"Madem Şeyhsin, Bana Allah'ı İspat Et"

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55

ALLAH'A (C.C.) İNANMAYAN BİNBAŞI ...

Şeyhim Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Bağdadi Hz.leri bahçede oturularken bir misafirin geldiği haber verilir. Misafir içeri alınır..

- Merhaba Şeyh efendi. Benim adım filan .. Ben bir Binbaşıyım.. Birçok ülkede gezdim, birçok şehirde.. Önüme gelen her dinin alimine bana Allah'ı ispat etmesini istedim.. Ne keşişi, ne hahamı, ne hocası bana istediğim şekilde tatminkar bir şekilde Allah'ı ispat edemedi... Ben de senin namını duydum.. Dediler ki Malatya'da bir şeyh var ismi Osman'dır.. Sen onun yanına git O sana Allah'ı ispat eder.. Şimdi soruyorum.. Hadi bana Allah'ı ispat et ...

- "Hele otur Binbaşım" der Şeyh Osman Nuri Efendi..(ks) "Lütfü Oğlum çay yap.. Binbaşımla içelim.." buyurur.. Binbaşının hatırını sorar..

- Hoş geldin sefa geldin binbaşım, durumlar nasıldır, ahval nedir? ..

Şeyh Osman Nuri Efendi (ks), hoş beşten sonra çaylar yudumlanırken söze başlar:

- Binbaşım falanca zamanda falanca memlekette falanca gün şöyle bir rüya gördün..

Rüyanda Sen bir gemide gidiyorsun ve bir hanımla tanıştın. Onunla hoş sohbet derken geminin güvertesine çıkmak istediniz, kadın önden sen arkadan çıkarken, sen kadına sarkıntılık ettin; tam denize düşüp balıklara yem olacaktın ki geminin seyran direğine denk geldin, onu tuttun ve denize düşüp boğulmaktan kurtuldun.

- Aman!!!.. Doğrudur.. İyi de ben bu rüyamı hiç kimseye anlatmadım, sen nereden biliyorsun?!! Sen Orada mıydın ki?.

- Binbaşım.. Senin inanmadığın ALLAH (c.c.) bana söyledi, ben de sana söylüyorum..

Bir bardak çaydan sonra Sultan Hz.leri gene binbaşıya dönerek:

- Falanca tarihte falanca memlekette falanca günde gene bir rüya gördün.. Rüyanda Ata binmiş son sürat gidiyordun.. O kadar süratli gidiyordun ki yolun bitip uçurumun sonuna geldiğini ancak atın tökezlemesi ve senin uçuruma düşmenle anladın.. Tam düşüp parça parça olacaktın ki bir el seni tutup kurtardı..

- Doğrudur.. İyi de ben bu rüyamı hiç kimseye anlatmadım, sen nereden biliyorsun?!! Sen Orada mıydın ki?.

Binbaşı.. Senin inanmadığın ALLAH (c.c.) bana söyledi, ben de sana söylüyorum..

Binbaşı ayağa kalkar ve Sultan Hazretlerine dönerek:

"Sen, haza Şeyhsin..İşte ben de senin şahadetinle Müslüman oluyorum.."

Der ve şahadet getirerek müslüman olur..


(Şeyh Osman Nuri Bağdadi Efendiye bağlı dervişlerinden birisinin oğlu, bizzat kendisi başka bir forumda bu kıssayı nakletmiştir.. Biz de ordan alıntıladık..)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Keramet, Allah'ın Velilerinden zuhur eden olağanüstü hallerdir..

Sanıldığının aksine keramet, Tasavvufta makbul görülmüş ve övülmüş değildir.. Veliler, özellikle keramet göstermekten kaçınırlar.. Hasbel Kader, kendi iradeleri dışında zuhur eden olağanüstü haller yüzünden de pişman olurlar.. Keşke elimden bu iş görünmeseydi deyip üzülürler..

Keramet ile inanmayı ve Veliye bağlanmayı da makbul görmüş de değillerdir.. Aslolan, Veliye kerametsiz inanabilip bağlanabilmek.. Onda olan Allah'ın nurunu, onda olan Resulullah'ın nurunu elde etmek için, ona kerametsiz bağlanmak, ona inanmak lazımdır.. Ve bunun şartlarından biri kesinlikle o Velinin keramet göstermesi değildir..

