“Mezhepsizlik dinsizliğe köprüdür.”

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Aslında Zâhid El Kevseri’nin, “Mezhepsizlik dinsizliğe köprüdür.” sözü konusunda da biraz konuşalım isterim. Yine Zâhid Efendi’nin bir sözü var: “Ne kadar batıl insan gördü isem evvela kendisi ile çelişiyorlar.” diyor. Yani günümüzde, baktığımızda gerçekten bu bidˈat ehlinin ucundan kıyısından mezheple problemi olan insanlar olduğunu anlıyoruz. Bu konuda da neler söylemek istersiniz?



Mesele böyle başlıyor, aslında mezhepsizlik bir sonuç değil, bir sebep. Yani şöyle, meselenin iki tane yönü var. Birincisi şu: Mezhep usûl demek aslında. Usûl-i Fıkıh demek. Usûl-i Fıkıh ne demek? Anlama metodolojisi demek. Kurˈanˈı ve Sünnetˈi nasıl anlayacağız? Bir insanın kafasında bu sistem sarsıldığı zaman, daha doğrusu bu sistemden uzak, mahrum düşünme talihsizliğine duçar olduğu zaman bir insan, ister istemez bocalayacak, ister istemez çelişecek. Sistemsiz düşünüyor çünkü. Kurˈan’a ve Sünnetˈe sistemsiz yaklaşıyor. Kurˈan’a ve sünnete sistemsiz yaklaşma hastalığına duçar olunca bir insan, onun varacağı hiçbir neticenin doğruluğundan emin olmak mümkün olmaz. İşte buradan başlıyor; sistemsizlikten. Sistemsizlik demek mezhepsizlik demek. İşte bu sistemsizlik insanı dinsizliğe götürür. Çünkü bu sistemi devre dışı tuttuğunuz zaman, sırtınızı döndüğünüz zaman, Kurˈan’a ve Sünnetˈe keyfe mâ yeşa anlam vereceksiniz. Bu nereye götürecek sizi, nefsaniyete götürecek, çağın arzularına, beklentilerine götürecek. Yanınızdaki şakşakçıların nefsaniyetini beslemeye götürecek. Kendi egonuzu tatmine götürecek. Sitem yok çünkü.

Sifil ile söyleşiden alıntı.

Tamamı için:

http://sahniseman.org/ebubekir-sifil-hoca-ile-zahid-el-kevseri-hakkinda-hususi-bir-roportaj/
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Sifil için günümüz jargonu ile din tanımı geleneği doğrulamaktan geçiyor.
Ve bu konuda son derece de maharetli, iş kayıtsız şartsız doğrulamaya gelince mugalata ve lafı dallandırıp budaklandırarak sonucu geleneğin yüceltilmesine bağlıyor, yöntem hep aynı.

Taha Hakan Alp ile aynı rahleyi paylaşırken şimdi herkes kendi benimsediği felsefe üzerinden konuşuyor, bu küçük ayrılıkları dahi fikir ayrılıklarını daha keskin dille ifade etmelerini sağladı.
Sifil ilminin ağırlığı cemaat ve toplum baskısı ile çok çabuk salıveriyor.

Mezhepsizlik dinsizliğe köptü lafına gelince, karşılarında sadece tek tip ahmak, geri, gerizekalı bir insan tipi olduğunu varsayarak söylenmiş sözler olduğunu anlamamak için bir o kadar ahmaklığı kabul etmek gerek.
İsteyen istediği gibi üstüne alabilir bu zatların yaptığı zımni ithamları.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Mezhepsizlik dinsizliğe köptü lafına gelince, karşılarında sadece tek tip ahmak, geri, gerizekalı bir insan tipi olduğunu varsayarak söylenmiş sözler

.

Sen olsaydın o anda sifilin karşısında, ne gibi itirazlar dile getirirdin?
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
İnsanımızın kendine yabancılaştırıldığı modern dönemde, kendi değerlerinin uzağına savrulmuş genç neslin bir kesimi can simidi olarak Vehhâbî akidesine sığınıyor. Kendisine okunan bir-iki ayet, bir-iki hadis ve sözüm ona Selef’ten nakledilen bir-iki anekdot, asırlar boyu en temel varlık alanını oluşturmuş bulunan Ehl-i Sünnet akidesini terk edip Vehhâbî ideolojisine kayması için fazlasıyla yeterli oluyor.



