâ giyas-el-tâ'recâ'enâ ve yâ râhim-el-asiyn-erhamnâ ve yâ gafir-el-münnibiyne igfir lenâ zünübenâ ve kefir annâ seyyi'atinâ ve teveffenâ mâ-al-ebrâr.. Allahümme nevir kulûbenâ.. Allahümmesrah sudurenâ.. Allahüme yessir umurenâ.. Allahümmestür uyubenâ.. Yâ hafiy-yel-eltâf neccinâ mimmâ nehaf.. Allahhemgfir lenâ ve valideynâ ve li-üstâzinâ ve li-mesâyihinâ ve li-ihvanina ve li-ashabinâ ve li- ahbabinâ ve li-asâ'irinâ ve li-kabâ'ilinâ ve limen lehu hakka aleynâ ve limen vessanâ bid-dua'il-hayri ve li-cemi-il mü'miniyne vel-mü'minât vel-müslimiyne vel-müslimât el-ahyâ'ü minhüm vel emvât.. Allahümmahvezna yâ feyyazü min cemi-il belâ'i vel-emrâz kâffeten bi-rahmetike yâ ehram-er-râhimiyn�
Efendimiz (sav) Hz.lerinin bu yapmis olduklari duaya orada bulunanlar (Âmin)diyerek ellerini yüzlerine sürüp (Fatiha) buyururlar.
Duadan sonra O zât-i serifin hilafet müddetince irsat edecegi zevattan, zamaninda ne kadari geçecekse ( Ehlullah, inabe alacak dervisleri) bu yüce mecliste Rasulullah'in huzuruna çagirilarak emir ve icazetleri ile o zâtin ellerini öperler ve kendisine biat ederler. Bu is tamamlandiktan sonra O Zât-i serife:
� Var; ümmetimi diledigin gibi terbiye ederek Hakka ulastir�, diye izin ve ruhsat verilir.
Bu suretle, Rasulullah'in icazetiyle hücrelerine gelir ve otururlar, kendilerine ismarlanan memuriyetlerinin icrasi ile mesgul olurlar.
Kendisine ihsan olunan terbiye aletlerinden cendere tabir edilen, o zât-i serifin batininda bir alet olup (zahir cenderesi gibi degildir) ; belki, Allah-ü Teâlâ'nin ihsani olan Mürsid-i Kamilligin gerektirdigi bir keyfiyettir. Terbiye edilen kimse, doguda veya batida olsa, Mürsidi Kamil nuru ile kendisinden ziyade haline vakif olur ve o anda o kimsenin batinen el ve ayaklarini baglayip bir yere götürür. Yani tespih böcegi gibi tortop edip cenderenin içine koyar. Agzini sikica baglar ve bu hal ile sikar. Bunu zahirde görmek mümkün degildir. Içerisinin yagi erir. Bazisini kamçi ile bazilarinin el ve ayaklarina kement ile bag vurur gibi, bazilari da yular gibi boyunlarindan ve agizlarindan baglanirlar. Terbiyeleri neyi gerektiriyorsa öyle yaparlar.
O zât-i serif, zerreye varincaya kadar her seyi görür. Kendisi için örtülü, kapali bir sey yoktur. Bir müridi batida, bir müridi de doguda bulunsa ve kendileri de ortada bir yerde olsalar, müritlerinin ikisine birden Emr-i Hak vaki olup son demlerinde iblis bunlara musallat olsa, hilafet nuru ile bu hali görürler ve bunlari Iblis'in serrinden kurtarirlar.