Öz olarak ifade edersek; bir Mürşid-i Kamile kerametsiz inanıp bağlananlar, keramet ile inanıp bağlananlardan üstündür ve bunlar diğerlerinden daha fazla istifade ederler, daha fazla yol katederler...

Mübarek Şeyh Efendi buyurdu:

Zamanın birinde bir beldeye bir Mürşid-i Kamil teşrif etmişti.. Bir kaç günde halkasını genişletti.. O beldeden, Ona bağlananlar oldu..

Fakat bir grup insan, bu Mürşid-i Kamil hakkında şüphedeydiler.. Bu gerçekten bir Allah dostu mudur değil midir diye aralarında konuşup duruyorlardı..

Sonunda bir tanesi dedi ki:

"Bir kutu alıp, içine bir şey koyalım.. Varalım huzurlarına.. Diyelim ki: 'Şeyh Efendi kutunun içindekini açmadan bilirsen sana bağlanıp inanacağız..' Eğer bilirse Hak bir Allah dostudur.. Biz de anlar ve bağlanırız.."

Şeyh Efendiyi imtihan etme fikri tereddütte olan bu grubu sevindirdi.. Bir kertenkele yavrusu yakalayarak kutunun içine koydular ve topluca mübarek huzura vardılar..

Bir süre sonra kutuyu getirip önüne koydular..

"Efendi, eğer bu kutunun içinde ne olduğunu bilirsen, kalbimiz mutmain olacak ve hepimiz senden el alacağız.."

Önünde kutu.. Şeyh Efendi tebessüm etti..

"Evlatlarım, bizi ne diye böyle basit ve gereksiz işlerle uğraştırırsınız ki!"

buyurdu.. Sonra oradaki gençlerden birine döndü.. Bu genç beldenin yeni ders alanlarındadı.. Daha üç gün olmuştu bağlanalı.. Ve gelen grubun bildikleri tanıdıkları hemşerilerindendi..

"O dediğinizde ne var.. Üç günlük ihvanımız da onu bilir.. Yavrum, sen söyle bu kutuda ne var!"

Genç başını eğdi.. Bir kaç dakika öylece gözü yumuk kaldı.. Sonra başını kaldırdı:

"Efendim.. 18 bin alemi gezdim dolaştım.. Hiç bir şey noksan ve eksik değildi.. Her şeyi yerli yerince buldum.. Yalnız, bir anne kertenkeleyi yavrusunu ararken gördüm.. Bu kutunun içinde ise o yavru kertenkele vardır!"

Herkes donmuş kalmıştı.. Gelenlerin ve Şeyh Efendiyi imtihan edenlerin yüzleri de kızardı.. Özür ve af dileyip mübareğe bağlandılar, meclisinde yerlerini aldılar..
 

Zeynep Özmen

Kevok_84
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
3,306
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Allah razı olsun abi merakla okuyorum yazılarınızı maşallah güzel bilgiler veriyorsunuz bizlere.
 

ekvani

Asistan
Katılım
7 Ara 2006
Mesajlar
243
Tepkime puanı
0
Puanları
0
''kerameti kevniye dönemi kapanmıştır,ilmi kevniye dönemi başlamıştır''
diyor muhammed nurul arabi hz.
kerametleri ve hadiseleri kişilerle bütünleştirmede üstümüze yok maşallah ,hani herşey bizde idi.
 

BADUH

Asistan
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
506
Tepkime puanı
1
Puanları
0
SA,

Günümüzde böyle kerametleri olup da zahiren ve kat'iyyen gösterebilen İslam büyükleri var mı yoksa bunlar geçmişte kalmış menkıbe türü inanışlar mı?

Bizzat şahit olan var mı?

Zira ben bir cemaatin içinde keramet olarak addedilebilecek bazı tevafuklara bizzat şahit olmuştum.

İyi çalışmalar.
 

Arifane

Profesör
Katılım
27 Kas 2006
Mesajlar
843
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Bursa
derinlik


ALLAH'A (C.C.) İNANMAYAN BİNBAŞI ...

Şeyhim Es-Seyyid Şeyh Osman Nuri Bağdadi Hz.leri bahçede oturularken bir misafirin geldiği haber verilir. Misafir içeri alınır..

