hirahos
Kıdemli Üye
- Katılım
- 9 Kas 2006
- Mesajlar
- 35,948
- Tepkime puanı
- 483
- Puanları
- 0
- Yaş
- 55
Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü’l-Arabî Özel Sayısı-2), [2009], sayı: 23, ss. 281-301.
MUHYİDDİN İBNÜ’L‐ARABÎ’Yİ MÜDÂFAA (SAVUNMA) AMACIYLA KALEME ALINAN FETVÂLAR
Yazan: Abdurrezzak TEK (Doç. Dr., Uludağ Ü. İlahiyat Fakültesi)
Yeni bir ilmî metot ve üslup geliştiren birçok filozof, düşünür, âlim ve sûfî gibi İbnü’l‐Arabî’nin de taraftar ve aleyhtarları olmuş, tenkide uğradığı gibi müdâfaa da edilmiştir. Şeyh‐i Ekber’e yöneltilen eleştirilere genel olarak baktığımızda bunların, hemcinsleri yani sûfîler ile zâhir ulema adı verilen fakih, muhaddis ve kelâm alimleri tarafından yöneltildiğini görmekteyiz.
Sûfîlerin eleştirileri onun görüşlerinin tümüne değil belli bir kısmına yöneliktir. Mesela Kübreviyye şeyhlerinden Alâüddevle es‐Simnânî, Allah’ın zâtından “vücûd‐ı mutlak” olarak bahsedilip bahsedilemeyeceği, Abdülkerim el‐Cîlî ilmin malûma tabi olup olmaması meselesinde, İmam Rabbânî de vücûdun mu yoksa şuhûdun mu daha üstün olduğu hususunda eleştiriler yöneltmişlerdir. Bu tenkitlerde asıl mesele her iki tarafın da kabul ettiği bir hakîkatin isimlendirilmesi noktasındadır ki, günümüz araştırmacılarına göre bu problemin temelinde gerçeğe farklı pencereden bakma diğer bir ifadeyle yanlış okuma (misreading) yatmaktadır. İkinci sınıfı teşkil eden kelam ve fıkıh âlimlerinin tenkitlerine gelince, bunlar tenkitten daha çok yargılama görünümündedir. Hatta İbn Teymiyye, İbrahim el‐Bikâî, Ali el‐Kârî gibi bazı âlimler hakarete varan ifadeler kullanarak tekfîr yoluna dahi gitmişlerdir.
Buradaki problemin de kaynağını bu âlimlerin mantıklarıyla İbnü’l Arabî’nin metodolojisinin farklı olması teşkil etmektedir.
Muârızları İbnü’l‐Arabî’yi tenkit etmek amacıyla reddiyeler yazarken, şeyhin muhibleri de müdâfaa etmek için risâle ve fetvâlar kaleme almışlardır. (1) Bu fetvâların Ekberî ekole mensup olan yani bir anlamda şeyhin fikirlerini yayma gayreti içinde bulunan tasavvuf erbâbından geldiği gibi, yukarıda zikrettiğimiz ikinci gruba dahil olan bazı zâhir ulemâ tarafından da yazıldığı görülmektedir. Burada dikkati çeken bir başka husus da şeyhi savunmak için yazılan fetvâlara tahammül edilemeyip bunlara dahi reddiye yazılmış olmasıdır. Seyyid Ârif Muhammed el‐Hüseynî’nin Kemalpaşazâde’nin fetvâsına yazdığı reddiye buna örnektir. Makâlenin sonuç kısmında bu husus etraflıca ele alınacaktır.
Öte yandan müdafaa amaçla kaleme alınan fetvâlara baktığımızda şu temel sorulara cevap aranmaya çalışıldığını görmekteyiz: “İbnü’l‐Arabî’nin itikâdı sahih midir, velâyeti kabul edilebilir mi? Onun Fusûsu’l‐hikem, el Fütûhâtü’l‐Mekkiyye ve et‐Tedbîrâtü’l‐ilâhiyye gibi eserlerini okumak, okutmak ve onlarda yer alan Firavun’un imanı gibi hususlara inanmak ve bunlarla amel etmek dinen doğru mudur? Şeyhin eserlerinin yakılmasını emreden ve en büyük kâfir olduğunu (şeyhu’l‐ekfer) söyleyenin şer‘î açıdan durumu nedir? Bir vâizin kürsüde İbnü’l‐Arabî’ye sövmesinin, dalâlete ve küfre düştüğünü iddia etmesinin ve ona tabi olanların da bu sebeple küfre düşeceğini söylemesinin hükmü nedir?” Bütün bu sorulara şeyh hakkında verilen fetvâlardan hareketle nasıl cevap verildiğini göstermeye çalışacağız; ve ayrıca örnek teşkil etmesi açısından Kemalpaşazâde’nin fetvâsını metniyle birlikte vereceğiz. İbnü’l‐Arabî’yi müdâfaa amacıyla kaleme alınan fetvâlardan bir kısmını şöyle sıralayabiliriz.
(1) Bk. Osman Yahya, Histoire Et Classification De L’Œuvre D’Ibn ‘Arabî, Institut Français De Damas, Damas 1994, s. 114‐135.
