M.Engin Noyan / Kur’an Günlüğü

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Münib Engin Noyan (d 1953, İstanbul) Türk tiyatrocu
İstanbul Alman Lisesi ve Viyana Üniversitesi Felsefe Fakültesi Tiyatrobilimi Enstitüsünde eğitim gördü Türkiye'ye döndükten sonra bir müddet İstanbul Şehir Tiyatroları'nda yönetmen ve dramaturg olarak çalıştı Bir dönem Avrupa'nın çeşitli yörelerinde, örneğin Fransa'nın güneydoğu şehir ve kasabalarında eşi ile birlikte çok başarılı yahudi tiplemeleri yapmaktaydı Halk deyimi ile bir vakit önce "hidayete erdi" ve şimdilerde yurtiçinde ve yurtdışında konferanslar veriyor, dini sohbetlere katılıyor, ilahiler seslendiriyor Başlıca eserleri: Oma (1999), Kur’an Günlüğü 1 (2000), Kur’an Günlüğü 2 (2000), Herkes İçin Kur’an Okuma Rehberi (2000), Kur’an Günlüğü 3 (2001), Müslüman Kardeşimle Sohbetler (2001), Müslümanım Elhamdülillah (2001), Dikkat Misyoner Var (2002), Teyakkuz Yazıları (2002), Dikkat Münafık Var (2003), Aşk Düşünce Yollara (2003), Yeni Başlayanlar İçin Namaz Rehberi (2003), Sohbetler 1 (2005), Sohbetler 2 (2005), Mein Qur’an Tagebuch (2006), Hadis Günlüğü (2007)


vikipedi
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
9789756027080.jpg


"Kur`an Günlükleri`mi üç mütevazı kitapçık halinde neşrettikten sonra," Hadis Günlükleri"mi de neşretmek adeta, tabir caizse, "vacib" oldu. Aslında buna bu fakiri, ey benim sevgili okuyucularım, siz teşvik ettiniz. Hak Teala, azze ve celle, cümlenizden razı olsun. İtiraf etmeliyim ki "Hadis Günlüğü" tutmayı, "Kur`an Günlüğü" tutmaya başladıktan çok sonra akıl ettim. Hadis-i Şeriflerin mübarek Kur`an`ı en güzel, en doğru şekilde anlayabilmek, sonra da alabildiğine içselleştirip hayata aktarabilmek konusundaki önem ve değerlerini elbette ki biliyordum ama, onlarla bu kadar hemhal olmamıştım doğrusu! Beni bu son derece önemli ve bir o kadar da zevkli ve heyecan verici uğraştan alıkoyan, bazı Hadis-i Şerifler`in sıhhati konusunda sık sık gündeme getirilen tartışmalar olmuştu."
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45




Güçlü kurgusu, şaşırtıcı karakterleri ve Münib Engin Noyan'ın kendine has anlatım uslûbuyla tadlanmış düşsel bir roman... 1996 yılında New York'ta Müslüman bir zenci kadının dünyaya getirdiği beyaz bebek, annesi dahil bütün aileyi büyük bir şaşkınlık içinde bırakır. Bir kişi hariç: "mucize" bebeğin dedesi Prof. Dr. Abdulhakîm Osman. Olayın altında yatan hikâye, dinleyenleri/okuyanları daha da büyük bir şaşkınlığa düşürecek ve bambaşka dünyalara sürükleyecek müthiş bir aşk hikâyesidir. 1800'lü yılların ortasında Üsküdar'da başlayıp, önce Ege denizinin küçücük bir adası, sonra da İspanya üzerinden Teksas'ın bir kasabasına kadar uzanan bir aşk hikâyesi... Bilâl ile Rabiâ'nın aşklarından doğan beklenmedik ve çarpıcı bir yolculuğun seyir defteri. Aşk Düşünce Yollara / Hikâye-i Bilâl'de Münib Engin Noyan'ın keyif veren, akıcı anlatımıyla Bilâl'in, Rabiâ'nın, Osman Hoca'nın, Yorgo Vassilidis'in, Harula'nın, Hacıbey Sungur'un, Hacı Tayyar Reis'in, Gaetano Dragonetti'nin, Onnik Efendi'nin ve Winnie'nin şaşırtıcı, gizemli dünyalarına gireceksiniz... Daha önce benzerleriyle hiç karşılaşmadığınız bir dünyaya... Aşk Düşünce Yollara roman dizisinin ilk kitabı olan Hikâye-i Bilâl, kahramanlarıyla ve sıradışı olay örgüsüyle bizi heyecandan heyecana sürükleyecek, şaşırtacak, derin derin düşünderecek, kâh güldürüp, kâh ağlatacak ve bu özellikleriyle bitmesini istemediğimiz başucu romanlarınızın arasında yer alacak! Sefer Bitmez, "Kuş Bakışı
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
117495.jpg


