Mehmet Akif ERSOY'un oğlu

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
1469932_746273288735045_1515859127_n.jpg




Yıl 1966 sonları. Kapınıza bir adam gelir. Adı Emin Ersoy’dur. Merhum Akif’in oğlu. Bir öğle sonrası odamdayım. ”Sizi biri görmek istiyor” dediler. “Buyursun” dedim. İçeri tıraşı uzamış, üstü başı bakımsız yaşlıca, çelimsiz bir adam girdi. ...Hazırolu andıran bir duruş ve hafif bükük bir boyunla: ”Bendeniz Mehmet Akif’in oğluyum” dedi. Bir anda ne olduğumu şaşır...dım. Nasıl şaşırdım bilemezsiniz. Eski bir dostluk havası yaratmak istercesine: ”Oooo buyurun buyurun, nasılsınız?” türünden bir yakınlık göstermeye çalıştım. O, tavrını bozmadı: “Rahatsız etmeyeyim. Sizden ufak bir yardım rica etmeye gelmiştim.” dedi. Gökler mi tepeme yıkıldı, yer mi yarıldı da, ben mi yerin dibine geçtim; doğrusu fena allak bullak oldum. Ve tek yapabileceğim şeyi yaptım, cüzdanımı çıkartıp uzattım. O, bükük boynuyla: ”Siz ne münasip görürseniz.” dedi. Cinnet cehennemlerinintüm yıldırımları düşüyordu yüreğime. ”Durun bakalım neyimiz varmış” gibilerden cüzdanı açtım; içinde ne varsa çıkardım, fazla bir şey de yoktu. Bir iki adım attı. Sanırım sadece bir 10, yahut 20 lira aldı. “Çok çok teşekkür ederim, rahatsız ettim.” dedi ve çıktı. Aradan bir ay geçti geçmedi; gazetelerde küçük bir haber ilişti gözüme:

Beşiktaş’taki çöp bidonlarından birinde Mehmet Akif’in oğlunun ölüsü bulunmuştu...!
dipnot: ismet inönü ve m kemal'in çocuklarına Devlet tarafından ölene kadar maaş bağlanmıştır..bu maaşları şu anda 15 bin tl dir..!
BİR DEVRİN MUHTEŞEM ŞAİRİNDEN BÖYLE İNTİKAM ALMIŞ OLDULAR..!
Emin Ersoy sağda

Çetin ALTAN

Prof.Dr Osman Öztürk'ün bir Konferansından bir kesit..

Emin ersoy İstanbulda askerlik yaparken babasına mektup yazar,mehemmed akif tuvalette bile takip ediliyorum deyıp mısıra gitmek zorunda bırakıldığı bir dönemde emin ersoy şunları kaleme alır;babacığım bana burda düzenli olarak iğne vuruyorlar benim birşeyim yok o iğneleri vurunca tuhaf oluyorum bir icabına bak babacığım.aratırmalar sonucunda emin ersoya morfın vurulduğu ortaya çıkıyor,milli şairden namazlı niyazlı olduğu için geçmişine sövmeyip övdüğü için böyle intikam aldılar oğlunu uyuşturucu bağımlısı yaptılar askerden çıktıgında 8 yıl sonra çop konteynırında sızmış bir şekilde ölü bulundu..düşünün ki akif ersoy milli şiir için beş kuruş almamış eger alsaydı o paranın 3 te 1iyle bogaza karşılık villa alabilirdi,mebus olan arkadaşları yahu bir ceket alaydın bari deyince küsmüs uzunca konusmamıslardır çünkü üzerindeki ceket mebus olan arkadasından ödünç alınmıştır..yani laik kurucular geçmişimizi hiçe saydırmak öz ecdadı yansıtan insanları unutturmak için elinden geleni yaptılar.öldürülen 36 millet vekili menemen olayı izmir suikastı hep bu planın parçası..hepsi muhalif olacak ülkenin kültürünü bozacak işler yapmaya müsade etmicek olan insanlardı ve buyüzden öldürdüler.

 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
mehmet akifin tek bişeyini bilirim ulu hakan cennet mekan abdulhamit hazretlerine düşmandı düşmanlığının en büyük nedeni ehli sünnet olması reform hareketlerine karşı olması ve cemaleddin afganiyi sarayda el koymasıydı mehmet akif cemaleddin afganiyi çok sever ve dinde reform fikirlerini kabul ederdi
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
Herşeyi ve kalplerdekini Bilen ve Gören Rabbim herkesten herkesin hakkını alacaktır...
 

elbiss

Ordinaryus
Katılım
21 Kas 2013
Mesajlar
2,514
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Türkiye
Mehmet Akif ERSOY un Cenazesi İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ndeki gençlerin görmesi ile katılımlı defnedildi yoksa 4 kişi ile gömülüyordu...

Bu videoya bakabilirsiniz güzel anlatıyor...