- Merhaba Şeyh efendi. Benim adım filan .. Ben bir Binbaşıyım.. Birçok ülkede gezdim, birçok şehirde.. Önüme gelen her dinin alimine bana Allah'ı ispat etmesini istedim.. Ne keşişi, ne hahamı, ne hocası bana istediğim şekilde tatminkar bir şekilde Allah'ı ispat edemedi... Ben de senin namını duydum.. Dediler ki Malatya'da bir şeyh var ismi Osman'dır.. Sen onun yanına git O sana Allah'ı ispat eder.. Şimdi soruyorum.. Hadi bana Allah'ı ispat et ...

- "Hele otur Binbaşım" der Şeyh Osman Nuri Efendi..(ks) "Lütfü Oğlum çay yap.. Binbaşımla içelim.." buyurur.. Binbaşının hatırını sorar..

- Hoş geldin sefa geldin binbaşım, durumlar nasıldır, ahval nedir? ..

Şeyh Osman Nuri Efendi (ks), hoş beşten sonra çaylar yudumlanırken söze başlar:

- Binbaşım falanca zamanda falanca memlekette falanca gün şöyle bir rüya gördün..

Rüyanda Sen bir gemide gidiyorsun ve bir hanımla tanıştın. Onunla hoş sohbet derken geminin güvertesine çıkmak istediniz, kadın önden sen arkadan çıkarken, sen kadına sarkıntılık ettin; tam denize düşüp balıklara yem olacaktın ki geminin seyran direğine denk geldin, onu tuttun ve denize düşüp boğulmaktan kurtuldun.

- Aman!!!.. Doğrudur.. İyi de ben bu rüyamı hiç kimseye anlatmadım, sen nereden biliyorsun?!! Sen Orada mıydın ki?.

- Binbaşım.. Senin inanmadığın ALLAH (c.c.) bana söyledi, ben de sana söylüyorum..

Bir bardak çaydan sonra Sultan Hz.leri gene binbaşıya dönerek:

- Falanca tarihte falanca memlekette falanca günde gene bir rüya gördün.. Rüyanda Ata binmiş son sürat gidiyordun.. O kadar süratli gidiyordun ki yolun bitip uçurumun sonuna geldiğini ancak atın tökezlemesi ve senin uçuruma düşmenle anladın.. Tam düşüp parça parça olacaktın ki bir el seni tutup kurtardı..

- Doğrudur.. İyi de ben bu rüyamı hiç kimseye anlatmadım, sen nereden biliyorsun?!! Sen Orada mıydın ki?.

Binbaşı.. Senin inanmadığın ALLAH (c.c.) bana söyledi, ben de sana söylüyorum..

Binbaşı ayağa kalkar ve Sultan Hazretlerine dönerek:

"Sen, haza Şeyhsin..İşte ben de senin şahadetinle Müslüman oluyorum.."

Der ve şahadet getirerek müslüman olur..


(Şeyh Osman Nuri Bağdadi Efendiye bağlı dervişlerinden birisinin oğlu, bizzat kendisi başka bir forumda bu kıssayı nakletmiştir.. Biz de ordan alıntıladık..)
dostum allah dostudur allah elidir allah dilidir allah gözüdür allah gönlüdür allah ondadır o allahtadır onlara hiç şüphe yok
 

Mevlevi

Paylaşımcı
Katılım
22 Eki 2006
Mesajlar
382
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Manavgat
Web sitesi
www.abdullahbaba.net
allah razı olsun kardeşim. allah bu allah dostlarının ihlası ile birlikte sayısını arttırsın inşaallah...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Baduh abi,

Dediğim gibi.. Keramet haktır, Allah'ın bir lutfu ihsanıdır.. Allah'ın keremidir.. Hatta mana verirler derler ki "kerem"den "keramet" olmuştur..

Yine dediğim gibi önemli bir konu, olması gereken şart, gerekli bir husus da değildir.. Velinin, velayetini ispat için keramet şart değildir..

Şah-ı Nakşibend'e demişler:

"Madem ulusun, öyleyse bir keramet göster!"

Tabi, bir Veliden böyle bir talepte bulunmak da bi-edep, ama oluyor işte..

Mübarek buyurmuş:

"Bizim bu kadar günah ile yeryüzünde iki ayağımızın üzerinde dolaşmamızdan daha büyük bir keramet olur mu? Yoksa yer bizi yutmalı, gök üstümüze akmalıydı!"

Şu tevazuya bir bakar mısınız..

