Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Cemâlullah'ı Müşahede 30/01/2008 ÇARŞAMBA

Ebû Saîd el-Hudrî -radıyallahu anh- derki :

Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hazretlerine bir takım insanlar gelip;

-Ya Resûlullah! kıyamet gününde biz Rabbimiz Teâlâ Hazretlerini görebilir miyiz? diye sordular.

Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz onlara cevaben:

-"Göreceksiniz, bulut olmayan gayet berrak bir havada tam öğle zamanında güneşin görülmesinde bir gûnâ sıkıntı ve zahmetiniz olur mu? buyurdu.

Ashab-ı Kiram :
Olmaz ya Resûlullah! dediler. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri tekrar :

-"Kendisinde asla bulut olmayan gayet açık ve berrak bir aydınlıkta bedr-i münîr (dolunay)'ın görülmesinde bir gûnâ zahmet ve zarar veya şüpheniz olur mu? buyurdu. Ashab-ı Kiram da cevaben:

DEVAMI VAR
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Cemâlullah'ı Müşahede 30/01/2008 ÇARŞAMBA

Olmaz ya Resûlullah ! dediler.

Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri buyurdu ki ;

-"İşte, bu güneş ve ayın görülmesinde zahmet, şekk ve şüphe olmadığı gibi Allah Teâlâ Hazretlerinin görülmesinde de asla şekk ve şüphe ve bir gûnâ izdiham ve sıkıntı olmaksızın "ru'yetullah" vaki olacaktır." buyurdu.

Yani bilâkeyf velâ misal cemâlullah'ın müşahedesiyle kâffe-i ehl-i iman müşerref olacaklardır.

Sonra Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
"Yevmi kıyamette" her ümmet dünyada her kime ibadet ettiyse ona tabi olsun." diye bir münadî nida edecektir.

Binaenaleyh Allah Teâlâ'dan gayri putlara ve taşlara ibadet edenlerin hepsi cehenneme düşeceklerdir.

Sonra gerek mutî, gerek salih, gerek asî facir olsun; yalnız Allah Teâlâ'ya ibadet edenlerden ve ehl-i kitabın bakıyyesinden başka hiç bir kimse mahşer yerinde kalmadığından evvela Yahudiler celb ve davet edilip onlara;

Siz kime ibadet edersiniz, denir. Onlarda:
-"İbnu'llah yani Allah'ın (haşa) oğlu olan Uzeyr'e ibadet ederdik," diyecekler.

DEVAMI VAR
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Cemâlullah'ı Müşahede 30/01/2008 ÇARŞAMBA

Onlara hitaben:

-Siz yalan söylediniz, Allah Teâlâ Hazretleri evlad ve zevce edinmemiştir.

Tekrar onlara:

-Siz şimdi ne istiyorsunuz? denir. Onlar da:

-"Ey Rabbimiz! Biz çok susadık, içmek için su isteriz. Bize su içir", diyecekler. Sonra onlara işaretle uzaktan su zannedilen serap gibi şiddet-i lehebinden yekdiğerini yemekte olan cehennem ateşi gösterilip;

-İşte şuraya gider misiniz? denir. Hemen onlar mezkur nar-ı cehenneme haşr u sevkedilir ve cümlesi cehenneme düşerler, sonra nasara taifesi de davet ve celb edilip onlara da:

-Siz kime ibadet edersiniz? denir. Onlarda :

-"İbnu'llah yani Allah'ın (hâşâ) oğlu olan İsa'ya ibadet ederdik," diyecekler. Sonra onlara:

-Siz yalan söylediniz. Allah Teâlâ hiç bir zevce ve evlad edinmemiştir. Tekrar onlara :

-Şimdi ne istiyorsunuz? denir. Onlar da (evvelkilerin dediği gibi)

-Gayet susadık, su isteriz derler. Sonra evvelkiler gibi cehenneme düşerler.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Cemâlullah'ı Müşahede 30/01/2008 ÇARŞAMBA

