Mostar Dergisi

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0


Mostar'dan güzel kapak
15 Aralık 2010 - 15:58:16

Mostar Dergisi sağlam bir sayı hazırlamış

Mostar Dergisi 2010’un son sayısında büyük seyyah, fakih ve kültür tarihçisi İbn Battuta’yı ele aldı. Yusuf Kaplan ve Hüseyin Yazıcı İbn Battuta ve eserini geniş kapsamlı şekilde yorumlarken Seyahatname’yi dilimize kazandıran A. Sait Aykut ile yapılan söyleşide İbn Battuta ve Seyahatname’ye dair pek bilinmeyen konular konuşuldu. Mustafa Fuat Er, editör yazısında İbn Battuta’yı ele almaktaki asıl niyetlerinin “O’nun özgüveni tam bir Müslüman olarak ve inanılmaz bir tabilik içinde gerçekleştirdiği dünya yolculuğunu vurgulamak, daha doğrusu İbn Battuta’nın o yolculuktan ve seyyahlığından daha öte bir anlama sahip olduğunu göstermeye çalışmak” olduğunu söyledi.

Mostar, uzun süredir gündemde tutmakta ısrar ettiği Batı’daki İslamofobi konusunu bu sayısında da uzmanların yazı ve yorumlarıyla sayfalarına taşıdı. Prof. Dr. Ayhan Kaya kendisiyle yapılan söyleşide İslam’ın artık küresel siyasal bir dil olduğunu söylüyor. Derginin toplum bölümünde Halil Akgün “Erdemli Toplum Yüksek Siyaset” başlıklı yazısında modern siyaset anlayışının eksiklerine ve bu eksiklerin çözüm yollarına eğilirken Naci Bostancı “Fanatikler ve Fanatiklik” başlıklı yazısında fanatikliğin tarihi gelişimini ve kültür ve sanat dünyasındaki akislerini masaya yatırdı.

Alper Çeker “Zamandışı Şairler Çağdaş Soytarılar“ başlıklı yazısında “Tıpkı Hüseyin Baykara’nın ya da III. Selim’in geçmişte kalması gibi Ali Şir Nevayi ve Şeyh Galip’in yerini de çağdaş soytarılar aldı. Artık mazinin şiirini özlemek gericilik, soytarılardan zevk almak ise çağdaşlık” dedi. Medya bölümünde Hakan Çopur, yazısında medyanın Türkiye’nin değişimine ayak uyduramadığını ve eski sıkıntılı günlerini aradığını örnekleriyle açıkladı. Tarih bölümünde Ali Şükrü Çolak ve Önder Kaya İstanbul tarihine ilişkin iki önemli konuyu araştırdı. Sinan Ceco Yeni Camii’yi merkeze alarak Osmanlı tarihine eğildi.
Mostar’da bu ay sinema bölümünde Elif Tunca’nın, teknoloji bölümünde ise Hakan Hastaoğlu’nun yazısı okurla buluştu.

Mehmet Bıyıklı
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Bir zamanlar fazlaca siyasete, popüler gündeme esir olmuşlardı. Eleştiriler etkili olmuş olacak ki eskilerdeki gibi kültüre, edebiyata, tarihe, sanata dönüyorlar galiba. (inşallah)
 

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0
Mostar’da bu ay

SEFARETNAMELER
24115.jpg

Mostar’da bu ay
Mostar dergisi Şubat ayında da yine dolu dolu.

11 Şubat 2011 Cuma 15:52
Mostar dergisi 72. sayısı olan Şubat ayı dosyasında tüm açılarıyla “sefaretnameleri” ele almış. Osmanlı elçilerinin gittikleri bölgedeki izlenimlerini ele aldıkları ve kitaplaştırdıkları eserler olan sefaretnameler, Avrupa’daki yenilikleri almak ve müstakbele birer tarihi belge olarak aktarmak üzere önemliydi.
Sadık Şanlı’nın konuyla ilişkin olarak Prof. Dr. Ali İbrahim Savaş’la yaptığı söyleşi de, Osmanlı’da sefaretnamelerin önemini anlayabilmek için mühim.
Mostar’da bu ay Seyyahların Gözünden İstanbul bölümünde III. Ahmed Çeşmesi ve Sultan’ın Kapısı, Sinema bölümünde ise Bir Davaya İman Etmek başlığı ile Hür Adam ve Mahkûmiyet (Conviction) var.
Yusuf Ergen’in Ortadoğu’daki olayların nabzını tuttuğu makalesi ve eşliğinde İbrahim Baran’ın mevzuya ilişkin Prof. Dr. Samir Salha ile yaptığı röpörtajın yanı sıra, gündemden düşmeyen Muhteşem Yüzyıl dizisi üzerine Hakan Çopur’un değinisi ve mevzubahis dizinin tekrar hatra getirdiği Edebiyatta Ahlâkçı Tartışmalar üzerine Yakup Öztürk’ün Tanzimat döneminden hatıratlar sunduğu makalesi de bu ay Mostar’da yerini alanlar arasında.

Mehmet Bahadıroğlu haber verdi.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
mostar-mart.jpg


Mostar Ortadoğu’ya dair bir panorama sunuyor


Derginin Mart sayısında, halk ayaklanmalarıyla dünya gündemine oturan Ortadoğu coğrafyasında olan biteni anlamak adına dünü, bugünü ve yarınıyla Ortadoğu’ya dair önemli değerlendirmelere yer veriliyor.
Ortadoğu halkları, ülkelerini uzun yıllardır baskıyla yöneten dikta rejimlerine karşı art arda ayaklanıyor. Özgürlük ve adalet arayışının bir getirisi olan bu ayaklanmalar o derece güçlü ki, şimdiden Tunus ve Mısır’da 30 yıldan fazladır iktidarda olan Zeynel Abidin Bin Ali ve Hüsnü Mübarek gibi diktatörleri devirdi. Bu isyan dalgası hali hazırda Libya, Yemen, Bahreyn başta olmak üzere birçok Ortadoğu ülkesinde büyümeye devam ediyor. Bölgeyi ise kısa vadede topyekûn bir siyasi, kültürel ve ekonomik değişim bekliyor. Peki, tüm bu değişim isteğinin temelinde neler yatıyor? Hangi temel dinamikler bölge halklarının yönetimlere başkaldırısına neden oluyor? Ortadoğu’yu kısa, orta ve uzun vadede neler bekliyor? Ve bu değişim dalgasının küresel etkileri neler olacak? Bu soruların cevapları yaşananları anlamak adına önem kazanıyor. Mostar ise, bu sayısında cevap bekleyen bu soruların peşine düşüyor.
Taha Kılınç, dosya ile aynı adı taşıyan “Özgürlük ve adalet peşinde bir Ortadoğu panoraması” başlıklı yazısında günümüzde halk ayaklanmalarıyla çalkalanan Ortadoğu coğrafyasında son yüzyılda olup biten olaylara bütünsel bir bakışın gerekliliğine dikkat çekmek amacıyla, bölgede son yüzyılda öne çıkan gelişmeleri kronolojik olarak dikkate sunuyor. Mısır’da gerçekleşen devrimi Kahire’de Tahrir Meydanı’nda izleyen Mete Çubukçu ise “Arap baharı” isimli yazısında Arap ayaklanmasının bölgede 20. yüzyıl paradigmasını sona erdirdiğine ve yeni bir dönemi başlattığına dikkat çekiyor. Konunun uzmanlarından Cengiz Aktar, ayaklanmaların bölge ülkelerini küresel bir aktöre dönüştürdüğünü söylerken, Metin Mutanoğlu bu ayaklanmaların ‘yılların intikamı’ olduğuna vurgu yapıyor. Bir diğer yazar Hakan Çopur “Devrimlerdeki medya etkisi”ni yorumlarken, Mesut Özcan ise Irak özelinde Ortadoğu’daki değişimi yorumluyor.
Mostar’ın bu ayki şöyleşi konuğu Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi, YÖK Başkan Danışmanı Prof. Dr. Talip Küçükcan. “Demokratik bir üniversitesi için YÖK’ün reforme edilmesi şart” diyen Küçükcan, ülkemizin yükseköğretimde yaşadığı temel sorunlar ve bu sorunların nasıl üstesinden gelinebileceğine dair önemli analizlerde bulunuyor.
Mostar’ın diğer sayfaları bu ay da okura oldukça zengin bir içerik sunuyor. Gündemden, Görsel Hafıza, Çizi-Yorum gibi klasikleşen sayfaların yanı sıra, M. Mücahit Küçükyılmaz’ın “Muhalefete demokrasi aşısı gerek”; Önder Kaya’nın “Mehter müziği ve Avrupa’daki tesirleri”; Ali Şükrü Çoruk’un “İngiliz ordusunda savaşmak isteyen Servet-i Fünûncular”; Yusuf Kaplan’ın “Medeniyet dili nebevî anahtar”; Sevil Kuzu’nun “Ehli Beyt’in ev sahibiyle tel örgüler kalkınca…” Celil Civan’ın “Bir yazar olarak Semih Kaplanoğlu” ve Hakan Hastaoğlu’nun “Baz istasyonunun kanserler imtihanı” yazıları başta olmak üzere Toplum, Tarih, Kitap ve Sinema bölümlerinde yer alan diğer yazılar da dergiye zengin bir içerik kazandırıyor.

