Alper...
MarmaranınKralı
- Katılım
- 10 Eki 2006
- Mesajlar
- 9,574
- Tepkime puanı
- 452
- Puanları
- 0
- Konum
- İsLamBol
- Web sitesi
- cennetsarayi.blogcu.com
MAVİ MARMARA ,KAN VE ŞEHADET
Bismillah.Elhamdulillah.Allahu Teala Hazretlerine Sonsuz hamdu senalar olsun.Resulu Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vessellem efendimize de sonsuz Salatu selamlar olsun.Ehli beyte ve ashabı kirama da selamlar olsun. Ve Selam olsun, Mavi Marmara Gemisiyle , Gazze’ye Müslümanlara yardım götürenlere ve o yolculukta şehadet şerbetini yudumlayanlara…
Bu acizin kalemi, bu yüce ve ulvi meseleyi ele almak için hiç uygun değildir ama, kalbim o gemiyi ziyaretimden sonra birkaç kelam yazmam gerektiğini söylediği için, haddim olmayarak birkaç cümle yazacağım…
31 Aralık 2010 , Cuma günü İsmailağa camiinde Cuma namazını kıldıktan sonra, ikinci ziyaretgahım Mavi Marmara Gemisi olmuştur.Ben geminin geldiği ilk gün orada bulunamadım.Nasip olmadı ilk gün ama, daha sonraki günlerde ziyareti nasip oldu elhamdülillah.
Geminin içerisine girmek için oluşan o upuzun kuyruğu anlatamam.Genç yaşlı,çoluk çocuk,kadın erkek… Sanki mahşeri bir kalabalık vardı.Neydi bu insanların amacı? Ne için kuyruğa girmişlerdi? Öte tarafta duran adam, şehitlerden bahsediyordu.”Yerlerini işaretlemişler” diyordu.Bir diğeri,kurşun izlerinden bahsediyordu…
Düşünüyordum o zaman, acaba buraya gelenler,cidden niye geldi? Ya şehit düşenlerin şehit düştükleri yeri görüp şehadet etmeye, yada gafil gafil bakıp, turistik ziyaret edercesine geminin içinde gezinmekti amaçları.Kalbim,ilk şıktan yanadır.Umarım oraya gafil bir ruh haliyle gidilmemiştir.Zira orada, koltuklarda kan damlaları vardı.Sedyelerde kan damlaları vardı,kanlı pantolonlar , kanlara bulanan cep boy Kur’an’ı Kerimler…
Şahitlik ediyordu gemi, şahitlik ediyordu kanlar,Şahitlik ediyordu duvardaki mermi delikleri,Şahitlik ediyordu gemi…Kim şahitlik etmiyordu ki? O kanlı sabah da, gemiyi basan İsrail askeri de şahitlik ediyordu şehadetlerine.Ölüme atlarcasına gidenlere,ölümden korkmayanlara şaşıyordu Yahudi…Zira kendileri korkaklıklarıyla geberecektir.
