LA RAHATE Fi D DUNYA

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
[FONT=tahoma,helvetica]Bir derviş ' La rahate fi-d-dünya/dünyada rahat yoktur' hadisini vird edinmiş, gezer seyyah tek başına beldeleri.

Yolu bir karyeye düşer, ne baka ki bir düğün! Ama ne düğün. Muhteşem üstü bir organizasyon.

Padişahın oğlu ile vezirin kızı evleniyor.

40 gün 40 gece şamata eğlence şatafat şatahat

Dervişin kafası karışır; hani dünyada rahat yoktu!

Yok idiyse bu ne muhteşemlik ve rahatlık!

Kafaya koyar ve vezirin kızına ulaşır binbir güçlükle ve sorar:

Peygamberimiz efendimiz aleyhisselam ' La rahate fi-d dünya' buyuruyor, sizin bu rahatınız, keyfiniz kafamı karıştırdı. Bir şeye ihtiyacınız var mı bu bolluk ve zenginlikte acaba?

Vezir kızı der ki:

Var derviş baba! Benim bir merdivene, bir çekice ve bir çiviye ihtiyacım var!

Derviş:

Bunlar ne demek! Ne zaman istesen bir emrinle tonlarca çivi, onlarca merdiven, çekiş önüne yığılır. Kızım sen benimle alay mı ediyorsun! Ne demek istiyorsun?

Vezir kızı: ' Ben de seni arif bir şey bellemiştim, var işine be baba!' der ve savar dervişi.

Dervişin kafası iyiden iyiye karışır: ' Merdiven, merdiven, çekiç, çekiç, çivi çivi ' ' Allah'ım nedir bunların hikmeti?'

Bırakır ' La rahate fid- dünya' yı ve ' Merdiven, çekiç, çivi ' eder virdini.
Çok sorar, her önüne gelene sorar, her anı bu soruyla meşguldur artık:

' Merdiven, çekiç, çivi ne demek? '

Kime sorsa: ' Merdiven, merdiven, çekiç çekiç, çivi çivi ' der.

Yıllar geçer, devranlar döner, tufanlar olur, depremler ve bir gün derviş baba, bitkin, pejmürde bir halde o düğünün olduğu karyeye gelir yeniden.

Bir harabe olmuştur şehir, tanıyamaz derviş baba, bilemez, çıkaramaz şehri. Kafasını eğer, yorgunlukla bir virana sırtını dayar ve ' Merdiven, çekiç, çivi ' virdine başlar.

Bir adam sırtında tırmıkla görünür. Bakar ki bir virana sırtını dayamış bir ihtiyar, sorar: ' Baba'm iyi görünmüyorsun, açsın herhalde, gel ev yakın, birlikte kaşıklayalım çorbamızı'

Derviş: ' Bana çorba lazım değil evlad, sen söyle bakalım ne demek merdiven çekiç çivi?'

Adamın gözleri şimşek çakar, hatırlar derviş babayı: ' Gel baba, gel, senin sorularının cevabı evde. Senin merdiven çekiç çiviyi aklına sokan benim hanımımdır' der.

Derviş, onluk küheylan kıvraklığında fırlar yerinden ve: ' Evlad nasıl olur, sahi mi söylüyorsun? Benim kafama merdiven çekiç çiviyi sokan bir vezir kızıydı ve muhteşem bir düğünde karşılaşmıştık. Onun düğünüydü, padişahın oğluyla evleniyordu. Seninle ne işi olabilir onun? ' der.

Adam: ' Derviş baba, o düğün bizim düğünümüzdü. Padişahın oğlu da benim. Vezir kızı da hanımım, gel hele sen bize gidelim' der ve derviş babanın koluna girer.

Bakımsız bir eve gelirler; derviş, vezir kızını yerleri süpürürken görür ve gözlerine inanamaz:

' Kızım, Allah aşkına söyle: Ne demek merdiven, çekiç, çivi? Gözlerimin feri söndü, ihtiyarladım elden düştüm iyice, yemez oldum, tad almaz oldum o günden beri. Ne olur söyle?'