 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
mostar-mayis.jpg


Yükselen Şiddet



Türkiye’de son dönemde büyük bir şiddet patlaması yaşanıyor. Önceleri genel olarak gazetelerin 3. sayfalarında kendine yer bulabilen bireysel ve toplumsal şiddet olayları, şimdilerde manşetlerde boy gösteriyor. Genel bir toplumsal endişeye neden olan şiddet sorunu ise önce anlaşılmayı, sonrasında ise çözülmeyi bekliyor. Bu bağlamda Mostar, Mayıs ayı dosya konusunu “Yükselen şiddet: Medya, Okul, Aile” başlığı altında tartışmaya açıyor. Dosya kapsamında Defne Özonur Çöloğlu, “Nedenleri, sonuçları ve çözümleriyle Medya ve toplumsal şiddet ilişkisi” başlıklı yazısında medyanın bireysel ve toplumsal şiddete etkisini irdelerken; Demet Taşdan ise “Şiddetin iki kaynağı: Okul ve aile” başlıklı yazısında şiddetin üretildiği iki mekândan yola çıkarak bir şiddet okuması sunuyor. Konunun uzmanlarından Kemal Sayar ve Osman Sezgin’in de görüşleriyle yer bulduğu dosyada ayrıca Dr. Murat Paker ile yapılmış “Toplumsal şiddetin artmasının temelinde kapitalizm var” başlıklı bir de söyleşi yer alıyor. Paker’in, Türkiye’de toplumsal şiddetin kökenlerine dair önemli tespitlerinin yanı sıra, tüm toplumu şiddet gerçeği ile yüzleşmeye davet eden sözleri önem arz ediyor.
Mostar’ın bu ay dikkat çeken bir diğer çalışması Medya bölümünde yer buluyor. Taha Kılınç, “El-Cezire fenomeni: Aşk-nefret” başlıklı yazısında, son dönemde Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da gerçekleşen halk ayaklanmalarında önemli habercilik başarılarına imza atan El-Cezire üstüne dönen tartışmaları değerlendiriyor. Kılınç, “El-Cezire, diktatörlüklerden bezmiş Ortadoğu halklarını özgürleştiren bir kahraman mı, yoksa Batılı emperyalistlerin kurdurduğu/kullandığı bir maniplasyon aracı mı?” sorularına cevap ararken; Hakan Çopur, “‘Yeni Türkiye’ ve medya” başlıklı yazısıyla ülkemizin sahici ve estetik bir medya diline olan ihtiyacını dile getiriyor. Alper Çeker ise “Dördüncü kuvvet emrinize amadedir” başlıklı yazısıyla ABD’nin Türk basınındaki etkinliğini çarpıcı örneklerle ele alıyor.
Mostar’ın Dünya bölümünde dikkate değer birer yazı ve söyleşi de yer alıyor. M. Mücahit Küçükyılmaz, “Sarko’nun burka yasağı ve alaturka notlar” başlıklı yazısında Fransa’da uygulamaya konulan burka yasağından yola çıkarak Fransa’da yükselen İslamofobi’ye ışık tutarken, derginin bir diğer söyleşi konuğu San Diego State Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet T. Kuru ise ABD ve Avrupa’da tırmanışta olan İslamofobi’yi tüm ince ayrıntılarıyla değerlendiriyor. “İslamofobi er ya da geç sona erecek” diyen Kuru, laiklik üzerine de önemli tespitlerde bulunuyor.
Mostar’ın diğer sayfaları bu ay da okura oldukça zengin bir içerik sunuyor. Gündemden, Görsel Hafıza, Çizi-Yorum gibi klasikleşen sayfaların yanı sıra, Toplum, Tarih, Düşünce, Edebiyat, Kitap ve Sinema bölümlerinde yer alan yazılar da dergiye zengin bir içerik kazandırıyor.

 

zekaikc

Profesör
Katılım
17 Mar 2011
Mesajlar
805
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Mostar dergisi mayıs sayısı çıktı

Derginin Mayıs sayısında, Türkiye'de tırmanışa geçen toplumsal şiddet, "medya-okul-aile" ekseninde irdeleniyor.

Türkiye'de son dönemde büyük bir şiddet patlaması yaşanıyor. Önceleri genel olarak gazetelerin 3. sayfalarında kendine yer bulabilen bireysel ve toplumsal şiddet olayları, şimdilerde manşetlerde boy gösteriyor. Genel bir toplumsal endişeye neden olan şiddet sorunu ise önce anlaşılmayı, sonrasında ise çözülmeyi bekliyor. Bu bağlamda Mostar, Mayıs ayı dosya konusunu "Yükselen şiddet: Medya, Okul, Aile" başlığı altında tartışmaya açıyor. Dosya kapsamında Defne Özonur Çöloğlu, "Nedenleri, sonuçları ve çözümleriyle Medya ve toplumsal şiddet ilişkisi" başlıklı yazısında medyanın bireysel ve toplumsal şiddete etkisini irdelerken; Demet Taşdan ise "Şiddetin iki kaynağı: Okul ve aile" başlıklı yazısında şiddetin üretildiği iki mekândan yola çıkarak bir şiddet okuması sunuyor. Konunun uzmanlarından Kemal Sayar ve Osman Sezgin'in de görüşleriyle yer bulduğu dosyada ayrıca Dr. Murat Paker ile yapılmış "Toplumsal şiddetin artmasının temelinde kapitalizm var" başlıklı bir de söyleşi yer alıyor. Paker'in, Türkiye'de toplumsal şiddetin kökenlerine dair önemli tespitlerinin yanı sıra, tüm toplumu şiddet gerçeği ile yüzleşmeye davet eden sözleri önem arz ediyor.

Mostar'ın bu ay dikkat çeken bir diğer çalışması Medya bölümünde yer buluyor. Taha Kılınç, "El-Cezire fenomeni: Aşk-nefret" başlıklı yazısında, son dönemde Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da gerçekleşen halk ayaklanmalarında önemli habercilik başarılarına imza atan El-Cezire üstüne dönen tartışmaları değerlendiriyor. Kılınç, "El-Cezire, diktatörlüklerden bezmiş Ortadoğu halklarını özgürleştiren bir kahraman mı, yoksa Batılı emperyalistlerin kurdurduğu/kullandığı bir maniplasyon aracı mı?" sorularına cevap ararken; Hakan Çopur, "'Yeni Türkiye' ve medya" başlıklı yazısıyla ülkemizin sahici ve estetik bir medya diline olan ihtiyacını dile getiriyor. Alper Çeker ise "Dördüncü kuvvet emrinize amadedir" başlıklı yazısıyla ABD'nin Türk basınındaki etkinliğini çarpıcı örneklerle ele alıyor.

Mostar'ın Dünya bölümünde dikkate değer birer yazı ve söyleşi de yer alıyor. M. Mücahit Küçükyılmaz, "Sarko'nun burka yasağı ve alaturka notlar" başlıklı yazısında Fransa'da uygulamaya konulan burka yasağından yola çıkarak Fransa'da yükselen İslamofobi'ye ışık tutarken, derginin bir diğer söyleşi konuğu San Diego State Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet T. Kuru ise ABD ve Avrupa'da tırmanışta olan İslamofobi'yi tüm ince ayrıntılarıyla değerlendiriyor. "İslamofobi er ya da geç sona erecek" diyen Kuru, laiklik üzerine de önemli tespitlerde bulunuyor.

Mostar'ın diğer sayfaları bu ay da okura oldukça zengin bir içerik sunuyor. Gündemden, Görsel Hafıza, Çizi-Yorum gibi klasikleşen sayfaların yanı sıra, Toplum, Tarih, Düşünce, Edebiyat, Kitap ve Sinema bölümlerinde yer alan yazılar da dergiye zengin bir içerik kazandırıyor.

8499d4a3c69f1940500.JPG
 

zekaikc

Profesör
Katılım
17 Mar 2011
Mesajlar
805
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Mostar dergisi , Tarihî İstanbul Projelerini Gündeme Taşıyor

716ce61de4ac6284843.jpg


Mostar, yapımının gündeme geldiği dönemde şimdinin "çılgın proje"si ile eşdeğer görülebilecek İstanbul merkezli büyük projeleri gündeme getiriyor.

Mostar, 2011 Haziran tarihli 76. sayısında yapımının gündeme geldiği dönemde şimdinin "çılgın proje"si ile eşdeğer görülebilecek İstanbul merkezli büyük projeleri gündeme getiriyor.

Karadeniz ve Marmara'yı Çatalça-Silivri arasında yapılacak bir kanalla birleştirmesi amaçlanan "Kanal İstanbul Projesi"nin gündeme gelmesi, çeşitli tartışmaları da beraberinde getirdi. "Çılgın Proje" olarak da isimlendirilen proje hakkında olumlu ve olumsuz eleştiriler dile getirilirken tartışmalara konunun tarihsel boyutu da dahil oldu. Yapılan tarih tartışmalarının odak noktasında ise özellikle Osmanlı Devleti yönetiminde İstanbul'a yapımı gündeme gelen çeşitli büyük projeler yer aldı. Mostar'ın "İstanbul Projeleri" başlığıyla hazırladığı dosya da, bu tartışmalara katkı sunmayı hedefliyor. Dosyanın "İstanbul merkezli Osmanlı kanal projeleri" başlıklı yazısında H. Mustafa Eravcı, Osmanlı döneminde yapımı gündeme gelen ve farklı denizleri birleştirmeyi amaçlayan İstanbul merkezli üç projeyi geniş bir perspektifle ele alıyor. Vahdettin Engin, "20. yüzyılın başında yapılan ulaşım projeleri" isimli yazısında, dönemin İstanbul'unda ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla tasarlanan çeşitli demiryolu ve tünel projelerini anlatıyor. Önder Kaya, "Batılıların İstanbul'un kent imgesine katkıları" başlıklı yazısında çeşitli Avrupalı büyük şehir planlamacısı, mimar ve mühendislerin İstanbul'a yönelik yaptıkları çalışmalara yer verirken; Ali Şükrü Çoruk ise "İstanbul'un imarı ve Yahya Kemal" isimli makalesinde, İstanbul'un çehresini değiştirmeyi amaçlayan imar faaliyetleri sırasında ortadan kaldırılan tarihî yapılara ve bu yapıların ortadan kaldırılmasına yönelik gelişen tepkileri, tepkilere önderlik eden isimlerden biri olan Yahya Kemal örneği üzerinden değerlendiriyor.