Sonra ister salih ve ister facir sadece Allah Teâlâ'ya ibadet edenlerden başka mahşer yerinde hiç bir kimse kalmadığından Allah Teâlâ Hazretleri onlara evvelce onların bildikleri ve tasavvur ettikleri suret ve sıfatına yakın bir surette zuhur ve şuhût ederek hitab-ı izzet ile;

-Her ümmet kendi mabûduna tabi olup gittiler. Şimdi siz neye muntazırsınız? buyurur, onlarda:

-Biz dünyada onlara en ziyade muhtaç olduğumuz zaman da bile onlardan mufarakat etmiştik ve onlarla musahabet etmemiştik. Şimdi de onlardan mufarakat ettik.

Ve hemde bizim dünyada ibadet edegeldiğimiz Rabbimiz Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerine muntazır olmaktayız derler. Sonra Allah Teâlâ tarafından onlara hitaben:

-"İşte Rabbiniz benim." buyurulur. Onlar ise iki veya üç defa:
"Biz hiçbir şeyi Allah Teâlâ'ya şirk koşmayız." derler. (1)

Dipnotar : 1-Zübdetü'l-Buhari, 885.

1986/05/ altınoluk
 

*TUĞBA*

Üye
Katılım
25 Ocak 2008
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Allah razı olsun kardeşim.Kalbimizi nurlandırdı yazılar.
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Ameller ve Karşılığı 31/01/2008 perşembe

İBN ABBAS radıyallahu anh' dan rivfaayete göre Nebî -sallallahü aleyhi vesellem- Rabbı -celle ve ala-'dan rivayet ettiği bir hadîs-i kudsî'de şöyle demiştir:

Allah Teâlâ eşyanın güzellerini, fenalarını takdir etti.

Sonra güzellerin güzelliğini, fenaların da çirkinliğini açıkladı.

Her kim bir güzel hayır ve ibadet yapmak diler de yapamazsa Allah Teâlâ o kimse hesabına kendi divanında tam bir hasene yazdırır.

Eğer o kimse güzel bir iş yapmak ister ve yaparsa Allah o kimse hesabına kendi divanında on hasene sevabından yediyüz misline ve daha çok emsaline kadar hasene sevap yazar.

Bir kimse de kötü bir iş işlemek ister de onu yapamazsa o kimseye de Allah Teâlâ, divanında tam bir hasene, sevap yazdırır.

Eğer o kimse fena bir iş yapmak ister de o fenalığı da yaparsa Allah Teâlâ, onun aleyhine bir kötülük günahı yazdırır.(1)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Ameller ve Karşılığı 31/01/2008 perşembe

İBN ÖMER - radıyallahu anh der ki: "İnsanlar yüz deve sürüsü gibidir ki; bu yüz deve içinde belki bir tane bile binek ve hecin devesini bulmakta muzdarib kalır.

"(2)' Yani yüz aded deve katarı içinde hecin ve binek devesi nadir olduğu gibi insanlar içinde de evâmir-i ilahiyyeye bi-hakkın imtisal ve nevahîden ictinab ile kâmil ve müstâkim kimsenin yüzde birini bile bulmakta insan muzdarib kalır, demektir.

ABDULLAH b.Mes'ud (r.a.) dan şöyle dediği rivayet olunmuştur: Bir kere Rasûl-i

Ekrem (s.a.s.)'e bir kimse:

- Ya Rasûlallah! cahiliyyet zamanında (müslüman olmadan önce) işlediğimiz günahlardan dolayı ceza görecek miyiz? diye sordu.

RasûlULLAH (s.a.s.) şöyle cevap verdi:

- Her kim müslümanlıkta güzel hareket öderse cahiliyyet hayatında işlediği günah ile muâhaze olunmaz.