Şubat 2011

"Kur'an Günlükleri" asla akademik değeri olan bir çalışma iddiasında değil, olamaz da -buna bencileyin fakirin ne ilmi yeter, ne görgüsü-bilgisi, ne de feraseti. Bunu herkes bilir, bilmeyenler de bilvesile öğrenmelidir. "Kur'an Günlükleri", Rabbine kulluk edebilme ateşiyle yanan, bunun için de O'nun İlahi Kelamında, mübarek Kur'an'da beşer diline döktüğü Murad-ı İlahisine aşk ile cehd ederek anlamaya-kavramaya, giderek içine sindirip hayatının ayrılmaz bir parçası haline getirmeye çalışan herkesi, tabii ki önce Müslümanları, sonra da aklı eren, gönlü coşan her türlü inanç sisteminin mü'minlerini, Hakikat Bilgisinin bu eşsiz ve nihai kaynağıyla kendi öz gayretiyle muhatap olmaya, kucaklaşmaya, yani bir anlamda kendi "Kur'an Günlüğü"nü tutmaya bir davettir aslında.
 

ahsensena

Paylaşımcı
Katılım
31 Ara 2010
Mesajlar
107
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Konum
bursa
rabbim razı olsun bilgilendirme için elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
120137.jpg


Nisan 2011

“Oma...”’yı, bu çok özel kişisel hatıratı yayınlayarak kamuya açmaya karar vermemin asıl sebebi, kendini ne kadar değersiz ya da önemsiz kabul ederse etsin, herkesi, kendi en yakınlarına kendine dair yazılı bir belge bırakmaya özendirmek çünkü insan ancak kendiyle hesaplaşarak “insan” olur ve bir toplumun, bir dönemin gerçek tarihi ancak kendiyle hesaplaşan “insan”ların yazdıklarıyla belgelenir.

“Oma…” yalnızca bu ülkenin çok özel bir döneminin, çok özel bir tanıklığının belgesi değil, aynı zamanda bir davettir: kişisel bir tarih şuuru geliştirebilmek için anı yazmaya, hoşgörüye, önyargısızlığa ve herkesi “kendi-yalnızca kendi” olmaya açık bir davet!
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
129014.jpg


Aşk Düşünce Yollara 2

Kasım 2011

Münib Engin Noyan’ın yıllardır beklenen romanı...

… ve Râbia!

Güçlü kurgusu, şaşırtıcı karakterleri ve Münib Engin Noyan’ın kendine has anlatım üslûbuyla tadlanmış “Aşk Düşünce Yollara” adlı roman üçlemesinin ikinci kitabı olan “Hikâye-i Râbia”da onun başına gelenleri öğreniyoruz!

Tıpkı gönlünün sultânı Bilâl gibi, bu defa Râbia’da savruluyor kaderinin fırtınasında…

“Hikâye-i Bilâl”de yer alan olaylar ve ilişkiler zincirinin bazı halkları çözülürken, onlara yeni halkalar ekleniyor, girift ve alabildiğine şaşırtıcı gelişmeler birbirini kovalıyor.

… ve Yûsuf Bilâl!

1856 yılında sevk-i kaderle varlığından bile haberdâr olmadığı Amerika’ya savrulmuş olan ceddi Bilâl’in akıllara durgunluk veren macerasından 156 yıl sonra, ecdâd yurdu Türkiye’ye, Istanbul’a, Üsküdar’a geliyor!

Ve Yûsuf Bilâl, İmam Bilâl’in ve ölümsüz aşkı Râbia’nın izlerini bulmaya çalışırken kaderin bilinmezleri şaşırtıcı bir şekilde tecellî ediyor…

Hülâsâ, “Hikâye-i Râbia”, yepyeni kahramanları ve sıradışı olay örgüsüyle yine heyecandan heyecana sürüklüyor, şaşırtıyor, derin derin düşündürüyor, kâh güldürüp, kâh ağlatıyor.
 

rahlem

Asistan
Katılım
31 Mar 2008
Mesajlar
209
Tepkime puanı
34
Puanları
0
Uzun zamandır beklediğim bir kitap paylşım için çok teşekkür ederiz...
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Aşkla iştiyakla bekleyenlere müjde!


