Mevlânâ’ya Göre eş seçimi

cicek demeti

Sükut
Katılım
7 Ocak 2011
Mesajlar
11,683
Tepkime puanı
3,778
Puanları
0


Mevlânâ’ya Göre eş seçimi



cicekler-3.jpg


Mevlânâ da kadın-erkek denkliğine kâinattan fıtrî misâller vererek güzel benzetmelerle vurguda bulunur:

“Eşlerin birbirine benzemesi lâzım; ayakkabı ve mestin çiftlerine bir bak!

Ayakkabının bir teki ayağa biraz dar gelirse ikisi de işe yaramaz.

Kapı kanadının biri küçük, diğeri büyük olur mu?

Ormandaki aslana kurdun eş olduğunu hiç gördün mü?

Bir gözü bomboş, öbürü tıka basa dolu olsa hurç bineğin üstünde doğru duramaz.” (Mesnevî, 1/2309–2311.) Evet, hayatın bütününde bir denklik, bir ölçü, bir tenasüp bulunmaktadır. Ayağa giyilecek ayakkabının çiftlerinden, kapının kanatlarına varıncaya kadar bir tenasüp, bir uygunluk vardır. Hattâ denklik sadece ebatlarda değil kullanılan malzemede de olmalıdır: “Kapının bir kanadı tahtadan, öbürü fildişinden... Böyle şey olur mu hiç?”

Aslanın eşi de bir aslan olmalı, kim görmüş aslanın bir kurtla evlendiğini? Öyle ise, “Nikâhta iki çiftin birbirine eşit ve denk olması lâzım, yoksa iş bozulur, geçim olmaz.” (Mesnevî, 4/196, 197)

Evlenecek kişilerin karşı tarafta olmasını arzu ettiği özellikler konusu da denklikle ilgidir. Bu konuda da bazen yanlışlıklar yapılmakta ve neticede pişmanlıklar yaşanmaktadır. Zenginlik, güzellik, kariyer, şöhret vb. hususlar aranan şartlar arasında akla ilk gelenlerdir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu konuda da bize yol göstermekte ve zamanın eskitemeyeceği şu prensipleri emretmektedir: “Bir kadınla umumiyetle dört hasleti için evlenilir: Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı. Sen dindar olanı tercih et…” (Müslim, Radâ 54) Öncelik sırası dindarlıkta olmakla beraber, diğer hasletlerin hiç hesaba katılmaması gerektiği anlaşılmamalıdır. Ancak bâki kalan ve çoğu zaman diğerlerinin yokluğunu aratmayan temel haslet dindarlıktır.

Mevlânâ, âdeta bu hadîs-i şerifi şerh mahiyetinde şu açıklamalarda bulunmaktadır:

“Malın sebatı yoktur, gece gelir, gündüz dağılıverir.

Güzelliğin de değeri yoktur. Bir diken yarası ile renk solup sararıverir.

Büyük bir adamın oğlu olmak da bir şey değil. Bu çeşit gençler malla, mülkle gururlanır.

Nice büyük adamların oğulları vardır ki kötülükte bulunur, yaptığı kötü iş yüzünden babasına bir âr olur.” (Mesnevî, 6/258).Evet, ne malın ne güzelliğin kararı var; ne de soy-sop yalnız başına yeterli bir fazilettir. Belki en güzeli dört hasletin de bir arada olmasıdır. Ancak bu da kolay bir şey değildir. Hele günümüz gibi asaletle bayağılığın birbirine karıştığı; zenginliğin çoğu zaman gayrimeşru yollarla elde edildiği ve güzelliğin de estetik ameliyattan farklı ilâçlar kullanmaya varıncaya kadar birçok yolla âdeta ayağa düştüğü bir dönemde dindarlığın tercihte en güzel vasıf olduğu bir kez daha tasdik edilmiş olmaktadır.

alinti​
 
Üst