ismail
Yeni
- Katılım
- 3 Mar 2007
- Mesajlar
- 20,475
- Tepkime puanı
- 2,063
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
Çok uzaklarda bir diyar. Hikâyeleri insanı derinden yaralıyor. Müslüman olarak yaşamak için yıllardır büyük bir mücadelenin içinde... Ölmüşler, sürülmüşler ama boyun eğmemişler. Onların adı: Morolar. Kaderleri Filistinlilerden farksız. Filipinler devleti İsrail’i aratmıyor
Serkan Pal & Ahmet Köroğlu / Özgün Duruş
Filipinler’de uzak bir diyar. Hikâyeleri insanı derinden yaralıyor. Müslüman olarak yaşamak için yıllardır büyük bir mücadelenin içinde… Ölmüşler, sürülmüşler ama boyun eğmemişler. Onların adı: Morolar. Kaderleri Filistinlilerden farksız… *****
Sezer Pal-Ahmet Köroğlu
Moro, Filipinler’in güneyinde Mindanao adasında yaşayan Müslümanlara, Endülüs’ün son zamanlarında 16 yüz yılda burayı işgal eden İspanyollar tarafından takılan bir isim. Morolar aslında Endülüs’ün Müslümanların elinden çıkması sonucunda İspanya’da kalan ve dinlerini engizisyon işkencelerinden kurtulmak için gizleyen Müslümanların adı. Morisko olarak da geçiyor bazı kaynaklarda. Filipinler’deki Müslümanların yaşadıkları topraklara ise Bangsamoro (Moroların yurdu) deniyor.
Kaderleri Endülüs’e benzemiş
Dünyanın dört bir yanında Müslümanlar yaşıyor ancak Kâbe’den en uzakta hangi Müslüman devleti kurulmuş diye sorulsa "Moro" cevabı yanlış olmaz. Ortak isimleri gibi Mindanao adasındaki Müslümanların kaderleri de, Endülüs’e benzemiş. Zamanında Endülüs’e yardım edemediğimiz için Endülüs’ü kaybetmişiz. Eğer Moro’ya da yardım edemezsek, bizden sonraki nesil de bizi suçlayacak
Hiç gündeme girmemiş…
Filistin sorunu her gün gündemimizde olmasına rağmen benzer sıkıntıları yaşayan Filipinler (Moro) ve Tayland (Patani) Müslümanları neredeyse hiç gündemimize girmemiş. Büyük sıkıntılar yaşayan Moro Filipinlerin işgali altında bulunuyor. Güneydoğu Asya’da bulunan Filipinler’in yaklaşık 90 milyon nüfusu var. Burayı o bölgedeki diğer ülkelerden farklı kılan özelliklerin başında, Filipinlerin, bölgedeki tek Hıristiyan ülkesi olması. Ülkede Müslümanlar yüzde 10’luk bir nüfusa sahip.
Filipinler’in İspanya ve Amerika’nın sömürgesinde kalması sadece kültürlerini değil din ve dillerini değiştirmiş. Ülkedeki Katolikler İspanya’nın 300 yıllık, protestanlar ise Amerika’nın 45 yıllık işgalinin ürünü. Çok sayıda farklı etnik unsurun yaşadığı ve yüzlerce yerel dilin konuşulduğu Filipinler’de uzak doğunun temel kodlarını görmek hayli zor.
Olumsuzluk hemen göze çarpıyor
Hıristiyanlık adeta farklı bir toplum yaratmış. Belki de dinin bir toplumun tüm yaşantısını farklı alanlarıyla birden değiştirmesi ve yeninden kurmasının en güzel örneklerinden birini Filipinler’de görüyorsunuz. Malezya, Endonezya, Tayland ve diğer Uzak Asya ülkelerindeki havayı Filipinler’de bulmak zor. Toplumsal kapının çözüldüğü ülkede aynı zamanda büyük bir ekonomik geri kalmışlık var. Ülkeyi ziyaret eden bir yabancı toplumdaki olumsuz yansımaları anında görebiliyor.