Hikâye-i Bilâl’den sonra sabırsızlıkla ve heyecanla beklenen hikâyenin ikincisi de tamamlandı.


Kafaya yazmıştım ama!

Arkadaş sohbetlerinde tavsiye edilen kitaplar vardır hani, mutlak okunması tembihlenen. İşte bu meclislerde ve daha birkaç yerde methini duyduğum “Aşk Düşünce Yollara” kitabını çok akıllıyım ya hafızaya nakş ettim güya. Tabi sırada her zaman istifli okunması gerekenler olduğundan sebep o bir müddet unutuldu. Ta ki bu yaz Beyazıt Kitap Fuarında kitapla göz göze gelene değin. Atmaca gibi atlayıp bir hamlede aldım daha doğrusu kaptım da diyebiliriz. Okumam lazımdı bu kitabı diyerekten. Eve gelince yine elde okunmakta bulunan kitap olduğundan usulca raftaki arkadaşlarının yanına yerleştirildi. Nihayet ikincisi çıktığı haberi alınınca şimşek çakar gibi doğrulup ben daha bunun birincisini okumadım eyvahları arasında eldekinden müsaade alınıp hemen kitabın kapağı açılıverdi. Zaten bir açtığımı biliyorum bir de bitirdiğimi. Ev halkı telaşa düştü, saatlerdir odaya kapanıp ne okuması bu böyle? Anne iyi misin? Allah Allah ya ağız tadıyla bir kitaba gömülemeyecek miyiz? Karnınız tok, sırtınız pek! (Giderek annem gibi konuşmaya başlıyorum galiba!) Ertesi gün çarşıya çıktığımda fellik fellik kitabı arayıp da bulamadım tabi ne umuyordum ki zaten. Yahu bir defa da şu kitaplar çıkar çıkmaz getirin de beni şaşırtın kitapçılar ya! Huylu huyundan vazgeçmez ya illaki soracağım ben de. Neyse aşk düştü bir kere yola, ben de tuşların ardı sıra iki gün sonra kitabım elimde, yine kapandım odaya okudum mu yoksa içine mi düştüm orası muallâkta. Ama bitirdiğimde çehreme yayılan neşenin evin içerisine doğru sirayet ettiği vâki.

Aşkın doğduğu topraklar

Bilâl’in Hikâyesi 1856’nın Üsküdar’ında başlıyor ve 1990’ın New York’una uzanıyor. Biz de bu serüvenin nasıl olup da Amerikalara kadar geldiğinin izini sürüyoruz. Lâkin öyle kuru kuruya değil. Ayet-i Kerimeler, birbirinden kıymetli sözler ve dualar katığımız oluyor. Misal; Bilâl’in dilinden düşürmediği “Ya Hayy, Ya Kayyûm la ilahe illa ente” zikri. Sonra çaresiz kalıp, içi sıkıldığında birden “Allah kuluna kâfi değil mi” mübarek ayet-i kerimesini hatırlayıp pişman olarak “şüphesiz Allah bizimle beraberdir” buyurmuş olduğunu bile bile(!) Affet Ya Rabbi, diyerek tövbe etmesi. Her ne olursa olsun derde dûçar iken, derman bulduğunda, özlediğinde, uğruna her şeyi göze alabileceği sevdiğinin hasretini en yakıcılığıyla hissettiğinde dahi asla haddi aşmıyor. Sürekli Rabbiyle konuşuyor ve dua üstüne dua ediyor. Ve namaz hassasiyeti vakit namazı ile sınırlı olmayan, içini ferahlatmak için hacet namazı, şükür namazı ve saatler süren secdeler. Uzun uzun alınan, gönle huzur veren Allah’ın selamı. Müslümanca yaşamak bu olsa gerek diye düşünmeden edemiyorsunuz.

