Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Katılım
14 Şub 2008
Mesajlar
18
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Konum
izmir
Necmettin Erbakan Kozanoğulları soyundandır. 1800'lü yılların son döneminde Adana'nın Kozan ve Saimbeyli bölgelerinde asırlarca hüküm süren Kozanoğulları Beyliği'nden gelip İstanbul'a yerleşen ve Sultan Abdülhamid'e yakınlığı ile bilinen Hüseyin Bey'in torunudur. Dolayısıyla Necmettin Erbakan Türkiye'nin Saraylılar diye adlandırılan bir ailesinden geliyor. Baba tarafı 19. yüzyıl sonlarında Adana'nın Kozan ve Saimbeyli bölgelerinde hüküm süren Kozanoğullarından. Dedesi Kozanoğlu Hüseyin Bey, İkinci Abdülhamit döneminde saraya yakınlığı ve bağlılığıyla tanınan bir zattır. İşte Erbakan bu zatın oğlu Mehmet Sabri Bey'in oğludur. Annesi Kamer Hanım'dır. Kamer Hanım ise Sinoplu Kale Kumandanı Binbaşı Halil Bey'in torunudur.

Erbakan'ın dedesi Hüseyin Bey, oğlu Mehmet Sabri Bey'e hukuk tahsili yaptırır. Mehmet Sabri Bey hukuk mektebini bitirdikten sonra ilk görev olarak Erzurum İstinaf Mahkemesi Savcılığı'na tayin edilir. Erzurumlular bu beyefendiyi çok severler ve tanınmış ailelerden Korukçuların kızı Sabriye Hanımla evlendirirler. Savcı Mehmet Sabri Bey'in ve Sabire Hanımefendinin Nizamettin ve Selahattin isimli iki çocukları dünyaya gelir.

Birinci Dünya Savaşı sonunda Ruslar'ın Erzurum'u işgali sebebiyle zorunlu bir göç başlar. İşte bu korkunç şartlar içerisinde yapılan göç sırasında Sabire Hanım yolda vefat eder. Böylece bu mutluluk bozulur. Arkasından Ağır Ceza Reisi olarak Sinop'a tayin edilen Mehmet Sabri Bey bu sefer Sinoplu Kamer Hanımla evlenir.

Kozanoğulları daha sonraları Nazırzade oldular. Yani Bakanlık payesine erişmiş oldular. İşte bu yüzden 1934 senesinde Soyadı Kanunu çıktığında herkes soyisim ararken Nazırzadeler Erbakan soyadını aldılar.

Böylece Necmettin de Erbakan soyadını almış oluyordu.

Erbakan, Anadolu'nun kuzeye doğru en çok ilerleyen ve ince Burun ile sona eren kara çıkıntısına doğudan birleşen küçük bir yarım adanın yüksekliği az olan berzah kesiminde kurulmuş ve 1924 yılında vilayet yapılan Sinop ilinde dünyaya geldi. Babası Mehmet Sabri Bey, Cumhuriyet'in üçüncü yılının kutlandığı 29 Ekim 1926'da dünyaya gelen oğluna Dinin Yıldızı anlamına gelen Necmettin adını koydu. Erbakan, anne (Kamer Hanım'ın) ve babası (Mehmet Sabri Bey'in)nın üçüncü çocuğudur. Abilerinden Nizamettin Erbakan cildiye doktoru, Selahattin Erbakan göz doktorudur. Küçük kardeşlerinden Kemalettin Erbakan diş doktoru, Atife (kız kardeşi) eczacı ve Akgün Erbakan ise mühendistir.

Bu, Erbakan ailesinin tüm fertlerinin akademik seviyede bilgili ve kültürlü olduğunu gösteriyor.

29 Ekim 1926'da Kamer Hanım'ın dünyaya getirdiği çocuk, yuvarlak yüzlü nurtopu gibi idi. Bu çocuk, istikbalde hangi ilklere imza atacağını, neler kuracağını, neler yapacağını, nelerle karşılaşacağını, devlet adamı olup olamayacağını, hangi şeyi dava edineceğini, kimin rızasını kazanmak için uğraşacağını, ne ile suçlanacağını, hangi şeyi dava edineceğini, kimin rızasını kazanmak için uğraşacağını, milyonların gönlünde nasıl taht kuracağını kimse bilmiyordu. Annesi Kamer Hanım da bilmiyordu.

Dindar bir ailenin çocuğu olan Necmettin Erbakan, temel ahlaki eğitimini ve sağlam aile terbiyesini anne ve babasından aldı.

Dinin Yıldızı 29 Ekim 1926'da Türkiye'de doğmuştu artık. Karanlıkta kalan nice meseleleri, bilinmeyenleri aydınlatacaktı. Onu söndürmek için, ışığının önüne geçmek için nice kimseler ne entrikalar çevireceklerdi...!
 
Katılım
14 Şub 2008
Mesajlar
18
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Konum
izmir
Erbakan 1937 yılında İstanbul taşındı. Babası Mehmet Sabri Bey'in niyeti, oğlu Necmettin Erbakan'ı o yıllarda Almanya'nın dünya'da giderek artan prestiji nedeniyle Alman Lisesi'ne kaydettirmekti. Ancak bu okuldaki öğrenim süresi hazırlık sınıfıyla birlikte yedi yıl olduğundan Alman Lisesi yerine İstanbul Erkek Lisesi'ni tercih etti. Okulda hep takdirle geçmenin yanı sıra sıfırcı Avni olarak ün yapan fizik öğretmeni rahmetli Avni Kuren'den 10 üzerinden 10 puan almayı başaran ilk öğrenci Necmettin Erbakan oldu.

