dedekorkut1
Doçent
MAYMUN ATA HAYALİ
SELİM GÜRBÜZERNasıl ki evrimcilerin çizdikleri resimler ve yaptıkları maketlerle kurgulanmış bir hayal dünyaları varsa, elbette ki yaratılış mucizesine inanmış bizlerinde kendimize özgü bir hayal dünyamız vardır. Nitekim bizlere habire ata olarak gösterilen herhangi bir maymuna;
-“Al şu kalemi eline al, 12 harften ibaret ‘evrim teorisi’ ibareli iki kelimelik bir cümle yaz teklifinde bulunduğumuzu varsayalım.
Bu durumda bir maymunun 29 harflik alfabede 12 harfi yan yana getirme ihtimalinin 29 rakamını 12 defa çarpma sonucunda ortaya çıkacak sayının arkasına 17 adet sıfır koymak anlamına gelen bir teklif olur ki, bu tamamen maymuna ayakkabıyı ters giydirmek türünden bir iş buyurması olacaktır. Nitekim bir maymunun 15 milyar sene içerisinde aralıksız bir şekilde klavye tuşlarına basaraktan 12 harflik evrim teorisi cümlesini yazmasının milyonda bir ihtimal dâhilinde bile gerçekleşmeyeceği besbellidir. Hatta bu noktada evrimcilerin şu çok güvendiği ayıklayıcı didikleyici ve seçiciliği ile meşhur seleksiyonu bile maymunun yanına yardımcı takviye kuvvet olarak vermiş olsak da sonuç yine değişmeyecektir. Tabii evrimcilerde gayet çok iyi biliyorlar ki şu koskoca dünyada 1 milyon civarında hayvan ve 300 bin kadar bitki türünün kapladığı bir alanda tüm pirinç taşlarını ayıklayıverecek güç ne seleksiyon da var, ne mutasyonda ne şunda ne bunda var. Hadi doğal seleksiyona bu işi yıkmaktan vazgeçtik diyelim, peki ya şimdiye kadar bulunan fosillerin ortaya koyduğu her türün kendi neslinden türediğini doğrulayan fosil kayıt delillere ne demeli? Belli ki ortaya konan fosil kayıtlarına baktığımızda bu noktada da evrimcilerin durumu hiçte iç açıcı parlak gözükmüyor. Kelimenin tam anlamıyla fosil kayıtlarına bakıldığında canlıların birbirlerinden türeyip büyük bir zaman diliminde bir diğerine dönüştüğünü gösteren en ufak bir delil ortada gözükmemekte. Zaten ortaya delil de koyamazlar. Çünkü Yüce Allah (c.c) Kur’an’da; “(Ey kâfirler, müşrikler, dinsizler ve Darwinistler, söyleyin!) Yaratmak bakımından siz mi daha zorsunuz, yoksa gök mü? (Baknız, Allah) Onu bina edip (böyle mükemmel ve muhteşem yaratmıştır)” (Nazi’ât suresi, 27. Ayet) diye beyan buyurarak yaratılan her şeyin en güzel surette yaratıldığına işaret etmektedir. İşte bu nedenledir ki yaratılış mucizesine inanmış bizler, her geçen gün adım adım tarihin çöplüğüne gömülmekte olan evrim teorisinin bir daha karşımıza çıkıp bizi içi boş safsatalarla oyalamamasını hayal ediyorum.
Evet, bir hayalim var;
Ne yazık ki, evrimciler sineklerin saniyede 500 kez kanat çırpma yeteneğinin yanı sıra kanatlarını eşzamanlı çırpma maharetiyle dengesini sağladığı bu mucizevi hadiseyi de görmezden gelebiliyorlar. Hadi mucizeye inançları olmamaları hasebiyle görmezden gelmelerini bir derece anlayabiliyoruz, peki ya onu uçamayan sürüngen varı bir yaratıktan evrimleşerek uçacak hale gelir şeklinde göstermeye çalışmalarına ne demeli. İşte bu tür zırva tevillerle evrimcilerin insanlığın aklıyla alay edercesine yaptıkları algı operasyonlarından dolayı doğrusu öfkelenmemek elde değil. İşte bu noktada öfkemin dinmesi adına tüm sineklerin kendilerini sürüngenlerle kıyaslayaraktan hafife alan tüm evrimcilerin üzerlerine üşüşerekten sinek ısırması diyebileceğimiz bir ısırmayla ısırmalarını hayal ediyorum.
