Mevlana Köşesi

.YOLCU.

Üye
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
69
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Dinle Ney'den ,

"Benim sırrım, feryadımdan uzak değil; fakat gözde, kulakta o nur yok. Ten candan, can da tenden gizli değil. Lâkin canı görmek için izin yok.."

Mevlâna ...
 

.YOLCU.

Üye
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
69
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Mevlâna, Mesnevisinin her cildine, bir (dibace) ile başlamıştır. Arapça yazılan bu dibaceler. Mesnevi ciltlerinin tacı, yahut Mesnevi buketinin tomurcuğudur. Mevlâna bu dibacelerde, bütün samimiyetle "Allah'a hamd-ü senâ" da bulunur. Âyet ve hadiselerle söz incileri dizer. Mesneviyi tarif ve tavsif eder. Birinci ciltte: "Şüphe yok ki, Mesnevi, gönüllere şifâdır, hüzünleri giderir, Kur'ân-ı Kerimi apaçık bir hale koyar, rızkların bolluğuna sebep olur, huylan güzelleştirir. Mesnevi, sanları yüce, özleri hayırlı kâtiplerin elleriyle yazılmıştır, temiz kişilerden başkalarının dokunmasına müsaade etmezler" buyururlar.
İkinci cildin dibacesinde:
" Birisi bana âşıklık nedir? diye sordu. Dedim ki, benim gibi olursan bilirsin."
"Âşk ve muhabbet, Hak'kın sıfatıdır ve hakikatte muhabbet Hak'kın olup, kula nispeti mecazidir. Yani, âşk kullara evvela Hak'dan gelir, sonra kulda zuhur eder."
Üçüncü cildin dibacesinde:
"Nefsin, heva ve hevesine uyan, istirahatine düşkün olan, bir şeyden çabuk usanıp vazgeçen, kendisinden emin olmayan, zahmetlere katlanmayan, yalnız dünya geçimine düşen kişi ilme kavuşamaz. Allah'ın ihsanına şükredip takdir ettiğini yüce bilip, nefsin aşağılık hazlarından, kendisini beğenmekten, Allah'a sığınan kişi ilme kavuşur..."
Dördüncü cildin dibacesinde:
"Bu faydası en ulu olan güzel konağa dördüncü göçtür. Gök gürleyince bahçeler nasıl sevinir, güzel bir uykuyla gözler nasıl uzlaşırsa, bu dördüncü cildi görünce, ariflerin gönülleri öyle sevinir, öyle neşelenir. Ruhların huzuru, bedenlerin şifâsı, bu dördüncü göçtedir..."
Beşinci ciltte ise:
"Şeriat muma benzer, yol gösterir. Fakat, mumu ele almakla yol aşılmış olmaz. Yola düzeldin mi o gidişin tarikattir. maksadına ulaştın mı o da hakikat... Bunun için hakikatler meydana çıksaydı, şeriatlar, yollar batıl olurdu) denmiştir.
Nitekim bakır, altın olursa, yahut da aslında altındır; artık onun için kimya bilgisine hacet kalır, kendisini kimyaya sürtmeye ne hacet var? Kimya bilgisi şeriattır, kimyaya sürtünmek te tarikat.
Hasılı şeriat hocadan yahut kitaptan kimya bilgisini öğrenmeye benzer. Tarikat, kimya eczasını kullanmak, bakırı kimyaya sürtmektir. Hakikat ise bakırın altın olmasıdır..."

