Mezhep Konusu

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Mezhep Konusu

Peygamberimiz'in vefatından bu yana, hiçbir alim, hiçbir müctehid "mezhep" kurmamıştır. Tek bir istisnası yoktur.
Ümmetin içersinde, bilenler vardır, alimler vardır ne bileyim ictihad edebilecek düzeyde bilginler vardır. Onlar, var olan şartlara ve ümmetin o günkü mes'elelerine ilimleri ve bilgileri ekseninde ayna tutarlar.
Hadise bundan ibarettir.
Elbet kaynaklar farklı olmasa da her bir alimin kendine has (spesifik) usulü vardır. Dolayısıyla alimler usulleri ekseninde birbirleriyle de ihtilaf eden olmuşlardır ki, insan düşünen ve fikri olan bir varlık olması hasebiyle bu ihtilaflar da gayet yerinde ve olması gereken bir şeydir.
Genellikle kaynaklar,
Kur'an,
Sünnet,
Sahabe kavilleri ve tesbitleri,
Alimlerin cem'an ittifak ettiği görüşler (icma),
İlletleri aynı olan iki şeyin mukayesesi (Kıyas),
Müstahsen yerine göre de ümmetin güzel bulduğu ve de İslam'a uygunluk gösteren adetler vs...
İşte ümmet içersinde yaşayan ve hayatını devam ettiren alimler, ümmetin mes'eleleri ve soruları karşısında ilimlerini, bilgilerini, tesbit ve ictihatlarını yukarıda ifade ettiğim kaynaklar muvacehesinde yerine getirmişlerdir. Allahü Teala cümlesinden razı olsun.
Böyle bir duada bulunmam, Allahü Teala'nın Kur'an'da "bilen"lere ayrıcalık tanımasındandır.
İfade ettiğim husus dün ne ise bugün de aynıdır, değişen bir şey yoktur.
Bugün de dini bir konuda (iman, ibadet, muamelat, ukubat, feraiz vs) eksikliği olan müslümanlar eksikliklerini telafi etme noktasında "bilen"e danışıyorlar ve aldıkları cevapla da ya "amel" ediyorlar ya da mutmain olmayıp daha farklı "bilen"lere yöneliyorlar.
Bu ameliye, İmam Azam Ebu Hanife döneminde de bu şekilde ikame edilmiştir...
İmam Şafii döneminde de... Ve diğer müctehidler döneminde de bu şekilde ikame edilmiştir.
İster beğenin ve isterse beğenmeyin, ümmet içersinde yaşayan her bir alim, kendi usulünü isimlendirme ve mezhebini kurma adına asla kalemini kuşanan olmamıştır. Bilen varsa söylesin ben bilmiyorum.
AFGANİ de öyle, ABDUH da öyle, Abdü'lvahhab da öyle vs...
Bugün mezhep olarak bildiğimiz mezhep isimlendirmeleri sonradan olan bir isimlendirmedir.
Mesela, "Hanefi" ya da "Hanefilik" isimlendirmesinin Numan b. Sabit'le (R.alh) ilgi ve alakası yoktur.
Sonraki kuşaklar, Ebu Hanife'nin usulü ekseninde mes'elelerine ya da sorularına çare arayanları o usulün merkezinde olan, birinci insanın ismi ya da mahlasıyla (müstear) tanımlamışlar ve arkasından da bu tanımla "Hanefi Mezhebi" olarak neşet etmiştir.
Durum bundan ibarettir.
Günümüzde "bilen"lerden ziyade "mezhep" merkeze alınmış ve mezhep de imanin olmazsa olmaz parçası hale getirilmiş,
Böyle bir anlayıştan sakınan ama bilmedikleri mes'elelerde Kur'an'ın emrine göre hareket edip, ülamaya danışan nice insanlar da,
Mezhepsiz olarak itham edilmiş ve arkasından,
Sapık, sünne düşmanı, bid'atçi şeklinde kötülenmiş ve aşağılanmışlardır.
Mezhep algılamasının bir diğer kötü versiyonu da "Din" edinilmesidir.
Halbuki İslam birdir. Böyle inanılır da ama mezhepler de din olarak algılanır, birçokları bunun farkında da değillerdir. Bu çok korkunç bir şeydir.
Ben bunları fiilen ve reelde yaşayan birisiyim.
Halbuki asıl mes'ele şudur,
Darda kaldığın ve bilmediğin bir mes'eleyi "bilen"e danışmaktır. Bunun ötesinde var mıdır başka bir şey?
En güzeli danışmamak ama bütün dini ilimlere tamamen vukufiyet de mümkün gözükmemektedir.
Hal böyle olunca da danışmak, sormak kadar doğal ve tabii bir şey yoktur.
Allahü Teala "bilen"lerden ziyade müstefit olmayı bizlere nasip eylesin.
Bendeniz de, bilmediklerimi bilenlere danışıyorum ve çoğunlukla da bu bilenler, İmam Azam Ebu Hanife başta olmak üzere O'nun usulünü bilenlerdir.
"Allahü Teala'dan en çok korkan alimlerdir..." (Kur'an)
"Alimler, Peygamber'in varislerdirler..." (Hadis)