Bu tarz güzel insanlar yaptığı yapıtlardan ücret almazlar özellikle ÜLKE için ise İçlerindeki Sevgi hasbil yani gerçek ve hakiki olduğu için ücreti istemezler...ücreti almak gerçek göz yaşlarına hakaret olarak kabul ederler diye düşünüyorum...

Göz yaşlarıyla yazılmış bir İstiklal Marşı ndan söz ediyorsak Sevgisinin Aşkını anlayabilmek zor olmasa gerek...

Oğlunun ve Ailesinin Yaşamı kontrolize ve Düzenli olabilmesi için emek sarfedilmesi güzel olurdu ama TÜRKİYE de bu VEFA zor......

Çanakkale Savaşından sonra Seyit Onbaşının durumu ve akibetide belli....madalya ile onurlandırılan sonrasında bir daha hatırlanmayan bir seyit onbaşından bahsediyoruz...

Aklımda yanlış kalmadıysa Seyit onbaşı hayatını fakir bir halde odunculuk yaparak tamamlamış diye biliyorum...Hergün evinin camından dışarıya bakarmış beni arayıp soran olacakmı diye...(Elbette sohbettir diye düşünüyorum bu insanlar paranın yolunu beklemezler.)(Yanlışım var ise düzenlerseniz sevinirim)

Böyle.
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,990
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
Sayın @Kadir Razlık

Yine ortalıkta müslüman bırakmadınız.

Birilerinden duyduğunuz yalan yanlış bilgiler ile şartlanıp duyduklarınıza inanıyorsunuz.

Durduk yere günaha durduk yere vebale giriyorsunuz.

Örneğin Elmalılı Hamdi Yazır'da Sultan Abdülhamit'in indirilme fetvasını yazan kişidir.

Ama bak neden yazmış:


Bizim her şeyi bilmemiz mümkün değil.

Olayın diğer penceresinden bakacak olur isek, M.Akif şuurlu bir müslüman olsa ne olur, münafık olsa ne olur, fasık olsa ne olur.

Bu sizin için ne sağlar, ne faydası yada zararı olur.

Abdülhamit meselesinde hata yapması onun sorunu, onunda hesabı sorulur.

Ama bir meselede farklı düşündü diye Mehmet Akif'i toptan silemeyiz.

M.Akif ERSOY aslen Arnavuttur.

Bir şiirinden alıntı.

İşte, ey unsur-i isyan, bu elîm izmihlâl,
Seni tahrîk eden üç beş alığın ma´rifeti!

Ya neden beklemiyordun bu rezîl âkıbeti?
Hani, milliyyetin İslâm idi... Kavmiyyet ne!
Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine.
"Arnavutluk" ne demek? Var mı şerîatte yeri?
Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri!
Arabın Türke; Lâzın Çerkese, yâhud Kürde;
Acemin Çinliye rüchânı mı varmış? Nerde!
Müslümanlık´ta "anâsır"mı olurmuş? Ne gezer!
Fikr-i kavmiyyeti tel´în ediyor Peygamber.
En büyük düşmanıdır rûh-i Nebî tefrikanın;
Adı batsın onu İslâm´a sokan kaltabanın!
Şu senin âkıbetin bin bu kadar yıl evvel,
Sana söylenmiş iken doğru mudur şimdi cedel?

Allah günahıyla sevabıyla rahmet eylesin.

Selam ve dua ile...
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,990
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
Sayın @Kadir Razlık

Size göre, Mehmet Akif'in itikadı bozuk...

Mevdudi'nin itikadı bozuk...

Seyit KUTUP'un itikadı bozuk...

Kadir MISIROĞLU'nun itikadı bozuk...

İtikadı düzgün bir kaç kişi örnek verebilir misiniz.

Selam ve dua ile...
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
sayın @kadir razlık

size göre, mehmet akif'in itikadı bozuk...

Mevdudi'nin itikadı bozuk...

Seyit kutup'un itikadı bozuk...

Kadir misiroğlu'nun itikadı bozuk...

Itikadı düzgün bir kaç kişi örnek verebilir misiniz.

Selam ve dua ile...
imami rabbani hazretleri imam gazali hazretleri mevlana halidi bagdadi hazretleri imami azam hazretleri abdulhakim arvasi hazretleri zamanimizda mehmed said arvas hoca efendi mehmet ali demirbaş hoca efendi süleyman kuku abi orhan karmiş hoca vg
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,990
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
zamanimizda mehmed said arvas hoca efendi
mehmet ali demirbaş hoca efendi
süleyman kuku abi
orhan karmiş hoca vg

200-2.gif


Tamam, söylediğiniz isimleri kabul ettim.

Günümüz için yurt dışından bir kaç örnek verebilir misiniz.

İslam ülkelerinden Müslüman ülkelerden...

Yoksa itikadı düzgün olan müslümanlar sadece Türkiye'de mi !...

Selam ve dua ile...
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
200-2.gif


tamam, söylediğiniz isimleri kabul ettim.

Günümüz için yurt dışından bir kaç örnek verebilir misiniz.

Islam ülkelerinden müslüman ülkelerden...