Erbakan öğretmenlerinden öğrendiği tarifleri noksansız ve fazlasız anlatırdı. Bu sebeple bütün öğretmenlerin ilgisini çekerdi. Bir gün okula yeni tayin edilen bir öğretmen öğrencilere bir tarif sormuş. Bu soruya en mükemmel cevabı Erbakan vermiş. Dersten sonra öğretmenler odasında Erbakan'ın zekasından bahseden bu öğretmene diğer öğretmenler gülmüşler. Niçin gülüyorsunuz? diye sormuş. Öğretmenler de okula yeni geldiğiniz belli diye cevap vermişler.

ERBAKAN LİSEYİ BİRİNCİLİKLE BİTİRİYOR

Erbakan okul derslerinde gösterdiği üstün başarılarla lise tahsilini devam ettirdi. Sonunda lise hayatını okulu birincilikle bitirerek noktaladı. İlk üç dereceyi paylaştığı arkadaşları belki girememek ihtimalini düşünerek İstanbul Teknik Üniversitesi'nin yanısıra başka fakültelere de kayıt olmuşlardı. Oysa Erbakan sadece İstanbul Teknik Üniversitesi'ne başvurdu.

O dönemlerde liseyi birincilikle bitirenler İstanbul Teknik Üniversitesine imtihansız giriyorlardı. Erbakan bu imkanı reddetti. Daha sonra girdiği imtihanda gösterdiği üstün başarı nedeniyle İstanbul Teknik Üniversitesinin ikinci sınıfından okumaya başladı. Böylece Erbakan öğrencilik yıllarında bir ilke imza atmış oldu.

ERBAKAN ÜNİVERSİTEYİ DE BİRİNCİLİKLE BİTİRİYOR

Erbakan liseyi birincilikle bitirdikten ve üniversite imtihanlarında gösterdiği üstün başarından sonra İstanbul Teknik Üniversitesi ikinci sınıfında okumaya başladı. İlkokul, ortaokul ve lisede gösterdiği üstün başarıyı üniversite hayatında da katlayarak devam ettirdi. Özellikle matematik derslerinde gösterdiği üstün başarıdan dolayı arkadaşları ona YARIM DÜNYA ve DERYA diye isim takmışlardı.

OKUL ALBÜMÜNDE ERBAKAN

Necmettin Erbakan, Toylardandır, dindardır, çalışkandır. Hayatının yarısını namaz, yarısını da projeler işgal eder. Sınıfının yarısını kendisi, yarsını da arkadaşları işgal eder. Proje ve raporları geniş izahlıdır. Herkesin bir sayfada bitirdiği konuyu, o kırk sayfada hülasa eder. Kendisine civata nedir diye sorarsanız, izaha demir filizlerinin naklinden başlar. O kadar uzun anlatır ki nihayet namaz vakti gelir, gider namazını kılar, gelir ve kaldığı yerden anlatmaya devam eder.

OKUL ALBÜMÜ ILE İLGİLİ KENDİSİ ŞÖYLE DİYOR

Okul yıllığının başındaki TOY kelimesini arkadaşlarımız İstanbul Teknik Üniversitesi ikinci sınıfa gidenler için kullanırlardı. Ben üniversiteye ikinci sınıftan başladığım için banada aynı ifadeyi tabir etmişlerdi.

ALMANYA'LI BİLİM ADAMI ÜSTÜN BAŞARISI SONUCU İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ’NİN ALMANYA’YA GÖNDERDİĞİ ERBAKAN'I ANLATIYOR

'Sayın Erbakan çok girişimci bir insan.Temel niteliği hem dizel hem benzinli motorlarda yanan bir yakıt geliştirmekti. Ya da öyle bir motor geliştirmekti ki her iki yakıtla da kullanılabilsin. Onun özelliklerine gelince, Ekim 1951 yılında Üniversitemize geldi, odama girdi yanımdaki boş masaya oturdu. Bizi tanıştırdılar. Bu Bay Galler çok yardımcı olacak dediler.

Ama benim yardımıma hiç gerek yoktu. Kendini hemen işe adapte etti. Hem deneysel hem teorik olarak çok büyük bir projeye başladı. Bir buçuk yıl içinde bu projeyi hayran olacak şekilde tamamladı. Bütün problemleri çözdü. Ama onun bunların yanında çok başka özellikleri de vardı. Çok düşünceli çok sevecen bir insandı. Öyle diyebilirim ki ilk geldiği günden beri aramızda bir sempati oluştu. Ona çok çabuk ısındım. Beraberce sadaterel konular üzerine de konuştuk. Her şeyden önce bana İstanbul'u sevdiren, İstanbul 'dan zevk almamı sağlayan insandır. Onu dinamik bir insan olarak tanıdım. Sempatik bir çalışma arkadaşı ve çok iyi bir dost.

Prof.Dr.Josef Geller
 
Katılım
14 Şub 2008
Mesajlar
18
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Konum
izmir
ERBAKAN ALMANYA'DAN TÜRKIYE'YE DÖNÜYOR

Kendi sanayimizi kurmalı, batıya muhtaç olmamalıyız düşüncesiyle yaşayan Erbakan Almanya'nın nasıl kalkındığını bizzat yaşayarak gördü. Bu büyük sanayi imparatorluğuyla karşılaşınca gözleri kamaştı, heyecanlandı. ”Almanya milli sanayini kurar da Türkiye millî sanayisini kuramaz mı?“ diyerek Almanya'yı bırakıp 1953 yılında Türkiye'ye İstanbul Teknik Üniversitesi'ndeki görevine döndü. Bu görevi esnasında Türkiye'nin sanayileşmesinde en önemli rol oynayacak olan öğrencileri yetiştirmeye çalıştı. Erbakan'ın doçent olarak öğrenci yetiştirmeye çalıştığı Motorlar Kürsüsü'ndeki bu görevi 1954 yılına kadar devam etti.

Aynı yıl onsekiz ay sürecek yedek subaylık için İstanbul Kağıthane'deki İstihkam Okulu'nda askerlik görevine başlamak için öğretim üyeliği görevinden ayrıldı.

