Milletler eski fotoğraflarla oyalanamaz

Dergaz

Profesör
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
1,685
Tepkime puanı
28
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Ne fark eder ki
Yazar milletinin ciddi bir kesimi, siyasetçiler kadar ekranlarda boy gösterdiğinden, millet onların simalarını tanır hale geldi. Ekrandan uzak duranları ise, karşılaşma durumunda bile kolay kolay tanıyamaz kimse.
Başıma geldi de tecrübe kazandım…
Köşe sahibi bir hanım abla, yıllar öncesine ait gençlik fotoğrafıyla idare ediyormuş, nereden bileyim...
Torun torba sahibi olduğu halde, köşesindeki fotoğraf genç kızlık döneminden kalma.
Torunlar okulda, torbaların görünen kısmı göz altında.
Karşımdaki görüntüyle zihnimdekini birleştirmek, ismi zikredilmesine rağmen biraz zaman aldı.
* * *
İnsanlar fotoğraflardaki gibi durmuyorlar ne yazık ki.
Eski fotoğraflara bakmak, bu yüzden bazılarına üzüntü verir.
Toplumların da hayatı insanlarınki gibi…
Dinamik, sürekli değişen, bazen ilerleyen bazen gerileyen, hareketli bir yapı söz konusu…
* * *
Ahmet Davutoğlu, "dinamik bir uluslar arası çevrede, kendileri de dinamik bir değişim süreci içinde bulunan toplumların önünde, temelde üç farklı psikolojiye dayanan üç alternatif olduğunu" söyler, Stratejik Derinlik adlı eserinde.
Bu üç grubu da ayrıntısıyla anlatır. Hem de ne güzel anlatır. Aldı sazı Davutoğlu…
* * *
"Birincisi, kendi dinamizmini sınırlayan statik bir tavrı benimseyerek uluslar arası yapının dinamizminin geçmesini beklemek ve bütün tanımlama ihtiyaçlarını uluslar arası sistemin istikrara kavuşmasına kadar ertelemektir.
Eğer bir toplum kendi dinamizmini yönlendirme konusunda özgüvene sahip değilse, kendi dinamizminden korkuyorsa ve kendisini bu nedenle statik tanımlamalar içinde tutmaya çalışıyorsa bu yolu tercih edecektir.
* * *
İkincisi, kendi dinamizminin odaklandığı güç unsurlarını anlamlandırmaksızın uluslar arası dinamizmin akışına kendini kaptırmaktır.
Bu da kendini tarih içinde bir özne olarak tanımlama sıkıntısı çeken ve tarihi akan bir nehir, uluslar arası güç merkezlerini bu nehri yönlendiren etken unsurlar, kendini de bu akışa kapılmak zorunda olan sıradan bir nesne olarak gören bir bakış açısının ürünüdür.
* * *
Üçüncüsü ise kendi dinamizminin potansiyelini uluslar arası dinamizmin potasında bir güç parametresi haline dönüştürebilme çabası içine girmektir.
Bu tercih her iki dinamizmin kaynaklarını da, mekanizmasını da, akış seyrini de resmedebilen, açıklayabilen, anlayabilen ve anlamlandırabilen bir yaklaşımın ürünü olabilir."
* * *
Alıntı biraz uzun oldu. Lakin bana kalsa, kitabın tamamı bile aktarılsa yeridir.
O zaman da fakire yazar değil, aktar derler ne olacak!
Aktarlığın bu olmadığını üşenmeden hatırlatacak olanlara da şimdiden teşekkür etmeyi vazife biliriz.
* * *
Davutoğlu, üç farklı psikolojiye dayalı üç davranış biçimini tanımlarken, aklınıza hangi gruplar geldi bilemem fakat isabetli tahminde bulunmanızı tercih ederim.
Şayet zihninizde o gruplar ete kemiğe bürünmediyse, boşa vakit kaybettiniz demektir ki biraz daha ayrıntı versek bile bir işe yarama ihtimali zayıftır. Yine de aktarlığı göze alıp devam edelim.
"Birinciler bir özgüven, ikinciler bir kimlik tanımlaması problemi ile boğuşurken, üçüncüler kendi tarih ve coğrafya derinliklerinden kaynaklanan bir özgüvene sahip olmanın psikolojik gücü ile sadece diğer iki yaklaşımca 'risk unsuru' gibi görünen kendi dinamizmlerini, bir güç oluşturma kanalına akıtmayı bilirler… Bunu bilmekle kalmazlar, aynı zamanda uluslar arası dinamizmin dengeye dönüşmesi sürecinde, belirleyici olabilen bir strateji performansı da gösterebilirler. Bu çerçevede birinciler vakit kazanmaya ve dinamizmi geçiştirmeye, ikinciler dinamizmin sarhoşluğunda vakti unutmaya yönelirken, üçüncüler vaktin her anını geleceği şekillendirme potansiyeli taşıyan bir büyük değer olarak telakki ederler ve hakkıyla değerlendirilmeden geçen her anı, kaçırılan bir büyük fırsat olarak görürler."


kaynak
 
Üst