O zâta göre kendisinden gizli bir sey yoktur. Ister yakin ister uzak ister gece ister gündüz olsun O'nun için birdir. Her kisinin haline vakiftir. Kisinin kendi halini kendisinden daha iyi bilirler. Nereye uzansa yetisir, nereye dilerse yakin veya uzak ayak basarlar. Göz açip kapayinca kadar, nereye dilerse ve neyi görmek isterse görürler. Onun için gizli ve sakli bir sey olmaz. Her yerde bulur ve bilirler. Herhangi yerde olursa hazir bulunur, kusur ve tecellisine göre terbiye ederler. Dilerse; bir müridini bir bakista �VASILI ILALLAH� eder. Etmediginin, mutlaka bir illeti ve hikmeti vardir. Bazilari, tez vakitte �VASILI ILALLAH� olurlar. Bazilari ise, uzun zamanda vuslat bulurlar. Zira o Zât-i serif daima, Rasulullah'in huzurunda bulunur. Bu sebeple, her ne ki diler ve islerse, Rasulullah'in izin ve ruhsati iledir. Kendiliginden bir sey dilemez ve islemez.
Iste bu hallerle hallenmis ve sifatlanmis olan zât-i Serif; bulunabildigi takdirde, bütün cisimleri altin haline getiren �KIBRIT-I AHMER� adi verilen olagan üstü kuvveti haiz cisim nevi'dendir.
�Mürsid-i Kamil olan zâta Peygamberler (as), Piranlar ve diger Evliyaullahin huzurunda görev tevdi edilir. Bu görev �IRSAD� vazifesi hakkindadir. Bundan maksat, hepsinin bu zâti tanimasi ve bilmesidir.�
Bütün Mürsid-i Kamil zâtlar bu mana ikliminde Maneviyat ehlinin huzurunda, Rasulullah (sav)'in onayi ile bu yüce vazifeye tayin olmuslardir. Nitekim Üstadimiz dahi bu usul ile vazifelendirildigini söylerdi. Ehlullahin bu durumunu adeta tasvir eder manada buyurulan bir hadis vardir ki söyledir:
- Allah bir kulunu sevdiginde Cebrail (as)'a, söyle seslenir:
- Ben filan kulumu sevdim. Onu sen de sev!� der. Cebrail (as)'da o kimseyi sever. Ve ayni seyi Semada ilan ederek:
- Allah (cc) filan kimseyi seviyor, siz de seviniz� der. Sema ehli de onu severler. O kimsenin sevgisi, dünyada bulunanlara arz edilir. Allah bir kuluna bugz ettigi zaman da Cebrail (as)'i çagirir ve:
- Ben filan kimseye bugz ediyorum, sen de bugz et!� der. Cebrail (as)'da bugz eder. Sonra sema ehli arasinda:
- Allah filan kimseye bugz ediyor, siz de bugz ediniz!� diye çagrida bulunur. Onlar da bugz ederler. Sonra bu kisi, yeryüzündekilere bugz edilmek üzere arz olunur. ( Tacü'l-Usul)
Allah dostlarina karsi insanlarin sergiledikleri sevgi, esas olarak bu hadiste bahsi geçen noktadir. Özellikle Kamil Mürsit'lerin halk üzerindeki nüfuzlari, böyle manevi bir destek sebebi iledir. Tasavvuf ehli bu konuda bu hadisi delil getirmislerdir. Üstadimizin bahsettigi bu husus, Rasulullah (sav) Efendimizin belirttigi bu hadisin pratik bir yorumu niteligindedir.
Bundan sonra Üstadimiz Mürsid-i Kamil zâtlarin, Manevi Ameliyat oluslarindan bahsederek söyle buyurur:
�Mürsidi Kamillere görev verildigi zaman, Allah Teâlâ kendi evlatlarina olan sevgisinin bir baska boyutunu, kendisine uyan Talib ve Müridleri hakkinda kendisine verir. Böylece Taliplerini de kendi evlatlari gibi severler. Kamil-i Mürsidlik göreviyle birlikte, Taliblerine karsi cinsel bir duygu hissetmez. Kendisinden bu tür sevgiler tamamen alinir.�
Üstadimiz Abdullah Baba Hz.leri, Kamil Mürsidlerin gerçekten çok ayri bir özelligini belirtmistir. Eskiden Osmanli Devleti zamaninda, Mesihat Dairesi tarafindan bütün Seyhler teste tabi tutulur ve bu testin neticesinde O Seyh hakkinda müsbet veya menfi bir karara varilirdi. Ele alinan meselelerden biri de bu �Manevi Ameliyat� konusudur. Bu gün böyle bir müessesenin yoksuzlugu sebebi ile bu müesseseler basibos bir halde seyredip gidiyor.