Ülkede orta sınıf neredeyse yok. Halk ya çok zengin ya da çok fakir. Dilenci bir toplum havası var. Rivayetlere göre Filipinler’in başkenti Manila’nın isminin de hikâyesi ilginç. İspanyollar 16. Yüz yılda burayı işgal için ilk keşif kollarını yollamış, bunlar dönemin Müslüman sultanı tarafından güzel bir şekilde karşılanmış ve daha sonra güzel bir şekilde uğurlanmışlar. Fi Emanillah “Allah’a emanet olun” cümlesinden onlara kalan da bu olmuş.
Günümüzde de Manila olarak kullanılan başketin isminin buradan geldiği belirtiliyor.
Sokaklarda yaşayanlar…
15 milyon nüfusu barındıran Manila’da tam bir keşmekeşlik var. Binlerce insan sokaklarda yaşıyor. Fuhuş ciddi bir sektör. Geceleri sokaklarda yürüyüşe çıktığınızda, annesinin yanına çocuğu kıvrılmış uyuyan babasız ailelere her adım başında rastlayabilirsiniz. Rehberimiz bunların gayri meşru çocuklar olduğunu söyledi. Bu arada şehrin ortasından akan nehir bir çöplük görüntüsünde. Sanayi kirliliği yanında evsel atıklar da nehrin bazı bölgelerinde yüzeyi tamamen kaplamış durumda. Her aşamasında insana değer vermeyen bir devlet imajı ile karşılaşıyorsunuz. Çevre kirliliği bunun en belirgin göstergesi.
Moro’ya yolculuk
İnsanların hayatlarını idame ettirebilmek için oradan oraya koşturdukları bir şehir olan Manila’dan Moro’ya gittik. Müslüman bölgenin tek büyük şehri olan Cotabato’ya
pirinç tarlalarının göz alabildiğine uzandığına şahit olduk. Her yer yemyeşil. Yeşillikler haricinde coğrafi olarak göze çarpan bir güzelliğe rastlamak mümkün değil Manila civarında.
Müslüman kardeşlerimize ulaşmak için aktarmalarla yaklaşık 40 saat süren bir yoculuk yaptık. Havada kaldığımız net süre 14 saati buldu. Ancak Müslüman bir coğrafyaya, oradaki kardeşlerimize yardım etmek için gidiyor olmamız, bütün sıkıntı ve yorgunluğumuzu unutturuyordu.
Uçağın kapısı açıldığında
İHH gönüllüsü olarak yardım faaliyetleri için yola çıkan ekibimiz, Gerçek Hayat dergisi yazarı Yusuf Armağan, Viyana’dan yeni doğan bebeğini hastaneden eve bırakıp hemen yola çıkan kameraman Fatih Ketancı, akademisyen, aynı zamanda Mazlumder gönüllüsü Ahmet Köroğlu ve benden oluşuyordu. Uçağın kapısı açılıp Cotabato havaalanında yere ayak bastığımızda, az önce yağan yağmurun niçin bu kadar çabuk kuruduğunu, havaya yükselen koku ve nemden anladık. Kış mevsimi, ortalama sıcaklık 26 derece, yaz ise 30 derece civarında oluyormuş.
Burada yaz veya kış değil, yağmurlu veya yağmursuz diye iki mevsim var. Yağmursuz kelimesi sizi yanıltmasın, yağmursuzu, bizim buraların yağmurlu hali gibi. Yağmurlu hali
ise, sellerin 4 ay boyunca bir deltada kurulmuş olan Cotabato’yu işgal ettiği mevsim.
Yemyeşil, ormanlarla kaplı, tertemiz havası olan bir doğa harikası Cotabato. Doğa harikasını bozan ise işgal. Çevremiz Filipinler Ordusu tarafından kuşatılmış gibiydi.
Nasıl bir etki bıraktığını…
Yolumuz sık sık askeri kontrol noktaları tarafından kesildi. İki olağanüstülükle karşı karşıya kalmıştık: Coğrafyanın olağanüstü güzelliği ve Olağanüstü Hal yönetimi. Mindanao’da yaşayan Müslümanların Filipinler hükümeti ile çok uzun yıllardır devam ede gelen mücadelelerinin şehir ve hayat üzerinde bu denli olumsuz etkiler bırakabileceğini hayal bile etmemiştik. Sanki burası bir başka Filistin idi.