ERBAKAN KENDİ ÜLKESİNDE FABRİKA KURUYOR

Almanya'dan büyük bir aşk, şevk, azim ve heyecanla Türkiye'ye dönen Erbakan, 1 Temmuz 1956 yılında 200 ortak toplayarak Konya'da Gümüş Motor Fabrikası'nı kurdu. Böylece düşlerini hayata geçirme olanağını yakaladı. Tarımsal sulamada kullanılan 5-15 beygir gücünde motor ve pompaları üretmek üzere kurduğu bu fabrikanın açılışına ilim ve irfan sahibi olan ve Türkiye'nin sanayileşmesini çok arzulayıp tavsiye eden Mehmet Zahit Kotku Efendi de katıldı.

Büyük yankılarla ve ihtişamla açılan Gümüş Motor Fabrikası çok uzun ömürlü olmadı. Erbakan'ın yönetimindeki Fabrika iki yıl sonra büyük bir mali krize girerek batma noktasına geldi. Bunun üzerine en büyük hissedar olan Şeker Şirketi fabrikaya el koydu. Erbakan'ın kurduğu Gümüş Motor Fabrikası, bugün Pancar Motor adı altında çalışan fabrikanın oluşumunu başlattı.

Görülüyor ki Erbakan hayalci değil icraatçı bir lider.

Bu yıllarda Gümüş Motor Fabrikası'nda çalışan bir usta şöyle anlatıyor.

GÜMÜŞ MOTOR USTASI ANLATIYOR

“Necmettin Erbakan Bey’in insana vermiş olduğu değer, ikna edici bir mahiyet taşır, Coşkun Tezcan

TÜRKİYE'DE İLK YERLİ OTOMOBİL YAPAN ERBAKAN'DIR

Erbakan'ın 1956 yılında kurduğu Gümüş Motor Fabrikası'nda 850 işçi çalışmakta idi. Yılda yüzde yüz yerli 5000 dizel motoru yapılıyordu. Erbakan 1963 yılma kadar üniversiteden izinle ayrılmış fabrikanın genel müdürlük ve idare meclisi reisliğini devam ettirmekte idi. Bu genç bilim adamı her şeye rağmen Gümüş Motor'un devam etmesini, hatta Gümüş Motor'un yerli araba üretmesini istiyordu.

1960 yılında, Ankara'da yapılan Sanayi kongresinde konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi Motor Kürsüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Necmettin Erbakan Türkiye'nin kendi otomobilini yapabileceği fikrini ortaya attı. Bunun üzerine zamanın ihtilalcileri de, Eskişehir Demiryolları CER Fabrikası'nı Erbakan'ın emrine verdiler. Buradaki Türk mühendis ve işçilerle el ele veren Erbakan, Türkiye'nin ilk ve tek Devrim adlı yerli otomobilini yaptı.

CEMAL GÜRSEL YERLİ OTOMOBİL İÇİN ERBAKAN'A NE DİYOR

Yerli arabamıza Devrim Otomobili diyelim. Anlattığın hususlar Türk sanayii adına düşündürücü şeylerdir. Sizi tebrik ederim...

ERBAKAN ODALAR BİRLİĞİ GENEL SEKRETERİ OLUYOR

Gümüş Motor Fabrikası'nın mali kriz sebebiyle kapanması olayının ardından Erbakan'ın yaşamında yeni bir dönem başladı. Bu dönem Erbakan'ı politikaya hazırlayan Odalar Birliği dönemi idi. Bu dönemde Şubat 1966'dan Kasım 1966'ya kadar Odalar Birliği Sanayi Daire Başkanlığı görevinde bulundu. Kasım 1966'da Odalar Birliği Genel Sekreteri oldu.

Odalar Birliği Genel Sekreterliği döneminde, Odalar Birliğinde milletimizin mutlu bir azınlığa istismar ettirildiğini, bütün illerden bankalara tevdi edilen mevduatın % 80'e yakın kısmının büyük şirketlere yüzde 20'sinin ise Anadolu tüccarına bırakıldığını ve memlekette kurulacak olan sanayi tesislerinin yüzde 80'ı yine kayrılan bir büyük şirketlere verildiğini gören Erbakan bu dengesizliği ve haksızlığı düzeltmeye kalkınca, başta o günkü Başbakan Süleyman Demirel olmak üzere bazı rant çevreleri büyük bir rahatsızlık duymuşlardı.

Böylece Erbakan Odalar Birliğinde tek başına Süleyman Demirel'in başkanı bulunduğu hükümete karşı sözkonusu dengesizliğin ve haksızlığın giderilmesi için mücadelesini başlatmıştı.

ERBAKAN ODALAR BİRLİĞİ BAŞKANI OLUYOR

Gördüğü dengesizliği ve haksızlığı Genel sekreter olarak gideremeyeceğini anlayınca, yaklaşan Odalar Birliği Genel Kurulu'nda, yönetim kurulunu ve Genel Başkanlığı eline geçirmeye karar vermek zorunda kalan Erbakan Büyük Ankara Oteli'nde bir daire kiralamış ve sıkı bir çalışmaya girişmişti. Adalet Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi ise mevcut yönetimi ve onun başkanı Sezai Diplan'ı desteklemek üzere koalisyon kurmuşlardı. Böylece Erbakan iktidara ve muhalefete karşı tek kişi olarak mücadele ediyordu.

Demirel Hükümeti Odalar Birliği seçimini Erbakan'ın kazanacağını anlayınca anayasa, ve diğer mevzuata aykırı olmasına rağmen bir bakanlar kurulu kararı çıkararak, kongre gündeminin seçimler maddesini ertelemek zorunda kaldı.

Bakanlar Kurulu kararına iktidar ve muhalefet güçbirliğine rağmen Erbakan Anadolu tüccarının desteği ile % 75 kahir ekseriyetle rakiplerini yere vurarak Mayıs 1969 yılında Odalar Birliği Genel Başkanlığı seçimini kazandı.

