Maun Suresİ Tefsiri
MAUN SURESİ
Sure cumhura göre Mekk'de, İbni Abbas ve Katade'ye göre ise Me dine'de inmiştir. Ama müfessir Hibetullah: Yansı Mekke'de As b. Vail hak kında, yansı da Medine'de münafik Abdullah b. Übey hakkında indi, de miştir.
Surenin İsmi:
"Maun" suresi olarak anılmasının sebebi son ayetinde Maunu mene-denlerin yerilmesindendir. "Maunu da menederler onlar." Namazından ga fil kalanlar ve münafıklar gibi. Maun: Komşunun komşudan emanet aldığı tencere, tuz ve su gibi mutfak malzemeleri, balta ve kova gibi ekin ve zira at aletleri, iğne, iplik gibi dikiş malzemeleri ve benzeri pratik işlerde ya rarlanılan her şeydir. Surenin başında din gününü yani uhrevi ceza günü nü yalanlayanlan kınadığı için "Din" suresi olarak da anıldı.
Önceki Sureyle İlişkisi:
Bu sure önceki sure ile üç yönden bağlantılıdır:
1- Önceki Kureyş suresinde ALLAH (c.c.) Tealâ, açlıktan doyurduğu kimseler den Allah'ın nimetini inkâr edenleri kınamıştır. Burada da miskini doyur mayı teşvik etmeyeni kınadı.
2- Önceki surede ALLAH (c.c.) Tealâ sadece kendisine ibadeti ve tevhidi em retmişti: "Şu Beyt'in Rabbine ibadet etsin onlar." Bu surede de namazlann-dan gafil olanlan ve namazı engelleyenleri yerdi.
3- ALLAH (c.c.) Tealâ önceki surede Kureyş'e olan nimetlerini saydı. Burada da din gününü yani, uhrevi cezayı inkârlarından ötürü onlan tehdit ve azapla korkutmayı ilâve etti.
Surenin Muhtevası:
Sure, Mekke'de inen bölümünün girişinde kâfirden, Medine'de inen son bölümünde de münafıktan söz etmektedir.
Başı hesap ve ceza gününü inkâr eden kâfirin zemmine aittir. "Dini yalan sayanı gördün mü?" O iki sıfatla vasıflandınldı:
1-Yetime kabalık edip hor tutması, uzaklaştırması ve miskini doyurmayı teşvik etmemesi.
2-Ne Rabbine ibadette vazifesini yerine getirdi, ne de başkasına hayır yaptı.
Sonunda ise müslümanlığım ortaya çıkanp küfrü gizleyen münafığın zemmi vardır. Onu da üç vasıfla nitelendirdi:
1-Namazdan gaflet,
2-Ameli ile insanlara gösteriş yapması,
3-Komşular arasındaki, yardımlaşmayı ma'unu engellemesi. O ALLAH (c.c.) için amel etmiyor, aksine ameli ve namazın da gösteriş yapıyordu.
İki grubu da rezil olma, azap ve helak ile tehdit edip, dikkatleri onla rın üzerine çekiyor.
Ahiretteki Cezayı İnkâr Eden Kâfir Ve Ameli İle Gösteriş Yapan Münafıktan Her Birinin Cezası:
1- Dini yalan sayanı gördün mü?
2- İşte o yetimi iter kakar.
3- Yoksulu doyurmayı teşvik etme yen odur.
4- Şu namaz kılıp duranların vay haline!
5- Onlar namazlarından gafildirler.
6- Onlar riyakârların ta kendileridir.
7- Ma'unu da menederler onlar.
Belagat:
"Dini yalan sayanı gördün mü?" dinleyenin habere ilgisini ve dikkati ni toplamak için sorulmuş bir sorudur.
"İşte o yetimi iter kakar." Hazf, yani cümlede eksiltme ile icaz yapıl mıştır. Şartı hazfedildi. Yani bilmek istiyorsan o, yetimi itip kakandır.
"Şu namaz kılıp duranların vay haline!" Zemmetme ve kınamadır. Za hir zamir yerine konmuştur. Aslı "vay onların haline" dir. Bu da kınamada ziyadeliktir. Çünkü yalanlama yanında namazda da gafildirler.
"Sâhûn", "yürâûn", "mâ'ûn" kelimelerinin sonları ses bakımından bir birleriyle uyumludurlar. "Dîn", "miskin", "musallîn" de böyledir.
