Mir'at'ül Cihad (1)

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
Mirâtül-Cihâd-1

KİTÂB, SÜNNET, İCMÂ-I ÜMMET VE KIYÂS-I FUKAHÂYA GÖRE CİHÂDIN AÇIKLAMASIDIR

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ
اَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ اْلعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
İnsân, halîfe-i rû-yi zemîn olması hasebiyle kendi nefsini ıslâh etmekle mükellef olduğu gibi; başkalarının hakkı bulmak sûretiyle nefislerini ıslâh etmeleri için sa’y ü gayret göstermekle de mükelleftir. Buna Müslümânların “irşâd vazîfesi” denir. Kur’ân, bu vazîfeyi şöyle ta’lîm buyurmaktadır: اُدْعُ اِلى سَبيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتى هِىَ اَحْسَنُ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبيلِه وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَدينَ “(Resûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve o hidâyete erenleri de çok iyi bilir.”(Nahl 125)

İşte Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın bu emrine imtisâlen; müsteşrik ve masonlar tarafından Âlem-i İslâm içine atılan ve kitâb, sünnet, icmâ’-ı ümmet ve kıyâs-ı fukahâyâ Muhâlif olan cihâd konusundaki fâsid te’vîller ve bâtıl inançlardan Müslümânları kurtarmak için hakkı izhâr ve teblîğ sadedinde bu eseri kaleme aldık. Bu eseri yazmaktaki gáye ve hedefimiz:

1) Mü’minlerin maddî cihâd konusundaki i’tikádlarını tashîh etmek, -ehl-i îmân cihâd etmese bile- cihâda tarafdâr olmalarını te’mîn etmek ve bu konuda serdedilen yanlış ve bâtıl fikirlerden Müslümânların inançlarını muhâfaza etmektir.

2) Takrîben 300 âyetle sâbit olan cihâd emrini tesbît etmekle, bir Müslümânın böyle kuvvetli delîllerle sâbit olan bir farîzayı inkâr etmesinin mümkün olmadığını; böyle bir düşüncenin ancak müsteşrik ve masonlara ve onlara tâbi’ olanlara âit olduğunu göstermektir.

3) Cihâd emrini bilfiil yerine getirmek, devletin vazîfesidir. Devlet, bu vazîfeyi yapmasa, bile bu emr-i İlâhînin inkârına gitmemesini teblîğ etmektir.

4) Bu eser, kitâb, sünnet, icmâ’-ı ümmet ve kıyâs-ı fukahâya göre hazırlanmış bir araştırma ve nakilden ibârettir. Bu eserde cumhûr-i ulemânın re’yi beyân edilmiştir. Müellifin şahsî bir fikri mevcûd değildir.

Kısaca: Bu eserin yazılmasındaki gáye; cihâd konusundaki emr-i İlâhîyi teblîğdir. Müslümânları dâhilî bir ayaklanmaya veyâ toplumda fesâd çıkarmaya sevk etmek için bu eser kaleme alınmamıştır. Rabb-i kerîmimiz, cümlemizi hak olan sırât-ı müstakímden ayırmasın. Âmîn!..

Sa’y ü gayret bizden, tevfîk Cenâb-ı Hak’tandır.

Bu eser, 20 fasıldan ibârettir.

