Hikem
Kıdemli Üye
- Katılım
- 31 Ağu 2009
- Mesajlar
- 6,073
- Tepkime puanı
- 702
- Puanları
- 0
Hicri 216'da vefat eden Abdulmelik bin Kureyb el- Esmai , ârabi fesahat ve belagatı öğrenmek için Arab kabileleri içinde dolaştığı sırada , nefsin heva ve hevesine yani şehvani duygulara çarpılıp mecazi aşkı gerçek aşka dönüşen bir genci şöyle anlatmaktadır:
Yemende ,erkekleri ince ruhlu , zaif iradeli; kadınları ise son derece vakar sahibi ve iffetli Üzri Kabilesinin bir ovasına misafir oldum.
Dolaştığımda bir taş üzerinde şu şiir gözüme çarptı:
''Ey âşıklar toplumu! Allah için bana haber verin; Genç ,âşığın aşkı şiddetlendiği zaman ne yapsın?''
Bende onun altına şunu yazdım:
''Heva =sevgisini idare edip sırrını gizlesin,
Her işte sabırla aşkın huşuunda bulunsun.''
Yani dostundan, düşmanından aşkını gizlesin; maksadına ulaşabilmesi için de şer'i hududlara riayet etsin, aşkın huşuu içerisinde iffet ve şerefini korusun.
Birkaç gün sonra gittim, baktım; âşık yazımın altına şunu yazmış: Sevgi yiğidin katili olunca nasıl idare etsin
'Hergün âşığın canı parçalanınca neylesin'
Altına şunu yazdım:
Sabra güç yetiremezse , sırrınıda gizleyemezse ,
Kendisine ölümden başka sı faideli olamaz'
Birkaç gün sonra oraya uğradım; ne bakayım âşık şu şiiri yazıp başını taşa koyup ölmüştür:
''İşittik, boyun eğip kabul ettik sonrada öldük.
Selamımı , sevgilime ulaşmamı engelleyen kimseye bildirin.''
(Kasidei Bürde şerhi Şeyhzade s.25)
Yine Esmai diyorki,''Üzri Kabilesinin misafiri olduğum çadırı içerisinde güzel bir kız gördüm.
Dışarıda gençlerin içerisinde de hilal gibi zaiiflemiş bir genç gördüm. Gençlerden sordum:'' Ne olmuş bu gence?''
Dedilerki,''Senin misafir olduğun çadırdaki kıza âşık olmuş,âşık olduğu amcasının kızını on seneden beri görmeyince bu hale düştü.''
Genci gözden geçirirken gözyaşlarını döküp şunu mırıldandığını işittim:
Buluşa yok çare, ayrılışa sabrım,
Yanaşırsam yanarım, yok kaçışa yerim.'
Olsaydıki ,iki kalbim , biriyle yaşar
Diğeri aşkın azabına sokar kaçarım.
Sevgilinin kapısına bin yol bilirim
Lakin kalbsiz ben nereye gideyim
Esmai sözüne devamla diyorki,Gencin haline acıdım, çadıra dönerek çadırda oturan aileden gördüğüm misafirperverlik hasletiyle kendilerini övdüm, sonra gencin halini beyan ederek kerimelerini onu alması için ricada bulundum.
Kerimeleri dahi ricamı kabul ederek:'' Bize dayanırsa evet' dedi.
Gence döndüm, müjdeledim.O anda rüzgar çadır tarafından toz getirdi.
Genç burnunu çekerek ateşin içerisine düşüverdi.arkadaşları zorla onu kurtardılar.Artık ben de ondan ümidimi kesip çadıra dönünce kızcağız bana dönerek dediki: '' bizim tozumuza dayanamadı o, cemalimize nasıl dayanacak.'' (Ruhul Beyan c.4 s.250)
Fe Subhanallah , bu kadar ...
Yemende ,erkekleri ince ruhlu , zaif iradeli; kadınları ise son derece vakar sahibi ve iffetli Üzri Kabilesinin bir ovasına misafir oldum.
Dolaştığımda bir taş üzerinde şu şiir gözüme çarptı:
''Ey âşıklar toplumu! Allah için bana haber verin; Genç ,âşığın aşkı şiddetlendiği zaman ne yapsın?''
Bende onun altına şunu yazdım:
''Heva =sevgisini idare edip sırrını gizlesin,
Her işte sabırla aşkın huşuunda bulunsun.''
Yani dostundan, düşmanından aşkını gizlesin; maksadına ulaşabilmesi için de şer'i hududlara riayet etsin, aşkın huşuu içerisinde iffet ve şerefini korusun.
Birkaç gün sonra gittim, baktım; âşık yazımın altına şunu yazmış: Sevgi yiğidin katili olunca nasıl idare etsin
'Hergün âşığın canı parçalanınca neylesin'
Altına şunu yazdım:
Sabra güç yetiremezse , sırrınıda gizleyemezse ,
Kendisine ölümden başka sı faideli olamaz'
Birkaç gün sonra oraya uğradım; ne bakayım âşık şu şiiri yazıp başını taşa koyup ölmüştür:
''İşittik, boyun eğip kabul ettik sonrada öldük.
Selamımı , sevgilime ulaşmamı engelleyen kimseye bildirin.''
(Kasidei Bürde şerhi Şeyhzade s.25)
Yine Esmai diyorki,''Üzri Kabilesinin misafiri olduğum çadırı içerisinde güzel bir kız gördüm.
Dışarıda gençlerin içerisinde de hilal gibi zaiiflemiş bir genç gördüm. Gençlerden sordum:'' Ne olmuş bu gence?''
Dedilerki,''Senin misafir olduğun çadırdaki kıza âşık olmuş,âşık olduğu amcasının kızını on seneden beri görmeyince bu hale düştü.''
Genci gözden geçirirken gözyaşlarını döküp şunu mırıldandığını işittim:
Buluşa yok çare, ayrılışa sabrım,
Yanaşırsam yanarım, yok kaçışa yerim.'
Olsaydıki ,iki kalbim , biriyle yaşar
Diğeri aşkın azabına sokar kaçarım.
Sevgilinin kapısına bin yol bilirim
Lakin kalbsiz ben nereye gideyim
Esmai sözüne devamla diyorki,Gencin haline acıdım, çadıra dönerek çadırda oturan aileden gördüğüm misafirperverlik hasletiyle kendilerini övdüm, sonra gencin halini beyan ederek kerimelerini onu alması için ricada bulundum.
Kerimeleri dahi ricamı kabul ederek:'' Bize dayanırsa evet' dedi.
Gence döndüm, müjdeledim.O anda rüzgar çadır tarafından toz getirdi.
Genç burnunu çekerek ateşin içerisine düşüverdi.arkadaşları zorla onu kurtardılar.Artık ben de ondan ümidimi kesip çadıra dönünce kızcağız bana dönerek dediki: '' bizim tozumuza dayanamadı o, cemalimize nasıl dayanacak.'' (Ruhul Beyan c.4 s.250)
Fe Subhanallah , bu kadar ...