Selamlar...
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Mezhep Konusu

Peygamberimiz'in vefatından bu yana, hiçbir alim, hiçbir müctehid "mezhep" kurmamıştır. Tek bir istisnası yoktur.
Ümmetin içersinde, bilenler vardır, alimler vardır ne bileyim ictihad edebilecek düzeyde bilginler vardır. Onlar, var olan şartlara ve ümmetin o günkü mes'elelerine ilimleri ve bilgileri ekseninde ayna tutarlar.
Hadise bundan ibarettir.
Elbet kaynaklar farklı olmasa da her bir alimin kendine has (spesifik) usulü vardır. Dolayısıyla alimler usulleri ekseninde birbirleriyle de ihtilaf eden olmuşlardır ki, insan düşünen ve fikri olan bir varlık olması hasebiyle bu ihtilaflar da gayet yerinde ve olması gereken bir şeydir.
Genellikle kaynaklar,
Kur'an,
Sünnet,
Sahabe kavilleri ve tesbitleri,
Alimlerin cem'an ittifak ettiği görüşler (icma),
İlletleri aynı olan iki şeyin mukayesesi (Kıyas),
Müstahsen yerine göre de ümmetin güzel bulduğu ve de İslam'a uygunluk gösteren adetler vs...
İşte ümmet içersinde yaşayan ve hayatını devam ettiren alimler, ümmetin mes'eleleri ve soruları karşısında ilimlerini, bilgilerini, tesbit ve ictihatlarını yukarıda ifade ettiğim kaynaklar muvacehesinde yerine getirmişlerdir. Allahü Teala cümlesinden razı olsun.
Böyle bir duada bulunmam, Allahü Teala'nın Kur'an'da "bilen"lere ayrıcalık tanımasındandır.
İfade ettiğim husus dün ne ise bugün de aynıdır, değişen bir şey yoktur.
Bugün de dini bir konuda (iman, ibadet, muamelat, ukubat, feraiz vs) eksikliği olan müslümanlar eksikliklerini telafi etme noktasında "bilen"e danışıyorlar ve aldıkları cevapla da ya "amel" ediyorlar ya da mutmain olmayıp daha farklı "bilen"lere yöneliyorlar.
Bu ameliye, İmam Azam Ebu Hanife döneminde de bu şekilde ikame edilmiştir...
İmam Şafii döneminde de... Ve diğer müctehidler döneminde de bu şekilde ikame edilmiştir.
İster beğenin ve isterse beğenmeyin, ümmet içersinde yaşayan her bir alim, kendi usulünü isimlendirme ve mezhebini kurma adına asla kalemini kuşanan olmamıştır. Bilen varsa söylesin ben bilmiyorum.
AFGANİ de öyle, ABDUH da öyle, Abdü'lvahhab da öyle vs...
Bugün mezhep olarak bildiğimiz mezhep isimlendirmeleri sonradan olan bir isimlendirmedir.
Mesela, "Hanefi" ya da "Hanefilik" isimlendirmesinin Numan b. Sabit'le (R.alh) ilgi ve alakası yoktur.
Sonraki kuşaklar, Ebu Hanife'nin usulü ekseninde mes'elelerine ya da sorularına çare arayanları o usulün merkezinde olan, birinci insanın ismi ya da mahlasıyla (müstear) tanımlamışlar ve arkasından da bu tanımla "Hanefi Mezhebi" olarak neşet etmiştir.
Durum bundan ibarettir.
Günümüzde "bilen"lerden ziyade "mezhep" merkeze alınmış ve mezhep de imanin olmazsa olmaz parçası hale getirilmiş,
Böyle bir anlayıştan sakınan ama bilmedikleri mes'elelerde Kur'an'ın emrine göre hareket edip, ülamaya danışan nice insanlar da,
Mezhepsiz olarak itham edilmiş ve arkasından,
Sapık, sünne düşmanı, bid'atçi şeklinde kötülenmiş ve aşağılanmışlardır.
Mezhep algılamasının bir diğer kötü versiyonu da "Din" edinilmesidir.
Halbuki İslam birdir. Böyle inanılır da ama mezhepler de din olarak algılanır, birçokları bunun farkında da değillerdir. Bu çok korkunç bir şeydir.
Ben bunları fiilen ve reelde yaşayan birisiyim.
Halbuki asıl mes'ele şudur,
Darda kaldığın ve bilmediğin bir mes'eleyi "bilen"e danışmaktır. Bunun ötesinde var mıdır başka bir şey?
En güzeli danışmamak ama bütün dini ilimlere tamamen vukufiyet de mümkün gözükmemektedir.
Hal böyle olunca da danışmak, sormak kadar doğal ve tabii bir şey yoktur.
Allahü Teala "bilen"lerden ziyade müstefit olmayı bizlere nasip eylesin.
Bendeniz de, bilmediklerimi bilenlere danışıyorum ve çoğunlukla da bu bilenler, İmam Azam Ebu Hanife başta olmak üzere O'nun usulünü bilenlerdir.
"Allahü Teala'dan en çok korkan alimlerdir..." (Kur'an)
"Alimler, Peygamber'in varislerdirler..." (Hadis)