BİRİNCİ FASIL : Gayr-ı müslimlere İslâm dînini teblîğ husûsunda ta’kíb edilecek metod.
İKİNCİ FASIL : Dîn-i Hak olan İslâmiyyet, aslâ ta’vîz kabûl etmez.
ÜÇÜNCÜ FASIL : Cihâdın ta’rîfi.
DÖRDÜNCÜ FASIL : Cihâdın merhaleleri.
BEŞİNCİ FASIL : İslâm dîninin temeli cebrle ve kılıçla atılmamıştır. Belki kılıç, kişilerin hür irâdelerinin önüne geçip hakíkatı görmelerine mâni’ olan kâfirleri bertaraf etmek için bir vâsıtadır.
ALTINCI FASIL : Maddî cihâdın farzıyyeti; kitâb, sünnet ve icmâ’ ile sâbittir.
YEDİNCİ FASIL : Cihâdın hükmü.
SEKİZİNCİ FASIL: Cihâdın vücûbunun şartları.
DOKUZUNCU FASIL: Cihâdın ikámesi.
ONUNCU FASIL: Yeryüzünde Müslümânların bir tek devleti bulunacak ve o devlete bir tek idâreci riyâset edecektir.
ON BİRİNCİ FASIL: Cihâdın kısımları.
ON İKİNCİ FASIL: Hârice karşı cihâd farz olduğu gibi; cihâd için maddî hazırlık yapmak da farzdır.
ON ÜÇÜNCÜ FASIL: İslâm dîninde kâfirlerle cihâdın sebebi.
ON DÖRDÜNCÜ FASIL: Cihâdın gáyesi.
ON BEŞİNCİ FASIL : Cihâdın hedefleri.
ON ALTINCI FASIL: Cihâdın hikmetleri.
ON YEDİNCİ FASIL: Maddî cihâd, kâinâtta icrâ olunan fıtrî kánûnların bir gereğidir.
ON SEKİZİNCİ FASIL: Cihâd emri, merhamet-i İlâhiyyeye ve Hazret-i Muhammed (asm)’ın rahmeten li’l-âlemîn vasfına zıd ve münâfî değildir.
ON DOKUZUNCU FASIL: İslâm dîninde cihâdın farz kılınması adâlet dâiresi içindedir ve cihâd konusunda eski dînlerde bulunmayan bir çok kolaylık İslâm dîninde mevcûddur.
YİRMİNCİ FASIL: Enbiyâ-yi sâlifenin şerîatlarında da kıtâl ve cihâd mevcûddur.


Rahle Yayınları
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
BİRİNCİ FASIL


GAYR-I MÜSLİMLERE İSLAM DİNİNİ TEBLİĞ HUSUSUNDA TA'KİB EDİLECEK METOD

Allah tarafından peygamberlerin gönderiliş gayesi, Alalh'dan almış oldukları emir ve nehiyleri beşere tebliğ etmektir. Tebliğ, peygamberlik vazifesinin ifası için şart olup peymamberlerde bulunması gereken sıfatlardan biridir. Bundan dolayıdır ki, Adem (as)'dan Resul-i Ekrem (asm)'a kadar gelen bütün peygamberler din-i İlahiyi tebliğ etmişledir. Allah (cc)i tebliğ hususunda Peygamberimiz (asm)'a hitaben şöyle ferman eder:

''Ey Resul! Ey cin ve inse ahkam-ı İlahiyyeyi tebliğe me'mur olan Hatemü'l Keriminden) sana indirilen Kur'an-ı Hakim'in bütün hükümlerini, emirlerini ve nehiylerini bütün insanlara ve ehl-i kitaba tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan (tebliğine me'mur olduğun şeylerin hepsini layıkı vechiyle onlara bildirmezsen), O'nun sana tevdi' etmiş olduğu risaleti (ahkam-ı diniyyeyi) insanlara tebliğ etmiş olmazsın. (Zira, tebliği lazım gelen hükümlerden bir kısmını tebliğ etmemek, sanki hiçbirini tebliğ etmemek gibi vazife-i nübüvvete münafi görülür.''1

''Ve Ey Resulüm De ki: Bana bu Kur'an, O Halık-ı Kerim tarafından benim risaletimin sıhhatine şahid olan bu Kitab-ı İlahi vahyolundu ki; ey Ehl-i Mekke ve ey zamanımda mevcud mükellefler! Hem sizleri, hemde bu Kitab-ı İlahinin benden sonra kıyamete kadar kendilerine onunla ya'ni o kudsi kitabın ihtiva ettiği vaidler ile inzar edeyim. Onları korkutarak, din-i Hak olan İslam'dan ayrılmamalarını onlara ihtar etmiş bulunayım.. binaenaleyh Kur'an-ı Azim'in bütün ahkamı, gerek nüzulü zamanındaki kimselere ve gereksede kıyamete kadar vücuda gelecek insanlara şamil ve hepsi hakkında caridir.''2

