Levlake levlak lemma Halaktul Eflak - M.İslamoğlunun ''uydurma'' itirazına cevap

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
"LEVLÂKE" RİVAYETİ VE "NUR-U MUHAMMEDÎ" MESELESİ-9

Milli Gazete - 9 Şubat 2013

"Nur-u Muhammedî" meselesini birtakım önyargılarla "felsefî iddialar" olarak yaftalama alışkanlığından sıyrılıp, rivayetler esasında irdelenen bir mesele olarak alırsak, ilgili rivayetler hakkındaki redci yüzeysel yorumların gereği gibi izah ve tatmin edici olmaktan uzak olduğunu da görebiliriz.
Geçen yazılarda İmam Takiyüddîn es-Sübkî'nin altını çizdiği bir husus vardı: "Âdem (yaratılış sürecinde) ruh ile beden arasındayken ben peygamberdim" hadisinde ifade buyurulan meseleyi nasıl anlamak gerekir?
Bunun, "Allan Teala'nın ilminde" veya "Levh-i Mahfuz'da peygamberdi" şeklinde anlaşılması gerektiğini söylemek –İmam es-Sübkî'nin de vurguladığı gibi– izah edici olmaktan uzaktır. Zira aynı şey ("Allah Teala'nın ilminde" veya "Levh-i Mahfuz'da" peygamber olma durumu) diğer peygamberler için de geçerlidir. Dolayısıyla burada Efendimiz (s.a.v)'e özgü bir durum bulunduğunu söylemek mümkün değildir.
Denebilir ki: "Efendimiz (s.a.v)'in bu cevabında O'na özgü bir durumun ifade edildiğini düşünmek şart değildir. Efendimiz (s.a.v) burada sorunun sadece kendisini ilgilendiren yönünü cevaplandırmıştır. Dolayısıyla şöyle düşünmenin bir mahzuru yoktur: Hz. Âdem (a.s) ruh ile beden arasındayken –tıpkı Efendimiz (s.a.v) gibi– diğer peygamberler de peygamberdi. Dolayısıyla bu rivayetten "Nur-u Muhammedî" veya "Hakikat-ı Muhammediyye" çıkmaz."
Bu itiraza şöyle mukabele ederiz: Efendimiz (s.a.v)'in, peygamberlik vasfına sahip kılındığı zamanı anlatmak için Hz. Âdem (a.s)'ın yaratılış sürecini özellikle zikretmiş olması elbette anlamsız değildir. Buradan anlaşılması gereken şudur: Efendimiz (s.a.v) ne zaman peygamber olduğu sorusuna, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem (a.s)'ı bahse konu ederek cevap vermektedir. "Kâinat yaratılış sürecinde şu aşamadayken" gibi bir cevap vermek yerine, peygamberlik vasfına sahip oluşunu ilk insanın ve ilk peygamberin yaratılış süreciyle ilişkilendirerek anlatması, peygamberlik vasfında da, yaratılış hakikatinde de Hz. Âdem (a.s)'dan, dolayısıyla bütün insanlıktan mukaddem olduğunu ifade eder.
"Ben yaratılış itibariyle peygamberlerin ilki, gönderiliş (zamanı) itibariyle sonuncusuyum"[1] hadisi de bu izah tarzını teyit etmektedir. Efendimiz (s.a.v)'in yaratılış itibariyle "peygamberlerin" ilki olması, aynı zamanda "insanların" da ilki olması demektir. Zira ilk insan aynı zamanda ilk peygamberdir.

Devam edecek

[1] Hadisi el-Bezzâr, Müsned'inde (XVII, 5 vd.), et-Taberî, Tehzîbu'l-Âsâr'da (Müsnedu İbn Abbâs, I, 433 vd.), İbn Bettâ, el-İbâne'de (I, 5) rivayet etmiştir. el-Bezzâr ile İbn Bettâ'nın senedlerinde, ravi, er-Rebî' b. Enes, hadisi Ebû Hureyre (r.a)'dan kendisine nakleden kişinin Ebu'l-Âliye mi, yoksa başka biri mi olduğu konusunda mütereddit olduğunu belirten bir ifade kullanmıştır. Bu sebeple el-Heysemî (Mecma'u'z-Zevâid, I, 236), bu rivayeti Ebû Hureyre (r.a)'dan nakleden tabiî ravinin meçhul olduğunu, bununla birlikte rivayetin diğer ravilerinin güvenilir olduğunu söylemiştir.
Ancak et-Taberî'nin senedinde, hadisi Ebu'l-Âliye'nin naklettiği kesin bir ifadeyle belirtilmekte, buna mukabil sahabî ravinin Ebû Hureyre mi, yoksa başka bir sahabî mi olduğu konusunda tereddüt bulunduğu zikredilmektedir. et-Taberî, bu tereddüdün ravi Ebû Ca'fer er-Râzî'ye ait olduğunu özellikle belirtir. Bu durumda meçhul ravi sahabî olmaktadır ki, Usul-i Hadis kaideleri doğrultusunda bu cehalet taz'if sebebi değildir. Dolayısıyla bu rivayetin sahih olduğunu söylemek yanlış değildir.
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
"LEVLÂKE" RİVAYETİ VE "NUR-U MUHAMMEDÎ" MESELESİ-10