Bir hayalim var;
Malum evrimciler maymundan insana yarı geçiş formda bir yaratık olabileceğini fosillerle ispatlayamayacaklarını fark ettiklerinde bu kez ellerine aldığı fırçalarla hayali resimler çizmek ya da hayali heykeltıraş maketler yapmak suretiyle işi kotaracaklarını sanmışlardır. Onlar var güçleriyle işi kotaracaklarını sana dursunlar, umarız bu arada ressamların ve heykeltıraş erbabının da mesleklerini kötü yönden kullanan bu evrimci hayalperestler hakkında dava açmalarını hayal ediyorum. Buna mecburlar da. Çünkü hem aldanmayanlardan hem de aldatanlardan olmamak için onların yakasına yapışıp davacı olmayı gerektirir.
Bir hayalim var;
Hani evrimciler tarafından orangutan çenesiyle insan kafatasını bir araya getirilerekten maymun ila insan arası bir varlık süsü verilip adına Piltdown adamı dedikleri bir adam vardı ya, biliniz ki o adam artık müzede ziyaretçilere açık bir şekilde sergilenmez oldu. Dolayısıyla bu durumda duyguları rencide olan ziyaretçilerin ordan burdan toplama fosiller olduğunun foyası çıkmasıyla birlikte 40 yıl boyunca British Museum’de sergilenen Piltdown adamının bir anda ortadan kaybolup sırra kadem basması olayı karşısında bu işe alet olan müze yetkililerinden davacı olup duygu sömürüsüne uğramaları hasebiyle manevi tazminat almalarını hayal ediyorum.
Bir hayalim var;
Tarihler 1904 yılını gösterdiğinde evrimci Samuel Verner insana en yakın ara geçiş formu diye Kongo’da yakaladığı Ota Benga’yı dünya gündemine taşımakla insanlığın bu olaya kanıp yutacağını sanıyordu. Oysa gerçekler bir bir ortaya çıkmaya başlayınca bu olayı baştan beri takip eden insanların artık ‘Allah’ım bu tip gözü dönmüş evrimcilerin şerrinden bizleri koru’ der hale gelip ‘galiba bunlar çıldırmış olmalılar’ şeklinde içten içe hayıflananlar bile oluyordu. Hem niye insanlar eseflenip hayıflanmasın ki, bu gözü dönmüş evrimci müsvedde kılıklı tayfanın önce yakalayıp sonra kafese tıkayarak New York’un ünlü Bronx hayvanat bahçesinde ‘işte atanız’ diye sergiledikleri ara form dedikleri o yaratık, meğerse evli ve iki çocuk sahibi Ota Benga isimli insandan başkası değilmiş. Öyle ki adamcağız kendisine yapılan bu kötü muamele karşısında ardından çocuğu ve eşini bırakacak şekilde intihar etmek zorunda kalmıştır. Ne diyelim, işte sizlerde görüyorsunuz ya, elbette ki “kimsenin ettiği yanına kâr kalmaz” atasözünün düsturunca intihar eden bu zavallı adamın şahsında tüm insanlığın onurunu ayaklar altına alan böylesi gözü dönmüş had hudut bilmez tüm fanatik evrimci tayfalardan hesap sorulup haddini bildirilmesini hayal ediyorum.
