Mürselat Suresi'nde Zaman ve Boyut Atlama

ŞAKİROĞLU

Asistan
Katılım
16 Nis 2013
Mesajlar
375
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
73
Konum
İSTANBUL
Web sitesi
www.hikayeler.net
Mürselat Suresi, ilk yedi ayetiyle, 'mürselat' adıyla anılacak nesnelerin varlığına işaret etti. Sekizinci ayetten itibaren, o zamanda ne anlama geldiği kestirilemeyen ilginç olayların meydana geleceği günden bahsetmeye başladı.

''Fe ize'n-nücûmu tumiset''.

'Tumiset' fiili, görünmez oluş, belirsiz hale geliş demektir. Gece gökyüzünde ışıldayan yıldızların gündüzün görünmez oluşları gibi. Vardırlar, ya da var olacaklardır, görünürlük şartı ortadan kalktığı için, yerleri belirsizleşmiştir.

Mürselat Suresi'ndeki 'nücûm' kelimesine tüm meallerde 'yıldızlar anlamı verilmiş. Normaldir. O zamanın insanları gecelerinin aydınlığını yıldızlardan bekliyorlardı.

'Nücûm' kelimesi 'yıldızlar' anlamında kabul edilirse, ayetteki 'tumiset' fiili, yıldızların mutlak görünmez olacakları anlamını verir. Bu da Dünya'nın ve atmosferinin normal vasfını kaybedeceği demek olur. Yani, kıyamet.

Nücum, kelimesi, beliren, ortaya çıkan, görünen, ışıldayan şeyler anlamına da geliyor. (Mevlüt Sarı: Arapça-Türkçe Lügat)

19'ncu yüzyılda şehir sokaklarına ve meydanlarına konan fenerler, 'nücûm' kelimesinin tecellileridir. Bunların şartlar değiştiği için ortadan kaldırılması 'tumiset' fiilinin gerçekleşmesi olur. 20'nci yüzyılda şehir sokaklarına ve meydanlarına dizilen direkler üstündeki elektrik lambaları da 'nücum' kelimesinin tecellisidir. Bunlar için de bir zaman sonra, -şartlar değişeceği için- 'tumiset' fiilinin oluşacağı akla gelir.

''Ve ize's-semâü füricet''

'Füricet' fiili, bir şeyin kendinde yarık meydana gelmesidir. Göğün (semanın) kendinde yarık meydana gelmesi, acip bir şeydir.
Ne olabilir bu?..

Günümüzde atmosfer yapısında ozon yırtılmasından bahsediliyor. Füricet bu olabilir. Lakin füricetin bu anlamda kullanılması, Dünya yaşamının kötüye gideceği anlamını getirir.

Semada füricet olayı, o zamanın insanlarının bilemeyeceği, günümüz insanlarının da hafsalalarının alamayacağı bir şey olmalıdır.
Mesela, geçmiş veya gelecek zamana geçiş için semada gedik açılması olabilir bu... Şimdilik hayal gibi görünüyor. Lakin, Türkiye'de bile bir zaman makinasının var olduğu iddia ediliyor.

Mesela bir başka boyuta geçiş için atmosferde geçit açılması da olabilir bu...

Görünmez olma amacıyla 1943 yılında Filedelfiya deneyi yapılmış. Görünmezlik beklenirken konum değişikliği gerçekleşmiş. Günümüze gelene kadar başka deneyler yapılmış mıdır bilemiyoruz. Yapılmış ve yapılıyor ise, ilk deneyin korkunçluğu sebebiyle, duyurulmuyordur.

Semada 'füricet' olayının gerçekleşeceği zaman merak edilirse, ''Ve ize's-semâü füricet'' ayetinin 1524 ebced değerini taşıdığını bilmek gerekir. Yani, 82 yıl sonra.

''Ve ize'l-cibâlü nüsifet''.

'Nüsifet' fiili, dikilmiş nesnelerin, dibine varıncaya kadar parçalanıp ortadan kaldırılması hareketidir.

'Cibal' kelimesi, 'dağlar' bilindiğinden, 'nüsifet' fiili dağlara uygulanır sanılıyor.