Ancak bu yenilgiyi hazmedemeyen Adalet Partisi Hükümeti verdiği hukuk dışı kararı yürütmek için antidemokratik bir yola tevessül ederek o günün İçişleri Bakanı Faruk Sükan'ın talimatıyla Erbakan'ın polis zoruyla Odalar Birliğinden atılmasını istemişti.

Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, polis zoruyla Erbakan'nın Odalar Birliği Genel Başkanlık görevine son verdi.

 
Katılım
14 Şub 2008
Mesajlar
18
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Konum
izmir
ERBAKAN SİYASET'E BAŞLIYOR

Odalar Birliği'ndeki bu mücadele Erbakan'ın siyasete girme arzusunu güçlendiriyordu. Dolayısıyla 14 Ekim 1969'da yapılan Genel Seçimlerde Konya'dan bağımsız milletvekili adayı oldu.

Erbakan'ın seçilmesini önleyebilmek için bir takım çevreler hemen harekete geçip çeşitli çarelere başvurdular. O günlerde bir kesim müslüman insanların gözdesi olmayı başarmış olan BUGÜN gazetesinde Erbakan'ın alacağı oyların iptal edilmesi maksadıyla, Erbakan'ın oy pusulasını da mühürleyerek sandığa atın şeklinde haberler yayınlandı. Bu sebeple Erbakan'ın aldığı oyların yarıya yakını iptal çıktı.

Erbakan'ın aldığı oyların yarıya yakını iptal çıktığı halde, yine fazlasıyla oy alarak milletvekili seçilmeyi başardı. Çünkü O, başarmak için Konya ve çevresinde gece demeden gündüz demeden fevkalade bir aksiyon ve organizasyon ile çalışmıştı. Çalışan elbette başarır.

Erbakan milletvekili seçilir seçilmez, sonraki dönemde dava arkadaşları olan Ahmet Tevfik Paksu, Hasan Aksay, Süleyman Arif Emre ve Ali Hikmet Güner'in hazırlıklarını 1967'den buyana sürdürdükleri Milli Görüş düşüncesine sahip bir partinin kurulması için kolları sıvadı.

ERBAKAN 43 YAŞINDA MİLLETVEKİLİ SEÇİLİYOR

1969'da Konya'dan bağımsız milletvekili seçilen 43 yaşındaki Prof. Dr. Necmettin Erbakan, istikbalde fikir ve düşüncelerinden dolayı bir çok zorlukla karşılaşacağını bildiği halde aday olup siyasete girdi.


ERBAKAN İLK PARTİSİNİ KURUYOR

Erbakan ve bir grup MNP'li dua ederken
14 Ekim 1969 tarihinde Konya bağımsız milletvekili olarak Meclise girmeyi başaran Erbakan, parti kurmak için istişare çalışmalarına başladı. Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Zahit Kotku Efendi, Bayburtlu Paşa Dede Efendi başta olmak üzere ülkedeki bir çok olgunluğuyla, ilmiyle, tarihi bilgisiyle, tecrübesiyle, faziletiyle, irfanıyla, itibarıyla tanınmış kişilerle bireysel ve toplu istişareler yaptıktan sonra 24 Ocak 1970 tarihinde Milli Nizam Partisi'ni kurdu. Milli Nizam Partisi, Adalet Partisinden istifa eden Hüsamettin Akmumcu ve Hüseyin Abbas Beylerin de katılımıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde üç sandalyeye sahip oldu.

Böylece Türkiye'nin sanayileşmesi, kalkınması ve Milli Görüş Davası'nın yürütülmesi için ilk parti kurulmuş ve Mecliste temsil ediliyordu. Milli Nizam Partisi'nin Genel Merkezi Ankara'nın Meşrutiyet Caddesi'nde idi. Genel Merkez binasındaki Genel Başkanlık koltuğunda Erbakan oturuyordu. Artık O, ilk ve yeni kurulan bir partinin Genel Başkanı ve siyasetin ortasında olan bir lider idi. Hem de Milli Görüş Lideri.

Erbakan'ın kurduğu ilk partiye Milli Nizam adının verilmesi hususunda partinin genel başkan yardımcısı Hasan Aksay Bey şöyle der:

Partimize Milli Nizam adının konulması merhum Eşref Edib'in teklifi ve arzusu eseri olmuştur. Eşref Edib Cumhuriyetten beri, Mehmet Akif'le böyle bir partinin hasretini çektiğini de belirtmişti.
 
Katılım
14 Şub 2008
Mesajlar
18
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Konum
izmir
MİLLİ NİZAM PARTİSİ’NİN FAALİYETLERİ

Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın Genel Başkanı olduğu Milli Nizam Partisi mecliste on kişiyi bulup grup kuramadığı için, milletvekilleri resmen parti adına aksiyonlara girişemiyorlardı. Yapılacak teşebbüsleri kendi adlarına yapıyorlardı. Böyle olmasına rağmen çok önemli parlamento faaliyetlerine girişilmiştir.

Bu faaliyetlerden bazıları şunlardır::

l- Ap'nin Yerli Sanayicilere Karşı Oluşunun Tesbit Edilmesi

Milli Nizam Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, partisinin meclisde grubu olmadığı için Bütçe Plan Komisyonu'nda şahsı adına söz alarak hükümetin yapılacak yeni sanayi yatırımlarında tercihini yerli müteşebbislerin aleyhine kullandığını açıklayarak Süleyman Demirel başkanlığındaki Adalet Partisi iktidarını köşeye kıstırmıştır.

Bu gerçeklerden haberi olmayan AP'li milletvekili ve senatörler bu iddiaları aşırı bularak Erbakan'a çıkışarak şöyle diyorlar:

Yağma yok hoca, bu kadar ağır ithamları partimize yönelteceksiniz, sonra da çekip gideceksiniz, olmaz böyle şey. Delil isteriz, bu işi bu safhada bırakamazsınız.