Oysa kendisine okunan ayetlerin delalet, hadislerinse hem sübut hem delalet yönünden arz ettiği durum kendisine belletildiğinin aksini ifade ediyor. Meselenin bu boyutu uzun izahat istediği ve bu yazıda bir başka noktayı ele almak niyetinde olduğum için oraya girmeyeceğim.



Bu ülkeye tekfirci zihniyet Suud ideolojisi üzerinden girdi. Oraya “ilim öğrenmek” için giden/gönderilen gençler, oradan “akide” öğrenip döndüler. Biz medreselerin köküne kibrit suyu döktüğümüz için “dini başka ülkelerden öğrenme” gibi bir garabet çıkmıştı ortaya çünkü.





Gençlerimiz oralara gittiler. Aldıkları eğitimle kafaları yeniden formatlandı; memleketlerine döndüklerinde artık onlar birer “davetçi” idi! Asırların birikimi üzerinde oturduğu halde bilinçli olarak cahil bırakılmış insanımıza yönelik “davet”lerinin ilk adımı şu oluyordu genellikle: “Siz aslında müşriksiniz. Tevhid’i bilmiyorsunuz. Biz şimdi size nasıl mü’min olacağınızı öğreteceğiz.”




Mekke müşrikleriyle kurulan paralellikler, onlar hakkında inmiş ayetlerin Müslümanlara yönelik birer silah olarak devreye sokulmasını da beraberinde getirdi. “Tevhid’i anlamak için önce müşrik olduğunuzu kabul etmelisiniz” demeye getiriyorlardı.





İşin enteresan kısmı: Bunu yaparken, kendilerine öğretilen ideolojinin müessisi Muhammed b. Abdilvehhâb’ın gerçek yüzü, fikirlerinin hakikati konusunda genellikle dürüst davranmadılar. Onun aslında “tekfirci” olmadığını ispat sadedinde bilerek ya da bilmeyerek yapmadıkları tevil kalmadı. Oysa gerek kendi eserleri, gerek ed-Düreru’s-Seniyye isimli derleme, gerekse İbn Beşîr ve İbn Ğannâm gibi o ideolojiye mensup tarihçilerin yazdıkları elimizde. Bütün bu eserler gerçeği bütün çıplaklığıyla haykırıyorken Muhammed b. Abdilvehhâb’ın Ümmet’i tekfir etmediğini nasıl söyleyebiliyorlar, hayret etmemek elde değil.




Şu ifadeler bizzat Muhammed b. Abdilvehhâb’ın kaleminden:




“Size kendimden haber veriyorum. Kendisinden başka ilah olmayan Allah adına yemin ederek diyorum ki, ilim öğrenmek için yola çıktım; beni tanıyanlar bilgili olduğumu sanıyorlardı. Oysa Allah’ın lütfettiği bu hayırdan[SUP][1][/SUP] önce ben Lâ ilâhe illallâh’ın manasını da bilmiyordum; İslam Dini’ni de. Hocalarım da aynı şekilde. Onlar arasında bunu bilen hiç kimse yoktu. Dünyadaki alimlerden, bu vakitten önce Lâ ilâhe illallâh’ın manasını ve İslam Dini’ni bildiğini iddia eden kimse yalan söylemiş, iftira etmiştir! İnsanları aldatmıştır…”[SUP][2]


[/SUP]

“Bilgi sahibi olan herkesin şu ikrarından haberdar oldunuz: İnsanlara beyan ettiğimiz Tevhid, Allah’ın, peygamberlerini tebliği için gönderdiği dindir. İnsanların çoğunluğunun inandığı itikatlar, Allah Teala’nın, “Kim Allah’a şirk koşarsa (bilsin ki) Allah cenneti ona haram kılmıştır. Onun varacağı yer ateştir”(5/el-Mâide, 72) ayetinde zikrettiği şirktir.
“Mekke’de, Medine’de, Mısır’da, Şam’da ve diğer yerlerde şu ana kadar işlendiğini bu kitapta zikrettiğimiz şeyler, kişinin kanını mübah kılan ve cehennemde ebedî olarak kalmayı gerektiren şirktir. Her kim bu dine girmez, onunla amel etmez, bu dinin dostlarına dostluk, düşmanlarına düşmanlık göstermezse, o kimse Allah’ı ve ahiret gününü inkâr eden kâfirdir. Müslümanların imamına ve Müslümanlara, böyle kimselerle cihad etmek ve onları öldürmek vaciptir. Ta ki tevbe edene kadar.”[SUP][3]