Vezir kızı:

' Derviş baba, hani sen bizim düğünümüzün muhteşemliğini görüp te sormuştun ya La rahate fi-d dünya/dünyada rahat yoktur buyurur Peygamberimiz, halbuki gördüm ki muhteşem bir rahatınız var, bir şeye ihtiyacın var mı demiştin, istediğim merdiven çekiç ve çivinin hikmetini demek ki hala anlamamışın, şu halimizi görmene rağmen öyle mi? '

Derviş: Yok kızım vallahi anlayamadım, ne olur söyle nedir merdiven, nedir çekiç nedir çivi?

Vezir kızı:

Derviş baba, ben istedim ki o şatafatlı, muhteşem zamanlarımızın olduğu o günlerde elimde bir merdiven olsa da, Allah'ın çark-ı feleğine o merdiveni dayasam ve bir çivim çekicim olsaydı da, tam o zamanlara denk gelen anda çarkı sabitlesem! Bak şimdiki halimize, o gün neydik, şimdi ne haldeyiz. Derviş baba, hikmeti budur merdivenin çekicin çivinin'

Derviş baba bir iç çeker ve asasını daha bir uzun sallayarak:

' Eyvallah kızım eyvallah, anladım ve bildim ki: La rahate fi-d dünya, haydi bana müsaade '
[/FONT]
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Çok güzel.. Kalbine sağlık..
 

SeNoL

MUEYABYA
Katılım
16 Kas 2006
Mesajlar
4,867
Tepkime puanı
224
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Kocaeli
Ne oldum değil ne olacağım...yüreğinize sağlık
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
Kadi Beydavi, buyuk bir alimdir. Oyle ki onun yazdigi Beydavi tefsiri yuz kadar degisik sekilde mana edilebilecek tarzda genis bir ilim ile donanmistir.

Boylesi buyuk bir alim olan Kadi Beydavi'nin basina bakiniz neler geliyor:

Bir gun ona bir tarlanin mirastan payina dustugu haberi iletilir. Bu haber uzerine derhal o tarla topraklarinda iki rekatlik sukur namazi kilmak icin yola cikar.

Vakit geceye yakindir; lakin Kadi Beydavi, bu gunun isini yarina birakmayanlardandr.

Dolunayin aydinlattigi gecede yururken, ansiz bir genc onunu keser ve:

- Sokul paralari! der. Kadi Beydavi:

- Evladim, hirsizlik haramdir ve cezasi agirdir; sen ise gencsin, kendine yazik etme, der. Genc:

- Konusma, sokul paralari! der. Kadi Beydavi:

- Yavrucagizim! Gel vazgec bu isten. Bak ben, bu memleketin kadisiyim. Eger ihtiyacin cok ise yarin makamina gel, senin ihtiyaclarini goreyim; sen yeter ki boylesi buyuk bir gunahtan ve kusurlu isten vazgec! Genc:

- Kadi efendi! sokul paralari dedim sana! Evet.. Hirsizlik haramdir; lakin kadi soymak helaldir! der. Kadi Beydavi saskin:

- Nasil olur boyle bir sey, ne nakle, ne de akla uygun degil, nasil soylersin bunu? der.

Genc, Kadi Beydavi'nin ilmi duzeyine uygun, onun net olarak anlayabilecegi bir sekilde delil getirir bu sozune ve:

- Haydi sokul paralari! der.

Kadi Beydavi de gencin getirdigi delili curuten bir baska delil one surer ve bu hal 99 delil boylece devam eder.

Sonunda gencin getirdigi her delili curuten Kadi Beydavi gencin yuzuncu delilini curutemez ve butun paralarini ve ustundeki agir giysileri de o gence birakarak, perisan bir halde tekrar evine doner.

Evde hanimi, Kadi Beydavi'nin ust basinin olmadigini gorur gormez, derhal durumu sorar. Ahvali ogrenince de:

- Efendi sen ki bu devrin en buyuk alimlerindensin! Yazdigin tefsir cihana bedeldir. nasil olur da tuysuz bir genc seni ilmen ve fikren yener ve ona karsi mahcub olursun, bu hirsizliga goz yumarsin? Kadi Beydavi der ki:

- Behey hanm sus! Vallahi o oyle ilim sahibi bir gencti ki, senin benim hanimim olmadigini ve ona ait oldugunu soylese, isbatlayacak kudreti vardi! der.