Özellikle Nakşiler, keramete önem vermiyorlar zaten.. Hatta Nakşi meclislerinde derler:

"Uçmaksa kuşlar da uçuyor, suda yürümekse suda kertenkele de yürüyor! Ama bu halleri ile yine afedersiniz hayvandırlar.. Demek mesele uçmakta kaçmakta değil; mesele Allah'a olan kulluğundadır.."

Bununla birlikte keramete önem veren, şart koşan Tarikler de var.. İnkar edilmez.. Çünkü Velide keramet zuhur eder.. Allah'ın izniyle..

Mesela Abdulgadir Geylani Haretlerine bir İsevi demiş:

"Bizim Peygamberimizin ölüleri diriltmesi meşhurdur! Ya, Muhammed bunu yapabilmiş mi?"

Mübarek:

"Gel benimle" diyor.. Mezarlığa varıyorlar.. "Gum bi iznillahi Teala" diyor ve oradaki kabirlerden birinden bir adam diriliveriyor! Çıkıyor kabirden..

Kalkan kimse diyor ki:

"Bak, bu Zat Muhammed AS'ın şeriatine tabi bir kimse iken bu imkansız fiili işliyor da neden Hz. Muhammed yapamasın ki!"

Sonra tekrar kabrine dönüyor..

Tabi bize sihir, göz boyama gelir.. Ama öyle değil işte!

Yine anlatırlar:

Her yanda kalabalık Tekkelerin olduğu bir zamanda, bir Tekkenin sadece iki dervişi var imiş.. Şeyh Efendileri ile başbaşalar.. Bir zaman sonra kalabalığa heves ediyorlar:

"Efendim, ne olaydı, herkesin Tekkesi gibi bizimki de kalabalık olsaydı.."

Mübarek tebessüm etmiş bunlara.. Sonra çarşıya çıkarmış.. Ortaya bir ölü tavuk koydurmuş.. Bir el hareketiyle tavuğu canlandırıyor! Tabi halka açık meydan.. Olayı gören, duyan akın ediyor Tekkeye.. Öyle kalabalıklaşıyor ki bizim iki derviş dış kapının eşiğinde kalıyorlar.. Artık, görüşmek konuşmak ne mümkün.. Bu sefer üzülüyorlar tabi..

Bir namaz vakti mübarek namaz kıldırıyor.. Tabi afedersiniz eğilip kalktıkça yellenme sesleri geliyor mübarekten.. Aşikar.. O halde namaza devam ediyor.. Selam veriyor ki arkasındaki cemaat tümden kaybolmuş! Yalnız iki dervişi kalmış.. Diğerleri abdestsiz namaz kıldırıyor diye terk edip gitmişler.. Sonra mübarek beline sardığı hayvan bağırsağını çözüyor.. Meğer o sesler hazırladığı o düzenekten gelirmiş! Bele sarılandan çıkan ses hiç abdesti bozar mı?

"Ya yavrum.. Kalabalığa ne var! İstesek bundan da fazla insanı başımıza toplarız.. Ama o değil, az olsun, öz olsun..

Gördüğünüz gibi, bir pırrla gelen iki tısla gitti!"

"Pırr" dediği, Tavuğun canlanması.. "Tıss" dediği namazdaki hali, belinden çıkan sesler..

Sormuşsunuz, bu zamanda var mı?

Olmaz mı..

Mutlaka şahit olanlardan aramızda olan vardır..

Eğer sözüme inanır itimad ederseniz ben de şahit oldum.. Hem de fazlasıyla..

Ama hiç önemli değildi.. Halen de bir önem arz etmiyor..

Çünkü kerameti gösteren kemalat sahibir ama, kerameti görenlerin kemali zerrece de olsa artmaz.. İnsanın terakkisine, güzel ahlak sahibi olmasına faydası yok yani.. Kemalat, inanç ile, ihlas ile, amel ile, manevi cihad ile artar! Keramet ilen değil..

Bu neye benzer biliyor musunuz?

Hz. Ebu Bekir Efendimiz, Peygamber Efendimizin Mucizelerini gördüğü için mi inanmış ve Sıddık-ı Ekber olmuştur; yoksa Ona olan inancından, aşkından, teslimiyetinden mi?
 

BADUH

Asistan
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
506
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Baduh abi,

Dediğim gibi.. Keramet haktır, Allah'ın bir lutfu ihsanıdır.. Allah'ın keremidir.. Hatta mana verirler derler ki keremden keramet olmuştur..