Altıncı ciltte:
"Mesnevinin manevi delil ve beyanlarının altıncı cildi olan bu kitap, vehim, şüphe, tereddüt karanlıklarını aydınlatan bir çerağdır. Bu çerağı hayvanî duygu ile görüp anlamaya kimsenin kudreti yoktur.." buyurulmakta ve "Sır. ancak sırrı bilenle eşittir. Sır, onu inkâr eden kişinin kulağına söylenmez.." diyerek, bu son cilde başlanmaktadır.
Mevlâna, büyük eseri Mesnevi'yi bir beyitinde şöyle tarif eder: "Mesnevimiz, Vahdet dükkânıdır. Onda Vâhid'ten, yâni Allah'tan gayri ne görürsen, o puttur." Gerçekten, yalnız Allah'ı terennüm eden, Allah âşkını dile getiren, insanlığa hayırlı, aydınlık, nurlu bir yol çizerek, onu "kemâl" durağına ulaştıran büyük mürşid Mevlâna, onlara, onların anlayabileceği bir dille seslenmiş ve Mesnevi'sini atasözleri, hikâyeler, hattâ masallarla süslemiştir. Yine Mesnevi üzerine der ki: "Bu kitap, masal diyene masaldır. Bu kitapta halini gören ise er kişidir. Mesnevi. Nil ırmağının suyuna benzer. Kıpdiye kan görünür ama, Musa'ya âb-ı hayat.
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
116lnwf9.png


sevgi, acıları tatlılaştırır; çünkü sevgilerin temeli,
insanı doğru yola götürmektir. [I, 2591] mesnevi...
 

*Naye*

Üye
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
75
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Ten kafesinde
Türk ve islam aleminin yetştirdiği büyük mutasavvıf,büyük düşünür Mevlana,birçoklarının söylediği gibi bir filozof değildir.Ona göre felsefe yalnız akla dayandığı için noksandır,yetersizdir."Akıl aşkın şehrinde aciz kalmıştır.Aşkın ve aşıklığın hakikatını ancak yine aşk söyleyebilir..."der ve akla dayanan felsefeye önem vermez.
Mevlana'ya yalnız şair demekte doğru değildir.Mevlana'nın dilinde şiir,bir şeyi kolayca öğretebilme aracıdır.İfade edeceği fikri kayıt altına aldığı için vezin ve kafiyeyi sevmez."Ben kafiye düşünürüm,sevgili bana der ki:yüzümden başka birşey düşünme.Ey benim kafiye düşünenim,benim yanımda devlet kafiyesi sensin,karşımda rahatça otur.Harf ne oluyor ki sen onu düşünesin.Harf nedir?Üzüm bağının çitten duvarı.Hrfi,sesi,kelamı,ortadan kaldır...Bu üçü olmaksızın seninle konuşayım"der.Bütün bunlara rağmen şiirden de vazgeçmez.Şiirle dile getirilen fikir,hafızaya daha kolay yerleşir.Bu yüzden fikirlerini,özellikle Mesnevi ve Divan-ı Kebir gibi büyük eserlerinde şiir halinde ifade etmiştir.
Başka sufilerden farkı,bir köşeye çekilmiş değildir.Hyata ,insanlığa yayılır.Günlük hayatla yaşar.Tasavvuf yolunda en büyük kılavuzu AŞK'tır."Bizim peygamberimizin yolu aşk yoludur.Aşksız olmaki ölü olmayasın,aşkla öl ki diri kalasın"der.İlahi aşkının uçsuz bucaksız okyanusunda "Şekerin suda eridiği gibi"erimiş,kaybolmuştur.O ilahi aşkının coşkunluğu içinde,pişerek yanan o büyük yangını gönlünde yaşayan bir Allah aşığıdır.
Mevlana'nın ilahi aşkı,çoğu kez bir cezbe halinde bütün varlığını sarar.Sema,bu cezbenin en belirgin görüntüsüdür.Mevlana'ya göre sema,"cana safadır;ruha gıdadır."Sema,Allah'ın birliğinde,Vahdet alemine kanat açıştır.Mevlana" müzik aşıkların dilidir"der. Rebab için şöyle der:"Rebab,aşk kaynağıdır.Yağmur nasıl gül bahçesini sularsa,Rebab da gönülleri sular.."Nay ise,Allah esrarını fısıldayan bir ses,bir nefesdir.Nay ,benzi sararmış,varlığını Allah'a adamış,yanık,içli bir Allah aşığıdır.Rebab ve nay sesleriyle aşık vecde gelir.sema'a girer.Gezegenler ve yıldızların,bir cezbeyle güneşin çevresinde dönüşleri neyse,Allah aşkı ve cezbeyle semazenin sema meydanında dönüşü de o'dur.
Mevlana"sema ilahi vuslata erişmek içindir"der.
Doyumsuz ilahi bir aşkla,müzikle,sema ile şiirle,Mevlana,bir fikir ve düşünce manzumesi,bir sevgi denizidir.
"SEVİYORUZ VE HAYATIMIZIN GÜZELLİĞİ O YÜZDEN..."DER.