Bu dinin aslı semavi olduğu gibi; onun tebliğ ve icraat şekli de semavidir. Ya'ni, nasıl ki bu din, Allah tarafından indirilmiş ve Hazret-i Peygamberin aracılığıyla izah edilmiştir; öyle de, bu dinin tebliğ şekli de yine Şarı-i Hakiki tarafından bizlere bildirilmiştir. O halde bu dini tebliğ etmek hususunda Hazret-i Peygamber (asm) nasıl bir yol ta'kib etmiş ise, o yol ta'kib edilmelidir. Tebliğ hususunda diğer metodlar ve uygulamalar bütünüyle yanlıştır ve Resul-i Ekrem (asm)'ın caddesi olan sırat-ı müstakimden udull ve intihiraftır. Demek Müslümanların vazifesi, her hususta olduğu gibi, tebliğ ve cihad konusunda da Peygamber Efendimiz'e ittiba' etmektir.

Ulema-i İslam da Peygamberlerin varisleri olmaları hasebiyle bu tebliğ vazifesini yapmakla mükallef kılınmışlardır.



1 / Maide 67
2 / En'am 19
devamı... (a: Resul-i Ekrem (asm)'ın tebliğ metodu: )
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
Şimdi İslam'ın tebliğ metodunu kitab, sünnet, sahabe ve müctehidlerin re'ylerinden birer örnekle beyan ve izah etmeye çalışacağız.

a) Resul-i Ekrem (asm)'ın tebliğ metodu:

Resul-i Ekrem (sav)'in kafirlere karşı olan tebliğ vazifesi, iki devre halinde mütelea edilir.

Birincisi: Mekke Devresi'dir. Bu devrede Hazret-i Peygamber (asm)'ın elinde güç ve kuvvet bulunmuyordu. Resul-i Ekrem (asm) bu devrede müşriklere rıfk ile muamele ederek onları hikmet ve güzel öğütle hakka da'vet ediyordu.(3) İslam dinine girmeyenleri ve kelime-i tevhidi ikrar etmeyenleri Cehennem'le korkutuyordu.(4) Hak, yalnız ve yalnız onun elinde olduğunu, onların üzerinde bulunduğu yolun batıl olduğunu ifade ediyordu(5) Tapmış oldukları putların hiçbir fayda ve zarara kadir olmadıklarını beydan ediyordu.(6) Kafirlerin kah ''akılsız''(7), kah ''kör,sağır ve dilsiz''(8 ), kah ''hayvanlar mesabinde, hatta daha aşağı bir derekede'' olduklarını anlatmak suretiyle(9) süretiyle küfürlerini çürütüp onları İslamiyete davet ediyordu. O Habib-i Ekrem (asm), hakkı tebliğ ederken dininden hiçbir ta'viz vermiyor, kafirlere- dünyevi muamele hariç- yanaşmıyor(10) ve onlara meyletmiyordu.(11)

İkincisi:Medine Devresi'dir. Bu devrede Müslümanlar kuvvet bulur ve İslam Devleti kurulur. Artık bu devrede - tebliğle beraber- dini hakim kılmak ve Kur'an'ın mesajını bütün insanlara ulaştırmak vazifesi vardı. Onun için Peygamberimiz (asm) bu devrede, kah gruplar halinde insanları ilmen İslamiyyete da'vet ettiği gibi; Hicret'in ikinci yılından i'tibaren savaş yolu ile de kafirleri İslamiyyete da'vet etmiştir. Ancak, Resulüllah (sav) kafirlerlle savaşmadan evvel onları İlsamiyyete da'vet ederdi. Eğer kabul etmeseler onlara cizye vermelerini teklif ederdi. Eğer bunuda kabul etmeseler, onlarla savaşırdı. Gelecek hadis-i şerifler, bu da'veti şöyle ifade etmektedir:

Devamı bir sonraki mesajdadır...




