Meğer Saddam'ı çok severmişim!...

uzman2769

Üye
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Arife gününün sabahı saat 08:30 sularında çocukların “Baba Kahvaltı hazır. Seni bekliyoruz” sesleriyle uyandığımda, hepinizin yaptığı gibi lavaboya yönelip elimi yüzümü yıkadıktan sonra, içime bir şey doğmuş gibi bir taraftan ıslak yüzümü havluyla kurutmaya çalışırken diğer taraftan biraz aceleyle televizyonu açmak için oturma odasına yöneldim. Kanallar arasında sörf yaparken trt kanalındaki alt yazı dikkatimi çekti. Hem de içimden bir şey koparırcasına ürkütmüştü o yazı. Alt yazı Saddam ve idamla ilgiliydi zira!. Yeniden trt kanalına döndüm ve sabırsızlıkla bekliyorum. İçimden de inşallah yanlış görmüşüm diye düşünüyorum. İçimden bunları geçirirken yeniden geçmeye başlayan alt yazıda “Irak’ın Devrik Lideri Saddam Hüseyin İdam Edildi” deniliyordu. Kısa süreli de olsa çok etkili bir şok geçirdim. Başka bir kanalda “Saddam’ın saat 04:55’te idam edildiği” son dakika haberiyle asit salgılamaya başlayan midem kasılmaya başladı, belli ki mide spazmı geçiriyordum.

Kahvaltı sofrasına oturduğumda iştah adına bir şey kalmadığını ağzıma aldığım ilk lokmayı bir türlü yutamadığımdan fark ettim. Oysa Irak halkına yaptığı işkence ve zulümlerle, ABD’den aldığı talimatlarla İran’a ve Kuveyt’e saldıran, bir hiç uğruna yüz binlerce insanın ölümüne sebep olan ve her fırsatta komşu ülkeleri tehdit eden biri olarak tanıdığım Saddam Hüseyin’i hayatım boyunca hiç sevmemiş ve hiç ısınmamıştım. Hayatı boyunca hiç sevmediğim birinin ölüm haberine en çok benim sevinmem gerekirdi diye geçiriyorum içimden ama nafile… en yakınımı kaybetmenin verdiği acı kadar büyümüştü içimde Saddam’ın acısı!..

Saddam’ın, beklide hak ettiği cezayı tarafsız ve bağımsız mahkemenin yargılaması sonucu verilmesi gerektiğini beklediğim ve ABD güdümünde kukla bir hükümet ve kukla bir yargı mekanizmasıyla tamamen yanlı ve yanlış yargılanıp infaz edildiği için acısı dayanılmaz oldu…

Saddam’ın yakalanma, yargılama ve asılma sahneleri; Alman Nazi Kamplarından sağ kurtulmayı başaran bir Yahudi’nin şu anekdotunu aklıma getirdi:
-Nazi saldırılarının yaygınlaştığı sırada yaşadığımız ilin dışında olduğu için sesimizi çıkarmamıştık. Saldırıların şehrimize geldiği haberi gelince, kendi kendimize “Koca şehirde karşı çıkacak bir biz mi kaldık!.” Dedik ve yine sesimizi çıkarmadık. Çok geçmeden mahallemize geldikleri haberi geldi. Aynı şekilde,”Koca mahalle, karşılık verecek birileri vardır mutlaka!” dedik. Sesimizi çıkarmamakta ısrar ettik. Kısa sürede bizim sokağa geldiklerini gördüm. Götürülen komşularım olduğu için sessizliğimi korumaya devam ettim. Ertesi gün kapıya dayananlar beni almaya gelmişlerdi, seslenecek ve sesini çıkaracak birilerini aradı gözlerim ama sesini çıkaracak kimse kalmamıştı!...

İşte Saddam’ın akıbeti de Nazi saldırılarına maruz kalan Yahudilerden farksız oldu şimdi!.. Emperyalist devlet ABD, Halepçe’ye atılmak üzere eline kimyasal silahı verdiğinde, hayatını kaybeden çoluk çocuk, genç yaşlı 5 bin insanın ölümüne sebep olan, İran’da Şah’ın saltanatına son verilen devrime karşı ABD’nin talimatlarıyla kendi Müslüman ordusunu 8 sene boyunca İran’ın Müslüman ordusuyla çarpıştırırken yüz binlerce genç bedenin ölümü karşısında feryat eden milyonların sesini duymazlıktan gelen ve İran savaşından yenilgiyle ayrılmak da Saddam’ın uyanmasına vesile olmayınca, kana doymayan ABD son kozunu “Kuveyt’e gir” talimatıyla, orta doğudaki dengeleri Saddam’ın eliyle lehine çevirmiş ve son kullanma tarihi geldiğine kanaat getirilen, 1991 yılında Körfez Savaşıyla sonun başlangıcı startı verildiğini fark eden Saddam sesini duyurmak istemiş ama kimse duymamıştı. Geçmişte ABD direktifleriyle yaptığı tarihi hataları, bölünmeler ve kamplaşmalara sebebiyet verir korkusuyla halkıyla ve dünya kamuoyuyla paylaşarak karşı çıkma yerine Don Kişot gibi tek başına ABD’ye meydan okuması aslında farkına varmadan ABD’nin işini sanılandan daha da kolaylaştırmıştı. Zira, Saddam’ın ABD’ye karşı olumsuz her eylem ve söylemi, şimdiye kadar taşımış olduğu (ABD uşağı) misyon itibariyle değer bulmuyor, doğrularında bile yanlışlıklar aranıyordu dünya kamuoyunda!. çünkü sesini çıkarabilecek kimseyi bırakmamıştı çevresinde… tıpkı Nazi saldırılarına karşı duyarsız kalan Yahudi örneğinde olduğu gibi…