Mehmet Önder'den alıntı.

Selam ve dua ile..Huu.
 

hafsa

SABIR DOSTU
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
3,057
Tepkime puanı
335
Puanları
0
Yaş
42
Konum
KOCAELİ
Aramadıkça bulamazsın-Âşığın kârı da budur;
[FONT=Georgia, Arial, Helvetica, sans-serif]Sen kör oldukça O'nu arayamazsın ki bulasın..[/FONT]
[FONT=Georgia, Arial, Helvetica, sans-serif](mevlana C.Rumî)[/FONT]​
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
wwwantolojicom501885321zt1.jpg



Ölümü bile 'bayram' bilerek,
Sevdirdin bizlere semaya yükselerek...
Bizlere de nasip olsa bu yürek,
Önce güzel ruhun ve büyüklük gerek!

Döndün döndün su dünya gibi...
Ne güzel yasamissin evliya gibi!
Bizlere simdi hos bir rüya gibi,
Birakip gittin bizleri, 'gel! ' diyerek...​
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
1390mevlana121vj3.jpg

Gönül evi dostundur. Dostun evi gönüllerdir. Gel dost ile kalalım.
Gönül evi sonsuzdur. Dost aşkına sevelim. Dost aşkına yanalım.

Aşk gönül işidir. Gönüller bu yüzden aşkı iş edinir. Gel aşkı iş edinelim.
Aşksızlık gönüllerin ecelidir.Aşkla yanalım ikimiz.
Aşıklar yanar bilirsin. Aşkta dirilelim ikimiz. Aşıklar ölmez bilirsin.

Gel gönülden kavuşalım!
Gel gönülden konuşalım!

“Gel, gel aramıza katıl;
biz Hakk’a gönül vermiş aşk insanlarıyız!
Gel bize katıl da sevgi kapısından içeriye giriver,
Giriver ve evimizde bizimle beraber otur...
Gel birbirimizle içten konuşalım,
Kulaklardan, gözlerden gizli konuşalım...
Güller gibi dudaksız ve sessiz görüşelim,
Tıpkı düşünce gibi dudaksız, dilsiz görüşelim...
Mademki hepimiz biriz,
Birbirimize dilsiz, dudaksız gönülden seslenelim...
Madem ki ellerimiz kenetli,
Gel bu halden bahisler açalım.
El ayak gönül hareketlerini daha iyi anlar,
Öyle ise gel dilimizi tutalım,
Titreyen gönüllerimizle buluşalım”

(Hz. Mevlana)
 

.YOLCU.

Üye
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
69
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Aşkın hakikatı
“Aşk geldi, kan gibi damarlarıma, derime doldu. Beni benden aldı, varlığımı sevgiyle doldurdu. Vücudumun bütün cüzlerini dost kapladı. Benden, bana kalan ancak bir isim. Ötesi hep O...”
“İnsaf et, aşk iyi bir şeydir. Onu zedeleyen ise, senin kötü huyundur. Sen, şehvete aşk adını koymuşsun. Ah! Bir bilebilsen, şehvetle aşk arasında ne uzun mesafe var.”
Mevlana C. Rumi / Mesnevi
 

*Naye*

Üye
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
75
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Ten kafesinde
"Dün,senin sevgin ile bahçedeki gül gibiydim,neşeliydim,gülüyordum.Bugünde öyleyim,hatta,dünkü halimden kat kat üstünüm.Ben neşemden kabıma sığamıyor,el çırpıyorum.Nasıl el çırpmam ki,ayağımı bağlayan sensin.Ben nasıl ayak vurup oynamam ki,el çırpan sensin."(divan-ı kebir)
 