Bu nokta oldukça mühim bir noktadir. Dinde kendisine güven duyulacak, yüzüne bakildigi zaman Allah ve Resulü hatirlanacak, bakislarinda ibret, halinde heybet, sözlerinde hikmet olgusu olacak kimseler, iste bunlardir. Buna da manevi bir lütuf olmazsa, insanin bu kivami elde etmesi mümkün degildir.
Her safiye makamina gelen zatlar Mürsid-i Kamil olmaz. Ancak Peygamber (sav) Efendimizin vazife verdigi kisiler müstesna. Iste nefsi safiye makamin da olup ta irsad ile görevlendirilmeyen fakat nefis meratiplerini tamamlamis zevata �Kümmeliyni Veliyullah� denir.
Bir kâmili mürside manen görev verilmesi su sekilde açiklanmistir.
Hazreti Seyyidil Enbiya aleyhisselatü vesselam Efendimiz'in izin ve icazetleri ile bütün ümmeti Muhammed'in terbiyesi hususu, kendisine Allah-u Telanin ihsani olur. Bu göreve memurlardir.
Böyle bir zâti serife, bu görev ihsan olunacagi zaman, Cenabi Zül Celal ve Tekaddes Hz.leri tarafindan Hizir Aleyhissselama isaretle:
� Falan oglu filan kuluma, ihsan eyledim. Var müjde eyle� emri ile Hz. Seyyid-il Enbiya'ya gelir:
- Ya Resulallah! Ümmetinden filan oglu filana, Allah-u Teâlâ hilafeti ihsan buyurdu. Ne emriniz olur? der.
Fahr-i Âlem (sav) Efendimiz Hz.leri, Hizir (as)'a yesil bir hilat vererek;
- Var, bu hil'ati o zâta giydir ve kendisini alip buraya getir, diye emir buyurur.
Hizir (as), hil'ati alarak o zâta götürür ve:
- Rasulullah (sav) Efendimiz size selam etti. Bu hil'ati gönderdi. Tarafi Ilahiden size hilafet ihsan olundugunun müjdesi ile geldim. Buyurun sizi bekliyorlar, der.
O zât-i Serif; �Bas üstüne� diyerek, hiç beklemeden Rasulullah'in huzuruna varir ve görür ki; bir yüce divan kurulmustur. Kalem yazmaga, dil anlatmaga kaadir olamaz Hz. Peygamber Aleyhi vesellem Efendimiz, türlü mücevherler ve kiymetli taslarla bezenmis bir yüce kürsü üzerinde oturmaktadirlar. Saglarinda ve sollarinda bütün Enbiya-i-Izam ve Resulü Kiram aleyhimüsselatü vesselam, Cihari Yâri Güzin ve bütün ashabi kiram ridvanullahi aleyhim ecmaiyn Efendilerimizle, bütün pirler, kutuplar ve Ehlullah (ks) Hz.leri, her biri mertebelerine göre gayet süslü birer kürsü üzerinde oturmaktadirlar.
O anda; Hazreti Fahri Kâinat Efendimiz, huzuru saâdetlerine getirilen zât-i serif'i bizzat karsilarina alip teveccüh buyururlar. Bu teveccühlerinde, bütün fiillerini, sözlerini ve amellerini, yani siyret-i seniyyelerinin tamamini ihsan buyururlar ve kendi hallerini bütün, bütün giydirirler.