Mürselat Suresi'nin 10'ncu ayetindeki 'cibal', dağlara benzetilen oluşumlar ve yapılardır. Mesela, çok katlı binalar olabilir bunlar. Binaların kökü, onların yer sathından çok ağağıda kurulmuş temelleridir.

'Nüsifet' kelimesi, şartlar değiştiğinde, çok katlı yapıların temelleriyle (kökleriyle) birlikte parçalanıp ortadan kaldırılacağına işaret eder.

''Ve ize'l-rusulü ukkutet''.

'Ukkıtet' fiili, bir şey için bir vaktin tayin edilmesini belirtir...

'Rusül', yani resuller, tayin edilen vakitlerde ortaya çıkacakladır.

Rusül olarak belirtilen kimseler, üstteki ayetlerde yıldız, sema ve dağ benzetmesi yapılan şeylerin yapılarının değişmesinde plan hazırlayan, yol gösteren ya da danışmanlık yapan kimseler olurlar. Yeni oluşumların belirlenecek süreleri vardır.

İbrahim Faik Bayav / ŞAKİROĞLU
(28.09.2019 09:28)
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
Yav arkadaş ! Bize, senin bu ayetlere getirdiğin yalan-yanlış yorum ve tevillerini düzelte-düzelte gına geldi, sen halâ aynı telden çalmaya devam ediyorsun! Bahsedilen ayetlerde Rabbimiz kıyametin ve âhiretin vâki olacağını yeminle beyan etmesi üzerine «Kıyamet ne zaman vâki olacak?» yolunda vârid olan bir suâle cevap olarak kıyametin bazı alâmetlerini beyan etmek üzere "'Fe ize'n-nücûmu tumiset''. 'Ve ize's-semâü füricet'' 'Ve ize'l-cibâlü nüsifet''. 'Ve ize'l-rusulü ukkutet''. buyuruyor. Yani,
"""
İmdi yıldızların ziyaları zail olup gittiğinde, Allah'ın korkusu ve kıyamet günün dehşetinden gök yarıldığı ve yerlerin çivisi mesabesinde olan dağlar yerlerinden kopartıldığı vakit, resûllerin ümmetlerine şehadetleri için bir vakit ta'yin olunduğu zaman ve taraf-ı İlâhî'den «Hangi gün için enbiyanın şehadetleri te'cil ve te'hir olundu?» diyerek suâl olunduğu vakit kıyamet ve âhiret vâki olacak, amellerinizin cezası o zaman vuku bulacaktır.]

Yani; kıyamet şol vakitte olacaktır ki o vakitte parlak yıldızların ziyası silinecek, kalmayacak, cesîm gökler bu kadar cesâmetleriyle beraber Allah'ın korkusundan parça parça yarılacak, büyük dağlar yerlerinden kaldırılacak, Rusûl-ü Kiram'ın şehadetleri için bir vakit ta'yin olunacak ve «Bu enbiyanın şehadet vazifeleri hangi güne te'hir olundu?» diyerek suâl olunduğu vakit, kıyamet kaim olacaktır.
Enbiyanın ümmetleri hakkında şehadet edecekleri beyan olunmuş ise de vakti ta'yin olunmadığından o günde hangi zaman için te'hir olunduğu suâl olunacağı bu âyetle beyan olunmuştur. Bu suâlden maksat; kıyamet gününün şanına ta'zim ve o günün azametinden insanları taaccübe sevketmektir. Çünkü; enbiya-yı izamın ümmetleri hakkında şehadetleri pek mühim olduğundan o güne te'hiri günün ehemmiyetine ve azametine delâlet ettiği cihetle insanların taaccübüne şayandır. Zira; o gün öyle bir gün ki o günde enbiya-yı izam toparlanırlar, ümmetlerinin hayr ü şer, sevap ve günah amellerine şehadet ederler ve enbiyayı tekzib eden kâfirler ta'zib, iman eden müminler taltif olunurlar. Binaenaleyh o gün; taaccüb olunmaya şayan bir gündür. """"
 
Üst