Ertesi gun, Kadi Beydavi, talebelerine ders verirken o genc cikagelir ve:

- Kalk gidiyoruz! Sen benim kolemsin ! der. Kadi Beydavi saskinligin zirvesinde:

- Ben nerden senin kolen oluyor musum? der. Genc:

- Senin dededin dedesi, benim dedemin dedesinin kolesi imis. Surdan soyle, burdan boyle... elhasil sen bana kole olarak mirastan dustun, der. Kadi Beydavi, tarihi silsilenin dogrulugundan ve gencin sozunun kesinliginden boynunu buker ve onunla birlikte teslim bir halde yurumeye baslar.

Genc bir muddet sonra:

- Kadi Beydavi! Ben Allah Subhanehu ve Teala'nin meleklerindenim! Senin hakkinda iki hukum celisti. O ihtilafi gidermeye gorevlendirildim! der ve devam eder:

- Allah Teala, ilmi ile amil bir zata cehennem gostermeyecegini va'ad etti. Sen ilmi ile amil bir zatsin; lakin yine Allah Teala, zekatinda eksiklik olana muhakkak cehennem va'd etti. Senin bu seneki zekatinda iste su kadar eksiklik vardir.
Hadi bu eksikligi gider de hukum duzelsin, der.

Kadi Beydavi zekatini tamamlar ve malinin ucte ikisini de tasadduk eder.

Muhabbetle

NOT: Molla Hasan'dan dinlemistik
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
Ebu Bekr ŞİBLÎ rahimehullah

Bir gün şöyle demişti:

Hangi sıddîk'ın ki bir kerameti yoktur; o yalancıdır.

Bu cümlesi yankı yaptı.. Tımarhaneye attılar.. Aklından zoru var sanıyorlardı... vezir geldi; ona şöyle bir tarizde bulundu:

- Hani her sıddîkın bir kerameti var, diyordun.. Yoksa, yalancı olduğunu söylüyordun. hani seninki?.. Göster kendini ve kurtul..

O, bu cümleyi gayet sakin dinledi.. sonra:

- Benim de var. Allah'ın emrini yapmaya, nehyinden kaçmaya muvaffak oluşum.. Yetmez mi?

(Bu mealde bir cümle: Mü'minin İstikameti velinin kerametidir.. İmam Azam rahimehullah)

*****************************

İbn Beşşar, bu zata kızardı.. Hatta toplantılarında:

- Şibli ile oturmayınız!.. diyerek, onun sohbetine gidenlere mani de olmuştu.

Aklına koydu; Şiblî'yi imtihana geldi:

- Beş devenin zekatı nedir?.. diye sordu.

Şiblî cevap vermek istemedi... sustu... İbn Beşşar, ısrar edince şöyle buyurdu:

- Şer'î ölçülere göre bir koyun.. Vacib olan bu... Ama bizim gibiler için hüküm başka.. hepsini vermek gerek...

İbn Beşşar, tekrar sordu:

- Bu dediğinde kime uymaktasın.. İmamın kim?..

- Hazreti Ebubekir.. Ona uyuyorum. Allah ondan razı olsun.. O ki, neyi varsa, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize getirdi:

- " Çocuklarına ne bıraktın?.. "

- Allah'ı ve Rasulunu...

İbn Beşşar bu cevabı beğendi.. Sesini çıkarmadan çıkıp gitti. Artık bu hadiseden sonra, Şiblî'nin sohbet toplantısına katılana mani olmadı...

*****************************************

"Mü'minlere söyle; gözlerini - harama - kapasınlar.. " (24/30) mealine gelen Ayet-i kerimeyi okur; şöyle tefsir ederdi:

- Bu Ayet-i kerimede geçen göz; hem baş gözü, hem kalb gözüdür..

Bu baş gözünü, Allah'ın haram kıldığı şeylere bakmaktan korumalıdır; kalb gözünü de, O'nun Zatı'ndan gayrı şeylere kaymaktan...