Yoksa itikadı düzgün olan müslümanlar sadece türkiye'de mi !...

Selam ve dua ile...
yurddişinda bilmiyorum ama ehli sünnet kalesi türkiye ehli sünnet türkiyeden dünyaya yayiliyor dünyada ehli sünneti yayan çok grup vakif yok vehhabi selefi ve şii yayilmaciliği daha fazla
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
200-2.gif


Tamam, söylediğiniz isimleri kabul ettim.

Günümüz için yurt dışından bir kaç örnek verebilir misiniz.

İslam ülkelerinden Müslüman ülkelerden...

Yoksa itikadı düzgün olan müslümanlar sadece Türkiye'de mi !...

Selam ve dua ile...
Süleyman Kuku ile mülakat...
skuku_2.jpg

Hayatını, İslam literatürünün klasik eserlerini bugünkü neslin irfanına kazandırmaya adayan Süleyman Kuku (Ahmed Faruk Meyan) "Bütün insanlar Peygamberimizin ümmetidirler" diyor
(O, bütün peygamberlerin toplamıdır!)
Mülakat • Dündar Alikılıç
Okurlar onu Ahmed Faruk Meyan olarak tanıdı. Ahmed Faruk Meyan ismi "tarihin derinlik*lerinden gelen" "bilgelik çağrıştıran" bir isim olarak çok sevildi.
Türk-islâm kültürünün temel eserlerinin çevirisi ve bugünkü Türkçe'ye kazandırılmasın*da
"A. Faruk Meyan" imzası daima bir kalite simgesi oldu.
Belki de bir çok A. Faruk Meyan okuru, bu ismin mahlas bir isim olarak Süleyman Kuku ya ait olduğunu bu söyleşi vasıtasıyla öğrenecek.
İslam literatürüne ait onlarca eseri 1966'dan beri Türk milletinin irfanına kazandırma faaliyeti içerisinde olan değerli alîm Süleyman Kuku beyefendi*den istifadeye medar olacak bilgiler aldık.
- A. Faruk Meyan ya da Süleyman Kuku kimdir?
- İsmim Muhammed Süleyman'dır.Trabzon vilâyetinin Sürmene kazası Baştımar köyünde dünyaya gelmi*şim. İlk tahsilimi köye en yakın okul*da, ortaokulu Sürmene'de bitirdim.Bu okullarda okurken okumaktan ve öğrenmekten başka bir şey düşün*mezdim. Bundan dolayı çalışkan ola*rak bilinirdim. Sonra Kuleli Askerî Lisesi'ne kaydoldum. Oradan da iyi derece ile mezun oldum. Bir iki ay Harb Okulu’nda okuduktan sonra Dil Ta*rih Coğrafya Fakültesi'nin Rusça Bölümü'nde 4 sene yüksek tahsil edip oradan "pekiyi" derece ile mezun ol*dum. Rus Dili ve Edebiyatı dışında İngilizce ve Tarih Bölümü'nün "Orta Çağ" kısmından sertifikalarım vardır. Bundan sonraki hayatım hep aske*riyede "Rusça öğretmenliği ve tercü*manlığı" ile geçti. İki yıl Rusya sınırın*da sınır çalışmalarında bulundum.
- Fakat siz Rusça ve İngilizce'den çevirilerinizle değil, Türk-İslâm klasik metinlerinin yazıldığı dil olan Osman*lıca, Arapça ve Farsçadan yaptığınız çevirilerle tanınıyorsunuz. Türk-İslâm kültürünü oluşturan bu dillere, usta*lıkla tercüme yapabilecek ve bugünkü kuşaklara aktaracak düzeyde alakanız nasıl doğdu?
Temiz hocalarımız oldu
-Askerî Lise'de iken temiz hocaları*mız oldu. Onların elinde ve terbiye*sinde bir başka hayata girdim diye*bilirim. Yani din, tarih ve edebiyat duygularımızı okşayan, okşadıkça geliştiren ve kuvvetlendiren nadir sa*yılabilecek askerî öğretmenlerin reh*berliğinde hayatıma yeni bir şekil ve düzen verdim. Onların sohbetlerinde ruhumu okşayan, kalbimi Rabbime ve sevgili kullarına çeken ilim ve ma*rifetlere şahit oldum. Bu vesile ile Arapça ve Farsça öğrenmenin lazım geldiğini anladım. Önce birkaç sene Osmanlıca ile meşgul oldum. Sonra elimden geldiği kadar bu dillere vâkıf olmaya çalıştım. Yaptığım birçok telif ve tercümede, bilhassa İslâm âlemin*de ve Osmanlılar'da klasik sayılabile*cek eserleri ön planda tuttum. Din*deki samimiyet ve hüsnüniyetimin neticesi olarak ilmimi ve boyumu aşan kitapların dilimize aktarılması benim için zor olmadı. Halen aynı gayretle Türk-İslâm gençliğine ve bü*tün Müslümanlara bilmeleri ve bul*maları zor sayılabilecek olan eserleri kazandırmakla meşgulüm.
mulakat.jpg
Bir ömrün muhassılası ;