Fakat her kim müslümanlıkta sebat etmeyip irtidad etmek fenalığında bulunur ve küfür üzerine ölürse o, hem evvelce cahiliyyetteki ameli ile hem de sonra müslümanlıktaki küfür ve irtidadıyla muâhaze olunur. (Ebedî cehennemde kalır.)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Ameller ve Karşılığı 31/01/2008 perşembe

BİR kafir müslüman olur ve müslümanlıkta sebat ederse, küfür halinde işlediği günahların hepsi afvolunur.

Sebat etmez de geri küfre döner, irtidad ederse; O kimse hem evvelce küfür halinde işlediği fenalığıyla hem de müslüman olduktan sonra dönegeldiği mürtedliğiyle muahaze olunur.

Fakat bundan sonra mürtedliğinden dönüp müslüman olursa; imam Ebû Hanîfe'ye göre: "inkar edenlere; vazgeçerlerse, geçmişlerinin bağışlanacağını söyle.

"(3) ayet-i kerîmesi mucibince o kimse yeni baştan müslüman sayılıp, yeni baştan işlediği hayırla sevap alır.

İrtidad üzerine yeni terkettiği namaz vesair ibadetlerin kazası lâzım gelmez. "Kim imanı inkar ederse, ameli boşa gitmiştir.

"(4) ayeti mucibince eski ibadetleri hapt olunduğundan hacc gibi vaktiyle eda ettiği ibadeti yeniden îfa etmesi lâzım gelir.

Dipnotlar : 1. Tecrid-i Sarih Tere.: 12/215. 2. Zübdetü'l-Buharî: 1106. 3. Enfâl Sûresi: 38. 4. Maide Süresi: 5.
Hasene: İyilik Muzdarib: Sıkıntısı olan, rahatsız. İmtisal: Gerekeni yapma;, emre boyun eğme. İctinab: Sakınma, çekinme. Muâhaze: Azarlama, çıkışma. İrtidad: İslâm'dan çıkarak başka bir dine girmek. Hapt olmak: İptal etme, bozma, boşa gitme. İfa etmek: Yerine getirmek, ödeme. İfâ etmek:Yerine getirmek, ödeme.

12/1986 altınoluk
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hamd ve Şükür 01/02/2008 cuma

CENNETE ilk girecek olan zümre "Hammadûn" zümresidir ki, Cenab-ı Hakk'a çok hamdeden ve çok şükredenler demekdir.

Hakk Teala Hazretleri:
"Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız."1buyuruyor.

Allah Tealâ'nın maddî ve manevî bir çok nimetleri içinde yüzüyoruz, elhamdülillah.

Bu yüzden Allah'a çok çok hamdetmeliyiz.

Rabbımız Kur'an-ı Kerîm'de:
"Eğer şükrederseniz nimetimi ziyadeleştiririm."2 buyuruyor.

CENAB-I HAKK'A bir defa tazarru' ve niyazda bulunmak; hamdetmek bütün dünya nimetlerinden efdaldir.

Çünkü dünya nimetleri geçici, Cenab-ı Hakk'ı zikir bakî ve ebedîdir.

Bu dünyada Cenab-ı Hakk'ı zikirle ve O'na hamd ile meşgul olanlar kıyamet gününde altı yerde altı vesile ile yine O'na hamdedeceklerdir,

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hamd ve Şükür (devamı) 01/02/2008 cuma

1-Mahşer gününde, " Ey günahkârlar bugün müminlerden ayrılın."3 fermanı ile mücrimler, sâlihlerden ayrıldıkları zaman.

2-Mîzan'da sevapları günahlarından ağır gelip beraat ettikleri zaman.

3-Sırat Köprüsü'nü geçtikleri zaman.

4-Ebedî hayat suyu ile yıkandıkları zaman.

5-Cennete dahil oldukları zaman.

6-Cenab-ı Hakk'ın cemal-i bakemâlini müşahede ettikleri zaman.