Mostar'ın bu ayki söyleşi konuğu Doç. Dr. Okan Yeşilot. "Kırım'ın Türkiye'ye her zamankinden fazla ihtiyacı var" üst başlığı taşıyan söyleşide, Kırım Türklerinin yakın tarihte yaşadığı Rus zulmü ve soykırımının yanı sıra, Kırım Türklerinin karşı karşıya oldukları güncel sorunlar ve Türkiye'ye olan ihtiyaçları derin analizler eşliğinde sunuluyor.

Mostar'ın Toplum bölümünde yer alan iki farklı yazı ise güncel tartışmalara dair önemli analizler içermesi sebebiyle ilgiyi hak ediyor. Alper Çeker, "Siyasi dil ve niyet okumak" başlıklı yazısında, toplum olarak sıkça başvurduğumuz "niyet okuma" olgusunun anlamlı bir eylem olup olmadığını sorguluyor. M. Mücahit Küçükyılmaz ise "Modern insanın kasedi çıkmış!" başlıklı yazısında, Türkiye siyasetinin son aylarına damgasını vuran "kaset siyaseti"ni irdeliyor. Küçükyılmaz'ın sözleri dikkat çekici: "Parçalanmış hayatlar ve parçalanmış günahlar yine parçalanmış modern zihinlerde birbirini çoğaltırken, modern insan, elinde kayıt cihazlarıyla kendisini ve çevresini kasete alıyor. Bize de, iğrenme duygusuna kapılmamayı her nasılsa başararak, soğuk siyasal analizler ve kasetlerden hareketle pragmatik projeksiyonlar yapmak düşüyor!"

Bu yazıların dışında derginin Gündemden, Görsel Hafıza, Dünya, Çizi-Yorum, Medya, Düşünce, Tarih, Edebiyat, Kitap ve Sinema bölümlerinde yer alan yazılar da zengin içeriğiyle okurun ilgisini bekliyor...
 

zekaikc

Profesör
Katılım
17 Mar 2011
Mesajlar
805
Tepkime puanı
59
Puanları
0
94f23caec9a4e746765.jpg


Mostar, 2011 Temmuz tarihli 77. sayısında küresel iklim değişikliği bağlamında çevre sorunu ve ardındakileri tartışıyor

İnsanlık, uzunca bir süredir yoğun nüfus artışı, sanayileşme ve kentleşmenin sebep olduğu çevre sorunuyla yüz yüze. Bu sorunun somut olumsuz etkilerini son yıllarda derin bir şekilde hissediyoruz. Doğa büyük bir tahribatla karşı karşıya. Birçok bitki ve hayvan türü yok oluyor; nehirler, göller, denizler kirleniyor, kuruyor; atmosfere salınan zehirli gazlar sebebiyle hava kirleniyor, küresel ısınma artıyor, iklimlerin dengesi bozuluyor. Kısaca dünya alarm veriyor. Peki, bundan sonra neler olacak? İnsanlık çevre sorunuyla nasıl başa çıkacak? Şu an süren mücadele sorunla başa çıkmak için yeterli mi? Çevre sorununun görünür sebepleri dışında başka sebepleri var mı? Varsa neler? Sorunla başa çıkabilmek için daha etkin bir mücadele nasıl sürdürülebilir? Mostar?da, Temmuz ayına özel hazırlanan "Küresel iklim değişikliği" başlıklı dosyada bu sorulara cevaplar aranıyor. Dosya kapsamında Reşat Uzmen "Sebepleri ve sonuçlarıyla küresel iklim değişikliği"ni değerlendirirken; Yusuf Şahin "Çevre, küresel ısınma ve piyasa" başlıklı yazısıyla sorunu kapitalizm eksenli olarak irdeliyor. Songül Acar Vaizoğlu ise "Bir hastalık sebebi olarak iklim değişikliği" başlıklı yazısında konuyu sağlık ekseninde ele alıyor. Dosyanın söyleşi konuğu İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Hürriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu. Küresel iklim değişikliği üstüne önemli yorumlarda bulunan Kadıoğlu, "Üç büyük tehlikeden biri küresel iklim değişikliği..." sözüyle sorunun büyüklüğüne dikkat çekiyor.

Mostar'da bu ay dikkat çeken diğer bölümlerin başında ise Gündem ve Dünya sayfaları geliyor. Gündem bölümünde 12 Haziran seçimleri değerlendirilirken, M. Mücahit Küçükyılmaz soruyor: "Muhalefet 2023'e hazır mı?". Seçimler üstüne genel bir değerlendirme ise Doç. Dr. Burhanettin Duran ile yapılan söyleşide yer alıyor. "Yeni anayasa yapılamazsa faturanın büyük kısmı muhalefete kesilecektir" başlıklı söyleşi de, Türkiye'yi önümüzdeki süreçte nelerin beklediğine, Kürt sorununun çözümü ve yeni Anayasa'nın yapımına dair önemli analizler yer alıyor. Derginin Dünya sayfalarında ise Taha Kılınç'ın "Çelişik denklemlerin ağında Suriye" ve Mesut Özcan'ın "Filistin'de zorlu hükümet kurma süreci" başlıklı yazılarında Ortadoğu'daki güncel gelişmeler farklı bakış açılarıyla ele alınıyor.

Bu yazıların dışında derginin Gündemden, Görsel Hafıza, Çizi-Yorum, Medya, Toplum, Tarih, Düşünce, Edebiyat, Kitap ve Sinema bölümlerinde yer alan yazılar da zengin içeriğiyle okurun ilgisini bekliyor...
 

zekaikc

Profesör
Katılım
17 Mar 2011
Mesajlar
805
Tepkime puanı
59
Puanları
0
182eb01303dddfb2546.jpg



Mostar, Osmanlı'nın ilim ve irfan mektepleri medreselere dair geniş bir okumaya kapı aralıyor

Anadolu'da Bizans'a komşu küçük bir uç beyliğinden bir cihan imparatorluğuna dönüşen altı asırlık Osmanlı Devleti'nin bu başarısı her dönemde araştırmalara konu olageldi. Kuşkusuz bu başarının altında yatan temel nedenlerin arasında Osmanlı'nın eğitim sistemi baş sıralarda yer alıyordu. Osmanlı'da her türlü dinî ve beşerî ilmin okutulduğu yerler medreselerdi. Doğal olarak Osmanlı medreselerini doğru anlamak, bir oranda Osmanlı'yı da doğru anlamak sonucunu doğuracaktır. Mostar, bu noktadan hareketle Ağustos sayısında okurlarının huzuruna Osmanlı'nın ilim ve irfan mektepleri olarak bilinen medreselere dair detaylı bir okuma sunan bir dosyayla çıkıyor.

Dosya kapsamında birbirinden önemli makaleler yer alıyor. Bunlardan ilki Remzi Kılıç'ın "Osmanlı ilmî ve kültürel hayatına medreselerin katkıları". Kılıç yazısında, Osmanlı'da ilmin merkezi olan medreseleri tarihsel gelişim süreci içerisinde değerlendiriyor. Bir diğer dosya yazarı Murat Akgündüz. Yazar, "Medreselerde ilim ve ulema" başlıklı yazısında "Osmanlı medreslerinin ilmî yapısı ve ulema hakkında mevcut önyargıları düzeltmek için birinci elden kaynaklarla daha fazla araştırmanın yapılması" gerekliliğini vurgularken; Ahmet Demir ise "Fatih döneminde merkezî yönetim-ulema ilişkisi" başlıklı yazısında "Osmanlı yönetiminin önemli idari, hukuki, şer'î devlet ve toplum işlerinde yönetici sınıfa icra gücünde yardımcı unsur gözüyle baktığı ulema sınıfı"na dair önemli bir okuma sunuyor. Dosyanın söyleşi konuğu ise "Medreseler devletle halk arasında köprü vazifesi gördüler" diyen Prof. Dr. Fahri Unan. Osmanlı medreseleri konusunda ülkemizin önde gelen uzmanlarından olan Unan, bu eğitim kurumları hakkında dikkate değer yorumlarda bulunuyor.

Mostar'ın bu ay önemli bir söyleşi konuğu daha var. Bosna Savaşı sırasında 11-15 Temmuz 1995 tarihlerinde Srebrenitsa'da Sırpların Müslüman Boşnak erkeklere yönelik yaptığı soykırımın 16. yıldönümünü geride bıraktık. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da gerçekleşen bu en büyük katliamın mağdurları Bosna'da çeşitli etkinliklerle anılırken, ülkemizde de Genç Boşnaklar Derneği, Srebrenitsa'da katledilen 8372 kişinin anısına "8372" ismini verdikleri bir etkinlik düzenlediler. Etkinlik için her katliam mağdurunu temsilen bir çift ayakkabı toplanırken, yoğun ilgi nedeniyle sayıları 15 bin çifti bulan bu ayakkabılar geride bıraktığımız 9-10 Temmuz tarihlerinde Taksim'de sergilendi. 16 yıl önce Srebrenitsa'da yaşanan katliama dikkat çekmek ve unutulmaması sağlamak amacı taşıyan etkinliği projenin mimarlarından Bosnalı gazeteci Emine Şeçeroviç anlatıyor.

