Mahmut Esad Coşan Hocaefendi (RA)

U

ummuhan

Guest
İbadet ettiğimde bile içimde bir boşluk var; bunu neyle doldurayım?

--Bu içindeki boşluğun muhtelif sebepleri olabilir. Bir kere lokmanın helâl olmasına dikkat etmek lâzım!.. Ondan sonra, abdestin güzel alınmasına dikkat etmek lâzım!.. İbadeti tadını çıkarta çıkarta, duya duya, aceleye getirmeden yapmak lâzım!.. O zaman, Allah insanın içine ibadetin tadını verir.

O ibadetin tadını Allah'ın insana vermesi için hadis-i şerifte buyuruluyor ki: "Allah'ı ve Rasûlüllah'ı her şeyden daha çok sevecek ve günaha dönmemek azminde olacak! Günaha, tekrar eski haline dönmektense, ateşe atılmaya razı olacak bir halde olacak!.." Bu duyguları taşıdığı zaman, ibadetin tadını duyar diye hadis-i şeriflerde bildiriliyor.
 
U

ummuhan

Guest
Soru:

--Namazda aklımıza olmadık şeyler geliyor; bunun sebebi nedir, çaresi nedir?


--Abdesti güzel almaktır. Olmadık şeyler şeytandandır. Namazda huzuru bozmağa çalışıyor, ibadetten sevap kazanmamasını sağlamağa çalışıyor.

İradesine hakim olup kendisini söylediği söze, yaptığı ibadete verecek ve güzel şeylerle meşgul edecek... "Allah'ın huzurundayım!" diyecek, "Kâbe'nin karşısındayım!" diyecek... "Elhamdü lillâhi rabbil âlemîn" derken mânâsını düşünecek, kendisini okuduğu şeylerle meşgul edecek.

Soru:

--Namazda vesvese gelince tekbiri tazeleyelim mi?


--Hayır! Öyle yaparsanız, işin sonunu alamazsınız. Vesvese gelir tekbir alırsınız, bir daha tekbir alırsınız, bir daha alırsınız, bir daha... Çünkü şeytan insanı ordan yakalar. Kat'iyyen vesveseye hiç yüz vermeyeceksiniz. Aldın tamam, yürüyeceksin.

Vesveseye bir kere itibar ettin mi: "Namaz pek iyi olmadı... Oldu galiba ama? Yok, yok olmadı. Haydi bir daha kılayım!.." Bir daha kılarsan, bir daha bir vesvese gelir. Onu kılarken bir daha bir vesvese gelir, batağa saplanırsın.

Sakın vesveseye hiç yüz vermeyin!.. Doğru olduğuna kanaat ettiğiniz şeye göre devam ettirin işi, olsun bitsin.


Kaynak: M. Esad Coşan - Güncel Meseleler 2
 
U

ummuhan

Guest
1. Soru:

--Kur'an-ı Kerim'de: (İnnes salâte tenhâ anil fahşâi vel münker) "Namaz insanı kötülüklerden alıkoyar." buyruluyor. Namazın hikmetini izah eder misiniz?
--Namaz Allah tarafından emredilmiş bir ibadettir. Her ibadetin sebebi, hikmeti, faydası vardır. Namaz insanı, günün beş vaktinde çekip çekip Allah'ın çizgisine getirme ibadetidir. Günün beş vaktinde ayarlama ibadetidir. Dünyanın yaşamına, meşgalesine, hay huyuna dalan insanın, günde beş defa akordunu düzeltme ibadetidir.

İnsan bu ibadeti yaptıkça; abdest almasıyla stresi gider, sinirleri gevşer, vücudu rahatlar... Şöyle olur, böyle olur, bir rahatlık olur. Yatıp kalkmasıyla, secdesiyle rükûsuyla, kıyamıyla kuuduyla, beyninin kanla yıkanıp, yeni kanın gelip yorgunluk malzemelerinin gitmesiyle kafası dinlenir. Kalbi de mânevî bakımdan temizlenir, kötü duygular silinir. Bir önceki namazla bu namaz arasındaki yaptığı kusurlar bağışlanır ve temizlenir. Namazların böyle günahları da affettirme faydası vardır.

Sıhhî faydası vardır. Eklemler hareket eder, adaleler çalışır, bir bakıma jimnastik olur, egsersiz olur. Vücudu faydası vardır, kafaya faydası vardır. Yorgunluğu izâle edicidir. Ruha faydası vardır, dünyaya faydası vardır, ahirete faydası vardır.