- Ahmed Faruk Meyan imzalı telif ve ter*cüme eserler 1966 yılından başlayarak 2011 yılına kadar devam ediyor. Bunların bir hulasasını yapar mısınız?
-Rusça'dan yaptığım tercümeleri ha*riç tutarsak çalışmalarım üç sınıfta toplanabilir. Osmanlıca'dan yapılan sadeleştirmeler, Arapça'dan tercüme*ler ve Farsça'dan tercümeler.
Osmanlıca'dan;
Kadızade'nin Amen-tü Şerhi, Birgivi Vasiyetnamesi Şerhi, Dürr-i Yekta Şerhi, İbrahim Hakkı haz*retlerinin Marifetname'si, Hamza E-fendi'nin Bey ve Şir'a Risalesi. Taşköp-rüzade hazretlerinin Mevzuat'ül Ulum'u (oğlunun şerhi), Abdulkadir Geylani hazretlerinin Gunyetüt Talibin'i (Os*manlıca metninin bugünkü dile ak*tarımı), aslı Farsça olan Mearicün Nü-büvve'nin Osmanlıcası olan Altıpar*mak Peygamberler Tarihi kitabı, Ni-şancızade Mehmed Efendi'nin iki cilt*lik Mir'at-ı Kainatı. Mehmed Efendi'*nin Akaidi.
Arapça'dan;
İbni Kemal Paşa hazret*lerinin Risale-i Münire'sı, Taşköprüza-de hazretlerinin Şakaik-i Numaniye-sinden bazı bölümler. İmamzade Mu*hammed bin Ebü Bekir hazretlerinin Şir'at-ül İslâm'ının Seyyid Ali Şerhi. Ab-dülvehhab-ı Şarani hazretlerinin Mi-zanül Kübra'sı.
Farsça'dan;
Kimya-yı Saadet, İmâmı Rabbani hazretlerinin menakıbını an*latan Berekât kitabı, Vehhabilerle alâ*kalı Seyfül Ebrâr El Meslül alel Füccar ve Tashih-ül Mesail kitabı. Bunlardan Seyfül Ebrar Urduca yazılmış beş-altı sayfalık bir makaleye cevaptır. Bunu tercüme edebilmek için bir zaman Ur*duca da çalıştım. Yine Farsça'dan Mev-lana Muhammed Rebhami'nin Rıyad-ün Nasihin'i, "Dört Mezhebin Dört Bü*yük İmamı". Muhammed Fadlullah hazretlerinin Umdet-ul-Makamatı. İmâm-ı Rabbani hazretlerinin Mebde ve Mead'ı. İmam-ı Türpişti'nin "El Mutekat" Akaid Risalesi. Abdullah-ı Dehlevi hazretlerinin eshabından Ahmed Rauf hazretlerinin Dürr-ül Mearifin. Ab*dullah-ı Dehlevi hazretlerinin Mekatib-i Şerife'si. Mevlana Halid-i Bağdadi haz*retlerinin Mektupları, tercüme-i hâli ve eshâbıru anlatan "Necd-i Tâlid: Menâ-kıb-ı Mevlânâ Hâlid gibi birçok kıy*metli eser...
Telif ve derleme ;
"Kutb-ul Evliya Mu*hammed Masum" ve yine derleme Ve siletün Necat. İslâm Meşhurları Ansiklo-pedisi'ni te'lif ederken isim ve sayı*larını zikredemeyeceğim kadar çok kitaptan bugünkü dile uyarlamalar yap*tım. 2500 sayfayı aşkın üç büyük cilt halinde neşredilen İslâm Meşhurları Ansiklopedisi kitabı da senelerimi alan bir eser olmuştur.
Bütün bu eserleri bugünkü dilimize çevirerek milletime bir parça hizmet etmenin hazzını duyuyorsam da bu beni şımartmasın diye bir küçücük zaman dilimi sayılan ömrümde oku*duklarımla ameli ve inandığım gibi yaşamayı düstur ve şiar edindim. İn*şallah o büyüklerin kervanının uzak*tan da olsa çıngırak sesleri kulağımagelerek ruhumu imanla teslim ede*rim de okuyacağınız fatihaların fayda*sına kavuşurum.
- İslâm devletlerinin bugün içinde bu*lunduğu durum için ne dersiniz?
Hak birdir