Mostar'da yer alan bir diğer güncel konu ise Temmuz ayı başında ülkemizde başlayan şike soruşturması nedeniyle gündemin üst sıralarına oturan futbol. Konu hakkında "Popüler futbol kültürü ve medya" başlıklı bir yazı kaleme alan Hakan Çopur, temiz toplum ekseninde futbol kültürü ve medyayı ele alırken; Alper Çeker ise "Futbolun anlamı" başlıklı yazısında ülkemizde ilk kez imayı aşarak kapsamlı bir soruşturmanın konusu olan şikeyi ve futbolun anlamını mevcut soruşturma ekseninde irdeliyor. Bu yazıların dışında derginin Gündemden, Görsel Hafıza, Türkiye, Dünya, Çizi-Yorum, Toplum, Tarih, Düşünce, Edebiyat, Kitap ve Sinema bölümlerinde yer alan yazılar da zengin içeriğiyle okurun ilgisini bekliyor...
 

zekaikc

Profesör
Katılım
17 Mar 2011
Mesajlar
805
Tepkime puanı
59
Puanları
0
90c502c9a039050c531.jpg


Norveç'te gerçekleşen iki katliamın ardından yeniden tartışmaya açılan İslamofobi olgusu Mostar'ın Eylül sayısında tartışmaya açılıyor

Temmuz ayının son haftası Norveç'te peş peşe gerçekleşen iki terör saldırısı, İslamofobi tartışmalarını yeniden alevlendirdi. 69 insanın öldüğü saldırılar sonrası Batı medyasının manşetlerinde saldırıdan sorumlu tutulan İslam ve Müslümanlar vardı. Oysa işin hakikati çok geçmeden anlaşıldı. Saldırgan aşırı sağcı ve İslam düşmanı bir Norveçli olan Anders Breivik'ti. Saldırıyı ise İslamofobi ve yabancı düşmanlığına karşı çıkan Norveç İşçi Partisi mensuplarına öfkesi nedeniyle gerçekleştirmişti. Breivik, saldırıdan önce bir de "2083: Avrupa'nın Bağımsızlık Bildirgesi" isimli manifesto kaleme alarak, tüm Avrupalı Hıristiyanları Müslümanlara ve Avrupa'daki yabancı azınlıklara karşı yeni bir Haçlı Savaşı'na davet ediyordu. Breivik'in söylemi netti: Avrupa, 2083 yılına kadar Müslümanlar başta olmak üzere tüm yabancı azınlıklardan arındırılmalıydı.

Breivik'in söylemi ve yaptığı katliamlar, Batı dünyasında İslamofobinin ne derece tehlikeli bir hâl aldığını göstermesi açısından önemli bir örnek. İslam'a ve Müslümanlara karşı önyargıyı ve düşmanlığı besleyen bir korku, sonunda bu korkuyu üreteni vurdu. Buradan hareketle, Mostar, Eylül 2011 tarihli dosya konusunu "Sahibini vuran korku: İslamofobi" başlığıyla oluşturuyor, meseleyi derinlemesine analiz ederek bir dosya ile okurlarının karşısına çıkıyor.

Dosyanın giriş yazısı, "Norveç olayı ve Avrupa'nın İslâm ve Müslümanlarla sınavı" başlığını taşıyor. Doç. Dr. Özcan Hıdır tarafından kaleme alınan yazıda, "Norveç'te gerçekleşen katliam, her ne kadar erken hükümden kaçınmak gerekirse de, kendi çapında İslam'a ve Müslümanlara bakışta kısa vadede görünürde pozitif anlamda bir paradigma değişikliğini beraberinde getirecek gibi gözüküyor. Zira bu olay, Avrupa'nın, "terör saldırılarını doğrudan ve ilk anda İslam ile ilişkilendirme kolaycılığı"na sarılmasını zorlaştırmıştır." deniyor. Bir diğer dosya yazarı Prof. Dr. Ayhan Kaya, "İslamofobi karşısında kurulması gereken söylemin ipuçları" başlıklı yazısıyla, Avrupa'nın İslamofobiden nasıl kurtulacağını tarihsel bir perspektiften değerlendiriyor. Son dönemde Batı dünyasında yükselişe geçen İslamofobiye dair analizleriyle dikkat çeken gazeteci Sezin Öney de dosyaya katkı sunan isimlerden. Öney, "Vicdanın İslamofobi, 'yabancı' korkusu ve aşırı sağın şeytan üçgeninde kaybı" üst başlığı taşıyan yazısında, son gelişmelerden hareketle "Avrupa'nın değişen zihin coğrafyası"nı önemli örnekler ve yorumlar eşliğinde dikkate sunuyor. Yard. Doç. Dr. Yavuz Gündoğdu ise "Norveç katliamı sonrası İslamofobiyi ciddiye almak" ismiyle dosyada yer bulan yazısında, İslamofobinin altında yatan sebepleri ve bu sorundan kurtulması için Batı dünyasının neler yapabileceğini değerlendiriyor.

Dosya konusunda dışında Mostar'da bu ay dikkat çeken bir söyleşi yer alıyor. Ülkemizin önde gelen Osmanlı tarihçilerinden Prof. Dr. Mehmet İpşirli, Osmanlı ilim hayatını konu alan bir söyleşiyle okurlarla buluşuyor.

Mostar'da bu ay Türkiye ve dünya gündeminde öne çıkan konular hakkında da önemli yazılar yer alıyor. Mehmet Demir'in "Kürt meselesinde geldiğimiz nokta ve sonrası", M. Mücahit Küçükyılmaz'ın "Futbol Yeni Türkiye ile yeni tanışıyor", Taha Kılınç'ın "Mısır usulü 'devrim", Hayri Yıldız'ın "Türkiye'nin zorlu Suriye sınavı" başlıklı yazıları bunlardan sadece bir kaçı. Bu yazıların dışında derginin Gündemden, Görsel Hafıza, Çizi-Yorum, Medya, Toplum, Tarih, Düşünce, Edebiyat, Kitap ve Sinema bölümlerinde yer alan yazılar da zengin içeriğiyle okurun ilgisini bekliyor...
 

zekaikc

Profesör
Katılım
17 Mar 2011
Mesajlar
805
Tepkime puanı
59
Puanları
0
dcb50f71ec638a36390.jpg


Mostar'ın Kasım sayısında, Türkiye'nin acil ihtiyacı olan yeni Anayasa'nın nasıl bir çerçevede oluşturulması gerektiği masaya yatırılıyor

Türkiye 12 Haziran seçimlerine giderken, seçime katılan tüm siyasi partilerin öncelikli seçim vaatlerini ülkeye yeni bir anayasa kazandırmaya yönelik söylemleri oluşturuyordu. Bunun böyle olmasında şüphesiz toplumun siyaset kurumuna yaptığı baskı etkili olmuştu. Çünkü ülkenin temel sorunlarının çözümünde yetersiz olan, hak, hukuk, demokrasi ve özgürlükler noktasında evrensel normların hayli gerisinde kalan 1982 darbe anayasasının değiştirilmesi gerektiği, toplumun tüm kesimlerinin ortak kabulü konumundaydı. Bu amaçla, toplumun ortak beklentisine kulak veren TBMM, Ekim ayında oluşturduğu bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu ile Cumhuriyet tarihinin ilk sivil anayasasını yapmak üzere harekete geçti. Şimdiden alevlenen yeni Anayasa tartışmaları önümüzdeki aylarda daha da artacağa benziyor. Dolayısıyla Türkiye'yi zorlu bir süreç bekliyor. Siyasi partilerin tüm toplumu katkı vermeye çağırdıkları yeni Anayasa yapım sürecine Mostar da bu ayki ana dosya konusunu ayırarak katkı sunmayı hedefliyor. "Yeni Anayasa'ya Doğru" başlığını taşıyan dosyada konu dört makale ile ele alınıyor. Dosyanın Nihat Bulut imzalı "Yeni bir Anayasa ihtiyacı" başlıklı giriş yazısı, yeni Anayasa'ya olan ihtiyacı tarihsel bir perspektifle üç temel odak noktasından hareketle değerlendiriyor. Yazıda, özgürlükler konusunda cömert, kucaklayıcı ve sistem içinde seçimle gelmeyen organların gücünün makul seviyeye çekildiği bir yeni Anayasa'ya olan ihtiyacın altı çiziliyor. Dosyanın bir diğer yazarı Levent Korkut, evrensel normlarda bir Anayasa'ya nasıl sahip olabileceğimizi somut bilgilerle ortaya koyarken; Prof. Dr. Mustafa Macit Kenanoğlu da ancak ve ancak çoğulcu ve uzlaşmacı bir Anayasa'yla Türkiye'nin ihtiyacı olan Anayasa'nın yapılabileceğini belirtiyor. Dosya kapsamında yer alan son yazı ise Ekrem Buğra Ekinci imzasını taşıyor. Yazar, "Osmanlı Adlî Hükümler Topluluğu: Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye" başlıklı yazısıyla, Osmanlı hukuk siteminin temel yapı taşı olan Mecelle'yi anlamamızın bugünü anlamamızı sağlayacağını, dolayısıyla yeni Anayasa çalışmalarına katkı sağlayacağını ifade ediyor.

Mostar'da bu ay üç farklı alanda üç farklı isimle yapılmış önemli söyleşilere de yer veriliyor. Bugün gazetesi Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan ile yapılan gündem söyleşisi, "PKK artık dağda kalamayacağını biliyor" başlığını taşıyor. Arslan, son aylarda artan PKK saldırıları ve KCK operasyonları sonucu gerçekleşen tutuklamaların nedenlerini derin analizlerle ele alıyor. Mostar'ın bir diğer söyleşi konuğu Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Can Bilgili. "Yeni medya, ana akımı çözündüren bir organizasyon" başlıklı söyleşide, teknolojilik gelişmelerin tetiklediği değişimden medyanın aldığı pay ile medyanın geleceğinin nasıl şekilleneceği masaya yatırılıyor. Derginin bu ayki son söyleşi konuğu olan İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feridun M. Emecen ise "Osmanlı savaş tarihi"ne dair çarpıcı açıklamalarda bulunuyor.