Erbakan'ın isteği de zaten bu idi. Ama kişisel konuşmalar 10 dakika ile kısıtlı. Erbakan cevaben: Mühlet verin, delillerimi, misallerimi açıklayayım diyor.

Mühaletefe mensup çok sayıda milletvekili, kendi konuşma haklarını Erbakan'a devrediyorlar. Bunun üzerine Erbakan kırk'ı aşkın dosya üzerinde ayrıntılı açıklamalar yapıyor, hükümetin yerli tüccarı, yerli sanayici, yabancı sermayeye haksız bir şekilde nasıl ezdirdiğim bir bir açıklıyor. Erbakan'ın bu açıklamalarından sonra hükümet adına bu iddiaları cevaplamak için o günün sanayi bakanı Bursa Milletvekili Ahmet Türkel Bey konuyu incelemek için Bütçe Komisyonu'ndan 8 saatlik süre istiyor. Kendisine istediği kadar süre veriliyor. Hazırlığını yapıp geldikten sonra yaptığı konuşmada şöyle demiştir:

Yapılan iddiaları dosyalar üzerinde bir bir inceledim. Erbakan Bey'in söyledikleri doğrudur. Maalesef hükümetimiz verilen her misalde tercihini yerli müteşebbisler lehinde kullanmamış, yabancılar veya onlarla ortak olanlar lehinde kullanmış...

Bunun üzerine Adalet Partili parlementerlerden sıfır, sıfır sedaları yükseliyor, sen nasıl bakansın bizi savunacağın yerde Erbakan'ı doğruluyorsun; diye kızıyorlar.

Bu olay gerek Erbakan ve gerekse onun ortaya koyduğu Milli Görüş aksiyonu bakımından çok müsbet gelişmelere yol açmıştır.

2- Ortak Pazar Hakkında Gensoru Önergesi


Erbakan, Milli Nizam Partisi olarak Ortak Pazar'a karşı olduklarını kamuoyuna açıklamış ve büyük bir kampanya başlatmış, yurdun her bölgesinde büyük mitingler düzenleyerek gizlenen gerçekleri anlatmaya çalışmış. Bununla da yetinmeyip bu meseleyi ilk kez meclis gündemine getirmiştir. O zamanlarda Avrupa Topluluğu'nun siyasi birleşme gayesi, masonik partiler ve bazı çevrelerce çok daha sıkı bir şekilde gizli tutuluyordu. Erbakan'ın meclisteki açıklamaları, bu sebepten sert tepkilere neden oluyordu.

3- İnsan Hakları Önergesi


Milli Nizam Partisi döneminde 12 Mart Askeri Müdahalesi olduktan sonra anayasada değişiklikler yapılmaya başlandığında Erbakan fırsat bu fırsattır diyerek, fikir suçlarını cezalandıran 163.'cü maddeyi ele alan zor kullanılmadıkça fikirlerin açıklanmasının suç sayılamayacağım öngören bir değişiklik önergesi hazırlayarak Anayasa Komisyonu'na verdi. Komisyonda söz alarak savunmasını da yapıyor. Ama AP ve CHP oylarıyla reddedildi.

MİLLİ NİZAM PARTİSİ KAPATILIYOR

Dava açan: Hikmet Gündüz Gerekçe: Anayasa'nın 2,19 ve 57. maddeleri Sebep: Laikliğe aykırı faaliyette bulunmak Cumhuriyet Başsavcısı Hikmet Gündüz'ün Milli Nizam Partisi'nin laikliğe aykırı faaliyette bulunduğu sebebiyle kapatma davası açtığı için anayasa Mahkemesi Milli Nizam Partisi Genel Merkezine dava ile ilgili bir tebligat gönderiyor. Savcı partiye veya partililere hiç haber vermeden, savunma istemeden kapatma davası açtı, Anayasa Mahkemesi de duruşma yapmadan evrak üzerinde karar vererek, Milli Nizam Partisi'ni kapattı.

Partisinin kapatılması kendisini çok üzdüğü için Erbakan bir kalp rahatsızlığı geçirdi ve İsviçre'de tedavi gördü.


MİLLİ SELAMET PARTİSİ KURULUYOR

Muhterem Erbakan Hocamız ülkemizin Milli Görüşe olan ihtiyacının devam ettiğini ve ülke için Milli görüşün tek kurtuluş yolu olduğunu bildiği için Milli Selamet Partisi ismiyle siyasete devam ediyor.

ERBAKAN BAŞBAKAN YARDIMCISI OLUYOR

1973 seçimlerinde CHP 146 milletvekili kazanarak birinci olduğu için Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk hükümeti kurma görevini Bülent Ecevit'e verir. Bunun üzerine Ecevit parti liderleriyle görüşmeye başlar.

Erbakan Hoca ile de görüşür. Ancak Erbakan Hoca Genel İdare Kurulu, Meclis gurubu ve il başkanlarıyla istişare yaptıktan sonra Ecevit'e hayır dedi. Erbakan'ın arzusu Demirel'le hükümet kurmak idi. Ancak Demirel milletin kendisine muhalefet görevi verdiğini söyleyip hükümet kurmaya yanaşmıyordu.

Erbakan, Ecevit'in ilk hükümet kurma teklifini red ettikten sonra Meclis'ten bir hükümet çıkması ihtimali çıkmaza giriyordu. Böylece üç buçuk aylık hükümet buhranı meydana çıkmış oluyordu.

Erbakan sonunda Türkiye'nin hükümet buhranını aşması ve davasına faydalı olacağı düşüncesiyle Ecevit'le hükümet kurmaya kerhen de olsa razı oldu. Böylece koalisyon protokol çalışmaları, hükümet programı ve bakanlıkların taksimatı hazırlıkları başlatılmış oluyordu.