Milli Gazete - 2 Mart 2013

Serinin bu bölümünde, meseleye "inkâr etmek/reddetmek" gibi bir önyargıyla değil, gerçekten "anlamak için" bakıldığında ortaya farklı bir neticenin çıkacağını çarpıcı biçimde gösteren bazı alıntılara yer vereceğim:
"… Rivayet edildiğine göre Allah Teala O'nun (Efendimiz (s.a.v)'in) ismini Arş'ın üzerine ve Cennet'in kapılarının, kubbelerinin, (ağaçların) yapraklarının üzerine yazmıştır. O zaman (Hz. Âdem (a.s) yaratılış sürecinde ruh ve beden arasındayken, E.S) O'nun şanının yükseltildiğini, zikrinin yüceltildiğini anlatan ve bu konudaki sahih hadislere uygun düşen pek çok hadis rivayet edilmiştir.
"el-Müsned'de yer alan şu Meysere el-Fecr hadisi daha önce geçmişti: "O'na, "Ne zaman peygamber oldun?" diye sorulduğunda, "Âdem ruh ile beden arasındayken" buyurmuştur."
"Bunu Ebu'l-Hüseyin b. Bişrân, Şeyh Ebu'l-Ferec İbnu'l-Cevzî yoluyla –onun el-Vefâ bi Fedâili'l-Mustafâ'sından naklen– (…) Abdullah b. Savfân-Meysere tarikiyle şöyle nakletmiştir: Meysere (r.a) şöyle dedi: "Ya Resullallah! Ne zaman peygamber oldun?" diye sordum, şöyle buyurdu: "Allah Teala arzı yarattığında, göğe yönelip, göğü yedi kat olarak tesviye ettiğinde ve Arş'ı yarattığında, Arş'ın kaidesine "Muhammed Allah'ın resulüdür; enbiyanın sonuncusudur" diye yazdı. Allah, Âdem ve Havvâ'yı iskân ettiği Cenneti yarattı ve ismimi kapılara, yapraklara, kubbelere, köşklere yazdı. O vakit Âdem ruh ile beden arasındaydı. Allah ona can verip dirilttiği zaman Arş'a baktı ve ismimi gördü. Allah ona, "O senin çocuklarının/neslinin seyyididir" diye haber verdi. Şeytan onları aldatınca tevbe ettiler ve benim ismimle istişfa'da bulundular (benim vasıtamla bağışlanma talep ettiler)."
"Hafız Ebu Nu'aym da Delâilu'n-Nübüvve isimli eserinde yine Şeyh Ebu'l-Ferec yoluyla (…) Ömer b. el-Hattâb'dan şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: "Âdem o hatayı işleyince başını kaldırdı ve "Ya Rabbi! Muhammed hakkı için beni bağışla" dedi. Kendisine "Muhammed nedir? Muhammed kimdir?" diye vahyedildi. Şöyle cevap verdi: "Ya Rabbi! Sen benim hilkatimi tamam edince başımı Arş'ına doğru kaldırdım ve orada "Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed O'nun resulüdür" cümlesinin yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki O, senin yarattıklarının içinde senin katında en değerli olanıdır. Zira O'nun ismini kendi isminle birlikte yazmıştın." Allah Teala şöyle buyurdu: "Evet. Seni bağışladım. O, senin soyundandır ve peygamberlerin sonuncusudur. O olmasaydı, seni yaratmazdım."
"Bu hadis, bir önceki rivayeti teyit eder ve bu iki rivayet, konuyla ilgili sahih hadislerin tefsiri gibidir."
"… Âdem'in bedeninin yaratılmasıyla kendisine ruh üflenmesi arasında Allah Teala O'nun zikrini yüceltmiş ve kendisini mele-i a'lada ilan etmiştir. Nitekim Meysere el-Fecr (…) ve el-Irbâd b. Sâriye (…) hadislerinde de bu husus nakledilmiştir…"
"… Hz. Muhammed (s.a.v), Âdemoğulları'nın seyyidi ve Allah Teala nezdinde mahlukatın en efdali, değerlisidir. Allah Teala'nın alemi O'nun için/O'nun hürmetine yarattığını veya O olmasaydı Arş'ın da Kürsi'nin de semanın da arzın da güneşin de ayın da yaratılmayacak olduğunu söyleyenler de bu sebeple söylemişlerdir. Ancak bu, Hz. Peygamber (s.a.v)'den ne sahih ne de zayıf olarak nakledilmiş bir hadis değildir. (…) Ancak bu sözün şu suretle sahih bir tefsirini yapmak mümkündür:
Devam edecek.
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
kuran varken gazete küpürlerinde inancını arıyandan daha zavallı kiler ola bilir
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
"LEVLÂKE" RİVAYETİ VE "NUR-U MUHAMMEDÎ" MESELESİ-11