****************************************

Şiblî'nin meclisine devam eden bir salih kişi vardı.. Zikir esnasında bir sayha etti.. Bu meclisi, Dicle kıyısında yapıyorlardı... Şiblî, onu kolundan tuttu, nehre attı ve şöyle dedi:

- Eğer attığı sayhada samimi ise, Allah teala onu; Musa'yı aleyhisselam kurtardığı gibi kurtarır.. Şayet yalandan yaptı ise, Firavun'u nasıl boğdu ise onu da boğar...

***************************

İktibas: Tabâkât-ul Kubrâ Erkam yayınları İmam Şa'rânî rahimehullahu Teala...
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
[FONT=tahoma,helvetica]Bir vakit kendini zikre adamış, Allah Teâlâ'nın rızasından gayrı hiçbir şeyi düşünmeyen tek başına bir mağarada yaşayan bir hekim vardı. Şeytan onun halini bozmak ve imanını heba etmek için bir gayrete girdi.

Devrin padişahının kızı ağır bir hastalığa tutulmuştu. Padişah her çareye başvurma gayretinde lakin çare ondan uzak görünüyordu. Şeytan bir hekim kılığında padişaha geldi ve ona: " Hünkarım, bir mağarada tek başına yaşar, bir veli hekim kul var, olaki kızınızın devası belki onun yanındadır" dedi ve padişahı kızını naçar oraya göndermesi üzerine ikna etti.

Derhal o tek başına yaşayan zikirden başka bir uğraşı olmayan adamın yanına giden şeytan ona: " Bak padişahın hasta bir kızı var, Allah için onu iyi etme noktasında ben seni tavsiye ettim, elinden gelecek bir şey yok biliyorum ama belki senin yanında bu mağaranın şifalı havası ona iyi gelir diye düşündüm ve onu buraya getirmesine padişahı ikna ettim. " diyerek tuzağını hazırlamaya başladı.

Adam çok kızdı: " Olur mu hiç bir kadınla bir erkek halvet eder mi? Bu şeriate münasib değil, olmaz, kabul etmiyorum" dedi; lakin şeytan hilelerini düşünmüş ve yollara sermişti bile: " Şeriatte hiç madur durumda olanı başıboş bırakmak var mı? Allah senden razı olur mu, hayırlı bir işe ulaşacaksın sonunda, bakmassın konuşmassın zaten mağaranın ağzıda açık, halvet sayılmaz , zaten padişah kabul etmezsen seni öldürür filan filan" adamı zoraki ikna etti din gayretini, ölüm korkusunu silah gibi kullanarak can evinden vurdu onu.

Kızı getirdiler, hasta konuşamıyor ve etrafına bakacak hali de yok ama çok güzel!... Bırakıp gittiler şeytanın tavsiyesi üzerine ve salih bildikleri hekime duydukları güven duygusuyla....

Şeytan yaklaştı adama: " E arkadaş koskoca padişahın biricik hasta, gariban kızı buraya kadar gelmiş, sana sığınmış, senden yardım ister ( onun enaniyetini okşayan cümlelerle) nasıl olurda ona bir hoş geldin demessin sen, sen gibi ulu bir din bilgesine bu hal yakışır mı zaten nefsini tutarsın bi şey olmaz!??..." dedi; adam başını çevirmeden yere bakar tarzda " Hoş geldiniz kızım" dedi. Şeytan:

" Aman arkadaşım, bu galiba konuşamıyor ne kötü bir durumda ama Allah var yani ben böylesine güzel bir kızı hayatımda görmemiştim; bu ne müthiş bir güzellik, filan falan) ona kızı tavsif etmeye başladı ve: " Ona doğru bi yol baksana" dedi. O zikirden başka uğraşı olmayan adam başını çevirdi ve kıza baktı. Gerçekten de ne güzeldi! zaten yıllarca o mağarada karşı cinsten birini de görmüşlüğü olmayan bu adam, çok etkilendi o bakışla. Şeytan saldırıya devam etti: " Bak gördün harikulade, çok güzel yanına yaklaşıp haliyle ilgilensene, zaten konuşamıyor kimseye bi şey diyebileceği de yok, hastalıklı yerlerini kontrol etsene ; sen ne gaddar bi adamsın acıkmıştır yemek versene, sofra kursana ... " ikna etti adamı ve kızın yanına oturdu adam, doya doya baktı ve agrıyan yerleri teşhis! fikriyle kıza dokundu. Şeytan devam etti: " Bak konuşamıyor ama ne yakıcı güzelliği var, hasta ve ne kadar şefkate muhtac bir hali var, sen onu okşasana, belki onun hastalığının devası senin şifalı ellerindedir; dedi ve benim biraz işim var diyerek dışarı çıktı.