Peki neydi Saddam’ı bu denli masum kılan?... işte bu nokta çok hassas. Saddam gibi bir insanın masumiyeti söz konusu olur mu! Demeyin lütfen!... Irak’a 24 yıl gibi uzun bir süre artısıyla, eksisiyle hizmet vermiş bir insanın akıbeti bu olmamalıydı!.. kaldı ki, Irak’ın bugünkü durumu, Saddam rejiminin gün ışığında mumla arandığı gerçeği de ortada iken!... bölgede, geçmişe göre olumlu yönde ne değişti ki, idam kararının verildiği henüz 4. gününde alelacele asıldı?
Irak’ın kukla hükümeti ve yargı mekanizması, Saddam’ın sorumlu tutulduğu daha büyük olay ve eylemlerden değil de bunların yanında çok küçük görülen Şii olayıyla yargılayıp idama mahkum ederek, ABD’nin başrol oynadığı Halepçe katliamı, İran- Irak savaşı ve Kuveyt’i işgal sırlarıyla birlikte ipte sallanmasının hesabını tarihe nasıl verecekler acaba?... en önemlisi, mübarek bir günde Saddam’ın boynuna geçirilen iple aslında İslamiyet’in asıldığının farkındalar mı acaba?...

Ölümün soğukluğunu tüm bedeninde hissetmesine rağmen, dik duruşundan ödün vermeden cesur ve yüreklice ölüme giden Saddam Hüseyin’e her şeye rağmen Allah’tan rahmet diliyor ve umut ediyorum ki, Irak yönetiminin başında bulunan Şii ve Kürtler Saddam’ın akıbetinden gerekli dersleri alır ve emperyalist güçlerin iğrenç oyunlarına daha fazla alet olmazlar!...
 

hasretlik

Paylaşımcı
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
159
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Diyarbakır
Ölümün soğukluğunu tüm bedeninde hissetmesine rağmen, dik duruşundan ödün vermeden cesur ve yüreklice ölüme giden Saddam Hüseyin’e her şeye rağmen Allah’tan rahmet diliyor ve umut ediyorum ki, Irak yönetiminin başında bulunan Şii ve Kürtler Saddam’ın akıbetinden gerekli dersleri alır ve emperyalist güçlerin iğrenç oyunlarına daha fazla alet olmazlar!...


amin inş olmazlar.aynı düşüncelerdeyim bir insan ne kadar kötü olursa olsun asla bu şekilde ve böyle bir günde idam edilmemeliydi. kötülüğe kötülükle karşılık verirsen senin kötüden ne farkın kalırdı demekten kendimi alamıyorum. tabi yapılan suçların cezası olmalı ama başta dediğim gibi ve yukarda dile getirildiği gibi bu denli olmamaıydı kelimeyi şehadet getirmesine bile zaman verilmedi...



 

gülsev

Paylaşımcı
Katılım
15 Ocak 2007
Mesajlar
189
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
öyle sanıyorum ki ilk etapta oyunun bir piyonu da oydu ama işi bitip tehlikeli olacak aşamaya geldiğin de o nun işinide bitirdiler hemde şahsında tüm islam alemine gözdağı vererek alay ederek yinede kelime-i şahadet getirerek asılması hemde bayramda hepimizin yüreğini dağladı allah taksiratını affetsin hepimize son nefeste de iman nasip etsin...
 

Rüveydaa

Profesör
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
2,026
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
kendi içimde: )
Web sitesi
www.serzenisler.com
saddam idam edildiğinden beri herkes farklı yorumlar getirdi konuya herkes getirdiği yorumlarda çoğu kez haklı.. ne kadar kötü olursa olsun arife günü idam edilmemeliydi, onun yaptıklarına kendisi gibi kötü bir yöntemle karşılık verilmemeliydi, bi piyondu oynandı ve bu oyuna yenildi..bütün bunlar ne kadar doğru olursa olsun neticede ben kendimi;

"nası yaşarsanız öyle ölürsünüz,
nası ölürseniz öyle haşrolursunuz" demekten alıkoyamıyorum...

selametle..
 
Üst