....


Bu neye benzer biliyor musunuz?

Hz. Ebu Bekir Efendimiz, Peygamber Efendimizin Mucizelerini gördüğü için mi inanmış ve Sıddık-ı Ekber olmuştur; yoksa Ona olan inancından, aşkından, teslimiyetinden mi?

SA,

Hocam elinize ağzınıza sağlık. Çok güzel açıklamışsınız.

İyi çalışmalar.
 

tunco

Üye
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
62
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bananas Republic
SA,

Günümüzde böyle kerametleri olup da zahiren ve kat'iyyen gösterebilen İslam büyükleri var mı yoksa bunlar geçmişte kalmış menkıbe türü inanışlar mı?

Bizzat şahit olan var mı?

Zira ben bir cemaatin içinde keramet olarak addedilebilecek bazı tevafuklara bizzat şahit olmuştum.

İyi çalışmalar.

eee Bak sen olmuşsun bende şahit oldum epey insanda şahit olmuştur sanırım.
 

MiHRiMaH

Son gülen... :/
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
2,752
Tepkime puanı
769
Puanları
0
Konum
İstanbul...
SA,

Günümüzde böyle kerametleri olup da zahiren ve kat'iyyen gösterebilen İslam büyükleri var mı yoksa bunlar geçmişte kalmış menkıbe türü inanışlar mı?

Bizzat şahit olan var mı?

Zira ben bir cemaatin içinde keramet olarak addedilebilecek bazı tevafuklara bizzat şahit olmuştum.

İyi çalışmalar.

Keramet çok da makbul görülmüyor mübarekler arasında diye biliyorum... Çünkü keramet verilen kişi kerametini gösterdiği takdirde onun maneviyatından gidiyor bildiğim kadarıyla... Ve anlatılması halinde de elinden alınıyor... Böyle şeyler de var yani... Bİr de tabii neden inanmak, bağlanmak için karşıdan herşeyi bekliyoruz ki? Keramete inanacaksa ne hayrı kaldı o inanmanın... Bİldiğim kadarıyla böyle inananlar çok makbul olmuyor, eğer sonradan ciddi bağlamda dönmezse o yola, makbul değil yani... Sır işler... Sır ilimler... Rabbim anlamak nasib etsin... Anlayışımızı açsın... Dua işte lazım olan bize...
 

ozti

Asistan
Katılım
19 Ağu 2006
Mesajlar
468
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
39
Allah razı olsun hirahos çok kıymetli bilgiler paylaşmışsınız bizimle.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Bu hayırlara vesile olan kardeşimizi hatırladınız değil mi?.

Efendi kardeşim, sırf sizin hatırınıza; size selam ve hürmetlerimi iletmek için yazıyorum, takipteyiz, okuyoruz; sizin de kıymetli yazılarınızı okumak istiyoruz.

Ve's Selamu aleykum ve Rahmetullah ve berekatuh :ppty
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Büyükler: '' En büyük keramet istikamettir'' demişlerdir.Saniyen ''Beş vakit namazda ihdinassıratal keramet değil, ihdinassıratal mustakim diyoruz'' demişlerdir.Bu sözler kerametin olmadığını değil, istikametin üstünlüğünü bildiriyor.
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,062
Tepkime puanı
1,416
Puanları
113
Konum
Muamma...!
Bayağıdır gözükmüyordun ortalıklarda yine zuhur ettiğine göre vardır yine bir derdin. Kerameti ispat etse ne olur etmese ne olur. Veliler kerameti gizlemeyi sever. Aslolan istikamettir der. İspat eden biri çıksa senin istidraç deyip reddetmeyeceğin ne malum ki. Görecek göz lazım önce. Bakmakla görmek bir değil. Nice bakanlar var ki gördükleri hiçten ibarettir. Nice gözü kapalı olduğu halde öyle şeyler görenler var ki insanların birçoğu bilse gıpta ederler. Bunun delili de rüya alemidir. Rüyada cennet , cehennem, mahşer ve bilinmeyen birçok şeyin görüldüğü vakidir. Ama herkes göremiyor.. Fikrin ne ise zikrin odur. Hayalin , düşüncen ne ile sınırlı ise rüyalarında onlarla sınırlıdır.
 
Üst