İnsan bir namaza gelince insafa da gelir. Bir kötülüğe niyet etmişse bile, o kötülükten vaz geçer. Kötülüğü yapmayı bırakır. Böylece namazın, bir de kötülükten uzaklaştırma özelliği vardır. Ayet-i kerime böyle...
 

Edibe Ziyâi

Agâh ol ey nefsim..
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
2,550
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Allah razı olsun ummuhan abla , yazdıklarınızı (güncel meseleleri) dün gece okumuştum , şimdide tekrar mahiyetnde oldu..harika bir kitap tavsiye ederim kardeşlerim
 

Edibe Ziyâi

Agâh ol ey nefsim..
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
2,550
Tepkime puanı
3
Puanları
0
[YT]es4-1vX0wSQ[/YT]

yad belgeselini izlemenizi tavsiye ederim ...hayatı hakkında geniş bilgilere ulaşırsınız
her izlediğimde aynı his oluyor . .
 
U

ummuhan

Guest
2. Soru:

--Zihni devamlı olarak günlük işlerle meşgul olmaktan kurtarmak için ne yapmalıdır?


--İbadet etmeli, namaz kılmalıdır. Neden namaz günde beş defa farz olmuştur? Öğleyin namaza gitsin, abdest alsın, huzurlu bir namaz kılsın; dünya işlerinden sıyrılsın diye... İkindi vakti gitsin, abdest alsın; usûlüne uygun, aceleye getirmeden namaz kılısın, dünya işlerinden kurtulsun diye...

Şimdi millet namazları öyle kılıyor ki... Meselâ ticarethanede, kendisini yoran bir işte çalışıyor, çalışıyor, çalışıyor, çalışıyor... Gidiyor seccadeye... Takır tukur, takır tukur namaz kılıyor. Hop geliyor. Bunun bir faydası olmaz. Öbür tarafın harareti soğumuyor bile... Bir duraklıyor, ondan sonra tekrar işine, gücüne...

Öyle olmayacak! Şöyle bir gidecek, namazı bir kılacak... Suudlular çok hoşuma gidiyor, herkes tenkid eder ama... Namaza ezan okunmadan önce gidiyorlar. Güzel abdest alıyorlar. Kur'an-ı Kerim okuyorlar. Bekliyorlar. Namazı kılıyorlar. Namazdan sonra dua etmeden kalkarlar diyorlardı, hiç de doğru değil... Herkesten fazla dua ediyorlar. Duayı yapıyor ama, tek başına yapıyor; sen onun ne yaptığını görmüyorsun. Gayet güzel de dua yapıyorlar.

İbadetler insanı kurtarır. Günde beş vakit namaz insanı günlük meşgaleleirn sıkıntısından çekip sıyırmak içindir.
 
U

ummuhan

Guest
--Namaz kılan insan neyi düşünmeli?

--Namaz kılarken insan Kâbe'yi düşünecek karşısında... Evliyâullahtan bir zât diyor ki: "Namaza durduğum zaman abdesti güzel alıyorum bir kere... Kâbe'yi karşımda düşünüyorum. Ayağımın altında sıratı düşünüyorum, kayarsam cehenneme gideceğimi düşünüyorum. Arkamda Azrâil'in beklediğini düşünürüm. Kıldığım namazın son namaz olduğunu, bundan sonra bir daha namaz kılamayacağımı düşünürüm. Korku ile, zârilik ile namaz kılarım." diyor. Namazı böyle kılmağa çalışmak lâzım!..

Soru:

--Bir insan ibadetten feyz alamıyorsa, bunun sebebi nedir, ne yapması gerekir?


--Feyz alamamak, insanın kazancında haram olmasından olabilir. Kazancında haramlık varsa, ibadetten feyz almamağa başlar, zikirden feyz almamağa başlar. Soğur, gittikçe yanlış yollara sapar. Onun için, lokmanın helâl olmasına çok dikkat etmek lâzım!..