[/SUP]


Bu sarih ifadeler Muhammed b. Abdilvehhâb ideolojisinin “tekfirci” olup olmadığını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Verilebilecek yüzlerce örnekten sadece birkaçı bunlar. Arzu edenler için daha fazlasını da ortaya koyabilirim.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Sen olsaydın o anda sifilin karşısında, ne gibi itirazlar dile getirirdin?
Güzel kardeşim Sifil'in istiğase konusunda, tabiinden iki hadis toplayıcısı kabirden yardım istemişlerdir, o şirk ise bu da şirk o zaman diye savunma yapmasından sonra ben bu zatın bir çok konuda derdinin ilmi ispat değil, var olan külliyat üzerinde tenakuzu en aza indirgemiş gösterip, muhal bıraktığı tüm konuların dört elle sarıldığı geleneği doğruladığı hissiyatı oluşturmaya çalışmasından ibaret olduğunu anladım.
Biraz farkında olan, uyanık olan herkes için de bu böyledir.

Basit aslında, bakıyorsun Semerkand Tv ye çıkıyor, oranın tıyniyyetini bildiği için aslında ses çıkaracağı bir çok konuda sukut ediyor. Ama kapalı kapılar ardında kendi ders yaparken tamam bunlar sorun ama kendi aramızda çözmeliyiz diyor.

Bunlar sadece ilmiyye sınıfı diye bir zümeranın sorunu değil sifil bey, tüm İslâm olanların sorunu, düne kadar dergilerinde kitaplarında kankalık yaptıkları ile hallerini görüyoruz.

Keza Taha Hakan Alp'in de, kaldı ki bu adamlar çok daha mertler bir çok konuda malum şahıslardan.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Güzel kardeşim Sifil'in istiğase konusunda, tabiinden iki hadis toplayıcısı kabirden yardım istemişlerdir, o şirk ise bu da şirk o zaman diye savunma yapmasından sonra ben bu zatın bir çok konuda derdinin ilmi ispat değil, var olan külliyat üzerinde tenakuzu en aza indirgemiş gösterip, muhal bıraktığı tüm konuların dört elle sarıldığı geleneği doğruladığı hissiyatı oluşturmaya çalışmasından ibaret olduğunu anladım.
Biraz farkında olan, uyanık olan herkes için de bu böyledir.

Basit aslında, bakıyorsun Semerkand Tv ye çıkıyor, oranın tıyniyyetini bildiği için aslında ses çıkaracağı bir çok konuda sukut ediyor. Ama kapalı kapılar ardında kendi ders yaparken tamam bunlar sorun ama kendi aramızda çözmeliyiz diyor.

Bunlar sadece ilmiyye sınıfı diye bir zümeranın sorunu değil sifil bey, tüm İslâm olanların sorunu, düne kadar dergilerinde kitaplarında kankalık yaptıkları ile hallerini görüyoruz.

Keza Taha Hakan Alp'in de, kaldı ki bu adamlar çok daha mertler bir çok konuda malum şahıslardan.

Mezhep, köprü dinsizlik?

Bunlar hakkında da konuşmanı isterim. Bir de şu oy verme hakkında.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Ecdadımızın, yeni nesilleri bilginin içine yedirilmiş kimlik şuuruyla yetiştirmek amacıyla formüle ettiği kalıplar vardır. Hem hem özlü bilgi ihtiva eder ve ezberlemesi kolaydır, hem de her biri birer “kimlik kodu” niteliğindedir. 32 Farz, 54 Farz bunlardandır mesela. Sıbyan mektebine (ilkokul) gitme çağına gelen çocuklara karşılıklı soru-cevap tarzında belletilen bir formülasyon daha vardır:




