Mevlânâ’ya Göre eş seçimi

İstihya

Doçent
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
723
Tepkime puanı
122
Puanları
0
Mevlânâ da kadın-erkek denkliğine kâinattan fıtrî misâller vererek güzel benzetmelerle vurguda bulunur:

“Eşlerin birbirine benzemesi lâzım; ayakkabı ve mestin çiftlerine bir bak!

Ayakkabının bir teki ayağa biraz dar gelirse ikisi de işe yaramaz.

Kapı kanadının biri küçük, diğeri büyük olur mu?

Ormandaki aslana kurdun eş olduğunu hiç gördün mü?

Bir gözü bomboş, öbürü tıka basa dolu olsa hurç bineğin üstünde doğru duramaz.” (Mesnevî, 1/2309–2311.) Evet, hayatın bütününde bir denklik, bir ölçü, bir tenasüp bulunmaktadır. Ayağa giyilecek ayakkabının çiftlerinden, kapının kanatlarına varıncaya kadar bir tenasüp, bir uygunluk vardır. Hattâ denklik sadece ebatlarda değil kullanılan malzemede de olmalıdır: “Kapının bir kanadı tahtadan, öbürü fildişinden... Böyle şey olur mu hiç?”

Aslanın eşi de bir aslan olmalı, kim görmüş aslanın bir kurtla evlendiğini? Öyle ise, “Nikâhta iki çiftin birbirine eşit ve denk olması lâzım, yoksa iş bozulur, geçim olmaz.” (Mesnevî, 4/196, 197)

Evlenecek kişilerin karşı tarafta olmasını arzu ettiği özellikler konusu da denklikle ilgidir. Bu konuda da bazen yanlışlıklar yapılmakta ve neticede pişmanlıklar yaşanmaktadır. Zenginlik, güzellik, kariyer, şöhret vb. hususlar aranan şartlar arasında akla ilk gelenlerdir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu konuda da bize yol göstermekte ve zamanın eskitemeyeceği şu prensipleri emretmektedir: “Bir kadınla umumiyetle dört hasleti için evlenilir: Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı. Sen dindar olanı tercih et…” (Müslim, Radâ 54) Öncelik sırası dindarlıkta olmakla beraber, diğer hasletlerin hiç hesaba katılmaması gerektiği anlaşılmamalıdır. Ancak bâki kalan ve çoğu zaman diğerlerinin yokluğunu aratmayan temel haslet dindarlıktır.

Mevlânâ, âdeta bu hadîs-i şerifi şerh mahiyetinde şu açıklamalarda bulunmaktadır:

“Malın sebatı yoktur, gece gelir, gündüz dağılıverir.

Güzelliğin de değeri yoktur. Bir diken yarası ile renk solup sararıverir.

Büyük bir adamın oğlu olmak da bir şey değil. Bu çeşit gençler malla, mülkle gururlanır.

Nice büyük adamların oğulları vardır ki kötülükte bulunur, yaptığı kötü iş yüzünden babasına bir âr olur.” (Mesnevî, 6/258).Evet, ne malın ne güzelliğin kararı var; ne de soy-sop yalnız başına yeterli bir fazilettir. Belki en güzeli dört hasletin de bir arada olmasıdır. Ancak bu da kolay bir şey değildir. Hele günümüz gibi asaletle bayağılığın birbirine karıştığı; zenginliğin çoğu zaman gayrimeşru yollarla elde edildiği ve güzelliğin de estetik ameliyattan farklı ilâçlar kullanmaya varıncaya kadar birçok yolla âdeta ayağa düştüğü bir dönemde dindarlığın tercihte en güzel vasıf olduğu bir kez daha tasdik edilmiş olmaktadır.
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
Mevlânâ da kadın-erkek denkliğine kâinattan fıtrî misâller vererek güzel benzetmelerle vurguda bulunur:

“Eşlerin birbirine benzemesi lâzım; ayakkabı ve mestin çiftlerine bir bak!

Ayakkabının bir teki ayağa biraz dar gelirse ikisi de işe yaramaz.

Kapı kanadının biri küçük, diğeri büyük olur mu?

Ormandaki aslana kurdun eş olduğunu hiç gördün mü?