Bunun dışında, abdesti sağlam olmadığı zaman feyz almaz. Abdesti eksik almışsa veya yüznumaraya giriyorlar... Hani, İslam'da ayıp yoktur, söylemek lâzım! Küçük abdest yapmanın, büyük abdest yapmanın İslam'a göre ölçüsü vardır. Müslüman deve gibi ayakta küçük abdest yapmaz!.. Salıvermez, şaldır şuldur etrafa sıçratmaz. Kabir azabına uğrar sonra... Dikkat edecek, çömelecek, korunacak, sakınacak... İstibrâ edecek, arkası kalmayacak idrarın... Güzelce temizlenecek. Bunları yapmadan, bakıyorsun adam yüznumaraya giriyor; şar şar ses duyuyorsun. Dışarıya çıkıyor, şadırvandan abdest alıyor, camiye geliyor. Donu ıslak... Her adım attıkça bir damla çıkıyor dışarıya... O zaman, o namazdan feyz alamaz ki!.. Abdest yok ki, namazdan feyz alsın.

Onun için bir camide gördüm, şadırvana yazmışlar: "Birçok kimseler namazın burdan başladığının farkında değildir." diye... Aferin, çok güzel yazmışlar. Namaz nerden başlıyor? Güzel abdest almaktan... Şaldır şuldur abdest alıyor; kollarını tam yıkamıyor, yüzünü tam yıkamıyor, sakalına tam gitmiyor, ayaklarını tam yıkamıyor... Geliyor, "Feyz alamıyorum!" diyor. Bundan oluyor. Yâni, abdestteki kusurlarından oluyor.

Bazen de insanların kötü alışkanlıkları oluyor; gıybet ediyor, dedi kodu ediyor, günahlar işliyor... Bunlar da insanın feyzini kaçırıyor, ağzının tadı kalmıyor. Allah'ın rızâsına uygun, takvâya uygun bir iş yaptı mı; Allah ibadetin tadını verir gönlüne... Bir neşe gelir, bir zevk gelir, bir şevk gelir... Günahlı bir şey yaptığı zaman da, ibadetten tad almamağa başlar.

Demek ki, ibadetten tad almanın şartı, günahlardan sakınmaktır. Haramdan dilini korumaktır, gönlünü korumaktır, elini korumaktır. Midesini haram lokma yemekten korumaktır... Güzelce abdest almaktır. Takvâlı olmaktır.

Binâen aleyh, dönüp dolaşıp her şey takvâya bağlanıyor. Takvâlı olursa bir insan, feyiz de alır.
 
U

ummuhan

Guest
Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Rh.A Hazretleri'nden

"Bir toplumun en uyanık insanları, basınla ilgili insanlardır."

"Hizmet yaygın olmalı, her müslüman lider olmalı!"

"Nâkıs insandan kâmil iş çıkmaz!"

"İnsanın kıymeti himmeti kadardır."

"İnsanın hakla olması birlik ve beraberliktir; batılla olması tefrikadır."

"Bizim metodumuz sabır ve sevgi metodudur; savaş son çâredir."

"Müslüman bir köşeye çekilip hayatı terkeden insan değil, hayatın bütün faaliyetleri içindeyken Allah'ın rızâsını gözetebilen insandır."
 

fuzuli

Yeni
Katılım
8 Kas 2006
Mesajlar
1,019
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Rabbim böyle alimleri alem-i islamın şanlı tarihinden uzak etmesin. ben garip kıtmiride onların feyz-i mukaddesatlarından bir dem alacak abd eylesin...
 
Katılım
30 Ara 2006
Mesajlar
299
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
diyar ı istanbul dan
Rabbim hocamızın şefaatlerine bizleride nail eylesin inşallah.meda abi böyle güzel bi çalışmaya imza attığın için Rabbim senden de razı olsun inşallah... selametle
 
U

ummuhan

Guest
nevniyaz video çok güzeldi, anılarım tazelendi Allah razı olsun İlahiyat Fakültesinde ki o odası....


İbadetlerini yapacaksın,
Günahlardan kaçacaksın,
Ahlakını güzelleştireceksin..
İşte bizim yolumuzun düsturu. M.E.C
 

Edibe Ziyâi

Agâh ol ey nefsim..
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
2,550
Tepkime puanı
3
Puanları
0
ilahiyet fakültesindeki o o dası mı
O nun öğrencisimiydiniz yoksa .
 