3) Nahl 125
4) Leyl 8-16
5) Yunus 32
6) En'am 71
7) Maide 58
8 ) Bakara 18
9) A'raf 179
10) İsra 74
11) Hud 113
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
ansiklopedik bilgileri siz okuyup
ortaya kendi metninizi koyarsanız daha iyi olur

yukardaki bilgilerden pek fazla birşey anlamıyorum.
mazur görün
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
ansiklopedik bilgileri siz okuyup
ortaya kendi metninizi koyarsanız daha iyi olur

yukardaki bilgilerden pek fazla birşey anlamıyorum.
mazur görün

Bu konu ilmi bir konudur ve oldukça anlaşılır düzeydedir.
Resulüllah'ın s.a.v cihadı, tebliğini ve mücadelesini birde ulemanın mücadelelerine işaret eden değerli bir konudur.
Konumuzda Resulüllah s.a.v efendimiz zamanındaki tebliğ mücadelesi ile günümüzdeki vatikan endeksli diyalog çalışmalarını kıyaslama fırsatı bulabilirsiniz ve ayrıca müslümanların cihadının nasıl olabileceği hususunda kur'an ve sünnet ölçülerinde şuurlanabiliriz.

Sizden beklentim sabırla okuyunuz eğer sabırla okursanız anlarsınız hemde gerekirse birkaç defa okuyunuz.
Bu konu üzerinde fikir konu bittikten sonra verilir konu daha sürecek.

fi emanillah
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
Birincisi: Peygamberimiz (asm) Necran Hristiyanlarına şöyle bir mektub yazmıştır:

''İbrahim, İshak ve Ya'kub'un Allah'ının adıyla! Allah'ın Resulü olan Muhammed'den Necran piskoposuna, Müslüman ol selamette kalırsın! İbrahim, İshak ve Ya'kub'un Allah'ına hamdettikten sonra sizi, kullara kulluk etmekten Allah'a kulluk etmeğe, kulların dostluk ve himayesinden Allah'ın dostluk ve himayesine çağırıyorum. Eğer bunu kabul etmezseniz, cizye vermeyi kabul edin. Şayet bunu da kabul etmezseniz, o zaman benimle savaşmaya hazırlanın. Vesselam.''12

İkincisi: Süleyman b.Büreyde'den, o da babasından rivayet eder ki; Peygamberimiz (asm) sahabeden birini , bir ordunun veya bir seriyyenin başına emir ta'yin etseydi, başta o emire ve onunla beraber olan Müslümanlara takva ve hayrı tavsiye ederdi. Sonra onlara şöyle derdi:
Allah'ın adıyla, Allah'ın yolunda, Allah'ın hakimiyetini inkar edenlerle savaşınız. Lakin, ganimet malından bir şey saklamayınız, gadrda bulunmayınız, (onlar yapmadığı müddetçe) müsle yapmayınız, çocukları öldürmeyiniz, düşmanınız olan müşriklerle karşılaştığınız zaman onları üç şeye da'vet ediniz:

''1) Evvela onları İslamiyyete da'vet edin. Kabul ederlerse, onlardan ellerinizi çekin.
''2) Eğer onlar İslamiyyeti kabul etmeseler, onlardan cizye istetin. Cizye vermeyi kabul etseler, onlardan kabul edin.
''3) Eğer cizye vermeyi kabul etmeseler, onlarla savaşın ve bu konuda Allah'tan yardım isteyin.''13

Üçüncüsü: Hayber fethinde Peygamberimiz (sav) Hazret-i Ali'ye sancağı vermiş, Ali 8ra) Peygamberimize sormuş:

''Ben ne üzerine onlarla savaşayım?'' Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuş:
''Sen onların bulunduğu yere var, onları İslamiyyete da'vet et, eğer kabul etmeseler onlarla savaş.''

Cihad Peygamberi olan Resulüllah (sav), Medine devresinde, Hicret'in yedinci senesinde devlet reislerine mektublar göndermek suretiyle onları İslamiyyete da'vet etmiştir. Hazret-i Peygamber (asm)'ın devlet idarecilerine gönderdiği da'vet mektublarından bir kaçını numune olarak zikrediyoruz.


12) el Bidaye ve'n -nihaye 5/48
13) Müslim

devamı ...(Habeşistan meliki Necaşi Eshame'ye gönderilen mektub)
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
(Habeşistan meliki Necaşi Eshame'ye gönderilen mektub)

Birincisi: Resul-i Ekrem (asm), Amr bin Ümeyye Hazretlerini da'vet mektubuyla Habeşistan meliki Necaşi Eshame'ye gönderdi. Gönderilen mektubun metni (mealen) şöyledir:

''Bismillahirrahmenirrahim!

''Allahu Teala'nın Resulü Muhammed (asm)'dan, Habeş Meliki Necaşi Eshame'ye!... Hidayete tabi' olana selam olsun!..