Sıra Râbia’nın hikâyesinde

Bilâl’in cephesinde olanları okuduktan sonra haliyle Râbia’nın başına ne geldi diye soranlar cevabını ikinci kitapta öğreniyorlar. Elbette yine sene 1856 fakat diğer zamanda 2012’deyiz artık. Torun Bilâl hasretle Üsküdar sokaklarını arşınlıyor. Yalnız değil tabi meşhur İstanbul simidiyle, çayını yudumlarken, boğazın muazzam manzarasının eşliğinde denizin kokusunu içine çekerken ve ara sokaklarda büyük dedesinden kalma bir iz ararken o kadar canlı ki bizi de peşinden sürüklüyor. Ayrıca kitabın dili şahane. Şöyle ki; eski İstanbul Türkçesi dedikleri harikulade latif dil var ya, aynıyla vaki. Bu dili kullanan insanlar küfür etmeyi akıllarının köşe kıvrımlarından bile geçiremezler diye düşünüyorsunuz. Herkes böyle güzel konuşsa kötü söz etmek kimin kalbine düşer ki zaten. “Şerefyâb olurum efendim, elhâk öyle, hoş gördüm, sefâ buldum, ma’almemnûniyye validem sultânım, medyûn-ı şükrânım bunlardan sadece bazıları (elbette Word efendi bu latif lisana “yabancı” olduğundan cümlesinin altını çiziktirdi)

Edebiyat işte bu!

Yeri geliyor ağlıyorsunuz, yeri geliyor tebessüm ederken yakalıyorsunuz kitabı okurken kendinizi. Hatta tüylerinizi diken diken edip, ürperttiği bile oluyor. Söylemedi demeyin sonra. Kısacası Münib Engin Noyan romanında, aşkı sadece dile düşürüp, pespaye edenlere edepli aşkı, edebi bir dille anlatıyor. Yusuf Bilâl kitabı okuyanlara ilk bakıştaki aşkını hissiyatından yola çıkarak ne de güzel tarif ediyor ve her zamanki gibi dedesinin anlattıklarından destek alıyor. “Hakiki aşkı yaşamaya liyâkat gösterebilenlerin düştükleri yollar, hakiki bir aşk yaşamayı hak edenleri mutlaka birbirleriyle buluştururlar!

İsminden sebep aşk romanlarını küçümseyenler kervanına iştirak ederseniz pişman olabilirsiniz. Çünkü çok sağlam karakterlerden ve sıkı olaylarla örülmüş değme maceralara taş çıkartacak bir kurguya sahip. Ayrıca romanın üçleme olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Hadi bakalım bekle de dur şimdi üçüncüyü nasıl bekleyeceksek!

F.Kebire Gündüz Karaaslan aşk ile yazdı
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
132389.jpg


Hadis Günlüğü
Şubat 2012

Yıllar süren, uzun ve yorucu bir arayıştan sonra nihâyet Hak ve Hakîkat'i bulabilmiş olmanın büyük heyecanı içinde, bana mutlaka ve bir ân evvel Hadîs-i Şerîf'ler ve siyer ile de tanışıp onlarla iyice hemhâl olmam gerektiğini hatırlatan Mü'min ve de Mü'mine Müslüman kardeşlerime, Hz. Ömer'e (r.a.) atıfta bulunarak "Kefânâ Kitâbullâh!" - "Allah'ın, azze ve celle, kitâbı bize yeter!" diyordum. Büyük bir nezâket göstererek fazla ses çıkartmıyorlardı bu ukalâlığıma besbelli Hz. Ömer'e (r.a.) hürmeten ve henüz hidâyet bulmuş bir kardeşlerini fazla zorlamamak, hatta kırmamak için. Doğrusu ben de o günlerde bu tavrımın, tâbir câizse, "câhiliye entelektüelliği" dönemimin henüz kurtulamadığım bir tortusundan kaynaklandığını farkedemiyordum bir türlü; öylesine kapılmıştım, kendimi haklı görmenin tatlı sarhoşluğuna! Tâ ki, günlerden bir gün, içlerinden biri, cân dostum, azîz ve muhterem kardeşim İsmet Uçma "Hakk Te'âlâ, azze ve celle, ondan ebediyyen râzı olsun- ben "çiçeği burnunda tâze Müslüman"ı şöyle adamakıllı bir sarsıp silkeleyip, yine tâbir câizse, "nefs-i entellektüelliye"mi kırmanın artık kaçınılmaz hâle geldiğine karar verip de: "İyi söylüyorsun, doğru söylüyorsun ama, Hz. Ömer (r.a.) bu sözü söylediğinde, Hz. Peygamber (s.a.v.) sağdı henüz! Kitâbullâh'ın hayata en doğru şekilde aktarılabilmesi için sözleriyle, davranışlarıyla ortaya koyduğu rehberlik, canlıydı, gündelik hayatın tabiî, olmazsa olmaz bir parçasıydı! Hz. Ömer'in (r.a.) bu çıkışışını, bu çerçeve içinde değerlendirmezsen eğer, yarın, Allah muhafaza, çok pişman olabileceğin vahim hatalara düşersin! Gel, sen akıllı adamsın, sen sen ol ve bir ân evvel Hz. Peygamber'in örnek hayatı ve hadîsleriyle tanış. Göreceksin, yepyeni bir ufuk açılacak sana o zaman. İnan, Âlemlerin Rabbi Yüce Allah'ın, azze ve celle, dîni İslâm'ı en doğru, yâni Murâd-ı İlâhî'ye en uygun şeklide yaşamanın başka yolu yok!"
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
zbk358749jh857-250.jpg