O adam BAKMIŞTI, KONUŞMUŞTU ve DOKUNMUŞTU; kızı okşamaya başladı ve maalesef o yasak işi yaptı onunla. Şeytan durumu gizlide seyretti ve derhal içeri girerek " Aman sen ne yaptın!!! Bu padişahın kızıdır; ya iyileşince, konuşmaya başlayınca halini babasına arzederse, seni de beni de yaşatmazlar; öldür onu!.. " dedi. Artık iş çığrından çıkmıştı zaten ve o adam padişahın kızını öldürdü. Şeytan cesedin gömülmesinde adama yardım etti ve üstün bir dost edasıyla: " Olur dostum bunlar oluuuur.. Allah seni affeder, ne yapalım kaderde var imiş! sen artık düşünme bunu, ben senin sırrını gizlerim " dedi ve doğruca oradan padişahın huzuruna çıktı, padişaha ağlaya sızlaya " Aman hünkarım güvendiğimiz ve halkın da sevdiği o ulu kişi, sizin kızınıza tecavüz etti ve onu öldürdü filan yere de gömdü cani adam, ben gizli de onun haline muttali olmasaydım, zavallı yavrucağın mezarını da bilemeyecektik, inanmassanız işte filanca yerde gömülüdür, engellemeye çalıştım ama güçlü biriydi birşey yapamadım; artık iş size kalmış" dedi ve doğruca yine o adamın yanına avdet etti.

" Aman Allah'ım! başımıza neler geldi neler.. Padişah senin yaptığından haberdar olmuş dostum, canını almaya geliyor, kaçmanın da faydası yok, her yer askerle çevrili ama ben senin canını kurtarmanın bir yolunu biliyorum, eğer senin boynuna ipi geçirdiklerinde dininden dönmeni istediğimde evet dersen ve boyun eğersen padişaha bu bizim dinimizden değil onu öldüremeyiz derim ve seni kurtarabilirim " dedi.

El hasıl padişah maiyetiyle geldi ve darağacı kuruldu, boynuna ipi geçirdiler şeytan diyeceğini dedi : (sesini alçaltarak) " Bu alçak adam, bu yüzkarasına sorun padişahım, bu müslüman bile değil): "Ey adam sen müslüman değilsin, değil mi" diye bağırdı. Adam şifreyi almıştı ve boyun eğdi "hayır değilim" dedi. Halkın ve padişahın öfkesi taştı ve onu oracıkta asıverdiler.... dininden de oldu.....

Diyeceğimiz şudur ki dostlar, her ne kadar yazı biraz uzadı ve oldukça genel motiflerle bir sosyal vakıa hikayeleştirilmiş boyutuyla size sunulsa da : GÜLE BAKMA.... ( NAMAHREME BAKMA) ... bari baktın GÜLÜ KOKLAMA ... (NAMAHREME YAKLAŞMA) hadi yaklaştın GÜLÜ KOKLAMA ... ( NAMAHREME DOKUNMA) e dokundunsa da sakın ha sakın GÜLÜ KOPARMA ... (NAMAHREMLE O İŞİ İŞLEME) yaparsan haline razı ol artık, yazık edersin kendine ........ ELİNE DİKENİ BATAR YANAR CANIN ...

Beşeri sistem, ana baba göreneğimiz ( istisnalar olsa da genel durum artık bu olmuştur) bize bakma, yanaşma, konuşma, dokunma, okşama demez ama en son o işi yapınca ne kötü bir adamsın der; imkan verir; sınıf arkadaşıdır, ders arkadaşıdır ne var canım gezsinler tozsunlar gençtirler filan falan.... son son o iş olmaz mı artık, otokontrol mekanizması duruma el koymazsa kim neyi nasıl hangi güçle engelleyecek neslin bozulmasını, Allah korkusu yoksa....

