Mehtap Kayaoğlu / Savaşmayın , Yaşayın Gitsin

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,114
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Gerek günlük yaşamımda gerekse terapi desteği vererek psikolojik danışmanlık yaptığım kişilerde karşılaştığım bir durumu paylaşmak istiyorum sizlerle bugün. Umarım ilginizi çeker.
“Ben insanlardan çok fazla olumsuz etkileniyorum Mehtap Hanım...”
“Çevremdeki insanlar beni olumsuz etkiliyor.” şeklinde cümleler duymak, terapi seanslarımın kaçınılmazıdır. Herkes birilerinin kendisini olumsuz etkilediğinden yakınıyor. Üstelik çalışan çalışmayan, kadın erkek, işçi, memur veya üst düzey yönetici, fark etmeksizin aynı şikâyet.
İşin ilginç yanı herkes buna benzer durumdan şikâyet ediyor; ancak bu durumu değiştirmek için en ufak girişimde bulunmuyor. Düşünüyorum da, birilerinin sürekli beni olumsuz etkilediğini düşünseydim, yakınmaktan öte harekete geçiren yöntemler uygulardım. Ve terapilerde buna benzer yöntemler öğreniyorum danışanlarıma.
İşin sırrı şu: Ayna nöronlarımız var bizim. Ya biz karşımızdakine benzeriz ya da karşımızdaki bize.
Yani ya o beni etkileyecek ya da ben onu! Bu ilkeyi yakalayamayan kişiler hayatı yaşamaz adeta savaşırlar.
Savaşmadan yaşamanın yolu; içimizle dışımızı birbirine uygun hale getirmekten geçiyor. “Özümde iyi insanım, bakmayın böyle bağırıp çağırdığıma.” davranış modeli, insan hayatını zorluyor bence. Çünkü insanlar bildiğiniz savaşa giriyor, yani karşısındaki aslında iyi mi kötü mü anlayamıyor. Onun dışarıdan gösterdiği dengesiz tavırlarına göre mi karar versin, yoksa farklı zamanlarda takındığı iyi niyetli tavırlarına mı? Demek istiyorum ki; birbirimizin kafasını karıştırıp duruyoruz. Biz yapmazsak bu hatayı, muhataplarımız yapmış oluyor.
İnsanın içindekiyle dışındaki dengeli olunca “su” gibi olur, arı ve duru.

Her insan mutlu olmak ister
Sevilmek, ön planda olmak ister. Tanınmamız ve kabul edilmemiz için kendimizi olduğumuz gibi yansıtmamız gerekir. Bir öyle bir böyle davrandığımızda muhatabımız bizi anlayamaz. Düşünün ki aslında çok iyi bir insansınız; ancak çok aksi bir görüntünüz var. Dışarıdan bakılınca aksi yönünüze göre mi karar versinler, içinizdeki iyiyi keşfetmek için çabalasınlar mı? Veya içinizde bir iyi olduğunu anlayabilecekler mi?
Günlük yaşamımızın bir parçası haline gelen dengesiz davranış şekillerimiz ve kendimizi doğru olarak ifade edemememiz, iletişim çatışmalarına neden oluyor, aramızda olanlar hayatı paylaşmak olmaktan çıkıyor ve savaş alanına dönüyor.
Duygularımız, tercihlerimizi belirliyor. Oysa aklımızın ve düşünce gücümüzün elini bırakmayan duyguların bizi yönlendirmesi gerekir. Sadece duygularıyla hareket eden, günün gelip geçici etkileriyle geleceğini belirlemeye çalışan kişilerin mutlu olmadıklarını görüyorum. Duygularla hareket eden kişi herkes tarafından kolaylıkla yönlendirilir. Kendi seçimi zannettiği tercihlerin çoğunda ileriki yıllarında pişmanlık yaşar. Aklının ikna olduğu, kalbinin onayladığı seçimler uzun vadede insanları daha çok mutlu eder. Böylece savaşa dönmeyen, yaşam sevinciyle dolu ömürler sizinle olur.
Birilerinin tavır ve davranışlarından çok etkilendiğinizi düşünüyorsanız, kendi seçim ve tercihleriniz hakkında yeterince iç görü sahibi olamadığınızı bilmelisiniz. Genellikle nevrotik ve mükemmeliyetçi yapılanması olan kişilerin yaşadığı bir zorluktur bu. Birileri beni beğenecek mi, her söylediğim onaylanacak mı, düşüncelerim kabul görecek mi, insanlar hakkımda olumlu şeyler hissedecekler mi vb düşünme modeli, kişiyi başka kişilerin bakış açılarına karşı zafiyet içinde bırakır. Kendileri gibi olmayı değil, kendilerinden beklenen kişi gibi olmayı yaşarlar. Bir süre sonra sıkıldıklarında yaşadıklarını değil, adeta hayatla savaştıklarını fark ederler.

Savaşmak zordur
Yaşayıp gitmek kolaydır.
Olanı yaşamak, olduğu kadarıyla yetinmeye çalışmak, daha iyisi için çabalamak elbet; ama kendimizi kendi zihnimizde demoralize etmeden geliştirmek iyidir.
Her sabah uyandığında aynada ilk kendisine gülümseyen kişi olmak ne kadar kıymetlidir.
Olmayanlar için üzülerek gün yaşamak yerine, olanla yuvarlanıp gidebilmek örneğin.
Birilerinin sizi etkileyip etkilemediğine kafa yoran bünyeniz, kendi iç isteklerini görmeye çalışsa ne iyi olur aslında. Çevrenizdeki herkese benzemek yerine, içinizdeki kimseye benzemeyen yanınıza gülümseseniz? Birileri sizi etkilerken, diğer yandan başka birilerini de sizin etkilediğinizi görebilseniz?
Birilerine benzemek veya kimseye benzememek değil ki mesele. Kişi vardır benzemek isteriz bazı yanlarına, kişi vardır o bize benzemeye çalışır. Önemli olan kendimiz kadar olduğumuzu fark edebilmek ve bizi biz yapan yanlarımızı, olabilecek en hoş şekillerde geliştirmeye gayret etmektir.
O meşhur eser.... “Benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım...”
Hepimizde hayran olunacak bir taraf mutlaka vardır.
Sevgiler..
 
Üst