Mücahid Evliyalar-Dursun Fakîh Hz.

kemalali

Profesör
Katılım
18 Ağu 2006
Mesajlar
1,560
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Mücahid Evliyalar - Dursun Fakîh Hz.

Tefsîr, hadîs ve fıkıh âlimi Dursun Fakîh (rahmetullahi teâlâ aleyh) Şeyh
Edebâlî hazretlerinin dâmâdı ve Osmanlı Devletinin kurucusu Os*man Beyin bacanağıdır. Doğum târihi bilinmemektedir. Sultan Orhan devrinde vefât etti.

Aslen Karamanlı olup, hocası Edebâlî hazretlerinin hemşehrisidir. Çeşitli ilimleri, Edebâlî´den tahsîl edip, tefsîr, hadîs ve fıkıh bilgilerinde âlim, tasav*vufta yüksek derecelere sâhib oldu. Kalbi, kötülüklerin pislikle*rinden temiz*lendi. Dünyâlık olan şeylerden uzaklaşmakta ve takvâda, güzel ahlâkta, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymakta, insanlara doğru yolu göstermekte çok ileri idi.

Bu sırada Anadolu Selçuklu Devleti Sultanının, İlhanlı Gâzan Han ta*rafın*dan İran´a götürülmesi üzerine devlet parçalandı. Her önüne gelen bey, herkes sığınacak yer arar oldu. Haber Osman Beyin meclisine ulaştı. Mecliste hazır bulunan Osman Beye, hatîb ve vâiz Dursun Fakîh şu teklifi yaptı: "Beyim! Cenâb-ı Hak size, sığınacak yer arayan müslü- manları bir araya toplayıp idâre etmek basîretini ve gücünü ihsân etmiştir. Allahü teâlânın inâyeti, duâ ordusu*nun himmet ve bereketi, gazâ ordusunun kuvvet ve kudretleriyle çevrenizdeki tekfurları dize getirip, bir*çoklarının topraklarını mülkünüze dâhil ettiniz. Şimdi sıra Anadolu top*raklarını ehil olmayanların elinden kurtarıp, ahâlisini huzûra kavuştur*maya gelmiştir. Müsâade buyurun da, adınıza hutbe okuyup, sizi sultan îlân edelim." dedi. Sultan düşünüp, istişâre etti. Dursun Fakîh´e hak verdi. O gün Dursun Fakîh, Osman Gâzi adına hutbe okuyup, beyinin sultanlığını îlân etti.

Dursun Fakîh bundan sonra Osman Gâzinin cihâd hareketine iştirak etti. O hem elinde kılıcı ile gazâlara katılıyor hem de namaz vakitlerinde gâzilere na*maz kıldırıyordu. Ayrıca gâzilerin dînî meselelerdeki suâllerini de Dursun Fakîh çözüyordu. Bu husûsiyetleri ile onun Osmanlı Devleti*nin resmî olmamakla be*râber ilk kâdıaskeri hüviyetini taşıdığı anlaşıl*maktadır.

Dursun Fakîh, okuduğu hutbelerde vâz ve nasîhatlarında gâzilerin gazâ şev*kini artırıcı sözler söylerdi. Resûlullah efendimizin ve O´nun mübârek Eshâbının güzel ahlâk ve örnek yaşayışını anlatırdı. Bu mübâ*rek âlimin sözleri ve duâları bereketi ile Osman Gâzinin seçme yiğitleri, Allahü teâlânın dînini yaymaya, in*sanlara merhametli davranıp zarar vermemeye çok gayret ettiler. Herkese iyilik edip, hayırlı amel işlediler. Nefslerini terbiye edip, ebedî saâdete kavuşmak için gayret gösterdiler.

Osman Gâzi 1302´de memleketi beş idârî bölgeye ayırıp, Bilecik´in idâresini Şeyh Edebâlî hazretlerine bıraktı. Dursun Fakîh bundan sonra hocası Şeyh Edebâlî´nin yanında kalıp onun yerine tefsîr okuttu ve fetvâ işlerini yürüttü. Edebâlî hazretlerinin vefâtından (1326) sonra onun zâvi*yesinde şeyhlik makâ*mına oturdu. 1330´da İznik, Orhan Gâzi tarafından alındıktan sonra Bilecik kâ*dısı olan Candarlı Kara Halil, İznik kâdılığına getirildi. Bu târihten îtibâren Dur*sun Fakîh´e de Bilecik kâdılığı vazîfesi verildi. Dursun Fakîh´in bu görevde iken vefât ettiği tahmin olunmaktadır. Kabri Bilecik´teki hocası Şeyh Edebâlî türbesi içindedir. Şeyh Edebâlî hazretleri hatip, kâdı ve şâir olan talebesi Dursun Fakîh ile yanyana yat*maktadır. Bu çok sevilen derviş gâzinin bir makam türbesi de, Söğüt´ün Küre köyü civârında bir tepe üzerindedir.
 
Üst