-İslâm devletleri olmaz. İslâm, bir dev*lettir. Küfür, bir devlettir. Ne zaman dinden uzaklaşmalar olur, o zaman nefisleşmeler olur. Bu nefisleşmeler; önce şahıslar, sonra aileler, cemiyet*ler ile sonra da kavimlerle olur. Ne*ticede, birer küçük kavim ya da dev*let hâlini alır. Bu şekilde dünyevî menfaatler işin içine karışır. Hak birdir, teaddüd etmez. Birden fazla Hak olmaz. Birden fazla Hak olma-dı-gına göre birden fazla da İslâm dev*leti olmaz. Mademki hepsi Hak yoldadır, o halde ayrılık nerdedir ki, ay*rılık konuşulsun, hudut konuşulsun, bayrak konuşulsun. Bunlar, ayrılığın alâmetleridir. Bayrakların ayrıldığı, hudutların ayrıldığı gibi şeyler, ayrılı*ğın alâmetleridir. Gaye bir olunca ve millet de bir olunca o zaman İslâm bir millet ve küfür de bir millettir. Kü*für kendi arasında taksim edilirse o ayrı!.. Kimi Komünist, kimi Ateist, ki*mi Hıristiyan, kimi Yahudi, kimi Budisttir. İslâm bir millet olduğu hâlde, kendi içinde ayrılıkları yok mu den*diğinde, o zaman İslâm'dan maksadı Ehl-i Sünnet olarak aldık deriz. Yoksa İslâm'ı Ehl-i kıble olarak alırsak, yet*miş üç fırkadır, deriz. Bu yetmiş üç fırkadan bir tanesi, kurtuluş fırkasıdır. O da ameli bilgileri dört mezhep ile itikadi bilgileri iki büyük imamın bildir*mesi ile günümüze kadar gelmiştir.
- Son olarak günümüzde çok konuşulan bir mesele olan "Dinler Arası Diyalog" için ne dersiniz?
Hepsi nesh olundu
-İmâm-ı Rabbani hazretleri bunu yet*miş sekizinci mektubunda çok güzel açıklıyor. Bunu her Müslüman'ın çok iyi okuması lazımdır. Peygamberi*mizin, bütün peygamberlerin toplamı olduğu; peygamberimizi inkârın bü*tün peygamberleri inkâr olduğu; İs*lâm'ı inkârın bütün dinleri inkâr oldu*ğu göz önüne alınırsa dinler arası diyalogun mümkün olmayacağı anlaşılır. Eski dinler, hükmü geçmiş din*lerdir. Onların yerine İslâm dini gel*miştir. "İslâm'dan başka din edinenden bu din kabul edilmez" âyetini hatır*layınız. Şu anda başka bir din yoktur. O halde başka dine "din" denmez. Hatta Âmentü Şerhi'nde der ki: "Şimdiki Hıristiyanlar, İsa aleyhisse-lâm'ın ümmetidir, diyenin küfründen korkulur." Niye? Çünkü şu anda bü*tün insanlar, peygamberimizin üm*metidir. Ya "ümmet-i icabet'tirler, ka*bul etmişlerdir; ya da "ümmet-i dâ-vet'tirler. Davet makamında kalmış*lar, kabul etmemişlerdir. Artık, diğer hiçbir peygamberin dini devam et-miyor. Şu anda dünyada başka bir din yok. Dolayısıyla neyin diyalogu yapılacak. Eğer bir takım azaltmalarla yapılacaksa, Peygamberin ve Kuran'-ın dışında olur. O da olmaz. Yani, ye*ni bir din mi ortaya çıkarılacak. Eski dinlerin müşterek taraflarını mı ortaya çıkaracaklar. Bu da zaten diyalog de*ğildir. Eski dinler, yürürlükten kalk*mıştır. Allahü teâlâ, Peygamberimizi bütün kâinata göndermiştir. Peygam*berimiz, bütün insanlığın peygambe*ridir. O halde bu iş mümkün değildir. İslam itikadına göre eski dinlerin hiç biri kalmadı. İslâm, hepsini nesh etti.
skuku_1.jpg
-İslâm tarihine vukufiyetiniz, sizi tanıyan herkesçe malum.Muhakkak ki İslâm tarihi içinde çok etkileyici ve günümüz insanına yol gösterici, binlerce anekdot bulmak mümkün.