Elhamdülillah Rabbimize ki bize en güzeliyle yolu çiziverdi. Artık imandan ve tatbik-i islamdan başka çaremiz yoktur. Şeytan eski bir bilgindir, tuzaklarından kurtuluşun çaresi, şeytanın da sahibi olan Allah Teâlâ'nın dinine sığınmaktır. Ondan yüz çevirmek sözünü dinlememekledir... İyilerle beraber olup, her an O'nun kontrolu altında olduğumuzu bilmektir. O'nun kameralarının tesbit etmediği bir yer yoktur!...

Vaktaki kusurlarımızın örtücüsü de yine Allah Azze veCelle'dir. O'na sığınanı , Büyük Bir Hünkar'dan el aman dileyeni mahcub etmez biiznillah...Vesselam....

[/FONT]
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
Bir vakit bir mürşide yol tarifi için başvuran bir dervişe; mürşidi ne istersen iste ama sadece Allah'tan iste demiş...

O da öyle yapmaya azmetmiş...

Sofra kurulmuş, herkes yemeğe oturmuş ama o sofraya meyletmemiş ve bir köşeye çekilip Allah'tan rızkını taleb etmiş...

Sofra kalkmış onu çağıran olmamış, o beklemiş... beklemiş.. ve ikinci sofra kurulmuş yine o bir köşede beklemede rızkını Allah Teala'dan...

Yine sofra kalkmış ve onu kimse çağırmamış....

Üçüncü sofra kuruluşunda o kadar karnı acıkmış ki artık dayanamamış ve öhhööö öhhöö diye kısık sesle öksürmüş....

A aa sen orada mıydın kardeşim gel sofraya buyur demişler....

Oturmuş sofraya karnını doyurmuş ve mürşidinin yanına gitmiş...

Efendim evet ne istersek isteyelim Allah'tan istemek gerektiğini artık çok iyi biliyorum amenna ammaaaa...

Öhhö öhhö demek şartıyla :)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Veriler veriler de, öskürtmeden vermiyler.. :D
 

abla

Doçent
Katılım
21 Kas 2006
Mesajlar
694
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Bir vakit bir mürşide yol tarifi için başvuran bir dervişe; mürşidi ne istersen iste ama sadece Allah'tan iste demiş...

O da öyle yapmaya azmetmiş...

Sofra kurulmuş, herkes yemeğe oturmuş ama o sofraya meyletmemiş ve bir köşeye çekilip Allah'tan rızkını taleb etmiş...

Sofra kalkmış onu çağıran olmamış, o beklemiş... beklemiş.. ve ikinci sofra kurulmuş yine o bir köşede beklemede rızkını Allah Teala'dan...

Yine sofra kalkmış ve onu kimse çağırmamış....

Üçüncü sofra kuruluşunda o kadar karnı acıkmış ki artık dayanamamış ve öhhööö öhhöö diye kısık sesle öksürmüş....

A aa sen orada mıydın kardeşim gel sofraya buyur demişler....

Oturmuş sofraya karnını doyurmuş ve mürşidinin yanına gitmiş...

Efendim evet ne istersek isteyelim Allah'tan istemek gerektiğini artık çok iyi biliyorum amenna ammaaaa...

Öhhö öhhö demek şartıyla :)
. . . .
 

abla

Doçent
Katılım
21 Kas 2006
Mesajlar
694
Tepkime puanı
16
Puanları
0
. . . nasıl öksürüleceğinide yazın bi zahmet kardeşlerim
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
istemek...
vesilelere sarılmak...
istediğini alanlarla istemek...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Arı sormuş, "Ben bu muhteşem balı nasıl yapacam? cirmim ne, kabiliyetim ne?"

Demiş: "Sen vızılda, Bal'ı yapan Allah'tır.."

Yani, acziyetimizi idrak etmek, her halimizde Allah'a sığınmak ve niyaz etmek ile öksürmüş olmak.. Vızıldamak.. Emredilenleri bildiği kadar sureten de olsa işlemeye devam etmek.. Yasaklarından gücü yettiği kadar kaçmak..

"Siz bildiklerinizle amel edin; biz Azimüşşan size bilmediklerinizi öğretiriz"..

Allah vaadinden dönmez..
 

abla

Doçent
Katılım
21 Kas 2006
Mesajlar
694
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Arı sormuş, "Ben bu muhteşem balı nasıl yapacam? cirmim ne, kabiliyetim ne?"