Selamlar...
Güya Mezheb imamlarını meth eder görümünün altında,Efgani,Abduh ve Abdulvehhab gibi sapıkları meth etme ve onlarıda mücdehid alim mesabesinde görerek onlara uymayı meşrulaştırma yöntemi.Bilki bu usul artık terk edildi,bilmiyormusun.?Yeni türediler senin takdiğini beğenmiyorlar.Onlar senden cesur davranıyor.Mezheblere uymağı puta tabmak olarak görüyor,uyanlarada müşrik diyorlar.Evet senin verdiğin isimlerden yararlanarak mezhibsizlik yoluna kaydılar.Fakat artık onlarıda geride bırakarak daha ilerlere vardılar.Yani seninki bayat numaralar.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ


Burada gün geçmiyor ki, Müslümanlara küçük dilni yutturacak bir şey yazılmasın ! Bu forumdaki sergilenen cehalet ve echellik şimdiye kada "cahiliyye devrinde bile sergilenmemiştir !


Biri geliyor, “Ruh yoktur !”diyor !


Diğeri geliyor “Mezheb Yoktur!” diyor!


Bir başkası geliyor, sefer namazı yoktur diyor !


Bir diğer, “Teravih yoktur!” diyor !


Bir başka sezâi “Salavat getirmek diye bir şey yok !” diyor!


Ötelerden bir zekâi çıkıyor “Kabir azabı da neymiş, ?” diyor !


Bir lağımcı çıkıyor, “Zekât vermek için orana ne lüzum var ?” diyor !


Ve bütün bunlara ve bu şekilde güneşlerin batırılmasına forumumuzun özgür düşünce sevdalığı uğruna katlanılıyor !


Hay sizin özgür düşüncenize ne yapalım biz emi !



 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
harama teyamül nefsin hoşuna gider bazı arkadaşlar dinde yeri olmayana teyamül tenezül ediyor dindeymiş gibi kabulleniyorlar
bu gün benim vede diğer arkadaşlarımın gerçeği yazması onların inancını yıkıyor sarsıyor onlarda saldırıyor örnek

yukarda meftun kardeşim mesepleri güzelce izah etmiş bizde aynı şeyi söylüyoruz yıllarca fakat bakın aşağıda ki yorumlara vay efendim
Efgani,Abduh ve Abdulvehhab gibi sapıkları meth etme gibi yorumluyor efendi bu alimlerde o günkü insanlara ışık tutmuş alimlerdendir
fakiri listelemiş ne dediklerimizi evet öyle tamamen doğrudur
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0


Burada gün geçmiyor ki, Müslümanlara küçük dilni yutturacak bir şey yazılmasın ! Bu forumdaki sergilenen cehalet ve echellik şimdiye kada "cahiliyye devrinde bile sergilenmemiştir !