Yıllarca süren mücadele
Bölge tarihi, zamanında Müslümanların burada ne kadar etili olduklarının örnekleriyle dolu.
Burada pek çok sultanlıklar kurulmuş. Öyle ki, Macellan dünyayı dolaşıp bu bölgede girdiği bir çatışmada Lapu Lapu adında Müslüman bir kabile reisi tarafından öldürülmüş. Lapu Lapu, Hıristiyan halk tarafından bile kahraman kabul ediliyor. Batılılara karşı ilk mücadeleyi başlattığından dolayı. Macellan`ın, dünya turuna çıktığı gemilerden bir tanesi kurtulup İspanya’ya ulaşınca, sömürge mekanizması aktive oluyor ve İspanyollar, Azteklere yaptıkları gibi çeliğin ve tüfeğin gücünü bu topraklarda da gösteriyor.
Amerikan oyunlar
Mindanao Adası ile 300 yıllık mücadelesinin ardından, İspanyollar, 19. Yüz yılın sonunda Amerikalılarla girdikleri savaşı kaybederek, Mindanao dahil tüm Filipinleri 20 milyon dolar karşılığında Amerikalılara satıyor. Bu ‘çetin ceviz’i devralan Amerikalılar 1946’da Filipinleri ayrı bir devlet olarak tasarlarken Müslümanlar istememesine rağmen adayı da Manila’ya bağlıyorlar.
Yanlış politika ve direniş
1960’larda diktatör Ferdinant Marcos’un yanlış politikaları sebebiyle Müslümanlar örgütlü direnişe geçiyorlar ve Moro Milli Özgürlük Cephesi Nur Misvari önderliğinde kuruluyor.
Cephenin kuruluşunun en önemli tetikleyicilerinden biri, bin kadar Müslüman’ın bir camide katledilmesi oluyor. Moro Milli Özgürlük Cephesi, silahlı mücadeleyi 1989’da Müslüman Mindanao Özerk Bölgesi anlaşması karşılığında bırakıyor.
11 Eylül’le gelen felaket
Bu noktada yapılan anlaşmanın Müslümanlar aleyhine olduğunu düşünen Moro Milli Özgürlük Cephesi komutanlarından Selamet Haşim, Moro İslami Özgürlük Cephesi’ni kuruyor. Bu örgüt daha fazla İslami söylemi olan bir örgüt. Moro Milli Özgürlük Cephesi ile Moro İslami Özgürlük Cephesi’nin ayrılmasını Filistin’deki yapıya benzetebiliriz.
2001 yılındaki 11 Eylül saldırılarından sonra İslam ülkelerinden gelen yardımlar bıçak gibi kesilince ve Amerika destekli büyük operasyonların ardından Moro İslami Özgürlük Cephesi büyük güç kaybederek, 100 bin kişiye yakın silahlı gücü kaldı. Buna rağmen Moro İslami Özgürlük Cephesi, ideallerinden taviz vermedi.
Müslümanların asıl temsilcisi
Günümüze kadar süren barış görüşmeleri ise Filipinler hükümetinin ısıt-soğut taktiğiyle sürüyor. Halk arasında teveccüh görmeyen Filipinlerin, kukla hükümeti olarak kabul ediliyor.
Moro Milli Özgürlük Cephesi’yle Moro İslami Özgürlük Cephesi arasında bir çatışmanın olmaması bölge için çok önemli. Müslümanların asıl temsilcisi Moro İslami Özgürlük Cephesi kabul ediliyor. Hem içeride hem de dışarıda. Filipinler hükümetinin Müslümanları kontrol etme çabası ise sürüyor. Ancak bu çok zor görünüyor.
İsrail politikaları uygulanıyor
Morolar kuzeydeki halkların aksine her zaman özgürlüklerine düşkün. Bu konuda taviz verilmiyor. Bunun bedeli olarak son 50 yıl içinde 250 bin şehit verilmiş. Mindanao Adası’nın en önemli şehri Cotabato Müslümanlar’ın da merkezi konumunda. Adanın genel nüfusu yaklaşık 20 milyon ve bunun hemen hemen yarısını da Müslümanlar oluşturuyor.