Cenâb-ı Allah cümlemizi bu ihsanlara mazhar olan kulları zümresine ilhak buyursun, amin.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hamd ve Şükür (devamı) 01/02/2008 cuma

HAZRETİ Süleyman (a.s.) Peygamber olmakla beraber arz üzerinde de melikdi Kuşların, hayvânâtın lisânına aşina, cinnîler emri altında, veziri de İsm-i A'zam'a mazhardı.

Bir gün saltanatı ile semâda geçerken yerdeki karıncaların reisini çağırıp sordu:

- Neden sürünü yuvaya çağırdın? Ben semâdayım, sen yeryüzündesin.

Karıncaların reisi:

- Baktım ki; Senin saltanatla geçişin benim sürümün bir an için bile olsa Allah'ı zikrine mâni olacak, onları yuvalarına dâvet ettim, dedi.

Însan ruhunun manevî gıdası zikrullahdır.

Her uzvun hamdi ayrı ayrıdır. Hamd dil ile başlar.

Gözün hamdi ayrı, kalbin hamdi ayrı.

Kıyamette kendi nefislerini hamdden alıkoyanlar âyette beyan buyurulduğu veçhile âmâ olarak haşrolacaklar.

"Her kim de benim zikrimden yüz çevirirse, ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü âmâ olarak haşrederiz.

Benim zikrimden yüz çeviren "Ya Rabbi, benim dünyada iken gözlerim görürdü.

Neden burada âmâyım?" dediğinde Cenab-ı Hakk: "Sen orada nefs-i emmarene uyup bana hamdetmeyi unuttun.

İşte ayetlerimizi unuttuğun gibi bugün de öylece unutuluyorsun."4 buyurulacaktır.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Hamd ve Şükür (devamı) 01/02/2008 cuma

"Habibim göğsünü senin faydan için genişletmedik mi?"5

"Rabbim benim göğsüme genişlik ver."6

"Allah kime doğru yolu gösterir, imana muvaffak ederse onun göğsünü imana açar.

Kimi de sapıklıkta bırakmak isterse onun kalbini son derece daraltır, sıkar."7

"Öyle ya Allah'ın göğsüne müslümanlık için inşirah verdiği Rabbım'dan bir nur üzere olan kimse kalbini mühürlediği gibi midir?"8

KALBDE başlayan zikir, rûh, sır, hafî ve ahfâya intikal eder, yani letâif-i hamse'de zikir husûle gelir, şerh-i sadr tahakkuk eder.

* * *
Ziyâdeleştirmek: Artırmak, çoğaltmak, Tazarrû ve niyaz: Yalvarmak, yakarmak, dua etmek. Efdal: En üstün. İlhak etmek: Katılmak. İnkılâb etmek: Değişmek, dönmek. Deverân-ı dem: Kan dolaşımı. Sadr: Göğüs, vücudun ön tarafı Şerh-i sadr: Kalb genişliği, gönül genişliği, huzur. İnşirah: Açılma, ferahlık.

Dipnotlar : (1) İbrahim Sûresi, 34 (2) İbrahim Sûresi, 7 (3) Yasin Sûresi, 59 (4) Tâha Sûresi, 124-126 (5) İnşirah Sûresi, 1 (6) Tâha Sûresi, 25-26 (7) En'âm Sûresi, 125 (8) Zümer Sûresi, 22

09/1986 altınoluk
 

hafsa

SABIR DOSTU
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
3,057
Tepkime puanı
335
Puanları
0
Yaş
42
Konum
KOCAELİ

HAZRETİ Süleyman (a.s.) Peygamber olmakla beraber arz üzerinde de melikdi Kuşların, hayvânâtın lisânına aşina, cinnîler emri altında, veziri de İsm-i A'zam'a mazhardı.

Bir gün saltanatı ile semâda geçerken yerdeki karıncaların reisini çağırıp sordu:

- Neden sürünü yuvaya çağırdın? Ben semâdayım, sen yeryüzündesin.