Daha sonra, o zâta mücevherle süslü yesil bir Hilat-i serif giydirerek, mübarek baslarina yine mücevherli bir Tac-i Serif koyarlar ve üzerine bir de mücevherli sorguç takip, buyururlar ki;
� Cenabi Kadir-i Kayyum, tarafi ilahiyyesinden sana Mürsidi Kamillik ihsan buyurdular. Bizim dahi halifemizsin. Bütün ümmetimin terbiyesi, uhdene verilmis ve havale edilmistir.�
Daha sonra eline, terbiye aletlerinden bir cendere, bir kamçi, ayaktan ve boyundan baglamak için birer kement ihsan buyurur. ( Bunlar birer tabirdirler. Bunlari, dünya aletleri ile kiyaslamamalidir. Bu aletlerle terbiye edilmeleri gerekenler, batida olsalar, dogudan yetisip ayni anda icra buyurabilirler.)
O zâti serif için büyük mecliste hazirlanmis bulunan makami Mürsidi Kamil olan irsat postudur ki, ona oturmasi emrolunur ve esrefi mahlûkat (sav) Efendimiz Hz.leri, el kaldirarak bir yüce dua ederler;
Bismillahirrahmanirrahim
Allahümme yâ mâlik-er-rikab. Yâ müfettih-el-ebvâb.. Ve yâ müsebib-el-esbâb heyyi lenâ sebeben lâ nestatiy'u lehu taleben.. Allahümmec'alnâ mesguliyne bi-emrike âminiyne bi-ahdike âyisiyne min halkike ânisiyne bike müstevhisiyne an hayrike radiyne bi-kada'ike sâbiriyne alâ belâ'ike sâkiriyne le-ni'mâ'ike mütelezziziyne bi-zikrike ferihiyne bi-kitabike münâciyne bike fi ânâ'il-leyli ve etraf-in-nehâr mübgiziyne lid-dünya muhibbiynelil-âhireti müsyakiyne ilâ lika'ike müteveccihiyne ilâ cenâbike müsta'iddiyne lil-mevti.. Rabbenâ âtina mâ ve adtenâ alâ rüsûlike ve lâ tuhzinâ yevm-el-kiyameti inneke lâ tuhlif-ül-mi'âd..
Allahümmec'al tevfike refikenâ ves-sirat-el müstakime tarikenâ.. Allahümme evsilnâ ilâ makasidinâ ve tüb aleynâ inneke ent-et-tevvâb-ür-rahiym.. Allahümme bike asbahnâ ve bike emseynâ ve bike nahyâ vi bike nemûtü ve ileyk-el-masiyr.. Allahümme erinel-hakka hakkan verzuknâ ettiba'ahu ve erinel-bâtila bâtilen verzuknâ ectinâ-behu teveffenâ müzlimiyne velhiknâ bis-salihiyn.. Vedfâ'annâ serrez-zâlimiyne ve esriknâ fi dua-il-mü'miniyn.. Ve kinâ Rabbenâ serre mâ kadayte.. Allahümmagfir li-ümmeti Muhammed.. Allahümmansur ümmete Muhammed.. Allahümmerham ümmete Muhammed.. Allahüm-mahfaz ümmete Muhammed.. Allahümme ferric an ümmeti Muhammed.. Allahümme tecavez an ümmeti Muhammed.. Allahümme yâ Habib-et-tevvâbiyne tüb aleynâ ve yâ emân �el-ha'ifiyne âminnâ va yâ delil-el-mütehayyiriyne düllenâ ve yâ hâdiyeel-mudilliynehdinâ ve yâ giyas-el-tâ'recâ'enâ ve yâ râhim-el-asiyn-erhamnâ ve yâ gafir-el-münnibiyne igfir lenâ zünübenâ ve kefir annâ seyyi'atinâ ve teveffenâ mâ-al-ebrâr.. Allahümme nevir kulûbenâ.. Allahümmesrah sudurenâ.. Allahüme yessir umurenâ.. Allahümmestür uyubenâ.. Yâ hafiy-yel-eltâf neccinâ mimmâ nehaf.. Allahhemgfir lenâ ve valideynâ ve li-üstâzinâ ve li-mesâyihinâ ve li-ihvanina ve li-ashabinâ ve li- ahbabinâ ve li-asâ'irinâ ve li-kabâ'ilinâ ve limen lehu hakka aleynâ ve limen vessanâ bid-dua'il-hayri ve li-cemi-il mü'miniyne vel-mü'minât vel-müslimiyne vel-müslimât el-ahyâ'ü minhüm vel emvât.. Allahümmahvezna yâ feyyazü min cemi-il belâ'i vel-emrâz kâffeten bi-rahmetike yâ ehram-er-râhimiyn�
Efendimiz (sav) Hz.lerinin bu yapmis olduklari duaya orada bulunanlar (Âmin)diyerek ellerini yüzlerine sürüp (Fatiha) buyururlar.