Biri geliyor, “Ruh yoktur !”diyor !


Diğeri geliyor “Mezheb Yoktur!” diyor!


Bir başkası geliyor, sefer namazı yoktur diyor !


Bir diğer, “Teravih yoktur!” diyor !


Bir başka sezâi “Salavat getirmek diye bir şey yok !” diyor!


Ötelerden bir zekâi çıkıyor “Kabir azabı da neymiş, ?” diyor !


Bir lağımcı çıkıyor, “Zekât vermek için orana ne lüzum var ?” diyor !


Ve bütün bunlara ve bu şekilde güneşlerin batırılmasına forumumuzun özgür düşünce sevdalığı uğruna katlanılıyor !


Hay sizin özgür düşüncenize ne yapalım biz emi !



müslümanım diyen üyeleri tekfir etme hastalığına yakalanmış birisi olarak, siz de bu özgür platformdan istifade ettiğiniz için buradasınız. başka forum olsa; sen gibiler, çoktan şutlanmıştı. ki diğer forumlarda muhaliflerin nasıl şutlandığını, şutlananlar anlatsın.

bindiğiniz dalı kesiyorsunuz. :)
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Bir mezhebe tabi olmak ilim gerektiren bir iştir.Belli bir mezhebin kitablarını okuyup anlamaya iktidarı olmayanların bir mezheba tabi olma iddiası geçersizdir.

Âlimlere göre, avamın mezhebi yoktur,(bak ibnu abidin) onların mezhebi müftünün fetvasıdır. Çünkü bir mezhebi gerçek anlamda taklit etmek, onun görüşlerini bilmekle mümkündür. Bir mezhebin görüşlerinin daha isabetli olduğunu tespit etmek, önemli bilgi birikimiyle mümkündür. Bunun zor bir husus olduğu ortadadır.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
müslümanım diyen üyeleri tekfir etme hastalığına yakalanmış birisi olarak, siz de bu özgür platformdan istifade ettiğiniz için buradasınız. başka forum olsa; sen gibiler, çoktan şutlanmıştı. ki diğer forumlarda muhaliflerin nasıl şutlandığını, şutlananlar anlatsın.

bindiğiniz dalı kesiyorsunuz. :)


Nurculuğun asla ve asla bir tarikat olmadığını öğrendin mi_?
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Nurculuğun asla ve asla bir tarikat olmadığını öğrendin mi_?

konu ile ne alakası var.



"tasavvuf" kavramının "tarikat" kavramı ile eşanlamlı kullanılması, kavram karmaşasına neden oluyor.

evet nurculuk yolu tasavvuf değildir ama tarikattır.



tarikat: Allah (cc) a giden yol manasında kullanılmıştır.
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Bir mezhebe tabi olmak ilim gerektiren bir iştir.Belli bir mezhebin kitablarını okuyup anlamaya iktidarı olmayanların bir mezheba tabi olma iddiası geçersizdir.

Âlimlere göre, avamın mezhebi yoktur,(bak ibnu abidin) onların mezhebi müftünün fetvasıdır. Çünkü bir mezhebi gerçek anlamda taklit etmek, onun görüşlerini bilmekle mümkündür. Bir mezhebin görüşlerinin daha isabetli olduğunu tespit etmek, önemli bilgi birikimiyle mümkündür. Bunun zor bir husus olduğu ortadadır.
Avamın mezhebi
Sual: (Avam yani müctehid olmayan kimse, rast geldiği müftüye sorar. Sorduğu müftünün mezhebini bilmek zorunda değildir) diyenler oluyor. Mesela Hanefi bir Müslüman, Şafii olan müftüye, (Üç defa emdiğim kadının kızıyla evlenebilir miyim?) dese, Şafii müftü de, (Evlenebilirsin) dese, Hanefi olan sütkardeşiyle evlenebilir mi? Yine Hanefi bir kimse, Şafii müftüye, (Benim elim kanadı, abdestim bozuldu mu) diye sorsa, müftü de, (Bozulmaz) diye cevap verse, Hanefi’nin abdesti bozulmamış mı olur?
CEVAP
Şafii müftü, Hanefi olan avama, (Üç kere emdiğin kadının kızıyla [sütkardeşinle] evlenebilirsin) demez; çünkü Hanefi'de evlenilmeyeceğini bilir. Şafii sanarak evlenebilirsiniz dese de, evlenilmez. Bunun gibi, (Kan abdesti bozmaz) dese de, Hanefi’nin abdesti bozulmuş olur.