Bir gözü bomboş, öbürü tıka basa dolu olsa hurç bineğin üstünde doğru duramaz.” (Mesnevî, 1/2309–2311.) Evet, hayatın bütününde bir denklik, bir ölçü, bir tenasüp bulunmaktadır. Ayağa giyilecek ayakkabının çiftlerinden, kapının kanatlarına varıncaya kadar bir tenasüp, bir uygunluk vardır. Hattâ denklik sadece ebatlarda değil kullanılan malzemede de olmalıdır: “Kapının bir kanadı tahtadan, öbürü fildişinden... Böyle şey olur mu hiç?”

Aslanın eşi de bir aslan olmalı, kim görmüş aslanın bir kurtla evlendiğini? Öyle ise, “Nikâhta iki çiftin birbirine eşit ve denk olması lâzım, yoksa iş bozulur, geçim olmaz.” (Mesnevî, 4/196, 197)

Evlenecek kişilerin karşı tarafta olmasını arzu ettiği özellikler konusu da denklikle ilgidir. Bu konuda da bazen yanlışlıklar yapılmakta ve neticede pişmanlıklar yaşanmaktadır. Zenginlik, güzellik, kariyer, şöhret vb. hususlar aranan şartlar arasında akla ilk gelenlerdir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu konuda da bize yol göstermekte ve zamanın eskitemeyeceği şu prensipleri emretmektedir: “Bir kadınla umumiyetle dört hasleti için evlenilir: Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı. Sen dindar olanı tercih et…” (Müslim, Radâ 54) Öncelik sırası dindarlıkta olmakla beraber, diğer hasletlerin hiç hesaba katılmaması gerektiği anlaşılmamalıdır. Ancak bâki kalan ve çoğu zaman diğerlerinin yokluğunu aratmayan temel haslet dindarlıktır.

Mevlânâ, âdeta bu hadîs-i şerifi şerh mahiyetinde şu açıklamalarda bulunmaktadır:

“Malın sebatı yoktur, gece gelir, gündüz dağılıverir.

Güzelliğin de değeri yoktur. Bir diken yarası ile renk solup sararıverir.

Büyük bir adamın oğlu olmak da bir şey değil. Bu çeşit gençler malla, mülkle gururlanır.

Nice büyük adamların oğulları vardır ki kötülükte bulunur, yaptığı kötü iş yüzünden babasına bir âr olur.” (Mesnevî, 6/258).Evet, ne malın ne güzelliğin kararı var; ne de soy-sop yalnız başına yeterli bir fazilettir. Belki en güzeli dört hasletin de bir arada olmasıdır. Ancak bu da kolay bir şey değildir. Hele günümüz gibi asaletle bayağılığın birbirine karıştığı; zenginliğin çoğu zaman gayrimeşru yollarla elde edildiği ve güzelliğin de estetik ameliyattan farklı ilâçlar kullanmaya varıncaya kadar birçok yolla âdeta ayağa düştüğü bir dönemde dindarlığın tercihte en güzel vasıf olduğu bir kez daha tasdik edilmiş olmaktadır.


Henüz evlenmemiş olanlara tavsiye... birkaç kez okumalılar...
 

tebeyyün

Doçent
Katılım
1 Tem 2006
Mesajlar
548
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
istanbul
“Nikâhta iki çiftin birbirine eşit ve denk olması lâzım, yoksa iş bozulur, geçim olmaz.” (Mesnevî, 4/196, 197)

İsteyen küstahlık desin...
Denklik ve eşitlik diye bir şey yok.Ben allah'ın yarattıkları arasında bile eşitlik olmadığını görüyorum.Bir armut'un bile iki yarısının tam anlamıyla eşit olduğunu söyleyebilirmiyiz? Müslüman demoktarlarada seslenmek istiyorum neden kutuplar çok soğuk'ken ekvator sıçak.Nerede eşitlik ve denklik?Sağ ayğımız sol ayağımıza denk mi ?denk ve eşit ise çıkar bakalım giy ne kadar dayanabilceksin.Her şeyin bir sınırı var denklik ve eşit'liğinde...
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Mevlânâ da kadın-erkek denkliğine kâinattan fıtrî misâller vererek güzel benzetmelerle vurguda bulunur:

“Eşlerin birbirine benzemesi lâzım; ayakkabı ve mestin çiftlerine bir bak!