Daha önceleri oran Müslümanların lehine iken devletin uyguladığı göçmen yerleştirme politikaları ile değişikliğe uğramış. Bu politika bize İsrailli yerleşimcilerden tanıdık geliyor.
Morolar bize kırgın
Beş gün kaldığımız Cotabato’da üzerimize aldığımız sorumlukları yerine getirdik. Ve dönüş yaklaştıkça hepimizdeki ortak istek keşke biraz daha burada kalabilsek arzusu. Öncelikle sorumluluklarımızı sorunsuz bir şekilde tamamlıyoruz. Ama daha ne kadar büyük sorumluluklarımızın olduğunu da gözden kaçırmıyoruz. Uzun yıllardır gözden uzakta gündem dışı kalmış bir coğrafya olması hasebiyle Morolular biraz kırgınlar. Kimse ilgilenmemiş oralarla. "Sizi buna en çok iten sebeplerden birisi de tarihi misyonunuzdur" diyorlar. Abdulhamid’den, Abdulhamid’in oraya yolladıkları hocalardan bahsedip 1960’larda düzenleri dağıtılana kadar İstanbul’daki Sultan adına hutbe okuttuklarından bahsediyorlar.
İsyanın asıl sebebi
Bölge özellikle bilinçli olarak fakir bırakılmış. İstatistiki bilgileri incelediğimizde en fakir bölgenin burası olduğunu görüyorum. Zaten isyanın başlamasının en önemli sebeplerinden biri de bölge kaynaklarının kuzey tarafından sömürüldüğü halde, bu kaynakların halkla paylaşılmaması olarak anlatılıyor. Geçim kaynakları tarım ve balıkçılık. Küçük çaplı da olsa hiçbir sanayi kuruluşuna rastlamadık. İnsanlar genelde baraka tarzı ufak evlerde yaşıyorlar.
Elektrik şehir merkezinde var ama köylerde yok, varsa bile bunu finanse edebilecek mali imkânları yok. Eğitim ve sağlık konusunda da hem altyapı hem de imkânlar noktasında ciddi sıkıntılar yaşıyor.
Bir hastaneleri bile yok
Morolular. Devletle devam eden ve uzun bir tarihi olan çatışmalar da bölgedeki sorunların derinleşmesine ve kökleşmesine yol açmış. Müslümanların bir hastaneleri bile yok.
Bu alanda da Hıristiyanlara bağımlılar. Bölgede işletmeciliğini misyoner gruplarının işlettiği pek çok hastane ve poliklinik mevcut. Bu sağlık kuruluşlarında vitrinde daima rahibeler görünüyor. Tüm bu zor şartlara rağmen buradaki Müslümanların yüzlerinde gülümsemeler hiç eksik olmuyor. Belki de hayatlarındaki minimalizmin getirdiği bir mutluluk var.
Parasızlıktan kapanan yetimhaneler
Çok küçük, çürük ve korunaksız barakalarda yaşasalar da her köye daha derli toplu sağlam bir cami yapılmış. Dini değerlerine sahip çıkıyorlar. Resmi eğitim sistemiyle ciddi sorunları bulunsa da bir çocuğa gereken temel eğitim bilgilerini verecek mekanizmalar kurulmuş. Çocuklarını devlet okullarına göndermemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ödeneksizlikten kapanan 10 kadar yetimhane bizi çok üzdü. Ayakta kalan 2 tanesinin ise 60 çocuk için ayda sadece bin dolarlık bir bütçesi olduğunu ve ancak karınlarını doyurabildiklerini öğrendik.
En güzel coğrafya
Köylerden birinde barakanın içini görmek için izin istedik. 15 metre karelik bir oda, yerde döşekler ve çocuk için bir hamak… Az çok gezmeyi seven biri olarak Moro bende çok farklı duygular bıraktı. Gördüğüm en güzel coğrafyalardan biri. Zor şartlar altında onurlu kalan ve yaşayan Müslümanlar’ın çehrelerindeki tebessüm. Olumsuzlukların içselleştirildiği ve güzelliklerin ortaya çıkarıldığı bir yaşama sanatının tecessüs ettiği bir yer Moro…