hafsa

SABIR DOSTU
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
3,057
Tepkime puanı
335
Puanları
0
Yaş
42
Konum
KOCAELİ
Mutlu olmanın sırrını Peygamber Efendimiz’den öğren de, Allah sana ne verirse ona razı ol. Başına gelen derde, balaya razı olur da, ses çıkarmazsan, o anda hemen sana cennet kapısı açılır. Eğer gam elçisi sana gelirse, tanıdık bir dost gibi karşıla, onu kucakla. Zaten o sana yabancı değildir, onunla aşinalığın vardır. Sevgiliden gelen cefaya karşı sakın suratını asma, onu neşe ile karşıla, merhaba, hoş geldin de. Onu güler yüzle, tatlı sözle karşıla ki gönül alıcı o eşsiz varlık hoşa gitmeyen çarşafını üstünden atsın da güzelliği ortaya çıksın.


Mevlana
 

hafsa

SABIR DOSTU
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
3,057
Tepkime puanı
335
Puanları
0
Yaş
42
Konum
KOCAELİ
Gel, gel, daha yakın gel, bu yol vuruculuk ne zamana kadar sürüp gidecek? Madem ki sen, bensin, ben de senim. Artık bu senlik ve benlik nedir? Biz Hakk’ın nuruyuz, Hakk’ın aynasıyız. Şu halde kendi kendimizle, birbirimizle ne diye çekişip duruyoruz? Bir aydınlık bir aydınlıktan neden böyle kaçıyor? Biz hepimiz, bütün insanlar, tek bir vücud halinde olgun bir insanın varlığında toplanmış gibiyiz. Fakat neden böyle şaşıyız? Aynı vücudun birer uzvu olduğumuz halde neden zenginler, yoksulları böyle hor görürler? Aynı vücutta bulunan sağ el, ne diye sol elini hor görür? Her ikisi de madem senin elindir, aynı tende uğurlu ne demek, uğursuz.

Mevlana
__________________
 

hıfz-ı lisan

perekli..
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
4,381
Tepkime puanı
340
Puanları
0
Konum
İstanbul/Kartal
Öldüğüm gün tabutum götürülürken, bende bu dünya derdi var sanma...
Benim için ağlama, yazık, vah vah deme;
Şeytanın tuzağına düşersen, o zaman eyvah demenin sırasıdır,
Cenâzemi gördüğün zaman firâk, ayrılık deme,
Benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır,
Beni toprağa verdikleri zaman, elvedâ elvedâ demeye kalkışma,
Mezar, cennet topluluğunun perdesidir.
Batmayı gördün değil mi? Doğmayı da seyret, güneşle aya gurûbdan hiç ziyân gelir mi?
Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun?

(Mevlana hz.)
 

Bîdâr

Aktifleşmemiş
Katılım
31 Tem 2007
Mesajlar
5,222
Tepkime puanı
207
Puanları
0
GÜzellİĞİ Veren...

"Hak güneşin ışığı her neye düşerse, ey yiğidim sen ona aşık olursun. Sevdiğin her varlıktaki güzellik ALLAH'tan geliyor. Sen her neye aşık olursan o şey ilahi sıfatlardan biri ile yaldızlaşmış, nurlanmış. Gönül verdiğin şeyin yaldızı aslına gidip de o çirkinleşince, bakırı meydana çıkınca, tabiatın ona doyar, ondan hoşlanmaz, onu boşlayıverir. Sevgilinin seni büyüleyen o yaldızlı güzelliğinden elini ayağını çek; bilgisizlik yüzünden sahte bir madeni altın sanıp da hoş deme. Çünkü sahte şeylerdeki hoşluk, güzellik iğretidir. Görünüşte süslü ve püslüdür ama altında süssüzlük ve çirkinlik vardır. Fani varlıklarda görülen güzellik, ilahi güzelliğin iğreti olarak onlara aksetmesinden ibarettir. Akseden o nur, günün birinde aslına geri dönecektir. Bu yüzden ey salik; iğreti güzelliklere bakma da, sen onun aslını, yani güzelliği vereni ara!"

~Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Bu Hoş Koku Yusuf'un Gömleğinin Kokusudur, Yahut da Mustafa (s.a.v)'ın Hırkasının Kokusudur...