Kelime ve İbareler:
"Gördün mü?" Dinleyeni daha sonra zikredilecek olana dikkat etmeye yöneltmektedir. "Din" Ceza ve hesap.
"Riyakârların ta kendileridir." Namaz ve diğer amellerini insanlara gösterirler ki, onları beğensinler. Riya, yüze karşı yapma, bir işi insanları razı etmek için ALLAH (c.c.) rızası dışında yapmaktır. "Mâ'ûnu da menederler on lar. " İnsanın gündelik hayatta ihtiyaç duyduğu küçük şeylerdir.
Nüzul Sebebi:
"Dini yalan sayanı gördün mü?" ayetinin (2. ayet) nüzul sebebiyle ilgi li olarak İbni Abbas, As b. Vail es-Sehmi hakkında, Süddi de, Velid b. Mu-ğire hakkında indi, dediler. O kişinin Ebu Cehil olduğu da söylenmiştir. Bir
yetimin velisi idi. Ona çıplak olarak geldi, kendi malından istiyordu. Onu itti. İbnü Cüreyc dedi ki: Ebu Süfyan hakkında indi. Her hafta bir deve ke serdi. Bir yetim ondan istedi, bastonla onu kovdu. ALLAH (c.c.) bu sureyi indirdi.
"Şu namazı kılıp duranların vay haline!" ayetinin (4. ayet) nüzul sebe biyle ilgili olarak İbni Münzir, İbni Abbas'tan şöyle rivayet etti: Bu ayet münafıklar hakkında indi. Müminler geldiğinde namazları ile onlara gös teriş yapar, gittiler mi terkederlerdi.
Açıklaması:
"Dini yalan sayanı gördün mü?" Ey Muhammed! Gördün mü o hesap ve cezayı yalanlayanı?
"İşte o yetimi iter kakar. Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur." Odur yetimi hakkından dolayı şiddetle iten, kabaca azarlayan, hakkına zulme dip ona iyilikte bulunmayan. Cahiliye Arapları kadınları ve çocukları mi rasçı yapmazlardı.
Mala hırsından dolayı kendisini, ailesini ve başkalarını muhtaç olan miskini yedirmeye teşvik etmez: "Hayır. Siz bilakis yetime iyilik etmezsiniz. Yoksula yedirmek için birbirinizi teşvik etmiyorsunuz." (Fecr, 89/17-18).
"Şu namaz kılıp duranların vay haline! Onlar namazlarından gafil dirler." Bazan göstermelik olarak namaz kılan ama, namazlarından gafil olan münafıklara yazıklar olsun, azap olsun! Onunla ilgilenmezler, kılsa-lar da namazlarından sevap beklemezler, terkedince de cezadan çekinmez ler. Vakti geçse bile onlar önemsemezler. Müminlerle beraber oldular mı ri ya için kılarlar, onlarla değil iseler kılmazlar.
Namazlarında gafildirler, dememiştir. Çünkü namaz içindeki kasten yapılmayan hata, mağfiret edilmiş, bağışlanmıştır. Vaktini bilerek geciktir me veya ciddi bir şekilde kıhnmamasından dolayı ile namazlarından gafil dirler, demiştir. Ayette de: "Onlar namaza kalktıkları vakit üşene üşene kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar." buyurulmuştur. "Namaz kılanlar" sözünün, onların da namazla mükellef oluş itibarı ile namazı terkedenlere de kullanılması caizdir.
"Onlar riyakârların ta kendileridir." O namazlarından gafil olanlar, kıldıklarında da insanlara riya yapanlardır. Veya, yaptıkları bütün iyi amellerde övülmeleri için insanlara riya yaparlar.
İmam Ahmed, Abdullah b. Amr'dan rivayet ediyor. Rasulullah (s.a.) buyurdular ki: "Kim amelini insanlara işittirirse ALLAH (c.c.) da onu halkının ku lağına düşürür, onu hakir kılar, küçük düşürür."
"Maunu da menederler onlar." İnsanların gündelik hayatlarında bir birlerine ödünç alıp verdikleri küçük şeylerdir.
O münafıklar Rablerine ibadeti güzelce yapmadıkları gibi, O'nun ya rattıklarına da iyilik yapmazlar. Yararlanılıp iade edilecek bir şeyi vermek bile olsa yanaşmazlar.
Nesai ve diğerleri Abdullah b. Mesud'dan rivayet ettiler: Her iyilik sa dakadır. Biz Rasulullah (s.a.) zamanında maunu kap ve tencerenin emanet verilmesi olarak sayardık.
Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler:
Ayetlerden şu hususlar anlaşılmaktadır:
1- Ahirette ceza ve hesabı yalanlayanların yerilmesi. Lafız umumidir. Ayetin nüzulüne sebep olanlara has değildir.
2- Ahiretteki cezaya inanmayanların yaptıklarından bazıları şunlar dır: Yetimin horlanması, kovulup hakkının verilmemesi, zulmedilmesi ve kahır görmesi, cimrilik ve cezayı yalanlamadan ötürü hayrın terki; teşvik veya emir olarak fakir ve miskine yedirme ile ilgilenmemedir. Zemmetme, acizliğinden dolayı terkedeni kapsamamaktadır.
3- Ayetteki veyl, azap ve şu üç şeyi yapana büyük bir tehdittir:
1-Na mazdan gafil olma,
2-Riyakârlık,
3-Mâ'ûnu yani ufak yardımları menetme.
Münafıklar üç vasfı da toplamışlardır:
1-Namazı terk,
2-Riya,
3-Malda cimrilik.
Namazdan gafil olmak, kasten terketmek veya ciddiye almadan yap maktır.
Namazda yapılan hatalar buna dahil olmaz. Rasulullah (s.a.)'m na mazda şaşırdığı sabittir. Yanılan için de sehiv secdesi konmuştur.
Riyanın hakikati dünyalığı ibadetle istemek, insanların kalbinde yer tutmaya çalışmaktır. Riyanın çeşitleri vardır:
a) Makam ve sevilmek arzu su ile görüntüyü güzelleştirmek,
b) Dünya hayatına karşı zühd göstermek için kısa veya kaba elbiseler giyinmek,
c) Dünya ehline kızdığını belirtme yoluyla sözlü riya, vaaz ve kaçırdığı hayır işleri ve taatlere üzüntü belirti leri,
d) Namaz veya sadaka ile gösteriş veya insanların onu görebilmeleri için namazı güzel kılma.
Münafık ve riyakâr arasındaki fark şudur: Münafık imanını gösterip küfrünü gizleyendir. Riyakâr ise kalbinde bulunmayan aşırı huşuu, göre nin onu mütedeyyin sanması için gösterendir.
Alimler dediler ki: Maksat töhmetten kurtulma ise gösterişin zararı yoktur. Riyadan sakınmak, nefsini kontrol edip onu ihlâsa yönelten kişiler hariç, insanlar için zordur. Bunun için de Rasulullah (s.a.): "Riya, karanlık bir gecede siyah bir örtünün üzerindeki karıncadan daha gizlidir." buyurdu.
Müfessirlerin çoğunluğuna göre ma'un ufak tefek şeylerdir. Genelde fakir de isteyebilir, zengin de. Onu isteyene küçüklük nisbet edilmez. Aksi ne vermeyene küçüklük ve cimrilik nispet edilir. Balta, tencere, kova, çak mak, elek ve keser gibi şeylerdir. Su, tuz ve ateş de buna dahildir. İbni Mace Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir: "Üç şey menedilmez: Su, ateş ve tuz." Komşunun tandırından ekmek istemesi veya eşyasını bir gün veya yarım gün emanet bırakması da buna dahildir, dendi. Mâ'ûnun menedil-mesi mallarındaki zekâtın verilmemesidir de denilmiştir.
Her ne kadar bu vasıflar münafıkm özelliği ise de bazısı, iyi bir müs-lümanda da bulunabilir. O takdirde kınamanın bir bölümü ona yapılmış olur. Namazı terkettiği zaman kınandığı gibi. Ma'unun terki de ortaya çık tığında zaruretin dışındaki bir durumda ise, kişiliği zedeleyen kötü bir me netme olur.
4- Namazdan gafil olma ve mâ'ûnunu men ile ilgili iki ayette namazın ALLAH (c.c.) azze ve celle için mâ'ûnun da halk veya insanlar için olduğuna işaret vardır. Namazı terkeden Allah'a tazimi, ma'unu meneden de Allah'ın ya rattıklarına şefkat yönünü gözetmemiş olur. Bu ise katılığın tam kendisi dir ki, ondan Allah'a sığınırız.
Özet olarak; ALLAH (c.c.) kâfirleri ve münafıkları bu surede dört vasıfla nite lendirdi:
1-Cimrilik,
2-Namazı terk,
3-Namazda riya,
4-Zekât ve hayrın menedilmesi.