girdap
Ordinaryus
- Katılım
- 8 Şub 2007
- Mesajlar
- 2,541
- Tepkime puanı
- 252
- Puanları
- 0
Araplar ona Ebu Şüheda, yani şehitlerin babası diyor. Çünkü o, İsrail savaş uçaklarından atılan bombalarla aynı anda dört çocuğunu birden kaybetmiş..
"Çocuklar genelde kendilerine babalarını örnek alırlar. Ben ise kendime evlatlarımı örnek alıyorum. Ayrıca çocuklarımın babalarıyla gurur duymalarını istiyorum. Bundan dolayı mazlumlar için düzenlene her etkinliğe katılıyorum. Mavi Marmara gemisine de çocuklarımın babalarıyla gurur duyması için katılmıştım." Bu sözler Lübnan'lı Hüseyin Şükür'e ait. Suriye'nin Lazikiye şehrinde birkaç hafta önce biraraya geldiğimiz Hüseyin Şükür Ortadoğu'nun acılı babalarından biri. Onun hikayesi ise Ortadoğu'da yaşananları, İsrail'in katliamlarını takip edenler için aslında pek de yabancı bir hikaye değil. İsrail askerleri 2006 yılındaki Temmuz savaşında Hüseyin Lükür'ün Lübnan'ın Nabaşit kasabasındaki evine bomba yağdırmışlar ve bu bombardıman esnasında Şükür'ün 4 çocuğu ve eşi hayatını kaybetmiş. Bir taraftan Hüseyin Şükür'ün yaşadıklarını dinliyorum, diğer taraftan da kendimi Şükür'ün yerine koymaya çalışıyorum; ama yapamıyorum. Olmuyor işte. Empati yapmak, bir kaç saniyeliğine de olsa kendimi Hüseyin Şükür'ün yerine koymak kalbime büyük bir acı veriyor. Anneler babalar, çocuklarının en küçük bir acı duymasına dayanamazken bu adam nasıl oluyor da 4 çocuğunu birden kaybetmenin acısına dayanabiliyor. Cümlelerimi özenerek kuruyorum, sorularımı da hep çekinerek soruyorum. Sonra acılı baba anlatmaya devam ediyor: "Böyle bir acıya katlanmak bir baba için çok zor. Fakat Allah verdi, Allah aldı. Zaten inancım olmasa böyle bir acıya da zor katlanırdım. Başka babaların benim yaşadığım acıları yaşamasını istemiyorum. Bundan dolayı da İsrail'in yok olması için mücadele ediyorum. Çünkü İsrail tamamen yok olmadığı sürece Filistinli, Lübnanlı çocuklar ölmeye devam edecekler."
Hukukçu, ressam, esnaf ve bir lise öğrencisi..
Hüseyin Şükür çocuklarını anlatmaya başlıyor. Kimi zaman heyecanlanıyor, kimi zaman da hüzünleniyor. Gözleri ise zaman zaman nemleniyor. Önce büyük oğluğunu tanıtıyor bize, "Büyük oğlum Muhammed hukuk fakültesinde öğrenciydi. Çok zeki bir çocuktu. Öğretmenleri Muhammed'i çok severdi. Bilal'in ticari zekası vardı. İnternet cafe işletip ordan para kazanıyordu. 17 yaşındaki Telal ise çok güzel resimler çiziyordu. Yaşasaydı ileride büyük bir ressam olurdu. Telal'in şehit olmadan önce çizdiği resimleri internet sitelerinde yayınlıyoruz. En küçük oğlum Yasin ise şehit olduğunda daha 15 yaşındaydı. Yasin de liseye daha yeni başlamıştı. İsrail'in füzelerinden sadece küçük kızım Büşra yaralı olarak kurtuldu. Allah izin vermedikten sonra kimse kimsenin canını alamıyor. Büşra, annesi ile aynı odada yatıyordu. Saldırı sonucu eşim Hatice şehid oldu ama kızım Büşra yaralı olarak kurtuldu."
Ah şu Arap yöneticiler..