Bunlardan sizi en çok hangisidir?
-Belki sualinizin en zoru budur. İslâm tarihinin hangi sa-hifesinde biz sona kalmışlar için ibret, hayret hasret ve göz yaşı dökmeyeceğimiz bir menkıbe bulunmasın!
Büyüklerimiz buyurular ki, Eshab-ı kiramın menkıbelerini konuşmak imanı kuvvetlendirir. Evliya menkıbelerinden konuşmak muhabbeti artırır, imanın takviyesine çok muhtaç olduğu*muz şu zamanda Eshâb-ı kiramdan bir menkıbe arz edeyim:
Hicretin 20. senesi... Adalet davulunun ismine çalındığı, Hazreti Ömer'in güzellik ve insanlık numunesi devri. Amr İb*ni As (radıyallahü anh) şimdi Füstat denen yerde çadırlarını kurmuş (zaten "füstat", "büyük çadır" demektir.
Bu şehrin ismi de buradan kalmıştır), sekiz bin askerle Mısır'ı fethe niyetli, koyun sürüsü kadar çok. Çadırlar halinde sahrayı süslemiş, asgari yüz bin asker, iki kumandan karşı karşıya gelir.
Amr İbni As, Mukavkıs'a "Müslüman ol, harp etmeye*lim!" der.
Mukavkıs, "olmazsam?" deyince Amr İbni As: "İslamiyet! ve hakimiyetini ka*bul et, harp etmeyelim!".
Mukavkıs yine di*retip "etmezsem" deyince Amr İbni As: "O zaman tebanızdan Müslüman olacaklar vardır.
Harp kaçınılmaz hâl alır. Çünkü biz Allah'ın askeriyiz. Allah'ın kullarına Allah'ın yeni gönderdiği İslâm dinini tebliğ etmekle vazifeliyiz. Kulların dünya ve ahiret saade*tini temin etmek bizim canımızdan da kanı*mızdan da evvel gelir. Onun için biz sizi öl*dürmeğe değil, kurtarmaya, oldurmaya geldik.
Eğer bu sözümü şimdi anlamazsan sonra anlayacaksın.
" Mukavkıs cevap verir: "Kaç askerin var? Neyine güveniyorsun?"
Amr İbni As: "Sekiz bin askerim var" deyince Mukavkıs sahrayı gösterir ve "şu sahraya bak, yüz bini aşan bir orduyla karşına çıktım. Korkmuyor musun da bu kadar cü*ret gösteriyorsun" der.
Amr İbni As: "Hayır biz sizden çoğuz." Deyince Mukavkıs "Nasıl olur? O zaman sen hesap bilmi*yorsun.
Sekiz bin, yüz binden nasıl çok olur?" Amr İbni As: "Çoğuz, çünkü bu sekiz bin kişiden her biri evin*den çıkarken bir daha geri dönmemek üzere ve geri dön*ersem rabbime karşı ne günah işledim de, bana şehadeti nasip etmedi diye üzülecek olanlardan oluşuyor. Eğer sizin içinizde böyle sekiz bin kişi varsa o zaman hesap yanlış ola*bilir.
Yoksa biz, sizden çoğuz." (Nitekim daha sonra Mukav*kıs, "Müslümanlar tarafındaki her kişi bizim yüz askerimize bedeldi" demiştir.)
Harp olur ve Amr İbni As'ın askeri galip gelir. Mısır Müslüman olur. Roma İmparatoru Heraklius, Mu-kavkıs'ı tecziye etmek ister ama o sırada ölür. işte bu hadise senelerdir islam'da cihadın manasını taşı*makla içimde hep taze durur.
Madem ki derginiz 'Tarih ve Düşünce" dergisidir, önceki menkıbe tarih kısmına ait olsun da düşünce kısmından size Fahreddin-i Razi hazretlerinden (ki düşünce, tefekkür ehli büyüklerindendir ve kendinden evvelki islâm'ı kendinden son*rakilere, sonrakilerin dili ile aktaranların büyüklerindendir.) bir menkıbe arz edeyim.
Fahreddin-i Razi, Rey şehrinden Merv şehrine gider. Şehrin ayanı yani ileri gelenleri kendisine hoş âmediliğe (hoş gel-dine) gelip eşsiz ders ve sohbetlerinde bulunur. Bulunurlar da sanki Merv'de yeni bir sahife açılır. Herkes Fahreddin-i Razi hazretelerinin ilminden, büyüklüğünden konuşur.
Bir gün Fahreddin-i Razi, "bu şehirde olup da bize hoş âmediliğe gelmeyen var mı?" Der. "Herkes geldi, bir tek filanca gelmedi" derler. "Ona da söyleyin, onun da gelmesi vacip idi" buyurur. Gidip söylerler. Kendisine gelene, "siz söyleyeceğinizi söyledi*niz, buyrun gidebilirsiniz" der o zat. Fakat yine gitmez. Şehirde bir şuriş (karışıklık ve dalgalanma) sezilir.
Eşraftan biri bu fit*neyi önleyeyim der ve bir ziyafet verir. Bu ziyafette birçok kim*seler çağrıldığı gibi Fahreddin-i Razi ve onu ziyaret etmeyen kişi de davet edilir. Her ikisi de davete gelip baş köşeye otur*tulurlar. Fahreddin-i Razi, o zata "herkes bizi ziyarete geldi de, siz niye gelmediniz", diye sorar. O zat, "niçin gelecektim", diye buyurur.
Fahreddin-i Razi, "zamanın şeyhülislâmı olarak bizi seçtiler, sizin de bizi ziyarete gelmeniz hoş âmediliğe gelmeniz gerekirdi", der. O zat, "bu kadar insan sizi ziyaret etti de bir ben gelmedim. Niçin bunun üzerine bu kadar durdunuz? Ben gelseydim, Allah katındaki mertebeniz mi yükselecekti? Gelmedim de dereceniz mi düştü? Niçin bunun üzerine bu kadar durdunuz anlamadım." der Fahreddin-i Razi, "sizin verdiğiniz bu cevap ehli dîl'in cevabıdır. Ben ise esas sebebi öğrenmek istiyorum. Dedim ya bizi zamanın şeyhülislamı seçtiler." O zat, "o halde siz âlimsiniz. Size bir sual sorabilir miyim?" Fahreddin-i Razi, "estağfirullah, buyrun" der. O zat: "Allahü tealayı marife*tiniz nasıldır?" der.
skuku_3.jpg