***
Not: (Yukarıda girişi bulunan çalışma bütünüyle aşağıda mesaj mesaj verilecektir.)
MUHYİDDİN İBNÜ’L‐ARABÎ’Yİ MÜDÂFAA (SAVUNMA) AMACIYLA KALEME ALINAN FETVÂLAR
Yazan: Abdurrezzak TEK (Doç. Dr., Uludağ Ü. İlahiyat Fakültesi)
Yeni bir ilmî metot ve üslup geliştiren birçok filozof, düşünür, âlim ve sûfî gibi İbnü’l‐Arabî’nin de taraftar ve aleyhtarları olmuş, tenkide uğradığı gibi müdâfaa da edilmiştir. Şeyh‐i Ekber’e yöneltilen eleştirilere genel olarak baktığımızda bunların, hemcinsleri yani sûfîler ile zâhir ulema adı verilen fakih, muhaddis ve kelâm alimleri tarafından yöneltildiğini görmekteyiz.
Sûfîlerin eleştirileri onun görüşlerinin tümüne değil belli bir kısmına yöneliktir. Mesela Kübreviyye şeyhlerinden Alâüddevle es‐Simnânî, Allah’ın zâtından “vücûd‐ı mutlak” olarak bahsedilip bahsedilemeyeceği, Abdülkerim el‐Cîlî ilmin malûma tabi olup olmaması meselesinde, İmam Rabbânî de vücûdun mu yoksa şuhûdun mu daha üstün olduğu hususunda eleştiriler yöneltmişlerdir. Bu tenkitlerde asıl mesele her iki tarafın da kabul ettiği bir hakîkatin isimlendirilmesi noktasındadır ki, günümüz araştırmacılarına göre bu problemin temelinde gerçeğe farklı pencereden bakma diğer bir ifadeyle yanlış okuma (misreading) yatmaktadır. İkinci sınıfı teşkil eden kelam ve fıkıh âlimlerinin tenkitlerine gelince, bunlar tenkitten daha çok yargılama görünümündedir. Hatta İbn Teymiyye, İbrahim el‐Bikâî, Ali el‐Kârî gibi bazı âlimler hakarete varan ifadeler kullanarak tekfîr yoluna dahi gitmişlerdir.
Buradaki problemin de kaynağını bu âlimlerin mantıklarıyla İbnü’l Arabî’nin metodolojisinin farklı olması teşkil etmektedir.
Muârızları İbnü’l‐Arabî’yi tenkit etmek amacıyla reddiyeler yazarken, şeyhin muhibleri de müdâfaa etmek için risâle ve fetvâlar kaleme almışlardır. (1) Bu fetvâların Ekberî ekole mensup olan yani bir anlamda şeyhin fikirlerini yayma gayreti içinde bulunan tasavvuf erbâbından geldiği gibi, yukarıda zikrettiğimiz ikinci gruba dahil olan bazı zâhir ulemâ tarafından da yazıldığı görülmektedir. Burada dikkati çeken bir başka husus da şeyhi savunmak için yazılan fetvâlara tahammül edilemeyip bunlara dahi reddiye yazılmış olmasıdır. Seyyid Ârif Muhammed el‐Hüseynî’nin Kemalpaşazâde’nin fetvâsına yazdığı reddiye buna örnektir. Makâlenin sonuç kısmında bu husus etraflıca ele alınacaktır.
Öte yandan müdafaa amaçla kaleme alınan fetvâlara baktığımızda şu temel sorulara cevap aranmaya çalışıldığını görmekteyiz: “İbnü’l‐Arabî’nin itikâdı sahih midir, velâyeti kabul edilebilir mi? Onun Fusûsu’l‐hikem, el Fütûhâtü’l‐Mekkiyye ve et‐Tedbîrâtü’l‐ilâhiyye gibi eserlerini okumak, okutmak ve onlarda yer alan Firavun’un imanı gibi hususlara inanmak ve bunlarla amel etmek dinen doğru mudur? Şeyhin eserlerinin yakılmasını emreden ve en büyük kâfir olduğunu (şeyhu’l‐ekfer) söyleyenin şer‘î açıdan durumu nedir? Bir vâizin kürsüde İbnü’l‐Arabî’ye sövmesinin, dalâlete ve küfre düştüğünü iddia etmesinin ve ona tabi olanların da bu sebeple küfre düşeceğini söylemesinin hükmü nedir?” Bütün bu sorulara şeyh hakkında verilen fetvâlardan hareketle nasıl cevap verildiğini göstermeye çalışacağız; ve ayrıca örnek teşkil etmesi açısından Kemalpaşazâde’nin fetvâsını metniyle birlikte vereceğiz. İbnü’l‐Arabî’yi müdâfaa amacıyla kaleme alınan fetvâlardan bir kısmını şöyle sıralayabiliriz.
(1) Bk. Osman Yahya, Histoire Et Classification De L’Œuvre D’Ibn ‘Arabî, Institut Français De Damas, Damas 1994, s. 114‐135.
***
Not: (Yukarıda girişi bulunan çalışma bütünüyle aşağıda mesaj mesaj verilecektir.)