Hüseyin Şükür çocuklarını anlatırken bir anda Arap ülkelerinin yöneticilerine kızmaya başlıyor. İsrail'in Arap yöneticiler tarafından şımartıldığını ifade eden Şükür sözlerini şöyle sürdürüyor: "Başta Kral Abdullah ve Hüsnü olmak üzere Arap ülkelerinin yöneticileri ABD ve İsrail'e hizmet ediyor. "
"Çocuklar genelde kendilerine babalarını örnek alırlar. Ben ise kendime evlatlarımı örnek alıyorum. Ayrıca çocuklarımın babalarıyla gurur duymalarını istiyorum. Bundan dolayı mazlumlar için düzenlene her etkinliğe katılıyorum. Mavi Marmara gemisine de çocuklarımın babalarıyla gurur duyması için katılmıştım." Bu sözler Lübnan'lı Hüseyin Şükür'e ait. Suriye'nin Lazikiye şehrinde birkaç hafta önce biraraya geldiğimiz Hüseyin Şükür Ortadoğu'nun acılı babalarından biri. Onun hikayesi ise Ortadoğu'da yaşananları, İsrail'in katliamlarını takip edenler için aslında pek de yabancı bir hikaye değil. İsrail askerleri 2006 yılındaki Temmuz savaşında Hüseyin Lükür'ün Lübnan'ın Nabaşit kasabasındaki evine bomba yağdırmışlar ve bu bombardıman esnasında Şükür'ün 4 çocuğu ve eşi hayatını kaybetmiş. Bir taraftan Hüseyin Şükür'ün yaşadıklarını dinliyorum, diğer taraftan da kendimi Şükür'ün yerine koymaya çalışıyorum; ama yapamıyorum. Olmuyor işte. Empati yapmak, bir kaç saniyeliğine de olsa kendimi Hüseyin Şükür'ün yerine koymak kalbime büyük bir acı veriyor. Anneler babalar, çocuklarının en küçük bir acı duymasına dayanamazken bu adam nasıl oluyor da 4 çocuğunu birden kaybetmenin acısına dayanabiliyor. Cümlelerimi özenerek kuruyorum, sorularımı da hep çekinerek soruyorum. Sonra acılı baba anlatmaya devam ediyor: "Böyle bir acıya katlanmak bir baba için çok zor. Fakat Allah verdi, Allah aldı. Zaten inancım olmasa böyle bir acıya da zor katlanırdım. Başka babaların benim yaşadığım acıları yaşamasını istemiyorum. Bundan dolayı da İsrail'in yok olması için mücadele ediyorum. Çünkü İsrail tamamen yok olmadığı sürece Filistinli, Lübnanlı çocuklar ölmeye devam edecekler."
Hukukçu, ressam, esnaf ve bir lise öğrencisi..
Hüseyin Şükür çocuklarını anlatmaya başlıyor. Kimi zaman heyecanlanıyor, kimi zaman da hüzünleniyor. Gözleri ise zaman zaman nemleniyor. Önce büyük oğluğunu tanıtıyor bize, "Büyük oğlum Muhammed hukuk fakültesinde öğrenciydi. Çok zeki bir çocuktu. Öğretmenleri Muhammed'i çok severdi. Bilal'in ticari zekası vardı. İnternet cafe işletip ordan para kazanıyordu. 17 yaşındaki Telal ise çok güzel resimler çiziyordu. Yaşasaydı ileride büyük bir ressam olurdu. Telal'in şehit olmadan önce çizdiği resimleri internet sitelerinde yayınlıyoruz. En küçük oğlum Yasin ise şehit olduğunda daha 15 yaşındaydı. Yasin de liseye daha yeni başlamıştı. İsrail'in füzelerinden sadece küçük kızım Büşra yaralı olarak kurtuldu. Allah izin vermedikten sonra kimse kimsenin canını alamıyor. Büşra, annesi ile aynı odada yatıyordu. Saldırı sonucu eşim Hatice şehid oldu ama kızım Büşra yaralı olarak kurtuldu."
Ah şu Arap yöneticiler..
Hüseyin Şükür çocuklarını anlatırken bir anda Arap ülkelerinin yöneticilerine kızmaya başlıyor. İsrail'in Arap yöneticiler tarafından şımartıldığını ifade eden Şükür sözlerini şöyle sürdürüyor: "Başta Kral Abdullah ve Hüsnü olmak üzere Arap ülkelerinin yöneticileri ABD ve İsrail'e hizmet ediyor. "