Milli Gazete - 7 Mart 2013

"… Bu söz (Allah Teala alemi Hz. Peygamber (s.a.v)'in hürmetine/O'nun için yarattığını söylemek, E.S), "Göklerde ve yerde olanları sizin emrinize musahhar kılmıştır"[1], "Emriyle denizde yürümesi için size gemileri musahhar kıldı ve nehirleri de sizin hizmetinize verdi"[2], "Adetleri üzere hareket eden güneşi ve ayı size musahhar kıldı ve geceyi ve gündüzü sizin emrinize verdi. Ve istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi; öyle ki, Allah'ın nimetini saysanız, bitiremezsiniz"[3] gibi, mahlukatın Ademoğulları için yaratıldığını ifade eden ayetlerde anlatılan durum gibi açıklanabilir. Malumdur ki, bunlarda, zikredilen hikmetlerden/sebeplerden başka, büyük, hatta onlardan daha büyük hikmetler de vardır. Bu ayetlerde ise, Ademoğlunun zikredilen mahlukattaki menfaati ve ona nimet olarak veriliş vechi dikkate sunulmuştur.
"Herhangi bir şey hakkında "şunun için yaptı" denildiğinde, bu, o işte başka bir hikmet bulunmamasını gerektirmez. Aynı şekilde, "Şu olmasaydı, bu yaratılmazdı" şeklindeki söz de, o konuda başka büyük hikmetler bulunmamasını icabettirmez. Aksine bu söz şunu söylemeyi gerektirir: Hz. Muhammed (s.a.v) Ademoğullarının salihlerinin en efdali olduğuna ve O'nun yaratılışı arzu edilen bir gaye, son derece büyük bir hikmet ve diğerlerinden daha büyük bir maksat olduğuna göre, hilkatin tamamlığı ve kemalin nihayeti de Hz. Muhammed (s.a.v) ile olacaktır. (…)
"O (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Âdem (yaratılış sürecinde) balçığı içinde (balçık halinde) yeryüzüne atıldığı zaman (balçık halindeyken ve kendisine henüz ruh üflenmemişken) ben Allah Teala katında "peygamberlerin sonuncusu" olarak yazılmıştım."[4] Yani benim peygamberliğim, Âdem (a.s) yaratıldığında kendisine ruh üflenmeden önce yazıldı ve izhar edildi. Bu, tıpkı Allah Teala'nın, cenin anne karnındayken onun rızkını, ecelini, amelini, bedbaht mı olacağını bahtiyar mı olacağını henüz kendisine ruh üflenmeden yazması gibidir. İnsan mahlukatın hatemi ve sonuncusu olduğuna ve mahlukatın özelliklerine bünyesinde toplayan varlık olduğuna göre, insanın üstünü, mutlak anlamda mahlukatın da üstünüdür. (İnsanın diğer mahlukatın özü ve en üstünü olması gibi) Hz. Muhammed (s.a.v) de bu varlığın (insanın) en üstünü, bu değirmen taşının mili ve varlıklar toplamının aksamı olduğuna göre, mahlukatta gayelerin gayesi mesabesindedir. Bu itibarla, "Bütün mevcudat O'nun için/hürmetine yaratılmıştır; O olmasaydı kâinat yaratılmazdı" dense inkâr olunmaz…"
Bir önceki yazıdan devam eden bu sözlerin kime ait olduğunu sizin tahminlerinize bırakacağım.
Bir sonraki yazıda konuyla ilgili muhtemel itirazlara değinerek bu seriyi de noktalamış olacağız inşaallah.
Devam edecek.

