Mehmet Gençsiz olur mu!

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0
VAZİFESİNİN BİLİNCİNDE
24011.jpg

Mehmet Gençsiz olur mu!
Türkiye'de olup da tarihçi olacağım diyen Mehmet Genç'i okumayıp da kimi okursa tarihçi olabilir ki?!

08 Şubat 2011 Salı 08:00
Benim için Yunus Uğurlu yıllar. Hani Çin takviminde her yıla bir hayvan adı verilir ya benim takviminde de her yıl bir insanla anılır. 2002 yılı Yunus Uğur yılıydı benim için. Yunus ağabey o zaman Bilim Sanat’ın araştırma merkezlerinden Türkiye Araştırmaları Merkezi(TAM)’ın başındaydı. Beraber bir okuma grubu oluşturma isteğimiz vardı. Osmanlı arşivleriyle tanışmam onun sayesinde oldu. Kendisi İsam’da belli günlerde mesai harcıyordu. Hasbelkader bu mesailere iştirak ettim. Şeriye sicillerinin mantığı, içeriği üzerine bir sürü konuda bana yardımcı oldu. Hatta işi o kadar ileri gitti ki kader Develi sicilleri üzerine çalışmamı sağladı.
Kadı sicilleri bir başka kapıya da imkan araladı. İnsanın yapmak istedikleriyle yapmak zorunda kaldığı şeyler arasında kaldığı dönemler vardır. Tam da benim için böyle olduğu bir dönemde Osmanlı arşivleri bir nefeslenme mekanı oldu. Kafa dağıtmaya birebirdir arşivler. Sizi dünyasına çekti mi bırakamazsınız bir daha arşivleri. O günlerimi şimdilerde hasret yangınıyla arıyorum. Belki öte dünyada bir daha döneyim günlere dediğimde dönmek muradım vücuda gelir. Nasip.
Osmanlı yılının olduğu yıllar. Her yerde Osmanlı ile ilgili etkinlikler. Bilim Sanat Vakfı da Osmanlı tecrübesi üzerine bir dizi seminerler hazırlamış. Seminer hocalarından biri de Mehmet Genç Hoca. Konu, meşhur bir çalışması: Osmanlı Malikane Sistemi.
Kim bu adam?
24012.jpg
Yüzünde sert ifadeler. Bembeyaz bir saç. Sade giyimli. Tane tane konuşan bir insan. Kesinlikle sistematik düşünüyor. Kafasında kelimeler oluşuyor, bu kelimler ağzından cümle olarak dökülürken sözcüklerle kavga edildiği, sözcüklerin yorulduğu/yoğrulduğu kesin.
1959’da İktisat Tarihi kürsüsü asistan almak için ilana çıkar. Bu ilan, memur Mehmet Genç’e İstanbul’un kapılarını aralayacaktır. Max Weber yolda yoldaşı olur. Nasibine de Ömer Lütfi Barkan’ın asistanı olmak düşecektir. Önceleri arkadaşlarının eski yazıyla uğraşmalarına bir anlam veremez. Kafasında Weberyen bir dil anlayışı vardır. Ama her zamanki gibi kader galip gelir. Barkan asistanın buhranlarının farkındadır. İsterse başka bir sahada çalışabileceğini söylerse de Genç, Arhavi dağlarının verdiği coşkunlukla bunu kabul etmez. Doktora çalışmasında bir sürü Fransızca ve İngilizce seyahat okur ama işin içinde çıkamaz. Weberyen bir dil bu topraklarda yaşananları anlamaya yetmemektedir.
Mehmet Genç de arafta kalanlar gibi ideal ile realite arasında kalmış bir dönem. Ama isteğine o kadar sağlam bağılıdır ki bu isteği vücud bulur.
24013.jpg
Siyakat ve divani yazıları kısa zamanda okumayı öğrenen Mehmet Genç, kaybettiği düşündüğü yılları telafi etmek için uzun mesailer geçirir arşivde. Weberyen dil yapmak istedikleri konusunda imdadına yetişir. Soyut ve teorik sonuçlara ulaşmak ister. Osmanlı tecrübesinin uzun olmasının sebebini bilmek ister. Bunu da Osmanlı’nın kurduğu Malikane sistemine bağlar.
Bu adam kim değildir?
Başkalarının isteklerine uygun yaşayan bir mizaç değildir. Hocası Barkan’ın, "tezini derlemelisin artık" sözlerine sessiz karşılık verir. Çünkü çalıştığı saha bir tez konusu olmaktan çoktan çıkmıştır. Şairin ifadeleri Genç Mehmet’te ete-kemiğe bürünür: "Ballar balını buldum, kovanım yağma olsun."
O her şeyi hakkıyla yapmaya gayret eden bir mizaçtır.
Son görüşmem
Mehmet Genç’le son mesaim Bilim Sanat Vakfı’nın 2010 yaz seminerlerinde oldu. Bereketli bir seminer oldu. Seminer öncesi ve sonrasında bereketli bir sohbet etme imkanımız da oldu.
Mehmet Genç, şimdi Şehir Üniversitesinin koridorlarında ne rüyalar görüyordur kim bilir?

Zeki Dursun Vefa yokuşunda durarak haber verdi
 
Üst