Modern yaşamın bize armağanı:Kibir

can feda

Profesör
Katılım
11 Ocak 2015
Mesajlar
1,014
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
dünya...
20.jpg


Meslek, eğitim düzeyi, karizma, kariyer, imaj, yüksek binalar… Modern yaşamın bize sunduğu mecburiyetler bizi kibre sürüklüyor. Öyle ki kendimizi, karizmatik(!) olduğumuz için başkalarını küçük görürken yakalayıveriyoruz.
"Kibir en sevdiğim günahtır.” repliğini hatırlarsınız. Şeytanın Avukatı filminde şeytan rolündeki Al Pacino’nun seslendirdiği ünlü replik, kibrin kaynağını gayet net anlatıyor. İnsanoğlu şeytanın da yardımıyla küstahlaşıyor ve Zât-ı Ulûhiyet’e mahsus büyüklüğü, kibir unvanıyla O’nunla (cc) paylaşmaya kalkışıyor. O da, “Dünyada büyüklük taslayanlara, âyet ve işaretlerimi doğru okuyup doğru anlama imkânını vermem.” (A’raf Sûresi, 146) fermanı ile onları korkunç bir mahrumiyete mahkûm ediyor.
Günümüz modern dünyasındaki yaşam tarzımız şeytana yardım edercesine bizi kibre daha çok yaklaştırıyor. Davranış bilimi uzmanı Dr. İlhami Fındıkçı’ya göre medyanın da desteğiyle popüler kültür insandaki kendini beğenmişlik sarmalını yukarıya çekiyor. Çünkü insan, öz değerlerinden, inancından ve ahlâkından hızla uzaklaşıyor. Bu da beraberinde benlikle ilgili sorunları getiriyor. Bu sarmala girenlere baktığımızda ise karşımıza genelde inanç ve ahlâkî zayıflık, aşınmışlık çıkıyor. Böyle kişi bir zaman sonra “ben” demeye başlıyor.
Şehirleşmeyle birlikte değişen mimarî yapılarımız büyüklük duygumuzu körükleyen en etkili dış etkenlerden sadece biri. Bir zamanlar şehirlerimizin en büyük yapıları mabetlerin yerini şimdilerde alışveriş merkezleri aldı. Günümüz insanı, iç yolculuğundan vazgeçip dış alemine hatta sadece tüketim odaklı dünyaya yöneldi. Öyle ki reklamlar ve kitle iletişim araçları bu zaafımıza hitap ediyor. Bize sunulan tüketim ürünleriyle ruhumuzu doyurmaya çalışıyoruz. Fıtratımıza uygun olmayan bu durumu istatistiki veriler de doğruluyor: Amerika’da 10 kişiden 6’sının ruh sağlığı bozulmuş durumda.
Büyük şehirlerde mezarlıklardan yoksun bir yaşam da kibri besliyor. Zira bu durum, bize büyüklenmenin en önemli engeli olan ahireti hatırlamayı unutturdu. Yerin altındakilerden haberimiz yok. Şehirlerde yüksek katlı meskenlerimizde zeminden uzaklaşıyor; yukarılara çıktıkça eşya formunu değiştiriyor, gözümüzde küçülüyor. Bizse büyüdükçe büyüyoruz. Öyle yükseliyoruz ki penceremizi açınca bir çiçek kokusundan ya da ağaç dalına dokunmaktan mesafelerce uzağız. Haliyle tefekküre dalıp Yaradan’ı layıkıyla hissedemiyoruz.
Doğal yaşamdan kopup sanal yaşama hızlı geçişimiz hakiki duygularla aramıza mesafe koyuyor. Yiyeceklerimizden giyeceklerimize kadar hayatımızı kuşatan tüm eşyalar doğal olmaktan çıktı. Onların yerine gelen basit, hızlı, fonksiyonel fakat insanın tabiatına uymayan eşyalarla yan yana dura dura biz de doğallığımızdan uzaklaşıyoruz. Çünkü çevremizde o kadar çok ideal şey bulundurmaya çalışıyoruz ki bu da bizi en ideal olduğumuz yanılgısına sürüklüyor.


İÇ VE DIŞ DENGEYİ KORUMAKDr. İlhami Fındıkçı, modern yaşamla birlikte hayatımızın odağının değiştiğini düşünüyor. İnsan hayatını devam ettirmeye yarayan para, maddi değerler, siyaset, ahlak, bilimsellik, inanç, cinsellik gibi değerler herkeste mevcut. Fakat her insanda bunlardan birisi daha çok öne çıkıyor ve onun rengiyle tercihlerimiz, yönelimlerimiz belirleniyor. Hayatımızın merkezine etik ve ahlak yerine para, şehvet ve siyaseti yerleştirdiğimizde kibiri de ister istemez bu odağa çekiyoruz.
Eğitim seviyesi, mesleğimiz, karizmatik olma zorunluluğumuz, imaj derdimiz ve benzeri pek çok şey bizi kibre sürüklüyor. İç aleme yolculuğumuzu azaltan bir yaşamı körükleyen dış dünyayla iç içeyiz. Peki bu durumda bizim duruşumuz ne olmalı ki bu olumsuz etkiden kendimizi koruyabilelim ya da sıyrılalım? İlhami Fındıkçı birkaç çözüm önerisi sunuyor. İlk çevresel etkenlere şartsız şüphesiz teslim olmamak. Müstakil evimiz olmayabilir ama 15. katta oturmak zorunda değiliz mesela. Allahu Teala insanı denge üzere yaratmış. Fakat kariyerim, işim, evim, okulum derken yaşamımızda iç ve dış dünyamızın dengesini kurmak hayli zor. İç ve dış dengemizi sağlamanın yollarından biri de muhabbet. Çünkü insanların konuşmaya ihtiyacı var. Fındıkçı burada üçüncü çözüm önerisini dile getiriyor. Ona göre yolda belediyelerin dinlenme için yaptıkları ceplerden hayatımızda da olması şart. Şöyle ki iç muhasebeyle birlikte ruhumuzu dinlendiren aktivitelere yönelerek iç ve dış dengemizi sağlayabiliriz. Ayrıca insan popüler modern kültürün sunduğu her şeyi almak zorunda değil. Kendi değerlerimizin vizesinden geçirdiğimiz şeyleri almamız yeterli. En önemli çözüm yolu, kibir öğrenilen bir davranış olması hasebiyle çevremizde bize bu kötü hasleti ulaştıran kanalları tıkamaya çalışmamız belki de.
 

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
@can feda sizin açtığınız konulara beğendim tuşuna basmaktan yoruldum. Maşallah sünnet ve hadis hatırlatıcısısınız. Allah razı olsun.
 

can feda

Profesör
Katılım
11 Ocak 2015
Mesajlar
1,014
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
dünya...
@can feda sizin açtığınız konulara beğendim tuşuna basmaktan yoruldum. Maşallah sünnet ve hadis hatırlatıcısısınız. Allah razı olsun.

Rabbim hepimizden razı olsun...Hep birlikte birbirimizin hayrı için...cennet için vesile olmak varken...kavga etmek...sürtüşmek niye azizim... @nefahtü
 
Üst