[1] 31/Lokmân, 20.
[2] 14/İbrâhîm, 32.
[3] 14/İbrâhîm, 33.
[4] Hadisin buradakine yakın lafızlarla rivayeti için bkz. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 127-8.
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
"LEVLÂKE" RİVAYETİ VE "NUR-U MUHAMMEDÎ" MESELESİ-12

Milli Gazete - 9 Mart 2013

Serinin bu son yazısında muhtemel bir itiraza kısaca değineyim:
Denebilir ki: "Kur'an'da Efendimiz (s.a.v)'in, kendisine vahiy gelmeden önce "Kitap nedir, iman nedir bilmediği"[1], "yolunu şaşırmış bir halde olduğu"[2] haber verilmektedir. Bu ve benzeri nasslar, Efendimiz (s.a.)'in "peygamberlik" vasfını ancak 40 yaşında haiz olabildiğini açık biçimde göstermektedir. Eğer Efendimiz (s.a.v), Hz. Âdem (a.s)'a henüz ruh üfürülmeden önce peygamber olmuş olsaydı, Kur'an tarafından bu şekilde zikredilmesi söz konusu olmazdı. Bu durumda O'nun Hz. Âdem (a.s) yaratılış sürecini tamamlamadan önce peygamber olduğunu söylemek mümkün değildir."
Bu itiraza şöyle mukabele ederiz: Nur-u Muhammedî meselesini kabul edenler, Efendimiz (s.a.v)'in kâinat yaratılmadan önce bildiğimiz anlamda peygamberliğin bütün vasıflarını üzerinde taşıyacak şekilde peygamber olduğunu ileri sürmüyor. O aşamada Efendimiz (s.a.v)'in "hakikati"nin var olduğunu söylüyor. Esasen yaratılışın o aşamasında henüz kendisine peygamber gönderilecek muhatap mevcut olmadığı için bildiğimiz anlamda "peygamberlik" de söz konusu olmayacaktır tabii olarak.
Bu itibarla o aşamada "vahiy alan ve bu vahyi muhataplarına tebliğ eden" Muhammed b. Abdillah (s.a.v)'den değil, O'nun "hakikatinden" söz edilmektedir. Efendimiz (s.a.v)'in ruh ve beden olarak, Muhammed b. Abdillah olarak peygamberlik misyonu ancak dünyayı teşrifinin üzerinden 40 yıl geçtikten sonra söz konusu olacaktır.
Meseleyi bir başka açıdan şöyle izah edebiliriz: Hiç birimiz "Elestü bi Rabbikum?" sorusuna muhatap olduğumuzu ve bu soruya "belâ/evet" cevabı verdiğimizi hatırlamıyoruz. Oysa bu meselenin Kur'an'da zikrediliş tarzı son derece enteresandır: "Hani Rabbin: Ademoğullarının bellerinden zürriyetlerini almış, onları nefislerine karşı şahit tutarak "Ben sizin Rabbiniz değil miyim" diye işhad etmiş, onlar da "evet" demişlerdi, "şâhidiz. Kıyamet günü "Bizim bundan haberimiz yoktu" demeyesiniz!"[3]
Burada her insandan alınan "misak"tan söz edilmektedir. Bu misak, biz, ruh ve bedenden müteşekkil "insan"lar olduğumuz halde mi bizden alındı? Buna "evet" demek mümkün değil. Zira her birimiz bu dünyaya birer ana-baba vesilesiyle geldik. Dünyaya ilk geldiğimizde mükellef bile değildik. Bebeklik ve çocukluk çağlarından geçerek mükellef olduğumuz yaşlara geldik. O halde soralım: "Elest bezmi"nde "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorusunun muhataplarının ontolojik varlıkları hakkında ne söyleyebiliriz? Üstelik orada verdiğimiz ve dahi hiç birimizin hatırlamadığı o ahit, bu dünyada inkâr üzere yaşayanlar için kıyamet günü aleyhde bir "hüccet" olacak. Hakikat-ı Muhammediyye meselesini peşinen reddedenler öncelikle "Elest bezminde "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorusuna "belâ/evet" cevabını verenler kimlerdi?" sorusunun tatminkâr bir cevabını vermek durumundadırlar. Özellikle de ruhların bedenlerden sonra yaratıldığını söyleyen İbnu'l-Kayyım'ı ve hocası İbn Teymiyye'yi takliden Hakikat-ı Muhammediyye meselesinde peşinci red tavrı takınanlar için bu ilmî bir mecburiyettir.
Sonuç olarak deriz ki: Meseleye önyargıyla reddetmek üzere değil, "anlamak için" bakıldığında "Levlâke" rivayetinin de "Nur-u Muhammedî" meselesinin de makul izahı mümkündür; hatta böyle izah etmek nassların gereği olarak görülmelidir.
Vallahu a'lem.