En güzel günlük Kur’an günlüğüdür


Engin Noyan’ın Kur’an Günlüğü kitabı, Kuran’ın hayatımızdaki yerini sorgulayan metinlerden oluşuyor.


Engin Noyan, işini ciddiyetle yapan, başladığı işi en ince ayrıntısıyla kavramaya çalışan bir gönül insanıdır. Onun bu ciddi duruşunun yanında arada bir kalpleri yoklayan, hizaya çekmeye çalışan iğneli nükteleri de vardır.
İlk başlarda kendisi için tutmaya başladığı günlüklerini daha sonra kitaplaştıran Engin Noyan; Profil Yayınları’ndan çıkan Kur’an Günlüğü kitabında Kur’an’ın hayatımızdaki yerini sorgulayan metinlerle, halk içinde yanlış bilinen ve bilinmeye devam edilen birçok gerçekle yüzleştikçe, hayattaki asıl amacın Kuran’ı doğru anlama ve anlatma olduğunun idrakine vararak bildiği yolda yürümeye devam ediyor.
Engin Noyan, halkımızın bir kısmındaki Kur’an algısından yola çıkarak, Kuran’ın yeri üzerine bir tespit çalışmasına giriyor. Yıllardır evlerde en yüksek yerlerde saklanan, işlemeli kılıflar içinde hiç dokunulmadan muhafaza edilen Kur’an’a karşı gösterilen bu saygı ifadesinin sanki bir ayetin emriymiş gibi uygulanmasına karşı oldukça sert bir çıkış yapıyor. Kuran’ın asıl yerinin duvarlar, kılıflar değil; insanların içinde en güzel yerde olması gerektiğini vurguluyor.
Kur’an’ın hayatımızdaki yeri nedir?
Hayattaki öncelikleri belirlemek gerek. Bu önceliklerini belirleyen kişiler yönlerini de doğru belirlemiş kişilerdir. Kendine Kur’an’ı rehber edinmiş kişilerin bütün çizgileri Kur’an yönünde olunca karmaşık gibi görünen her şey de hizaya girmeye başlayacaktır. Bunun yolunun “anlamak”tan geçtiğini söyleyen Engin Noyan; “yüzünden okumak” kavramı üzerinde de duruyor. Halkımızın genel temayülünün Kuran’ı yüzünden okumaktan yana olduğunu, anlamak üzerine bir gayretin çok da gösterilmediğini, öğrenmenin aynı zamanda sorumlu olmayı da beraberinde getireceği için Kuran’ı anlamak istemekten kaçınmanın bir tür saklanma olduğunu söyleyerek önemli tespitler de yapıyor.
İlle de meal, ille de tefsir
“Anlayarak inanmak.” Hayatın en başına konması gereken temel kural bu olmalı. Kulaktan dolma bilgilerle değil, bilgiye kaynağından ulaşmak. Engin Noyan bunu hayatının düsturu haline getirmiş. Kur’an’ı anlamak ve anlatmak üzerine mesafelere aldırmadan uzun yollar kat ediyor. Kur’an’ı anlamanın rehberi olarak da meal ve daha çok tefsiri öneriyor. Tefsirdeki başucu kitabı Muhammed Esed’in Kuran Mesajı. Günlüklerindeki örnekleri de genelde bu tefsirden veriyor.
Kur’an başlı başına bir mesajdır. Bu mesajın daha iyi anlaşılabilmesi için meal ve tefsir ayrılmaz bir ikili olarak sürekli el altında tutulmalıdır. Engin Noyan, hayatını Kur’an’a adamış. Bunu yazdıklarından anlamak mümkün. Kur’an’ı anlama çalışmalarını birkaç tefsirin rehberliğinde götürmesi, hepsinden ayrı bir zenginlik kazanmak istemesi bunun en büyük ispatı.
Engin Noyan’ın günlüğündeki mesaj açık. Kur’an’ı hayata uygulamak ve yüzünden okumak yerine içine girmeye gayret etmek. Çok da haklı. Rabbin bizlere gönderdiği mesajları anlamadan geçen ömür beyhude değil de nedir?