Rastgele müftüye sormak, Eshab-ı kiram ve Tabiin zamanındaydı; çünkü o zaman mezhepler tedvin edilmiş değildi. Her zaman aynı müctehide sorma imkânı da yoktu. Mezhepler meydana çıktıktan sonra, rastgele bir müftüye soramaz. Sorulması gereken müftü ise, müctehid olan âlim demektir. (Feth-ul-kadir)

Mezhepler varken, avam, kendi mezhebinde olan müftüye sorar, kendi mezhebinde olan müftü bulamazsa, ancak o zaman başka mezhepteki müftüye de sorabilir. O müftüye sorarken de, kendisinin Hanefi veya Şafii olduğunu söylemesi gerekir. Şimdi müctehid müftü olmadığı için, kendi mezhebindeki kitaba bakar. İmam-ı Kurafi hazretleri buyuruyor ki:
Eshab-ı kiram zamanında herkes, herhangi bir sahabiye sorar ve öğrendiğiyle amel ederdi. Delil soran olmazdı. Şimdiyse, yeni iman edenlerin, aynı mezhepteki âlimlerden, delil aramadan sorup öğrenerek amel etmeleri, aynı mezhepte olan âlimleri bulamazlarsa, her âlimden sormaları, sonra bir mezhebi öğrenip, bu mezhebi taklit etmeleri gerektiğini âlimler sözbirliğiyle bildirmişlerdir. Yani icma hâsıl olmuştur. (Mizan-ül-kübra)
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
Nurculuk bir tarikat değildir, bir cemaattir. Tarikatta seyr-u süluk için bir mürşid şarttır. Nur cemaatinde ise risale-i nurlar üslubu gereği bir mürşiddir, Said Nursi'nin nev-i şahsına münhasır bir eğitim metodudur...

Amelde hanefi, itikatta maturidi olduğumuzda külliyen yalandır...
Amelde diyanet, itikatta laikiz!...

Mezhepsiz de olmaz, illa ki bir mezhep şattır, Hanefilik bir mezhep olarak kifayet edecek derecededir...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Nurculuk bir tarikat değildir, bir cemaattir. Tarikatta seyr-u süluk için bir mürşid şarttır. Nur cemaatinde ise risale-i nurlar üslubu gereği bir mürşiddir, Said Nursi'nin nev-i şahsına münhasır bir eğitim metodudur...

Amelde hanefi, itikatta maturidi olduğumuzda külliyen yalandır...
Amelde diyanet, itikatta laikiz!...

Mezhepsiz de olmaz, illa ki bir mezhep şattır, Hanefilik bir mezhep olarak kifayet edecek derecededir...

Sen amelde diyanet, itikadda laik olabilrisin ! Ama biz senin gibi değiliz ! Kendilerini güyâ şuurlu Müslüman kategorisinde gören ukalalar asla başkalarının mezhebi hakkında asla konuşamazlar! Eğer, diyaneti bir mezheb, laikliği de itikadi bir unsur olarak görüyorsan, büyük bir mücahidlik yap da en azından Don Kişot gibi git bu otoritelere karşı savaş aç ! Böyle forumlarda absürd ve tuhaf şowlar yapma !
 

Takiyüddin

Yasaklı
Katılım
17 Kas 2014
Mesajlar
329
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Tarikat: Allah (cc) a giden yol manasında kullanılmıştır.

Öyleyse "biz allahın yolundayız deyip durmanın şerri"yle başbaşa kalınız. Bu yahudilerin yoludur.

Böyle bir söyleyiş tüm aklı selimce zararlı bir icattır.

Doğrusu "biz inşallah allahın yolunda olmaya çalışyoruz"dur.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Nurculuk bir tarikat değildir, bir cemaattir. Tarikatta seyr-u süluk için bir mürşid şarttır. Nur cemaatinde ise risale-i nurlar üslubu gereği bir mürşiddir, Said Nursi'nin nev-i şahsına münhasır bir eğitim metodudur...

Amelde hanefi, itikatta maturidi olduğumuzda külliyen yalandır...
Amelde diyanet, itikatta laikiz!...