[1] 42/eş-Şûrâ, 52.
[2] 93/ed-Duhâ, 7.
[3] 7/el-A'râf, 172.
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
kurandan dahamı ilmi bir bilgi paylaştın ?
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
adım ömer gibi bilirim varsa bir ayet getir bu konuyu desdekliyen ama bak oradan bunun yanlış bilgi iftira olduğunu size kaçtane ayet getirildi oradan
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
adım ömer gibi bilirim varsa bir ayet getir bu konuyu desdekliyen ama bak oradan bunun yanlış bilgi iftira olduğunu size kaçtane ayet getirildi oradan

peki kimin yaklaşık anlam demek olan meal inden... sen Meal yani yaklaşık anlamı olan meal yazarının zihni yapısına uygun anlam verdiği Kur an danmı.. yoksa gerekli ilmi donanımları en azından arap dili ve edebiyatı ve yerel lehçe ve arap toplumu içerisinde kullanılan deyimleride öğrenmiş bir bilgi deneyimi ile Allah ın Kitabını okumuş ve anlamış biri olarak mı.... kime tabisin... meal yazarlarınamı yoksa bilginle kendinemi....
 

KUZAT

Profesör
Katılım
14 Şub 2013
Mesajlar
901
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Antalya
bataklık sizin bulunduğunuz yerin tam ortası sinekler inekler ayetle ret edilen hadis bile olmayan sahte biryalana takılan
pislik yumağına konan sineklerde orda
ya çırpınır ALLAH c.c. hın ipine kurana sarılır kurtulursunuz yada onlarla batarsınız işte buda kader değildir insan iradfesidir

Bir insanın Kalbi kararmış,gözü kör olmuş,düşünceleride kirlenmişse ettiği lafın bizim nazarımızda kıymeti harbiyesi yoktur kardeş,
battığın bataklığa bizide çekmek istiyorsan boşa çeneni yorma,bizim yazdıklarımızıda muhatab alıp cevap verme zahmetine girme,
bizi kırarsa sevenlerimizin ettiği laflar kırar,seninkiler bizim için Laf-ı Güzaf
ha bide işine gelmeyen her konu sahibine hakaret etmeyi kendine düstur edinmişsin ya,bunuda yaparken kifayetli cümleler kurda bişey biliyor sansınlar



Yüz daha versen yüz uman yüzler bilirim..
Yokuşlara kardeş olan düzler bilirim ..
Dünya öküzün üstünde derler ama;
dünyanın üstünde nice öküzler bilirim !...

N.F.K


 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
kuran vede sünnete tabiyim yukardaki konuyu desdekleyen bir tane ayet yoktur hiç bir mealdede yoktur
bak abdullah kardeşim kuran ayetlerine siz mana veremiye bilirsiniz on adet veya kac aded varsa mealleri o konu hakında okuyun arsında bazı tercüme farklılığı varsa arapca kelime lerin manasına bakın hangisinin yanıldığı ortaya çıkar
doğru olan manayı bulursunuz
sünnetlerde böyledir kuran ayetiyle çelişmez çelişiyorsa mutlaka tersine bir ayet vardır çelişmiyorsa onu desdekleyen ayet vardır
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
Bir insanın Kalbi kararmış,gözü kör olmuş,düşünceleride kirlenmişse ettiği lafın bizim nazarımızda kıymeti harbiyesi yoktur kardeş,
battığın bataklığa bizide çekmek istiyorsan boşa çeneni yorma,bizim yazdıklarımızıda muhatab alıp cevap verme zahmetine girme,
bizi kırarsa sevenlerimizin ettiği laflar kırar,seninkiler bizim için Laf-ı Güzaf
ha bide işine gelmeyen her konu sahibine hakaret etmeyi kendine düstur edinmişsin ya,bunuda yaparken kifayetli cümleler kurda bişey biliyor sansınlar



Yüz daha versen yüz uman yüzler bilirim..
Yokuşlara kardeş olan düzler bilirim ..
Dünya öküzün üstünde derler ama;
dünyanın üstünde nice öküzler bilirim !...