Bir avuç müslümana toplarla ,güllelerle… aklın hayalin ermediği ilginç kimyasal maddelerle saldırıyorlardı.Zira onlar yeryüzünü yangına veren,fesada veren zalimler topluluğuydu.Çırpınıyorlardı, cehennemdeki çırpınışların provasını yapar gibi…Ama cehenneme girmek için de hak etmeleri gerekiyordu, Müslümanları öldürerek…
Değil mavi marmarada, Filistin’in her köşesinde, gördükleri her müslümana eziet ediyor ve işkencelerle öldürüyorlardı.Bunlar için normaldi öldürmek,Onlar öldürme konusunu iyi bilirlerdi.Yakmak yıkmak onlardan sorulurdu…Ve cehennemde soracakları, öyle yakılmaz böyle yakılır diye…
Bir avuç Müslüman vardı o gemide,Barış için gidiyorlardı,heyhat ! Önlerinde cehennem köpekleri varken nasıl barış güvercinleri uçabilirdi ki! Adeta dünyaya kafa tutuyordu,ebatına cismine boyuna bakmadan , finolar gibi hırlıyordu.Tabiki hem dünyada hem de ahrette cezasız kalmayacaktı bu davranışları.Mevla bir ateş saldı içlerine, İsrail'in kuzeyinde, sahil kenti Hayfa'nın hemen yakınındaki Karmel dağlarında çıkan ateş,yakıyordu kasıp kavuruyordu memleketi…
Söndüremiyorlardı yangını.Sönmezdi o ateş,Cehennem ateşinden bir parçaydı o.Masum canların karşılığında varacakları yerin tarifiydi…En sonunda Dünyaya söndürün bizi çağrısı yaptılar, mecbur kaldılar.İçimden beter olsunlar , cayır cayır yansınlar demek geliyor ama, oradaki ağaçlara,hayvanlara,mescidi aksa ve bereketli çevresine , Müslümanlara acıdığım için, söndürülmesi taraftarıyım ateşin.Ama asla bu sönsün isteği,zalimler rahat nefes alsın için değil…
Mavi Marmara Gemisini gezerken,hep bunları düşündüm durdum.Arka fonda çalan Filistin marşları da olaya ayrı bir boyut katıyordu…Ziyaret esnasında ağlayanları da görüyordum.Gerçi ağlamamak elde değil ki, onca kan ve çile…Gemiye resmen sirayet etmişti.
Aslında ne çetin bir imtihandı o gemi.Ve ne meşakkatliydi o yol.Bana hep şu hadiseyi hatırlatır.Savaş esnasında elindeki hurmaları atıp, cennetle aramda tek engel öldürülmemdir deyip,savaşa koşan o sahabi gibi,cennetle aramızda öldürülmemizden başka bir şey yoktur dercesine, gidiyorlardı.Dalgaları yara yara, denizleri aşa aşa, ölüme , şehadete yada cennete koşuyorlardı.Şehadet şerbetini yudumlayamayanları ise gazilik mertebesini alıyordu.Gemi bile nasipliydi.Hani ashabı kehf’in köpeği kıtmir’in cennetle müjdelenmesi gibi,o gemi de gazilikle müjdelenmişti…
İsrail, eminim Mavi Marmarayı hiç unutamayacak, unutamayacak.Selam olsun Mavi Marmaraya…
4 Ocak 2011
29 Muharrem 1432
Salı
Bir Kaç Kare...
Bismillah.Elhamdulillah.Allahu Teala Hazretlerine Sonsuz hamdu senalar olsun.Resulu Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vessellem efendimize de sonsuz Salatu selamlar olsun.Ehli beyte ve ashabı kirama da selamlar olsun. Ve Selam olsun, Mavi Marmara Gemisiyle , Gazze’ye Müslümanlara yardım götürenlere ve o yolculukta şehadet şerbetini yudumlayanlara…
Bu acizin kalemi, bu yüce ve ulvi meseleyi ele almak için hiç uygun değildir ama, kalbim o gemiyi ziyaretimden sonra birkaç kelam yazmam gerektiğini söylediği için, haddim olmayarak birkaç cümle yazacağım…
31 Aralık 2010 , Cuma günü İsmailağa camiinde Cuma namazını kıldıktan sonra, ikinci ziyaretgahım Mavi Marmara Gemisi olmuştur.Ben geminin geldiği ilk gün orada bulunamadım.Nasip olmadı ilk gün ama, daha sonraki günlerde ziyareti nasip oldu elhamdülillah.
Geminin içerisine girmek için oluşan o upuzun kuyruğu anlatamam.Genç yaşlı,çoluk çocuk,kadın erkek… Sanki mahşeri bir kalabalık vardı.Neydi bu insanların amacı? Ne için kuyruğa girmişlerdi? Öte tarafta duran adam, şehitlerden bahsediyordu.”Yerlerini işaretlemişler” diyordu.Bir diğeri,kurşun izlerinden bahsediyordu…
Düşünüyordum o zaman, acaba buraya gelenler,cidden niye geldi? Ya şehit düşenlerin şehit düştükleri yeri görüp şehadet etmeye, yada gafil gafil bakıp, turistik ziyaret edercesine geminin içinde gezinmekti amaçları.Kalbim,ilk şıktan yanadır.Umarım oraya gafil bir ruh haliyle gidilmemiştir.Zira orada, koltuklarda kan damlaları vardı.Sedyelerde kan damlaları vardı,kanlı pantolonlar , kanlara bulanan cep boy Kur’an’ı Kerimler…
Şahitlik ediyordu gemi, şahitlik ediyordu kanlar,Şahitlik ediyordu duvardaki mermi delikleri,Şahitlik ediyordu gemi…Kim şahitlik etmiyordu ki? O kanlı sabah da, gemiyi basan İsrail askeri de şahitlik ediyordu şehadetlerine.Ölüme atlarcasına gidenlere,ölümden korkmayanlara şaşıyordu Yahudi…Zira kendileri korkaklıklarıyla geberecektir.