Fahreddin-i Razi, "yüz delil ve burhan iledir" der. Bunun üzerine o zat: "delil ve burhanın çokluğu, şüphelerin çokluğundan ileri gelir. Demek ki marifetiniz, yakin mer*tebesinde değildir. Allahü teâlâ benim kalbime öyle bir yakinnuru ihsan etti ki, rabbimi, delilsiz ve burhansız biliyorum", buyurup, kimya nazarları ile Fahreddin-i Razi'nin yüzüne bir nazar edince Fahreddin-i Razi titremeye başlar ve gayr-ı ihti*yari ellerine ve ayaklarına kapanıp özür diler. Sonra yemek yenir, sohbet edilir ve herkes dağılır. O zat da kendi evine gider. Fahreddin-i Razi'nin ardından cahil ve arzulu bir talebe gibi geldiğinin farkındadır veya değildir, kapıdan içeri girer.
Arkadan kapı çalar, döner, kapıyı açar.
Fahreddin-i Razi ile yüz yüze gelir. Fahreddin-i Razi "efendim, anladım ki siz, Cenâb-ı Hakk'ın sevgili kulusunuz. Bizim bilmediğimiz nice marifetlere sahipsiniz.
Biz zahir ulemasına eğer merhamet edip böyle beyanlarda bulunmazsanız, sizi tanıyamazdık, anlayamazdık. Bütün varlığımla kapınıza irşâd olmaya geldim. Beni irşâd edin", deyip ellerini öper ve on beş gün sohbetlerinde bulunur.
Halbuki o zatın bir nazarı "avam"ı "veli" yapacak kadar tesirli idi.
İşte Fahreddin-i Razi, 'Tefsir-i Kebirini bu muameleden sonra yazmıştır.
Şimdi diyeceksiniz ki, Fahreddin-i Razi'yi dahi terbiye eden bu büyük zat kim idi?
Gelin hep birden ruhuna Fatiha-yı şerife okuyarak, o kimya nazarlarından bir zerre umarak, Necmeddin-i Kübrâ hazretlerini, sevmek ile emr olunduğumuz evliya ordusunun büyük kumandanlarına hususi yer verdiğimiz kalbimizin mutena köşesinde muhabbetle saklayalım.
SÜLEYMAN KUKU’NUN ESERLERİ
1. Gün Batarken Gördüğüm Son Işık
2. Birgivî Vasiyetnâmesi
3. Riyad-ün-Nâsıhîn Tercümesi
4. Büyük Amentü Şerhi (Feraid-ül fevaid fi beyân-il Akaid)
5. Tashih-ül-Mesâil: Vesikalarla Vehhâbiliğin İç Yüzü
6. Zûbde-tül-Makâmât [Berekât]: İmâm-ı Rabbani ve Yolundakiler
7. Altı Parmak: Peygamberler Tarihi
8. Gunyetü-t Talibin: İlim ve Esrar Hazinesi
9. Kimyâ-yı Seâdet Tercümesi
10. Tarık-un-Necât Tercümesi: Kurtuluş Yolu
11. Dürr-i Yekta Şerhi 12. Şir‘at-ül İslâm Tercümesi
13. Seyfül-Ebrâr: Mezhebsizlik ve Vehhabilik
14. Mîzân-ül Kübrâ: Dört Hak Mezhebinin Büyük Fıkıh Kitabı
15. Evliyanın Kutbu Muhammed Masum Farukî
16. Vesilet-ün-Necât
17. Mârifetnâme
18. Menkıbelerle İslam Meşhurları Ansiklopedisi (3 cilt)
19. Son Halkalar (2 cilt)
20. Mevzuat-ul Ulum (2 cilt)
21. Mir’at-i Kâinât (2 cilt)
22. Keşf-üz Zünun ve Zeyli (4 cilt)
23. Gülzâr-ı Saminî (Mektubat) (2 cilt)
24. Dört Büyük İmam
25. Mebde ve Mead Tercümesi
26. Mekâtib-i Şerife Tercümesi
27. Necd-i Talit Tercümesi
28. Dürr-ül Mearif Tercümesi
29. Reşahât
30. Ehl-i Beyt ve Bazı Şecereler
31. Umdet-ul Makamât Tercümesi
32. Türpüştî Risalesi
33. Ziyaeddin Mevlânâ Halid
34. Mevlânâ Halid-i Bağdâdî Divânı
35. Divânçe ( Çeşme-i Muhabbet)
36. İksir-i Muhabbet
Bunlarla beraber, Süleyman Kuku, İmam-ı Rabbanî hazretlerinin Mektublarından bazılarını, Kısas-ı Enbiya ve Mir’at-i Hakikat gibi eserlerin bazı bölümlerini tercüme etmiştir. Eserlerinden bazıları A. Farûk Meyân, bazıları da dostlarının isimleriyle neşredilmiştir.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Kadir Razlık sen kendini Allahtan başka hamdedecek rabcikler üretmeye adamışsın kardeş, Allah'ın hamdi ve zikri tatmin etmiyor altında aracı mini rabcikler mini ilahcıklar peşinde koşuyorsunuz.