N.F.K



öküzler bilmen normal bakışın vede görüşüne uygundur
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
anladım kardeş fakat öküzlüğüm tutu kusura bakma seninde yolun açık olsun
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
kuran vede sünnete tabiyim yukardaki konuyu desdekleyen bir tane ayet yoktur hiç bir mealdede yoktur
bak abdullah kardeşim kuran ayetlerine siz mana veremiye bilirsiniz on adet veya kac aded varsa mealleri o konu hakında okuyun arsında bazı tercüme farklılığı varsa arapca kelime lerin manasına bakın hangisinin yanıldığı ortaya çıkar
doğru olan manayı bulursunuz
sünnetlerde böyledir kuran ayetiyle çelişmez çelişiyorsa mutlaka tersine bir ayet vardır çelişmiyorsa onu desdekleyen ayet vardır

Ömer kardeş ismin ne güzel... en azından ismini aldığın o Mübarek zatın bir hayatını okusan... faydalı olacağını tahmin ediyorum.....Allah ın Kitabı Kur an ı Mecid 1 tanedir...yazarların zihni dünyasını yansıtmış yaklaşık meallerden Allah adına hüküm vermek mesuliyetli bir iş olsa gerek...yani sen bir konuda bir meale bakarak hüküm verdiğin
vakit şunu diyorsun.. Allah bu konuda böyle diyor... bu ne çetin bir davranıştır..... sen kendini bu kadar cesur ve ehil görüyorsan bizim diyeceğimiz bir şey olamaz.. bunu ister bir abi ister bir kardeş nasihatı olarak kabul et.. yoksa seni alt edeyim gibi nefsi bir çıkarım olamaz Allah korusun...hani en basitinden bize öğlen namazının farzının kaç rekat olduğuna dair ayet getiremessin değilmi... yukarıdaki makaleyi önyargısız ve objektif bir gözle okursan inan meseleyi anlamanda faydası olacaktır.. neticede İslam tarihinde yaşamış olan İslam alimlerinin eserlerinden faydanılmış.. tabiki yazarda ilim sahibi olarak kendi görüşlerinide serdetmiş...
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
namaz hakında ayet varmı ? evet
vakitler verilmişmi ?
peygamber efendimiz rekatlarıyla kıldırmışmı?
pek iyi bunları ret eden bir ayet varmı ?yok
pek iyi bu konuda verilen hadisler kuranla çekişiyormu? hayır

o zaman namazın vakti rekatı farzı süneti belli kardeşim

konumuzla zıt bir soru neden ?
çünkü yalanlayan ayetler mevcut konu hakında
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
Allahü teâlâ, Peygamber efendimiz için, (Eğer sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım) buyuruyor

Bu hadis UYDURMA bir hadistir. Bu hadis Peygamberi yücelttiğini zanneden
Bazı arap din adamları tarafından uydurulmuştur.

Peygamber Allah tarafından yaratılmış bir insandır, bir insan evladıdır...
Diğer insanlardan farkı, Yüce Allah tarafından kendisine TEBLİĞ görevi
Verilmiş olmasıdır....

Peygamberimiz kendisine verilmiş olan görevi hakkıyla yerine getirmiş...
Ve Hakkın rahmetine kavuşmuştur...

Böyle uyduruk lafların peşine düşüp yücelteceğini, O ' nu büyüteceğini
zanneden zavallıların, Peygamberin onların yüceltmelerine ,büyütmelerine
ihtiyacı olmadığını BİLMEMELERİDİR....

Beyler Peygamberimiz yeteri kadar büyüktür ,yücedir.
Şu anda 1.5 milyar insanın kalbinde yaşamaktadır....

Yukarıdaki uyduruk lafı ispat edeceğiz diye onlarca sayfa yazılar getirip
çırpınmaya gerek yoktur...

İslamı böyle uyduruk hurafelere sokmak kişiye bedelini ödeyemeyeceği günahlar
getirir.

Bu yol hıristiyanların daha önce takip ettikleri bir yoldur...
Onlar peygamberlerini methede methede, büyüte büyüte....
ALLAHIN OĞLU YAPMIŞLARDIR...

Eğer sizlerde böyle yapmayı düşünüyorsanız...

Peygamberimizi bari Allahın kardeşi (Haşa) Yapın da
İSA 'DAN BÜYÜK OLSUN..iSANIN AMCASI OLSUN........
 
Üst