Mezhepsiz de olmaz, illa ki bir mezhep şattır, Hanefilik bir mezhep olarak kifayet edecek derecededir...


seyr-u sülük tasavvuf için geçerlidir.

tasavvuf kavramı ile tarikat kavramları eşanlamlı kullanıdığı için kavram karmaşası olduğunu yineleyelim.

tarikat yol ise tasavvuf o yolda bir binektir. nurculukta bir binektir. bu yolda hangisine binmek istersen bin. ikisinin de menzili aynıdır. ama biri araba ise biri uçaktır. tercih sizin.
 

Takiyüddin

Yasaklı
Katılım
17 Kas 2014
Mesajlar
329
Tepkime puanı
9
Puanları
0
tarikat yol ise tasavvuf o yolda bir binektir. nurculukta bir binektir. bu yolda hangisine binmek istersen bin. ikisinin de menzili aynıdır. ama biri araba ise biri uçaktır. tercih sizin.
Uçak da araba da sık sık arıza yapıyorlar. ne yapmak lazım!?

Tabi ki de binenleri suçlamak lazım(!)

Onların arkalarından konuşup durmak, peşlerine takılmak lazım(!)

İşin gerçeği insanların çoğu boş boş konuşmakta, ve tekerlemektedirler; çoğunun müminlerin vasıflarına ilgileri yoktur, aldanıp durmaktadırlar, kaplerine allahın kitabı ve peygamberin nefesi/mesajı/mantığı yerleşmemiş; bunların bir takım terkiplerinden şarkılar, uydurmalar, indirgemeler, genellemeler yerleşmiştir.

Dosdoğru yol çok basittir, az söz, dikkat gerektirdiği oranda az istek, üstünde çok düşünüldüğü takdirde nispeten daha çok istek, fakat çok dikkat, çok dirayet, çok hakkaniyetcilik, kendi ailesini ve geçimini sağladığı ağları pahasına hakkaniyetcilik. dostlarını hak hatrına "satmacılık".

Bunların irca edileceği topluluk ise cemaatlerin yaptıkları gibi ısmarlama biraraya gelmeler değildir. komşu aile vesaire ile münasebetlerin devam ettirilmesi, içlerinden senin yoluna uyanlarla beraber yol almandır. ve mahalle camisine veya şehrin büyük camisine devam etmendir. <seni kesmiyorsa seyahat etmendir. Kısaca ve özetle budur.
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
Avamın mezhebi
Sual: (Avam yani müctehid olmayan kimse, rast geldiği müftüye sorar. Sorduğu müftünün mezhebini bilmek zorunda değildir) diyenler oluyor. Mesela Hanefi bir Müslüman, Şafii olan müftüye, (Üç defa emdiğim kadının kızıyla evlenebilir miyim?) dese, Şafii müftü de, (Evlenebilirsin) dese, Hanefi olan sütkardeşiyle evlenebilir mi? Yine Hanefi bir kimse, Şafii müftüye, (Benim elim kanadı, abdestim bozuldu mu) diye sorsa, müftü de, (Bozulmaz) diye cevap verse, Hanefi’nin abdesti bozulmamış mı olur?
CEVAP
Şafii müftü, Hanefi olan avama, (Üç kere emdiğin kadının kızıyla [sütkardeşinle] evlenebilirsin) demez; çünkü Hanefi'de evlenilmeyeceğini bilir. Şafii sanarak evlenebilirsiniz dese de, evlenilmez. Bunun gibi, (Kan abdesti bozmaz) dese de, Hanefi’nin abdesti bozulmuş olur.

Rastgele müftüye sormak, Eshab-ı kiram ve Tabiin zamanındaydı; çünkü o zaman mezhepler tedvin edilmiş değildi. Her zaman aynı müctehide sorma imkânı da yoktu. Mezhepler meydana çıktıktan sonra, rastgele bir müftüye soramaz. Sorulması gereken müftü ise, müctehid olan âlim demektir. (Feth-ul-kadir)