Karıncaların reisi:

- Baktım ki; Senin saltanatla geçişin benim sürümün bir an için bile olsa Allah'ı zikrine mâni olacak, onları yuvalarına dâvet ettim, dedi.




...

Rabbim zikrine mani olacak şeylerden bizleri uzak eylesin..
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Allah'ın Rahmetine Sığınış 04/01/2008 pazartesi

Numan b. Beşîr (r.a.) der ki:

"Yevm-i kıyamette azab cihetinten ehl-i nar'ın ehveni şu kimsedir ki, onun iki ayağının yere değmeyen yerleri altında iki kor ateş bulunur.

O iki kor ateş ile o kimsenin dimağı yani beyni kaynar.

Nitekim bakır tencerenin, kazanın ve ibriğin kaynadığı gibi.(1)

Ebu Hureyre (r.a.)'den mervidir ki: Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur.

Allah Teâlâ Hazretleri'nin fazl ve rahmeti imdada yetişmedikçe ahirette hiçbir ferdin kendi ameli kendisini asla Cennet'e koyamaz.

Yani bir kimsenin ameli Cennet'e girmeye vesile ise de mutlaka Cennet'e girmeye sebep olacak, demek değildir.

Ashab-ı Kiram:

- Siz Efendimizin ameli dahî sizi cennete koyamayacak mı? dediler: Rasûlullah (s.a.) Hazretleri:

- Evet, Allah Teâlâ Hazretleri beni kendi fazl ve rahmetiyle bürümedikçe yalnız benim amelim beni Cennet'e koyamaz.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Allah'ın Rahmetine Sığınış (devamı) 04/01/2008 pazartesi

Binaenaleyh siz kemal-i ihlas ile amel ederek sevap ve sadakata sarılınız.

İfrat ve tefritten sakınarak Allah Teâlâ'ya kulluğa yöneliniz.

Sakın ola ki, sizden hiçbir ferd ölümü temenni etmesin.

Çünkü o kimse salih ise salah ve hayrını artırması umulur.

Eğer fena ve asî ise tevbe etmesi me'müldür.

İNSANIN KIYAMETİ

Hz. Aişe (r.a.) der ki:

Rasûlullah (s.a.) Efendimiz Hazretlerinin huzuruna bedevilerden sert tabiatlı arabîler gelip

"Kıyamet ne zaman kopacak?" diye sorarlardı.

Rasûlullah (s.a.) Hazretleri ise onların içinde yaşı en genç ve küçük olana bakarak:

- Bu çocuk yaşarsa ona ihtiyarlık gelmeden sizin kıyametiniz kopmuş olur." buyururdu.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Allah'ın Rahmetine Sığınış (devamı) 04/01/2008 pazartesi

Onların ölümü kıyameti demektir.

Zira her insanın küçük kıyameti ölümüdür.

Orta kıyameti, akran ve emsalinin ölümüdür.

Büyük kıyameti ise öldükten sonra mahşer gününde yeniden yaratılmasıdır.

Cahil bedevilere karşı verilebilecek cevap budur.

Eğer onların kalplerine iman yerleşmiş olsaydı, büyük sahabilere beyan buyurdukları gibi; "De ki: Onu ancak Rabbim bilir, onun vaktini, O'ndan başka belirtecek yoktur.

Göklerin ve yerin, ağırlığını kaldıramayacağı o saat, sizlere ansızın gelecektir." diyerek cevap verirdi.

Ölümün size olan yakınlığını bilirseniz vefatınızdan önce salih amellere devam edersiniz; Zira hanginizin ne zaman vefat edeceğini bilemezsiniz.

Müslim'in de Abdullah b. Mes'ud'dan rivayetine göre Rasûl-i Ekrem (s.a.):

"Kıyamet ancak insanların şerirleri üzerine kopacaktır" buyurmuştur.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

Allah'ın Rahmetine Sığınış (devamı) 04/01/2008 pazartesi

Ebu Hureyre'den bir rivayete göre de:

La ilahe illallah diyen hiçbir kişiye kıyamet kopmayacaktır." buyurulmuştur.