Edibe Ziyâi

Agâh ol ey nefsim..
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
2,550
Tepkime puanı
3
Puanları
0
anılarını paylaşsan burada olmaz mı :)
 

Nikbin

Tevekkeltü Allah
Katılım
26 Kas 2006
Mesajlar
591
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
muvahhide.blogspot.com
hocamızın hep şu öğütleri aklımdadır ;

Gerçek mümin olmak için;
*İbadetlerini yapacaksın, bir...
*Günahlardan kaçacaksın, iki...
*Ahlakını güzelleştireceksin, üç...

Prof. Dr Mahmud Esad Coşan

Alah razı olsun sizlerden

Rabbim bu yolda daim kılsın tüm ihvanlarımızı:)
 

Edibe Ziyâi

Agâh ol ey nefsim..
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
2,550
Tepkime puanı
3
Puanları
0


Soru: İskender Paşa hakkında bilgi verebilir misiniz?

Cevap: İskender Paşa, Fatih'in oğlu II. Bayezid'in en sadık vezirlerindendir. İtimadlı veziri, komutanı olduğu için, kendisi İstanbul dışına gittiği zaman, bu zâta emanet edermiş şehrin yönetimini... Demek ki, has, halis, güvenilen itimadlı bir kimse imiş. Trabzon'da da bu tarihlere yakın bir İskender Paşa Camii var... Belki Trabzona da gitmiş, oralara da böyle camiler filân yaptırmış.

Muhtelif yerlere hayrat ü hasenâtı olan itimadlı mübarek bir zât ki, asırlar geçtikten sonra Hocamız (Mehmed Zâhid Kotku) gibi bir zât, caminin cemaati kesilmişken, kurşunları çalınmağa, sökülmeğe başlamışken buraya (İskender Paşa Camii'ne) imam tayin oluyor; ondan sonra, o mübârek zâtın nice nice defalar duasına mazhar oluyor. Camisi genişliyor, büyüyor, canlanıyor, İstanbul'un en faal camilerinden birisi haline geliyor; nice nice hayırlar, ibadetler, taatler yapılıyor. Bunlar da bu zâtın bir mânevî mazhariyeti olduğunu gösteriyor.

Hocamız nereye gitse, orada hatm-i hâcegânı yaptıktan sonra dua ederken, sâdât ve meşâyihimizin adını zikrederdi, arkasından İskender Paşa'ya da dua ederdi. Yâni, Ankara'da da olsa, Konya'da da olsa bu İskender Paşa'yı unutmazdı. Ben de imrenirdim bu adama...

(Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan, Güncel Meseleler - 2)
 

meda

Paylaşımcı
Katılım
15 May 2007
Mesajlar
119
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
istanbul
TÂTİLDE RUHEN VE BEDENEN SAĞLIKLI YAŞAM
Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN

İlk ve orta dereceli okullar kapandı, haziranla yaz tatiline girdik, çocuklar rahat ve serbest. Fakülteler imtihanda, onların da tatili yakın. Anne ve babalar zaten, iş durumları elveriyorsa, yıllık izin ve dinlenmelerini, çocuklarının tahsil ve tatil durumlarına ayarlayıp, uyarlıyorlar. Demek ki yazın beraberce geziye, yazlığa, kampa, otele, köye, yaylaya, taşraya gidilecek; alışılan çalışma ve yaşam düzeni değişecek; beslenme şekil ve gıda cinsleri değişecek; muhît, çevre, hava ve iklim değişecek; komşular, ahbab ve arkadaşlar değişecek...
Bu değişmelerin hepsi çok mühim; çünkü insanın ruh, ahlâk, beden ve zihin sağlığına tesir edecek; bu tesirler müsbet ve faydalı da olabilir; menfî, tehlikeli ve zararlı da.. Hatta insan, eve, tatile, çıktığına bin pişman olarak dönebilir. O halde çok dikkatli, planlı, uyanık ve titiz olmak lazım!
Türkiye'nin iç ve dış çevresi, etrafımızda cereyan eden ciddî ve tehlikeli olaylar, zor ekonomik ve siyasî şartlar sebebiyle kendimizi kenara çekip, bencil ve gamsız, keyf ve zevk içinde zaman israf etmeniz günah ve vebal olur. Onun için tatilde bile sorumluluklarımızı asla unutmamalı, nereye gidersek gidelim, orada mutlaka ve muhakkak İslâm ve müslümanlar için olumlu, faydalı, verimli bir şeyler yapmaya çalışmalıyız: Tebliğ, tâlim, telkin, terbiye, nasihat, tavsiye, vaaz, konferans, sohbet, kurs, reklam, propaganda... vs. gibi.
Gittiğimiz yerde sosyal ve kültürel yapılanma tam teşekkül etmemişse, önayak olmalı; vakıf şubesi veya dernek gibi kalıcı bir teşkilat kurmalıyız.
Günlük zamanımıza şahsen ve ailece dini bilgilerimizi arttıracak okuma ve öğrenme saati ayırmalı, planımızın içine yerleştirmeliyiz:
Mutlaka bir miktar Kur'an-ı Kerim okumak, ezberleme, tecvid, tefsir; bir miktar ilmihal veya daha ileri derecede fıkıh bilgisi; bir miktar İslâm tarihi, siyer-i Nebi, menakıb-ı sahabe ve evliyâ; bir miktar hadis-i şerif ezberleme, açıklamalarını öğrenme... gibi.
İbadetleri ihmal etmeden, işrak vaktine kadarki zamanı değerlendirerek, namazları çoluk çocukla birlikte camide kılarak, teheccüde gayret göstererek, nafile oruçları tutarak, ferdi ve toplu zikirler, hatm-i haceler yaparak iş, güç, mesai, ders, imtihan telaşından âzâde, sakin ve rahat tadını çıkara çıkara ifa etmeğe çalışmalıyız.
Tatil asla tembellik demek olmadığına göre, aile reisleri hem kendisini, hem de aile fertlerini ustalıkla, tatlı ve zevkli, ama olumlu ve faydalı bir takım beceri ve tecrübeleri öğrenmek için çalışmaya yönlendirmelidir. Mesela, oturulan evin bahçesini tanzim etmek, duvar veya çitlerini yapmak, camiyi badana etmek, köy, ev, çiftlik işlerini veya bazı el sanatlarını yapmak gibi.
Tatilde, dînen bozuk muhitlere, âdâb ve ahlâkı zayıf topluluklar arasına gitmemek; dans, flört, içki, kumar, zina, kötü oyun ve alışkanlıklara mübtela olmamak için şarttır. Aksi takdirde ev halkının, çocukların, hele büluğ ve gelişme çağındaki gençlerin harama, fikri dejenerasyona, dik başlılığa, tembelliğe, isyana, günaha, ahlâk bozulmasına uğraması kaçınılmaz olur; evlâtlar elden gider, kafalar bozulur, kalpler kararır.
Diğer tedbir ve tavsiyelere gelince; tatile gider gelirken trafik kazalarına karşı ihtiyatlı, dikkatli olmayı;
Aşırı güneşte kalıp yanmamayı;
Temiz ve taze salata, meyva ve gıdalar yemeyi; bayat et, süt ve nasıl yapıldığı bilinmeyen yemeklerden kaçınmayı, yemekleri az az yapıp, taze taze bitirmeyi, aşırı soğuk meşrubatlardan, dondurma ve buzdolabından çıkmış soğuk karpuz, kavun gibi meyvalardan, terli terli rüzgarda cereyanda durmaktan, kaçınmayı;
Her görülen çeşmeden veya kaptan su içmemeyi, mikroplu olup olmadığını dikkatli araştırmayı, tehlike ihtimali varsa, kaynatılmış su, çay, ıhlamur, adaçayı vs. içmeyi ve,
Bulaşıcı hastalıklardan korunup sakınmayı da hatırlatalım.
Bu gibi maddi ve mânevî önemi büyük hususlara riayet edebilirsek inşaallah tatilimiz, dinen sevaplı, ruhen dinlendirici, bedenen sağlıklı, ahlâken olumlu değerlenmiş olur.
Allah-u Taâlâ'nın selâmı, rahmeti, rızası, ihsanı, ikramı, yardımı, lütfu dâimâ üzerinize olsun, aziz ve sevgili okuyucular! Panzehir, Haziran 1995
 

meda

Paylaşımcı
Katılım
15 May 2007
Mesajlar
119
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
istanbul