Mustafa Uçurum okudu yazdı
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
phpthumb-generated-thumbnail.jpeg

Sohbetler, okura bir tefekkür sahası açıyor



Münib Engin Noyan’ın ‘Sohbetler’ adlı kitabı, hâl-i pür melâlimizin tefsiri konusunda yazılmış eserlerden bir tanesi olarak tanımlanabilir..



Münib Engin Noyan’ın Profil Yayınları’ndan 2011 yılında çıkmış olan Sohbetler adlı kitabı,hâl-i pür melâlimizin tefsiri konusunda yazılmış eserlerden bir tanesi olarak tanımlanabilir. Biz iddialı bir giriş yapıyoruz fakat satır aralarından çıkan esintiye dayanarak müellif bu esere ancak “mütevazı bir katkı” diyecektir.
Toplumsal çürümenin, bireylerin Kur’ân’dan çözülmelerinden kaynaklandığını dile getiren bu eser, çözülmenin referans noktalarını sunuyor. Ayrıca kendimizi referans noktalarına arz etme gerekliliğini hatırlatıyor, hatta bunu akıcı üslubuyla zorluyor. Kitabın sonunda kendinizi, referans noktalarına arzınızın cevabını almış bir şekilde buluyorsunuz.
Engin Noyan, kişisel tariflerin altında, nefessiz kalmış manalara Kur’ân ile el atmadan manaların nasıl çürüdüğünü tarif etmeye çalışıyor. Bu tarifini Muhammed Esed’den “Bir medeniyetin manevi değerlerine hayran olmadan, felsefî, fikrî ve estetik bakımdan taklid edilmesine fiilen imkân yoktur” alıntısıyla da adeta taçlandırıyor.
Okuyucuya derin bir tefekkür sahası açıyor
Noyan, kelimenin ‘sözcük’, hayatın ‘yaşam’, cevâbın ‘yanıt’ olduğu bir dönemde Müslüman çocukların yetiştirilirken ufuklarının hangi fikirlerle kirletildiğine temas ediyor. Müellife göre istikamet açısını Kur’ân ve sünnetten alan kişiler bu hayatta zorlanmayacaklardır.
Maksadından sıyrılmış bir okumanın “İkra”nın yanından geçemeyeceğini müşahhas delillerle ifade eden müellif, kitap boyunca kelimeler ve kavramları Kur’ân’ın talim ve terbiyesinden geçirmektedir. Müellif, te’dip edilmemiş bir aklın kalb ile bağının çözüleceğini ve bu çözülmüş/ çürümüş bağdan edepli kelime ve kavram çıkamayacak olmasının delillerini akleden kalblerin önüne getirmektedir.
Firavun sarayında Âsiye olmanın telaşını, Firavunun maksadını kavramlar ve ayetler ışığında anlatan müellif, okuyucuya derin bir tefekkür sahası açmaktadır. Okuyucu, akleden kalbini bu eserin mütevazı fikirleriyle kesiştirirse, umulur ki yeni ama Kur’ân’a atıf yapan bilgilere de ulaşacaktır. Bahsekonu bu fikirlerin kaynağı ne akıl ne de sadece kalb olacak; doğru bir ifadeyle, fikirlerin kaynağı akleden kalb olacaktır. Tahmin ediyoruz ki bu eserin okuyucuya en büyük katkısı belki bu noktadan olacaktır.
Özetle ifade etmek gerekirse; müellif, sohbetlerine katılma fırsatı bulamayanların sohbet havasında okumalarını sağlayacak, anlaşılması kolay ve okuyucuya fikretmeyi öğretme niteliği taşıyan bir eser ortaya çıkarmış.
Profil Yayınları’ndan çıkan ve özellikle ümmetin derdiyle dertlenenleri okur kitlesi olarak alan Sohbetler adlı kitap, okuyucunun da dikkatini özellikle bu noktaya çekmeye çalışıyor.

Sefa Çetinkaya yazdı
 
Üst