Dosya konusu dışında Mostar'da bu ay Taha Kılınç'ın "İran bu suikastı planlamış olamaz", Hakan Çopur'un "Topluma vurulan zincir: Reyting", Alper Çeker'in "Tarihte Kürt milliyetçiliği", Sinan Ceco'nun "Osmanlı'da fotoğraf ve II. Abdülhamid devri fotoğrafları", Celil Civan'ın "Batı'nın kötülükle imtihanı" yazılarının yanı sıra, derginin Gündemden, Görsel Hafıza, Çizi-Yorum, Tarih, Düşünce, Edebiyat, Kitap ve Sinema bölümlerinde yer alan yazılar da zengin içeriğiyle okurun ilgisini bekliyor.
 

zekaikc

Profesör
Katılım
17 Mar 2011
Mesajlar
805
Tepkime puanı
59
Puanları
0
36e29dee92372874468.jpg


Mostar'ın Ocak 2012 tarihli 83. sayısında, eksi ve artılarıyla küreselleşme olgusu tartışılıyor

Mostar "Küreselleşme"yi Tartışıyor


Hiç kuşkusuz son yılların en çok tartışılan kavramlarından biri "küreselleşme". Yaşanan teknolojik gelişmelere paralel olarak iletişimin ve bilgi paylaşımının hızla arttığını görüyoruz. Özellikle gelişen bilgisayar ve internet teknolojileri sayesinde tüm dünyada hiç olmadığı kadar artan bu paylaşım, tüm sınırları da ortadan kaldırıyor. Bu sayede dünyada yaşanan bütün gelişmelerden anında haberdar olabiliyoruz. Doğal olarak bize en uzaktaki, bir anda en yakın olabiliyor, dünya küresel bir köye dönüşüyor. İnsanlığın geldiği bu noktanın elbette ki hepimize büyük faydaları var. Diğer yandan küreselleşmenin, yerel olanı ortadan kaldırmak, dönüştürmek başta olmak üzere pek çok olumsuzluğunun olduğu da göze çarpıyor. Buradan hareketle, Mostar, "Küreselleşme, bir çıkış yolu arayışı" başlığını taşıyan dosyada, siyasi, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla, tüm eksi ve artılarıyla küreselleşme olgusunu masaya yatırıyor.

Dosya kapsamında "Küreselleşme ve çöküş" isimli makalesiyle yer alan Hasan Hüseyin Öz, içerisinde bulunduğumuz küresel çağı anlamak ve anlamlandırmak için küreselleşmenin temellerini atan ve Batı medeniyetini inşa eden süreci doğru okumak gerekliliğine dikkat çekiyor. Dosyaya "Küreselleşmeye nasıl bakmalı?" isimli yazısıyla katkı veren Naci Bostancı, "ekonomik esaslı uluslararası ilişkilerden hayat bulan bir yeni durum" olarak değerlendirdiği küreselleşmenin bugünlere nasıl geldiğini değerlendiriyor. Bir diğer dosya yazarı Semih Yıldırım, "Finansal küreselleşme fırsat mı tehdit mi?" sorusundan yola çıkarak, küreselleşme olgusunun ekonomik ayağına dair dikkat çekici analizler sunuyor. Dosyanın söyleşi konuğu ise Prof. Dr. Suna Başak. "Küreselleşme yakınların uzak, uzakların yakın olmasıdır" başlığını taşıyan söyleşide, küreselleşme olgusu ortaya çıkardığı birtakım yeni ihtiyaçlar ve zorunluluklarıyla ele alınıyor.

Mostar'da bu ay Türkiye ve dünya gündeminde öne çıkan konular hakkında da önemli yazılar yer alıyor. Joshua W. Walker imzalı "Türk-Amerikan İlişkileri: Tevazu ve Yeniden Canlandırma" başlıklı çeviri, son dönem Türkiye-ABD ilişkilerine dair önemli yorumlar içerirken; gazeteci Işın Eliçin "Arap Baharı, profesyonel devrimcisiz bir devrim modeli" üst başlığıyla 1. yılının sonunda Arap Baharı'nı yorumluyor. Aynı konuda bir başka yazı ise Taha Kılınç imzasını taşıyor. "Müslüman entelektüeller açısından bir fırsat olarak Arap Baharı" başlıklı yazıda, "Arap Baharı'nın üzerine İslam dünyası çok daha kapsamlı bir değerlendirmeye ihtiyaç duyuyor" yorumunun eşliğinde, yapılacak değerlendirmelere kapı aralayacak yedi önemli soru gündeme getiriliyor.

Bu yazıların dışında Medya köşesinde yer alan Hakan Çopur imzalı "Hız çağında sosyal medya etkisi"; Edebiyat sayfalarında yer alan Alper Çeker imzalı "Edebiyat ödülleri ve jüriler", Yakup Öztürk imzalı "Edebiyat cephesinden Türkiye-Fransa ilişkileri" ve Celil Civan imzalı "Modern edebiyatın sonu" başlıklı yazılar ile derginin Gündemden, Görsel Hafıza, Çizi-Yorum, Toplum, Tarih, Düşünce, Kitap ve Sinema bölümlerinde yer alan yazılar da zengin içeriğiyle okurun ilgisini bekliyor...
 

zekaikc

Profesör
Katılım
17 Mar 2011
Mesajlar
805
Tepkime puanı
59
Puanları
0
f79a1f913453f27e578.jpg


Mostar'ın Şubat 2012 tarihli 84. sayısında, ABD işgalinin sona ermesi sonrasında bölünmeye doğru giden Irak tartışılıyor

ABD ordusu 9 yıllık işgalin ardından Aralık 2011'de Irak'tan çekildi. ABD sonrası Irak'ına yönelik beklentiler, ülkenin demokratik bir yapı eşliğinde bütünlüğü koruyacağı yönündeydi. Irak'taki mevcut siyasi manzaraya bakıldığında, ülkede pek de öyle beklentilere uygun gelişmeler yaşanmadığı görülüyor, ülke hızla bölünmeye doğru yol alıyor. Türkiye'yi politik, sosyo-ekonomik ve kültürel açılardan etkilemesi kaçınılmaz olan bu gelişmeler, Mostar'ın 84. sayısında yer alan "Kurulurken Bölünen Ülke: Irak" başlıklı dosya kapsamında derinlemesine inceleniyor. Taha Kılınç'ın dosyaya da ismini veren yazısında, Irak'ta eşyanın tabiatına geri döndüğü ve ülkeyi yıllar boyunca darbe, katliam, sürgün, işgal ve acı ile "tek parça" halinde tutma serüvenin artık sonuna gelindiği ve ülkede bundan sonraki en kanlı mücadelenin, bölünme sonrası "aslan payı"nı kimin alacağı noktasında yaşanacağı ifade ediliyor. Dosyada yer alan Ali Şahin imzalı"Lübnan ve Beyrut'tan Irak ve Bağdat'a" başlıklı yazıda, Irak'ın bir karmaşık çatışma ikliminin içerisine sürüklenmesi durumunda, ülkenin uzun yıllar sürecek Lübnan iç savaşı benzeri bir savaşa sürükleneceği değerlendirilirken, Irak ve bölgenin huzurunun, bölgede yeni sınırlar oluşturmaktan değil, sınırların ortadan kalktığı bir "Sınırsız Ortadoğu" ile mümkün olacağı ifade ediliyor. Dosyaya "Amerika'nın Irak işgali anlamlı bir sonuç vermedi" başlıklı yazısı ile katkıda bulunan Arap asıllı ABD'li profesör Mohammed M. Aman, yazısında, Irak'ta huzur, barış ve istikrar ortamının nasıl sağlanacağını analiz ediyor. Dosyaya görüşüyle katkıda bulunan ABD'li gazeteci David Judson ise, "Uzun süredir beklenen mezhep çatışması başladı"üst başlığıyla, Irak'ta yaşanan gelişmelerin bölge ve dünya siyasetine yansımalarını değerlendiriyor.

Mostar'ın ana dosya konusunu ise "İslam düşüncesi neyin ifadesi?" üst başlığı oluşturuyor. Dosyanın, "Bizzat İslam düşüncesi olarak Fıkıh" başlıklı giriş yazısına imza atan Bedri Gencer, "Bugün geldiğimiz noktada, İslam dünyası hem dünyasını, hem ahretini mamur etmek üzere asıl İslam düşüncesi olarak fıkhın aslî, küllî anlamını tekrar keşfetmek zorunda." diyerek, İslam düşüncesinin aslî karşılığı olan fıkhın öneminin altını çiziyor. Alparslan Açıkgenç, dosyada yer bulan makalesinde "Medeniyet oluşumunda İslam düşüncesinin yeri"ne değiniyor. Diğer dosya yazarlarından Ebubekir Sifil, "İslam düşüncesi' tabiri neyi anlatıyor?" sorusuna cevap ararken, Hasan Hüseyin Öz, "İslam düşüncesine bakmak" başlıklı yazısında, günümüzde kültür denilen müphem kavramın unsurlarından biri haline getirilmiş din algısının tarihsel, düşünsel ve dinsel ne tür sorunlar içerdiği irdeliyor. Dosyanın söyleşi konuğu ise Prof. Dr. Adnan Aslan. "Müslüman mütefekkirler gelenekten beslenerek günümüzü okumak zorunda" diyen Aslan, temelleri, gelişimi ve etkileriyle İslam düşüncesi kavramına dair önemli yorumlarda bulunuyor.

Mostar'ın gündem ve ana dosya konularının dışında yer alan yazılar da hayli çarpıcı konular içeriyor. Naci Bostancı'nın Uludere olayını değerlendirdiği "Uludere ile toplum vicdanı arasındaki bağ"; Hakan Çopur'un 28 Şubat sürecinin medya anlayışını eleştirdiği "15 yıl önce Türkiye'de medya"; Alper Çeker'in, 1943 yılında dönemin CHP yönetiminin kurduğu ve 21 vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan iki çalışma kampının hikâyesini anlatan "Yakın tarihimizin toplama kampları" ve Murat Özoğlu imzalı"Zorunlu eğitim üzerine bir değerlendirme" yazıları dışında derginin Gündemden, Görsel Hafıza, Çizi-Yorum, Toplum, Tarih, Kitap ve Sinema bölümlerinde yer alan yazılar da zengin içeriğiyle okurun ilgisini bekliyor...
 

zekaikc

Profesör
Katılım
17 Mar 2011
Mesajlar
805
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Mostar Dergisi'nin Dünü ve Bugünü

Mostar dergisi editörü İbrahim Baran'la Yedinci yaşını dolduran Mostar Dergisi'nin dünü ve bugünü hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik

Mostar dergisi artık yedi yaşında, neler hissediyorsunuz?