DOĞA VE İDEAL

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN
Doğayı (tabiatı) çok seviyorum. Benim gözümde o, Allah-u Taâlâ'nın sanat şaheserleri kolleksiyonu! Her şey ibretli, hikmetli ve güzel! Köyler, yaylalar, dağlar, ormanlar, çayırlar, dereler, şelaleler, göller, sahiller, kumsallar, denizaltı alemleri, mağaralar, ağaçlar, çiçekler, meyvalar, sebzeler, hayvanlar, kuşlar, böcekler, kelebekler, sesler, renkler, manzaralar, yağmurlar, karlar, meltemler, rüzgârlar... herşey ilgimi çekiyor, aklımı alıyor, kalbimi çalıyor; herşeye ayrı ayrı hayranım: Tebârekallàhu ahsenül-hàlıkîn! Mâşâallah ne san'at, ne kudret, ne haşmet!
Büyük şehirleri de seviyorum; çünkü daha çok medeni imkâna sahip; ilim var, irfan var; dost çok; hareket, faaliyet çok; bitmez tükenmez nimeti, dünyanın her yerinden celb edilmiş eşyayı, malı, aleti hemen buluyor, işini rahatça görebiliyorsun. Gece gündüz güldür güldür dönen bir muazzam çark gibi!
Ama kahveyi, gazinoyu, barı, pavyonu, eğlenceyi, çalgıyı, oyunu, mâlâyâni işleri hiç sevmiyorum. Onlarla karşılaşınca başıma gökten taş yağacakmış gibi geliyor bana! İçim daralıyor. Allah'ın sorgu, sualinden; azap ve gazabına uğramaktan korkuyorum; bunca müslüman dünyanın dört bucağında baskı ve zulüm altında inim inlerken, topluca imhâ edilir, öldürülürken bu sorumsuzca tavır, vicdansızca masraf, ve duygusuzca keyif bana göre değil!
Kahvelere, salonlara girip, saatlerce sigara dumanları arasında oturan, zevzeklenen, oyun oynayan, sıhhatini harcayan insanları temiz havaya, doğanın güzelliklerine, boş duracağına ağaç dikmeye, spor yapmaya çekmek istiyorum. Ormanlar, korular tesis etmek; dinlenme parkları yapmak; köyün, mahallenin yollarını düzenlemek; bahçelerin çitlerini, duvarlarını onarmak, çevre temizliği yapmak, çapa çapalamak, sebze yetiştirmek; soğan, maydonoz, dereotu, marul, salatalık, domates gibi kolay yetişen faydalı bitkiler üretmek, taze taze yemek; evleri, bahçeleri, duvarları, pencereleri çiçeklerle donatmak ne faydalı, ne hoş eğlence türleri bence! Bunları bir yerleştirebilsek halkımızın adetleri arasına!..
Bu duygularla, bizim camiamızın gelenekleşen aile eğitim kamplarını da çok seviyor, var gücümle destekliyor ve yapanları candan kutluyorum.
Temmuz ayında bir hafta İngiltere, iki hafta Amerika'da bu tür eğitim kampları yapıldı. Ağustos başında da Bursa'nın Keles beldesinin Kocayayla'sında çadırlı, çok yıldızlı aile eğitim kampı oldu. Ne muhteşem, ne tertemiz, ne engin, ne şahane bir manzara. Kendimizi dünyanın çatısında imişiz gibi hissettik. Çoluk çoçuk, hanımlar, beyler... son derecede memnun ve mesrur idiler. Topluca, cemaatle namazlar, dini sohbetler, sporlar, vücut kabiliyetlerini geliştirici, faydalı bilgiler, geziler yapıldı. Vakit hoşça ve faydalı geçti. Allah hayırlısıyla tekrarını mülkiyeti kendi camiamıza ait tatil tesislerinde nice nice yıllar yapmayı nasib eylesin!
Biz, ömrümüzü Allah rızasına uygun geçirmek istiyoruz; ailede sıhhat, afiyet ve saadetin beraberce yaşanmasını diliyoruz; çoluk çocuklarımızın sağlıklı, gürbüz, bilgili, görgülü, sevimli, yetenekli, becerikli, üstün kabiliyetli kimseler olarak yetişmesini planlıyoruz. Çürümüş, dejenere olmuş, nefsin ve şeytanın tuzağına düşmüş; içkiye, kumara, sekse, uyuşturucuya alışmış, hippileşmiş, pejmürde, perişan gençler istemiyoruz.
Batı'dan, güldür güldür korkunç bir afet olarak gelen kötü adet ve alışkanlıklar ülkemizde tutunamasın, gençlerimize bulaşmasın diye çırpınıyoruz.
Yüce Mevlâmız, yardımcımız olsun! Panzehir, Ağustos 1995
 
Üst