''Ey hükümdar! İslamiyyeti kabul edip selamette olmanı diler, sana olan ni'metlerinden dolayı, Allahu Teala'ya hamd ederim. Ondan başka ilah yoktur. O Melik'tir; bütün kainatta tasarruf sahibi yanlız O'dur. Kuddüs'tür; her türlü ayıp ve kusurlardan beridir. Selam'dır; kullarını bütün tehlikelerden selamette bulundurucudur. Mü'min'dir; emniyyet verendir. Müheymin'dir; herşeyi gözetip koruyandır.

''Ben şehadet ederim ki, İsa (as), Allahu Teala'nın, çok temiz, iffet sahibi, dünya hayatından tamamıyla çekilmiş bulunan Meryem'e ilka ettiği ruhu ve kelimesidir. Allahu Teala, Adem'i kudreti ile nasıl yarattı ise, İsa'yı da öyle yaratmıştır.

''Ey hükümdar! Ben, seni, eş ve ortağı olmayan Allahu Tealaya imana, O'na ibadet etmeye ve bana tabi' olmaya, Allahu Teala'nın bana göndiklerine de inanmaya da'vet ediyorum. Çünkü, ben, Allahu Teala'nın bunları tebliğ etmeye me'mur Resulüyüm.

''Seni ve askerlerini Aziz ve Celil olan Allah'a iman ve itaate da'vet ediyorum. Şimdi ben, sana lazım olan tebliğatı yapmış, dünya ve ahiret saadetini sağlayacak nasihatı etmiş bulunuyorum. Nasihatımı kabul ediniz! Hidayete tabi' olanlara selam olsun.''

Resul-i Ekrem (asm) Efendimize mektubunu, büyük bir edep ve tevazu' ile dinleyen hükümdar Eshame derhal;

Kelime-i Şehadet getirdi ve Müslüman olduğunu herkese i'lan ettikten sonra; '' Yemin ederim ki, o, kitab ehli olan Yahudi ve Hristiyanların gelmesini beklediği, önceki peygamberlerin geceleğini müjdelediği peygamberdir. Eğer yanına gitmeye imkanım olsaydı, muhakkak gider, hizmetiyle şereflenirdim!'' dedi.

Mektubu hürmetle güzel bir kutuya koyup; '' Bu mektublar burada olduğu müddetçe, Habeş'ten hayır ve bereket gitmez'' dedi.
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0





--------------------------------------------------------------------------------
İkincisi: Resul-i Ekrem (asv) Efendimiz, Dıhye-i Kelbi'yi de Rum imparatoru Heraklius'u İslam'a da'vet etmek için vazifelendirmişti. Mektubta şöyle ferman buyruluyordu:

''Bismillahirrahmenirrahim!

''Allahu Teala'nın Resulü Muhammed (asm)'dan, Rumların büyüğü Herakl'e...

''Allahu Tealanın hidayetine tabi' olanlara selam olsun!
Bundan sonra; seni İslam'a da'vet ediyorum. İslam'ı kabul et ki, selamet bulasın. Müslüman ol ki, Allahu Teala sana iki mükafat versin. Eğer yüz çevirirsen, bütün Hristiyanların vebali üzerinedir! 'Ey Resulüm! De ki: Ey ehl-i kitab denilen Yahudi ve Hristiyanlar! Bizimle sizin aranızda müşterek olan bir kelimeye, ya'ni benimle bütün peygamberlerin ortak da'vası olan İslam'ın şiarı olan 'LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDEN RESULÜLLAH' kelime-i tevhidine gelin! O kelime-i tevhidin ma'nası da şudur: Allah'dan başkasına ibadet etmeyelim ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp da ba'zımız ba'zımızı rabler edinmesin. Eğer onlar İslam dinini kabul etmekten ve İslam'ın şiarı olan 'LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDEN RESULÜLLAH' kelime-i tevhidini tasdik etmekten yüz çevirirlerse, işte o zaman onlara deyiniz ki: Şahid olun, bizler Müslümanlarız!' 14''
14/ Al-i İmran
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
Üçüncüsü: Resul-i Ekrem Efendimiz, Hatib bin Ebi Beltea'yı İslam'a da'vet mektubuyla Mısır hükümdarı Mukavkıs'a gönderdi. Mektubta şu gelecek ifadeler mevcuddu:

''Bismillahirrahmenirrahim!