Mostar dergisi, bir kültür-aktüalite dergisi olarak, yaşayan bir dergi. Değişen, gelişen bir sürece tanık oluyorsunuz. Dolayısıyla yıl dönümleri de anlamlı oluyor. Mostar'ın gelişimi hakkındaysa genel olarak olumlu tepkiler alıyoruz. Destekleyen herkese teşekkür ediyoruz.

4a49636968dba2be78.jpg


Mostar'ın "doğuş" sürecini biraz anlatır mısınız? Neler yaşandı, derginin ismi nasıl ortaya çıktı?

Bildiğiniz gibi Semerkand dergisi 1999 yılında yayın hayatına başlamıştı. Semerkand, kısa zamanda, Türkiye'nin en fazla okunan Tasavvufi dergisi olmayı başardı. Dış dünyayla iç dünyamız arasında denge kurmak, bu kadar huzursuzluk arasında "huzurumuzu" koruyabilmek adına bir çabaydı Semerkand. Dışarıda da anlatılması/analiz edilmesi gereken birçok konu, medeniyet-kültür-aktüaliteye dair söylenmesi gereken birçok söz vardı. O zamanlar, Osman Nalbant Bey vardı. Ciddi bir entelektüel kadro arasında mekik dokunmuş, istişareler yapılmış, Türkiye'nin en iyi yazarlarından destek alınmış ve "Medeniyet-kültür-aktüalite" dergisi çıkarılması kararlaştırılmıştı. Zaten altı yıldır yayın hayatına devam eden ve geniş bir okur kitlesini arkasına almış Semerkand dergisinin ardından yeni bir dergi çıkarabilmek için yeteri kadar sebebimiz vardı. 2005 yılının Mart ayında ilk sayı böylece yayınlanmış oldu.

c71c6c0de43a7d10375.jpg


Derginin ismi de Semerkand'dan başlayan ve geniş coğrafyaları saran bir anlayışın, Osmanlı döneminde vardığı son zarif noktayı "Mostar Köprüsü"nü ifade etmek için "Mostar" olarak belirlenmişti. İsmin ifade ettiği mana bu perspektiften bakınca daha iyi anlaşılıyor. Semerkand'dan Mostar'a... İlk zamanlar Boşnak dergisi çıkardığımızı zannedenler olmuştu. Biz de "Boşnakça değil ama "bizim coğrafyamız" diyebileceğimiz her ülkenin, o ülkede yaşayan herkesin dergisidir Mostar" diyorduk. Yayın anlayışını da buna göre sürdürdük. Sadece kültürel faaliyetlere odaklı bir içeriği hiç olmadı derginin, biraz önce bahsettiğimiz o anlayışın dünyaya nasıl baktığını göstermek istedik. Ve Mostar'ın yayın politikasını, bizim gibi düşünmeyen insanlara bir köprü vazifesi görecek şekilde hazırladık.

Burada geniş bir hedef kitleden bahsedebiliriz öyleyse...

Tam olarak öyle... Çocuklar ve 15-16 yaşında gençler değil belki ama kültürle, edebiyatla sanatla, sinemayla, medeniyetle, tarihle ve güncel olaylarla ilgilenen herkese hitap ediyoruz. Aslında bunların birçoğu "ilgi" kapsamı dışında tutulması gereken şeyler. Yani, yaşadığımız dünyayla alakalı gelişmeler ki kültür-aktüalite dergisinin odak noktası da böyle tanımlanabilir. Dolayısıyla kayıtsız kalamayacağımız birçok konu Mostar dergisinde ele alınıyor.

fab18a42f25fed20750.jpg


Mostar'ın mutfak sürecinden biraz bahsedebilir misiniz?

Mostar'ın konularını yayın kurulumuzdan fikir alarak belirlemeye çalışıyoruz. Genellikle tarihi, kültürel ve aktüel olayları dosya konusu olarak incelemeye çalışıyoruz. Tabi mesela o ayın dosya konusu da konjonktüre göre değişebiliyor. Genel bir dosya konusu yapmayı düşündüğümüzde o zaman Türkiye ya da dünya gündeminde başka bir olay varsa onu dosya olarak işleyebiliyoruz. Mesela Osmanlı'da savaş sanatı konusunu işleyeceğimize karar vermişken, Irak'ın işgali gibi Arap Baharı gibi Tunus isyanı, Van depremi gibi, spesifik, gündeme ilişkin bir olay ortaya çıktığı için dosyayı birdenbire değiştirebiliyoruz. Yayın kurulumuzla konuyu istişare ediyoruz, karar alıyoruz. Sonra da bu konuyu kimler yazabilir, bu konu hakkında Türkiye'de kimler iyi, onlara ulaşıyoruz, onlardan yazı istiyoruz. Yani işi en iyi bilen kişiye müracaat etmeye çalışıyoruz. Yoksa bir konuyla ilgili herkesin bir fikri olabilir. Fakat özellikle konuyu daha önce çalışmış, akademik düzeyde çalışmış ve konuya vâkıf kişileri seçmeye çalışıyoruz. Hem yazı isteme hususunda hem de röportaj hususunda... Herkesin bildiği, herkesin söyleyeceği şeyleri söyleyen kişilere yazdıracak olursak, bunun için bir dergi çıkarmaya, bir emek harcamaya gerek kalmayabilir. Sabit yazarlarımız var, bir de dosya yazarlarımız var, dosya yazarlarımız genellikle değişiyor. Mostar'a bugüne kadar belki 300'den fazla kişi yazı yazmıştır. 83 tane ayrı röportaj yapıldı. Bu da çok önemli... Dolayısıyla bir kısım yazarlarımız sabit ama bunun haricinde sürekli değişen yazarlarımız var.

Yazılarla ilgili de kriterlerimiz var. Mostar'ın artık oturmuş bir dili, bir üslubu, Mostar'ın kendi belirlediği bir yayıncılık seyri var. Bu üç unsura öncelik veriyoruz. Mesela bir denemeyi veya bir şiiri dergimize koymuyoruz. Bir Kültür- Aktüalite dergisinde şiirin olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Çok nostaljik, edebi yazıları da yayınlamıyoruz. Bunun haricinde bir konuyla ilgili temel düzeyde bilgi verebilecek, dili Mostar'ın diline uygun ve Mostar'ın ilgi alanına girebilecek; tarih, düşünce, edebiyat, kültür gibi konularda bir şeyler söyleyen yazıları talep ediyoruz.

36cf9cc41f264406265.jpg


Bir ara dergide okuyucu görüşleri yayınlanıyordu. Çok güzel bir uygulamaydı. Hatta o dönem Yazarlar Birliği "2009 yılının en iyi dergisi" ödülünü de Mostar'a vermişti. O döneme ilişkin neler söyleyebilirsiniz?

Okuyucu görüşleri bizim de çok istekle yaptığımız bir uygulamaydı. Hem okurların dergiyle olan ünsiyetine vâkıf olabiliyorduk hem de okurları eleştirmeleri için teşvik ediyorduk. Dikkat ettiyseniz, tebrikler yer almıyordu o bölümde. Hep eksiklikler üzerine eleştiriler yer alıyordu. Mükemmellik gibi bir iddiamız hiç olmadığı için okurların gözünden eksiklerimizi görebiliyorduk. Bu da dergide çeşitli değişiklikler yapmaya itiyordu bizi. Fakat tekrar eden ya da yazıların içeriğine, yazım imla hatalarına değinen yorumlar fazlalaşınca da o bölümün miadının dolduğunu gördük. Sonra yayından kaldırdık. Okur görüşlerini hala dikkate alıyoruz. En az eskisi kadar eleştiri alıyoruz. Sadece yayınlamıyoruz.

Yazarlar Birliği o dönemki değişiklikleri fark etmişti ve böyle bir ödülü takdir etmişti. 2009'dan önce de son derece iyi bir Mostar vardı. Biz sadece, "medeniyet" kavramının altı kolay doldurulamayan bir kavram olduğunu düşünüyorduk. Derginin konseptini "kültür-aktüalite" olarak yeniden belirledik. İçerik de ona göre şekillendi. Yeni yazarlar keşfettik. Gündeme ilişkin röportajlar yaptık. Yeniyi kabullendirmek oldukça zor olmasına rağmen ekip olarak çok gayret ettik. Allah da başarıyı nasip etti. Ama Yazarlar Birliği ödülü, özel bir ödül olsa da bizim için nihai bir durum değil. Başarı için geçerli bir gösterge de değil. Çünkü Mostar'ın ödülden önceki konumlanışına bakıyoruz, o dönem ve sonrasına bakıyoruz, hep kaliteli ve gelişen bir çizgi görüyoruz. Bir tek yıla has bir başarı değil idealimiz.

Mostar dergisinin özel sayıları olmuştu. Fakat devamı gelmedi. Özel sayı artık çıkarmayacak mısınız?

Bugüne kadar iki özel sayımız oldu. Bir tanesi Bosna Hersek özel sayısı, derginin ilk çıktığı zamanlarda yayınlanmıştı. Bir de Semerkand özel sayısı... O da 2006 yılının sonuydu. Bunun haricinde, çeşitli coğrafyaları da dosya olarak işledik. Aslında bunlar da özel sayı sayılabilir...

Yine özel sayılarla ilgili planlarımız var. Mesela Endülüs özel sayısı hazırlamayı düşünüyoruz. Onun haricinde bir Şam dosyası hazırlamayı düşünüyoruz. Suriye'deki süreç neticelenip orada sular durulduktan sonra... Belki oraya giderek, oradaki atmosferi teneffüs ederek, bir Şam dosyası hazırlamayı düşünüyoruz. Sonra bir Mısır-Kahire dosyası hazırlamayı düşünüyoruz. Buradaki tercihimizi, Semerkand, Endülüs, Şam ve Mısır gibi Osmanlı'nın sahip olduğu "medeniyetin" köşe taşlarından yana kullanıyoruz. Özellikle medeniyet kelimesini kullandım. Çünkü Semerkand Osmanlı coğrafyası değil, daha çok Moğolların ve onların devamında gelen Timurlular'ın egemenliği altında kalan bir coğrafya... Fakat medeniyetimizin ve tarihimizin merkezi. Alparslan'ın ordusu Malazgirt Savaş'ında Anadolu topraklarına girdi. Silahlı mücadele yapıldı ve başarı elde edildi ama onun üzerine bir de manevi inşa süreci başladı. İşte bunu Ahmet Yesevi'nin öğrencileri, Alperenler yaptılar. Biz de dosya konularımızı seçerken, medeniyetimizin beslendiği kaynakları gün yüzüne çıkarmaya çalışıyoruz. Semerkand özel sayısı bunlardan bir tanesiydi.