Bir avuç müslümana toplarla ,güllelerle… aklın hayalin ermediği ilginç kimyasal maddelerle saldırıyorlardı.Zira onlar yeryüzünü yangına veren,fesada veren zalimler topluluğuydu.Çırpınıyorlardı, cehennemdeki çırpınışların provasını yapar gibi…Ama cehenneme girmek için de hak etmeleri gerekiyordu, Müslümanları öldürerek…
Değil mavi marmarada, Filistin’in her köşesinde, gördükleri her müslümana eziet ediyor ve işkencelerle öldürüyorlardı.Bunlar için normaldi öldürmek,Onlar öldürme konusunu iyi bilirlerdi.Yakmak yıkmak onlardan sorulurdu…Ve cehennemde soracakları, öyle yakılmaz böyle yakılır diye…
Bir avuç Müslüman vardı o gemide,Barış için gidiyorlardı,heyhat ! Önlerinde cehennem köpekleri varken nasıl barış güvercinleri uçabilirdi ki! Adeta dünyaya kafa tutuyordu,ebatına cismine boyuna bakmadan , finolar gibi hırlıyordu.Tabiki hem dünyada hem de ahrette cezasız kalmayacaktı bu davranışları.Mevla bir ateş saldı içlerine, İsrail'in kuzeyinde, sahil kenti Hayfa'nın hemen yakınındaki Karmel dağlarında çıkan ateş,yakıyordu kasıp kavuruyordu memleketi…
Söndüremiyorlardı yangını.Sönmezdi o ateş,Cehennem ateşinden bir parçaydı o.Masum canların karşılığında varacakları yerin tarifiydi…En sonunda Dünyaya söndürün bizi çağrısı yaptılar, mecbur kaldılar.İçimden beter olsunlar , cayır cayır yansınlar demek geliyor ama, oradaki ağaçlara,hayvanlara,mescidi aksa ve bereketli çevresine , Müslümanlara acıdığım için, söndürülmesi taraftarıyım ateşin.Ama asla bu sönsün isteği,zalimler rahat nefes alsın için değil…
Mavi Marmara Gemisini gezerken,hep bunları düşündüm durdum.Arka fonda çalan Filistin marşları da olaya ayrı bir boyut katıyordu…Ziyaret esnasında ağlayanları da görüyordum.Gerçi ağlamamak elde değil ki, onca kan ve çile…Gemiye resmen sirayet etmişti.
Aslında ne çetin bir imtihandı o gemi.Ve ne meşakkatliydi o yol.Bana hep şu hadiseyi hatırlatır.Savaş esnasında elindeki hurmaları atıp, cennetle aramda tek engel öldürülmemdir deyip,savaşa koşan o sahabi gibi,cennetle aramızda öldürülmemizden başka bir şey yoktur dercesine, gidiyorlardı.Dalgaları yara yara, denizleri aşa aşa, ölüme , şehadete yada cennete koşuyorlardı.Şehadet şerbetini yudumlayamayanları ise gazilik mertebesini alıyordu.Gemi bile nasipliydi.Hani ashabı kehf’in köpeği kıtmir’in cennetle müjdelenmesi gibi,o gemi de gazilikle müjdelenmişti…
İsrail, eminim Mavi Marmarayı hiç unutamayacak, unutamayacak.Selam olsun Mavi Marmaraya…
4 Ocak 2011
29 Muharrem 1432
Salı
Bir Kaç Kare...