  • Kimin kulusun?
  • Allah’ın.
  • Kimin ümmetisin?
  • Muhammed Mustafa (s.a.v)’in.
  • Kimin zürriyetisin?
  • Adem (a.s)’ın.
  • Kimin milletisin?
  • İbrahim (a.s)’ın.
  • İtikatta mezhebin ne?
  • Mâturîdî (veya Eş’arî)
  • Amelde mezhebin?
  • Hanefî (veya Şâfiî)



Basit gibi görünen bu tarz, çocuğun kalbine yerleştirilen ilk bilgiler olması dolayısıyla son derece önemlidir. Bu kodlarla yetişen çocuk, hayatının ilerleyen safhalarında başka mecralara sapsa bile, sonunda dönüp dolaşıp geleceği yer bu şuurun mayaladığı kimliktir.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Modern zamanlarda ne yazık ki bu şuurun hayli uzağına düştük. Müslümanlığımızı bu şekilde ifade etmeyi şanımıza yakıştıramıyor, başka tanımlar, başka mecralar arıyoruz. Vardığımız nokta ise tam bir “kimlik krizi” durumu…
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Selmân el-Fârisî (r.a) şöyle demiş: “Sonra gelenler, ilmi önce geçenlerden öğrendiği sürece insanlar hayır üzeredir. Ne zaman ki sonra gelenler kendilerinden öğrenmeden önce geçenler göçüp gider, işte o zaman insanlar helak olur.”[SUP][1][/SUP] Bu hikmetli sözün bize anlattığı şudur: Bizi istikamet üzere tutacak olan ilim, (elbette burada söz konusu olan “naklî ilimler”dir), her bir neslin kesintisiz biçimde Efendimiz (s.a.v)’e dayanan silsilelerle öğrenip aktardığıdır.
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
Ecdadımızın, yeni nesilleri bilginin içine yedirilmiş kimlik şuuruyla yetiştirmek amacıyla formüle ettiği kalıplar vardır. Hem hem özlü bilgi ihtiva eder ve ezberlemesi kolaydır, hem de her biri birer “kimlik kodu” niteliğindedir. 32 Farz, 54 Farz bunlardandır mesela. Sıbyan mektebine (ilkokul) gitme çağına gelen çocuklara karşılıklı soru-cevap tarzında belletilen bir formülasyon daha vardır:




  • Kimin kulusun?
  • Allah’ın.
  • Kimin ümmetisin?
  • Muhammed Mustafa (s.a.v)’in.
  • Kimin zürriyetisin?
  • Adem (a.s)’ın.
  • Kimin milletisin?
  • İbrahim (a.s)’ın.
  • İtikatta mezhebin ne?
  • Mâturîdî (veya Eş’arî)
  • Amelde mezhebin?
  • Hanefî (veya Şâfiî)



Basit gibi görünen bu tarz, çocuğun kalbine yerleştirilen ilk bilgiler olması dolayısıyla son derece önemlidir. Bu kodlarla yetişen çocuk, hayatının ilerleyen safhalarında başka mecralara sapsa bile, sonunda dönüp dolaşıp geleceği yer bu şuurun mayaladığı kimliktir.
mızraklı ilmihali unutmayalım en sevdiğim kitapdır yazarı muhammed kudbuddin izniki hazretleridir
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Ben de konuya şöyle yaklaşayım:

Kur'an ve Sünnet'i iyi bilen, ilmi ve amil sahih alimleri rafa kaldırıp, onların usulleri ekseninde yollarını nurlandırmayanlar, bir gün gelir küfür'le yüzleşirler de iş işten geçmiş olur...
 

ALI25

Kıdemli Üye
Katılım
9 Nis 2015
Mesajlar
7,509
Tepkime puanı
106
Puanları
0
Konum
Almanya
Eline saglik acmis oldugun bu konu ve de yapmis oldugun paylasimlar icin sen sag ol Lafons7275 kardesim.
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
peygamber zamanında mesep vardiyen adama yan söylüyenin ...imanı gitsinmi? diyeceğim amma yokki
 

ALI25

Kıdemli Üye
Katılım
9 Nis 2015
Mesajlar
7,509
Tepkime puanı
106
Puanları
0
Konum
Almanya
peygamber zamanında mesep vardiyen adama yan söylüyenin.imanı gitsinmi?diyeceğim amma yokki
Sen bu zata bir sey diyemesin ve o türkiye deki insanlar ve de ilim adamlari da vede o Ilmi kisvedi ki insanlarda.