3dbce05d1d3801f246.jpg


İleriye dönük olarak nasıl bir Mostar kurguluyorsunuz? Değişiklikler devam edecek mi?

Yani direkt olarak "şöyle bir şey" demek mümkün değil. Ama mesela, dergide bir tasarım değişikliğine gitmeyi planlıyoruz. Dergiyi, içerik, konsept ve tiraj bakımından daha ileri noktalara taşıyabilmek için elimizden gelen bütün gayreti göstermek niyetindeyiz.


Peki, son olarak Mostar okurlarına ne söylemek istersiniz?

Türkiye'de hiç bir dergiyi başından sonuna kadar alıp kimse okumaz. Yani böyle en popüler diyebileceğimiz dergileri bile düşünecek olursak, hiç bir dergi veya gazete başından sonuna kadar okunmaz. Başından sonuna kadar okunan tek basılı yayın kitaptır. Mostar okurları hiç olmazsa dergiden kendilerine bölüm belirlesinler, kendi ilgilerini çekebilecek, her ay düzenli olarak takip edebilecekleri bölümler illa ki vardır. Okurlarımızdan özellikle bunu isteyebilirim.

Bir de derginin dilinin ağır olduğu iddia ediliyor. Eğer bir yayın organı, insanı okumaya, araştırmaya sevk etmiyorsa bunda bir problem vardır. Yani orada okuduğunuz bir kelime, orada anlatılan bir konu ilginizi çekip sizi araştırmaya sevk etmiyorsa, orada hakikaten ciddi bir sorun var demektir. Mostar, bir kitapta hatta bir kaç kitapta bulunabilecek bilgileri bir ayda okurlarının önüne koyuyor. Dolayısıyla dergide anlaşılmayan kelimeler olabilir, zor anlaşılan bir takım konular olabilir, bunlar okurları, araştırmaya, okumaya sevk etmeye yarayan şeylerdir. Okuru okur yapan şeylerdir. "Ben bunu anlamıyorum" diyerek kapağı kapatmak yerine, anlamadığımız konulara ilişkin, başka okumalar yaparak, kendimizi geliştirmemiz gerekir. Çünkü dünyada artık herkes söz sahibi olduğunu iddia ediyor. Hayata dair geçer sözü söyleyecek tek topluluk Müslümanlar olmalı. Mostar'ı çekmeye çalıştığımız çizgi de tam olarak bu. Hayatla ilişkili her konuyu bu yüzden bölüm haline getirdik. Dolayısıyla Mostar okurlarının sadece Mostar'la sınırlı kalmamaları gerektiğini, Mostar'ı okuduktan sonra konuyla ilgili başka eserleri de okumaları gerektiğini düşünüyorum ve tavsiye ediyorum.

Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim...

Röportaj ve fotoğraflar: M. Münir Çınar - Oktay Biçer
 

zekaikc

Profesör
Katılım
17 Mar 2011
Mesajlar
805
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Mostar dergisinde bu ay

421c9526f390c88c531.jpg




Mostar'ın Nisan 2012 tarihli 86. sayısında Türkiye'nin 1960'lı yıllara kadar uzanan Avrupa Birliği süreci dünü, bugünü ve yarınıyla masaya yatırılıyor

Mostar, Türkiye-Avrupa Birliği İlişkilerini Ele Alıyor

2012 Temmuz'undan itibaren Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin altı aylığına AB Dönem Başkanlığı'nı devralacak olmasıyla birlikte, Türkiye-AB ilişkilerinin derin dondurucuya kaldırılması bekleniyor. Bu dönemin taraflar açısından oluşturacağı olumsuzluklar düşünülünce, geride kalan 49 yıllık süreçle birlikte, Türkiye-AB ilişkilerinin dünü, bugünü ve yarınını masaya yatırmak kaçınılmaz hâle geliyor. Mostar, buradan hareketle "Avrupa Birliği ile Sınırsız Ortadoğu İdeali Arasında Türkiye" başlığıyla hazırlanan dosyada geçmişi, bugünü ve geleceğiyle Türkiye-AB ilişkileri ele alıyor. Dosyaya, "Avrupa Birliği'nden Sınırsız Ortadoğu'ya" başlıklı yazısıyla katkı veren Ali Şahin, "Avrupa Birliği'nin geleceğini sorguladığı şu günlerde, yarınlarına ilişkin herhangi bir endişe duymayan ve hatta parlayan ekonomisiyle AB'ye karşı bundan evvel hiç olmadığı kadar dik ve cesur duran bir Türkiye var. Türkiye tam da bu noktada, kendisine karşı samimiyetsiz ve iki yüzlü yaklaşan Batı'ya alternatif büyük bir Doğu projesine imza atmak zorunda. Sınırsız Ortadoğu Projesi bu yönde atılacak ilk ve önemli adım olmalı." sözleriyle yapılması gerekenin altını çiziyor. Bir diğer dosya yazarı Cengiz Aktar, "Bugünden geleceğe Türkiye-AB ilişkileri" başlıklı yazısında "Türkiye ile AB'nin, bir araya gelip eteklerindeki taşları dökmelerinin zamanı çoktan geldi. Türkiye şayet AB'ye girmek istiyorsa Avrupa ile ilişkilerini yalnızca ekonomik düzeye indirgemekten vazgeçmeli ve 2023 vizyonuna AB üyeliğini de dâhil etmeli." yorumu eşliğinde gelecek adına atılması gereken adımı ortaya koyuyor. Mohammed M. Aman ise "Türkiye ve AB'nin birbirlerine ihtiyaçları var" başlıklı yazısından hareketle "Türkiye AB'ye girmek için gerekli birçok ön şartı yerine getirdi. Ancak AB Türkiye'nin adaylık sürecini birtakım nedenleri bahane göstererek askıya aldı. Peki, bu bekleyiş AB'nin lehine mi olacak aleyhine mi?" sorusu eşliğinde meseleyi AB açısından değerlendiriyor.

Mostar'ın bu ay ana dosya konusunu ise "İlkçağlardan bugüne inanç ve mekân ilişkisi" üst başlığı oluşturuyor. Dosyanın "İnancın ve mekânın içiçeliği" başlıklı giriş yazısına imza atan Uğur Tuztaşı, tarihin her döneminde inanç ve mimari arasında ciddi bir ilişki görüldüğünü vurgularken, tarih boyunca insanların inşa ettikleri mimari eserlere bilerek ya da bilmeyerek inançlarının sembollerini yansıtışlarını konu ediniyor. Dosyada "Türk İslam mimarlığında türbe" başlıklı yazısıyla yer alan Nurcan Yazıcı Metin, Türklerin İslam'ı kabulü sonrasında inşa ettikleri türbe mimarisini örnekleriyle ortaya koyarken, "İnanç ekseninde ticaret mekânlarının evrimi" başlıklı yazısı dosyada yer alan Mehmet Uysal, önceki çağlarda çarşı ile ibadethanelerin içiçeliğine karşın, modern çağda kapitalist anlayışın bir ürünü olarak ortaya çıkan alışveriş merkezlerinin her şeyin tüketildiği katedrallere dönüşme sürecini ele alıyor. Dosyanın söyleşi konuğu ise Prof. Dr. Uğur Tanyeli. "Modern mimarî inançtan bağımsız bir şekilde inşa ediliyor" diyen Tanyeli, inanç ve mimari ilişkisinin tarihine ve bugününe dair çarpıcı yorumlarda bulunuyor.

Mostar'ın gündem ve ana dosya konularının dışında yer alan yazılar da hayli çarpıcı konular içeriyor. Taha Kılınç'ın "Libya kaça bölünüyor"; Naci Bostancı'nın "Niçin tartışırız?", Hakan Çopur'un "Toplumu medyanın müşterisine dönüştüren bir araç olarak medya"; Alper Çeker'in "Yabancı gizli servisler ve Türkiye uzantıları"; Hasan Hüseyin Öz'ün "Kapitalizm ve köksüzleşme" başlıklı yazılarının dışında, derginin Gündemden, Görsel Hafıza, Tarih, Düşünce, Edebiyat, Kitap ve Sinema bölümlerinde yer alan yazılar da zengin içeriğiyle okurun ilgisini bekliyor...
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
mostar.jpg


Mostar'dan siyasetname dosyası

Mostar Dergisi Mayıs sayısında devlet yönetiminde önemli birer kılavuz olan siyasetnameleri irdeliyor