Mezhepler varken, avam, kendi mezhebinde olan müftüye sorar, kendi mezhebinde olan müftü bulamazsa, ancak o zaman başka mezhepteki müftüye de sorabilir. O müftüye sorarken de, kendisinin Hanefi veya Şafii olduğunu söylemesi gerekir. Şimdi müctehid müftü olmadığı için, kendi mezhebindeki kitaba bakar. İmam-ı Kurafi hazretleri buyuruyor ki:
Eshab-ı kiram zamanında herkes, herhangi bir sahabiye sorar ve öğrendiğiyle amel ederdi. Delil soran olmazdı. Şimdiyse, yeni iman edenlerin, aynı mezhepteki âlimlerden, delil aramadan sorup öğrenerek amel etmeleri, aynı mezhepte olan âlimleri bulamazlarsa, her âlimden sormaları, sonra bir mezhebi öğrenip, bu mezhebi taklit etmeleri gerektiğini âlimler sözbirliğiyle bildirmişlerdir. Yani icma hâsıl olmuştur. (Mizan-ül-kübra)

bak yukardaki tezatları kendin sıralamışsın kuranda ne diyor süt kardeşlerinizle evlenemezsiniz size haram kılındı
şu mesebi bu mesebi olmaz bu işin hangi mesep üç kere emmezse düşer diyorsa kurana ayete mulif etmiş olur ki bu sapıklıktır
işte meseplerin islamı nasıl böldüğünü ortaya koyan sizin yazınız
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Bir de şu vardır, bir Müslüman, Kur'an bana yetiyor ya da Kur'an'la beraber Sünnet bana yetiyor diyorsa, onu da dövecek ya da kafir kılacak halimiz yoktur. Buyur istikametini devam ettir deriz. Bizler de Kur'an ve Sünnet noktasında, bazı hususlarda ya da birçok hususta bilgimiz kifayet etmezse, bizler de alimlerin, bilenlerin kapısını çalarız. Onlardan bilmediklerimizi, eksikliklerimizi telafi ederiz. Herhalde bize de "birileri" saygılı olacaktır. Tekrar söylüyorum, alim vardır, bilen vardır, bilgin vardır vs... Yeri ve zamanında onlara danışmak, Kur'an'ın emridir... Allahü Teala istikametimizi İslam eylesin...
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Bazı arkadaşlar bana ne derler bilemem ama, uzun bir dönemdir, Müslümanların ekseriyeti,
İslami eksikliklerini, bilemediklerini ya da ibadet, muamelat, feraiz ya da ukubata dair hükümleri veya diğer dini mes'eleleri,
Dört alimin ya da o dört alimin öğrencilerinin ya da o dört alimin usullerine vakıf olan alimlerin, ilmi ve bilgisiyle ya da içtihatlarıyla telafi ederler.
Bu da bir gerçektir.
Sadece bu kadarını dillendireceğim.
Düşünün İmam Azam Ebu Hanife Miladi 699'da (Hicri, 80) yılında dünyaya geliyor ve hicri 150'de (Miladi769) vefat ediyor.
Yukarıda ifade ettiğim yapılanma da takriben Miladi 750'lerden itibaren devam ediyor ve günümüze kadar geliyor.
Buna ister savaş açın ve isterse itaat edin durum bundan ibarettir.
Selamlar.

 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
bunu ikinci kez duyuyorum. hala aslını araştıramadım. lütfedermisiniz.

kaynak verdim ya.İbnu abidine bakılabilir.Bir mezhebin kitablarını okuma ve anlama zorluğu çeken biri, alim birine gider, onun verdiği bilgiye göre amel eder.Mesele gayet basittir.
 

Takiyüddin

Yasaklı
Katılım
17 Kas 2014
Mesajlar
329
Tepkime puanı
9
Puanları
0
fakiriye bir noktada katılıyorum.

özgürlük adı aldında yöneticilerin yetersizliği veya konulara yetişemezliği, özgür düşünce ortamı adı altındaki kifayetsizliği söz konusu.

özgür bırakmak adı altında önemli olan şeylerde hiç bir ayarlama veya hatta yargılama yapmazsanız platform zarardadır demektir.

radikal yanlışlara sırf fikri bir takım amaları var diye, biraz da o amaların üstünden gelememeniz nedeniyle tavsiye getiremezseniz zarar..

anlayan için herhangi bir konudaki müslüman dünyasının "ilmi biriktirmeyişi"nin nasıl olduğunu böyle bir şey olsa gerek. çalışmazsan tecrübe birikmez, elini suya sabuna sokmazsan yıkanmaz...

herkes kendi derdinde, aslında hiçkimsenin değişmeye düzelmeye dair doğru dürüst daha doğrusu istikrarlı bir isteği ve yaptığı yok.

müstahak şu müslümanlığa müstahak!
 
Üst