Ayakkabının bir teki ayağa biraz dar gelirse ikisi de işe yaramaz.

Kapı kanadının biri küçük, diğeri büyük olur mu?

Ormandaki aslana kurdun eş olduğunu hiç gördün mü?

Bir gözü bomboş, öbürü tıka basa dolu olsa hurç bineğin üstünde doğru duramaz.” (Mesnevî, 1/2309–2311.) Evet, hayatın bütününde bir denklik, bir ölçü, bir tenasüp bulunmaktadır. Ayağa giyilecek ayakkabının çiftlerinden, kapının kanatlarına varıncaya kadar bir tenasüp, bir uygunluk vardır. Hattâ denklik sadece ebatlarda değil kullanılan malzemede de olmalıdır: “Kapının bir kanadı tahtadan, öbürü fildişinden... Böyle şey olur mu hiç?”

Aslanın eşi de bir aslan olmalı, kim görmüş aslanın bir kurtla evlendiğini? Öyle ise, “Nikâhta iki çiftin birbirine eşit ve denk olması lâzım, yoksa iş bozulur, geçim olmaz.” (Mesnevî, 4/196, 197)

Evlenecek kişilerin karşı tarafta olmasını arzu ettiği özellikler konusu da denklikle ilgidir. Bu konuda da bazen yanlışlıklar yapılmakta ve neticede pişmanlıklar yaşanmaktadır. Zenginlik, güzellik, kariyer, şöhret vb. hususlar aranan şartlar arasında akla ilk gelenlerdir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu konuda da bize yol göstermekte ve zamanın eskitemeyeceği şu prensipleri emretmektedir: “Bir kadınla umumiyetle dört hasleti için evlenilir: Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı. Sen dindar olanı tercih et…” (Müslim, Radâ 54) Öncelik sırası dindarlıkta olmakla beraber, diğer hasletlerin hiç hesaba katılmaması gerektiği anlaşılmamalıdır. Ancak bâki kalan ve çoğu zaman diğerlerinin yokluğunu aratmayan temel haslet dindarlıktır.

Mevlânâ, âdeta bu hadîs-i şerifi şerh mahiyetinde şu açıklamalarda bulunmaktadır:

“Malın sebatı yoktur, gece gelir, gündüz dağılıverir.

Güzelliğin de değeri yoktur. Bir diken yarası ile renk solup sararıverir.

Büyük bir adamın oğlu olmak da bir şey değil. Bu çeşit gençler malla, mülkle gururlanır.

Nice büyük adamların oğulları vardır ki kötülükte bulunur, yaptığı kötü iş yüzünden babasına bir âr olur.” (Mesnevî, 6/258).Evet, ne malın ne güzelliğin kararı var; ne de soy-sop yalnız başına yeterli bir fazilettir. Belki en güzeli dört hasletin de bir arada olmasıdır. Ancak bu da kolay bir şey değildir. Hele günümüz gibi asaletle bayağılığın birbirine karıştığı; zenginliğin çoğu zaman gayrimeşru yollarla elde edildiği ve güzelliğin de estetik ameliyattan farklı ilâçlar kullanmaya varıncaya kadar birçok yolla âdeta ayağa düştüğü bir dönemde dindarlığın tercihte en güzel vasıf olduğu bir kez daha tasdik edilmiş olmaktadır.

Allah razi olsun...

Es seciminde en önemli husus dindarliktir ...fakat bu diger önemsenen özelliklerin görmemezlikten gelinme4sii anlamina gelmez...Misal biri güzelligide cok önemsiyorsa bu güzelligi dindar olanlarda aramali.Ilk sart dindarliktir,dindarsa güzelligine ve diger konulardaki denklige bakilir.Dindar degilse diger konularin önemi kalmaz.
 

MECZUP

Profesör
Katılım
5 Ağu 2010
Mesajlar
887
Tepkime puanı
178
Puanları
0
Konum
Bî mekân..
"Erkeğin sevgisiyle kadının terbiyesi, ancak birbirleriyle tartıştıkları zaman belli olur."
 
Üst