Dünya Bülteni/ Kültür Servisi
Mostar Dergisi'nin Mayıs 2012 tarihli 87. sayısında, tarihsel süreçte birçok hükümdar için devlet yönetiminde önemli bir kılavuz olmuş siyasetnameler konu ediliyor.
Tarih boyunca hemen hemen tüm hükümdarlar, devlet yönetimde bilgi, beceri ve tecrübesine güvendikleri danışmanlar edinmişlerdir. Türkçe'de âkil adamlar olarak da karşılık bulan bu danışmanların bir kısmı, görevlerini fiili olarak yerine getirmenin yanı sıra, devlet yönetiminde edindikleri birikim ve tecrübeleri yazarak kalıcı hâle getirmişler ve gelecek kuşakların istifadesine sunmuşlardır. Siyasetname olarak isimlendirilen bu yazılı eserler, zengin içerikleriyle tarihsel süreçte devlet yöneticilerine ve toplumlara yol göstermenin yanı sıra, bugünün devlet adamları ve toplumları için de rehber niteliğinde eserler olarak önemlerini koruyorlar. Buradan hareketle Mostar, bu ay ana dosya konusunu siyasetnamelere ayırıyor.
"Âkil adamlardan hükümdarlara siyasetnameler" başlıklı dosya, Süleyman Özbek'in dosyaya ismini veren yazısıyla açılıyor. Tarihin, bir tekerrürler silsilesi olduğu ve tarihten gerekli derslerin çıkartılabilmesi adına devlet yöneticilerine hak-hukuk adına öğütler vermek amacıyla kaleme alınan birtakım metinlerin, siyasetname olgusunu ortaya çıkarttığının anlatıldığı yazıda, bu öğütlerden sadece yöneticilerin değil, insan-ı kâmil olmaya çabalayan insan-ı nakısın da alması gereken dersler olduğunun altı çiziliyor. Dosyaya "İmam Gazali'den Sultan Melikşah'a" başlıklı yazısıyla katkıda bulunan Hüseyin Okur, İmam Gazali'nin Selçuklu Sultanı Melikşah için kaleme aldığı Nasihatil-mülûk isimli eserden yola çıkarak, siyasetname konusunu irdeliyor. Bir diğer dosya yazarı Mükerrem Mete, "Eşsiz bir siyasetname örneği olarak İmam Ali'nin mektubu" başlıklı yazısında, Hz. Ali'nin halifeliği döneminde Mısır'a vali olarak atadığı Malik bin Eşter'e hitaben yazdığı ve önemli bir siyasetname örneği olarak günümüze intikal eden mektubunu inceliyor. Bir başka dosya yazarı Kadir Canatan, "Siyasetname kültüründe Nizamü'l-mülk ve eseri" başlıklı yazısında, siyasetnamelerin en önemli örneklerinden biri kabul edilen Nizamü'l-mülk'ün Siyasetname'sini derin analizler eşliğinde okuyucuya sunuyor. Dosyanın söyleşi konuğu ise siyasetnameler hakkında yaptığı akademik çalışmalarla tanınan Yrd. Doç. Dr. H. Bahadır Türk. "Siyasetnameler bugünün yöneticilerine de çok şeyler söylüyor" başlığını taşıyan söyleşide, siyasetname olgusu, doğulu ve batılı örnekleriyle bir arada yorumlanıyor.
Mostar'ın ana dosya konusunun dışında gündem dosyası da dikkat çekiyor. Dünü, bugünü ve yarınıyla Afganistan'ın ele alındığı dosya, "Afganistan: Tünelin ucunda henüz ışık yok" başlığını taşıyor. Taha Kılınç, dosyaya ismini veren yazısında Afganistan'ın bugününü şekillendiren yakın tarihini kronolojik bir sıra ve çarpıcı yorumlar eşliğinde dikkate sunuyor. Bir diğer dosya yazarı Ali Şahin, "Nüfuz coğrafyamızın sınır karakolu: Afganistan" başlıklı yazısında, Afganistan'ın Türkiye açısından önemini derin analizler eşliğinde ele alıyor. Nur Özkan Erbay ise 2001 yılından bu yana ABD işgali altındaki Afganistan'da geride kalan 11 yıllık süreci irdelemekle birlikte, ülkenin pek de parlak olmayan geleceğine dair cevap bekleyen birçok soruya "Afganistan: ABD'nin 2. Vietnam'ı" başlıklı yazısında cevap arıyor.
Mostar'ın gündem ve ana dosya konularının dışında yer alan yazılar da hayli çarpıcı konular içeriyor. Derginin Türkiye bölümünde Alper Çeker'in "28 Şubat'ta İsrail parmağı"; Medya bölümünde Hakan Çopur'un "Yeni nesil kimin eseri olacak?"; Tarih bölümünde Ali Şükrü Çoruk'un "Osmanlı solculuğu ve İslam"; Düşünce bölümünde Yusuf Kaplan'ın "Ruhsuzlaşma ve barbarlaşmanın kaynağı: Dilsizleşme"; Celil Civan'ın "Tanpınar: Yeni bir modernlik arayışı" başlıklı yazılarının dışında, derginin Gündemden, Görsel Hafıza, Tarih, Düşünce, Edebiyat, Kitap ve Sinema bölümlerinde yer alan yazılar da okurun ilgisini bekliyor...
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
mostarhaziran.jpg


Yeni medya düzeni Mostar’da

Mostar, Haziran sayısında, gündemi uzun süre meşgul edecek olan yeni medya düzenini "Yeni medya, geleneksel medyanın sonu mu?" başlığıyla ele alıyor


Dünya Bülteni/ Kültür Servisi
Mostar, bu ay ana dosya konusunu yeni medya düzenine ayırıyor. "Yeni medya geleneksel medyanın sonu mu?" başlıklı yazısıyla Hakan Çopur, yaşanan baş döndürücü gelişmeleri "dijitalizasyon" olarak adlandırarak "yeni medya" ve "sosyal medya" etkisine değiniyor. Dosyaya "Yeni medyaların toplumsal hareketlerdeki rolü: Wall Street Protestoları ve Arap Baharı" başlıklı yazısıyla katkıda bulunan Nur Özkan Erbay, yakın zamanda yaşanan ayaklanma ve protestolarda sosyal medya etkisini masaya yatırıyor. Yusuf Kaplan imzalı "Sosyal Medya: Ayartıcı teknoloji tanrısı ve ontolojik şiddet/i" başlıklı yazı, karşı karşıya kaldığımız teknoloji bombardımanının her şeye hükmeder haline geldiğinin altını çiziyor ve ekliyor: Hayat online olmak demek artık! Dosyanın söyleşi konuğu Nabi Avcı. "Enformasyonda bilgiyi, bilgide hikmeti kaybettik" başlığı atılan söyleşide hikmete ulaşmada bilginin yolları sorgulanıyor.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Mostar, “vekayiname”leri gündeme taşıyor




Mostar, Temmuz 2012 tarihli 89. sayısında, yalnızca tarih yapmayan, aynı zamanda tarih yazan milletin tarih yazımına verdiği önemi “Geçmiş ile gelecek arasında bir köprü: Vekayinameler” başlıklı bir dosyayla ele alıyor.

Büyük bir tecrübenin üzerine inşa edilen Osmanlı İmparatorluğu’nu yüzlerce yıl ayakta tutan birçok neden var. “Geçmişten ders çıkarmak” düsturunu benimsemiş bu medeniyetin, geçmişini kayıt altına almaması mümkün değil. Geçmişe dönüp baktığımızda, resmî ve gayr-i resmî vak’anüvisler tarafından kaleme alınan vekayinamelerle bu görevin hakkıyla ifa edildiğini görüyoruz. Buradan hareketle Mostar, bu ay ana dosya konusunu vekayinamelere ayırıyor. Mesut Aydıner’in “Dili, özellikleri ve tarihsel önemleriyle vekayinameler” başlıklı yazısı Devlet-i Aliyye döneminde yazılan vekayinameleri geniş bir yelpazede ele alırken, Ali Şükrü Çoruk “Osmanlı saray hayatını anlatan önemli bir vekayiname: Letâif-i Vekâyi’-i Enderûniyye” yazısıyla Osmanlı saray hayatı ile ilgili birçok detayı gözler önüne seriyor. Ömer İşbilir’in “Seyyah bir derviş’in kaleminden Nizam-ı Cedid Ahvâli” başlıklı yazısı da Nizâm-ı Cedîd ordusuna yönelik eleştirilere bir cevap niteliğinde. Dosyanın söyleşi konuğu ise alanında dünyanın en önemli isimlerinden Prof. Dr. Abdülkadir Özcan. “Türkler tarih yazmaktan çok tarih yapmışlardır” diyen Özcan, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan başlayarak vekayinameler hakkında günümüze kadar uzanan bir perspektif çiziyor.

Mostar’ın bu ayki bir diğer söyleşi konuğu ise, SETA Hukuk ve İnsan Hakları Koordinatörü Yılmaz Ensaroğlu. Özel Yetkili Mahkemelerin değerlendirme konusu edildiği söyleşi “Yargıyı bir güvenlik aracı olarak kurgulamaktan vazgeçmeliyiz” başlığını taşıyor.

Mostar, gündem dosyasında bu ay dünya siyasetine soğuk duş etkisi yapan Türkiye’ye ait jet uçağının Suriye tarafından düşürülmesi olayını da gündemine alıyor. Ali Şahin, “Düşürülen Phantom F4 uçağımız bağlamında Suriye yönetiminin intihar eylemi” başlıklı yazısıyla bu durumu değerlendirirken, Taha Kılınç “Bir Suriye Senaryosu” başlıklı yazısında “keşke olsa” dedirtecek bir senaryoyu sayfalara taşıyor.

Mostar’ın bir diğer gündem dosyasını ise kürtaj tartışmaları oluşturuyor. Dosyada Alper Çeker kürtaj tartışmalarıyla gündeme gelen “Benim bedenim benim kararım” sloganını “Bedenin anlamı” başlıklı yazısı ile değerlendirirken, Celil Civan tartışmalara “İdeoloji ve beden” başlıklı yazısıyla ışık tutuyor.

Mostar’ın gündem ve ana dosya konularının dışında yer alan yazılar da hayli çarpıcı konular içeriyor. Toplum sayfalarında Naci Bostancı’nın “Kitap okumak”; Medya köşesinde Hakan Çopur’un “Medya ve Etik: Kötü olmak ölmekten iyidir!”; Düşünce sayfalarında Yusuf Kaplan’ın “İki tür oryantalizm kuşatması”; Edebiyat sayfalarında Yakup Öztürk’ün “İdeallerine hudut çekmeyen bir şair: Abdurrahim Karakoç” başlıklı yazılarının dışında derginin Gündemden, Görsel Hafıza, Kitap ve Sinema bölümlerinde yer alan yazılar da zengin içeriğiyle okurun ilgisini bekliyor…
 
Üst