K
Kaçak
Guest
Bizans dönemindeki adıyla Hipodrom, Osmanlı dönemindeki ismiyle At Meydanı, günümüzde söylediğimiz şekliyle Sultan Ahmed meydanı İstanbul’un en önemli ve bir o kadar da ilginç olayların yaşandığı noktasıdır.
Özellikle asar-ı atika dediğimiz tarihi eser açısından da Dersaadet’in en önemi merkezidir. Ancak insanlar buraya geldiklerinde Sultan Ahmed meydanının genellikle meydanda görülen şeklinden ibaret olduğunu zannederler. Oysa sokak aralarında, binaların içlerinde, evlerin bahçelerinde İstanbul’un sosyal, kültürel ve iktisadi tarihinde iz bırakmış, birçok olaya şahitlik etmiş yapılar bulunur.
Geçen yazımızda Osmanlı döneminden kalma birçok ilginç mezar taşının olduğundan bahsetmiştik. Ancak bilindiği gibi kabirler mezarlıklarda, hazirelerde ya da türbelerde bulunur. Dolayısıyla binaların içlerine mezar yapma âdeti Osmanlılarda pek yoktur. Tabi ki birkaç istisna dışında..
Tapu dairesinde bir mezar…
Bugün Sultan Ahmed Meydanı’nda Tapu ve Kadastro İstanbul Bölge Müdürlüğü dairesi olarak kullanılan eski Defter-i Hakâni Nezareti binası gösterişli yapısı ve mavi çinileriyle dikkatinizi çekmiştir. Belki birçok kişi binanın içerisine girmiş tapu ile ilgili bir meselesini halletmiştir. Ancak bu bina içerisinde memurların yüz akı, önemli bir devlet adamının mezar olduğunu çok fazla bilenimiz yoktur.
Başını verip devlet sırrını vermeyen Server Dede..
Server Dede olarak bilinen bu şahıs işine bağlı, devlet ciddiyetini özümsemiş maktul bir memurdur. Dönemin Defter Emini olan Server Efendi, ihtilaflı bir arazi meselesinin çözülmesi için gerekli olan tapu defterinin gece vakti kendisinden istenmesi üzerine: “Fatih Sultan Mehmet Hazretleri’nin kanunnamesine göre, Defterhane’den gece vakti defter çıkarılması men edilmiştir. Sultanımız af buyursunlar, defterleri çıkartamam” şeklinde cevap verir.
Dönemin padişahı Sultan I. Mahmud, bu cevap üzerine celallenir ve Server Efendi’nin başının vurulmasını ister. Ertesi gün durumu sadrazama açan padişah memurun kanunlara uygun bir davranışta bulunduğunu öğrenince pişman olur ve idamın durdurulmasını ister. Ancak iş işten geçmiş cellât Server Efendi’nin başını çoktan vücudundan ayırmıştır. Duruma çok üzülen sultan, Efendi’nin kabrinin tapu binası içerisine yapılmasını emreder. Tören eşliğinde Server Efendi mezarından çıkarılarak defter-i hakani binasının içerisine gömülür. Memurların evliyası olarak adlandırılan Efendi, “Dede” olur. Kabrinde şu ibare mevcuttur.
“Ser virüb sır vermeyen Server Dede Ruhuna ihlas ile el-Fatiha”
Mezar taşında 1180/1766 tarihi yazılan Server Dede eskiden işe yeni başlayan memurlara dürüst ve rüşvet almayan insanlar olmaları için ziyaret ettirilirmiş. En çok rüşvetin tapu dairelerinde döndüğü gerçeği düşünüldüğünde bu kadim âdetin yeniden icra edilmesinin zamanı gelmiştir.
Kabri ziyaret etmek isteyenlerin çok kalabalık olarak gitmemeleri tavsiye edilir. Zira binanın bekçisi bizi kalabalık olarak gördüğünde içeriye almamış müdürünü araması gerektiğini söylemişti. Gerekli izin çıkmayınca bir başka gün tek başıma ziyaret etmek zorunda kalmış birkaç kare fotoğraf çekebilmiştim.
Geçen yazımızda Osmanlı döneminden kalma birçok ilginç mezar taşının olduğundan bahsetmiştik. Ancak bilindiği gibi kabirler mezarlıklarda, hazirelerde ya da türbelerde bulunur. Dolayısıyla binaların içlerine mezar yapma âdeti Osmanlılarda pek yoktur. Tabi ki birkaç istisna dışında..
Tapu dairesinde bir mezar…
Bugün Sultan Ahmed Meydanı’nda Tapu ve Kadastro İstanbul Bölge Müdürlüğü dairesi olarak kullanılan eski Defter-i Hakâni Nezareti binası gösterişli yapısı ve mavi çinileriyle dikkatinizi çekmiştir. Belki birçok kişi binanın içerisine girmiş tapu ile ilgili bir meselesini halletmiştir. Ancak bu bina içerisinde memurların yüz akı, önemli bir devlet adamının mezar olduğunu çok fazla bilenimiz yoktur.
Server Dede olarak bilinen bu şahıs işine bağlı, devlet ciddiyetini özümsemiş maktul bir memurdur. Dönemin Defter Emini olan Server Efendi, ihtilaflı bir arazi meselesinin çözülmesi için gerekli olan tapu defterinin gece vakti kendisinden istenmesi üzerine: “Fatih Sultan Mehmet Hazretleri’nin kanunnamesine göre, Defterhane’den gece vakti defter çıkarılması men edilmiştir. Sultanımız af buyursunlar, defterleri çıkartamam” şeklinde cevap verir.
Dönemin padişahı Sultan I. Mahmud, bu cevap üzerine celallenir ve Server Efendi’nin başının vurulmasını ister. Ertesi gün durumu sadrazama açan padişah memurun kanunlara uygun bir davranışta bulunduğunu öğrenince pişman olur ve idamın durdurulmasını ister. Ancak iş işten geçmiş cellât Server Efendi’nin başını çoktan vücudundan ayırmıştır. Duruma çok üzülen sultan, Efendi’nin kabrinin tapu binası içerisine yapılmasını emreder. Tören eşliğinde Server Efendi mezarından çıkarılarak defter-i hakani binasının içerisine gömülür. Memurların evliyası olarak adlandırılan Efendi, “Dede” olur. Kabrinde şu ibare mevcuttur.
“Ser virüb sır vermeyen Server Dede Ruhuna ihlas ile el-Fatiha”
Kabri ziyaret etmek isteyenlerin çok kalabalık olarak gitmemeleri tavsiye edilir. Zira binanın bekçisi bizi kalabalık olarak gördüğünde içeriye almamış müdürünü araması gerektiğini söylemişti. Gerekli izin çıkmayınca bir başka gün tek başıma ziyaret etmek zorunda kalmış birkaç kare fotoğraf çekebilmiştim.