• Ey bahçeleri güldüren, çimenleri gebe bırakan asıkların ilkbaharı, bizim sevgilimizden haberin var mı?

• Ey asıkların feryadına kosan hos kokulu rüzgar. Ey candan da mekandan da temiz olan aziz varlık, sen neredeydin? Nerede kaldın, seni görecegimiz geldi?

• Ey Rum diyannın da, Habes diyarının da fitnesi olan rüzgar, sasırdım kaldım, bu pek hos, bu pek güzel koku, ya Yüsufun gömleginin kokusudur, yahut da Mustafa (s.a.v.)'in hırkasının kokusudur.

• Ey dogruluk ırmagı, sen bizim sevgilimizin arkından akıyorsun, sen getirdıgın hos kokularia gönüllerin Tur-ı Sîna'sı oluyor, canlara can katıyorsun..

• Ey sözü, konusması, bütün davranısları, halleri hos olan sevgili! Ey "ay"ların, yıl'ların kendine kul oldukları güzel, senin "ay"ın da hos, "yıl"ın da hos.
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Gül de Senin Lütfunla Çorak Yerler Yeşersin, Mezarlar Bahçe Haline Gelsin...!


• Ey perdenin arkasından ısıgı, nüru görünen sevgili, senin ısıgın, sıcaklıgın bize yaz mevsimi oldu, bizim de yaz mevsimi gibi gönlümüz sıcak, gel bizi al, gül bahçemize kadar, çek götür!

• Gel, gel de senin lütfunla çorak yerler yesersin, mezarlar bahçe haline gelsin. Koruklar tatlılassın, üzüm olsun, ekmegimiz pissin.

• Ey can giinesi, ey gönül günesi, ey güzelligi ile günesi bile utandıran güzel,gel, gel de bizim zavallı halimizi gör, su balçık beden, canı nasıl tutmus bırakmıyor?

• Yüzünün sevdası ile dikenlikler, nice defalar gül bahçesi haline geldi de güzel yaratma gücüne olan imanımızı artırdı.

• Ey ebedî ask! Su gönlümüzde kendini gösterip, canımızı balçık zindanından kurtararak, tek olan, esi olmayan Allah'a yönelttin.

• Ey nurlar saçan sabahımız! Gamlı ve kederli oldugumuz zamanlarda gönlümüzdeki gam dumanlarını dagıt, bize sevk ver, nese lutfet. Tali'imizin karanlık gecesinde; bir gündüz, görülmemis, isitilmemis, sasılacak bir gündüz meydana getir.

• Nerede o gözler ki onu izlesin; nerede hakîkatleri duyacak kulak, burhanlar düsünecek akıl?

• "Cüz'ler külle gidiyor. Reyhan reyhana, gül güle kavusuyor, her sey bizim dikenligimizin hapishanesinden kurtuluyor." diye can diyarından davul sesleri gelmege basladı.
 

efsun hayal

Profesör
Katılım
9 Mar 2007
Mesajlar
1,175
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
...
...
sen yokken,eksik kalıyor burası dost
hemen gel, gel de su ol yüreğime


Sazlığa git/ Ney Kopar

sazlığa git
ney kopar
şehri hüzünden geliyorum de
meclise gir
demet demet ateş sun
kadeh kadeh sabır
sinelerde yılardır
kafdağları kadar kahır
dudaklar sarhoşluğa meyilli
vakittir
oku şiiri
aşka üfle
inlet neyi
artsın elemi
veremi
vereni
ceseti yak
ateşe ver
hevese giden nefesi
yankı bulmayan sesi
şiire girmeyen dili
yokluğa mıhla yoktan öteyi

gözler ki belaya doğru
galu beladan beri

sus bitmesin sözün
akıl erişmez örtüne bürün
inmelere inat
kaldır kadehleri şaha
eşlik etsin neydeki hüzzama
darağacında İsa’ya
zindanda rüyaya
Sus Nirvana
Meclisten çık artık
kır neyi

biliyorsun dostumsun neredeysen orda ölmek isterim...
sana çok sevdiğim neyimle seslenmek istedim



böyle yazmıştın bana
burda da olsa güzel olur değil mi?


...​
 
Üst