Duadan sonra O zât-i serifin hilafet müddetince irsat edecegi zevattan, zamaninda ne kadari geçecekse ( Ehlullah, inabe alacak dervisleri) bu yüce mecliste Rasulullah'in huzuruna çagirilarak emir ve icazetleri ile o zâtin ellerini öperler ve kendisine biat ederler. Bu is tamamlandiktan sonra O Zât-i serife:
� Var; ümmetimi diledigin gibi terbiye ederek Hakka ulastir�, diye izin ve ruhsat verilir.
Bu suretle, Rasulullah'in icazetiyle hücrelerine gelir ve otururlar, kendilerine ismarlanan memuriyetlerinin icrasi ile mesgul olurlar.
Kendisine ihsan olunan terbiye aletlerinden cendere tabir edilen, o zât-i serifin batininda bir alet olup (zahir cenderesi gibi degildir) ; belki, Allah-ü Teâlâ'nin ihsani olan Mürsid-i Kamilligin gerektirdigi bir keyfiyettir. Terbiye edilen kimse, doguda veya batida olsa, Mürsidi Kamil nuru ile kendisinden ziyade haline vakif olur ve o anda o kimsenin batinen el ve ayaklarini baglayip bir yere götürür. Yani tespih böcegi gibi tortop edip cenderenin içine koyar. Agzini sikica baglar ve bu hal ile sikar. Bunu zahirde görmek mümkün degildir. Içerisinin yagi erir. Bazisini kamçi ile bazilarinin el ve ayaklarina kement ile bag vurur gibi, bazilari da yular gibi boyunlarindan ve agizlarindan baglanirlar. Terbiyeleri neyi gerektiriyorsa öyle yaparlar.
O zât-i serif, zerreye varincaya kadar her seyi görür. Kendisi için örtülü, kapali bir sey yoktur. Bir müridi batida, bir müridi de doguda bulunsa ve kendileri de ortada bir yerde olsalar, müritlerinin ikisine birden Emr-i Hak vaki olup son demlerinde iblis bunlara musallat olsa, hilafet nuru ile bu hali görürler ve bunlari Iblis'in serrinden kurtarirlar.
O zâta göre kendisinden gizli bir sey yoktur. Ister yakin ister uzak ister gece ister gündüz olsun O'nun için birdir. Her kisinin haline vakiftir. Kisinin kendi halini kendisinden daha iyi bilirler. Nereye uzansa yetisir, nereye dilerse yakin veya uzak ayak basarlar. Göz açip kapayinca kadar, nereye dilerse ve neyi görmek isterse görürler. Onun için gizli ve sakli bir sey olmaz. Her yerde bulur ve bilirler. Herhangi yerde olursa hazir bulunur, kusur ve tecellisine göre terbiye ederler. Dilerse; bir müridini bir bakista �VASILI ILALLAH� eder. Etmediginin, mutlaka bir illeti ve hikmeti vardir. Bazilari, tez vakitte �VASILI ILALLAH� olurlar. Bazilari ise, uzun zamanda vuslat bulurlar. Zira o Zât-i serif daima, Rasulullah'in huzurunda bulunur. Bu sebeple, her ne ki diler ve islerse, Rasulullah'in izin ve ruhsati iledir. Kendiliginden bir sey dilemez ve islemez.
Iste bu hallerle hallenmis ve sifatlanmis olan zât-i Serif; bulunabildigi takdirde, bütün cisimleri altin haline getiren �KIBRIT-I AHMER� adi verilen olagan üstü kuvveti haiz cisim nevi'dendir.