Derken CHP-MSP hükümeti 26 Ocak 1974 tarihinde kuruldu ve 1 Şubat 1974'de hükümet programı Millet Meclisi'nde ve Cumhuriyet senatosunda okundu, bilahare müzakere edildi ve koalisyon hükümeti güven oyu aldı. Güven oyu alan hükümetteki bakanlıklardan başbakanlık dahil 17 bakanlık CHP'ne 7 bakanlık MSP'ne verilmişti. MSP'nin almış olduğu bakanlıklar şunlardı:

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan,
Devlet Bakanı S. Arif Emre,
Adalet Bakanı Şevket Kazan,
İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk,
Ticaret Bakanı Fehim Adak,
Tarım Bakanı Korkut Özal,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Abdülkerim Doğru.

Bu adımlarla Erbakan, davası uğrundaki mücadelesinin Başbakan Yardımcılığı basamağında hizmet için yeni bir start veriyor.

ERBAKAN'IN MSP DÖNEMİNDEKİ HİZMETLERİ

Erbakan, MSP'nin ortak olduğu koalisyonlu hükümetlerde başbakan yardımcılığı görevleri dönemlerinde çok önemli hizmetlere imza attı. Hakkı müdafaa etmeyi, milletin maddi ve manevi bakımdan menfaatlerini korumayı önemli bir görev kabul eden Erbakan'ın MSP döneminde yaptığı önemli hizmetlerden bazıları şunlardır:

A- Ahlak Ve Maneviyatla İlgili Hizmetleri

Maddi yönden kalkınmış toplumların manen kalkınmadıkları için çökmeye mahkum olacakları gerçeğin çok iyi idrak eden Erbakan önce ahlak ve maneviyat' diyerek yola çıktığı için bu sahada önemli hizmetlere imza atmayı başardı. Bu hizmetlerden bir kaçını zikredelim.

1- Elli iki tanesi Süleyman Demirel hükümeti tarafından kapatılan orta kısımlarını yeniden devreye koymak üzere tam 300 tane İmam-Hatip Okulu'nün açılması. Bu hizmetin büyüklüğünü şundan anlıyoruz; Cumhuriyet tarihi boyunca 50 yılda 50 tane, MSP döneminde sadece 3 yılda 300 tane İmam-Hatip okulu açılmıştır.

2- İmam-Hatip Okulu mezunlarının üniversitelere girmelerini sağlaması. Bu sebeple Îmam-Hatip çıkışlı yüzbinlerce inançlı, dürüst, rüşvet almayan, rüşvet vermeyen avukat, doktor, mühendis, polis, öğretmen, memleket ve milletine hizmet etmektedir.

3- Îmam-Hatip Okulu mezunu öğretmenlerin ilkokullarda Din ve Ahlak dersi öğretmeni olmalarının sağlanması.

4- Bütün okullara Din ve Ahlak dersi mecburiyeti konulması. Bu Din ve Ahlak derslerinin Ortaokul ve Liselerde ilahiyat mezunlarınca okutulması talimle şart koşulmuştur.

5- 1976-1977 ders yılı başından itibaren ilk, orta ve liselerde bütün ders kitaplarının yeniden yazılmasının Bakanlar Kurulunca karara bağlanması.

6- Mısır, Suudi Arabistan gibi müslüman ülkelerde okuyanların diplomalarının Türkiye'de geçerli sayılması

7- Müstehcen neşriyatla ve ahlaka aykırı yayınlarla mücadele kanununun çıkartılması, Adalet ve İçişleri Bakanlıklarınca ciddiyetle uygulanması.

8- Vakıf mallarının yağmalanmasına son verilmesi, vakıflarca 500'e yakın cami'nin yeniden restore edilmesi, vakıf gelirlerinin üç-dört misline çıkarılması, vakıf aşevlerinden yedirilen yoksulların sayısının artırılması ve 5000 kadar âmâ, sakat ve sahipsiz insana vakıflardan maaş bağlanması.

9- Risale-i Nur gibi dini, ilmi ve ahlaki eserlerin okutulmasına konulan yasakların kaldırılması.

10- Kur'an Kurslarının yapılması, yaşatılması için Cumhuriyet tarihinde ilk defa bütçeden ödenek ayrılması ve 3000'den fazla Kur'an Kursu'nun açılması.

11- Din görevlilerinin meslek içi eğitimi için 7 tane Bölge Eğitim Merkezinin kurulması.

12- Fahri olarak görev yapan din görevlilerine kadro verilmesi.

13- MSP'nin hükümet ortağı olduğu dönemde başörtüsü zulmüne mani olması ve bu sebeple hiç bir kız öğrenciye zulüm yapılmaması.

14- MSP-CHP koalisyonu döneminde Milli Eğitim Bakanlığı CHP'ye verilmişti. Bakan ise Mustafa Üstündağ idi. Bu bakanlık tarafından başörtüsü ile okullara girilmesini yasaklayan bir tamin yazılıyor. Ancak bu tamimi haber alan Erbakan harekete geçiyor ve tamimin uygulanmasını durdurtuyor.
 
Katılım
14 Şub 2008
Mesajlar
18
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Konum
izmir

B-Maddi Kalkınma İle İlgili Hizmetleri Milletimizin huzur, güven, mutluluk içirişinde yaşaması için hizmet olarak bir çok adımın atılması gereklidir. Erbakan'ın MSP koalisyonları döneminde attığı bu önemli maddi atılımlardan bazılarını başlıklar halinde kaydedelim.