Demiş: "Sen vızılda, Bal'ı yapan Allah'tır.."

Yani, acziyetimizi idrak etmek, her halimizde Allah'a sığınmak ve niyaz etmek ile öksürmüş olmak.. Vızıldamak.. Emredilenleri bildiği kadar sureten de olsa işlemeye devam etmek.. Yasaklarından gücü yettiği kadar kaçmak..

"Siz bildiklerinizle amel edin; biz Azimüşşan size bilmediklerinizi öğretiriz"..

Allah vaadinden dönmez..
. . . .
 

abla

Doçent
Katılım
21 Kas 2006
Mesajlar
694
Tepkime puanı
16
Puanları
0
ihdinassıratal mustakim......
hidayet senden Rabbim.
vermek istemeseydin istemeyi vermezdin.
bizi sıratı müstakime hidayet eyle.
acziyetimiz sonsuz .
senin sonsuz kudretin karşısında......
kime gidelim senden başka.....
iyya kena'budu ve iyya ke nestain....
Rabbim sen dilersen "ol" dersin olur.
bizi yarı yollarda koma...
ya latif,ya hadi,ya rahman,ya rahim.ya malik,
hasbunallahi ve ni'mel vekil.ni'melmevla ve ni'mennasir.gufraneke rabbena ve ileykel masir.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
.

Kelam kelamı açar demişler..

Var ya, denildiğine göre, arının balı nasıl yaptığını gören olmamış yeryüzünde.. Hatta merak edenler camdan içini gösteren kovanlar hazırlamışlar.. Maksatları dışarıdan içeriyi görmek işin sırrına vakıf olmak.. Fakat arılar evvela camı tamamen mum ile kaplamışlar.. Sonra balı üretmişler.. Yine görememişler meraklı gözler..

İşte bu muma "sır" diyor arıcılar.. İsmiyle müsemma..

Kulun, Allah'ın rızasına erişmesi de sır.. "Rızasını, ameller arasında gizlemiş.." En küçük görülen bir amelde, bir hizmette hatta bir duada dahi Allah'ın rızası bulunabilir.. Ama hangisidir? Sır..

"Gazabını da günahlar arasında gizlemiş".. En basit, en küçük görünen bir hata, bir günah dahi Allah muhafaza gazaba mazhar edebilir.. Hangisidir? Sır..

Bir insan dağlar gibi ameller işleyebilir ama emin olamaz ki ben Rızayı garantiledim..

Bir insan, halis niyetle sinek kanadı kadar bir işte bulunur ama Allah onu rahmetiyle dağlara çeviriverir..

Bir insan dağlar kadar günahı olsa, Allah'ın rahmetinden ümidini kesmez.. Zira Allah rahmetiyle tecelli ettiğinde, günahlara tevbe etmek dahi günah olur çıkar..

Bir insan zerre kadar bir kusur işler, onu hafif görür, pişmanlık duymaz, onu işlemekten çekinmez; ama Allah Celal Sıfatının tecellissiyle o zerreyi dağlar gibi eyler.. Gazab eder.. Cümlemizi muhafaza eyleye.. Bize adaletiyle değil, rahmetiyle muamele eyleye...

Niye böyle? Sır..
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
müslimde bir hadis vardı.

Allah'ın rahmetinin çokluğundan şeytan dahi umutlanacakmış ve Allah'ın gazabının çokluğundan tek kişi cehenneme gidecek denilse herkes o ben mi olacağım acaba diyecekmiş...

Allah Teala'dan merhamet dilenmek en güzeli... sağolasın hirohos abi.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Gençlere düşen daha çok gazabından korkmak.. Çünkü dünya geçlere aşık.. Onları kendine meftun etmek için süslenmiş, taranmış, yıkanmış.. En cıcık elbiselerini giymiş.. En çekici, en aldatıcı tavırlarını takınmış..

Yaşı ilerilere düşen de daha çok Allah'ın rahmetini ummak.. Dünya, yaş ilerledikçe insanı boşuyor, onun gözüne cazip görünmekten vazgeçmeye başlıyormuş..

imiş..

Bilenler öyle buyurmuşlar..
 
Üst