''Allahu Teala'nın kulu ve Resulü Muhammed'den, Kıbt'ın (eski Mısır halkının) büyüğü Mukavkıs'a!

Selam, hidayete tabi' olanların üzerine olsun. Bu dua ve temenniden sonra derim ki: Müslüman ol ki selamete eresin. Müslüman ol ki, Allahu Teala'nın iki kat mükafatına nail olasın. Eğer bu da'vetimden yüz çevirip İslamiyyeti kabul etmezsen, bütün Kıbt kavminin günahı senin üzerinedir. 'Ey ehl-i kitab olan (Yahudi ve Hristiyanlar)! Aramızda ortak olan kelimeye geliniz. O da, Allahu Teala'dan başka hiçbir şeye ibadet etmeyelim ve O'na hiçbirşeyi ortak koşmayalım. Allahu Teala'yı bırakıp da birbirimizi rabler edinmeyelim. Eğer bu sözden yüz çevirirlerse; ''Şahid olunuz, biz Müslümanız' deyiniz! 15' ''


15/ Al-i İmran 64
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
selam güzel kitapmış. alıp okumak lazım :)

ALLAH razı olsun, gerçekten herkese tavsiye ederim. İlerleyen zamanlarda diyalog fitnelerine karşı cevaplarda çıkacak.
************
Dördüncüsü: İran Hükümdarına, Hazret-i Abdullah bin Huzafe gönderilmişti. Hazret-i Abdullah, kibirli İran Kisrası'na, Alemlerin Efendisinin kıymetli mektubunu sunduğunda, okuması için katibine verdi. Mektubta şöyle buyruluyordu:

''Bismillahirrahmenirrahim!

''Allahu Teala'nın Resulü Muhammed'den, Farsların büyüğü Kisra'ya!
Hidayete tabi' olanlara, Allah'a ve O'nun Resulüne iman edenlere, Allah'dan başka hiçbir ilah bulunmayıp O'nun hiçbir ortağı olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve Resulü olduğuna şehadet edenlere selam olsun.
Seni Allah'ın dinine çağırıyorum. Çünkü, ben, bütün insanlara Allah tarafından gönderilen bir elçiyim. Diri olanları uyarması ve kafirler hakkındaki azab sözünün gerçekleşmesi için peygamber olarak gönderildim. Müslüman ol ki, selamete eresin. Eğer yüz çevirirsen, Mecusilerin günahı senin boynuna olsun.''
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0

Beşincisi: Şüca' bin Vehb Hazretleri de, Gassan hükümdarı Harin bin Ebi Şemmer'e da'vet mektubuyla gönderilmişti. Mektubta şöyle ferman buyruluyordu:

''Bismillahirrahmenirrahim!

''Allahu Teala'nın Resulü Muhammed'den, Haris bin Ebi Şemmer'e!

''Hidayete tabi' olanlara, Allah'a iman ve Resulünü tasdik edenlere selam olsun. Ben, seni şeriki olmayan bir Allah'a iman etmeye da'vet ediyorum. Da'vete icabet ettiğin takdirde mülkünde yine hükümdar kalacaksın.''
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
Altıncısı: Salit bin Amr, Yemame hükümdarı Hevze bin Ali'ye gönderilmişti. Hevze, Hristiyandı. Peygamber Efendimiz (asm), mektubunda şöyle buyurmuştu:




''Bismillahirrahmenirrahim!

''Allahu Teala'nın Resulü Muhammed'den, Hevz bin Ali'ye!

''Hidayete tabi' olanlara selam olsun! Ey Hevze! İyi bil ki, İslamiyyet, develerin ve atların gidebileceği en uzak yerlere kadar yayılacak, bütün dinlere galip gelecektir. Binaenaleyh, sen de İlslam'ı kabul et ki, selamet bulasın. Müslüman olursan, hakimiyyetin altında bulunan yerlerin idaesini yine sana bırakırım.''
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
Bu konularımıza inşaAllah devam etme ortamı bulabiliriz.
 
Üst