1- istiklâl Harbi gazilerine maaş bağlanması hususunda kanun teklifi verilmesi.
2- Emekli işçilerin eş ve çocuklarının sigorta kapsamına alınması
3- Çalışan işçilerin ana babalarının sigortalı sayılması.
4- Asgari (en az) geçim indirimi kanun teklifinin hazırlanması.
5- Mukaddesata şovenlerin cezalandırılması
6- Çıraklık ve kalfalık kanunun çıkartılması.
7- Muhtarlara maaş bağlanması
8- Pahalılığı önlemek için faizin masrafa yazılmaması.
9- Doğu Anadolu'da görev yapanlara yakacak yardımı yapılması
10- Küçük çiftçi ve balıkçıların vergi muafiyeti sınırının yukarı alınması
11- Yabancı ülkelerde çalışan işçilerin askerliklerinin 29 yaşına kadar uzatılması.
12- Ev hanımı olan kadınların ve özel ev hizmetinde çalışanların sigorta kapsamına alınması
13- Tarım ve Orman işçilerinin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına alınması
14- Yurtdışında çalışan işçilerin Türkiye içindeki hizmetlerinin birleştirilmesi
15- Yurtdışındaki işçi çocuklarının diplomalarının geçerli sayılması.
16- 65 yaşını dolduran düşkünlere maaş bağlanması
17- Dul ve yetimlere maaş bağlanması
18- Ağır Sanayi hamlesinin başlatılması Ülkemizi geri kalmışlıktan, sömürülmekten ve dilencilikten kurtarmak, milletimizin mutlu olması, huzur içinde yaşaması ve kalkınmış zengin bir Türkiye için ağır sanayi hamlesini başlatmak ve Milli Harp Sanayini kurmak zorunda olduğumuza inanan Erbakan, 200 büyük fabrikanın plan ve projelerini hazırlayıp temellerini attı. Bu dev tesislerin 70 kadarı fiilen işletmeye açıldı ve kâr sağlandı. Geri kalan 130 fabrikanın çoğunun kaba inşaatları ve hizmet binaları bitirildi, hatta bazılarının makinaları bile hazırlatıldı.

ERBAKAN ÜÇÜNCÜ KEZ BAŞBAKAN YARDIMCISI OLUYOR

Birinci Milliyetçi Cephe hükümeti emperyalist dış güçlerin tesiriyle bozduruldu. Tıpkı MSP-CHP koalisyonu'nun bozdurulduğu gibi...

Bu hükümetin bozdurulup erken genel seçime gidilmesinin iki önemli sebebi vardır. Bu sebepler şunlardır:

1 MSP'yi meclis dışında tutarak, bu mümkün değilse hükümetten uzaklaştırarak Ağır Sanayi hamlesini önlemek.

2 Kıbrıs'ta Yunanlıların ve Rumların arzusuna uygun çözüm bulabilmek. Bu sebepler doğrultusunda (1. Mc) hükümeti bozuldu ve 5 Haziran 1977'de erken seçim yapılmasına karar verildi.


Bu tarihte yapılan Erken Genel Seçim'de MSP'nin oyları düştü. Bunun neticesi olarak 48 milletvekili sayısı 24'e düştü. Bu oy kaybının birkaç sebebi olabilir. Bunların bazıları şunlardır: CHP gibi solcu, AP gibi sağcı partilerle hükümet kurmuş olması. Tüm partililerin MSP'ye yüklenmesi. Üç milyon sahte (mükerrer) oy kullanılması.

5 Haziran 1977 seçimlerinden sonra hiç bir parti tek başına iktidar olacak kadar milletvekili çıkaramadı. En normal çözüm koalisyon hükümeti kurulması idi. Ama malum sebeplerle anormal bir yol izlenerek CHP Genel Başkanı Ecevit'e bir azınlık hükümeti kurduruldu. Ancak bu azınlık hükümet güvenoyu alamayınca Ecevit görevi Fahri Korutürk'e iade etti.

Bunu Müteakip Süleyman Demirel hükümeti kurma görevini alır. Ve ikinci Milliyetçi Cephe hükümetini kurar ve 1 Ağustos 1977 tarihinde güven oyu alır. AP, MSP ve MHP'den oluşan bu koalisyon hükümetinde Erbakan yine Başbakan Yardımcılığı görevini üstlendi. Üçüncü kez başbakan yardımcısı olan Erbakan'ın bu görevi yalnızca beş ay sürdü. 1977'nin sonunda AP'den 9 milletvekilinin ayrılmasıyla Mecliste çoğunluğu kaybeden MC hükümeti sona erdi. 1978 başında Ecevit, AP'den ayrılan ve Milletvekili pazarlığı sonucu sağlanan 11 kişi ile 17 Ocak 1978'de hükümetini kurdu. Ve Erbakan ilk defa muhalefette...

ERBAKAN YİNE MUHALEFETTE

Ecevit Hükümetten Çekiliyor, Demirel Geliyor Ve Erbakan Yine Muhalefette

Ecevit'in başbakanlığı döneminde Erbakan hakkında açılan davalar bir bir düşerken O'nunla ilgili tartışmalar da sürüyor. Bu arada 17 Ocak 1978'de kurulan Ecevit hükümeti, 1979 ara seçimlerinde ortaya çıkan düşmüş oy sayısı sebebiyle demokratik teammüller gereği istifa etmesi gerekiyordu. İşte Ecevit bu teammüllere uydu ve hükümetten çekildi.

Ecevit başarısız olmuş, daha fazla yıpranmamak için bırakıp gitmişti. Memleket hükümetsiz kalmıştı. Sayın Demirel ise ben gelirsem kısa zamanda enflasyonu önlerim. Anarşiyi durdururum deyip duruyordu. Tek başına başarılı olabileceğine inanıyordu. Bunun için bir fırsat ve imkân istiyordu.

Erbakan ve merhum Alparslan Türkeş Demirel'e dışarıdan destek vereceklerini açıkladılar. Bu formülü kabul eden Demirel tek başına hükümeti kurdu. Ancak Demirel'e rağmen enflasyon, anarşi tırmanıyor, paranın değeri düşüyor ve gidişat iyi neticeler vermiyordu.