Bu konusan bir alim iste bu ve de alim denilen böyle bir insan olur misal olarak dan ve türkiyede insanlar da bundan bir asagidadirlar.

 

ALI25

Kıdemli Üye
Katılım
9 Nis 2015
Mesajlar
7,509
Tepkime puanı
106
Puanları
0
Konum
Almanya
Bir insan birisini elestirmek icin ondan yüksek seviyede olmasi gerekir yada onun seviyesinde olmasi yada onun seviyesine yakin bir seviyede olmasi gerekir.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
peygamber zamanında mesep vardiyen adama yan söylüyenin ...imanı gitsinmi? diyeceğim amma yokki

Peygamber zamanında Kur'an ve İslam merkezli bir müşkilini Peygamber'e arzeden olmuş mudur..???

Bu soruya: "Evet olmuştur" derseniz iş bitmiştir... Mezhep (bilen, alim) vardır...

Yok eğer: "Olmamıştır" dersen, ki diyemezsin o zaman olursun koskoca yalancı, bu sefer de iki türlü yalancı olursun...

Evet Peygamber zamanında da "müşkiller" Peygamber'e ya da Peygamber'in haline çok daha vakıf olan Sahabeler'e arzedilmiştir...

Evet mezhep vardır...

Mezhep: Müctehid bir alimin müntesiplerinin oluşturduğu kalabalığa (ekol) mezhep denir...

NOT

Sana anlatabilmek adına bunu ifade edebildim... Ben mezhep isminden hareket etmem... Evet, Peygamber dönemindeki usul ne ise İmam Azam döneminde de günümüzde de usul aynen devam etmektedir... Anladın mı? Sanmam..!!!
 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Aslında Zâhid El Kevseri’nin, “Mezhepsizlik dinsizliğe köprüdür.” sözü konusunda da biraz konuşalım isterim. Yine Zâhid Efendi’nin bir sözü var: “Ne kadar batıl insan gördü isem evvela kendisi ile çelişiyorlar.” diyor. Yani günümüzde, baktığımızda gerçekten bu bidˈat ehlinin ucundan kıyısından mezheple problemi olan insanlar olduğunu anlıyoruz. Bu konuda da neler söylemek istersiniz?



Mesele böyle başlıyor, aslında mezhepsizlik bir sonuç değil, bir sebep. Yani şöyle, meselenin iki tane yönü var. Birincisi şu: Mezhep usûl demek aslında. Usûl-i Fıkıh demek. Usûl-i Fıkıh ne demek? Anlama metodolojisi demek. Kurˈanˈı ve Sünnetˈi nasıl anlayacağız? Bir insanın kafasında bu sistem sarsıldığı zaman, daha doğrusu bu sistemden uzak, mahrum düşünme talihsizliğine duçar olduğu zaman bir insan, ister istemez bocalayacak, ister istemez çelişecek. Sistemsiz düşünüyor çünkü. Kurˈan’a ve Sünnetˈe sistemsiz yaklaşıyor. Kurˈan’a ve sünnete sistemsiz yaklaşma hastalığına duçar olunca bir insan, onun varacağı hiçbir neticenin doğruluğundan emin olmak mümkün olmaz. İşte buradan başlıyor; sistemsizlikten. Sistemsizlik demek mezhepsizlik demek. İşte bu sistemsizlik insanı dinsizliğe götürür. Çünkü bu sistemi devre dışı tuttuğunuz zaman, sırtınızı döndüğünüz zaman, Kurˈan’a ve Sünnetˈe keyfe mâ yeşa anlam vereceksiniz. Bu nereye götürecek sizi, nefsaniyete götürecek, çağın arzularına, beklentilerine götürecek. Yanınızdaki şakşakçıların nefsaniyetini beslemeye götürecek. Kendi egonuzu tatmine götürecek. Sitem yok çünkü.

Sifil ile söyleşiden alıntı.

Tamamı için:

http://sahniseman.org/ebubekir-sifil-hoca-ile-zahid-el-kevseri-hakkinda-hususi-bir-roportaj/

Allah dillerini eğip bükenlerden tüm müslümanları muhafaza eylesin.

Tüm şirk sistemlerini yerin dibine batırsın.
 
Üst