Bir hayalim var;
Tarih boyunca takriben 6000’i aşkın maymun türünün yaşadığı dünyamızda neredeyse kala kala 120 tür maymun türünün var olduğu gözüküyor. Üstelik şu an kala kalan, yani yaşmakta olan mevcut maymun türlerinin tamamına yakını da nesli tükenmiş durumda. Olsun nesli tükenmek üzere olsalar da bu demek değildir ki; her şey geçmişte kaldı, dolayısıyla onurlarının iadesine gerek yoktur. Bilakis ibretlik ders olsun diye geçmişten bugüne tüm maymun türlerinin evrimciler üzerinde kalan hakları alınmalı ki, hak hukuk adalet yerini bulsun, böylece bir daha böyle işlerle kalkışılmasın. Hele ki ortada tüm maymunları, eşrefi mahlûkat insanın atası olarak ilan etmek denen hazin bir manzara varken bu olayın üstü asla kapatılmamalıdır. Dolayısıyla geçmişten bugüne tüm maymunların her ne kadar nesli tükenecek hale gelseler de bari hiç olmazsa bu dünyada yarım kalan hak hukuk davalarını tamamlamak adına ruz-i mahşerde:
-“Kıyamet gününde boynuzsuz olan koyunun boynuzsuz olan koyunun bile kendisine vuran boynuzlu koyundan hakkı alınır” Peygamber kavlince evrimcilerin yakasına yapışıp hayvan hak ve hukuki kuralları gereği mizan terazisinin kurulup haklarına kavuşacağı günde cezalandırılmalarını hayal ediyorum. Nitekim biz biliyoruz ki; hayvan hayvanlığıyla şeref bulmakta, insansa insanlığıyla şeref bulmakta.
Bir hayalim var;
Malum tüm beşeriyet ben-i âdem olarak iki ayaklı ve dik olarak yaratıldığı halde, evrimciler tarafından habire tüm beşeriyet insan dışı bir kalıba sokulmak istenmekte. Dahası insanoğlunu hem eğik vaziyette koşan aynı zamanda zıplayan dört ayaklı maymunların bulunduğu kategoriye dâhil etmek istiyorlar hem de kendi kafalarınca oluşturdukları:
-Australopithecines (kendisine güney maymunu anlamında hominin gözüyle bakılan en eski Australopithecuslar),
-Homo habilis,
-Homo erectus,
-Homo sapiens (modern insan) bir soyağacına dâhil etmek istiyorlar.
İşte kendilerince oluşturdukları bu soy ağacıyla akıllarınca homo olarak adlandırdıkları insanoğlunu ilk başta Australopithecuslar’dan bir sonrakilerine basamak basamak güya atası olduğu izlenimini vererekten en nihayetinde modern insana terfi etmiş şeklinde göstermekteler. Yetmedi birde üstüne üstük kalkmışlar gelmiş geçmiş tüm insanlığın bu soyağacına sadakat gösterip bağlılıklarını göstermelerini arzulamaktalar. Oysa sadakatle bağlı kalmamızı arzuladıkları homo soy ağacının ilki olan Australopithecus, aslında nesli tükenmiş dik yürüyemeyen maymunundan başkası değildir. Şimdi ortada böylesi bir gerçeklik durum varken bizlerden sadakat ve bağlılık göstermelerini beklemeleri elbette ki abesle iştigal bir durum olur. Tabii evrimcilerin handikapları sadece bunla sınırlı değil, bir zamanlar ara form olarak öve öve anlatıp bitiremedikleri Ramapithecus da maymunun tâ kendisi bir yaratıktır. Tabii sonradan bu yaratığın maymun olduğu anlaşılınca apar topar insan soy ağacı serisinden çıkarmak zorunda kalmaları da bir başka handikap olarak karşımıza çıkmış durumda. Kaldı ki kendi kafalarınca oluşturdukları insan soy ağacı serisinin diğer basamaktakilerinde bir kısmının yeryüzünün farklı yerlerinde modern insanla beraber aynı devirlerde yaşamış canlı türleri olduğu, bir kısmının maymun türleri olduğu, bir kısmının ise değişik türden insan ırkından türler olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla bu noktada ümit ediyorum ki, tüm insanlığın bir an evvel gözünü dört açıp bu denli insanın şeref ve haysiyetiyle oynayan evrimcilerin yüzüne karşı “Bırakın maymun maymunluğu ile kalsın, insanda insanlığı ile kalsın” tepkisini ortaya koyup haykırmalarını hayal ediyorum. Bu arada yaratılış mucizesine inanmış müminlerinde boş durmayıp yüzlerine karşı “Soyunu inkâr edenin soysuz, dinini inkâr edenin dinsizdir” atasözünü suratlarına çarpıp haykırmaların hayal ediyorum.