Bu rivayetlerin delaletlerine göre kıyamet ancak kafirler, münafıklar, şerîrler üzerine kopacaktır.

Salih müminler tamamıyla ölmüş bulunacaklardır.

Ebu Hureyre'den bir rivayete göre:

"Kıyametin tekarrubu zamanında Allah Teâlâ latif bir rüzgar gönderecek ve gönlünde zerre kadar imanı olan hiç bir kimseyi bırakmayıp ruhunu kabzedecek" buyurmuştur ki, bu da yukarıdaki rivayetlerin bir müeyyidesidir.

Dipnotlar: (1)Buharî, 1121

10/1987 altınoluk
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

DOST İBRAHİM 05/02/2008 salı

Allah Teâlâ, İbrahim -aleyhisselam-'ı dost ittihaz etdiği zaman melekler itiraz etdiler ve dediler ki:

- Ey Rabbimiz! İbrahim sana nasıl dost olabilir? Onu meşgul eden nefsi, evladı ve ailesi vardır.

Allah Teâlâ buyurdu:

- Ben kulumun şekline ve malına değil kalbine ve işlerine bakarım.

Dostum İbrahim'in benden başkasına muhabbeti yokdur, isterseniz bir tecrübe edin.

Bunun üzerine Cebrail -aleyhisselam- insan suretinde Hazret-i İbrahim'e geldi.

İbrahim -aleyhisselam- ise koyun güdüyordu.

Koyunların muhafazası için on iki köpeği vardı.

Her birinin boynunda da dünya malı olan altını tahkir için (önemsiz gördüğü için) altından yapılmış birer tasma vardı.

Cebrail -aleyhisselam- Hazret-i İbrahim -aleyhisselam-'a selam verdi ve şöyle dedi:

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendiden Hergün Bir Sohbet

DOST İBRAHİM (DEVAMI) 05/02/2008 salı

- Ya İbrahim, bu sürüler kimindir? İbrahim -aleyhisselam-:

- Allah'ındır, fakat benim elimde emaneten bulunuyor.

Cebrail:

- Bana bir tane satar mısın? dedi. İbrahim:

- Allah'ı bir defa zikret, sürünün üçte birini al.

Cebrail: Sübbûhun kuddûsun rabbünâ verebbü-l melâiketi verrû hi dedi.

Hazret-i İbrahim ona sürünün üçde birini verdi. Sonra İbrahim:

- İkinci defa Allah'ı zikret, sürünün üçte birini daha al.

Üçüncü defa Rabb'imin ismini bir daha an, çobanları ve köpekleriyle birlikte sürülerin hepsini al götür.

Eğer dördüncü defa O'nu zikredersen ben de senin kölen olurum dedi.

Bu mükaleme üzerine Allah Teâlâ Cebrail'e şöyle buyurdu

DEVAMI VAR
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
DOST İBRAHİM (DEVAMI) 05/02/2008 salı

- Ey Cebrail! Dostumu nasıl buldun? Cebrail -aleyhisselam-cevab verdi:

- Dostun ne güzel bir kuldur.

Hazret-i İbrahim çobanlara seslendi ve:

- Ey çobanlar! Koyunlarımı şu arkadaşımın arkasından sürün götürün.

Bunun üzerine Cebrail:

Benim bunlara ihtiyacım yoktur, zira ben Cebrail'im, dedi.

Hazret-i İbrahim de ona:

Ey Cebrail! Ben de Halilullah'ım, ben hibe ettiğim şeyi geri almam, dedi.

Sürüler ortada kalınca Cehab-ı Hak da İbrahim -aleyhisselam-'a, sürüleri satıp, onların parası ile arazî ve emlak alıp bunları vakfetmesini vahyetdi.

DEVAMI VAR
 
Üst