1979 senesi sonrasıydı. Ordu komutanları, Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren aracılığıyla, o zamanki Cumhurbaşkanı Sayın Fahri Korutürk'e bir muhtıra vermişti. Bu muhtırada genel olarak Meclis'in ve iktidarın tutumunun tatminkâr olmadığı belirtiliyor, meselelere acil çözümler bulunması lüzumuna işaret ediliyordu.

Bu muhtıra partiler arasında tartışılırken Cumhurbaşkanı Sayın Fahri Korutürk'ün görev süresi dolduğu için yeni cumhurbaşkanı seçilecekti. Ancak bu seçim, Demirel'in partizanca tutumları sebebiyle uzadıkça uzadı. Derken 12 Eylül ihtilali'nin ayak sesleri gelmeye başladı.

SABRİ ÇAĞLAYANGİL ERBAKAN İLE İLGİLİ NE DİYOR?

(Ankara, 1980) „ Sayın Erbakan, ülkenin en ciddi ve en önemli meselelerini bir bir ortaya koymaktadır. Bu ortaya koyuşta seçmiş olduğu üslup mizahi bir hal arz ediyorsa da, bunun böyle olması herkes için daha hayırlıdır.
Sabri Çağlayangil Cumhurbaşkanı Vekili

BAŞBAKAN YARDIMCISI ERBAKAN TUTUKEVİNDE

Türkiye'de başbakan yardımcılığı yapmış, Ağır Sanayi hamlesini başlatmış, bir çok fabrikanın temelini atıp açılışını yapmış, ekonomiden sorumlu olduğu dört yıllık süre içerisinde Türk Lirası'nın değerini dolara karşı sabit tutmayı başarmış olan bir lider Kirazlıdere'de tutukevinde...

Düşünceleriyle, azmiyle, gayretiyle, faaliyetleriyle beldeye, ilçeye, ile sığmayan Erbakan'ın tutukevindeki günlük hayat programına şöyle bir göz atalım:

Sabahleyin 4:30-5:00'te sabah namazı için uykudan uyanıyor. Namazı kıymetli alim Lütfi Doğan hoca efendinin imametinde cemaatle tutukevinin mescidinde eda ediyor. Namazdan sonra güneş doğuncaya kadar Kur'an okumakla meşgul oluyor. Mescidden çıkınca, yemekhaneye erler tarafından getirilmiş olan sabah kahvaltısına oturuyor. Hemen her gün çeşidi değişen çorba, yumurta ve diğer yiyeceklerle kahvaltı ediyor.

Kahvaltıdan sonra biraz yatıyor. Saat 10:30'a kadar dava ile ilgili savunma hazırlıklarıyla veya gündelik gazeteleri okumakla meşgul oluyor. Saat 10:30'da günün yarım saatlik ilk tenefüsü için bahçeye indiriliyor.

Saat 12:00-13:00 arası öğle yemeği, namaz, öğleden sonra üç'e doğru ikinci yarım saatlik teneffüs ve ikindi namazı. Kısa bir süre istirahat veya kitap okuma, akşam namazı, yatsı namazı. Böylece Erbakan'ın günlük hayatı tutukevinde programlanmış oluyordu.

ERBAKAN TUTUKEVİ İLE İLGİLİ NE DİYOR?

(Kirazlıdere, 1980)
Şu ibret verici hale bakın. Bahçede Cumhuriyet Senatosu üyelerinden tutuklu olarak sadece bizim arkadaşlarımız Lütfi Doğan, Ali Oğuz ve Ahmet Remzi Hatip Bey var. Her üçü de melek huylu, elleri, alınları öpülecek temiz insanlar. Sanki Türkiye'yi batıracak olanlar bunlarmış gibi sadece bunlar hapiste. Türkiye'yi kominist bile yaparız diyenler ve diğer zararlı hareketlere ön ayak olanlar serbest. Şu işin tersliğine bakıyorum da Konsey üyelerinin ne büyük yanlışlıklar içerisinde olduklarına üzülüyorum.
(109) MSP Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan

ERBAKAN'I HIÇKIRARAK AĞLATAN NEYDİ?

Erbakan Hoca tutuklu olduğu sırada çok sevdiği, saygı duyduğu ve manevi eğitimini aldığı Mehmet Zahit Kotku Efendi kendisine ve arkadaşlarına birer takke hediye etmişti. Bu hediyelerin Erbakan ve arkadaşları için manası büyüktü. Bu takkeleri namaz esnasında başlarına taktıklarında kendilerini İskender Paşa Camiinde Mehmet Zahit Kotku Hazretlerinin sohbetinde hissediyorlardı.

Mehmet Zahit Kotku Hocaefendi'nin o günlerde hasta olduğu Erbakan ve arkadaşları tarafından biliniyordu. Nitekim birgün acı haber tutuklu bulunan Erbakan ve arkadaşlarına ulaştı. Ulaşan acı haberde Mehmet Zahit Kotku Hazretleri, Allah (c.c.)'ın rahmetine kavuşmuştu.

Bu acı haber, tutukluluk zorluğuna eklenince tutukevindeki tüm MSP'lileri yasa boğdu. Herkesin gözlerinden sessizce yaşlar akıyordu. Erbakan ve Fehim Adak ise, hıçkırıklarını tutamıyorlardı. Fehim Adak o kadar kendini kaybetmişti ki, Erbakan Hoca'nın cenaze törenine katılması için yetkililerden izin almayı bile düşündü. Ama yapacak hiçbir şey yoktu. Erbakan ve arkadaşları çok sevdikleri Hocalarının cenaze namazındaki o ihtişamı göremediler ama hayal ve dualarla yaşamaya çalıştılar.

Tutuklu olmanın verdiği acılardan birini Erbakan, çok sevdiği bir alimin cenazesine katılamadığı için hıçkırıklarla ağlayarak yaşamıştı. Çünkü onun için, alimin ölümü, alemin ölümü idi.

 
Üst