Kimseye kanmadan Allah şirk hakkında ne diyor aç da rabbinin sözlerini oku biraz yaptığın fiilleri Allah'ın tanımlamaları ile örtüştür hangilerini yapıyorum hangilerini yapmıyorum diye.
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
Müslümanların, alimlere göstermiş oldukları saygıyı ve manevi yoldaki rehberlikleri , onları rabcikler yapıyorsa sizin tabirinizle, sizin doktor inancı sizi rahat müşrik yapar...
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,990
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
yurddişinda bilmiyorum ama ehli sünnet kalesi türkiye ehli sünnet türkiyeden dünyaya yayiliyor dünyada ehli sünneti yayan çok grup vakif yok vehhabi selefi ve şii yayilmaciliği daha fazla

Sayın @Kadir Razlık

Bir Arap dese ki: ''Kardeşim bu Kur'an benim dilimde indi. Ben okuduğumu anlıyorum. Gerek Kabe'de gerekse Mescidi Nebevi'de peygamberimizden bu yana namaz kılınıyor. Doğru olan budur hatalı olan sizinkidir.'' dese ne diyebilirsiniz.

Şu bir tek ben doğruyum psikolojisinden kurtulun.

İşin özü dürüst olmakta, işin özü ibadetleri aksatmadan iyiliği yaymakta kötülüğe elden geldiğince engel olmakta.

Selefi imiş Vahabi imiş Şia imiş... geçin bu meseleleri...

Düşmanı görün, küffarı görün, siyonizmi görün...

Selam ve dua ile...
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
Sayın @Kadir Razlık

Bir Arap dese ki: ''Kardeşim bu Kur'an benim dilimde indi. Ben okuduğumu anlıyorum. Gerek Kabe'de gerekse Mescidi Nebevi'de peygamberimizden bu yana namaz kılınıyor. Doğru olan budur hatalı olan sizinkidir.'' dese ne diyebilirsiniz.

Şu bir tek ben doğruyum psikolojisinden kurtulun.

İşin özü dürüst olmakta, işin özü ibadetleri aksatmadan iyiliği yaymakta kötülüğe elden geldiğince engel olmakta.

Selefi imiş Vahabi imiş Şia imiş... geçin bu meseleleri...

Düşmanı görün, küffarı görün, siyonizmi görün...

Selam ve dua ile...
Manisa’da genç bir kızın yanmış cesedi bulundu

Manisa'nın Akhisar ilçesinde, 18 yaşındaki genç bir kıza ait olduğu belirlenen yanmış bir ceset bulundu.








Ölen kişinin kimliğini belirlemeye çalışan polis, cinayeti aydınlatmak için çalışma başlattı.Cumhuriyet Mahallesi Su yolu Mezarlığı Mevkii'nde bulunan zeytinlik içindeki barakada, bugün saat 11.00 sıralarında, yakılmış bir kadın cesedi bulundu. Cesedi bulan zeytinliğin sahibinin ihbarı üzerine polis harekete geçti. Cinayet bürosu dedektifleri ile olay yeri inceleme ekipleri, barakada ve çevresinde delil aramaya başladı. Polis, cesedi bulan zeytinliğin sahibinin ifadesine
grey.gif
de başvurdu. Ölen kişinin kimliği ile katil ya da katillerin belirlenmesi için çalışma başlatıldı. Olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü bildirildi.

1758117431818.jpg

İÇ ORGANLARINA KADAR YANMIŞ
İç organlarına kadar yandığı öğrenilen bayanın cesedi, kimlik tespitinin yapılması amacıyla İzmir Adli Tıp Kurumuna gönderildi. Vücudunun tamamına yakınının yandığı belirtilen kadının ellerinin arkada birleşmiş halde olduğunun görüldüğü belirtildi. Cinayetle ilgili zeytinlik sahibinin ifadesine başvuruldu.
OTOPSİYE GÖNDERİLDİ
Manisa'nın Akhisar İlçesi'nde, zeytinlik içindeki bir barakada yakılmış halde bulunan kadının cesedi, otopsi için İzmir Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı. Ölen kişinin kimliğinin belirlenmesi için çalışmaların sürdüğü bildirildi. Vücudunun tamamına yakınının yandığı belirtilen kadının ellerinin arkada birleşmiş halde olduğunun görüldüğü belirtildi. Ellerinin arkadan bağlanmış olabileceğinin sanıldığı kaydedildi. Cinayetle ilgili soruşturmanın sürdüğü bildirildi.
(DHA)




white.gif
 
Üst